Dünyanın neresinde bir devrimci savaş varsa, orada ilk karşılaşacağımız görüntü Kalaşnikov olmaktadır. Kalaşnikov'un görüntüleri sadece devrim mücadelelerinde görülmez. O, her türden gerici hareketlere karşı yürütülen mücadelelerde de kendisini gösterir.
Emperyalizm koşullarında seçimle iktidarı ele geçirerek demokratik halk iktidarını kurabileceğini düşleyen S. Allende'ye son dakikalarında ve son nefesinde ayrılmaz bir yoldaş gibi eşlik eden Kalaşnikov olmuştur.1945 sonrasındaki tüm anti-emperyalist mücadelelerde kendisini bir simge haline getiren Kalaşnikov otomatik silahı, bu değerini sadece onu üreten ülkenin Sovyetler Birliği olmasından almamıştır.
Tüm emperyalist basın-yayın organları, Kalaşnikov'u yalın bir "komünizm" simgesi olarak lanse ederken, Kalaşnikov'un gerilla savaşındaki temel üstünlüklerini uzun süre görmezlikten gelmişlerdir. Amerikan emperyalizmi Vietnam Savaşında işbirlikçileri için özel olarak ürettiği AR-10 ve M-16'ların Kalaşnikov (AK-47) karşısında nasıl etkisiz kaldığını gördükten sonradır ki, AK-47'lerin gerilla savaşlarındaki üstünlüğünü kabul etmek zorunda kalmıştır. Tabi bu kabul etme zorunluluğunun temelinde yatan, "insan" unsurunun değişmesidir. Bir başka deyişle, savaş alanında
"bir kez daha, er, subaydan daha hınzır çıktı".
[1*] Vietnam Savaşında görüldüğü gibi, Amerikan askerleri ellerindeki M-16'ları buldukları her fırsatta Kalaşnikov'la değiştirmişlerdir.
Engels'in açık biçimde tanımladığı gibi,
"Silahlanma, bileşim, örgütlenme, taktik ve strateji, her şeyden önce, üretim ve ulaştırma olanakları tarafından, her durumda ulaşılmış bulunan düzeye bağlıdır. Bu konuda bir altüst etme etkisi yapan şey, deha sahibi büyük komutanların 'özgür zekâ yaratıları' değil, daha iyi silahların türetimi ve insan öğesinin, yani askerin değişmesidir; deha sahibi büyük komutanların etkisi, en iyi durumda, savaş yöntemini, silahlara ve yeni savaşçılara uyarlamakla sınırlanır." [2*] Engels'in bu belirlemeleri Kalaşnikov'la birlikte bir kez daha tanıtlanmış olmaktadır. Kalaşnikov'un üretilmesinin kısa tarihine bakılacak olursa bu daha net görülür.
Kalaşnikov otomatik silahının tarihi, hemen hemen Sovyetler Birliği'nin tarihi ile özdeştir. Emperyalist kuşatma altındaki Sovyetler, tüm zamanlarında sürekli askeri harcamalara zorlanmıştır. Ancak bu zorlama, yeni silahların türetimiyle birlikte asgariye indirilmeye çalışılmıştır. İşte 1921-1922'lerde Fjodorow ve Degtjarew'in geliştirdiği makineli tüfekler, Simonow'un geliştirdiği tüfekler ve Tokarew'in geliştirdiği tabancalar Sovyet Kızıl Ordusu'nun savaş gücünü oluşturuyordu.
İkinci yeniden paylaşım savaşı koşullarında Nazi Almanya'sının "blitzkrieg" ("yıldırım savaşı") adını verdikleri saldırı taktikleri, otomatik makinalı tabanca olarak Schmeizer'in ve hızlı tankların üretilmesiyle birlikte ortaya çıkmıştır. "Alman Schmeizer"i olarak bilinen silah, şarşör kapasitesi 32 mermilik olup, seri atışlıydı. Bu ateş gücünün üstünlüğünü kullanan Naziler, savaşın ilk yıllarında önemli ilerlemeler sağlamıştır.
Savaş koşullarında hafif otomatik silahların üstünlüğünün bu açık görünümü, gerek İngiltere ve ABD'yi, gerekse Sovyetler Birliği' ni yeni silah türetimine yöneltmiştir.
İngilizlerin "Sten"leri ve ABD'nin "Thomson"ları, hemen hemen Alman Schmeizer'leriyle büyük benzerliklere sahipti.
Sovyetler ise, ilk dönemde seri atışlı, ama uzun menzilli, 762x39 kalibrelik SKS (Simonov) üretimine yönelmiştir. 1941 yılında üretimine başlanılan PPSch-41 ve 1943 yılında üretimine başlanılan PPS-43, Tokarev tabancalarıyla standart mermi kullanmaktadır, yani 762x25 mm kalibrelik bu silahlar seri ve tek tek atışlı ayar düzeneği ile Alman Schmeizer'lerinden daha gelişkin durumdadır. Bu silahların yanında Degtjarew'in tam otomatik makineli tüfeği (PPD ve RPD) seri olarak üretilmeye başlanmıştır. Bugün "Dittiriyov" olarak halk dilinde ifade edilen bu makineli tüfek Kızıl Ordu'ya büyük bir ateş üstünlüğü sağla. mıştır.
İşte ikinci yeniden paylaşım savaşı içinde geliştirilen yeni silahların ulaştığı düzey, 1947 yılında üretimine başlanan AK-47'ler olmuştur.
Sovyet askeri strateji ve taktiklerine uygun olarak geliştirilen Kalaşnikovlar, 7,62x39 mm' lik mermi kalibresi ve 30'luk şarjör kapasitesiyle düzenli ordulara karşı büyük bir hareket olanağı sağlamaktadır. Saldırı ve savunma koşullarında kullanılabilme özellikleriyle AK-47'ler emperyalist orduların en korktukları silah durumuna gelmiştir.AK-47'ler, tüm uzunluğu 870 mm, namlu uzunluğu 415 mm ve ağırlığı 4,3 kg.'dır. Merminin namludan çıkış hızı 710 m/saniye'dir. Teorik olarak dakikada 600 mermi atabilen AK-47, seri atışlarda 100 mermiyi bir dakikada ateşleyebilmektedir. Bu özellikleriyle AK-47'ler, savunma konumunda düşmanın saldırısını yoğun ateşle durdurabilme özelliğine sahip olduğu gibi, tek atışlarla nokta hedefleri vurabilme özelliklerine sahiptir. Nokta atışlarda 800 metre menzilli AK-47'ler, seri atışlarda 400 metrede öldürücü olmaktadır.
1959 yılından itibaren geliştirilen AK-47' ler, sabit tahta dipçik yerine, metal ve katlanabilir dipçikli olarak da üretilmeye başlanmıştır. AKM olarak yeni tipler 3,14 kg. ağırlığında üretilmiştir. Böylece daha kolay taşınabilir hale gelmiştir.
1976 yılında geliştirilen AKSU-76'larla bir kez daha kendisini yeni koşullara uyarlayan Kalaşnikovlar, devrimci savaşların yeni savaşçıları için de uygun bir silahlanma unsuru olmayı sürdürmektedir.
"Maddi ve teknik olarak güçlü bir düşmana karşı, politik ve moral üstünlükle savaşan" (Giap) halkların devrimci savaşının simgesi Kalaşnikov, uzun bir süre bu niteliğini koruyacaktır.
Dipnotlar
[1*] Engels: Anti-Dühring, s: 282
[2*] Engels: Anti-Dühring, s: 277-278