TÜİK, bu yılın Temmuz ayında ihracatın geçen yılın aynı ayına göre yüzde 8,5 artarak 12 milyar 866 milyon dolara ulaştığını açıkladı.
Bu yılın ilk 7 ayında ihracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12,6 artarak 77 milyar 448 milyon dolardan 87 milyar 212 milyon dolara yükseldi.
Sanayi üretim endeksi, Temmuz ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,4 oranında arttı.
Şehircilik ve Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar Brezilya gezisinde, Suudi Kralı’nın Türkiye’ye 10 milyar hibe ettiğini söyledi.
Bakan Bayraktar, Türkiye ile Suudi Arabistan arasında siyasi yakınlaşma yaşandığını belirterek, bunun bölge dengeleri açısından Türkiye’nin lehine bir durum oluşturduğunu söyledi.
Bayraktar, “Kral ailesi Türkiye’ye yardımcı oluyor. 10 milyar dolar tutarında bir yardımı oldu” dedi. Bu rakamın hibe olduğunu belirten Bayraktar, “Dünya piyasaları krizde ve nakit darlığı var. Şimdi Suudi devleti yeni bir yardım yapabilecek” diye konuştu.
Türkiye’nin büyüme hızı yavaşladı!
TUİK verilerine göre yılın ilk çeyreğinde yüzde 3,2 büyüyen Türkiye’nin büyüme hızı azalarak ikinci çeyrekte yüzde 2,9 oldu.
İmalat sanayi genelinde kapasite kullanım oranı, Ağustos ayında geçen yılın aynı ayına göre 1,8 puan azalarak, yüzde 74,3 seviyesinde gerçekleşti.
Tavuk yumurtası üretimi 1,2 milyar adet
Tavuk yumurtası üretimi Temmuz ayında bir önceki aya göre %1,9 artarken, bir önceki yılın aynı ayına göre %16,8 arttı.
Kesilen tavuk sayısı 101 milyon adet
Kesilen tavuk sayısı Temmuz ayında bir önceki aya göre %8 artarken, bir önceki yılın aynı ayına göre %11,6 arttı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), eski adıyla Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) verilerine göre, Türkiye ekonomisi 2012 yılının ilk altı ayında %3,1 büyüdü. 2011 yılının ilk çeyreğinde (Ocak-Mart) Türkiye ekonomisinin “Çin’i sollayarak” %12,1 büyüdüğü ilan edilirken yapılan propagandalar anımsandığında, bu yıla ilişkin büyüme rakamı kaçınılmaz olarak “medya”nın arka sayfalarında yer almaya mahkumdu ve öyle de oldu.
Oysa ki, geçen yılın ilk çeyreğinde %12,1 ile “büyümede dünya rekoru” kıran Türkiye ekonomisi, bu yılın aynı döneminde %3,3 büyüyebilmiş ve ikinci çeyrekte büyüme oranı %2,9’a gerilemiştir. Bunun açık anlamı, ekonominin geçen yıla göre yaklaşık %75 küçüldüğüdür.
Ancak yine TÜİK verilerine göre, sanayi üretimi Temmuz ayında geçen yılın aynı ayına göre %3,4 artmıştır. Bu veriye göre, 2012 yılındaki büyüme neredeyse tümüyle sanayi üretimindeki artıştan kaynaklanmaktadır. Buradan yola çıkıldığında ise, sanayi dışındaki tüm sektörlerde büyümeden çok küçülme söz konusudur.
Yine TÜİK verilerine göre, 2012’nin ilk yedi ayında (Ocak-Temmuz) ihracat %12,6 artarak 87 milyar 212 milyon dolara yükselmiştir.
Bu durumda, küçülen ekonominin, sadece %3,5 büyüdüğü söylenen sanayinin nasıl olup da ihracatta “rekor” kırabildiği ise bir “muamma”dır.
Gerçekte ne sanayi üretiminde, ne de ihracatta; TÜİK’in ileri sürdüğü gibi bir büyüme, gelişme ya da artış söz konusu değildir. Yapılan tek şey, eldeki verilerin üzerinde oynayarak, durumun “iyi” olduğunu göstermektir. Diğer bir tanımla, TÜİK verileri, Recep Tayyip Erdoğan’ın “Avrupa krizi”nin “teğet bile geçmeyeceği” sözünün ne kadar “doğru” olduğunu kanıtlamak için makyajlanmıştır.
|
GSYİH
Büyüme Oranı
% |
Hane Halkı
Tüketim Artışı
% |
2011 1.dönem
|
12,1
|
12,1
|
2011 2.dönem
|
9,1
|
8,3
|
2011 3.dönem
|
8,4
|
7,8
|
2011 4.dönem
|
5,0
|
3,4
|
2011 Yıllık
|
8,5
|
7,8
|
2012 1.dönem
|
3,3
|
0,2
|
2012 2.dönem
|
2,9
|
-0,5
|
2012 6 ay
|
3,1
|
-0,2
|
Kaynak: TÜİK, TCMB.
|
;
GSYİH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) verilerine göre (elbette TÜİK’in verilerine göre), Türkiye ekonomisi 2012 yılının ilk altı ayında %3,1 büyümüştür. Ancak yine TÜİK verilerine göre, aynı dönemde “Hane Halkı Tüketimi” %0,2
azalmıştır.
Öte yandan sanayi üretimi ilk yedi ayda ortalama %3,2 büyür görünürken, sanayide kapasite kullanım oranı ortalama %74,3 düzeyinde gerçekleşmiştir. Böylece, kapasite kullanım oranı, bir önceki yılın Ağustos ayına göre %2,4
azalırken, bir önceki aya göre %1,8
azalmıştır.
Sanayinin kapasite kullanım oranı azalırken, aynı sanayinin üretiminin artması olanaksızdır. Ama bu “olanaksızlık”, TÜİK için “olanaklı” olabilmektedir. Ve açıktır ki, bu da sadece eldeki verilerle “oynamak”la “olanaklı”dır.
Sanayi Üretimi
Bir önceki Yılın Aynı Ayına Göre Değişim Oranları |
|
2010
|
2011
|
2012
|
Ocak
|
12,8
|
19,2
|
1,5
|
Şubat
|
17,6
|
14,0
|
4,4
|
Mart
|
21,4
|
10,6
|
2,6
|
Nisan
|
16,9
|
8,9
|
1,5
|
Mayıs
|
14,9
|
8,2
|
5,9
|
Haziran
|
10,0
|
7,0
|
3,0
|
Temmuz
|
8,8
|
7,0
|
3,4
|
Ağustos
|
10,8
|
3,8
|
|
Eylül
|
10,4
|
12,1
|
|
Ekim
|
9,9
|
7,5
|
|
Kasım
|
9,4
|
8,5
|
|
Aralık
|
16,7
|
3,7
|
|
Yıllık
|
13,1
|
8,9
|
|
Kaynak: TÜİK.
|
Kapasite Kullanım Oranı
|
|
2011
|
2012
|
Değişim
% |
Ocak
|
74,6
|
74,7
|
0,1
|
Şubat
|
73,0
|
72,9
|
-0,1
|
Mart
|
73,2
|
73,1
|
-0,1
|
Nisan
|
74,9
|
74,7
|
-0,3
|
Mayıs
|
75,2
|
74,7
|
-0,7
|
Haziran
|
76,7
|
74,6
|
-2,7
|
Temmuz
|
75,4
|
74,8
|
-0,8
|
Ağustos
|
76,1
|
74,3
|
-2,4
|
Eylül
|
76,2
|
|
|
Ekim
|
77,0
|
|
|
Kasım
|
76,9
|
|
|
Aralık
|
75,5
|
|
|
Ortalama
|
75,4
|
74,2
|
-1,6
|
Kaynak: TCMB.
|
Benzer bir durum ihracat rakamlarında ortaya çıkmaktadır.
İhracat (1.o.b.)
Ocak-Temmuz
(Milyon $) |
|
|
2011
|
2012
|
|
|
Miktar
|
Miktar
|
Değişim
|
%
|
1.
|
İran
|
2.033
|
8.046
|
6.013
|
295,8
|
2.
|
Almanya
|
8.168
|
7.709
|
-459
|
-5,6
|
3.
|
Irak
|
4.345
|
5.964
|
1.619
|
37,2
|
4.
|
İngiltere
|
4.610
|
4.768
|
158
|
3,4
|
5.
|
Rusya
|
3.347
|
3.741
|
394
|
11,8
|
6.
|
ABD
|
2.590
|
3.356
|
766
|
29,6
|
7.
|
İtalya
|
5.066
|
3.716
|
-1.350
|
-26,7
|
8.
|
Fransa
|
4.077
|
3.583
|
-494
|
-12,1
|
9.
|
Suudi Arabistan
|
1.536
|
2.352
|
816
|
53,0
|
10.
|
Mısır
|
1.505
|
2.200
|
695
|
46,2
|
|
İlk On Ülke
|
37.279
|
45.435
|
8.156
|
21,8
|
|
Toplam İhracat
|
77.448
|
87.212
|
9.764
|
12,6
|
Kaynak: TÜİK.
|
TÜİK verilerine göre, Ocak-Temmuz 2012 döneminde Türkiye’nin (ki buna AKP’nin demek yanlış olmayacaktır) ihracat rakamları %12,6 artarak 87 milyar dolara yükselmiştir. Diğer bir tanımla, 2012 yılının ilk yedi ayındaki ihracat geçen yıla göre 9 milyar 764 milyon dolar artmıştır. Şüphesiz %3,1 büyüyen, dolayısıyla geçen yıla oranla küçülen bir ekonomide (üstelik “Avrupa krizi” varken) ihracatta böylesine “üstün” başarı göstermek her iktidara ve kula nasip olmaz!
Ama TÜİK’in açıkladığı ihracat rakamlarına bakıldığında, İran’a yapılan ihracatta büyük bir “patlama” yaşanmıştır. Buna göre, Türkiye’nin İran’a yaptığı ihracat, ilk yedi ayda, 2 milyar dolardan 8 milyar dolara fırlamıştır. Böylece
İran’a yapılan ihracatta %295,8’lik bir artış gerçekleşmiştir.
“Fasıllara göre ihracat” verilerine bakıldığında ise, “inci, kıymetli veya yarı kıymetli taşlar, kıymetli metaller; taklit mücevherci eşyası; metal paralar” başlığı altında yapılan ihracatın, 1,877 milyar dolardan 8,8 milyar dolara çıktığı görülmektedir. Buna göre, “inci vs. vs.” başlığı altında yapılan ihracat geçen yıla göre %371,7 artış göstermiştir. Ve daha ayrıntılı verilerde bunların
İran’a yapılan altın ihracatından kaynaklandığı açıkça görünmektedir.
|
Ocak-Temmuz
|
|
İhracat (Milyon $)
|
2011
|
20012
|
% Artış
|
İnciler, kıymetli veya yarı kıymetli taşlar, kıymetli metaller; taklit mücevherci eşyası; metal paralar
|
1.878
|
8.856
|
371,7
|
Kaynak: TÜİK.
|
Miktar olarak ikinci büyük artış
Irak’a yapılan ihracatta ortaya çıkmıştır. Irak’a yapılan ihracat, geçen yılın ilk yedi ayına göre 1,6 milyar dolar artarak 5 milyar 963 milyon dolara fırlamıştır.
Irak’a yapılan ihracatta ortaya çıkan bu “patlama”, asıl olarak “Kürdistan Federe Devleti”yle yapılan yasadışı petrol anlaşmasından kaynaklanmaktadır. Yani “Irak” denilen, gerçekte Kuzey Irak’daki bölgesel Kürt yönetimidir.
Görüldüğü gibi, ihracatta meydana gelen “patlama”nın arka planında “
siyaset” yatmaktadır. Ama ekonomi-siyaset ilişkisi sadece dış ticaret kalemlerinde görülen bir durum değildir.
Şimdi 23 Haziran tarihli gazetelerde çıkan şu haberi okuyalım:
“Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar Brezilya gezisinde, Suudi Kralı’nın Türkiye’ye 10 milyar hibe ettiğini söyledi.
Bakan Bayraktar, Türkiye ile Suudi Arabistan arasında siyasi yakınlaşma yaşandığını belirterek, bunun bölge dengeleri açısından Türkiye’nin lehine bir durum oluşturduğunu söyledi.
Bayraktar, ‘Kral ailesi Türkiye’ye yardımcı oluyor. 10 milyar dolar tutarında bir yardımı oldu’ dedi. Bu rakamın hibe olduğunu belirten Bayraktar, ‘Dünya piyasaları krizde ve nakit darlığı var. Şimdi Suudi devleti yeni bir yardım yapabilecek’ diye konuştu.”
Bu “itiraf” üzerine Güngör Uras 24 Haziran 2012 tarihli köşe yazısında şunları yazdı:
“Ancak, cevaplanması gereken 2 soru var:
1) Kimse kimseye bedava para vermez. Günümüzde bir kral bir ülkeye durup dururken hibe olarak para göndermez. Hele hele 10 milyar dolar hiç göndermez. Gönderir ise bunun karşılığı bir şey alacaktır. Suudi Kralı’na 10 milyar dolarlık hibe karşılığı vereceğimiz Sevda Tepesi ‘Yetmez Abi’cim!’ (Daha başka neler var? Onları bilelim!)
2) Gelen 10 milyar dolar nerede? Daha başka paralar da gelecekmiş. Bu paralar ne için gönderiliyor? Gelen paralar ve gelecekler hangi hesaba yazılacak?” (Güngör Uras, Milliyet, 24 Haziran 2012.)
Güngör Uras’ın “gelen paralar”ın “hangi hesaba yazılacağı” sorusunun yanıtı ödemeler dengesi hesabında çok açık biçimde görülmektedir.
Eski TOKİ başkanı, yeni Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar’ın Suudi Kralı’nın “hibe” ettiğini söylediği 10 milyar dolar, 2011 yılına ilişkin ödemeler dengesi hesabının “
net hata/noksan” kaleminde görülen 11 milyar 594 milyon doların içindedir. Açık ifadesiyle, “Avrupa krizi”nin “teğet bile geçmemesi”nin hikmeti bu Suudi dolarlarındadır.
Suudi Kralı’nın 10 milyar doları “bedava” vermediği, bunun karşılığında Suriye’ye yönelik kontra saldırılarının örgütlendiği ise her gün gazetelerde yer almaktadır.
İşte “19. yy ideolojisi olan ulusçuluk Avrupa’da feodalite ile bölünmüş yapıları bir araya getirip ulus devletleri doğurdu. Bizde ise tarihten gelmiş organik yapıları dağıtarak geçici ve suni karşıtlıklar ve kimlikler ortaya çıkardı. Hepimizin bu ayrıştırıcı kültürle hesaplaşma zamanı geldi.” diyen, kendi doktora tezinin doğruluğunu ispatlama saplantısına kapılmış Dışişleri Bakanı “Prof. Dr.” Ahmet Davutoğlu’nun “neo-osmanlı” projesi Suudi dolarlarıyla finanse edilmeye çalışılmaktadır.
[1*]
Yine de ortada bir “başarı” vardır. Bu da cari işlemler açığının azalmasıdır.
(Milyon Dolar)
|
2007
|
2008
|
2009
|
2010
|
2011
|
Ocak-Temmuz 2012
|
CARİ İŞLEMLER HESABI |
-38.434
|
-41.524
|
-13.370
|
-46.643
|
-77.141
|
-34.462
|
FİNANS HESABI |
49.287
|
34.707
|
10.065
|
58.929
|
66.591
|
41.290
|
Yurtiçinde Doğrudan Yatırım |
22.047
|
19.504
|
8.411
|
9.038
|
15.875
|
8.878
|
Portföy Hesabı-Yükümlülükler |
2.780
|
-3.770
|
2.938
|
19.617
|
19.298
|
15.818
|
Hisse Senetleri |
5.138
|
716
|
2.827
|
3.468
|
-986
|
1.964
|
Borç Senetleri |
-2.358
|
-4.486
|
111
|
16.149
|
20.284
|
13.854
|
Diğer Yatırımlar-Yükümlülükler |
33.482
|
34.824
|
-8.007
|
28.250
|
19.889
|
16.279
|
Merkez Bankası |
-1.450
|
-1.791
|
-901
|
-553
|
-1.965
|
-985
|
Genel Hükumet |
82
|
1.742
|
1.602
|
3.580
|
2.003
|
152
|
Bankalar |
3.736
|
9.457
|
514
|
27.254
|
9.983
|
11.114
|
Diğer Sektörler |
31.114
|
25.416
|
-9.222
|
-2.031
|
9.868
|
5.998
|
Cari,Sermaye ve Finansal Hesaplar |
10.845
|
-6.878
|
-3.356
|
12.235
|
-10.580
|
6.828
|
NET HATA VE NOKSAN |
1.170
|
4.120
|
4.147
|
2.733
|
11.594
|
3.165
|
GENEL DENGE |
12.015
|
-2.758
|
791
|
14.968
|
1.014
|
9.993
|
Kaynak: TCMB. |
Yine Merkez Bankası verilerine göre, geçen yılın ilk yedi ayında 50 milyar 186 milyon dolar olan cari işlemler açığı, bu yılın aynı döneminde 34 milyar 462 milyon dolara inmiştir. Böylece cari işlemler açığı ilk yedi ayda 15,7 milyar dolar azalmıştır. Öte yandan dış ticaret açığı, aynı dönemde 13,5 milyar olarak gerçekleşmiştir.
Böylece cari işlemler açığındaki azalış, doğrudan dış ticaret açığındaki azalışa denk düşmektedir. Bunda da, ithalattaki 2,3 milyar dolarlık azalmaya karşılık, ihracatta görülen 11,1 milyar dolarlık artış etkili olmuş görünmektedir.
Dış Ticaret Dengesi
(Merkez Bankası) |
(Milyon $) |
Ocak-Temmuz
2011 |
Ocak-Temmuz
2012 |
Fark |
İhracat f.o.b. |
81.432
|
92.619
|
11.187
|
İthalat f.o.b. |
-135.864
|
-133.504
|
-2.360
|
Dış Ticaret Açığı |
-54.432
|
-40.885
|
-13.547
|
Kaynak: TCMB. |
Merkez Bankası’nın bu ihracat verilerini esas alırsak, bu ihracatın yaklaşık 6 milyar dolarının İran’a yapılan altın ihracatı olduğu hesaba katıldığında, ihracattaki artışın 5,1 milyar dolar (%6,4) olduğu görülür. İran’a yapılan altın “ihracı”na “Irak”a yapılan ihracattaki 1,6 milyar dolarlık artış ile Suudi Arabistan’a yapılan 815 milyon dolarlık ihracat artışı eklendiğinde, gerçek ihracat artışı 2,7 milyar dolar (toplam 84,2 milyar dolar) olmaktadır. Bu durumda,
gerçek dış ticaret açığı 49,3 milyar dolardır. Dolayısıyla
cari işlemler açığı da 8,4 milyar dolar artarak 42 milyar 877 milyon dolara çıkmaktadır.
Böylece
ödemeler dengesi, Merkez Bankası’nın açıkladığı gibi, 6.828 milyon dolar fazla değil, 1.587 milyon dolar
açık vermektedir. Ekonominin küçüldüğü hesaba katıldığında ödemeler dengesi hesabının açık vermesi de çok doğaldır.
[2*]
Ama burada da bir “sorun” vardır. Merkez Bankası’nın ödemeler dengesi hesabında yer alan dış ticaret verileri ile TÜİK’in açıkladığı dış ticaret verileri birbirini tutmamaktadır.
Bilineceği gibi, cari işlemler açığının en önemli bir yanı, bu açığın kapatılabilmesi için dış borçlanmaya gidilmesidir. “Avrupa borç krizi” koşullarında borçlanmanın zorlaşması ve borçlanma maliyetinin (faizler) artması, kaçınılmaz olarak cari işlemler açığının “finansmanı sorunu”nu ortaya çıkarmaktadır. Geçen yıl “cari açığın finansmanı” sorunu Suudi dolarlarıyla “çözülmüş”se de, aynı durumun “sürdürülebilirliği” yoktur. Dolayısıyla Merkez Bankası’nın (Recep Tayyip Erdoğan’ın hiç istememesine rağmen) cari açığı azaltmak yönünde hareket etmesi kaçınılmazdı. Bu da ihracat artışından daha çok
ithalatın azaltılmasıyla gerçekleştirilmiştir.
İthalatın azaltılması ise, dolar kurunun artışı ve iç tüketimin azaltılmasıyla sağlanmıştır. İç tüketimin azaltılmasında en belirleyici etmen ise, banka kredilerindeki artış oranının Merkez Bankası tarafından (munzam karşılık oranlarının artırılması yoluyla) sınırlandırılması olmuştur.
Böylece cari açığı azaltmak için alınan “önlemler” sonucunda ithalat ve iç tüketim azalmıştır. Bunun sonucu ise, ithalattan ve iç tüketimden alınan (KDV-ÖTV)
vergilerin düşmesi olmuştur. Bu da, geçen yıl 2.1 milyar TL
fazla veren, Ocak–Ağustos dönemine ilişkin 8 aylık bütçenin, bu yıl 8.5 milyar TL
açık vermesine yol açmıştır.
(Milyon TL) |
2011
Ocak-Ağustos
Toplamı |
2012
Ocak-Ağustos
Toplamı |
Artış
Oranı |
Bütçe Giderleri |
196.937
|
229.005
|
16,3
|
Personel Giderleri |
49.122
|
58.359
|
18,8
|
Cari Transferler |
71.183
|
86.795
|
21,9
|
Borç Verme |
2.786
|
5.244
|
88,2
|
Faiz Harcamaları |
31.742
|
36.264
|
14,2
|
Bütçe Gelirleri |
199.042
|
220.484
|
10,8
|
Vergi Gelirleri |
169.460
|
182.177
|
7,5
|
Bütçe Dengesi |
2.105
|
-8.520
|
|
Faiz Dışı Denge (Maliye Tanımlı) |
33.847
|
27.744
|
-18,0
|
Faiz Dışı Denge (Program Tanımlı) |
27.494
|
16.789
|
-38,9
|
Kaynak: T.C. Maliye Bakanlığı. |
(Milyon TL) |
2011
Ocak-Ağustos Toplamı |
2012
Ocak-Ağustos Toplamı |
Artış Oranı
|
Vergi Gelirleri |
169.460
|
182.177
|
7,5
|
Gelir Vergisi |
32.059
|
36.970
|
15,3
|
Kurumlar Vergisi |
19.433
|
20.667
|
6,4
|
KDV |
20.686
|
21.221
|
2,6
|
ÖTV |
41.455
|
44.127
|
6,4
|
İthalatta Alınan KDV |
31.384
|
31.385
|
0,0
|
Kaynak: T.C. Maliye Bakanlığı. |
Devlet bütçesinin bu “perişan” hali, kaçınılmaz olarak, giderlerin kısılmasına ve gelirlerin artırılmasına yol açmaktadır. Giderler, ancak kamu personelinin sayılarının ve maaşlarının azaltılması ve “sosyal” harcamaların kısılmasıyla azaltılabilir. Gelirler ise, her zaman olduğu gibi, ek yeni vergilerle (ÖTV-KDV vb.) artırılabilir. Bu da elektrikten doğal gaza, sigaradan içeceğe kadar her ürüne zam yapılması demektir. Ve öyle de olmuştur.
Cari açığı kapatmak amacıyla iç tüketimin kısılmasının bir nedeni de, banka kredilerinin daralmasıdır. Bu da, borçlaarını tüketici kredileri ve kredi kartlarıyla “döndüren” kesimlerin borçlarını “döndürememeleri”, yani borçlarını ödeyememeleri sonucunu doğuracaktır. Bir de buna yeni ve ek vergiler eklendiğinde, kredi borçlarının büyük oranda ödenemez hale geleceği açıktır.
Böylece “küçülen ekonomi”nin “büyüyen üretimi”nden geriye kalan ise, sadece ve sadece 1,2 milyar “adet” tavuk yumurtası ile 101 milyon “adet” kesilmiş tavuktur. Bunlardan halkın payına düşen de, aylık olarak 202 milyon “adet” “tavuk kanadı”ndan başka bir şey değildir.
|
Tavuk yumurtası
(bin adet) |
Kesilen tavuk
(bin adet) |
|
2011 |
2012 |
2011 |
2012 |
Ocak |
1.100.827
|
1.157.783
|
76.721
|
80.301
|
Şubat |
1.048.171
|
1.145.057
|
68.346
|
75.410
|
Mart |
1.106.555
|
1.235.227
|
78.114
|
84.156
|
Nisan |
1.044.659
|
1.197.353
|
78.031
|
86.902
|
Mayıs |
1.044.963
|
1.194.230
|
87.599
|
96.157
|
Haziran |
1.021.721
|
1.198.820
|
87.141
|
93.834
|
Temmuz |
1.046.113
|
1.221.438
|
90.874
|
101.371
|
Kaynak: TÜİK. |
Dipnot
[1*] “Neo-Osmanlıcı” A. Davutoğlu 1998–2002 yıllarında, yani “28 Şubat” sürecinde Silahlı Kuvvetler Akademisi ve Harp Akademilerinde misafir öğretim üyesi olarak görev yapmıştır.
[2*] Bu durum TÜİK’in dış ticaret verilerinde daha net olarak görülmektedir. Buna göre, 2011 yılının Ocak-Temmuz aylarındaki ihracat (fob) 77 milyar 448 milyon dolar iken, 2012 yılının aynı döneminde 87 milyar 212 milyon dolardır. TÜİK verilerine göre, aynı dönemde ithalat (cif) 2011 yılında 140 milyar 796 milyon dolar iken, 2012 yılında 137 milyar 912 milyon dolardır. Böylece 2012 yılının ilk yedi ayında dış ticaret açığı 50,7 milyar dolar olmaktadır. Oysa Merkez Bankası verilerinde, 2012 yılının ilk yedi ayındaki dış ticaret açığı 40,885 milyar dolar olarak görünmektedir. TÜİK ile Merkez Bankası verileri arasındaki fark yaklaşık 10 milyar dolardır. Bu durumda cari açık, Merkez Bankası’nın ödemeler dengesi verilerinde gösterildiği gibi 34 milyar 462 milyon dolar değil, 44 milyar 277 milyon dolar olmaktadır. Bu da bizim yukarda yaptığımız hesaplamaya yaklaşık olarak eşittir.
Bu çelişik veriler, Türkiye’deki ekonomik verilerin ne kadar çarpık olduğunu da göstermektedir.