31 Mayıs 1971 günü Maraş'ın Nurhak bölgesinde İnekli Köyü yakınında Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) gerillalarının pusuya düşürülmesinden bu yana 35 yıl geçti. Bugün THKO adlı bir örgüt fiilen mevcut değildir. 1974'lerde "sosyal-emperyalizm" teorilerine yönelen bir kısım THKO üyelerinin "parti" konusundaki "eksikliklerini" gidermek amacıyla TDKP'yi oluşturmaya yönelmeleri THKO'nun fiziki ve politik olarak sonunu oluşturan bir adım olmuştur. Kendilerini THKO-Mücadelede Birlik olarak tanımlayan kesimin "mucize adam"ının aynı amaçla TKEP'i oluşturmaya yönelmesi THKO adının THKO-TDY dışında tümüyle politik plandan çıkmasına neden olan son adımdır. Böylece THKO, Türkiye Devrimi'nde Deniz Gezmiş, Sinan Cemgil, Yusuf Aslan, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan ve Hüseyin İnan'la devrimci bir politik-askeri örgüt olarak tarihte yerini almıştır.
THKO, kısa süren gerilla savaşıyla bir dizi deneyimi ve bu deneyimden çıkan dersleri barındıran özel bir tarihsel olgudur. İçerdiği "fokocu" gerilla savaşı anlayışıyla içine girdiği açmazları, önder kadroların yitirilmesinden sonra kalanların silahlı devrimci savaşı terk etme tutumlarıyla aşamaması, örgüt olarak yok oluşu getirdiyse de, şehir ve kır gerilla savaşının ülkemizdeki ilk başlatıcıları olarak zengin deneyimler bırakmıştır. Bu deneyimlerin yanında THKO'nun 1971 yılında gerçekleştirdiği silahlı eylemler, ülkemizdeki devrimci mücadelenin gelişiminde önemli bir etkiye sahiptir.
THKO, devrimci silahlı mücadelenin Deniz Gezmiş'le simgeleşen kurallarının ortaya çıkmasında da önemli bir yere sahiptir. Sivil halka zarar vermemek, emperyalizmin ve oligarşinin tutsak edilmiş silahlı unsurlarına insanca davranmak vb. bazı kuralların halkın bilincine kadar yerleşmesinde etkili olmuştur. 1971-72 döneminde THKP-C'nin devrimci silahlı mücadelenin sürdürülüşünde gösterdiği kararlılıkla birleşen bu değerler, daha sonraki dönem üzerinde derin izler bırakmıştır.
THKO'nun kır gerilla deneyimi, başarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen, ülke tarihindeki ilk olma özelliğiyle düşman tarafından kuşatılmış bir arazide kır gerilla savaşının hazırlığı, başlatılması ve sürdürülmesi konusunda önemli derslerle doludur.
THKO'nun kır gerillası deneyiminin ana özelliği, düşman tarafından kuşatılmış bir iç bölgede gerilla savaşının örgütlenmesidir. Açık sınır ilişkilerinin kullanılmadığı, sınırların sadece askeri lojistik için belli bir işleve sahip olduğu bir gerilla savaşı olarak ortaya çıkmıştır.
İkinci özelliği ise, "uygun alan-uygun nüfus" ilişkisinin gerillanın planlanmasında ve yer seçiminde bir ölçüt olarak kullanılmasıdır.
Böylece THKO, alışılagelmişliğin dışına çıkmış ve sadece belli bir örgütlülüğün varolduğu, dolayısıyla ilk kadro sorununun kendiliğinden çözüldüğü bir kavrayışın dışında kalmıştır. Amaç, kır gerilla birliğini, kırsal alanlarda köylülüğü örgütleyerek bir halk ordusu (düzenli ordu) haline getirmektir. Böylece hareketli gerilla birliğinin, gelecekteki halk ordusunun çekirdeği olması ve halk ordusunun bu birliğin gelişimine bağlı olarak oluşturulması anlayışı THKO'nun faaliyetini belirlemiştir.
Üçüncü özelliği ise, kır gerilla savaşını 3-5 kişilik silahlı grupların eylemlerinin gelişimi olarak değil, kır gerilla birliğinin eylemliliği olarak ele almasıdır. Doğal olarak, bu gerilla birliğinin, gerek kitle içinde genişlemesi, gerekse lojistik desteğini sürdürebilmesi "birlik" düzeyinde ele alınmıştır. (O dönemde ülkemizdeki milli krizin olgun olduğu düşünüldüğünden gerilla savaşının -Öncü Savaşı- hızla Halk Savaşına dönüşeceği varsayılmıştır. Bu da hazırlık aşamasından, gerillanın faaliyet dönemine kadar her alanda ortaya çıkan eksikliklerde kendisini hissettirmiştir.)
Bu temel özellikleri ile THKO'nun kır gerillası hazırlıkları, kendi perspektiflerine uygun olarak sürdürülmüştür.
Kır gerilla savaşının hazırlık aşamasını Brezilya deneyimi ışığında Quartim şöyle ortaya koymaktadır: "Debray'ın önemsemediği gerilla fokosunun hazırlanışı, tüm devrimci savaş içersinde en az ötekilerden herhangi biri kadar önemli temel bir basamaktır. Bu basamak, Debray'ın yazılarında devrimci sürecin bir aşaması değil de, devrimin bir çeşit tarih öncesi olarak yer alır. Devrimde Devrim'in sonunda kesin olarak 'politik harekete girmek isteyen biri askeri fokodan geçmelidir' der. Bu yüzden en önemli soru -ne yapmalı?- ile karşılaşan devrimcilere verdiği cevap çok basittir: Bir askeri foko kurun. Taktik soruya da -askeri foko nasıl kurulur?- verdiği cevap aynı ölçüde basittir: Askeri eğitimle kadroları bir araya toplayın, para ve teçhizat edinin, hareket alanlarında depolar kazın, savaş alanlarını tanıyın, hareket savaşı ile oyalamak için düşmanın gelişini bekleyin.
'Başarılı bir pusu, işkencecinin yok edilmesi, nakledilen silahlara el koyuş, bunlar herhangi bir Amerikan ülkesinde ortaya çıkabilecek reformist yüreksizliğe en iyi cevaptır.' (Bkz. R. Debray, Devrimde Devrim)
Debray'ın görmediği, gerilla mücadelesini başlatmaya hazır olan bir devrimci örgütün en önemli sorununun bu olmadığıdır. Daha kötüsü yalnız askeri eylemlerin politik etkilerine önem vermek, politik sorunları askeri mücadelenin içinde boğmaktır."[1*] THKO'nun sağ kalan kadroları (ki tamamı daha sonra THKO çizgisini terk etmişlerdir) 1974 yılında yayınladıkları "Geçmişin Eleştirisi"nde hazırlık aşamasını şöyle ortaya koymuşlardır: "Halk Savaşı süresi içinde diğer herhangi bir aşama kadar önemli olan hazırlık aşamasında, sadece gerilla kolunun 'teknik olarak' yaratılması; belirli bir alanda silahı, sırt çantası, haritası vs. ile birlikte bir 'askeri birlik' olarak yerleştirilmesi ve bu anlamda 'harekete geçmeye hazır' bulunması açısından bakıldı."[2*] Aynı yerde kırdaki hazırlıklar şöyle anlatılmaktadır: "İlk adımlar açısından hareket ve gelişme alanı olarak seçilen bölge, başta, önemli bir devrimci kitle potansiyeline sahip olması, diğer bölgelerle kıyaslandığında küçümsenmeyecek düzeyde yerel militan kadroların varlığı, askeri koşullar bakımından nispeten elverişli de sayılabilecek konumu vb. gibi özellikleriyle seçimi doğru yapılmış bir bölgedir.
Hazırlık çalışmaları bu son derece uygun şartlar üstünde, fakat yine son derece sınırlı -her yanıyla sınırlı- bir kadro ile ve çok sınırlı hedefler üstünde yürütüldü. Bu hedefler, kısa vadede, gerilla kolunun teknik ve diğer günlük ferdi ihtiyaçlarını (silah, teçhizat vs.) kapsıyordu. Köylülerle kurulacak örgütsel veya politik ilişkiler, yerel devrimci kadrolarla oluşturulması gereken bağlar (hareketimize çok açık eğilim duymakta olanlar da dahil) bu hedeflere girmiyordu. Gerilla kolunun oluşturulması sorunu, bir 'askeri devriye'nin oluşturulması sorununa indirgenmişti. Şehirden 20 arkadaşın kıra geçirilmesi ve banka eylemlerinden elde edilen maddi olanaklarla, onların askeri donatımının tamamlanmasıyla herşey 'halledilmiş' oluyordu"[3*] İşte hazırlık aşamasındaki bu hatalar THKO'nun kır gerillasının pratikte karşılaştığı sorunları aşmasını da engellemiştir.
Herşeye rağmen THKO, kendi perspektifi doğrultusunda kır gerillasını oluşturma kararlılığını göstermiştir. Kentlerdeki kadroların kırsal bölgeye aktarılması, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın yakalanmalarıyla birlikte yöneticilik düzeyinde önemli bir engelle karşılaşmıştır. Daha sonraki günlerde gerilla birliği içinde başgösteren başıbozukluk, hepsinden önemlisi Sinan Cemgil'lerin grubunun pusuya düşürülmesinden sonra diğer grubun kendi kendini dağıtması bu kayıpların önemini ortaya koymuştur.
Denizlerin yakalanmasına rağmen kır gerilla birliği oluşturulmuştur. Birlik, "eylemler koymadan önce gerilla kolunun doğal şartlara uyumunu ve 'fiziki' dayanıklılığının artırılabilmesi için 'yürüyüş-konaklama, tekrar yürüyüş-tekrar konaklama' şeklinde durağan bir hareketliliğe"[4*] geçer.
Daha ilk günden itibaren kentlerden gelen kadroların koşullara uyumsuzluğu ortaya çıkmıştır. Ama en önemli sorun gerilla birliği içindeki bozulmadır. Karşılıklı küfürleşmeler, bencillikler, tembellikler, kaytarmalar, nöbet tutmayı savsaklamalar bu bozulmanın ifadeleri olarak görünür. Yiyeceklerin bile bireysellik konusu olması, bozulmanın en uç noktasına ulaştığını ortaya koyuyordu.
Tüm bu faaliyetler sırasında politik faaliyet sürekli ikinci planda kalmıştır. Rasgele ilişkiler gerillanın dış bağlantılarını sağlıyordu. "Bu ilişkiler sadece, zorunlu günlük gereksinmelerden ya da istihbarat elde edebilmek için 'dolaylı sorgu' temeli üstünde oluşuyor ve bunun dışında, politik nitelikte her türlü ilişkiden dikkatle kaçınılıyordu. (Basit bir örnekleme gerekirse; komandolar gerilla birliğini izliyorlarken bile, köylülerin ne olup olmadığımızla ilgili sorularını, her seferinde, ancak gerçek kimliğimizi gizleyerek cevaplandırıyorduk, o ki, köylülerin -biraz güç ama, hiç radyo dinlemediklerini varsaysak bile- bizi tanımıyor olmaları biraz su götürür.)"[5*] THKO gerillalarının bu "kendilerini soyutlamaları"na ilişkin bir "avcı" hikayesi M. Yalçıner'in günlüğünde şöyle geçmektedir: "6 Mayıs, Perşembe. Öğlene doğru aşağı dereye H. Ali'nin oraya balık tutmaya gittik. İnsan görünce boğazı keşfe karar verdik. Tam geçitte yemek yerken Çavuşkır'dan yedi avcı bastırdı. Konuştuk. Pek fena insanlar değillerdi. Az ekmek katık verdiler. Keşfe çıkan iki kişiyi, velhasıl hemen herkesi gördüler. Tahminimce ne olduğunu anlayamadılar. Geçitin ortasında nöbetçisiz yemek yememiz büyük eşeklik. Kanımca bu iş böyle yürümez. Ya doğruyu söyleyeceğiz ya da hiç görünmeyeceğimiz yerlerde olacağız. Yalan konuşurken ters şeyler söylemek gerekiyor bazan." Bu hareket tarzı "Geçmişin Eleştirisi"nde şöyle değerlendirilir: "Oysa gerilla kolunun güvenliği, onun 'gözden uzak' ve 'ulaşılması güç sarp alanlar'da yaşamasıyla sağlanamaz. Coğrafi bakımdan çok çetin şartlara dayanmak, gerilla için çok önemli bir avantaj değildir. Hele bunu halkın yaşamadığı alanlarla özdeşleştirmek, -olsa olsa- bu tali avantajı karşı avantaja dönüştürmek olur. Kaldı ki o, salt bu avantajından dolayı (bu avantajı birinci plana almakla) değil, kendini geliştirmek ve aşmak, düşmanın baskı gücü karşısında kendisini askeri planda koruyabilmesi bile mümkün olmaz. Gerilla, baştan itibaren, giderek artan ölçüde, sınıf ve kitle temeline dayanarak; bu temeli, doğal olarak öz yapısında bulunan avantajlarla seyyar silahlı güç olma; silahlı savaşı yürütme ve savunmayı son derece 'esnek' ve şaşırtıcı taktiklerle ve nispeten (baskı güçleri için) 'çetin alanlarda' yapma avantajlarla sürekli olarak birleştirerek ve mutlaka da 'politik öncü' durumuna yükselmeyi hedefleyerek -bu hedefe vararak- bu görevi; kendini geliştirme ve aşma (dolayısıyla da korunma) görevini başarabilir.
'Sarp ve çetin alanları' ve de 'soyutlanma'yı birinci plana almak özünde gerillayı sıradan bir 'baskın grubu', bir 'devriye kolu'na indirgemek olur. Halbuki o, baştan beri tekrarladığımız gibi bir askeri güç olmaktan çok, bir 'politik güç'tür. Tayin edici yanı 'politik' yanıdır. Onu 'stratejik kuvvet', hareketini de 'stratejik hareket' haline getiren bu niteliğidir."[6*] THKO'nun Nurhak gerilla faaliyeti, 1971 Mayıs sonlarında Kürecik Amerikan radar üssünü basmaya karar vermeleriyle eylemliliğe geçiş durumuna gelmiştir. Bu eylem kararı, gerilla kolunun dağlarda varolmasına rağmen, ülkedeki gelişmeler karşısında "hiçbir şey yapamamış olma" psikolojisine girmesiyle birlikte ortaya çıkmıştır. Bu durumu ve sonuçlarını "Geçmişin Eleştirisi"nden okuyalım: "Kolu coğrafi olarak dahi bilinmeyen, tanınmayan bir bölgede, yeterli istihbarata dayanmayan -serinkanlılıkla değerlendirilince- tümüyle yanlış ve hatalı olarak hesaplanan eylemler planlamaya yönelten, başta bu psikolojik etki oldu. İçlerinde yönetici arkadaşların da bulunduğu bir grup, birbirinden oldukça uzak -300 km. kadar- ve oldukça önemli iki hedefe bir kaç günlük bir süre içinde eylem koymakla, geriye kalan arkadaşların tümü de eylemlerin yol açacağı yeni güçlüklerin daha kolay karşılanabilmesi için, alışkanlık olduğu üzere 'daha güvenlikli bir başka bölgeye' çekilmekle görevlendirildiler.
Eylem koymayı üstlenen arkadaşların en ufak bir ilişkiye sahip olmadıkları ve hiç tanımadıkları bir alanda pusuya düşürülmeleri, birinci darbe (kıra geçişte merkez kadronun kaybedildiği darbe) ile aynı nitelikli (taktik planda düşman gücünün alabildiğince küçümsenmesi olgusundan ve özünde, 'eylem'i salt bir askeri sorun olarak değerlendirmekten kaynaklanan) ve aynı şekilde yönelen ikinci bir darbe olarak, kırdaki pratiğimizi noktalayan ikinci bir yara oldu."[7*] 30 Mayıs 1971 günü Nurhak'ın İnekli Köyü yakınlarında pusuya düşürülen THKO gerillalarından Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga çatışmada öldürülmüş ve kalanlar yakalanmıştır. Ve böylece ülkemiz tarihinin ilk devrimci kır gerilla deneyimi noktalanmıştır.
1972 sonlarında İ. Kaypakkaya ve arkadaşlarının Tunceli bölgesinde gerilla örgütleme girişimleri, ayrı bir perspektiften -Çin örneğinden- hareket etmekle birlikte, hemen hemen benzer eksiklikler ve hatalarla, gelişmeden sona ermiştir.
THKP-C'nin 1972 başlarında kır gerillasını oluşturmaya yönelik hareketi ise, Denizlerin idamlarını engellemeye yönelik eylem sonrasına ertelenmiştir. Ama Ünye radar üssünde görevli iki İngiliz ile bir Kanadalının tutsak edilmesi eylemi, aynı zamanda THKP-C'nin kır gerilla savaşının hazırlığı ve başlatılması yönündeki anlayışına uygun olmuştur. Şehir gerilla savaşından kır gerilla savaşına geçişin özgün bir biçimini planlayan THKP-C, Kızıldere'de önder kadrolarının imha edilmesiyle bunu pratiğe geçirememiştir.
Bu deneyimler, özel olarak da THKO'nun Nurhak deneyimi, düşman tarafından kuşatılmış bir bölgede stratejik bir güç olarak gerilla birliğinin oluşturulması ve harekete geçirilmesi konusunda, taktik, stratejik ve pratik bir dizi dersle doludur. Bu derslerin en önemlisi, kır gerilla savaşının açık bir savaş olması ve kır gerillasının stratejik bir güç olarak var edilmesidir.
Kır gerilla savaşının ve kır gerillasının, uzun bir savaş sürecinin temel taşı olduğu bir yana bırakılarak, salt örgütsel ya da propagandatif amaçlarla ele alınması, bu deneyimlerin ve bu savaşın dışında değerlendirilmek zorundadır.
Yaşananlar bir kez daha THKO'nun Nurhak deneyiminin önemini göstermektedir. Ve Türkiye'de kır gerilla savaşı bu deneyimleri doğru değerlendirerek gelişecektir. Bu yolda şehit düşen tüm devrimcilerin deneyimlerinin zaferdeki katkıları hiç unutulmayacaktır.