KURTULUÞ CEPHESÝ - Ocak-Þubat 1994
Yerel Yönetimler
ve 27 Mart Yerel Seçimleri
1982 Anayasasý'nýn hükmü gereðince 27 Mart günü yapýlacak yerel yönetimler seçimleri öncesinde iki olgu dikkatleri çekmektedir.
Olgulardan birincisi, þüphesiz, seçimlere katýlmaya "hak kazanmýþ" partilerin adaylarýnýn "popüler" kiþiler arasýnda aranmasý ve yer yer bulunmasýdýr. Demirel'in "damadý" ile baþlayan, Erbakan'ýn "mankenleri" ile süren ve DYP'nin "Dalan'ýn talaný" ile Barýþ Mançosuyla, adeta bir panayýr yerine dönüþtürülmüþtür. Bu popülizm furyasý, "sol"da yansýsýný bulmada geçikmemiþtir. SHP'nin Zülfü Livaneli'sine karþýlýk, DEP'in Yýlmaz Güney'in eþini aday gösterme giriþimleri pehlivan tefrikalarýna benzer bir "heyecan" içinde basýna yansýmýþtýr. Tabi bu arada SHP, CHP ve DEP dýþý seçime girmeyi "hak etmiþ" "sol" partilerde kendi çaplarýnda popülerlik modasýna uymaya çalýþmýþlardýr.
Böylece yerel yönetimler seçimi adaylarýyla Özal'ýn "pragmatizmi" ve "vitrin" imajý, itilebileceði en son noktasýna kadar (abese kadar) itilmiþ olmaktadýr. Ve bu da Çiller'in Baþbakan yapýlmasýnda "zirve"ye ulaþan pragmatizmin, gelebileceði en son noktadýr. Bu baðlamda 27 Mart yerel seçimleri, pragmatizmin, popülizmin ve oportünistliðin kendini en son sunduðu yer olacaðýný göstermektedir.
27 Mart yerel seçimleri öncesinde ortaya çýkan ikinci olgu ise, ülkemiz solunun "politikalarý"yla ilgilidir.
Hemen her seçim öncesinde (ister yerel, ister genel seçim olsun) "legal sol partiler"in seçimlere girmeyi "hak" edip etmediði pek fazla söz konusu olmazken, bu kez ilk "merak" konusu bu olmuþtur. Özellikle PKK'nin Kasým ayýnda kendi faaliyet alanlarýnda "tüm düzen partilerinin" faaliyetlerini "yasaklamasý"yla baþlayan süreçte, yerel seçimlerin yapýlýp yapýlamýyacaðý tartýþýlýrken, yýlbaþýndan itibaren, aðýrlýklý konu hangi partilerin seçime girebileceði olmuþtur. DEP'in kapatýlmasýna iliþkin davanýn mevcudiyeti, bu konuda yeni taraflar yaratmak durumunda olmuþtur.
Bir yandan "her þeye raðmen seçimlere gireceðiz" diyen DEP, bir yandan da "demokratik ve adil seçim yapýlmazsa Doðu'da da seçim güvenliði saðlanamaz" sözleriyle tartýþmada taraf olmuþtur. Ancak DEP'in "düzen partileri" gibi popülist modaya kapýlmasý da fazla uzun sürmemiþtir. Yýlmaz Güney'in eþi ile basýna yansýyan DEP popülizmi, sol kesimde bile pek fazla dikkat çekmeyen "ittifaklar" politkasýyla ilk ürünlerini vermiþti. Hatip Dicle'nin 1980 öncesinin faþist katillerinden M. Yazýcýoðlu'na ve Maraþ katliamýnýn ele baþlarýndan faþist ™kkeþ Kenger'e (Žendiller) yönelik "övgüler"i (ki bu "övgüler"in basýnda yer aldýðý günler Maraþ katliamýnýn 15. Yýlýna denk düþüyordu); Aydýn Menderes'in avanelerinden ünlü MÝT ajaný Mahir Kaynak'la yapýlan "görüþmeler" ayný olgunun birer görünümüydü. Pragmatizmin ve popülizmin zaferi DEP saflarýnda ürünlerini ise, Abaza ve Çerkez adaylarýn ilan edilmesinde gösterdi. Bu adaylar, kendi deyiþleriyle, "Kafkas-ötesi ile baðlantý kurmalarýný saðlayacaktý". Oysa ki, konuþulan konu yerel seçimlerdi.
DEP dýþý sol ise, her zaman olduðu gibi, "seçim ittifaklarý" ile birinci dereceden ilgiliydi. Hemen hemen her gün bir ittifak çaðrýsý yapýlýyordu. šstelik, hemen her gün ittifak çaðrýlarýna "olumlu yanýt verenler" listesi sürekli deðiþiyordu. Yapýlan görüþmeler sonucunda, her zaman olduðu gibi, "genel çaðrýlar" kendi "özel" yerlerine ulaþmýþ ve aynýlar aynýlarla "ittifak" kurmuþlardýr.
Bu genel tabloya göre, ÝP, TSÝP ve SDP bir yanda, SBP, KSD ve Emek dergisi diðer yanda olmak üzere iki ülke çapýnda seçime katýlmayý hak etmiþ parti ittifaký bulunmaktadýr.
Bunun ötesinde, genellikle DEP çevresinde bulunan sol kesimler bulunmakadýr.
27 Mart yerel seçimleri arifesinde, solda görülen hareketllik içinde bu kez DY'ciler de yerlerini almýþtýr.
1980 öncesinin "alternatif yerel yönetimler" teorilerinin "sivil toplumcu" niteliði bir yana býrakýlacak olursa, DY'lilerin yapmak istediklerinin "kendilerini toplamak" olduðu söylenebilir. Ancak 27 Mart seçimlerine çeþitli yerlerde "baðýmsýz aday"larla girmek durumunda olan DY'lilerin bu giriþimlerinin ana nedeni, son on yýldýr SHP içinde bulunan ve SHP'li belediyeler aracýlýðýyla kendilerine iþ olanaklarý saðlayan kesimlerin SHP'den umutlarýný kesmeleridir. Gerek 1989 seçimlerinde, gerekse 1991 sonrasýnda, sürekli olarak böyle bir seçenek arayan bu kesimlerin, yerel seçimlerde "þanslarýný" bir kez de baðýmsýz olarak denemek istemeleri söz konusudur. Ancak SHP'li belediyelerle pek çok "iþ" yapmýþ bu kesimlerin tek baþlarýna bir etkinlik kurmalarý da söz konusu deðildir. Bu yüzden bu kesim de kendisine "temiz isimler" bulmak durumunda kalmýþtýr.
Eðer DEP çevresinde toplanan legal sol dergileri de hesaba katacak olursak, ülke tarihinde ilk kez "sol" seçimlere girme konusunda "ezici bir çoðunluk" saðlamýþ görünmektedir. Bir de buna, DS gibi, "demokrat, yurtsever ve devrimci adaylarýn istisna da olsa olduðu yerlerde bu adaylarýn desteklenmesi" politikasýný da ekleyecek olursak, "seçimler bir aldatmaca" olduðuna dayalý "boykot" giriþimlerinin fazlaca sesi duyulmayacaktýr.
Bu garip tablo içinde, destekledikleri adaylarýn olasý kazanmasýna göre, daha bugünden belediyelerden iþ baðlayan geniþ bir "iþsizler" kesimini de hesaba katmak gerekmektedir. Düzen partileri açýsýndan "arpalýk" olarak nitelendirilen yerel yönetimlerin, bu kesimler tarafýndan "küçük çaplý iþ yeri" olarak kullanýlmasý, hemen hemen tüm sol kesimleri ilgilendiren bir durumdur. Sorunun sadece ÝSKÝ gibi büyük kuruluþlardaki yolsuzluklar olmadýðýný kendi pratik yaþamýndan bilen sol unsurlarýn bu konudaki giriþimleri henüz belirginleþmemiþtir.
Oligarþinin 1980 sonrasýnda sistemli olarak yürüttüðü "rüþvet politikalarý" ile tam bir keþmekeþ içine itilmiþ yerel yönetimlerin durumunun sergilenmesi ise, bu iliþkiler içinde legal sol tarafýndan yapýlamýyacaktýr. Ýster seçimlere yasal parti olarak katýlma olanaðý bulmuþ olsunlar, isterse baðýmsýz aday göstererek katýlsýnlar, her durumda yerel yönetimlerin (özellikle de SHP'li yönetimlerin) nasýl bir deðer yitimine uðratýldýðýnýn sergilenmesini yapmayan bir seçeneðin devrimci deðerlerle bir iliþkisi olamýyacaðý bu seçimlerde açýkca görülecektir.
Ýþte bu nokta, yerel seçimlerde, devrimcilerin, her yerde ve her koþulda yerine getirmeleri gereken görevi ortaya çýkarmaktadýr. Daha tam deyiþle, 27 Mart yerel seçimleri, herhangi bir beldede seçim kazanmaktan ya da belli sayýda oy almaktan çok daha acil bir görevi devrimcilerin karþýsýna getirmiþtir. Bu görev, yýllarca düzenin sað partileri tarafýndan talan edilen yerel yönetimlerin, sol adýna"solcular" tarafýndan (SHP düzeyinde) talan edilmiþliðini kitlelere anlatmaktýr. "Temiz yönetim" adý altýnda ANAP'tan DYP'ye kadar düzen partilerinin popülizmine takýlarak, "kim daha temiz" ya da "kim daha iyi temizler" türünden bir söyleme giren her sol kesim, baþtan "suç ortaklýðý" ile lekeleneceðini unutmamalýdýr.
Biz diyoruz ki, 27 Mart yerel seçimlerinde, gerçek bir seçim ortamý bulunmamaktadýr. Bu sadece ülkede demokratik hak ve özgürlüklerin bulunmamasýndan deðil, ayný zamanda yerel yönetimlerin halk kitleleri gözünde bir "rüþvet", "serserilik" yeri olarak görülmesindendir. Bu baðlamda, her sol kesim ve devrimci unsur, belediyelerdeki her türlü yozlaþmayý teþhir etmelidir Bu teþhir, belediyelerin yýllardýr düzenin sað partileri tarafýndan nasýl talan edildiði, yozlaþtýrýldýðý temelinden yola çýkarak, sol görünüm altýnda "sol" adýna yapýlan tüm pisliklerin teþhiri olmalýdýr. Bunun için seçimlere yasal olarak girme durumunda olmak hiçbir þey ifade etmeyecektir. Sorun seçimler deðil, bu gerçeklerin teþhiridir.
Bu gerçeði görmezlikten gelerek, kendilerini bir "alternatif" olarak kitlelere sunmaya kalkanlar, küçük de olsa bir beldede seçildiklerin de bile bu gerçeklerle yüz yüze geleceklerdir. Sadece bir Küçük Çekmece belediyesinde yaþanýlanlar bile herþeyi açýklamaya yetecektir.
Sol adýna "sol" görünüm altýnda yerel yönetimlerin rüþvete, yolsuzluða, yozlaþmaya ve lümpen iliþkilere boðulduðu dönemde, sol adýna hiç kimse kendisini bir "alternatif" olarak sunmamalýdýr. Çünkü yakýndan bakýldýðýnda, her adayýn çevresinde "sol" adýna toplanacak bir kaç kiþinin bile bu iliþkilerden nasibini aldýðý görülecektir. Býrakýnýz onlar kendi pislikleriyle, çöpleriyle kitlelerin karþýsýna çýksýnlar. Vermeye çalýþacaklarý her "temiz" imaj, sadece yerel yönetimden hiçbirþey anlamadýklarýný gösterecektir. (Sanatçý, manken adaylar ortadadýr) Salt bunlarýn teþhiri bile devrimci mücadeleye, her hangi bir partinin kazanacaðý bir belde seçiminden çok daha fazla katkýda bulunacaktýr.
Aksi halde 1989 yerel seçimlerine "sýra bizde" diyerek giren sosyal-demokratlarýn rüþvet sýrasýna girmelerinin kitlelerde yarattýðý izlenimleri peþinen kabul etmiþ olacaklardýr.