Genel Kural:
Yerel Seçimler Yaklaşırken
Bayram Tatilleri Uzar
12 Eylül'den bugüne kadar şeker ve kurban bayramları yaklaştığında hep aynı şeyler konuşulur: "Bayram tatili uzayacak mı?" Bu sorunun ardından, Türkiye'deki resmi tatillerin çok olduğu, bunun üretim kayıplarına yol açtığı vb. şeklinde bir başka söylem başlar. Kimi zaman bayram tatilleri uzatılır, memurlar "idari izinli" sayılır, kimi zaman "bizde yeterince tatil var" denilerek uzatılmaz. Bu genel durum, AKP'nin iktidar olduğu 2002'den günümüze kadar da değişmemiştir.
Bu konuya ilişkin çıkmış gazete haberlerine şöyle bir bakıldığında AKP hükümetlerinin "uzun bayram tatilleri" konusunda ne kadar da "çalışkan" olduğunu görmek mümkündür.
28 Kasım 2002'de, yani AKP'nin daha iktidarının ilk ayında şu haber gazetelerde manşete çıktı: "Bakanlar Kurulu ikinci toplantısını Başbakan Abdullah Gül başkanlığında yaptı. Yaklaşık iki saat süren toplantı sonrası açıklama yapan Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü Abdüllatif Şener, beklentilerin aksine memura bayramda ek izin verilmeyeceğini belirterek, "Uzun tatiller kamu kuruluşlarında çalışma düzenini etkiliyor. Çalışmak ve üretmek zorunda olan bir milletiz. Resmi bayram tatili ne ise o tatil uygulanacaktır. İlave mesai günleri tatile eklenmeyecek." dedi. 13 Ocak 2004'deki "hükümet sözcüsü"nün açıklaması da aynı doğrultudaydı: "Adalet Bakanı Çiçek, Kurban Bayramı tatilinin uzatılıp uzatılmayacağı sorusu üzerine, bayram tatilinin uzamayacağını söyledi. Çiçek, "Türkiye zaten yeteri kadar tatil yapıyor. Biraz daha fazla çalışmaya ihtiyacımız var. Bayramda tatil yok. Zaten yeteri kadar bayramda tatil var. Sizin kastettiğiniz bayramdan sonraki iki gündür. Biraz da devlete millete çalışalım" dedi. AKP hükümetinin bu "çalışkan" ve "millet-devlet sever"liği bir süre devam etti.
Ve 2009 yerel seçimleri "sath-ı maili"ne girilince, birden herşey değişmeye başladı. AKP hükümeti "devlete millete çalışma"nın yeterli olduğuna "kanaat" getirmiş olmalı ki, önce Şeker Bayramı tatilini uzattı, ardından Kurban Bayramı tatilini.
Şeker Bayramı tatilinin uzatılmasına ilişkin açıklamayı yine "hükümet sözcüsü" Cemil Çiçek yaparken şöyle söylüyordu: "Ramazan Bayramı tatili kesintisiz olarak devam edecek. Arife günü yarım gün tatil olacak, bayramdan sonraki Cuma günü de tatil olacak. 9 günlük tatil yaşanacak".
Kurban Bayramı tatilinin uzatılacağına ilişkin "müjde"yi ise, bizzat Tayyip Erdoğan verdi.
Böylece ülkemizde hükümetlerin eyyamcı, popülist, makyevelist politikalarına yeni bir örnek daha eklendi ve "genel kural"da böylece AKP hükümetini de "kapsama alanı"na aldı.
Evet, genel kural, seçimler yaklaşırken Şeker ve Kurban bayramları uzar. Böylece seçmene "şirin" görünülmüş olur, özellikle memurlar bayram tatillerini uzatan hükümeti "sever", sonuçta oylar da "hükümet partisi"ne gider. Oysa ortadaki "çelişki" çok açıktır. Bir yandan "devlet-millet"ten söz edilirken, "Türkiye tatil cenneti" diye yakınılırken, diğer yandan "seçim rüşveti" olarak bayram tatilleri uzatılır.
Yine de bu yıl Şeker ve Kurban bayram tatillerinin uzatılmasında bir sorun daha vardır. Bu sorun da, Tayyip Erdoğan'ın Şeker Bayramı'na ilişkin söylediği şu sözlerle ifade edilmiştir: "Bakıyorsunuz, bayram adını değiştirdi. Ne oldu bayramın adı? Tatil. Olmaz. Bu bayram tatil değil, tatil başka bir şey. Adını bir başka türlü de değiştirmişler şimdi; Şeker bayramı. Bu dört dörtlük bir Ramazan bayramı, ne şeker bayramı... İlginç şeyler oluyor bu erozyondur aslında. Yani buna bir kültürel erozyon denir. Bunlara fırsat veremeyiz, vermemeliyiz." (23 Eylül 2008) Yukarda yer verdiğimiz resmi "hükümet sözcü"lerinin açıklamalarında açıkça ifade edildiği gibi "bayram tatilleri" uzatılırken ve Tayyip Erdoğan'ın Kurban Bayramı "tatili"nin uzatılacağı müjdesini bizzat kendisi verirken, "kültürel erozyon" da (eğer "koskoca başbakan" öyle demişse öyledir) hükümetin kendi eliyle gerçekleştirilmiş olmaktadır.
Adı "ılımlı islamcı" bile olsa, her türden düzen partisinin gelip buluştukları ortak nokta, böylesine ilkesizlik, böylesine popülist politikalardır ve açık biçimde ahlaksızlıktır. Bu politikaların kendilerine ne kadar oy kazandırdığı ya da kazandıracağı bilinmese de, "alan da, satan da" memnun görünmektedir.
Eğer bu gerçekse, o zaman Engels'in Hegel'i eleştirirken söylediği şu sözleri buraya aktarmanın sakıncası yoktur: "Bu devlet bize kötü görünüyorsa ve kötü olduğu halde gene de var olmakta devam ediyorsa, bu hükümetin kötü niteliğinin kanıtını ve açıklamasını, uyrukların buna uygun düşen kötü niteliğinde bulur. O zamanın Prusyalıları lâyık oldukları hükümete sahiptiler." Kıssadan "uzatılmış bayram tatili" hissesi, hükümetiniz kötü olduğu sürece, siz iyi olamazsınız.