Türkiye’de devletin ve halkın borçla yaşadığı bilinmeyen bir gerçek değildir. Herhangi bir ekonomik veriye bakıldığında, hemen hepsinde “borç stoku”na ya da “tüketici kredileri”ne ilişkin verilerle karşılaşılır. Günlük yaşamda hemen herkesin şu ya da bu biçimde borçlu olduğuna, borçlarını çevirdiğine ya da borçlarını ödeyemediğine ilişkin konuşmalara tanık olunur. Borçlarını çevirenler övünürken, ödeyemeyenler yakınırlar. Şu ya da bu biçimde bir borç ödendiğinde, hemen yeni bir borçlanmaya gidilir. Ne de olsa “borç yiğidin kamçısı”dır!
|
Tüketici Kredileri
|
Artış
Oranı |
Kredi Kartları
|
Artış
Oranı |
Toplam
Tük. Krd.
ve Kredi Kartları |
Artış
Oranı |
Toplam
Krediler |
Artış
Oranı |
|
(Milyon TL)
|
%
|
(Milyon TL)
|
%
|
(Milyon TL)
|
%
|
(Milyon TL)
|
%
|
2010
|
126.931
|
40,8
|
43.582
|
19,2
|
172.623
|
32,9
|
389.329
|
33,9
|
2011
|
167.020
|
31,6
|
55.489
|
27,3
|
223.893
|
29,7
|
490.846
|
26,1
|
Ocak-Ekim 2012
|
186.936
|
11,9
|
68.017
|
22,6
|
251.953
|
12,5
|
566.182
|
15,3
|
Kaynak: BDDK.
|
Tüketici kredilerine baktığımızda, 2010 yılında “halkımızın” toplam (tüketici kredileri ve kredi kartları) kredi borcu 172,6 milyar TL iken, 2011 yılında 223,9 milyar TL ve 2012 yılının ilk on ayında 251,9 milyar TL olmuştur. Diğer ifadeyle, 2010-2012 arasında “halkımız”ın kredi borcu 79,3 milyar TL (%46) artmıştır.
BDDK’nın kendine göre yaptığı hesaplamalara göre, 2012 yılının ilk altı ayında “hanehalkı”nın “finansal varlıkları” (“yastık altı”nda olduğu varsayılan döviz ve altınlar dahil) 541,9 milyar TL iken, “finansal yükümlülükleri”, yani borçları 223 milyar TL olarak görünmektedir. Böylece 2010 yılında borçların “varlıklara” oranı %35,4 iken, 2012 yılında %41,1’e yükselmiştir. Diğer bir ifadeyle, “halkımız”ın “varlıklarınının” yaklaşık yarısı borçlardan oluşmaktadır.
Hanehalkı Finansal Varlık ve Yükümlülüklerinin Gelişimi
(Milyar TL) |
|
2010 |
2011 |
2012/1Ç |
2012/2Ç |
Finansal Varlıklar |
450,3 |
514,3 |
526,1 |
541,9 |
Birey. Emek. Fon. |
12,0 |
14,3 |
15,8 |
17,2 |
Hisse Senedi |
32,6 |
30,0 |
35,4 |
34,7 |
Özel Sektör Borçlanma
Araçları |
- |
4,9 |
6,9 |
9,6 |
Kamu Borç. Kağıtları |
8,4 |
10,3 |
10,1 |
7,4 |
Mevduatlar, Fonlar ve
Kıymetli Madenler |
352,1 |
405,4 |
409,2 |
421,1 |
Dolaşımdaki Para |
45,2 |
49,4 |
48,7 |
51,9 |
Finansal Yükümlülükler |
159,4 |
206,3 |
211,4 |
223,0 |
Tüketici Kredileri* |
132,7 |
171,6 |
175,2 |
182,7 |
Kredi Kartı Borç Bakiyesi |
23,2 |
29,6 |
31,0 |
34,7 |
Tüketici Finans. Şir.Kredi. |
2,9 |
4,4 |
4,5 |
4,9 |
Finansal Kiralama Borçları |
0,6 |
0,6 |
0,7 |
0,7 |
Yükümlülükler/Varlıklar (%) |
35,4 |
40,1 |
40,2 |
41,1 |
Yükümlülükler/GSYH (%) |
14,5 |
15,9 |
- |
- |
* Buradaki tüketici kredilerine ilişkin veriler bir önceki tablodaki verilerle çelişmektedir. Türkiye’de istatistik verilerle, siyasal amaçlarla sürekli oynandığından bu da “doğal” sayılmalıdır!
Kaynak: BDDK, Finansal Piyasalar Raporu, Haziran 2012. |
Gerçekte BDDK’nın (ve “ilgili” tüm devlet kurumlarının) “yastık altında” olduğunu varsaydıkları döviz ve altınlar (bunların 150 milyar dolar, yani 250 milyar TL olduğu varsayılmaktadır) bir yana konulduğunda, “varlıklar” ile “yükümlülükler” neredeyse birbirine eşittir. “Hanehalkı”, tüm “varlıkları”nı sattıklarında ancak “yükümlülüklerini”, yani borçlarını ödeyebilecek durumdadır.
2012 yılının ilk on ayında bankaların verdiği krediler 566 milyar TL iken, bankalardaki toplam mevduat miktarı sadece 464 milyar TL’dir. Kalan miktar bankalar tarafından dış borçlanma yoluyla karşılanmaktadır.
Bunun yanında Türkiye’nin toplam dış borcu 573 milyar TL’dir. Bu borca “kamu”nun iç borçları eklendiğinde, toplam borç miktarı (2012/2 çeyrek) 960 milyar dolar olmaktadır. Buna göre, toplam iç ve dış borçların GSYH’ya oranı, yaklaşık olarak %70’dir.
(Milyon TL) |
|
2010 |
2011 |
2012/2Ç |
Kamu |
Toplam |
487.561 |
534.648 |
539.738 |
İç Borç |
361.220 |
377.870 |
386.990 |
Dış Borç |
126.340 |
156.778 |
152.748 |
Özel |
Dış Borç |
371.818 |
410.763 |
420.381 |
Toplam Dış Borç |
498.158 |
567.541 |
573.129 |
İç ve Dış Borç Toplamı |
859.379 |
945.411 |
960.119 |
GSYH |
1.098.799 |
1.298.062 |
- |
Böylesine yüksek oranlı borçlanma koşullarında sürekli artan cari açık, “ekonominin soğutulması”nı kaçınılmaz hale getirmiştir. Cari açık küçültülmediği sürece Tür-kiye’nin borçlarını çevirebilmesi olanaksız hale gelmiştir. Bu nedenle Merkez Bankası piyasalara müdahale etmiş ve banka kredilerinin “büyüme hızı”nı %35’lerden %15’e çekmiştir. Böylece bankaların kredi hacmi 100 milyar TL azalmıştır. Bunun tüketici kredilerine yansıması 40 milyar TL’dir. Böylece banka kredilerinin “büyüme hızı”nın %15’lere çekilmesiyle birlikte tüm “hanehalkı”nın tüketimi 40 milyar TL azalmıştır.
“Düşük kur, yüksek faiz” politikasıyla sürekli artan ithalatın ürünü olan cari açığın “finansmanı” sorunu, kamunun ve özellikle de bankaların dış borçlanmasıyla çözümlenmeye çalışılırken, ortaya çıkan açıklar “özelleştirme gelirleri”yle karşılanmaya çalışılmıştır. Ama ekonominin “soğutulması” gereksinmesiyle, yani cari açığı azaltmak amacıyla uygulanan politikalar sonucunda (banka kredilerinin daraltılması) iç tüketimin kısılması, ithalatın azalmasına, dolayısıyla cari açığın kısmen azalmasına yol açmışsa da, ithalattan ve tüketimden alınan vergiler azalmış, bütçe açığı büyümüştür.
Ocak-Ağustos 2012 döneminde 8,5 milyar TL olan bütçe açığı, Ekim ayında 17,9 milyar TL’ye çıkmıştır.
Bütçe açığını “finanse” edebilmek için, yılın ilk on ayında 25 milyar TL borçlanmaya gidilmiştir. Bunun 22,6 milyar TL’lik bölümü iç borçlanmadır.
İç borçlar için ödenen faizler 36 milyar TL olmuştur. Yani “kamu”, ortalama %9 faizle açıklarını finanse edebilmektedir.
Bütün bunlar “makro ekonomi”ye ilişkindir. Oysa tüketici kredileri ve kredi kartları, vergiler, doğrudan “hanehalkını” ilgilendirir, dolayısıyla “mikro” ölçeğe ilişkindir. “Mikro” ölçekte tüketimin daralması, borçların (tüketici kredileri ve kredi kartları) “çevrilebilmesi”nin zorlaşması doğrudan “bireysel tüketici”yi ilgilendirmektedir. Bireysel tüketici ise, aynı zamanda “bireysel borçlu”dur. Borçlarını “çevirdiği” ölçüde tüketebilmektedir.
Kredi kartlarının kullanımına bakıldığında, 2011 yılının ilk on ayında, toplam 50,5 milyon adet kredi kartı ile 233,7 milyar TL’lik alış-veriş yapılmıştır. Bu da, 2010 yılına göre %23,6’lık bir artışa denk düşmektedir.
2012 yılının ilk on ayında ise, toplam 53,7 milyon adet kredi kartı ile 291 milyar TL’lik alış-veriş yapılmıştır. Bu da, 2011 yılına göre %24,5’lik artış demektir.
Toplam tüketici kredileri artış hızı %11,9 iken, kredi kartları borçlarındaki artış %22,6 ve kredi kartları kullanımındaki artış %24,5 olmuştur.
Kredi Kartı Kullanımı
(Milyon TL) |
|
2010 |
2011 |
%
Değişim |
2012 |
%
Değişim |
Ocak |
16.704 |
20.250 |
21,2 |
25.695 |
26,9 |
Şubat |
16.124 |
19.230 |
19,3 |
24.774 |
28,8 |
Mart |
18.701 |
22.482 |
20,2 |
28.229 |
25,6 |
Nisan |
18.374 |
22.118 |
20,4 |
27.948 |
26,4 |
Mayıs |
19.602 |
24.273 |
23,8 |
30.922 |
27,4 |
Haziran |
19.643 |
24.534 |
24,9 |
30.502 |
24,3 |
Temmuz |
20.367 |
25.410 |
24,8 |
30.785 |
21,2 |
Ağustos |
19.380 |
24.420 |
26,0 |
29.965 |
22,7 |
Eylül |
19.851 |
25.069 |
26,3 |
31.304 |
24,9 |
Ekım |
20.358 |
25.917 |
27,3 |
30.898 |
19,2 |
10 Aylık Toplam |
189.104 |
233.705 |
23,6 |
291.021 |
24,5 |
Kasım |
19.275 |
24.492 |
27,1 |
- |
- |
Aralık |
21.767 |
27.019 |
24,1 |
- |
- |
Yıllık Toplam |
230.146 |
285.217 |
23,9 |
- |
- |
Kaynak: BKM, Kasım 2012. |
Böylece cari açığı azaltmak amacıyla bankaların kredi hacmindeki genişleme hızı %15’lere çekilirken, kredi kartlarındaki büyüme %25’ler civarında olmuştur. Bu da, banka kredilerinin genişleme hızının azalmasının kredi kartlarına yansımadığını göstermektedir. Diğer bir ifadeyle, ekonomideki küçülme (ya da büyüme hızındaki düşüş) doğrudan “tüketici”ye yansımamıştır. “Tüketici”, hala aylık %2,34 (yıllık, basit ortalamayla %28,1) faizle kredi kartı kullanmaya devam etmektedir.
Resmi enflasyonun (TÜFE-on iki aylık ortalama) %9,26 olduğu, Merkez Bankası’nın “politika faizi”nin %5,75 ve “serbest piyasa”-daki faiz oranının %5,70 olduğu bir ülkede, kredi kartları için ödenen %28,1 oranındaki faiz “normalleşmiş”tir. Diğer bir ifadeyle, “tüketici”, kredi kartı ile alış-veriş yaptığında, her durumda aldığı her malı %28,1 daha pahalıya almaya “alışmış”tır.
Bu “alışma”nın en önemli sonucu, “tü-ketici”nin tüketim olanağının tümüyle “kredi sistemi”nin işlemesine bağımlı olmasıdır. Kredi sistemi de, doğrudan mevcut düzenin işlemesi olduğundan, tüketimin sürekliliği düzenin sürekliliği (“istikrar”) anlamına gelmektedir. Düzenin değişmesi gerekliliğine ilişkin düşüncelerin ve mücadelelerin böylesine az ve sınırlı olmasının arka planında bu tüketim sistemi yatmaktadır.