İlk tezkere olayımız, 2012 yılının 4 Ekim günü TBMM’de kabul edilen Suriye-Irak’a asker gönderilmesini yasallaştıran tezkeredir.
İkinci tezkere olayımız ise, geçtiğimiz günlerde, 2 Ekim 2014’te TBMM’de kabul edilen yine Suriye-Irak’a asker gönderilmesine ilişkin tezkeredir.
Bu ikinci tezkerenin birinci tezkereden farkı, sadece “yabancı ülkeye asker gönderme”yle sınırlı olmayıp, aynı zamanda “yabancı askerlerin Türkiye’de konuşlandırılması”nı içermesidir.
Her iki tezkerede de, AKP’nin TBMM’de çoğunluğa sahip olduğundan kabul edilmemesi diye bir durum söz konusu değildir. Buna rağmen, emperyalizmin dezenformasyon ve manipülasyon uygulamaları taklit edilerek, tezkereler için “kamuoyu oluşturmak” gibi görünen bir amaçla “medya” manipülasyonlarına girişilmiştir.
4 Ekim 2012 tezkeresi, Recep Tayyip Erdoğan’ın “büyük kongre” şovuna denk geldiğinden, manipülasyon da “istim arkadan gelsin” dercesine tezkere sonrasına kalmıştır.
Her manipülasyon olayında olduğu gibi, 4 Ekim 2012 tezkeresinde de dezenformasyonla işe başlanılmıştır. “Esed”in ne kadar acımasız olduğu haberlerine, “Esed”in “vatan topraklarını” bombaladığı ve buna “misliyle cevap” verildiğine ilişkin haberler eşlik etmiştir.
2 Ekim 2014 tezkeresi, birincisinden çok daha geniş bir zaman dilimi içinde kamuoyuna sunulmuştur.
Bu sunumda, “yüz bin”lerin nasıl Türkiye sınırına yığıldığı, sınır ötesinde nasıl bir “katiam” yapıldığı, insanların çaresizce nasıl kaçmaya çalıştıkları ana konu olurken, tezkere manipülasyonu günler öncesinden başlatılmıştır.
Amerikan emperyalizminin ve “müttefikleri”nin Irak ve Suriye’deki IŞİD “hedeflerine” yönelik hava saldırılarının 7 Ağustos’ta başladığı gözönüne alınırsa, tezkere manipülasyonu hiç de erken başlamış görünmemektedir.
Yine de manipülasyon ve onun dayanığı olan dezenformasyon ne kadar “kitaba uygun” olarak yapılmaya çalışılsa da, “yerli malı” olduğu için herşeyin odağına Recep Tayyip Erdoğan ve onun kükremeleri yerleştirilmiştir. Her zaman olduğu gibi, bir taşla birden çok kuş vurma arzuları dışa vurulmuştur. Ama bu yolla da, 2 Ekim 2014 tezkeresinin arka planı gizlenmeye, yani yabancı güçlerin Türkiye’de konuşlandırılmalarının üstü örtülmeye çalışılmıştır.
Ama “hikayesi” bir ve aynıdır. Ne de olsa toplum aynıdır ve aynı “hikayeler”le manipüle edilebilir olduğunu her seçimde çokça göstermiştir.