"Öfkenin doruğa çıktığı bu sonbahar ayında, bir liberal bile işkenceyi düşünebilme çizgisine geldiğini görebiliyor. Tamam, lastik hortumlardan filan sözetmiyorum. En azından burada, yani ABD'de bunlar olamaz. Ama, Amerikan tarihinin en büyük suçuyla ilgili soruşturmayı harekete geçirecek birşeyler yapılmalı. Şu anda, 11 Eylül intihar uçağı kaçırma eylemlerinin 4 zanlısı da, konuşmayı reddediyorlar.
Bunları, en azından psikolojik işkenceye tabi tutamaz mıyız? Örneğin, silahlı kuvvetlerimizin Panama'da veya başka yerlerde denediği 'ölen tavşanların çığlıkları ve yüksek volümlü rap müziği dinletme' gibi yöntemler uygulayabiliriz. Ya da, "gerçek serumu" adlı sıvıyı, bu kişilere zorla zerketme gibi birşey yapılamaz mı? Bazılarımız, kanunların uygulanması konusundaki düşüncelerimizin değişmemesi gerektiğini söylüyorlar. Ama bu kişiler ne yazık ki, 11 Eylül öncesi zamanlarda kalmışlar. Halbuki, artık aynı ülkede, yani 10 Eylül Amerikası'nda yaşamıyoruz...
Bazı işkence yöntemleri gerçekten işe yarar. Örneğin, 1980'li yılların azılı teröristi Abu Nidal'i çözmek için Ürdünlüler, ailesini tehdit etme yöntemini kullandılar. 1993 yılındaki Dünya Ticaret Merkezi saldırısının arkasındakileri çözmek için Filipinliler, zanlılardan birini İsrail'e teslim etmekle tehdit ettiler. Büyük acılar içeren İslami adalet de, Müslümanların boyun eğecekleri bir tehdit olabilir.
Fiziki işkenceyi yasal hale getiremeyiz. Bu Amerikan değerlerine aykırıdır. Ama şu anda bile, dünya çapında insan hakları ihlallerine karşı çıkarken, bir yandan da teröre karşı mücadele yöntemleri konusunda biraz daha esnek düşünebilmeliyiz. Örneğin, mahkeme kararı ile psikolojik işkence uygulayabilmek gibi. Ya da, bazı zanlıları, biraz daha acımasız olabilen müttefiklerimize teslim edebilmek gibi. Biraz ikiyüzlülük gibi görünse bile.
Öyle ya, hiç kimse bu işlerin nezaket içinde olacağını söylemedi."
[Jonathan Alter, "Time to Think About Torture", Newsweek, 5 Kasım 2001.]