KURTULUŞ CEPHESİ - Mayıs-Haziran 1995
İşte Emperyalist-Kapitalizm!
"Makine, adale gücünü vazgeçilmez bir öğe olmaktan çıkardığı ölçüde, adaleleri zayıf, vücut gelişmesi eksik, ama eklem ve organları kıvrak işçileri çalıştıran bir araç halini alır. Bu nedenle de kadın ve çocuk emeği, makine kullanan kapitalist için aranan bir şey olmuştur." [1*]
"Makine, ayrıca, daha önce karşılıklı ilişkilerini saptamış olan işçi ile kapitalist arasındaki sözleşmede de baştan sona bir devrim yapar. Meta değişimini temel alan bizim ilk varsayımımız, kapitalist ile işçinin, serbest kişiler ve bağımsız meta sahipleri olarak karşı karşıya geldikleri ve birisinin parayla üretim aracına, diğerinini ise emek-gücüne sahip olduğu idi. Ama şimdi kapitalist, çocukları ve reşit olmayan gençleri de satın almaktadır. Daha önce işçi, serbest bir kimse olarak şeklen sahip bulunduğu kendi emek-gücünü satardı, şimdi ise karısını ve çocuğunu satmaktadır. Artık o bir köle tüccarı olmuştur. Çocuk işçi aranırken verilen ilanlar çoğu zaman, eskiden Amerikan dergilerinde çıkan zenci köle aranırken verilen ilanlara biçim olarak pek benzer. Bir İngiliz fabrika denetmeni şöyle yazıyor: "Bölgemdeki en önemli sanayi kentlerinden birinin yerel gazetesinde şu ilân dikkatimi çekmiştir: 12 ile 20 yaşları arasında gençler aranıyor; 13 yaşından küçük görünmemeleri şarttır. Ücret haftada 4 şilindir. Başvurma vs..". '13 yaşından küçük görünmemeleri şarttır' ifadesi, fabrika yasasında yer alan 13 yaşından küçük çocukların günde yalnızca 6 saat çalışabilecekleri hükümle ilgilidir. İşçilerin yaşlarını resmen atanmış bir hekimin saptaması da şarttı. İşte bunun için fabrikatör, 13 yaşındaymış gibi görünen çocuklar aramaktadır ... Londra'nın mahut Bethnal Green semtinde her pazartesi ve salı günü her iki cinsten 9 yaşında ve daha büyük çocukların, ipek fabrikatörlerine kendilerini kiraladıkları açık bir pazar kurulur ... Yasalara karşın, Büyük Biritanya'da canlı baca temizleyicisi olarak kullanılmak üzere (bu iş için bir yığın makine olduğu halde) ana-babaları tarafından satılan çocukların sayısı 2.000'i aşar...
Kapitalist sömürünün çocuklarla kadınlar üzerinde yolaçtığı ahlak yozlaşması, F. Engels'in İngiltere'de İşçi Sınıfının Durumu adlı yapıtıyla ve diğer yazarlarca, o kadar enine boyuna anlatılmıştır ki, ben, burada, yalnızca değinmekle yetiniyorum. Ama, henüz olgunluk çağına erişmemiş insanları, salt bir artı-değer yaratma makinesi haline getirmenin yapay olarak yarattığı entellektüel yozlaşma -bu, aklı, gelişme ve olgunlaşma yeteneklerini bozmadan kısır bir halde tutan bilisizlikten tamamen farklı bir durumdur- ensonu İngiliz Parlamentosunu bile, fabrika yasalarına giren sanayi kollarında 14 yaşından küçük çocukların 'verimli' bir şekilde çalıtırılmaları için ilk öğrenimi zorunlu hale getirmek zorunda bıraktı." [2*]
Bundan 128 yıl önce, Karl Marks, Kapital'in değişik bölümlerinde, kapitalistlerin çocuk emeği kullanımına ilişkin olarak sayısız örnekler vererek, kapitalizmin artı-değer sömürüsünde insani hiçbir yanın bulunmadığını açık biçimde sergilemiştir. Ama aradan bunca yıl geçmesine rağmen kapitalizm kapitalizm olarak aynıdır.
İşte bugün, dünyanın en ünlü firmaların dan Reebook ve Adidas firmalarının, Pakistan' da 6-12 yaş arasındaki çocukları çalıştırması, kapitalizmin bu temel özelliğinin, yani artı-değer sömürüsü için hiçbir insani sınır tanımayacağının en yeni bir örneğidir.
Bir düşünün, hemen hergün, şu ya da bu televizyonda karşınıza çıkan Adidas ya da Reebok reklamlarında gösterilen her ürünün üzerinde Pakistan'lı bir çocuğun emeği, canı, kanı ve tüm yaşamı bulunmaktadır. Ve sadece bu tekeller televizyon reklamları için milyonlarca dolar harcayabilirken, Pakistanlı çocuklara, sadece birkaç dolar vermektedir. Onların ince parmakları ile tuttukları iğne iplikle dikilen toplar, kimi zaman bir futbol maçında, kimi zaman bir basketbol maçında milyonlarca dolar alan oyuncuların ayaklarında ve ellerinde dolaşmakta ve milyonlarca insan bunları izleyerek kendi heyecanlarını yaşamaktadırlar. İşte kapitalizm böylesine insanı insan olmaktan uzaklaştırmakta ve insanı kendisine yabancılaştırmaktadır.
Ama bu tekellerin aç gözlü sömürüsü için Pakistanlı çocukları kullanması da yetmemiştir. Kendisini dünya çocuklarının "hamisi" ilan eden UNICEF, yani Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu, kendisi için Pakistanlı çocukları kullanmaktan kaçınmamıştır. İşte emperyalizmin insani yardımı ve bu yardımla uğraşan kuruluşun yöneticilerinin kafa yapısı da bu kadar insanlık dışıdır.
Kapitalizm değişmemiştir ve yıkılmadığı sürece de değişmeyecektir. Kapitalizmin şu ya da bu yanını düzelterek, ona "insani" bir görünüm vermek isteyen "hümanistler", "çevreciler", Pakistan'daki bu olayın açığa çıkmasından sonra hiçbir tepki göstermemişlerdir. Onlar için böyle birşey hiç olmamıştır. Oysa kendi sözlerinde az çok samimi olan bir insan, böyle bir olay karşısında, en azından tekil düzeyde de olsa belli bir tepki göstermek durumunda kalması gerekirdi. Herhangi bir hayvanı koruma için kampanyalar düzenleyebilen bu kesimlerin bu olay karşısındaki tutumları, kendilerinin kapitalist sömürünün basit araçları durumunda oldukları ve bu sömürünün insanlık dışı yönlerini gizlemeye yarayan araç olarak varedildiklerini göstermektedir.
Evet, bu "haramilerin düzeni yıkılacaktır". Ve ancak o zaman insanlar, kadın-erkek, yetişkin-genç, yaşlı-çocuk her insan, insan olarak yaşayacaktır. Ama böyle bir dünya kendiliğinden oluşmayacaktır. Böyle bir dünyaya ulaşabilmek için, her kişinin, kendine insanım diyen her kişinin yapabilecekleri vardır. Gün olur, kişi, bu "haramiler düzeni"ni yıkmak için elde silah savaşır, gün olur bir protesto eylemine katılır. İşte kendine "insanım" diyen her kişi, Adidas ve Reebok tekellerinin bu gözü dönmüş kâr hırsına tavır almalıdır. Bu, belki bu açgözlü tekellerin yaptığını heryerde anlatmak olacaktır ve belki bunların malları üzerindeki o küçücük çocukların kanı, canı olduğunu bilerek almamak ve alınmasını engellemek olacaktır. "Haramilerin düzeni" bu ve benzeri binlerce, milyonlarca eylemin devrimci bir mücadeleyle bütünlüşmesi ile yıkılacaktır.
Dipnotlar
(1*) Marks: Kapital, C: I, s: 408
(2*) Karl Marks: Kapital, C: I, s: 412-13