Haydi,
1 Mayıs’ta Meydanlara!
Ama Öncelik Konfederasyonlara!
[Oportünizmin Bir Mayıs Hazırlıkları]
Türkiye solunun bir alışkanlığı vardır: Her yeni yıla girildiğinde, tüm dikkatler ilk altı ay içinde düzenli olarak yapılan ve her durumda yapılacağı varsayılan günlere hazırlık yapmak.
Önce 8 Mart için "start" alınır, "dünya emekçi kadınlar günü"nde yapılacak mitinglere olabilecek en çok insanla katılmak, olabilecek en büyük sözler ve pankartlarla yürümekle işe başlanılır.
Ardından Nevroz gelir.
Nevroz, Kürtlere ait "özel gün" olarak kabul edildiğinden, bu gün için fazlaca hazırlık yapılmaz. Bunun yerine Nevroz üzerine yazılar yazmakla yetinilir. Ancak bazı sol gruplar, Kürt "ulusal hareketi" ile kurdukları "dostluk" ya da "ittifak"lara bağlı olarak, "katılımcı" olarak meydanlarda küçük sayılarla, ama asla kendi özel pankartlarını taşımaksızın yer alırlar.
Ardından tüm dikkatler 1 Mayıs'a çevrilir. Arada yapılan her türden protesto eylemleri, kutlamalar ve anmaların tek hedefi vardır: 1 Mayıs'a olabilecek en geniş katılımı sağlamak, olabilecek en büyük sayılara ulaşmak ve olabilecek en büyük pankartları taşımak.
Bunun için hummalı bir faaliyet başlar. Tüm "kadro"lar, "üyeler" seferber edilir. Aylardır aranmamış ve anımsanmamış ne kadar eşdost varsa aranır, hal-hatır sorulur. Küçüklü büyüklü toplantılar yapılır. Komiteler oluşturulur. Pankartların nasıl hazırlanacağı, neler yazılacağı, kimler tarafından bu görevlerin yerine getirileceği dizi toplantılarda enine boyuna ele alınır, tartışılır ve görev dağılımı yapılır. "1 Mayıs komiteleri" aracılığıyla ülkenin her yanına haber salınır. Özellikle İstanbul'da en büyük katılımı sağlamak amacıyla, ülkenin her yerindeki sempatizanlar, kadrolar, üyeler, eşler, dostlar çağrılır. Bunların ulaşımını sağlamak amacıyla otobüs firmalarıyla bağlantıya geçilir. Fiyat pazarlığı yapılır, sözler kesilir.
Ama yine de "ufak tefek" sorunlar vardır. Özellikle İstanbul'da 1 Mayıs'ın nerede yapılacağı "sorun"u vardır.
Siyasetler siyasetlerle, sendikalar sendikalarla, partiler partilerle ve sonuçta hepsi birbirleriyle "temsilciler" düzeyinde görüşür. Her kesim önce "gönlünde yatan aslanı" açıklar: 1 Mayıs Taksim'de kutlanmalıdır!
Taksim meydanı üzerine yapılan hararetli tartışmalar, taraflar arasında ilk saflaşmayı ortaya çıkarır. "Gerçekçi ol, imkansızı iste"ciler ile "gerçekçi ol, olanla yetin"ciler birbirlerini "keskinlikle", "pasiflikle" vs. suçlarlarken, aynı zamanda tüm ideolojik-politik hesaplarını görmeye çalışırlar.
"Taksim olmazsa Hürriyet-i Abide asla olmaz"la sürüp giden söz savaşı "makul"ün ortaya çıkmasıyla yeni bir rotaya dümen kırar. Şimdi yer Anadolu yakası, Kadıköy meydanıdır.
Ama bu da "uzlaşmalar" ve "ittifaklar" için yeterli bir temel oluşturmaz. "Konfederasyonların himmeti ve himayesi altında" 1 Mayıs kutlamaları yapmak hiçbir sol örgütlenmenin içine "sinmez".
Kimi zaman "içe" fazlaca sinmese de, başka seçenek olmadığı için sendika konfederasyonlarının (Türk-İş, Disk, Kesk, Hak-İş) belirlediği ve valilikten izin aldıkları meydana çıkılır. Kimi zaman (bu yıl ve her yıl olduğu gibi) "biz konfederasyonların kuyruğuna takılmayız" diyenler yeni arayışlara yönelirler.
Geçen yıl "konfederasyonlar 1 Mayıs"ında meydana gelen "kürsü kavgası" ve SİP-TKP'nin[1*] "ayrı kürsü" kurması gibi durumlar olabilirse de, yine de herkesin "gönlü" büyük kitlesel kutlamadan yanadır.
Yine de olaylar, görüşmeler ve hazırlıklar bu kadar "az sorunlu" geçmez.
Geçen yıl "ayrı kürsü" açarak "bölücülük" yapmış olan SİP-TKP, siyasal durumdaki gelişmelerden[2*] aldığı "kokular"ın etkisiyle "konfederasyonsuz 1 Mayıs" için "kolları sıvar". Herkesten önce hareket etmenin bazı avantajları olduğunu düşünerek, ilk hamleyi yapar.
SİP-TKP'nin "Yurtsever Cephe" sıfatıyla başlattığı "hamle" şöyle sunulur: "Bizlerle benzer kaygıları taşıyan ilerici güçlere 27 Şubat 2006 tarihinde bir çağrıda bulunduk. Bu çağrımızda, gelişmelerin bizleri daha önce olduğu gibi, devrim ve sosyalizm mücadelesi açısından anlam yitimine uğrayan yeni bir 1 Mayıs'la karşı karşıya getireceğini; 1 Mayıs kutlamalarının sorumluluğunu, düzen partileriyle ve patron örgütleriyle bizlerle olduğundan daha samimi ilişkiler sürdüren, emperyalizmle ve kapitalist sömürüyle hiçbir hesabı kalmamış, işçi sınıfımızın mücadele birikimini Avrupa Birliği lobiciliği yaparak tüketmeye çabalayan ve en önemlisi emekçileri temsil etme iddia ve vasfından her anlamda uzaklaşmış kimi sendikal merkezlere bırakamayacağımızı; onların 1 Mayıs'ı sınıf mücadelesini geriye götürme günü haline getirmelerine ortak olmayacağımızı belirttik."[3*] (abç) Böylece SİP-TKP, 27 Şubat'ta yaptığı "çağrı"yla, "konfederasyonlar 1 Mayıs'ı"na bayrak açar. Her ne kadar yapılan açıklamada "çağrı"nın kimlere yapıldığı açıklanmamışsa da, "yurtsever cephe" olarak "ilerici güçlerle" ittifak kurma istediklerini "beyan" etmişlerdir.
Ancak her zaman ve her şeyde olduğu gibi yine "küçük" bir sorun vardır.
SİP-TKP ya da işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs için öne atılan "yurtsever cephe"si, "ilerici güçler"e yaptığı çağrıda Kadıköy meydanını önermiştir. Ne ölçüde "çağrılanlar" bu öneriye "sıcak" bakmışlardır bilinmez, ancak kendileri şu açıklamayı yapmayı bir "yurtseverlik" görevi saymışlardır: "Yurtsever Cephe, 1 Mayıs için başvuru yapacak.
Konfederasyonlarla 'yer sorunu' olmaması için Kadıköy başvurusu belli bir süre bekletilecek."[4*] Bir tarafta "konfederasyonlar"ı "satılmış"lıkla, işçi sınıfına ihanetle suçlayan "yurtseverler", diğer tarafta "yer sorunu olmaması için" başvuruyu belli bir süre bekleten "yurtseverler" ortaya çıkmıştır.
Ve "final" sahnesine gelinir. "Emperyalizme karşı Yurtsever Cephe-İşçi Konseyi çatısı altında ülkenin dört bir yanında örgütlenen işçi inisiyatifleri 2 Nisan'da Ankara'da Anadolu Gösteri Merkezi'nde 'İşçi Sınıfı Ayağa Kalkıyor!' işçi şöleni buluştular.
Etkinlik, TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'ın ülkedeki güncel gelişmeleri, sendikaları ve Yurtsever Cephe'nin 1 Mayıs'ta üstleneceği misyonu tartıştığı konuşması ile başladı... Kemal Okuyan, işçi sınıfını 1 Mayıs'ta Kartal'da Yurtsever Cephe çatısı altında toplanmaya davet etti." Böylece Şubat ayında Kadıköy meydanı için başvuru "çağrısı" yapan, işçi sınıfına ihanet içinde olan "konfederasyonlarla yer sorunu" olmasın diye başvurusunu erteleyen SİP-TKP yurtseverleri, "baykuş bakışı"yla[5*], Kartal'da ayrı kürsü kurmaya karar verdiklerini ilan ederler.
Artık "yurtseverler"in örgütlediği 1 Mayıs'ta, işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele gününde SİP-TKP, başı dik, gönlü rahat, Kartal'da kendi kürsüsünü kurup, kendi "kritik kütle"sine seslenecektir.
Ve bu "kütle"den şu sesler yükselmeyecektir: Nasıl oldu da, "konfederasyonlar 1 Mayıs'ına hayır" diyerek, "bizlerle benzer kaygıları taşıyan ilerici güçlere" çağrı yaparak, Kadıköy başvurusunu "konfederasyonlarla yer sorunu olmasın" diye erteleyerek Kartal'a geldik...
SİP-TKP, her zamanki oportünist yöntemleri kullanarak, önce "suret-i haktan" görünerek, ne kadar "uzlaşmacı", "birlik yanlısı" olduğunu gösteren çağrılar yapıp, sonra kendi kürsüsünü Kartal'da kurarken, aynı zamanda "bakın biz üstümüze düşeni yaptık, ama hiç kimse çağrımıza yanıt vermedi, biz de istemeye istemeye kendi kürsümüzü kurduk" diyebilmenin iç huzurunu yaşamaktadır. Kartal'daki kendi kürsüleri etrafında 1 Mayıs'a katılmak isteyenlere de "buyrun, kapımız herkese açıktır" mesajları da vermekten de hiç kaçınmayacaklardır.
Böylece SİP-TKP, geçen yıl Kadıköy meydanının köşesine kuruverdikleri "kondu kürsü" suçlamasından da kurtuluvermiştir.
SİP-TKP dışında diğer legal parti kuruluşlarının "iri"leri, yani ÖDP ve EMEP ise, her zaman olduğu gibi "konfederasyon" bayrakları altında Kadıköy meydanında olacaklardır.
"Bizim sol"a gelince...
Bugün için, yani dergimiz yayınlandığı bugünlerde henüz platform adına birkaç açıklama yapmaktan öteye geçememiştir.
Her zaman olduğu gibi, devrimci 1 Mayıs sloganları eşliğinde "Taksim meydanı" üzerine yapılan ön tartışmalar, ardından Taksim'de gerçekleştirilecek sembolik girişimler ve nihayetinde "konfederasyon 1 Mayıs'ı"nda kendilerine verilen yer ve sırada Kadıköy meydanında, kimin kaç kişisi var hesaplarıyla yer alış, değişmeyen "kader"dir.
Bugün için Alınteri, Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Demokratik Haklar Platformu, Emekçi Hareket Partisi, Haklar ve Özgürlükler Cephesi, Halk Kültür Merkezleri, Halkın Kurtuluş Partisi, Kaldıraç, Kurtuluş Sosyalist Dergi, Proleter Devrimci Duruş, Yeni Dünya İçin Çağrı çevrelerinden oluşan "Devrimci 1 Mayıs Platformu", bu "kader" içinde hangi konularda "görüşme" yapılacağına ilişkin belirlemeler yapmaktadır.
Bu bağlamda öne çıkan talepler arasında en pratik olanı "kürsü"de söz hakkı talebidir.
"Platform"un bu yılki talepler listesinde şunlar yer almaktadır: "3. Geçmiş 1 Mayıslar'da görülen temel sorunlardan biri de 1 Mayıs kürsüsünün kullanımıdır. Sendika bürokratlarının içi boş nutuklarına artık bir son verilmelidir. Kürsü mücadele çağrılarının yükseltildiği bir işleve sahip olmalıdır...
5. Konfederasyonlar tabanlarıyla, bizle ve 1 Mayıs'a katılan diğer güçlerle görüşmeden yer başvurusu yapmamalıdır. 2006 1 Mayıs'ının yeri Taksim meydanı olmalıdır." Böylece "kürsü kavgası"na bir son verilmesi için öneriler alt alta sıralanmakta, Taksim konusu yeniden öne çıkartılmakta, ama yine de "konfederasyonlar... bizle ve diğer güçlerle görüşmeden yer başvurusu yapmamalıdır" denilerek "açık kapı" bırakılmaktadır.
Bugünden bilinmektedir ki, 1 Mayıs'ın kutlanacağı yer, İstanbul valiliğinin belirleyeceği ve konfederasyonların "uygun bulacakları" yer olacaktır ve burası da (özel bir "sürpriz" olmazsa) Kadıköy meydanıdır.
Artık 1 Mayıs'a sayılı günler kaldı. 1 Mayıs, işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak ne denli tarihsel ve sınıfsal özelliklere sahip olursa olsun, ülkemiz solu için "güç gösterisi", kendi gücünü diğerlerine gösterme günüdür.
1 Mayıs 2005'de (ve daha öncekilerde) olduğu gibi, 2006 1 Mayıs'ı sonrasında şunlar yazılacaktır: "Miting alanında sendika konfederasyonları başkanları birer konuşma yaptı. Konuşmaların ardından TAYAD'lılar kürsüden söz hakkı talebinde bulundu. Bunu şahsen yaptıkları gibi Devrimci 1 Mayıs Platformu Yönetim Kurulu üyesi ve kürsüdeki temsilcisi Mehmet Akdemir aracılığıyla da ilettiler. Tertip Komitesi üyeleri bu talebi ısrarla reddetti...
Sendika ile yaşanılan tartışmaların ardından 'Başkanlar Sussun Emekçiler Konuşsun' sloganlarını atan HÖC'lüler sendika başkanlarının bu tavırları karşısında ellerindeki düdükleri çalarak durumu protesto etti. HÖC kitlesinin yaklaşık 4 bin, genelin ise 30-35 bin kişiden oluşan miting saat 15.30'a doğru sona erdi.
Mitinge, EMEP 1299 kişi, DEHAP 3655 kişi, Toplumsal Özgürlük Platformu 140 kişi, SDP 502 kişi, ESP 905 kişi, KÖZ 64 kişi, Mayısta Yaşam Kooperatifi 68 kişi, Sınıfsız Sömürüz Bir Dünya İçin Sosyalizm 66 kişi, İşçi Mücadelesi 132 kişi, İşçi Gazetesi 256 kişi, Özgür Eğitim Platformu 72 kişi, Anadolu Halkları Dayanışma 50 kişi, Bağımsız Devrimci Sınıf Dayanışması 321 kişi, Özgür Üniversite 90 kişi, Partizan 370 kişi, BDSP 236 kişi, DHP 617 kişi, Alınteri 270 kişi, Tunceli Federasyonu 50 kişi, Halk Kültür Merkezleri 208 kişi, Devrimci Duruş 67 kişi, Özgürlük Dergisi 32 kişi, Çağrı Gazetesi 80 kişi, Devrimci Mücadele 302 kişi, Devrimci Yol 84 kişi, EHP 72 kişi, Mücadele Birliği 70 kişi, Birlik Dayanışma Platformu 115 kişi, Fabrika 115 kişi, Emeğin Bayrağı 30 kişi, Kurtuluş Dergi 55 kişi, Zindanları Yıkma Girişimi 10 kişi, Odak 40 kişi, Genç Direnişçi 60 kişi, Devrimci Halkın Birliği 25 kişi, SODAP 550 kişi ile katıldı."[6*] Artık 2006'nın sayılarının konuşturulacağı güne sayılı gün kaldı. Bugünden sonrası, her kesimin sayılarını artırmak için tüm olanaklarını seferber etmesiyle geçecektir. 1 Mayıs günü, özel sayaç görevlileri yanında herkes durup başkasının sayısını sayacaktır.
Ve hep bir ağızdan haykırılacaktır:
Yaşasın 1 Mayıs!
[1*] Kimi zaman mevcut siyasal partiler yasasına uygun olarak kurulmuş "TKP"yi, SİP-TKP olarak tanımlamanın "haksızlık" olduğu düşünülebilmektedir. Şu kadarını söyleyelim, bu bizim tercihimiz değildir. Kuruluş günlerinde, bu oluşumun yöneticisiyle yapılan "iç söyleşi"de şöyle söylenmektedir:
"TKP'nin SİP'in ad değiştirmiş ve sizin deyiminizle siyasi bir atağa kalkmış hali olduğunu söylemek yeterli mi?
Aydemir Güler: Elbette TKP bizim hareketimizin bir ürünüdür ve aradaki organik bütünlük çok açıktır." (Sol dergisi, Sayı: 159, 16 Kasım 2001.) [2*] Burası biraz karışıktır. SİP-TKP'nin burnu iyi koku alanlardandır. Geçen yıl "emekçi yurtseverliği"yle "işçi sınıfı"nın birlik, dayanışma ve mücadele gününü anlamlandıran bu kesim, bu yılki hazırlıklarını ve başvurularını "yurtsever cephe" ünvanıyla yapmaktadır. Şüphesiz bunda "yükselen milliyetçilik"in, özel olarak Ordu'da SİP-TKP'lilere yönelik "linç girişimi"nin etkisi "yok"tur. Ama yine de "komünist"ler, işçi sendikaları konfederasyonlarının "satılmışlığı" karşısında, "yurtsever"lerin bayraktarlığında işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele gününü kutlamakta bir beis görmemektedirler. Bu onların sorunudur, ama "yurtsever cephe"nin organize ettiği ve "komünist"lerin destek verdiği 1 Mayıs da ülkemizin bir orjinalitesi olsa gerek. [3*] 16 Mart 2006 tarihli "Yurtsever Cephe" açıklaması. [4*] 16 Mart 2006 tarihli "Yurtsever Cephe" açıklaması. [5*] Burada özel bir "hakaret unsuru" bulunmamaktadır. "Baykuş Bakışı", "bay genel sekreter" Kemal Okuyan'ın Sol dergisindeki köşesinin adıdır. [6*] Halkın Sesi, 2 Mayıs 2005.