KURTULUŞ CEPHESİ - Kasım-Aralık 1994
Kapitalizmin
Sürekli ve Genel Bunalımı
ve "Yeni" Teoriler
"... İnsanlık kendi önüne ancak çözüme bağlayabileceği meseleleri koyar, çünkü yakından bakıldığında, her zaman görülecektir ki, meselenin kendisi ancak onu çözüme bağlayacak olan maddi şartların mevcut olduğu ya da gelişmekte bulunduğu yerde ortaya çıkar." [1*]
Marks'ın bu sözleri bir sorunun öneminin kavranması ve geniş olarak tartışılması yönünden de büyük önem taşır. Teorik bir sorun ancak olaylar onu öne itti-ğinde önem kazanır. Bir sorun yıllardır dünya çapında tartışılıyor olsa bile, eğer ülkenin özel şartları henüz bu meseleyi öne çıkarmıyorsa, pratiğin devrimcilerin önüne koyduğu görevlerin bu sorunla ilgisi yoksa veya bu ilgi görülemiyorsa, bu sorunun ortaya konulması o ülke solunda pek az ilgi çeker.
Genel bunalım ve sürekli bunalım kavramlarının öneminin anlaşılması ve ülkemiz solunda tartışılması çok yenidir. Oysa emperyalist sistemin incelenmesinin ve sistemin bunalımının niteliklerinin doğru kavranılmasının önemi birkaç yıl önce Mahir Çayan yoldaş tarafından 'Kesintisiz Devrim I-II-III'de etraflıca açık-lanmıştır. O günlerde dikkati çekmeyen ya da fazla tartı-şılmadan kabul edilen bu sorun günümüzde öne çıkmış ve bütün teorik tartışmaların odak noktası olmuştur."
Türkiye Devriminin Acil Sorunları-I'de kapitalizmin sürekli ve genel bunalımları konusu bundan 20 yıl önce böyle bir girişle başlıyordu. O dönemde başını TSİP'in çektiği revizyonistler, THKP-C'nin ideolojik-politik çizgisini değersizleştirmek için tüm saldırılarını Kesintisiz Devrim II-III'de ortaya konulan "emperyalizmin III. bunalım dönemi" belirlemelerine yöneltmişlerdi ve sürekli ve genel bunalım kavramını çarpıtmak için her yolu denemişlerdi. Bunu da, bir yandan genel bunalım kavramını çarpıtarak ve genel bunalımı kapitalist ekonominin devrevi hareketine indirgeyerek yaparken, diğer yandan kapitalizmin genel bunalımının sürekliliğini reddederek yapmaya çalışmışlardır. Böylece kapitalizmin sürekli ve genel bunalımları belirsizleştirilerek THKP-C'nin devrim stratejisi olan Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi'nin temelleri yok edilmek istenmiştir. Türkiye Devriminin Acil Sorunları-I ile gerekli yanıtı alan revizyonistler bir süre sonra piyasadan çekilmek zorunda kalmışlardır.
Ancak Kesintisiz Devrim II-III'de ortaya konulan "emperyalizmin III. bunalım dönemi" belirlemelerine yönelik saldırı ve tahrifalar revizyonistlerin ektkisizleştirilmesiyle sona ermemiştir. Bu kez sahneye "sosyal-emperyalizm" teorisi savunucuları çıkmıştır. Onlar da her türlü yolu deneyerek kapitalizmin sürekli ve genel bunalımı tahlillerini (dolayısıyla da III. bunalım dönemi tahlillerini) değersizleştirmeye çalışmışlardır. Bu çevreler, revizyonistlerden farklı olarak, böyle bir belirlemenin "modern revizyonizmin" tezleri olduğunu ispatlamayı tüm ideolojik saldırı ve tahrifatlarının temeline koymaya çalışmışlardır. Hatta TİKKO daha da öteye giderek, kapitalizmin sürekli ve genel bunalımını söylemenin "küçük-burjuva devrimciliği"nin bir kanıtı gibi göstermeye çalışmıştır.
Aradan geçen tüm yıllar kapitalizmin sürekli ve genel bunalımlarının ve bunun değişik evrelerinin tahlil edilmesinin ne denli önemli olduğunu herkese kabul ettirmiştir. Hatta 1980 sonrasında günlük gazetelerin 2-3 sayfalık ekonomi yazılarını okuyarak ekonomiyi öğrenenler bile bu gerçekleri kabul etmek durumunda kalmıştır. Ne yazık ki, kendilerini devrimci, Marksist-Leninist ilan eden pekçok çevre ya da oluşum, tüm bu yıllar boyunca kapitalist ekonominin iki yüzyıllık işleyişinin en bildik yanları dışında söyleyecek birşeye sahip olamamışlardır. Ama yıllar sonra da olsa, yüzeysel bilgileriyle kapializmin sürekli ve genel bunalımı üzerine söz söylemekten ve uzman havalarında istatistikler yayınlamaktan da geri duramamışlardır. Daha dün III. bunalım dönemi tespitlerine şiddetle karşı çıkanlar, bugün çok rahatlıkla IV. bunalım dönemine girildiğinden söz edebilmektedirler. [2*]
İşte bunlardan bir örnek:
"Kapitalizmin genel krizinin 1. aşaması her iki dünya savaşı arasındaki dönemi, 2. aşaması 2. emperyalist paylaşım savaşı ile SB'nde revizyonistlerin siyasi iktidarı gasp ettikleri süreye (1956) kadar olan dönemi; 3. aşama 50' li yılların yarısından SB ve revizyonist blokun dağıldığı 1989/1990 dönemine kadar olan süreci ve 4. aşama da 1989/1990'dan sonrasını kapsar. Son süreç hâlâ devam etmektedir." [3*]
Kendilerine TKİH, yani "Türkiye Komünist İşçi Hareketi", ünvanı verenlerin büyük ilerlemesi! Üstelik bütün bunları Özgürlük Dünyası'nın belirsiz ve utangaç bunalım dönemleri tahlillerinin "anti-Leninist emperyalizm teorisi" diye "eleştirdikleri" yazıda ortaya koymaktadırlar. Anlaşılan yıllarca "küçük-burjuva devrimciliği" diye suçladıkları teorileri son birkaç yılda "sol"layarak, III. bunalım döneminden 4. bunalım dönemine atlamayı "hareket" sanmaktadırlar.
Ancak bu konudaki bilisizlik bunlarla sınırlı değildir. Kendi iç sorunları sonucunda ayrışan DS'nin bir kesimi, yıllarca görmezliğe geldikleri THKP-C adını DS harfleriyle birlikte kullanma becerisi gösterdikten sonra kapitalizmin bunalımları konusunda fikir beyan etmeye yöneldiklerinde herşeyi alt-üst etmeden de edememişlerdir. İşte onların temel çelişki belirlemesi:
"Emperyalist dönemde temel anlamda 3 büyük çelişkiden bahsetmek mümkündür. Birincisi; emek-sermaye çelişkisi, yani proletaryanın burjuvaziye karşı mücadelesi. İkinci çelişki; çeşitli tekeller, finans grupları ve emperyalist devletler arası çelişkiler, yani emperyalistlerin kendi aralarındaki çelişkiler. Üçüncüsü ise; emperyalistlerle sömürge halkları arasındaki çelişkiler." (abç) [4*]
Daha Marksist-Leninist çelişki teorisini bile okuyup öğrenmeden, kapitalizmin temel çelişkisinin bir ve tek olduğunu ve bu-nun da emek-sermaye (sınıflar planında proletarya-burjuvazi) çelişkisi olarak ifade edildiğini ve diğer çelişkilerin bundan kaynaklandığını herkesin bildiğini bile bilmeyen bir THKP-C "kökenli" yapılanmanın elbette kapitalizmin sürekli ve genel bunalımına ilişkin söyleyeceklerinden pek birşey beklenemez:
"Bilindiği gibi, 1. bunalım dönemi yaklaşık 18 yıl, 2. bunalım dönemi ise 27 yıl sürmüş, üçüncüsü ise 1945'den bu yana devam etmektedir.
3. bunalım döneminde emperyalist ülkeler sosyalist sistemin varlığını kendilerini tehdit edici unsur olarak gördüklerinden aralarındaki çelişkiyi yumuşatarak, uzlaşmacı, entegrasyoncu bir tutum takındılar. Kendi aralarında çıkabilecek bir savaştan, askeri çatışmadan kaçındılar." (abç)[5*]
Kulaktan dolma bilgilerle ya da bir okul öğrencisinin ders notlarından yarlanarak bilimsel bir konuda fikir beyan etmesi elbette hoş görülebilir bir masumiyet taşıyabilir. Ama bunu bir siyasal yapılanma ya da örgüt adına ciddi ciddi yaparsanız ciddiye almamak haksızlık olur. Hele ki bunu bir de THKP-C adını kullanarak yaparsanız, THKP-C'nin söyleyecek sözü olacağını unutamazsınız.
Yaşamlarında Kautsky adını duymamış olmaları olanaksız olan devrimcilerin, onun "ultra-emperyalizm" teorisini bilmemeleri sadece eğitim eksikliği olarak ele alınabilir. Ama öğrenmek isteyenin sadece yukardaki alıntıyı okuması da yeterlidir. Yıllarca THKP-C'nin "emperyalisler arası entegrasyon" belirlemesini "ultra-emperyalizm savunuluyor" diye karalamaya çalışanlara karşı yür-ütülmüş ideolojik mücadeleyi bir yana bırakıp, onların değirmenine su taşımak için THKP-C adını kullanmak gerekmez. Tahrif edilmeye uğraşılan ve karalamaya kalkışılan Mahir yoldaşın şu belirlemelerindeki bilimsellik ve bilimsel söylemle yukardaki alıntıyı yan yana koymak bile herşeyi açık biçimde görmeye yetecektir:
" Emperyalizmin III. bunalım dönemi denilen bu dönemde, emperyalist ilişki ve çelişkiler biçim olarak iki temel cephede değişikliğe uğramıştır.
1) Emperyalistler arası rekabetin (uzlaşmaz çelişkilerin) emperyalistlerarası yeniden paylaşım savaşına yol açması imkanı ortadan kalkmıştır.
2) Emperyalist işgalin biçimi değişmiştir. (Bugün dünyada tam sömürge tipi ülke hemen hemen kalmamış gibidir. Açık işgal yerini gizli işgale bırakmıştır.)
... Dünya sosyalist blokunun dev gelişmesinin yanında, emperyalizm özellikle Yankee emperyalizmi, bilimsel teknik ve keşifleri kullanarak, üretimi belli ölçülerde artırarak, nükleer vurucu kuvvetleri ile -dünya sosyalist bloku da bu güçlere sahiptir- dünyayı yok edecek bir seviyeye gelmiştir. [6*]
... Nükleer vurucu güçlerin dünya çapında erişmiş olduğu seviye ve de esas tayin edici olarak da, dev dünya sosyalist blokunun varlığı, emperyalistlerarası had safhaya ulaşmış olan uzlaşmaz çelişkilerin ekonomik plandan, askeri plana sıçramasına engel olmaktadır. Bir yandan çelişkiler keskinleşip derinleşirken, öte yandan da entegrasyona gidilmektedir.
Emperyalistlerarası uzlaşmaz çelişkilerin had safhaya çıkması, ancak bu çelişkileri yeniden paylaşım savaşı ile geçici olarak çözümleyememeleri ve zorunlu olarak entegrasyona gitmeleri kapitalizmin krizinin en öldürücü aşamayı yaşaması demektir." (abç) [7*]
Görüldüğü gibi Mahir Çayan yoldaş, emperyalistler arası entegrasyonu (bütünleşme) "zorunluluk" olarak ortaya koyar. Bu aynı zamanda emperyalist ülkeler arasındaki çelişki-bütünleşme diyalektiğinde bütünleşmenin ağır basması ve bu bütünleşme içinde de ABD' nin geçmişte mutlak, günümüzde ise nispi hegemonyasının varlığı demektir.
Yukarda kısaca değindiğimiz ve alıntıladığımız birkaç ifade bile kapitalizmin sürekli ve genel bunalımının (diğer bir ifadeyle emperyalizmin bunalım dönemlerinin) nasıl hiç bilinmediğini gös-termekedir. Ancak sorunda burada başlamaktadır. Bilinmemesi bir olgu olmasına karşın, söylenenlerin hiçbir gerçekliğe ve bilimselliğe dayanmaması, yıllar önce yapılmış eleştiri ve tartışmaların yok sayılması 1980 sonrasındaki soldaki ideolojik düzeyi göstermesi açısından önemlidir. Özellikle 1980 sonrasında, dünyada ve ülkemizde burjuva ekonomistlerin ideolojik belirlemelerinin nasıl bir sonuç doğurduğunu bu yazılarda görmek olanaklıdır. Uzun uzun kapitalist ekonominin devrevi buhranları üzerine en klâsik sözler söylenirken, "yapısal bunalımlar" gibisinden ne olduğu belirsiz, ama burjuva ekonomi söyleminden alınmış kavramları görmek bile mümkündür. Bunlarla da yetinmeyip kapitalizmin sürekli ve genel bunalımının ne zaman başladığı üzerine polemik yaparken, I. bunalım döneminin 1917'de başladığını savunmak için "revizyonistler" sözünün olumsuz anlamının vereceği güce dayanmaya bile çalışılmaktadır. Oysa sürekli ve genel bunalımı 1917' den başlatılmasını savunanlar, her zaman revizyonistler olmuştur. Bunu görmek için Nikitin'in "Ekonomi-Politik"e bakmak yeterlidir. Ve yıllar önce Türkiye Devriminin Acil Sorunları-I'de şöyle yazılmıştır:
"Emperyalizmin bunalımında bir dönemin bitişini ve yeni bir dönemin başlangıcını belirleyen tarih genellikle sembolik olmaktan öteye bir anlam taşımaz. Önemli olan tarih değil, sistemin yeni işleyiş biçimini kavramaktır. Herhangi bir tarihte yeni bunalım döneminin özellikleri birdenbire ortaya çıkmaz, eskinin özellikleri ise birdenbire kaybolmaz. Bu yönden yeni bir bunalım döneminin başlangıç tarihi, yeni dönemin özelliklerinin oluşmasında veya bir önceki dönemde mevcut, ancak belirgin olmayan özelliklerin öne çıkmasında başlıca etken olan olayların tarihine göre belirlenir...
Bu görüşe göre (SBKP'nin görüşleri kastediliyor) birinci bunalım dönemi 1917-45, ikinci bunalım 1945-58, üçüncü bunalım dönemi de 1958 sonrasını kapsar. Bunalım dönemlerinin tarihlerinin farklı saptanmasının temeli genel bunalımın içeriğinin farklı değerlendirilmesinde yatar:
Kapitalizmin genel bunalımının asıl muhtevası serbest rekabetçi kapitalizmin tekelci kapitalizme dönüşmesi ve böylece kapitalizmin çürüme, asalaklaşma ve kendi zıttını doğurma aşamasına girmesi değil de kapitalizmden sosyalizme geçiş ise; genel bunalım 1917 Sovyet Devrimi ile başlar. Genel bunalımın bu tanımına göre I. bunalım döneminin 1917'de başlaması doğrudur, ancak tanımın kendisi eksiktir.
Kapitalizmin sürekli ve genel bunalımı 1903'de başlar. 1917'de kapitalizmden sosyalizme geçişin gerçekleşmesi ile süreklilik yeni bir muhteva kazanır. Bunalımın özünün kapitalizmden sosyalizme geçiş olduğunu savunmak, sadece bunalımın kazandığı yeni muhtevayı görmek, ondan öncesini, yani kapitalizmden sosyalizme geçişi hazırlayan dönemi gözden kaçırmak demektir."
Şüphesiz bu ve bunun gibi bir dizi belirleme mevcuttur. Kapitalizmin sürekli ve genel bunalımının bu kadar kısa bir yazı ile açıklanması elbette olanaklı değildir. Hele ki, bu konudaki yan-lışlıkları ve tahrifatları sergilemek daha da olanaksızdır. Kurtuluş Cephesi'nin bu sayısında 1975 yılında yayınlanmış olan Türkiye Devriminin Acil Sorunları-I'de yer alan sürekli ve genel bunalım kavramları ile bunalım dönemlerinin birbirinden ayrılmasına ilişkin ölçütlerin yer aldığı bölümü yayınlıyoruz. Umarız bunlar "yeni" teoriler yapmak yerine, bilimsel bakış açısını kavramaya katkıda bulunur.
Dipnotlar
[1*] Marks: Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, s: 24
[2*] Sanırız THKP-C/HDÖ'yü 1976'larda IV. bunalım dönemini savunuyorlar diye karalamaya çalışan eski DY'nin eski ekonomi uzmanlarının (!) bunları duyduklarında kulakları çınlıyordur!
[3*] İşçinin Yolu, Sayı: 26, Ağustos 1994
[4*] Devrimci Çözüm, Sayı: 20, 25 Kasım 1994
[5*] Devrimci Çözüm, Sayı: 20, 25 Kasım 1994
[6*] Uluslararası revizyonizm buradan hareket ederek emperyalizmin özünün değiştiğini, bu yüzden de Leninizmin evrensel tezlerinden birisi olan "şiddete dayanan devrim" tezinin geçersiz olduğunu iddia etmektedir. Oysa değişen öz değil, biçimdir. Emperyalizm bir sistem olarak çökene kadar da Leninizmin evrensel tezleri geçerliliğini muhafaza edecektir.
[7*] Mahir Çayan: Kesintisiz Devrim II-III