Değişik ülkelerdeki devrimler, devrim deneyimleri ve devrimci mücadeleler, her zaman başka ülkeler için öğretici ve yol gösterici olmuştur. Her ülkenin devrimcileri, devrimlerden, deneyimlerden ve mücadelelerden dersler çıkarmaya ve bu derslere dayanarak kendi ülkelerindeki devrimci mücadeleyi biçimlendirmeye çalışmışlardır.
Ancak her ülkenin devrimci mücadelelerinden dersler çıkarmak ve bu dersleri öğretici ve yol gösterici olarak almak ile bu mücadeleleri birebir kopyalamak birbirine taban tabana zıttır. Birincisi, her ülkenin kendi somut-tarihsel koşulları içinde biçimlenmiş mücadelelerin ve bu mücadelelerin çizgisinin bilimsel olarak tahlil edilmesini, bundan dersler çıkartılmasını gerektirirken, ikincisi, doğrudan doğruya “model” alınan ülkenin devrimci hareketinin çizgisini, hiçbir tahlile başvurmadan benimsemekten ve kendi ülkesinde uygulamaktan ibarettir.
Yakın geçmişte SBKP’nin (Sovyetler Birliği Komünist Partisi) çizgisini izleyen “resmi” KP’ler (“Moskovacılar”) ile ÇKP’nin (Çin Komünist Partisi) çizgisini izleyen “maoistler” (ya da “Pekinciler”) fotokopicilerin iki ayrı çehresini oluşturmuşlardır. Birinciler, “resmi” KP olarak kendi ülkelerinde “tek komünist hareket” olarak kendilerini tanımlarken, ikinciler, kendi ülkelerinin KP-ML’leri olarak kendilerini “en gerçek komünistler” olarak tanımlamışlardır.
Türkiye’de “resmi” KP (Laz İsmail’in illegal dış KP’si) ÇKP çizgisini kopyalayanları “maocu bozkurtlar” olarak ilan ederken, Çin halk savaşını birebir taklit edenler SBKP yandaşı TKP’yi “sosyal faşist” olarak ilan edebilmiştir. Bunu yaparken ellerindeki tek dayanak, Sovyet (Ekim) Devrimi’nin devrim teorisi, örgütlenme anlayışı ve izlediği rota ile Çin Devrimi’nin devrim teorisinin, örgütlenme anlayışının ve izlediği rotanın birbirinden farklı olmasıdır. Dolayısıyla, SBKP gözlüğünden Çin Devrimi’ne bakanlar ile ÇKP gözlüğünden Ekim Devrimi’ne bakanlar her zaman şaşılıktan muzdarip olmuşlardır.
Özcesi, SBKP ya da ÇKP yanlılarının tüm farklılıklarına ve şaşılıklarına rağmen tek ortak noktaları belli bir ülkedeki devrimci pratiği ve teoriyi, ülkelerin içinde bulundukları somut-tarihsel koşulları görmezlikten gelerek kopyalamaları ve belledikleri ülkeyi kendilerine “rol model” olarak almalarıdır.
SBKP yanlısı KP’ler ile ÇKP yanlısı KP/ML’ler her ne kadar birbirlerini taklitçilikle, kopyacılıkla, dogmatiklikle suçluyor olsalar da, bir konuda anlaşmaktadırlar. Bu da, iki kesimin dışında kalan ve iki kesime de eleştirel olarak yaklaşan “üçüncü yol”cuları, “küçük-burjuva maceraperestleri”, “küçük-burjuva devrimcileri”, “devrimci-demokratlar”, “Castristler”, “Guevaristler” vb. aşağılayıcı sıfatlarla tanımlamalarıdır. Hatta bunların arasında hızını alamayanlar, kendi dışlarında kalan kesimleri, modaya uygun olarak “Havanacılar” diye tanımlayabilmişlerdir. (Bu arada “maoist” kesimde ortaya çıkan ayrışmalar sonucunda bir de “Tirancılar”, “Enver Hocacılar” türemiştir.)
Bu tanımların ana amacı, kendi dışlarında, yani “Moskovacılar-Pekinciler”in dışında kalan kesimlerin de (kendileri gibi) bir başka ülke devrimini taklit ettiklerini cümle aleme ilan etmektir. Böylece, bir çeşit “tencere dibin kara, seninkisi benden kara” söylemi ideolojik mücadelenin ve devrim stratejisi tartışmalarının odak noktası haline getirilmeye çalışılmıştır.
Yine de her durumda, her kesim, kendisinin taklitçi, kopyacı olmadığını bin dereden bin su getirerek kanıtlamaya çalışmışlardır. Bunu yaparken, herkesin “mutabık” olduğu nokta (isterseniz “consensus” diyebilirsiniz), hiçbir ülke devriminin ya da devrimci mücadele deneyiminin bir başka ülke devrimine ve devrimci mücadelesine birebir uyarlanamayacağı, birebir taklit edilemeyeceğidir.
Ne kadar “mutabakat” sağlanmış olursa olsun, yine de belli ülke devrimlerinin ve devrimci çizgilerinin birebir kopyalanmasından, adaptasyondan vazgeçilmemiştir.
Mahir Çayan yoldaşın sözleriyle, “Devrimci hareket, devrimci-milliyetçi bir rotanın peşine takılarak, onun himayesinde entelektüel planda yıllar önce sosyalizmin ustaları tarafından yazılmış, çizilmiş ve her biri, belli bir devrimci pratiğin ürünü olan siyasi tahliller, yerli ‘teorisyenler’ tarafından adaptasyonlarla, teori yeniden keşfedildi (!)”
1980 askeri darbesiyle, özellikle de Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasıyla bu fotokopicilik dönemi geçmişe ait bir olgu olarak görülmeye başlandı. Artık yeni bir dönem başlamıştı. Bu dönemin ayırıcı özelliği “özgünlük” olarak ilan edildi.
Sel gitti, ama kum kaldı.
Sovyetler Birliği dağılmış, Arnavutluk yerle bir olmuş, ÇKP “küreselleşen dünya”da “kapitalist kalkınma yolu”na girmişti. Bu nedenle ortada taklit edilecek, adapte edilecek, kopyalanacak pek bir şey kalmamıştı. “Resmi” KP’ler öksüz evlat olarak ortada kalırken, “maoistler”in ve “Enver Hocacılar”ın “globalleşen dünya”nın gereklerine uyum sağlayabilmeleri yıllar aldı.
Elbette bu adaptasyon, kopyalama sürecinde kendine “özgü” bir “yol” izlediklerini ilan edenler de ortaya çıkmıştır.
Kendilerini Devrimci Yol olarak adlandıran, THKP-C çizgisinin “mirasçısı” olduğunu iddia eden, ama öte yandan kendine “özgü” bir “yol”a sahip olduklarını dillerinden düşürmeyen kesim (çevre), bu “özgünlük” iddia ve söylemlerini Fatsa’daki “yerel yönetim deneyimi”ne ve “Direniş Komiteleri”ne dayandırmışlardır. Bu öylesine “özgünlük”tür ki, Fatsa’nın, “Kızıldere”nin bir devamı olduğu kadar onun bir eleştirisidir de” diyebilecek hale gelmişlerdir.
Bu “özgün yol”cular, ne kadar özgünlüklerine vurgu yaparlarsa yapsınlar, her durumda adaptasyoncu, kopyacı kesimlerden çok farklı olmamışlardır. Örneğin, kendi “özgün”lüklerinin en tipik ürünü olarak gördükleri “Direniş Komiteleri”nin arka planında Latin-Amerika’daki, özellikle Nikaragua’daki “mahalle/sokak komiteleri” pratiği yatar.
Burada önemli olan bir başka ülkedeki devrimci mücadelenin ortaya çıkardığı mücadele biçimleri ve örgütlenme tarzlarından dersler çıkarmak ve bu derslerden kendi ülkesindeki devrimci mücadelede yararlanmak değildir. Eskimiş DY’nin sorunu, yaptıklarının kendilerine “özgü” olduğunu iddia etmesidir. Bu karartmadan beklenen, kendilerinin hiçbir ülkenin devrimci mücadelesini adapte etmediklerini, kopyalamadıklarını göstermekten ibarettir.
Benzer bir durum, eski DY kalıntılarının “Birleşik Sosyalist Parti”den ÖDP’ye uzanan zaman diliminde de ortaya çıkmıştır. BSP ve ÖDP, her ne kadar “Kuruçeşme Toplantıları”yla ortaya çıkan “solun birleşik legal partisi” anlayışının ürünü olmuş görünse de, bu anlayış kendisinin “doğru”luğunu Brezilya’da Lula’nın İşçi Partisi (Partido dos Trabalhadores/PT) “deneyimi”yle meşrulaştırır. Ama bunun arka planında, Gorbaçov’la başlayan ve 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla sonuçlanan süreçte dünya çapında esen “demokratik sosyalizm” ya da sosyalizmin “Stalinizm”den (ve elbette Leninizmden) arındırılarak “demokratikleştirilmesi” rüzgarları bulunur. Bu rüzgarlarla “demokratik sosyalizm” ya da “özgürlükçü sosyalizm” tezleri, “çoğulcu parti”, “kanatlı parti” söylemleri Gorbaçov’un perestroyka (yeniden yapılandırma) ve glastnost (şeffaflık) tezleriyle uyum içinde piyasaya sürüldü.
Diğer taraftan Gramscici “sivil toplum” tezlerinden de beslenen bu “çoğulcu/kanatlı parti” anlayışı, Gorbaçov döneminin sonuna gelinmesiyle “özgün” dayanaklardan yoksun kaldı. Doğal olarak “ayakkabıya uygun ayak” bulunması gerekiyordu. İşte Lula’nın İşçi Partisi (PT) en uygun “ayak” olarak piyasaya çıktı.
PT, “kanatlı parti” vs. savunucularının arayıp da bulamadıkları cinsten bir örgütlenmedir. Kendi ifadeleriyle, PT, “sendikalar”dan, “insan hakları savunucuları”ndan, “kadın hareketi”nden, “çevreciler”den ve eşcinsellerden gelen bireyler ile “örgütlerinden kopan sol kadrolar”, “örgütleri (gerilla savaşı veren) yok edilmiş örgütsüzler”, “Kurtuluş teolojisi”ne inanan “hıristiyanlar” ve nihayetinde her türden ve cinsten troçkistler tarafından oluşturulmuştur.
PT’nin “çok kanatlı”lığı ya da “çoğulculuğu”, içinde yer alan “parti” ve “örgüt”lerin çokluğundan değil, doğrudan değişik siyasal ve ideolojik düşünceye sahip bireylerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkmıştır. Böylesine “çok renkli” ve “çok kanatlı” parti olarak kurulan PT’nin, Türkiye’de olageldiği gibi değişik örgütlerin, partilerin, hareketlerin oluşturduğu “blok”, “platform”, “çatı partisi” vb. türünden oluşumlarla fazlaca ilgisi yoktur.
PT’nin bireylere dayanan “iç koalisyon”u ile gelişimi ve seçim başarıları arasında doğrudan bir ilişki de mevcut değildir. PT, Brezilya’daki onlarca “sol” ya da “sosyal-demokrat” örgütlerin sadece “en irisi”dir. PT’yi, daha doğru ifadeyle Lula’yı devlet başkanlığına taşıyan “motor güç” PT olmakla birlikte, asıl güç, PT’nin kendi dışındaki “sol” partilerle kurduğu ittifaktır (ya da “koalisyon”).
Değişik seçimlerde bu “ittifak”ta şu partiler yer almıştır:
İşçi Partisi (PT), Brezilya Demokratik Hareket Partisi (PMDB), Sosyal Demokrat Parti (PSD), İlerlemeci Parti (PP), Cumhuriyetçi Parti (PR), Brezilya Cumhuriyetçi Parti (PRB), Demokratik İşçi Partisi (PDT), Cumhuriyetçi Sosyal Düzen Partisi (PROS), Yeşil Parti (PV), Brezilya Sosyalist Partisi (PSB), Ulusal Seferberlik Partisi (PMN), Liberal Parti (PL), Hıristiyan Sosyal Parti (PSC), Hıristiyan İşçi Partisi (PTC), Ulusal İşçi Partisi (PTN), Brezilya Komünist Partisi (PCB), Brezilya’nın Komünist Partisi (PCdoB).
Seçim sonuçlarında görüldüğü gibi, “kanatlı parti”, “çoğulcu parti” olarak PT, en yüksek oy oranına (%18,4) 2002 parlamento seçimlerinde ulaşmıştır. Buradan çıkan sonuç, “kanatlı parti” PT’nin seçmenlerin sadece (ortalama) %15’inin oyunu alabildiğidir. (2002 milletvekilliği seçiminde %13,4 oy oranıyla 4. parti olan PMDP, 2006 seçimlerinde %14,6 oranında oy alarak ikinci parti haline gelmiştir. Daha önceki seçimlerin tersine, 2010 ve 2014 devlet başkanlığı seçiminde PMDP ilk turda PT ile ittifaka gitmiştir.)
PT’nin Federal Meclis Seçim Sonuçları |
|||
Seçim Yılı |
Aldığı Oy |
Oy Oranı |
Çıkardığı Mvk. |
1986 |
3.253.999 |
6,9 |
16 |
1990 |
4.128.052 |
10,2 |
35 |
1994 |
5.859.347 |
12,8 |
49 |
1998 |
8.786.499 |
13,2 |
58 |
2002 |
16.093.987 |
18,4 |
91 |
2006 |
13.989.859 |
15,0 |
83 |
2010 |
16.289.199 |
16,9 |
88 |
2014 |
13.554.166 |
14,0 |
70 |
Brezilya Devlet Başkanlığı Seçim İttifakı |
|||
1989 | PT, PSB, PC do B |
31.076.364 |
44,2 |
1994 | PT, PSB, PC do B, PPS, PV, PSTU |
17.122.127 |
27,0 |
1998 | PT, PDT, PSB, PC do B, PCB |
21.475.218 |
31,7 |
2002 | PT, PL, PC do B, PMN, PCB |
52.793.364 |
61,3 |
2006 | PT, PRB, PC do B |
58.295.042 |
60,8 |
2010 | PT, PMDB, PR, PSB, PDT, PC do B, PSC, PRB, PTC, PTN |
55.752.529 |
56,0 |
2014 | PT, PMDB, PSD, PP, PR, PDT, PRB, PROS, PCdoB |
54 495 459 |
51,6 |