Görüldükleri Yerde İmha Edilen
Hummer, Humvee, Land Rover, Lincoln Navigator, Cherokee, Jeep vs.
4x4 Savaş Araçları
Dünyanın en büyük tekellerinden Amerikan Chrysler'in bir "markası" olan Jeep'in reklamında şu slogan kullanılmaktadır: "Özgürlüğün anlamını bilenlerin seçimi"..
Bir zamanların ToyotoSA'sının 85 bin euroluk Land Cruiser modeli ciplerinin sloganı ise "Gözü hep yüksekte olanlara"dır.
Yine Chrysler'in Cherokee adlı cipi için yapılan reklamda şunlar söylenmektedir: "Grand Cherokee ile maceranın sınırı yoktur. Macera anlayışınız dört tekerlekten çekişli araçlarla araziye çıkmak, dağlarda dolaşmak ve rüzgar sörfü gibi aktiviteleri içeriyorsa hiç endişe etmeyin. Jeep 4x4'ler sizi gönlünüzden geçen her yere götürebilirler. İster kırsal arazide dinlendirici bir gezintiye çıkın, ister bütün bir hafta sonu geçit vermeyen arazilerde dolaşın, Jeep'ler yolculuğunuzu bir başarı öyküsüne dönüştürebilmeniz için en uygun araçlardır." Görüldüğü gibi, emperyalist tekellerin ürettiği, "medya"nın sözüyle "dört çeker arabalar" bir "marka" ve "statü" simgesidir. Toyoto reklamında çok açık biçimde ifade edildiği gibi, onları alanlar, "gözü hep yüksekte olanlar"dır.
Kimilerinin "sonradan görmeler" dediği, kimilerinin "maganda" diyerek küçümsediği, bir başkalarının ise "yüksek sosyete" adını verdiği bu "dört çeker araba" sahipleri, ülkemizdeki asalaklaşmanın en tipik örnekleridirler.
Onlar, T. Özal döneminde ithalatın liberalizasyonuyla birlikte ortaya çıkan "yeni iş olanakları"nın ürünleridirler. Reklamcılık sektöründen turizm sektörüne, özel okul öğretmenliğinden özel üniversite öğretim üyeliğine, 5-10 bin dolar maaşlı "medya" köşe yazarlarından "show dünyasının" "ünlüleri"ne kadar "liberal ekonominin" "liberal" asalaklarıdırlar.
90'lı yıllarda Mercedes ve BMW tüketicisi olan bu asalaklar kitlesi, Amerikan emperyalizminin W. Bush'la başlayan yeni saldırganlığıyla birlikte "marka" değiştirmişlerdir. Onların yeni "marka"ları, her türden "dört çeker" cipler olmuştur.
Chrysler'in Jeep'i ve onun versiyonu olan Cherokee'ler; Amerikan Ford'un satın aldığı İngiliz Land Rover ve Range Rover'ler; yine Ford'un "ürünü" Lincoln Navigator ve versiyonları ile Japon Toyoto, Honda, Alman Mercedes cipleri büyük kentlerde ve turizm "beldeleri"nde boy göstermektedir. 30-150 bin euro arasındaki fiyatlarla "peynir ekmek gibi" kapışılan cipler, "öteki Türkiye"ye meydan okumaktadır. Cipler, işbirlikçilerin birer savaş aracına dönüşmüştür.
Onlar birer savaş aracıdır. Bu savaş araçlarının üreticileri ise Amerikan emperyalizminin savaş sanayisidir.
II. Dünya Savaşı'nın, yani emperyalistlerin dünyayı kendi aralarında paylaşmak amacıyla girdikleri ikinci savaşın "muzaffer" emperyalist ülkeleri olan Amerika ve İngiltere'nin Jeep ve Land Rover'leri bu savaştan en kârlı çıkanlar olmuştur. Yüzbinlerce Jeep ve Land Rover üretilmiş ve satılmıştır.
Savaş sonrasında unutulmaya başlanan bu savaş araçları, Kore savaşı ile bir kez daha popüler olmuşsa da, Vietnam savaşıyla birlikte yeniden "sivil yaşam"a dönmüşlerdir.
Vietnam'ın ormanlarında Amerikan işgalcilerinin fazlaca işine yaramayan ciplerin "sivil yaşam"ı, ABD iç pazarı ile ABD'nin diplomatik "misyon"larında sürmüştür.
I. Körfez Savaşı'yla birlikte yeniden düzlüğe çıkan cipler, Irak işgaliyle birlikte Hummer'leşmiştir. Artık Hummer'ler, Humvee'ler her gün televizyonlarda boy gösterirken ciplere yeni pazarlar açılmıştır. Özellikle sayıları otuzbinleri bulan paralı askerlerin (özel güvenlik şirketi elemanları) kullandıkları Toyoto, Chrysler, Ford markası ciplerle Irak'ı "özgürleştirme"ye başlamaları pazarı daha da büyütmüştür. Askeri pazarın aslan payını ise, Amerikan askerlerinin kullandığı Hummer'lerinin üreticisi General Motors almıştır.
Irak'ta bu askeri araçların sivil tüketicileri ise, "özel güvenlik şirketleri" paravanası altında faaliyet yürüten siyah gözlüklü paralı askerlerdir. Bu paralı askerlerin en "sivil" uzantıları, "bodyguard" denilen "kişiye özel güvenlik" sağlayan kiralık silahlı korumalardır.
"Gözü hep yüksekte olanlar"ın, "özgürlüğün anlamını bilenler"in "seçimi" olan bu 4x4 cipler, askeri savaştan "sivil savaşa" terfi ederek, bay %5 Ertuğrul Özkök'ün "yaşam tarzı"nın (life-style) sürdürücülerinin ve özenenlerin "tercihi" olmuştur.
Bu 4x4 ciplerin sahibi "sivil savaşçılar" da, paralı askerler gibi, özel eğitim sahibidirler. Bu eğitim, çoğu zaman ABD'de geçirilen birkaç yıllık pratiği kapsasa da, asıl olarak Doğan Holding'in Doğan Kitap ve Boyner Holding Yayınları tarafından yayınlanan "ideolojik eğitim kitapları"yla gerçekleştirilir. Bu ideolojik eğitimin boyutları ve kapsamını anlayabilmek için Boyner Holding Yayınları'nın yayınladığı kitaplara gözatmak yeterlidir.
4x4 İDEOLOJİK EĞİTİM
Bir zamanların Yeni Demokrasi Hareketi başkanı Cem Boyner'in Boyner Holding Yayınları'nın "gözü hep yüksekte olanlar"ı eğitmek için yayınladığı bazı kitaplar şunlardır:
Dünyadaki En Büyük Satıcı
Tongue-Fu: Sözlü Dovüş Sanatı
Gelecek Zamanda Düşünmek
Umut Bir Yöntem Olamaz
Ölüm ve Ölmek Üzerine
Ruhun Arayışı
Ye ya da Yem Ol
Fazla Kültür Göz Çıkarmaz
Akıllı Örgüt
Güç Merkezli Yönetim
Enformasyon Altyapısı
İş Hayatı Bir Tiyatro
Lexus ve Zeytin Ağacı, Küreselleşmenin Geleceği
Hayatını Kur, Hayatını Yaşa
Sınırsız Düşünün, Hayatınız Değişsin
Zor İnsanlarla Baş Etme Yolları
Dehanızı Keşfedin
Bu kitaplardan "Gelecek Zamanda Düşünmek" şöyle tanıtılmaktadır: "İletişim çağında hızla globalleşen, çok kültürlü ve çok merkezli dünyada ayakta kalabilmenin sekiz ipucunu anlatan eser Jennifer James imzalı... Kitapta, hızla değişen dünyaya uyum sağlamak için ayakta kalabilmenin sekiz anahtarı veriliyor. Yeni bir gözle bakmak, geleceği tanımak, mit ve sembollerin gücünü kullanmak, yanıt verme sürecini hızlandırmak, geleceği bilmek için geçmişi hatırlamak, daha az düşünerek daha fazla anlamak, aklın yeni biçimlerinde ustalaşmak ve çeşitlilikten yararlanmak gibi taktikler sunan kitabın anahtar cümlesi ise, 'yeni çağın liderlik becerileri'..." Görüldüğü gibi, "gözü hep yüksekte olanların" ideolojik eğitiminde en önemli öğe, "hızla değişen dünyaya uyum sağlamak" ve "ayakta kalmak" olmaktadır. Darwin'in "doğal ayıklama" adını verdiği "güçlülerin ayakta kalabildiğine" ilişkin doğa yasası ideolojik eğitimde öne çıkartılmaktadır. Böylece güçlülerin ayakta kalabildiği, büyük balıkların küçük balıkları yuttuğu vahşi orman yasaları karşısında ne yapacakları öğretilmektedir. Bu, "serbest pazar ekonomisi" adını verdikleri kapitalizm koşullarında yürütülen bir "yaşama savaşı"nın ta kendisidir.
4x4 savaş araçları sahiplerinin bu "yaşama savaşı"nda, Boyner Holding Yayınları'nın kitapları, savaşın boyutlarını daha açık gösterir.
Sam Horn'un "Tongue Fu: Sözlü Dovüş Sanatı" kitabı 4x4 savaş araçları sahiplerini gerçek savaşa biraz daha yakınlaştırır. "Tongue Fu'da haklısınız demenin muazzam dönüştürücü gücünü, sözel zorbalarla başa çıkmanın yöntemlerini, onurunuzu koruyarak münakaşalardan sıyrılmanın yollarını, susmayı lehinize nasıl kullanabileceğinizi, duygularınızı nasıl kontrol edebileceğinizi kolaylıkla öğrenebileceğiniz ve uygulayabileceğiniz iletişim tekniklerini bulacaksınız." Ve 4x4 savaş araçlarıyla sürdürülen yaşamın gerçek savaşla olan bağlantısı "Umut Bir Yöntem Olamaz" adlı kitapla daha da netleştirilir: "Bütün dünyada büyük kuruluşların değişimin meydan okumasıyla başa çıkmaya çalıştığı bir dönemde, liderlik fikirleri açısından beklenmedik bir kaynak gündeme gelmiş bulunuyor:ABD Kara Kuvvetleri. Kitap, ABD Kara Kuvvetleri'nin yıllarca uyguladığı bürokratik yöntemleri terk ederek dönüşümü nasıl tamamladığı anlatılıyor. Kitap, bu dönüşüme liderlik eden Kuvvet Komutanı General Gordon R. Sullivan ve stratejik planlamacılardan Albay Michael V. Harper tarafından kaleme alınmış. 1.5 milyon işgörene, 63 milyar dolarlık bir bütçeyle ve dünya çapında çok çeşitli stratejik ittifaklara sahip global bir güç olan ABD Kara Kuvvetleri, dünyanın en büyük ve karmaşık kuruluşlarından biridir.Bu dev kuruluş Soğuk Savaşın sona ermesinden bu yana bir çok firmaya oranla çok daha köklü ve başarılı bir dönüşüm geçirmiş bulunuyor. Kendisini Enformasyon Çağına göre teçhiz etmiş, çok geniş bir görevler yelpazesine uyum sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmiş ve onlarca yıllık bürokratik yöntemleri bir kenara bırakıp büyük çaplı bir küçülmeyi de başarıyla tamamlamıştır.
Yazarlar, örgütlerini yeni çağın ihtiyaçlarına göre dönüştürmek isteyenlere kendi eşsiz deneyimlerini sunmaktadır. " Böylesine bir tanıtım yazısıyla sunulan kitap, Amerikan Kara Kuvvetleri'nin "öteki örgütler", yani şirketler gibi bir örgüt olduğunu söyleyerek ABD Kara Kuvvetleri "deneyimleri"nden şirketlerin nasıl yararlanabileceğini ortaya koyar. "Kendi geleceğimizi yaratmak, yarının belirsizliğinde başarılı olacak örgütler kurmakla mümkündür. Bu örgüt kurma süreci değerlere dayanan, vizyon tarafından biçimlendirilen, bir strateji tarafından yönlendirilen, iyi düşünülmüş, eyleme odaklanan ve yapılandırılmış eğitim aracılığıyla olgunlaşmış bir süreçtir." "Gözü hep yüksekte olanlar" için yayınlanan "Umut Bir Yöntem Olamaz" kitabı, Amerikan emperyalizminin Vietnam savaşı "deneyimi"ne özel bir önem verir. Vietnam savaşından çıkartılmış "dersler" ışığında 4x4 savaş aracı sahiplerine "ekip kurma"nın önemli olduğu söylenerek, "liderin en zor ve en zaman alıcı görevlerinden birisi de, ekip kurmak ve ekibi ayakta tutmaktır" denilir. "Etkin lider, bağlaşıklar oluşturur ve ekipler kurar, liderliği örgüt çapında dağıtarak, duvarları, tabanları ve tavanları yok eder. Ekip oluşturmak, insanları güçlü bir sorumluluk duygusuyla donatır. Elemanların 'Ben yaptım' yerine 'Ekip kazandı/kaybetti' demelerini istenmelidir." Sözcüğün tam anlamıyla, askeri bir örgütlenmeye gidilmesinden söz edilmektedir. Öylesine bir askeri örgütlenmedir ki, hemen her düzeyde kolektif çalışmayı esas almalıdır. Üstelik "globalleşen dünyada bireyin öneminin arttığı"nın propagandasının yapıldığı, bireyciliğin el üstünde tutulduğu bir ortamda "gözü hep yüksekte olanlar"dan, bireyciliği bir yana bırakmaları istenmektedir.
Boyner Holding'in yayınladığı bu kitap, askeri yönetim usulleri ile sivil yönetim usullerinin farklı olmadığı konusunu işlemektedir. Bunu da, Amerikan Kara Kuvvetleri'nin "Field Manuel 100-15" kodlu "Ordu ve Kolordu Harekatı (Büyük Birlikler) Talimnamesi"nde açıklanan "orkestrasyon, ağırlık merkezi, liderlik" konuları ile "Field Manuel 101-5" kodlu "Karargahta Teşkilat ve Çalışma Usulleri Talimnamesi"nde yer alan "Komutan Durum Muhakemesi esasları" temelinde açıklamaktadır.
Pentagon'un "Field Manuel" adını verdiği "Sahra Talimatname"leri, kontra-gerilla taktiklerinden işkence yöntemlerine, dezinformasyon faaliyetlerinden propaganda ve istihbarat faaliyetlerine kadar her alanı kapsayan askeri talimatnameler, yani emirler dizisidir. Geçen aylarda "sosyete fişleniyor" diyerek tüm "medya"nın ayağa kalktığı II. Zırhlı Tugay Komutanlığı'nın istihbarat çalışmaları çerçevesinde "mülki idare amirliklerine" gönderdiği "bilgi formu" da bu talimatnameler kapsamında yer almaktadır. Ve şimdi bu askeri savaş talimatnameleri "globalleşen dünya"da "gözü hep yüksekte olanlar"ın savaş talimatnameleri haline dönüştürülmüştür.
Tüm "medya" olanakları kullanılarak, "çağımızda" bireyin önemli olduğu propagandasının yapıldığı, "bireysel özgürlükler"in başlı başına bir reklam ve tüketim sloganı haline getirildiği, "özgür kız" imajlarının yaygınlaştırıldığı bir ortamda, kapitalist şirketlerin giderek merkezileştirilmesi ve askeri bir yapıya kavuşturulması tam bir iki yüzlülük örneğidir. Ama bunda şaşırtıcı hiçbir yan yoktur. Onlar, sömürücü bir sınıf olarak, sömürülenlere karşı savaş halindedirler. Doğal olarak böyle bir savaşı sürdürebilmek için, askeri bir savaş örgütüne ihtiyaçları vardır. Ve bunun için de bir eğitim kaynağı hemen piyasaya sürülmüştür: "Akıllı Örgüt".
Harvard Business School Yayınları'ndan Türkçe'ye çevrilen ve Boyner Holding Yayınları tarafından yayınlanan "Akıllı Örgüt" kitabı, "doğru zamanda doğru stratejik kararlar almayı sağlayan bir şirket kültürü yaratmak için, yetkilendirme, disiplinli karar alma, sistem düzeyinde düşünme" gibi konuları işlemektedir.
Görüldüğü gibi, "globalizm" propagandası çerçevesinde her türden kolektivizasyonun kötülendiği, "merkeziyetçiliğin" "çağdışı" ilan edildiği, Marksizm-Leninizmin bireyin düşüncesine zincir vurduğu, kendi dışında düşünceleri dışladığı iddialarının ortalıkta dolaştırıldığı ve buna bağlı olarak "bireysel özgürlüklere" ve "örgüt içi demokrasiye" daha fazla yer veren anti-leninist parti örgütlenmesine övgüler düzüldüğü bir ortamda, emperyalist tekeller ve onların yerli işbirlikçileri, "çalışanlarının", kendi kültürleri dışında bir kültüre sahip olamayacağını, kendi sistemleri çerçevesinde düşünmek zorunda olduklarını ve kararlarını bu sistemin disiplini içinde vermeleri gerektiğini söylemektedirler. Ve bütün bunları da Amerikan emperyalizminin Sahra Talimatnameleri ile somutlaştırarak, askeri disipline sahip şirket yapıları oluşturmaktadırlar. Özcesi, şirketlerde "bireyciliğe", "bireyselliğe", "bireysel düşünme alışkanlığına", bir kez daha, "son" denilmektedir.
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, 23 Ağustos tarihinde "Türk Silahlı Kuvvetleri Şeref Madalyası ve Üstün Hizmet Madalyası Tevcih Töreni"nde yaptığı konuşmada askeri yapılanışının özünü şöyle tanımlamıştır: "Askerler, üniformaları gibi felsefi görüşleri bakımından da tek tip olmak zorundadırlar". Gün, "gözü hep yüksekte olanlar"ın tek tipleşme günüdür.
Proletarya diktatörlüğü sözcüğünden korkuya kapılanların, politikleşmiş askeri savaşı "terörizm" olarak niteleyenlerin, Leninist parti örgütlenmesini "bireysel özgürlüğe ket vurmak" olarak değerlendirenlerin, emperyalist tekellerin ve onların işbirlikçilerinin bu "otoriter ve totaliter" yapılanışını görmezlikten ve duymazlıktan gelişleri de, onların kime hizmet ettiğini açıkça göstermektedir.
Bugün herkes bilmek zorundadır ki, 4x4 savaş araçları sahipleri, ezilenlere, sömürülenlere, tüm emekçilere karşı yürüttükleri kin ve nefret dolu sınıf savaşında Sovyetlerin dağıtılmışlığıyla birlikte zafer kazandıkları düşüncesiyle pervasızlaşmışlardır. Bu pervasızlıkları 4x4 savaş araçlarıyla sokağa yansıtılmıştır. Bu bir meydan okumadır. Bu meydan okuma karşısında, bugün Irak'ta olduğu gibi, yakılan, havaya uçurulan bu 4x4 savaş araçları, yarın tüm dünyada ezilenlerin, sömürülenlerin, tüm emekçilerin zafer yürüyüşünde yanan birer meşale olacaklardır.