KURTULUŞ CEPHESİ - Ocak-Şubat 1996
Seçimlerde Propaganda
ve
Legalistlerin Sefaleti
"Oportünisttirler, çünkü'fırsatlardan yararlanmayı' devrimci bir tavır, uyanıklık olarak düşünürler. Bu nedenle, kendilerini "ağırdan satarlar.
Oportünisttirler, çünkü bir yandan kitleleri kendilerine oy vermeye çağırırken, diğer yandan seçim ortamında düzeni teşhir ederek, devrim yapacakları sanısını yayarlar ve buna uygun bir söylem tuttururlar.
Oportünisttirler, çünkü seçimlere katılamadıkları koşullarda'boykot' çağrısı yaparlar ve seçimlerde oy kullanmayan tüm kesimleri kendi çağrılarına uymuş bir kitle olarak sunarlar." (Kurtuluş Cephesi, Sayı: 28)
Ve 24 Aralık seçimleri, bir kez daha, ülkemiz solundaki oportünizmi en açık biçimde ortaya koymuştur. Ancak bu kez oportünist tutumlar, sadece seçimleri "boykot" edilmesine ilişkin olarak değil, aynı zamanda seçimlere katılan legalistler içinde de yaygın olarak sergilenmiştir.
24 Aralık seçimleri öncesinde ve sonrasında ortaya çıkan tabloyu yakından inceleyelim:
Bilindiği gibi, 24 Aralık seçimlerine, HADEP, BSP, DDP, SİP "blok" olarak katılmışlardır. "Blok" içinde yer alan herkesim, kendince seçimlerden değişik beklentiler içinde olmuştur. PKK'nın seçimlerden beklentisi, kendisinin ne denli "demokrat ve barışçıl" olduğunu emperyalist devletlere göstermek ve bu yolla, emperyalist devletlerin oligarşiye baskılarını yoğunlaştırmalarını sağlamak olmuştur. Ancak bu beklentinin yanında, seçimlerden elde edilebilecek olası bir "zafer" ile, mevcut sistemin "meşruiyetini" tartışmaya açmak, (üzerine büyük vurgular yapılmasa da) belirleyici bir beklenti olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle seçim sonuçları üzerine yapılan tüm değerlendirmeler, bu tür bir beklentinin, kamuoyuna yansıyanın çok daha ötesinde olduğunu göstermiştir.
Yan sütünda yer alan yazıda da görüleceği gibi, seçim sonuçları üzerine yapılan değerlendirme, aynı zamanda seçim öncesindeki beklentilerin açık dışa vurumları durumundadır. Yazıda ifade edildiği gibi, HADEP'in seçim sonucunda aldığı oylar 1.200.000 olarak gösterilmekle birlikte, yeterli görülmemektedir. Bu nedenle, seçimlerde geçersiz sayılan oylar HADEP oylarına eklenilmektedir. Böylece HADEP'in aldığı oylar 2.188.265'e yükseltilmektedir. Ve tabi bununla da yetinilmeyerek, oy kullanan her seçmenin bir yetişkin olduğu ve kendisinin en azından iki ya da üç çocuğa sahip olduğu varsayılarak, toplam destek miktarı 4,5-5 milyon kişiye çıkartılmaktadır.
Şüphesiz bunlar bir "hesap" işidir. Ancak kendisini sol olarak tanımlayan kesimlerin, böylesine demagojik hesaplarla uğraşmaları pek fazla yararlı olmayacağını bilmeleri gerekir. Çünkü, aynı mantık, oranlar aynı kabul edilmek koşuluyla, seçimlerden elde edilen diğer sonuçlara yansıtıldığında ortaya garip tablolar çıkacaktır.
İşte bunlardan bir örnek:
24 Aralık seçimlerine kullanılan oy sayısı 29.101.000' dir. Politika yazarının kendi kendine belirlediği oranlar esas alındığında, yani "her seçenin iki veya üç çocuğunu hesaba katarak", genel nüfusun 87.303.000 olarak belirlemek olanaklıdır. Bunun ise Türkiye nüfusu ile uzaktan yakından ilgisi olmadığı ortadadır.
Görüldüğü gibi, "hesap", sadece zorlamadır ve sonuçları olduğundan farklı gösterme gayretkeşliğidir. Oysaki HADEP'e verilen oylar hiçbir biçimde küçümsenemez. En azından kendilerinin bunu yapmaya hakları yoktur.
Gelelim aynı yazıda ifade edilen ikinci "hesaba".
Bu "hesap", seçimlerde geçersiz sayılan oyların, doğrudan doğruya belirli bir partinin hanesine yazılmasından ibarettir. Yazarın yaptığı hesaba göre, HADEP, bu yolla iki milyonun üzerinde oy almış gözükmektedir. Bu da, genel oylara bölündüğünde % 10 barajına yakın bir sonuç ortaya çıkarmaktadır. Ancak böyle bir "hesap", gerçekten doğru mudur?
Yan sütünda yer alan Emek Partisi Girişimi adına yapılan değerlendirme okunduğunda görülmektedir ki, HADEP için yapılan bu tür "hesap" doğru olmaktadır. Çünkü EP'nin açıklamasına göre, "geçerli ve geçersiz oy sayısını" toplamak "gerekiyor"muş! Ancak burada bir başka sorun bulunmaktadır. Geçersiz oylar kime sayılacaktır? HADEP'e mi, yoksa EP'ye mi? Tabi bunlar, şimdilik geçersiz oylara sahip çıkanlar oluyor. Böyle giderse, işin içine YP'i de dahil etmek gerekecektir. (Tüm bunlara düzen partilerinin bir itirazı olamayacağını da varsayıyoruz. Yoksa onlarda geçersiz oylardan pay istemeye kalktılar mı, "hesabın" sonunun nerede biteceği belli olmayacaktır.)
Görüldüğü gibi, 24 Aralık seçimlerinin sonuçları "çok tartışmalı" olmaktadır. Daha önceki genel seçimlerde, seçimlerin "boykot" edilmesi çok daha fazla gündemde olduğu için, tartışmalar, genellikle oy kullanmayan kitle üzerine olmaktaydı. Şimdi ise, ilk planda "oy"lar bulunmaktadır. Sanırız bu da dört yılda alınan mesafe olsa gerek.
Yine de hemen sevinmemek gerekir. Çünkü daha "global" düşünmek gerekir. Bunun için de, seçimlere katılım ve oy kullanmayan kitleyi de "hesaba" katmak şarttır. Bu "hesabın" ifadesi ise, "halkın iradesinin meclise yansımaması" olması gerekir.
Herşeyden önce, yılların oportünist kavrayışı ile seçimlere katılmayan kitlenin "mevcut düzenden umutlarını kestiklerini" belirlemek şarttır. Böyle olunca 5 milyon 55 bin kişi, yani toplam seçmenin % 14.80'i "düzene karşı"dır! Sizde bir "sol" siyaset olduğunuza göre ve "sol" demek "düzene karşı" olmak demek olduğuna göre, her aldığınız ya da almadığınız oya, kolaylıkla bir 5 milyon 55 bin kişiyi ekleyebilirsiniz. Ve bir de bunu "iki veya üç çocuk" hesabı ile çarparsanız, elde edeceğiniz "dost" kitlenin sayısı 10 (isteğe göre 15) milyon olacaktır. Tabi tüm bunları kendi kendinize "hesap"larken, 24 Aralık seçimlerinde "birinci parti" Refah Partisi'nin 6 milyon 12 bin; "ikinci parti" ANAP'ın 5 milyon 527 bin; "üçüncü parti" DYP'nin 5 milyon 396 bin; "dördüncü parti" DSP'nin 4 milyon 118 bin; "beşinci parti" CHP'nin 3 milyon 11 bin oy aldığını anımsımamanız gerekli olmaktadır.
Kendilerini HADEP'le "bloklaştıran" revizyonist ve oportünistlerin ünlü "65 TİP mucizesi", aynı hesaplamalara maruz kalsaydı acaba neler olurdu diye düşünmek bile gerekmemektedir.
Görüldüğü gibi, seçim sonuçları, körlerin fili tarif etmesi gibi, her önüne gelenin kendine göre birşeyleri birşeylere katarak ele alınmaktadır. Bunların ciddiye alınabilecek değerlendirmeler olduğunu söylemek ise, olanaksızdır.
Ama 24 Aralık seçimleri, salt sonuçları açısından değil, aynı zamanda, propagandalarda da ilginç durumlar ortaya çıkarmıştır. Bunlar içinde en "ilginç" olanı ise, şüphesiz legalizmin "yeni", hatta "yepyeni" "sol parti girişimi" olan EP'nin yaptıklarıdır.
Aşağdaki haberde görüldüğü gibi, Evrensel gazetesinin 20 Aralık 1995 tarihli sayısında "Malatya'da EP ile RP yarış"maktadır. Haberin içersinde Malatya'ya ilişkin olarak değerlendirmeler yapılmaktadır. Buna göre, Malatya'da en büyük iki parti Refah ile EP' dir. CHP "tükeniyor". HADEP'in "Malatya' dan fazla beklentisi olmadığından" pek bir hareket gösteremediğini, aynı haberden öğreniyoruz.
Bu haber, şüphesiz herkesi "umut"landırmıştır. En azından EP için "bir milletvekilliği" çantada kekliktir.
Ancak seçim sonuçları hiç de EP'nin beklediği gibi olmamıştır. Seçim sonuçlarında görüldüğü gibi, Evrensel'in iddiasında sözü geçen Refah Partisi, oyların % 37.16'sı olan 106.835 oyla birinci parti olmuştur. Bağımsız adayların aldığı oyların hepsinin EP adayına ait olduğunu kabul edersek, "RP ile yarışan" parti olarak EP 3.741 oy ile RP'nin oylarının ancak % 3.5'unu almıştır. Bir başka deyişle, "yarış"ta Refah Partisi, EP'ye 28 katı kadar "fark" atmıştır. Bu olay, öküze şişinen kurbağa öyküsünü anımsatmaktadır.
Malatya seçimlerinin gösterdiği gerçek sadece bunla da sınırlı değildir. Evrensel gazetesini izleyen bir okuyucu, EP adaylarının ne denli büyük gelişim gösterdiğini yineleyen haberlere alışıktır. Ancak bir gazetede olması gereken "objektiflik", Evrensel'de hiç ortaya çıkmamıştır. Malatya seçim sonuçlarının gösterdiği gibi, HADEP aldığı 8.256 oyla, tüm bağımsızların aldıkları oyların neredeyse üç misli oy almıştır. Evrensel gazetesinin "tükeniyor" diyerek sunduğu CHP ise, Malatya' dan bir milletvekili çıkardığı gibi, oyların % 13.96'sı olan 40.153 oyla, EP adayına (bağımsız aday oylarının hepsini EP'ye ait kabul ediyoruz) on mislinden fazla "fark" atmıştır. Bir düzen politikacısının "yalan" söylemesi, seçim propagandalarında "atması", kitlelerin neredeyse alıştıkları bir durumdur. Ancak kendilerini "düzen dışı" tanımlayan bir "parti"nin, düzen politikacılarına taş çıkartacak biçimde "propaganda" yapması, sanırız, ülkemiz solunun orijinalitesi olsa gerek. EP'nin oportünist TDKP' nin uzantısı olduğunu biliyorsanız, bunlara şaşırmayacaksınızdır. Yine de, oportünistliğin bu denlisinin de kendilerine fazla geleceğini birilerinin anımsatması gerekiyor.
Yine seçim döneminde Evrensel gazetesinde EP adına verilen ilanlar ve seçim sonrasındaki açıklamalara bakıldığında, kendi yaptıkları değerlendirmelerin ne denli yanıltıcı olduğunu görmek için, fazla bilgi sahibi olmak bile gerekmemektedir.
Bir yandan ilanlar vererek, bağımsız adaylara nasıl oy verileceğini, oy verilirken nelere dikkat edilmesi gerektiğini günlerce yayınlayacaksınız ve burada "bağımsız aday oy pusulasına'evet' mührü vurulmayacak" diye altını çize çize belirteceksiniz, sonra da çıkıp "seçmenlerin bağımsız aday oy pusulasına mühür vurmaya zorlandığını ve oyların geçersiz sayıldığını" iddia ederek, tüm geçersiz oyları kendinize sayacaksınız.
Elbette bunları yapabilirsiniz. Ne de olsa, düzenin içinde, düzenin koyduğu kurallarla oyun oynuyorsunuz ve böyle oynamayı peşinen kabul etmişsiniz. O zaman sizde düzen partileri gibi, her türlü demagojiyi yapmayı kendiniz için bir hak olarak görebilirsiniz. Ancak, tüm bu açıklamalarınızın, size oy veren seçmenleri, bilinçsiz, nereye ve neden oy verdiklerini bilmeyen, hatta oy vermeyi bile bilmeyen insanlar haline getirdiğini düşünmeyeceksiniz. Ellerine birleşik oy pusulası "tutuşturulan" seçmenden söz ederek, kendi seçmeninizin salt feodal ya da ataerkil ilişkiler çerçevesinde kaldığını itiraf etmeniz bile, pek fazla önemli olmamaktadır.
İşte tüm bu yanlarıyla, 24 Aralık seçimleri, sol adına yapılan tüm rezilliğin yaşandığı ve legalistlerin sefaletini sergilediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Yeni seçimlerde, yeni sefaletler görmek ve yapmak için hazır ve nazır olarak, şimdilik konu onlar için kapanmıştır.