"Ve bugün bizi izleyen diğer halklara ve devletlere gelince, en büyük başkentlerden babamın doğduğu küçük köye kadar: Bilin ki Amerika, barışçıl ve onurlu bir gelecek arayan her milletin, her erkeğin, kadının ve çocuğun dostudur. Ve biz bir kez daha önderlik etmeye hazırız!" (Obama’nın yemin törenindeki konuşması, 20 Ocak 2009)
"Ne olursa olsun. İster Amerika’nın kendini dünyaya yeniden pazarlama taktiği olsun, ister yeterince siyah olmasın. Ağladın mı ağlamadın mı arkadaş! Filinta gibi siyah derili kardeşimiz kalbimizin tellerini tirim tirim titretmedi mi!
Bir an için ‘Ulan?! Yoksa?!’ diye şöyle en şokellasından bir umut gelip geçmedi mi içinden! Ben buna bakarım. Zira Obama, sadece Obama değildir!
Obama, kendisinin de mükemmelen ifade ettiği üzere, ‘Evet, yapabiliriz!’ duygusudur. Ve sırf bu yüzden Amerikan hegemonyasına karşı yazmadığını bırakmayan, ABD dış politikasına karşı eylemler örgütleyen bir kardeşiniz olarak diyorum ki Obama, Obama’dan fazlasıdır!
O, Kuntakinte’nin zaferidir. O Kenya-spor’un dünyaya gol atmasıdır. Azgelişmiş ülkelerin içli çocukları olarak tuttuğumuz zayıf takımların galip gelmesidir. Kapıcı çocuklarının üniversiteyi bitirip doktor olmasıdır. Obama, zengin kızın fakir oğlanı sevmesidir. Söyleyeceğiniz o çok önemli laf boğazınıza tıkanıp gırtlağınızı acıttığında halden anlayan birinin çıkıp size yardım etmesidir.
Bu siyah kardeşimiz öyle ya da böyle dünyanın vicdanını gıdıklamıştır. Dünyanın bu tarafından ‘Thanks man!’ diyoruz kendisine. Sağ olasın Obama!"
(Ece Temelkuran, "Obama sadece Obama değildir!", Milliyet, 7 Kasım 2008)
"George W. Bush, dünyadaki büyük değişime, dönüşüme ters bir siyasetin temsilcisiydi. O başka ülkeleri işgal ederek, yalan söyleyerek, yoksul ulusları ezerek dünyaya hükmedebileceğini sanıyordu. Irak’ı işgal etti. İşgal yoluyla başka bir ülkeye ‘demokrasi’ getirilebileceği iddiasındaydı. Dünyaya acı çektirdi, kendi ülkesine acı çektirdi. Çağın gelişmesine karşı durabileceğini sanıyordu.
Barack Obama, ABD’nin yeniden dünyayla uyumlu hale gelmesinin, kendi ülkesinin gerçekliğiyle yüzleşmesinin temsilcisiydi. ABD halkı, Barack Obama’yı seçerek tarihsel bir yanlışı düzeltiyor, dünyayla barışmanın mesajını veriyordu.
Obama seçimi kazanarak, yüz yıllara dayalı ırkçılığı yenmekle kalmıyor, dünyanın yoksullarının, altta kalanlarının da yeni umutlar içinde olması için bir ışık yakıyordu. Olur mu olmaz mı, onu kimse iddia edemez, ama şurası bir gerçek ki, dünya değişiyor. Dünya ortak bir köye dönüşüyor ve dünyada ortak değerler eskisinden daha güçlü bir şekilde kendisini hissettiriyor." (Oral Çalışlar, Radikal, 7 Kasım 2008)
18 Ekim 2009
ABD Kara Mayınlarını Yasaklama Kampanyası (USCBL) ve destekçi kuruluşu Handicap International, yeni Nobel Barış Ödülü sahibi Barack Obama’ya Amerika Birleşik Devletleri’ni kara mayınlarını ve misket bombalarını veya bombaları çoktan yasaklamış olan ve çoğunluk haline gelen dünya uluslarından biri haline getirmesi yönünde çağrıda bulundu.
Handicap International’ın eş kurucusu ve yöneticisi Jean-Baptiste Richardier ise bugün konuyla ilgili şu açıklamada bulundu: "Obama tarafından başlatılan yeni Amerikan diplomasisinin bu şekilde tanınması, savaş zamanlarında bile her şeye izin verilmediği bir dünya görüşünü temsil ediyor. Nobel Komitesi, silahsızlanma meselesini uluslararası gündemin merkezine taşıyarak, tüm hükümetleri ataletten kurtulmaya, engelleri aşmaya ve silahsızlanma ve silah denetimi ile ilgili müzakereleri güçlendirmeye davet ediyor."
25 Kasım 2009
Barack Obama başkanlığındaki Amerikan yönetimi, kara mayınlarının yasaklanmasını öngören uluslararası antlaşmayı imzalamama kararı aldı.
Mayınların üretimine, kullanımına, stoklanmasına ve ticaretine son verilmesini öngören Kara Mayınlarının Yasaklanması Antlaşması, şimdiye dek 150’den fazla ülke tarafından imzalandı. Anlaşmaya imza koymayan ülkeler arasında ABD’nin yanı sıra Çin, Hindistan, Pakistan, Myanmar ve Rusya bulunuyor.
Konuya ilişkin açıklamada bulunan İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün silahlarla ilgili bölümünün direktörü Stephen Goose, ABD yönetimin yaptığı açıklamanın kendisini şaşırttığını belirterek, ABD yönetiminin tutumunu ‘düş kırıklığı yaratan bir karar’ olarak niteledi. Direktörü bulunduğu bölümün ABD yönetimini, mayınlar konusunda politikasını gözden geçirmesi için sıkıştırdığını belirten Goose, ancak Obama yönetiminin mayın politikasının gözden geçirildiğine ilişkin bir işaret vermediğine dikkati çekti. Goose, ‘’Eğer bir gözden geçirme yapılmışsa bu, kapsamlı bir gözden geçirme olmamıştır’’ dedi.
2 Aralık 2009
Obama, yeni Afganistan stratejisine dair New York West Point Askeri Akademisi’nde yaptığı konuşmada, "Başkomutan olarak, Afganistan’a 30 bin takviye Amerikan askerinin gönderilmesinin hayati ulusal çıkarımıza olduğuna karar verdim" dedi.
Barack Obama, "Afganistan’da bir kez daha kanserin yayılmasını önlemek için bulunuyoruz. Aynı kanser, Pakistan’ın sınır bölgesinde de kök saldı. Bu nedenle, sınırın her iki tarafından işleyen bir stratejiye ihtiyacımız var" ifadesini kullandı.
Obama, yeni stratejisinin üç ana hedefinin bulunduğunu ifade ederek, bunları El Kaide’nin güvenli barınak imkanına erişmesinin engellenmesi, Taliban’ın sağladığı ivmenin tersine çevrilmesi ile Afgan hükümetini devirebilme kapasitesine ulaşabilmelerinin önlenmesi ve Afgan güvenlik güçleriyle hükümetinin güçlendirilmesi olarak sıraladı.
Obama, Afganistan savaşını Vietnam savaşına benzeten yorumları reddederek, ikisine dair karşılaştırmanın "tarihin yanlış okunmasının bir sonucu" olduğunu belirtti. Obama, ülkesinin Afganistan’daki varlığının Vietnam’a dönmeyeceğinin sözünü verdi.
Vietnam’ın tersine, ABD’ye Afganistan’da, 43 ülkenin içinde yer aldığı bir koalisyonun da katıldığına ve geniş kapsamlı, yaygın bir direnişle karşılaşılmadığına dikkati çeken Obama, Vietnam ile Afganistan arasındaki en büyük farkın, "Amerikan halkının Afganistan’dan zalimce saldırıya uğraması ve El Kaide tarafından bir hedef olarak görülmesi" olduğunu söyledi.
Öte yandan ABD’nin Afganistan’daki güçlerinin komutanı General Staney McChrystal, yaptığı açıklamada, takviye güçlerinin nihayetinde Afgan güvenlik güçlerinin eğitimini hızlandıracağını, şehir ve kasabaları koruyacağını söyledi. Ana çabalarının Afgan askerlerinin eğitilmesi olduğunu bildiren McChrystal, Afgan ordusundaki asker sayısının mevcut sayının iki katından fazlası olan 400 bin rakamına ulaşması için 4 seneye ihtiyaç olduğunu söyledi.
Afganistan’daki operasyonlarının başarısının Afgan halkının kafasında şekilleneceğini ifade eden General McChrystal, buradaki başarının öldürülen kişilerin sayısı ve yıkılan evlerin sayısıyla değil, ikna edilen insanların sayısı ve okula giden çocukların sayısıyla bağlantılı olduğunu vurguladı.