1 Mayıs'ın
Ardından
Yer: Abide-i Hürriyet, 1 Mayıs 2003
"2003 1 Mayıs'ı 50 bine yakın katılımla adına yaraşır şekilde coşkuyla kutlandı... Ve halkın her kesiminden korteje gelen, alanlarını taşıdıkları pankartlarla ifade eden gecekondulular, gençlik, devrimci gazeteciler, memurlar, işçiler, hukukçular, sanatçılar..."[1*]
"1 Mayıs Sosyalizme işaret etti
80 bin emekçinin mücadeleci duruşuyla şekillenen İstanbul 1 Mayıs'ında devrim ve sosyalizm sloganları en yaygın atılan sloganlar oldu..."[2*]
Yer: Saraçhane, 1 Mayıs 2004.
"Mitinge katılanlar, Saraçhane'den Fatih'e kadar uzanan kortejler oluşturdu. Mitinge katılanların sayısı, toparlanmanın tamamlanmasıyla 40 bini buldu."[3*]
Yer: Kadıköy, 1 Mayıs 2005.
"Her yıl olduğu gibi, dergimiz, binlerce kişilik kortejlerden 10-20 kişilik kortejlere kadar tüm kortejlerin sayımını yapmıştır. Bizim elimizdeki rakamların toplamı 35 bin yapmaktadır (isteyen bu rakamların dökümünü dergimizden edinebilir). Alana doğrudan gelenleri, örgütsüz olarak kortejlerin dışında bulunanları da kattığımızda ortaya ç›kan rakam, 45, hadi diyelim ki 50 bindir."[4*]
Yer: Kadıköy, 1 Mayıs 2006.
"Emek örgütleri tarafından Kadıköy'de düzenlenen 1 Mayıs kutlamalarına katılan yaklaşık 30.000 emekçi Haydarpaşa, Tepe ve Numune Hastanesi önünde toplam üç ayrı koldan yürüyerek Kadıköy Meydanı'na ulaştı."[5*]
"İstanbul Kadıköy'de coşkulu 1 Mayıs!
Katılım yönünden daha zayıf fakat geçmiş yıllara göre daha nitelikli!
Kadıköy'deki 1 Mayıs mitingine 25 bin civarında insan katıldı. Katılım rakamı geçen yıla göre gözle görülür ölçüde azalmıştı."[6*]
Yorumlar
"Katılım rakamı geçen yıla göre gözle görülür ölçüde azalmıştı. 1 Mayıs'ın hafta içine gelmesi, devletin 1 Mayıs'ı terörize etme kampanyası ve nihayet bazı siyasal çevrelerin ayrı kutlama yapma yoluna gitmeleri, katılımın azalmasında başlıca etkenler olarak sıralanabilir."[7*]
"Türkiye ilginç bir ülkedir ve sınıf mücadelesinin bugünkünden çok daha durağanlaştığı yıllarda bile 1 Mayıslar hep belli bir standardı tutturmuştur. Dolayısıyla 1 Mayıs kutlamaları bizim ülkemizde mücadelenin ne denli zayıf düştüğünü, mücadele gerçekten zayıf olsa bile göstermez. Bizde 1 Mayıslar hep büyük gösteren bir aynadır, yani hep tersten yanıltıcıdır.
Bu noktaya takılmayalım ve yıllar arasında karşılaştırma yapmakla konumuzu dağıtmayalım. 1 Mayıs gibi geniş ölçekli kitle gösterilerinde tatil günü-iş günü ayrımı önemli olmaktadır. İşçi sınıfının ve ilerici hareketin örgütlü niceliği kısıtlı kalmaya devam ederken bu zaaf aşılamaz. Sol yapıların tek tek analiziyle uğraşmayacağım için, bu yılki genel gerilemeyi kısa yoldan bu faktörün sırtına yıkabiliriz. Elbette TKP ve Yurtsever Cephe'nin niceliğin düşme eğiliminden etkilenmemesi, hafta sonu-hafta içi farkının siyasetin içeriğiyle silinebileceğine dair bir örnek olarak kayda geçilmelidir."[8*]
"Herkesin gördüğü gibi, bu yıl başta İstanbul olmak üzere çeşitli yerlerde katılım geçen yıla göre daha düşük olmuştur. Bunda bir ölçüde 1 Mayısın mesai günü olması etken olsa da, hiç kuşku yok ki bu tek neden değildir. Türkiye solunun gerek devletin, gerekse de sivil faşist güçlerin saldırıları ve şovenizm karşısında etkin bir set oluşturamaması, oligarşinin baskı ve terörünü etkisizleştirecek halka güven verici bir mücadele hattı ortaya koyamaması gibi etkenler, ilk akla gelenlerdir.
Dolayısıyla şu sonuç çok açıktır: Bu düşüşün en temel nedenlerinden biri solun açlıkla, işsizlikle karşı karşıya olan emekçileri mücadeleye çekecek güven verici militan, radikal, birleşik bir mücadele hattı oluşturamamasıdır. Sol adına AB'cilik, hatta sol adına Amerikan çözümlerinden medet ummak, hiçbir alanda kazanmayı hedeflemeyen yasak savmacı mücadele anlayışları, sivil toplumcu tarz, saldırıları püskürtemediği gibi, kitleleri de umutsuzlaştırmakta ve uzaklaştırmaktadır."[9*]
Sola sempati duyanlardan kendisini solda "tanımlayan"lara kadar hemen herkesin çok iyi bildiği gibi, 1 Mayıs'lar, son on yıldır sol örgütlerin, örgütlenmelerin kendi güçlerini göstermeye çalıştıkları bir gün, bir "platform" olmuştur.
Sol örgütlenmelerin 1 Mayıs'ı başlı başına bir "güç gösterisi" günü haline dönüştürmeleriyle birlikte, 1 Mayıs'a katılımın sayıları, kimin kaç kişi ile katıldığı, toplam "kitle"nin ne kadar olduğuna ilişkin "bilgiler", giderek her 1 Mayıs sonrasında merakla beklenir hale gelmiştir.
Böylesine bir "merak" ve beklenti ortaya çıktığı ölçüde, bu yöndeki yayınlar da giderek artmış ve her kesim bu "merak"ları gidermek için özel "istatistik görevlileri" oluşturmuşlardır. Her ne kadar "istatistik görevlileri" kendi "kortejleri"ni sayılamaktan diğerlerini bir parça "geçiştirmiş" görünüyor olsalar da, DİE'yi kıskandıracak bir "görev aşkı"yla işlerini yaptıklarını söyleyebiliriz.
Ancak bu yıl bir "ilk" gerçekleşmiştir.
Geçen on yılın en büyük "istatistik çalışma grupları", ne yazık ki 2006 1 Mayıs'ı "verileri"ni yayınlanmaktan özenle kaçınmışlardır. Şüphesiz bu "ilk"in yaşanmasının temelinde, "katılım"ın "beklentilerin altında" gerçekleşmiş olması yatmaktadır.
"Birleşik ve kitlesel 1 Mayıs" sloganlarıyla başlayan 1 Mayıs 2006 "hazırlıkları" her zamanki hızıyla sürdürülmüş olmakla birlikte, "alanlarda"ki katılım 20 binler düzeyinde kalmıştır. Ancak SİP-TKP'sinin baştan hesaplanmış planları doğrultusunda Kartal'da gerçekleştirdiği "ayrı 1 Mayıs"a katılanlar da bu sayılara eklendiğinde, "kitle"de geçen yıldan çok fazla bir değişiklik olmadığı görülmektedir.
Yine de 20 binlik Kadıköy katılımı "istatistik grupları" için "umut kırıcı" olmuştur.
"Umutsuzluk" için bir neden olmadığına ilişkin "yorumlar" yapılmış, hatta Kızıl Bayrak dergisinin yorumuyla "Katılım yönünden daha zayıf fakat geçmiş yıllara göre daha nitelikli!.." olduğuyla "teselli" bulunmaya çalışılmıştır.
Bu "teselli" edici yorumcuların arasında SİP-TKP'nin "sayın genel başkanı" da yer almıştır. "Sayın genel başkan" bu yılki 1 Mayıs'ta "niceliğin düşme eğilimi"nden kendilerinin etkilenmediğini söylemesine karşın şunları yazmaktan da kendisini alamamıştır:
"1 Mayıs tarihinin talihsizliği bir tür sezon sonuna denk gelmesidir. Türkiye'nin hem toplumsal dinamikleri hem de nüfus yapısı ilerici hareketin başta gelen kaynağının öğrenci gençlik olmasını kural haline getirmiştir. Bu ay öğrenci hareketinin doğal olarak inişe geçeceği momenttir.."[10*]
Yine de 2006 1 Mayıs'ında "umduğu"ndan fazlasını bulanlar da olduğu söylenmektedir.
"Türk İş'in ardından 450 kişiyle Partizan grubu geliyordu. Bu kolda yürüyen ÖDP gücünü yitiren gruplardan biriydi. 500 kişi yürüyen ÖDP'nin arkasında ise 'Devrimci 1 Mayıs Platformu' yer aldı. Platformun en önünde ortak kortej ve pankartlar vardı. Devrimci 1 Mayıs Platformu'nda BDSP yıl içinde gerçekleştirdiği işçi kurultaylarını ve kurduğu işçi platformlarını alana yansıtmıştı. Sayıca belirgin bir artış gösteren BDSP kortejinde bölgesel işçi çalışmalarının pankartları yer aldı. BDSP kortejinde yer alan liseli gençlik kortejleri de alandaki en kalabalık liseli kortejiydi. Kaldıraç ve Alınteri kortejleri de bölgesel işçi çalışmalarının yansıdığı kortejlerdi. Demokratik Haklar Platformu 850 kişilik, kadın, gençlik ve kültür-sanat kortejleri ile yürüyüş kolunun en kitlesel sol gruplarından biriydi.
Haklar ve Özgürlükler Cephesi, ise 2000 kişilik kortejiyle mitingin en kalabalık devrimci grubuydu.
Devrimci 1 Mayıs Platformu'ndaki, kamusal haklar mücadelesi ve yoksul mahalle dinamiklerini örgütlenme faaliyeti sürdüren Halk Kültür Merkezleri kortejinde geçen yıla göre sayıca bir artış olmasa da gençler ve liseliler dikkat çekti.
Haydarpaşa yürüyüş kolunun en kalabalık grubu Halkevleri oldu. İstanbul'un yoksul mahallelerinden Kadıköy'e gelen Halkevciler, insanca yaşam taleplerini haykırdılar... Halkevleri 750 kişilik kortejiyle alanda yerini aldı.
Bu yıl ilki düzenlenen ve Halkevleri, Sendika.Org, DİSK Sine Sen, DİSK Basın İş'in organize ettiği Uluslararası İşçi Filmleri Festivali korteji de alanın en renkli kortejlerinden birini oluşturdu."[11*]
Bu "istatistik haber"den anlaşılacağı gibi, "kamusal haklar mücadelesi ve yoksul mahalle dinamiklerini örgütlenme faaliyeti sürdürenler" "umduklarından" fazlasını bulmuş görünmektedirler. Üstelik "dikkat çekici" olduğu söylenen ise, "liseli gençlik kortejleri"nin geçmiş yıllardan çok daha fazla olduğudur.
Evet, 1 Mayıs "niceliğin" düştüğü, "niteliğin" yükseldiği yorumları içinde, "1 Mayıs tatil günü ilan edilsin" sloganları eşliğinde "en renkli" görüntülerle sona erdi.
Umduğunun fazlasını bulanlarıyla, umduğunu bulamayanlarıyla, azlığıyla, çokluğuyla, istatistik sayılarıyla bu yılın 1 Mayıs'ı da geride kaldı.
Herşeyin bir nedeni vardır. Bu yılki 1 Mayıs'a katılımın "az"lığının da bir nedeni vardır. Kimisi için şu, kimisi için bu olabilir. Kimileri "linç girişimleri"nde ifadesini bulan faşist saldırılar karşısında etkin olunmamasını bir neden olarak ortaya koyarken, bir başkası Brezilya örneğinden yola çıkarak "yoksul mahalle dinamiklerini örgütleme"nin ne kadar "yararlı" olduğuna ilişkin nedenler sıralayabilir. Bir başkası "liseli gençlik" içinde örgütlenmenin "kitlesel katılım" açısından en doğru "tutum" olduğunun altını çizebilir. Ya da pragmatist revizyonizmin temsilcisi SİP-TKP gibi "bindirilmiş kıtalar" yoluyla katılım "az"lığından etkilenilmeyeceğini söyleyebilir.
Bütün bunların gelecek yılki 1 Mayıs için birer "emsal" teşkil edeceğini şimdiden söyleyebiliriz.
Bugünden diyebiliriz ki, gelecek yılın 1 Mayıs'ı, bu yılkinden çok daha fazla "renkli" görüntülere sahne olacaktır. ÖDP'li "halı saha ve bira müdavimleri" aracılığıyla futbol tribünlerine taşınan "sol sloganlar"ın yansısı olarak ortaya çıkan Beşiktaş Jimnastik Kulübü "Çarşı Grubu" görüntülerinden çok daha renkli, 8 Mart'takinden çok daha şenlikli 1 Mayıs'ların "işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü"nde "sahne" alacakları, bu sayede "kitlesel katılım"ın artacağı söylenebilir.
Ve tüm bu olayları izleyen, içinde yer alan insanlar bir gün şunu soracaklardır:
Herşey iyi, güzel, coşkulu, renkli, şenlikli, peki "işçi sınıfı" nerede? "İşçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü"ne ne oldu?
"Dar kapsamlı seçim çekişmeleri; şurada burada seçimi kazananların başarıları; iki milletvekili, bir senatör, dört belediye başkanı, halkın üzerine ateş açılarak dağıtılan büyük çapta bir gösteri; bir öncekine göre bir iki oy farkıyla kaybedilen yeni bir seçim; kazanılan bir grev, kaybedilen on grev; bir adım ileri, on adım geri; belli bir kesimde zafer, bir diğerinde on kez bozgun... Sonra birdenbire oyunun kuralları değişir, herşeye yeniden başlamak gerekir.
Bu tutum neden ileri geliyor? Halk enerjisini neden hep böyle boşuna harcıyor? Bunun tek nedeni var: Bazı Amerika ülkelerinde ilerici güçler taktik hedefler ile stratejik hedefleri korkunç bir şekilde birbirine karıştırıyorlar, küçük taktik sorunlarda büyük stratejik hedefler görmek istemişlerdir. Bu önemsiz saldırı mevzilerini ve elde edilen küçük kazançları, sınıf düşmanının temel hedefleri olarak göstermeyi bilen gericiliğin akıllıca davrandığını kabul etmeliyiz.
Böylesine büyük hatalar işlenen ülkelerde, halk hiçbir değeri olmayan eylemler için son derece büyük fedakarlıklar pahasına her yıl alaylarını seferber eder. Bunlar düşman topçusunun ateşine maruz kalan geçici mevzilerdir.
Bu mevzilerin adı, parlamentodur, kanuniliktir, yasal ekonomik grevdir, ücret artışıdır, burjuva anayasasıdır, bir halk kahramanının serbest bırakılmasıdır... Ve işin en kötü tarafı şudur ki, bu mevzileri elde etmek için bile, burjuva devletinin oyun kurallarını kabul etmek ve bu tehlikeli siyasal oyuna katılmak iznini alabilmek için de uslu ve aklı başında insanlar olduğumuzu, hiçbir tehlike arz etmediğimizi; örneğin kışlalara ve trenlere saldırmak, köprüleri uçurmak, katilleri ve işkence uzmanlarını cezalandırmak, dağlara çıkıp ayaklanmak ya da yumruklarımızı sert ve kararlı bir biçimde kaldırarak, Amerika'ya son kurtuluş mücadelesinin kesin müjdesini vermek gibi tehlikeli işlerle bir alış-verişimizin olmadığını ispat etmek lazımdır."
Che Guevara
Latin-Amerika Devriminin Taktik ve Stratejisi
Konuyla bağlantılı yazılar:
***
Haydi, 1 Mayıs’da Meydanlara, Ama Öncelik Konfederasyonlara! [Oportünizmin Bir Mayıs Hazırlıkları]
***
Yine Kurtuluş Cephesi Meydanlarda Yok!
***
Kurtuluş Cephesi, 1 Mayıs 2006 Bildirisi
***
Kitle Gösterilerinde Görsellik Ya da "Medyatik Olmak"
***
1 Mayıs ve Legalizmin Göstericiliği
***
"1 Mayıs'ta Neredeydiniz?"
***
Mevcut Durum Üzerine
***
Milli Krizin Gelişme Dinamikleri ve Solda Özerkleşme Eğilimleri
***
Devrimin Yolu
***
Devrim Nasıl Yapılır?
***
Neden Gizlilik? Neden İllegalite?
***
Silahlı Propaganda ve Konspirasyon Kuralları
***
Kadrolar ve Politikada “Güç-Nicelik” Kavrayışı
Dipnotlar
[1*] Ekmek ve Adalet, Sayı: 59, 4 Mayıs 2003.
[2*] Yeni Atılım, Sayı: 83, 1 Mayıs 2003.
[3*] Atılım, Sayı: 1, 8 Mayıs 2004.
[4*] Ekmek ve Adalet, Sayı: 157, 8 Mayıs 2005.
[5*] Sendika.Org.
[6*] Kızıl Bayrak, Sayı: 17, 6 Mayıs 2006.
[7*] Kızıl Bayrak, Sayı: 17, 6 Mayıs 2006.
[8*] Aydemir Güler, 1 Mayıs'tan sonrası var, "Komünist", Sayı: 264, 5 Mayıs 2006.
[9*] Yürüyüş, Sayı: 51, 7 Mayıs 2006.
[10*] Aydemir Güler, agy, 5 Mayıs 2006.
[11*] Sendika.org.