Altın! Sarı, pırıl pırıl, halis altın!
Yaa, tanrılar, içim başka dileğim başka değil benim.
Ben kök istedim sizden, cömert tanrılar, kök!
Altının bu kadarı karayı ak, çirkini güzel,
Yanlışı doğru, soysuzu soylu, yaşlıyı genç,
Korkağı yiğit etmeye yeter de artar bile.
Niçin yaptınız bunu tanrılar? Nedir zorunuz?
Bilmez olur musunuz ki bununla
Rahipleriniz, kullarınız elinizden alınabilir;
Sapasağlam insanlar ölüm döşeklerine serilebilir.
Bu sarı köle din de kurar, din de yıkar;
Cehennemliği cennetlik eder;
İğrenç cüzzamları sevdirir insana;
Hırsızları baş köşelere oturtup
Şanlar, şerefler, alkışlarla senatörler arasına sokar.
Budur işte yeniden evlendiren kırk yıllık dulu;
Hastanenin, çıbanlarını görse kusacağı kadını
Gül kokuları sürer, nisan güneşleri getirir bu!
Haydi git, körolası maden parçası!
Seni bütün insanlığın ortak fahişesi seni!
[Shakespeare, “Atinalı Timon’un Yaşamı”, Perde IV, Sahne 3, s. 1035 vd..]
TÜİK verilerine göre, Ocak-Ekim 2012 döneminde Türkiye’nin (ki buna AKP’nin demek yanlış olmayacaktır) ihracat rakamları %13,4 artarak 125 milyar dolara yükselmiştir. Diğer bir tanımla, 2012 yılının ilk on ayındaki ihracat, geçen yıla göre 14 milyar 927 milyon dolar artmıştır. Yine aynı dönemde ithalat ise %2,9 azalarak 196 milyar dolar olmuştur. Böylece dış ticaret açığı
%23 azalarak 90,2 milyar dolardan 69,5 milyar dolara inmiştir.
Doğal olarak dış ticaret açığındaki azalma cari açığa yansımıştır. T.C. Merkez Bankası verilerine göre, 2011 yılının ilk on ayında 60,5 milyar dolar olan cari açık, 2012 yılının ilk on ayında 39,3 milyar dolara gerilemiştir. Yani geçen yıla göre cari açık %35 azalmıştır.
(Milyon $)
|
Cari
Açık |
İhracat
|
İthalat
|
Dış Ticaret Açığı
|
Ocak-Ekim 2011
|
-60.466
|
111.350
|
201.598
|
-90.247
|
Ocak-Ekim 2012
|
-39.281
|
126.277
|
195.782
|
-69.505
|
2011 Toplam
|
-76.986
|
134.907
|
240.842
|
-105.935
|
Kaynak: TCMB, TÜİK.
|
Şüphesiz %3,1 büyüyen,
geçen yıla göre küçülen bir ekonomide (üstelik “Avrupa krizi” varken) ihracatta ve cari açıkta böylesine “üstün” başarı göstermenin her iktidara ve kula nasip olmayacağı açıktır!
Ama TÜİK’in açıkladığı ihracat rakamlarına bakıldığında, İran’a yapılan ihracatta büyük bir “patlama” yaşanmıştır. Buna göre, Türkiye’nin İran’a yaptığı ihracat, on ayda, 2,9 milyar dolardan 9,3 milyar dolara fırlamıştır. Böylece İran’a yapılan ihracatta %218,7’lik bir artış gerçekleşmiştir.
Türkiye’nin İhracatında İlk On Ülke
|
|
Ocak-Ekim
|
%
Değişim |
(Milyon $)
|
2011
|
2012
|
Almanya
|
11.666
|
10.936
|
-6,3
|
İran
|
2.927
|
9.329
|
218,7
|
Irak
|
6.616
|
8.717
|
31,8
|
İngiltere
|
6.689
|
7.114
|
6,4
|
B.A.E.
|
2.957
|
6.674
|
125,7
|
Rusya
|
4.934
|
5.515
|
11,8
|
Fransa
|
5.749
|
5.093
|
-11,4
|
İtalya
|
6.707
|
5.166
|
-23,0
|
ABD.
|
3.702
|
4.634
|
25,2
|
Mısır
|
2.297
|
3.113
|
35,5
|
Toplam İhracat
|
111.351
|
126.277
|
13,4
|
Aylar itibariyle İran’la yapılan ticarete bakıldığında, 2012 yılının ilk on ayında 9,2 milyar dolarlık doğal gaz ithal edilmiş ve bunun karşılığında 6,5 milyar dolarlık altın “ihraç” edilmiştir. Böylece İran’ın satın aldığı altınlar sayesinde
ihracat 6,5 milyar dolar
artmış görünmektedir. Dolayısıyla dış ticaret açığında görülen %23’lük azalma, gerçekte
%15’tir ve bu da İran’dan yapılan ithalatın altın olarak ödenmesinden kaynaklanmaktadır. Diğer ifadeyle, dış ticaret açığındaki azalma, ithalatın dövizle değil, altın “ihracı”yla ödenmesiyle gerçekleşmiştir.
İran-Türkiye Dış Ticareti 2012
|
(Milyon $)
|
İthalat/Doğagaz
|
İhracat/Altın
|
Ocak
|
1.140
|
5
|
Şubat
|
714
|
13
|
Mart
|
1.468
|
480
|
Nisan
|
1.305
|
1.208
|
Mayıs
|
984
|
1.387
|
Haziran
|
661
|
1.318
|
Temmuz
|
558
|
1.831
|
Ağustos
|
1.144
|
180
|
Eylül
|
734
|
18
|
Ekim
|
506
|
13
|
Toplam
|
9.214
|
6.453
|
Kaynak: TÜİK.
|
Ali Babacan bu “altın oyunu”nu şöyle açıklamaktadır:
“Türkiye olarak İran’dan aldığımız gazın parasını biz TL olarak İran’ın Türkiye’deki hesabına yatırıyoruz. Fakat İran’ın o parayı dolar olarak kendi ülkesine götürmesi mümkün değil, uluslararası kısıtlamalar, ABD’nin yaptırımları sebebiyle. Dolayısıyla İran bunu döviz olarak kendi ülkesine götüremeyince, o TL’yi kendi hesabından çekiyor, altın alıyor piyasadan. Altını kendi ülkesine götürüyor. Bunu nasıl götürüyor bilmiyorum ama işin özü bu. Oraya altın ihracatı aslında bizim doğalgazı almak için ödediğimiz karşılık gibi bir şey oluyor.”
Bu açıklamanın da gerçeği yansıtmadığı ortadadır.
Her şeyden önce İran’a yapılan “altın ihracı”, her nasılsa Ağustos ayından itibaren birden ve büyük oranda düşmüştür. Nisan-Temmuz arasında ortalama 1,4
milyar dolarlık “altın ihracı” söz konusuyken, Ağustos ayında bu miktar 180
milyon dolara ve Ekim ayında 13
milyon dolara inmiştir. Ağustos-Ekim aylarında 2 milyar 384 milyon dolarlık doğal gaz alımı (ithalat) yapılmışken, “altın ihracı” 211 milyon dolar düzeyinde kalmıştır.
A. Babacan’ın açıklamasından yola çıkarsak, yani “altın ihracı” “doğalgaz” alımı için yapılan bir “ödeme” ise, açıktır ki, Tür-kiye’nin İran’a 2 milyar 173 milyon dolar borcu var demektir. Bu da eklendiğinde, ilk on aydaki dış ticaret açığı 72,2 milyar dolara çıkmaktadır.
Bunun cari açığa yansıması ise, yaklaşık 8,5 milyar dolardır. Böylece Merkez Bankası verilerinde 2012’nin ilk on ayında 39,3 milyar dolar olarak görünen cari açık, gerçekte 48 milyar dolardır. 2012 yılının tamamında büyüme oranının tahminen %2,5 düzeyinde gerçekleşeceği gözönüne alındığında, cari açığın GSYH’ya oranının yıl sonunda %8’ler düzeyinde kalacağı görülmektedir. Bu da cari açık sorunun tüm ağırlığıyla varlığını sürdürmesinden başka bir şey değildir.
Buraya kadar İran’la yapılan “altın oyunu” üzerinden dış ticaret ve cari açığın reklamı yapıldığı gibi çok büyük oranlarda düşmediğini ortaya koyduk. Oyunun ikinci perdesi, ABD’nin İran’la yapılan bu “altın oyu-nu”na karşı tutumunu “resmi”leştirmesiyle başlamaktadır.
28 Kasım tarihli gazetelerde “Türkiye’nin altın oyununu bozacağı” başlığıyla verilen haberlerde şöyle denilmektedir:
“ABD’nin İran’a karşı almaya hazırlandığı bir dizi yeni ticaret yaptırımlarının kıymetli madenleri de kapsayacağı bildiriliyor. Adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir Senato yetkilisi yeni yaptırımların ‘Türkiye’nin (İran’la) doğalgaza karşılık altın oyununu bozacağını’ belirtti. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ise ABD’nin yaptırımlarının ABD’nin kendisini bağladığını söyledi.”
İhracat rakamlarına bakıldığında, Ağustos ve Eylül aylarında İran’a yapılan “altın ihracatı”ndaki büyük düşüşün arka planında bu haber yatmaktadır. ABD’nin “gayri-resmi” olarak parmağını sallaması bile “altın ihracatı”nı neredeyse durma noktasına getirmiştir. Gazetelerde yer alan “oyunu bozma” haberleri, bu “gayri-resmi” parmak sallamanın onaylanmasından başka bir şey değildir.
Her ne kadar Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, böyle bir “yaptırım” kararının “ABD’nin kendisini bağladığını” söyleyerek “bizi bağlamaz” türünden kabadayılık yapmaya kalkışmışsa da, Ali Babacan’ın “işin özü” diye yaptığı açıklama “itidalli” bir yaklaşımı sergilemektedir.
Açıktır ki, Amerikan emperyalizminin onayı ve desteği ile iktidara gelen AKP’nin ABD’ye “kafa” tutması akıldışı bir durumdur. Denilen, şüphesiz ki yerine getirilecektir. Bu da, İran’la oynanan “altın oyunu”nun sonunu getirmekle kalmayacak, aynı zamanda İran’dan alınan doğalgazın da sonunu getirecektir.
Buraya kadar AKP’nin feodal-tüccar zihniyetiyle ve takiyye geleneğiyle sürdürdüğü “altın oyunu”nu ele aldık. Ama “Osmanlıda oyun bitmez.”
Bir diğer “oyun”, Birleşik Arap Emirliği (BAE)
[1*] ile gelişen ve katlanan ticaret hacmidir.
Yılın ilk on ayında BAE’ye yapılan ihracat %125,7 artarak 6,7 milyar dolara çıkmıştır. TÜİK verilerine göre, BAE’ne yapılan toplam 6,7 milyar dolarlık ihracatın üçte ikisi, yani 4,5 milyar dolarlık bölümü, TÜİK sınıflamasıyla “İnciler, kıymetli veya yarı kıymetli taşlar, kıymetli metaller; taklit mücevherci eşyası; metal paralar”dan oluşmaktadır. Tıpkı İran gibi BAE’ne de altın ihraç edilmektedir.
İran ve BAE’ya yapılan toplam altın “ihracatı” 10 milyar 989 milyon dolardır.
Birleşik Arap Emirliği’ne İhracat (Altın) |
|
Ocak-Ekim |
|
2011
|
2012
|
İnciler, kıymetli veya yarı kıymetli taşlar, kıymetli metaller; taklit mücevherci eşyası; metal paralar
|
1.030 |
4.536 |
Toplam |
2.956 |
6.674 |
Burada “ilginç” bir olay da, Birleşik Arap Emirlikleri’nin, ABD ambargosu nedeniyle İran’ın uluslararası döviz alış-verişinde bir “üs” olmasıdır.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ABD’ye “posta koyarken” bu altınların “menşei”ni de şöyle açıklıyor:
“Ticaret nedir? Ticaret bir malı alıp satmaktır. İmalat nedir? Bir malı üretmektir. İhracat nedir? Bir ürünü dışarıdan ya da başka bir kaynaktan alarak, ülke dışına göndermektir. Bu çerçevede baktığımız zaman doğalgaz karşılığıydı, Türk Lirası karşılığıydı gibi konular üzerinde durmanın hiçbir anlam ve faydası yok. Burada ihracat yapıyoruz. Ülkemizdeki gerek yastık altındaki gerek hurda altınları Türkiye isteyen bir ülkeye satıyor.”
Ülkenin “yastık altındaki” altın varlıklarını ihracat gelirleri için, yani cari açığı kapatmak için satmanın adı “ticaret” olmaktadır. Bu “ticaret”, açık biçimde, “Avrupa borç krizi” koşullarında düşük faizle dış borçlanma yoluyla cari açığı finanse etmenin olanaksız olduğunun itirafıdır. Aynı zamanda bankalardaki “altın hesapları”nın içinin boşaltılması demektir.
Dipnot
[1*] Birleşik Arap Emirliği (BAE), Abu Dabi, Dubai, Acman, Füceyre, Resü’l-Hayme, Şerce ve Ummül-Kayveyn adlı yedi emirlikten oluşmaktadır.