Türk Ceza Kanunundan:
"Dolandırıcılık
Madde 157 -Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.
Nitelikli dolandırıcılık
Madde 158 - Dolandırıcılık suçunun;
.....
c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle...
g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, işlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur."
3 Eylül günkü gazetelerde şöyle bir haber yer aldı: "Nasrallah röportajı asparagas çıktı
Hizbullah yetkilileri, liderleri Hasan Nasrallah'ın geçen ay Evrensel gazetesinde yayımlanan ve Deniz Gezmiş'i öven röportajını yalanladı. Evrensel gazetesi de bu gelişme üzerine, röportajı kendilerine gönderen Şeyh Bedreddin Film Kolektifi'nden Roza Çiğdem Erdoğan ve Mutlu Şahin'i 'nitelikli dolandırıcılık'la suçladı." Bu haberin dayanağı ise, Evrensel gazetesinde 12 Ağustosta yayınlanan "Şeyh Bedreddin Film kolektifi" adına yapıldığı iddia edilen Nasrallah röportajıydı.
"Emperyalizme karşı tek cephe" başlığıyla Evrensel'in manşetten verdiği röportajda Hizbullah lideri Nasrallah'a şunlar söyletilmişti: "1960'larda İsrail'e karşı savaşmak için Filistin'e giden Türkiyeli sosyalist kardeşlerimiz vardı. Ve bunlardan biri halen benim belleğimde ve kalbimdedir; Deniz Gezmiş..!
Artık yeni Denizler istiyoruz. Zalimlere karşı saflarımız her zaman açıktır yeni Denizler'e. Deniz, Filistin ve Lübnan halkının kalbinde her zaman yaşayacaktır... Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Ne yazık ki, Denizler'in bıraktığı ortak düşmana karşı ortak savaşım ile kardeşlik artık yok. Biz isterdik ki, Lübnan'da sosyalist kardeşlerimizle emperyalizme ve siyonizme karşı omuz omuza savaşalım." Ancak Nasrallah bununla da yetinmemiş, konuştukça dili çözülmüşcesine şunları da söyler hale gelmiştir: "Latin Amerika önderlerini ve halklarını selamlıyoruz. Amerikan haydutlarına karşı kahramanca direndiler ve bize moral oldular. Ezilen halklara yol gösteriyorlar. Gidin, gezin sokaklarımızı..! Göreceksiniz ki halkımız Chavez'i, Ernesto Che Guevera'yı bağrına basmış. Her evde mutlaka Che ya da Chavez resmi görebilirsiniz. Bizimle birlikte kardeşlik ve özgürlük için savaşmak isteyen sosyalist dostlarımıza diyoruz ki, 'Din afyondur' diye gelecekseniz hiç gelmeyin. Biz bu tespiti kabul etmiyoruz. İşte en büyük kanıtı sokaklarımızda, yan yana dalgalanan Chavez, Che, Sadr, Hamaney resimleri. Bu liderler, birlikte selamlıyorlar halkımızı. Biz sizin inançlarınıza siz de, bizim inançlarımıza saygı gösterdikten sonra, yenemeyeceğimiz emperyalist güç yoktur!"[1*] Böylece İsrail saldırısı koşullarında nerede kaldığını kendisinin bile bilmediğini söyleyen Hizbullah lideri Nasrallah röportajı ile Evrensel gazetesi "Şeyh Bedreddin Film Kolektifi" aracılığıyla büyük bir "gazetecilik" başarısına imzasını atmıştı.
Herşey iyi ve güzel giderken, röportajın ingilizceye çevrilerek yayınlanmasıyla olanlar oldu.
Önce kuşkulu sözler edildi, ardından Hizbullah'tan, "böyle bir röportaj gerçekleşmemiştir" açıklaması geldi.
İlk anda Evrensel ve ne oldukları belirsiz "Şeyh Bedreddin Film Kolektifi" Hizbullah'ın yalanlamasını yalanlayarak durumu kurtarmaya çalıştılar. Ancak Evrensel gazetesinin ifadesiyle, "onlara kuşkulu yaklaşmamızı engelleyen en önemli faktör", "kendilerini 'belgesel sinemacı' olarak tanıtan, kamuoyunda bilinen bir oluşumun üyeleri olan"[2*] "Şeyh Bedreddin Film Kolektifi"nden ses-soluk çıkmaması üzerine Evrensel gazetesi (istemeye istemeye) 2 Eylülde röportajın asparagas (uydurma) olduğunu kabul ederek "Okurlarımızdan, bize güvenerek bu röportaja yer veren basın organlarından, bu röportajı çeşitli yabancı dillere çevirip dünyaya duyuran kişilerden özür diliyoruz" açıklamasını yaptı.
Açıklamanın devamında Evrensel'in Genel Yayın Yönetmeni İhsan Çaralan, "Bu tutumun, 'nitelikli dolandırıcılık'tan öte bir anlam ifade etmediğini" söyleyerek, Türkiye sol hareketi tarihinde ilk kez, TCK'da ifadesini bulan "nitelikli dolandırıcılık" olayını, adıyla, sanıyla ve TCK maddesiyle onaylamış oldu.
Evrensel gazetesi sol tarihinde bir ilke "imza"sını atarak "nitelikli dolandırıcılık"tan söz etmiş olsa da, karşı karşıya kalınan adi dolandırıcılıktan başka bir şey değildir.
Ancak bu adi dolandırıcılık olayında "yılın gazetecilik olayı" yaratmak adına "kurban" olan sadece Evrensel değildir. Sözü edilen "Şeyh Bedreddin Film Kolektifi" yaklaşık bir yıldır sol ilişkiler içinde yer almış, değişik "film festivalleri"nde organizatör vb. sıfatlarla boy göstermiş "belgesel sinemacı"lardır.
"Yozlaşmaya karşı alternatif kültür" modası çerçevesinde boy gösteren "sinema etkinlikleri" içinde kendilerine yer açan ve yer yapan bu "kolektif", ilk ortaya çıktığı andan itibaren Yeşilçam sokağının çok iyi tanıdığı "sahte yönetmen"lerin "niteliksiz dolandırıcılığı"ndan çok farklı değildir.
Evrensel gazetesinde 13 Ocak günü yayınlanan "röportaj"da "kolektif"ten Mutlu Şahin şunlar söylüyordu: "Şeyh Bedreddin Film Kolektifi nasıl kuruldu?
Şeyh Bedreddin'i anlatan uzun metrajlı bir film çekmek amacıyla bir araya geldik. Ama dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sinemada tekelleşme yaşandığı için, bağımsız bir sinema yapmak çok zor. Bu nedenle bazı sinemacı arkadaşlarımızla bir araya geldik ve gönüllülük temelinde bir çalışma şekli belirledik...
Filmi çektiniz mi?
Şu ana dek bir çekim yapmadık. Ama senaryo çalışmalarımız var. Yapacağımız sempozyumla birlikte Şeyh Bedreddin'i daha iyi bir şekilde inceleme olanağımız olacak. Sempozyumdan sonra da 'motor' diyeceğiz zaten." Şüphesiz "deniz manzaralı kafeterya"ya sahip "kültür merkezleri", "sanat vakıfları"nın solda popüler olduğu bir dönemde, "kendisiyle temel irtibat noktası olan msn'de, 'çevrimdışı'" oluveren "belgesel sinemacı"ların türemesine şaşmamak gerekir.
Yine de bu adi dolandırıcılık olayında tek "kurban" Evrensel gazetesi değildir. Neredeyse legalist ve legalize olmuş tüm sol bu "dolandırıcı kolektifi" için sıraya girmiş gibidir. Özellikle "Emperyalizme ve Savaşa Karşı Küresel Kısa Film Festivali düzenliyoruz" iddiasıyla ortaya çıktıkları andan itibaren pek çok legalist ve legalize sol "kurban"lar listesine adlarını yazdırmaya başlamışlardır.
Oysa sadece "festival"e ilişkin "duyurular" okunduğunda bile adi dolandırıcılık ayan beyan görünecek durumdadır. "Festivalimiz Dünya Kürsel eylem Günü 19 Mart 2006 Tarihinden başlayarak 1 hafta boyunca 26 Mart 2006 Tarihine dek sürecektir...
Festivalimiz uluslararası olup; Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve Arapça dillerinde web site, afiş, basın yayın ve propaganda araçları yoğun kullanılacaktır. İngiltere, Almanya, Fransa, İsviçre, Kazakistan, Filistin, Irak, Kıbrıs, Çin ve Kore emperyalizm ve savaş karşıtı sinemacıları ve gazetecileri ile iletişim halinde olup desteklenmektedir. Bir çok ülke antiemperyalist sinemacıları ile de iletişim kurma çalışmalarımız devam etmektedir...
Festivalimiz Türkiyede 81 ilde gösterimi hedeflenmektedir. İstanbul dışındaki arkadaşlarımız bulunduğu şehir ve bölgede Festivalimiz filmlerini gösterim salonu bulma konusunda aktif olmaldır. (Sendika, DKÖ, Kültür Merkezi, Belediye Salonları vs.)" Ve "festival" "81 ilde gösterim" reklamlarıyla gerçekleştirilmiştir: "Festivalimiz;
İstanbul Nazım Hikmet Kültür Merkezi Sinema Salonu, Ankara Hacı Bektaş Anadolu Vakfı Genel Merkezi Etkinlik Salonu, İzmir Ada Kültür Sanat Merkezi, Muğla Tarım Orkam Sen Etkinlik Salonu, Sivas Cumhuriyet Ünv. Konferans Salonu, Urfa Viranşehir Belediye Sinema Salonu, Kocaeli Eğitim-Sen Etkinlik Salonu ve Antalya, Trabzon, Artvin, Çorum, Kırşehir, Erzincan vb. Türkiye'de bir çok şehirle birlikte, Latin Amerika ve Ortadoğunun bir çok ülkesinde aynı anda başlıyor. Irak Bağdat'ta işgalci ABD Askerleri tarafından yasaklanan festivalimiz gösterimleri Irak Basra ve Tıkrit şehirlerinde sembolik olarak yapılacaktır.
Festivalimiz açılış ve gala etkinliği, 20 Mart 2006 Pazartesi: İstanbul Nazım Hikmet Kültür Merkezi sinema salonunda özel konuk ve misafirlerimizin katılımları ile yapılacaktır.
Basın sponsorluğu ve katkıları için: Evrensel Gazetesi-Türkiye, Pravda Gazetesi-Rusya, El Cezire TV-Katar, El Bagdad Gazetesi-Irak, Albasrah.Net-Irak, El Kudüs Gazetesi-Filistin, Telesur TV-Venezuella, Antiemperyalizm.org-Türkiye, İran Genç Sinemacılar Topluluğu-İran, Moskova Ünv. Dziga Vertov Sinema Kolektifi- Rusya teşekkür ediyoruz." Böylesine çok isimli, bol sponsorlu bir "kolektif"in "adi dolandırıcı" olacağı pek kimsenin aklına gelmemiş görünmektedir. Nasıl gelebilir ki, "kolektif"in "festival"i "işgalci ABD Askerleri tarafından yasaklan"mış, üstüne üstlük "gösterimleri Irak Basra ve Tıkrit şehirlerinde sembolik olarak yapılacak" diye ilan edilmişken!
Eğer Nasrallah röportajı "asparagas" çıkmamış olsaydı, "kolektif" işini daha da geliştirip, "kültür" piyasasında tekel haline gelme ve bunu "siyasal" bir örgütlenmeyle "taçlandırma" potansiyeline de sahip görünmektedir. Ama yaptıkları bir "hata", bir "asparagas" haber bu potansiyelin fiiliyata dönüşmesini şimdilik engellemiştir.
Evet, ortada bir dolandırıcılık, Evrensel gazetesinin söylediği gibi "nitelikli dolandırıcılık" sanılan adi dolandırıcılık olayı vardır. Dolandıranlar her ne kadar belli olmuş görünse de, dolandırılanlar henüz tümüyle ortaya çıkmamıştır. Kesin olan tek şey, legalize ve legalist solun yaratmış olduğu ilişkiler sayesinde her türden yalanın, dolanın, dolandırıcılığın kolayca kendisine yer ve ortam bulabildiğidir.
Eskiden sol örgütler vardı. Onların içine sızmaya çalışan "polisler"den, "ajan provokatörler"den söz edilirdi. Bugün legalist ve legalize olmuş örgütler var. Bunlar bırakalım "ajan"ları, "dolandırıcıları" bile tanıyamaz haldedirler. Galatasaray lisesi ile Taksim otobüs durağı arasını "eylem alanı" haline getirmiş olan sol için, dolandırıcılarının da İstiklal Caddesi Ayhan Işık sokaktan çıkması pek şaşırtıcı değildir.