"Sonuçta, solun seçimlere katılma yönündeki 'taktik çizgisi', başka zamanlarda yapamadıkları ajitasyon ve propaganda çalışmaları için uygun bir ortam bulmak, bu ortam içinde 'yoldan geçenlerle' temas kurarak 'ilişkilerini' genişletmek ve nihayetinde (bugünkü adıyla) DTP'li adaylara oy verilmesini sağlamaktan ibarettir.
Buna rağmen, soldaki 'inanç ve iman', 'seçimlerin bir aldatmaca olduğu' konusunda halkta bir bilinç oluşturmaktır. Tüm çalışmalar, nasıl tanımlanmış olursa olsun, her durumda 'seçimler bir aldatmacadır'la başlayan ve sonuçta 'seçimlerden bir şey çıkmaz'a uzanan bir söylem üzerinde yükselir.
Evet, kendilerini 'sosyalist', 'komünist', 'marksist-leninist' ve hatta 'maoist' kabul eden sol, ne kadar legalist, ne kadar reformist, ne kadar pasifist olurlarsa olsunlar, her durumda 'seçimler bir aldatmacadır' teması çerçevesinde bir seçim çalışması yürütürler. (Her ne kadar bu çalışmalarda, Latin-Amerika ülkelerinde solun 'seçim zaferleri'ne dayanan bir 'umut' öne çıkıyorsa da.)...
Şüphesiz solun 'teorik olarak' doğru bu sloganının içeriği, halkın seçim propagandaları çerçevesinde aldatıldığı, yanıltıldığı, düzen içi çözümlere kanalize edildiğidir. Ancak bu 'seçim' propagandasının içeriği, tümüyle 'düzen teşhiri' temelinde doldurulduğundan, sonuçta şu ya da bu düzen partisinin eleştirisine dayanır: CHP'den 'bir şey çıkmaz', MHP'nin yükselişi 'faşizmdir', DYP-ANAP birliği 'Amerikan planı'dır, 'tümü düzen partileri olduğu için, seçimleri kazansalar bile, hiç bir şey değişmeyecektir' vs..
Düzenin teşhiri ile düzen partilerinin teşhiri iç içe geçmiştir. Ekonomiden kültüre, sanayiden tarıma, AB'den ABD'ye kadar pek çok konu, bu çerçevede 'seçim çalışmaları'nın bir parçası yapılır.
Sonuç, hiçtir."
[Kurtuluş Cephesi, Sayı: 97, Mayıs-Haziran 2007.]