1 Aralık 1999 günü ABD'nin Seattle kentinde emperyalist ülkelerin yeni sürekli ve resmi bir örgütlenmesi olarak oluşturulan Dünya Ticaret Örgütü [World Trade Organization-WTO] toplantısı "beklenmedik" bir şekilde büyük bir kitlesel protesto eylemiyle başladı. 50.000'i aşkın Amerikalının, Dünya Ticaret Örgütünün emperyalist sistem içindeki işlevine karşı eyleme başlamalarıyla, toplantıya katılacak olan temsilciler sokağa çıkamaz hale geldiler. Binlerce Amerikan polisi ve askeri, protesto eylemini gerçekleştiren kitleyi dağıtmak üzere harekete geçirildi ve makineli tüfeklerle, zırhlı araçlarla harekete geçen polis ve askeri birlikler kitleyi dağıtabilmek için saatlerce Seattle sokaklarında terör estirdiler.
Ve tarihler 16-17 Nisan 2000'i gösterdiğinde, ABD'nin başkenti Washington'da yapılan Dünya Bankası ve IMF toplantısında bir kez daha aynı kitlesel protesto eylemine sahne oldu.
Bu gelişmeler üzerine KurtuluşCephesi'nin Mayıs-Haziran 2000 tarihli 55. sayısında şunları yazdık: "Bu, 'dipten gelen dalga'ydı. Ve herkes bilmeliydi ki, tarihin diyalektiği kaçınılmaz olarak işleyecekti. Ve yine herkes bilmeliydi ki, nerede bir sömürü, baskı, eşitsizlik, haksızlık varsa, orada her zaman bir karşı çıkış, bir direnme, bir mücadele, er ya da geç varolacaktı. İşte Seattle'dan sonra Washington eylemleri bu gerçeği göstererek, dünya çapında yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyordu.
Bu 'dipten gelen dalga'nın diğer önemli bir yanı ise, 'demokrasinin anglo-sakson merkezinde' gerçekleşen kitle eylemlerinin emperyalizmin siyasal zoru ile yüzyüze gelmesidir. Böylece ülkemizde övgüler dizilen burjuva 'demokrasisi'nin, her yerde ve her türden kitle eylemleri karşısında nasıl açık zor kullandığı görünür olmuştur.
'68'in mirasını yemekle meşgul olanlar, '68' masalları anlatarak yeni devrimci kuşağı uyutmaya çalışanlar, faşistlerle aynı masaya oturarak 'barış' mesajları gönderenler, kaçınılmaz olarak Seattle ve Washington'dan gelen haberler ve görüntülerle 'suyun bittiği' ni görmemezlik edemezler. Bu haberler ve görüntüler karşısında, 'bir daha hiç kimse elime silah aldırtamaz' diyenler kesin saflarını belirleme noktasına gelmişlerdir.
Seattle'dan Washington'a doğru gelişen bu 'dipten gelen dalga', MRTA'nın Japon büyükelçiliği eylemindeki sloganlarıyla 'sessizliği' bozmuştur.
Bu 'dipten gelen dalga', bir kez daha emperyalist burjuvazinin ne denli acımasız olduğunu, zor kullanmakta ne denli tereddütsüz olduğunu göstererek, her türden 'barışçıl mücadele' ve 'barışçıl kitle gösterileri' umutlarını yıkmıştır.
Bu 'dipten gelen dalga'nın yükselerek gelişip gelişmeyeceği, tümüyle dünya çapında solda egemen kılınan pragmatizmin ve pasifizmin bertaraf edilmesiyle belirlenecektir. Bu ise, her türden küçük-burjuva aydınının dünya sol hareketi üzerindeki etkilerinin ortadan kaldırılmasıyla olanaklıdır. Ve o zaman, bu 'dipten gelen dalga' dünya çapında yeni bir anti-emperyalist mücadelenin başlangıcı olma onuruna sahip olacaktır." 26 Eylül 2000 tarihinde Prag'da yapılan IMF toplantısı, Seattle'dan başlayan dalgayı Avrupa'ya taşıdı. Bu Avrupa'da yapılan ilk "anti-globalist" eylem olarak küçük-burjuva "pasifistleri"nin egemen olduğu bir ortamda gerçekleşti.
Tarihler 14 Haziran 2001'i gösterdiğinde, ABD-AB zirvesinin yapıldığı İsveç'in Göteborg kenti, Seattle'den başlayan dalganın ilkine sahne oldu. Ve Göteborg, Seattle'dan başlayan dalgaya karşı burjuvazinin, emperyalist burjuvazinin açık şiddet uygulamasına bir kez daha sahne oldu. Üç gösterici polis tarafından vurularak yaralandı.
Göteborg olayı, "anti-globalist" eylemlere karşı polisin silah kullandığı ilk olay oldu. Göteborg polisinin yaptığı açıklamaya göre, olaylarda 86 kişi yaralandı, 565 kişi sorgulandı, 177 kişi sınırdışı edildi ve 373 kişi "önlem olarak" gözaltına alındı.
24 Haziran 2001 günü İspanya'nın Barcelona kentinde Dünya Bankası'nın düzenlediği toplantı, bir kez daha protesto eylemlerine sahne oldu. Bu olaylarda 32 kişi yaralandı.
1-3 Temmuz 2001 tarihinde Avusturya'nın Salzburg kentinde yapılacak olan "Doğu Avrupa Dünya Ekonomik Forumu", burjuvazinin şiddeti yanında yasa tanımazlığını, kendi yasalarını kolayca çiğneyebileceğini gösterdi. Almanya ve İtalya'nın onayı ile Avusturya hükümeti AB ülkeleri arasındaki gümrük kontrollerini kaldıran Schengen anlaşmasını 9 gün süreyle askıya aldı. Salzburg Emniyet Müdürlüğü, zirve boyunca kent merkezine, görev kartı olmayan sivillerin girişini yasakladı. Kent merkezinde ikamet eden veya iş sahibi olanların da ikamet ilmuhaberlerini yanında taşımaları istendi.
Ve tarihler 20 Temmuz 2001'i gösterdiğinde, İtalya'nın Cenova kentinde yapılan G-8'ler toplantısını protesto eylemlerinde Carlo Giuliani polis kurşunlarıyla yaşamını yitirdi.
Carlo Giuliani'nin öldürülmesiyle birlikte, emperyalist burjuvazinin "demokrasi" gösterisi ve globalizm propagandası büyük bir darbe yemiştir. Tüm emperyalist ülkeler, kendi siyasal zor uygulamalarının doğuracağı karşı-zorun korkusuna kapılmışlardır.
Böylece Cenova eylemleri ve Carlo Giulianı'nın öldürülmesi, emperyalist metropollerde silahlı bir anti-emperyalist hareketin ortaya çıkıp çıkmayacağı sorusunu gündeme getirdiği gibi, bu hareket karşısında emperyalist ülkelerin küçük-burjuva aydınlarının nasıl bir tutum takınacakları sorusunu da gündeme getirmiştir. Sovyetler Birliği'nin dağıtılmasının 10. yılında, "dipten gelen dalga", bütün Avrupa'yı içten içe sarsan ve emperyalist burjuvaziyi korkutan bir nitelik almıştır.