1 Nisan
günü Doğan Medya Holding'in "amiral gemisi" Hürriyet ile
AKP'nin "medya"sı Yeni Şafak yukardaki manşetlerle çıktı.
Doğan Medya Holding'in "prestij gazetesi" Milliyet ise
"39 Yıllık Rekor" başlıkları attı. Türkiye'nin %9,9'luk büyüme hızı
ile Çin'i sollayarak dünya birincisi olduğu duyurulurken, aynı zamanda tüm
Türkiye'ye "herşeyin yolunda gittiği", "korkulacak birşey
olmadığı" mesajı da verildi. Ve her zaman olduğu gibi, borsa bu haberle
bir kez daha "coştu", "26 bin sınırını zorlamaya" başladı.
Sanki "bayrak krizi"yle birlikte başlayan "milliyetçilik
tehlikesi" karşısında "ılımlı islam"ın "zafer"i ilan
edildi.
Oysa Hürriyet'in
sekiz sütuna manşet haberi, ekonomiyi az çok izleyen herkesin çok iyi bildiği
gibi, hiç de yeni değildi. Aylar öncesinden büyüme oranının %9'lar düzeyinde
gerçekleştiği biliniyordu. Yeni olan tek şey, DİE'nin (Devlet İstatistik
Enstitüsü) büyüme oranlarını yeniden açıklamasından ibaretti. Ama AB'den
Kıbrıs'a, Irak'tan "bayrak krizi"ne kadar her alanda sıkışan ve yönetemez
hale gelen AKP için yeni bir "moral" kaynağına ihtiyaç vardı ve DİE
açıklaması buna hizmet etti. Doğan Holding ise, son haftalarda sürekli düşen
borsayla kaybettiklerini geri almak istediğinden DİE açıklamasının üstüne
atladı.
Bu haberler
üzerine, doğal olarak, tüm "globalist" küçük-burjuva aydınları ve
"mütareke basını"nın köşe yazarları, "bu ülkede iyi şeyler de
oluyor" türünden yazılar kaleme aldılar. Birkaç haftalık borsa düşüşü ve
faiz oranlarının yükselişi sonrasında bu "olumlu haber", "bayrak
krizi" sonrasında "milliyetçi" kesime atılmış bir
"Kasımpaşalı çalımı" olarak kayda geçti.
NE OLDU?
DİE'nin bir
"devlet kuruluşu" olduğunu düşünüp, "devlet"e büyük güven
duyanlar için, "ne oldu?" sorusunun yanıtı "medya"
tarafından manşetlerden verilmiştir. Her şey açıktır ve ortadadır. Ekonomik
büyümede "39 yıllık rekor" kırılmıştır. DİE'nin "D"sine
güvenenler için tüm olan biten de bundan ibarettir.
"Devlet"e,
sadece adı "devlet" olduğu için değil, emperyalizme bağımlı bir
ülkenin devleti olduğu için güven duymayanlar ise, şüphesiz "ne
oldu?" sorusunun yanıtını bulmaya çalışacaklardır. Ancak ellerinden de
fazlaca bir şey gelmeyecektir. Tüm veriler "devlet" tarafından
tutulduğundan ve açıklandığından, tüm sayılar alt alta, üst üste konulsa bile,
sonuç fazlaca değişmeyecektir.
Kendilerini
bu kategorilere dahil kabul etmeyen, ama mevcut iktidara "muhalif"
olanlar ise, açıklanan "büyüme rakamları" karşısında biraz şaşkın,
biraz üzgün kalmışlardır. Özellikle "medya"nın "muhalif
ekonomist yazarları" bu kategoriye dahildir. Dolayısıyla onların
"büyüme rakamları" karşısında tutumları, "iyi de, bakalım
sürdürülebilecek mi?" türünden olmaktadır.
Soru yine
de ortada kalmıştır: Ne oldu? Ne oldu da birden Türkiye Çin'i bile
solladı?
"Medya"nın
"muhalif", ancak aklı başında bazı ekonomi yazarlarının (ki bunların
sayısı iki-üçü geçmez), "büyüme rakamları"nda herhangi bir oynama
olup olmadığını ilerki günlerde araştıracakları kesindir. Ama bulacakları
fazlaca birşey de yoktur.
Oysa
ülkenin yakın tarihine bir göz atıldığında, bu türden "büyüme
rakamları"nın sıkça ortaya çıktığı görülecektir. Öyle ki, 1990 yılında
Türkiye ekonomisi "cari fiyatlarla" %40,6 büyümüştür. Hatta
"sabit fiyatlarla" GSYİH'daki büyüme %9,3 olmuş ve 2004 yılını
bile "sollamıştır". Üstelik son onbeş yıl içinde "ekonomik
büyüme" altı kez %8'ler düzeyinde gerçekleşmiştir. Ancak AKP hükümeti için
de, holding sahibi "medya" için de "pembe haberler"e
ihtiyaç duyulduğundan GSYİH verileri değil, GSMH verileri öne çıkarılmıştır.
Böyle olunca da "39 yıllık rekor" manşetleri atılabilmiştir.
GSYİH ve GSMH (Milyon Dolar)
|
|
Cari Fiyatlarla GSYİH
|
% |
Cari Fiyatlarla GSMH
|
% |
Sabit
Fiyatlarla GSYİH
|
% |
Sabit Fiyatlarla GSMH
|
% |
1987
|
85.651
|
|
85.992
|
|
85.651
|
|
85.992
|
|
1988
|
90.494
|
5,7
|
90.459
|
5,2
|
87.467
|
2,1
|
87.240
|
1,5
|
1989
|
106.112
|
17,3
|
107.549
|
18,9
|
87.687
|
0,3
|
88.660
|
1,6
|
1990
|
149.175
|
40,6
|
150.732
|
40,2
|
95.803
|
9,3
|
96.965
|
9,4
|
1991
|
149.182
|
0,0
|
150.188
|
-0,4
|
96.691
|
0,9
|
97.303
|
0,3
|
1992
|
156.683
|
5,0
|
158.155
|
5,3
|
102.476
|
6,0
|
103.534
|
6,4
|
1993
|
177.328
|
13,2
|
178.715
|
13,0
|
110.718
|
8,0
|
111.964
|
8,1
|
1994
|
131.635
|
-25,8
|
132.296
|
-26,0
|
104.678
|
-5,5
|
105.150
|
-6,1
|
1995
|
168.075
|
27,7
|
170.074
|
28,6
|
112.205
|
7,2
|
113.512
|
8,0
|
1996
|
181.053
|
7,7
|
183.577
|
7,9
|
120.065
|
7,0
|
121.596
|
7,1
|
1997
|
188.728
|
4,2
|
192.376
|
4,8
|
129.105
|
7,5
|
131.676
|
8,3
|
1998
|
201.566
|
6,8
|
206.558
|
7,4
|
133.097
|
3,1
|
136.753
|
3,9
|
1999
|
183.196
|
-9,1
|
185.250
|
-10,3
|
126.829
|
-4,7
|
128.432
|
-6,1
|
2000
|
198.409
|
8,3
|
200.022
|
8,0
|
136.164
|
7,4
|
136.572
|
6,3
|
2001
|
147.254
|
-25,8
|
145.662
|
-27,2
|
125.957
|
-7,5
|
123.548
|
-9,5
|
2002
|
184.332
|
25,2
|
182.644
|
25,4
|
135.961
|
7,9
|
133.354
|
7,9
|
2003
|
239.235
|
29,8
|
239.236
|
31,0
|
143.839
|
5,8
|
141.180
|
5,9
|
2004
|
299.475
|
25,2
|
299.367
|
25,1
|
156.686
|
8,9
|
155.099
|
9,9
|
Kaynak: TCMB, 2005.
|
"39
yıllık rekor" manşetleri atılabilmesi için GSYİH verilerinde
"revizyon"a gidilmiştir. Veriler, özel olarak tarım verileri,
birden bire eksilerden artılara geçivermiştir. Bunun GSYİH ve GSMH sayılarını
şişirdiğini, dolayısıyla pek çok kişinin bundan şüphe duyacağını bildikleri
için de, DİE tarihinde "yeni bir ilke imza atılmış" 1987 fiyat
endeksinin yerine 1998 fiyat endeksi kullanılmıştır. Ancak DİE'nin yaptığı
yayınların hiç birinde böyle bir uygulamaya geçtiğine ilişkin tek bir sözcük
bile bulunmamaktadır.
Tarım
verilerini şişirebilmek için de, bir yandan "revizyona" gidilmiş,
diğer yandan sayılar büyütülmüştür. Hatta bunlarla yetinilmemiş, yapılan
"revizyonlar"ın tartışma konusu olmaması için tarım sektörü için özel
bir bölüm oluşturulmuştur. Ve bu da DİE tarihinde "ilk"tir.
GSYİH ve
GSMH - Sabit Fiyatlarla
|
|
Tarım
|
GSYİH
|
GSMH
|
(Trilyon
TL)
|
İlk Veri
|
Revize Edilmiş
|
İlk Veri
|
Revize Edilmiş
|
İlk Veri
|
Revize Edilmiş
|
2003
|
15.549
|
15.549
|
125.485
|
125.485
|
123.165
|
123.165
|
2004 I. Çeyrek
|
1.125
|
1.249
|
27.696
|
28.131
|
27.295
|
27.647
|
2004 II. Çeyrek
|
2.367
|
2.386
|
32.659
|
32.935
|
32.348
|
32.730
|
2004 III. Çeyrek
|
8.571
|
8.589
|
41.906
|
42.196
|
41.482
|
41.883
|
2004 IV. Çeyrek
|
3.638
|
3.638
|
33.430
|
33.430
|
33.048
|
33.048
|
2004 Toplam
|
15.702
|
15.863
|
135.691
|
136.693
|
134.173
|
135.308
|
Büyüme Oranı
|
1.0
|
2,0
|
8,1
|
8,9
|
8,9
|
9,9
|
Böylece
GSYİH %8,1 büyümeden %8,9'a, GSMH ise %8,9'dan %9,9'a yükseltilmiştir. Aksi
halde GSYİH ve GSMH artışları 1990 yılının gerisinde kalmış olacağı gibi, hiç
kimse "39 yıllık rekor" türünden manşetler atamayacak, Çin'i geçmiş
olmakla da övünülemeyecektir. Ama Tayyip Erdoğan'ın "ılımlı islamcı"
hükümetinin yeni başarılara ihtiyacı olduğundan, DİE hemen devreye girmiştir.
Doğal
olarak bu verilerle oynamalar ("iktisat" dilinde
"revizyon") "kişi başına düşen gelir"de ("milli
gelir") de benzer sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Cari fiyatlarla "milli
gelir" 4.172 dolar olarak ilan edilmiş olmasına karşın, ilk verilere göre
4.145 dolar görünmektedir. Sabit fiyatlarla "milli gelir"deki büyüme oranı
ise %7,3 olarak ilan edilmişken, ilk verilere göre %6,5 görünmektedir. Bu
durumda "milli gelir" büyüme oranı 1990 (%6,8) ve 1997 (%8,7)
yıllarının gerisinde kalmaktadır.
Kişi Başına Düşen GSMH (Cari Fiyatlarla)
|
2003
|
5.044.135.199
|
27,7
|
3.383
|
30,2
|
2004 Revize edilmiş
|
5.974.903.440
|
18,5
|
4.172
|
23,3
|
2004 İlk veriler
|
5.935.998.781
|
17,7
| 4.145
|
22,5
|
Kişi Başına Düşen GSYİH
|
2003
|
5.087.720.980
|
27,6
|
3.412
|
30,1
|
2004 Revize edilmiş
|
5.996.900.319
|
17,9
|
4.187
|
22,7
|
2004 İlk veriler
|
5.963.067.132
|
17,2
|
4.163
|
22,0
|
Kişi Başına Düşen GSMH
|
2003
|
1.741.788.000
|
|
1.996
|
|
2004 Revize edilmiş
|
1.884.802.000
|
8,2
|
2.160
|
8,2
|
2004 İlk veriler
|
1.868.991.000
|
7,3
|
2.142
|
7,3
|
Kişi Başına Düşen GSYİH
|
2003
|
1.774.594
|
|
2.034
|
|
2004 Revize edilmiş
|
1.904.088
|
7,3
|
2.183
|
7,3
|
2004 İlk veriler
|
1.890.137
|
6,5
|
2.167
|
6,5
|
Kaynak: DİE, Haber Bülteni, 10 Aralık 2004 ve 31 Mart 2005
|
Cari
fiyatlarla TL olarak "milli gelir"de görülen revize edilmiş büyüme
oranı (%17,9) bile tüm dönemlerin gerisinde kalmıştır. Dolar olarak ise 1990,
1995, 2002 ve 2003 yıllarının gerisindedir.
Tüm bu
istatistiksel oynamalar ("revizyonlar") ve "medya"
manipülasyonlarının ötesinde daha da önemli olan, TL'nin "kısa vadeli
sermaye girişleri" ("sıcak para") ile aşırı değerlenmiş
olmasıdır. TL'nin dolar karşısında ortalama %35 değerlendiği gözönüne
alındığında, cari fiyatlarla GSMH 195 milyar dolar olmaktadır. Nitekim Hazine
Müsteşarlığı'nın "ülkemiz verileri ile IMF uzmanlarının yaptığı
tahminler"i kaynak olarak gösterdiği verilere göre, 2004 yılı GSMH'sı
201,3 milyar dolardır. Bunun anlamı da, ekonomik büyümenin 2000 yılındaki
seviyeye, yani Şubat krizi öncesindeki seviyeye ancak ulaşabildiğidir.
GSMH ve
GSYİH'da görülen büyümenin temelinde ise, artan ithalat ve bu ithalatla
birlikte büyüyen re-exporttur (yeniden ihracat).
Türkiye AKP
yönetiminde, sözcüğün tam anlamıyla re-export ekonomisine dönüşmüştür. Bu
re-export ekonomiden "nemalananlar" ise, "ticaret erbabı"
ve re-exportçu "sanayiciler"dir.
Öte yandan
AKP hükümet olduğunda 130 milyar dolar olan dış borçlar 2004 sonunda 161
milyar dolara çıkmıştır. İç borçlar ise 92 milyar dolardan 167 milyar dolara
yükselmiştir. İç borçlar için ödenen yıllık faiz tutarı 38 milyar dolardır. Bu
iç borç faiz ödemeleri de, şeriatçıların çok sevdikleri "rantiye"
kesimini beslemektedir.
Sektörel Olarak Yıllık Büyüme Oranı - 2004
|
|
Cari
Fiyatlarla
|
Sabit
Fiyatlarla
|
Tarım
|
14,9
|
2,0
|
Sanayi
|
20,5
|
9,4
|
İnşaat
|
21,5
|
4,6
|
Ticaret
|
24,4
|
12,8
|
Ulaştırma ve Haberleşme
|
15,2
|
6,8
|
Mali Kuruluşlar
|
20,8
|
1,1
|
Konut Sahipliği
|
25,6
|
1,8
|
Serbest Meslek ve Hizmetler
|
19,8
|
8,0
|
Devlet Hizmetleri
|
16,4
|
1,2
|
Kâr Amacı Olmayan Kuruluşlar
|
-2,2
|
0,2
|
İthalat Vergisi
|
36,7
|
26,2
|
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
|
19,7
|
8,9
|
Gayri Safi Milli Hasıla
|
20,3
|
9,9
|
Kaynak: DİE, Haber Bülteni, Sayı: 50, 31 Mart 2005.
|
Artık
Tayyip Erdoğan ve "mehteran" takımının 2002 seçimlerinde sağladıkları
"mutlak çoğunluğa" dayanarak elde ettikleri "delikanlı"
dönemi sona ermek üzeredir. "Ilımlı islam"ın re-exportçularının ve
"islami rantiyeciler"in doyurulabilmesi için, daha çok verilmesi
gerekmektedir. Öte yandan geleneksel "rantiye" kesimi ve ticaret
burjuvazisi de kendi paylarının büyümesini istemektedirler. Ekonominin ise bu
istekleri karşılayabilecek bir genişliği ve derinliği yoktur. Böyle olunca AKP
hükümetinin tüm iç çelişkileri birer birer su yüzüne çıkmaktadır.
İşte bu
nedenle, iç çelişkileri giderek keskinleşen AKP hükümeti ne denli "herşey
yolunda gidiyor" mesajları vermeye çalışırsa çalışsın, ekonomiden siyasete
kadar her alanda sıkışmaya devam etmektedir. Deniz Baykal'ın CHP'nin genel
başkanlığından indirilmesi için kimin "düğmeye bastı"ğıyla
ilgilenmeyen Tayyip Erdoğan, bugün kendisi için "düğmeye kimin
bastığı" sorusunun yanıtını bulmaya çalışmaktadır.
Her zaman
olduğu gibi ve düzenin tüm siyasal partilerinin yaptığı gibi AKP de, kendi
derdinin merhemi olarak halkı kandırmayı iş edinmiştir. 17 Aralık "AB
zirvesi" ile işler idare edilemeyince YTL macerasıyla insanlar aldatılmaya
çalışılmıştır. YTL macerasının da sonunun AB macerasından farklı olmayacağı
kısa sürede görüldüğünde, "Türkiye kabına sığmıyor", "büyümede
dünya rekoru" türünden haberlerle işler idare edilmeye çalışılmaktadır.
Bugün
kendisine "iktisatçı" ya da "ekonomist" diyen herkesin
bildiği gibi, Türkiye ekonomisi tümüyle ithalata bağımlı hale gelmiştir.
İhracat bile ithalatın bir yan ürünü olmuştur. Enflasyondaki düşüşten
kredi kartları enflasyonuna, borsadan hazine bonosu faizlerine kadar herşey,
ithalata ve ithalatın sürdürülebilirliğine bağlanmıştır. Öyle ki TL ile YTL'nin
bir yıl süresince piyasalarda birlikte varlığının getirmiş olduğu emisyon
miktarı artışının ağır enflasyonist sonuçları bile "dış alem"e
bağlıdır.
Emperyalist
ülkelerin içinde bulundukları aşırı-üretim bunalımı ve bunun yaratmış olduğu durgunluk
koşullarında ithal ürünlerinin düşük fiyatları ve "kısa vadeli sermaye
girişleri" ile beslenen ekonominin, bu bağımlılık koşullarında ne kadar
"sürdürülebilir" olduğu ise fazlaca tartışılacak bir sorun değildir.
İşte bu
koşullarda, istatistik verilerle oynayarak "pembe tablolar" sunmak,
ekonomik, toplumsal ve siyasal dinamiklerin yönünü tersine çevirmeye
yetmemektedir. Türkiye, televizyon dizileri gibi, her an herşeyin olabileceği
bir ülke olmayı sürdürmektedir. Bunun böyle olmadığını düşünenlerin de, bir
süre sonra "muhalefet" saflarına geçişlerini görmek kimseyi
şaşırtmayacaktır.
Konuyla bağlantılı yazılar:
***
Piyasaların AKP Sevgisi Nereden İleri Geliyor?
***
Doların Mehter Yürüyüşü
***
Yaz Sıcağında Ekonomi [Tüccarlar Arası Savaş ve Barış]
***
Spekülasyon ve Manipülasyon Ekonomisinden Şeriat Ekonomisine mi?
***
Cumhuriyet'in 80. Yılında Türkiye Ekonomisi
***
Soros’un Paraları, Babacan’ın Şehzadesi, AKP’nin "Zina"sı ve 1,9 Dolarlık Yaşam
***
"Medyatik" Ekonominin Anatomisi (Eksi Enflasyon Rakamlarına Nasıl Ulaşıldı?)
***
Nihayet Enflasyon Düştü, Kriz Bitti!
***
Ne Oldu?
***
İthalat Patlamasından Faşist-Mafya Cumhuriyetine
***
Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı (!)
***
Bunlar, Engerekler ve çıyanlardır...
***
"Yalan Söyleyin, Mutlaka İnanan Çıkar!"
***
"Yalan Söyleyin, Mutlaka İnanan Çıkar!"-II Psiko-Ekonomistler
***
Ekonomik Buhranlar
***
Dünya Ekonomik Buhranı Ya da Yeni-Sömürgeciliğin Bunalımı
***
Dünya Ekonomisinde Durgunluk
***
Dünyada Ekonomik Bunalım
***
Köylülerin Mülksüzleştirilmesi Ve "Siyasetin Yeniden Yapılandırılması"
***
Deflasyon, Yapısal Uyum, Döviz Çıpası, Kemal Derviş, vs.
***
Emperyalist Sömürü ve 5 Nisan Kararları
***
"Globalleşen" Dünyada Anti-Emperyalist Bir İktidar Yaşayabilir mi?