Nihayet
İşbirlikçi Burjuva
Sakıp Sabancı da Konuştu!
Sabancı: Talih kuşunu kaçırdık
Sabancı, ABD ekonomik yardım paketini kastederek "Talih kuşu omzumuza kondu, kış kış kış diyerek kuşu uçurttuk. Çok üzgünüm" dedi
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sakıp Sabancı, "Talih kuşu omuzumuza kondu, biz burada bağırdık haykırdık, kış kış kış, kuşu uçurttuk" dedi. Sabancı, Brisa Genel Kurulu'nun ardından yaptığı açıklamada, istense de istenmese de savaşın başladığına işaret etti. "Savaşa karşıyız diyen ve bunu tekeline alanlar var. Sanki birileri savaşı istiyormuş gibi, bu çok yanlış" diyen Sabancı, herkesin savaşa karşı olduğunu vurguladı. Sakıp Sabancı, şöyle devam etti: "Olayların gelişi, işin icaplarıydı. Türkiye'nin menfaati, 65 milyonun menfaati nerede? Akıllı stratejiler üretmemiz gerekirdi, yapamadık. Ekonomik problem zaten vardı. Ekonomik problem giderek tırmanıyordu. Talih kuşu omuzumuza kondu, biz burada bağırdık haykırdık, kış kış kış, kuşu uçurttuk. Bu kuş uçtu. Uzun zaman, ne uçtu, neyi kaybettik bunu hep beraber göreceğiz. Üzüntüm var." Sabancı, daha önce de benzer işlerin olduğunu belirterek, "Mesela hep beraber haykırıyorduk: 'Köprüye karşıyız'. Ne oldu, 'köprüye karşıyız' dedik de? Birincisi oldu, ikincisi oldu, üçüncüyü yapma durumuna gelindi" dedi.
Onu en son, geçen yılın Mayıs ayında B. Ecevit'e yönelik Doğan Holding'in medyalarıyla başlatılan kişisel saldırılar sırasında konuşurken gördük. Yaptığı son konuşma, İsviçre'ye giderken karısının Bülent Ecevit'in "ihtiyarladığını ve istifa etmesi gerektiğini" söylediğinde yapmıştı. Sonraki aylarda DSP parçalandı, "rüya timi" oluşturuldu ve erken seçime gidildi. Ancak oligarşinin "şovmeni" Sakıp Sabancı'nın "engin bilgisinden" ve "öngörüsünden" Türkiye halkı mahrum kaldı.
Bulduğu her fırsatta ve her yerde, her konuda konuşmayı bir marifet sanan, bu tutumuyla "siyaseti" yönlendirdiğini düşünen Sakıp Sabancı bu dönemde ortalıkta görünmemiştir.
Aylar geçmiş, seçimlerde AKP büyük bir "zafer" kazanmış, Amerikan emperyalizminin Irak saldırısının hazırlıkları hızlanmış, emperyalist ülkeler arasındaki çelişkiler alabildiğine görünür hale gelmiş olmasına rağmen Sakıp Sabancı yine ortalıkta görünmemiştir.
Ve nihayet, tarihler 22 Mart 2003'ü gösterdiğinde, yani Amerikan emperyalizminin Irak saldırısının başlamasından ve büyük "ilerlemeler" sağladığını, savaşın kısa sürede biteceğini "medya"yla dünyaya ilan ettiği gün Sakıp Sabancı ortaya çıktı.
Her zaman olduğu gibi, Sakıp Sabancı, "siyaset" yapmış ve kamuoyuna son gelişmeler karşısında "engin düşüncelerini" açıklamıştır. "Talih kuşu omuzumuza kondu, biz burada bağırdık haykırdık, kış kış kış, kuşu uçurttuk" diyerek, dünyada gelişen olayları ne denli "derinlemesine" algıladığını ve "değerlendirdiğini" ortaya koymuştur. Ve Sakıp Sabancı, "talih kuşu"nun "kaçırılmasından" ne denli "üzüntü" duyduğunu da açıkça ifade etmiştir.
Herkesin bildiği gibi, Sakıp Sabancı'nın "talih kuşu", Amerikan emperyalizminin Irak saldırısına Türkiye devletinin "aktif" katılımı koşuluyla vermeyi düşündüğü 6 milyar dolar ve Orta-Doğu'nun yağmalanmasından alınacak kırıntılardır.
Sakıp Sabancı, emperyalizmin işbirlikçisi olarak palazlanmış ve büyümüş bir tekelci burjuva olarak, işbirlikçiliğin ne olduğunu ve kendisine neler getirdiğini çok iyi bilmektedir. Tüm servetini emperyalizmin işbirlikçisi olmasına borçludur. O Amerika ki, kendisine servet, güç, "şovmenlik" bağışlamıştır. Gün olmuş, kendi servetini, gücünü elinden alacak olan devrimci mücadeleye karşı, Amerikan emperyalizmi, onu ve diğer işbirlikçilerini korumak için askeri darbeler düzenlemiştir. Ama bugün, Amerikan emperyalizminin yaptığı tüm bu "iyiliklere" karşın, Irak'a yönelik saldırıda "dostluğa, stratejik ortaklığa ve işbirlikçiliğe" uygun kararlar alınamamış olmasından "üzüntü" duymaktadır.
Sakıp Sabancı "üzüntülüdür", Türkiye insanı, 1950'lerde Kore'de olduğu gibi, Amerikan askerlerinin "korucusu" ve "canlı kalkanı" olarak, şimdilik de olsa, kullanılamamıştır. İşbirlikçi olarak, köpeklerin sahibine duydukları sadakate uygun davranılmadığından dolayı "üzüntülüdür".
Ancak Sakıp Sabancı'nın "üzüntüsü"nün nedenleri çok daha öteye gitmektedir. Onun "üzüntüsü", elindekileri kaybetme korkusudur. "Medyatik" dilde ifade edersek, Sakıp Sabancı, Türkiye'nin Amerikan emperyalizmi için "jeo-politik" ve "jeo-stratejik" öneminin kaybolmasından korkmaktadır. Diğer bir ifadeyle, Türkiye oligarşisinin Amerikan emperyalizminin Orta-Doğu'daki en önemli müttefiki ve işbirlikçisi olmasının ortadan kalkmasından korkmaktadır.
"Soğuk savaş" döneminin ilişki ve çelişkileri içinde yeni-sömürgecilik yöntemleriyle geliştirilen kapitalizmin ürünü olan Sakıp Sabancılar, ellerinde bulundurdukları emperyalist tekellerin Orta-Doğu'daki tek işbirlikçisi olma "kuşu"nu kaçırmak üzeredirler.
Eğer Amerikan emperyalizminin (ve tabi küçük "ortak" İngiltere'nin) Orta-Doğu'yu yeniden "dizayn" etme planları başarıya ulaşırsa, bu bölgede yeni işbirlikçiler ortaya çıkacaktır. Fırat-Dicle bölgesini eline geçirecek Amerikan emperyalizminin, Çukurova'nın "pamuk ağası" Sakıp Sabancı'ya eskisi kadar ihtiyaç duymayacağı açıktır. Aynı şekilde, Amerikan ve İngiliz tekellerinin işbirlikçisi olarak sahip olduğu fabrikaların çok daha fazlasının, işgal edilen Irak'ta ve diğer Arap ülkelerinde kurulacağını çok iyi bilmektedir. Kısacası, Sakıp Sabancı, Orta-Doğu'nun yeni işbirlikçi burjuvalarının rekabetiyle yüzyüzedir. Bu nedenle, elinde olduğunu düşündüğü tek kozunun, yani Türkiye'nin askeri gücünün Amerikan emperyalizmin emrine verilmesinden yanadır. Ve zannetmektedir ki, Amerikan emperyalizminin emrine verilecek bu askeri güç karşılığında Orta-Doğu'daki olası rakiplerine karşı üstünlük sağlayacaktır. Unuttuğu ise, yeni işbirlikçilerin de kendi ülkelerinde askeri güce sahip olacağıdır.
Sakıp Sabancı "üzüntülüdür", "talih kuşu"nun "kış kış" diyerek kaçırtılmasından "üzüntülüdür", "ekonomik problem giderek tırmanmaktadır". Fabrikaları eskisi gibi üretmemekte, mallar satılmamaktadır. Emperyalist ülkelerin tüketim malları karşısında iç pazarı bile denetleyebilmesi olanaksız hale gelmiştir. Böyle bir ortamda asker karşılığında alınacak dolarlarla ayakta kalmayı hesaplamaktadır. Ama bunun da düzenin iflas etmesi anlamına geldiği açıktır.
O, dünyada meydana gelen gelişmeleri anlayamayacak kadar aptal, işbirlikçiliğin "iş"e yaradığı sürece varolduğunu bilecek kadar sahibine sadıktır. Etrafına topladığı eski "solcu danışmanlarla" ülke politikasına "yön verdiğini" düşünen "şovmen" olarak, bugün işbirlikçiliğinin sonuna geldiğini hissetmektedir. Tüm sahibine büyük sadakatle bağlı yaratıklar gibi, hisleriyle hareket etmektedir. Burnu iyi koku almaktadır. Eski tür işbirlikçi sanayi burjuvalığı ile varolamayacağını hissetmektedir. Petrolle finanse edilecek olan yeni işbirlikçi Irak burjuvaları karşısında Çukurova'yı, GAP'ı ve giderek Türkiye iç pazarını kaybetme tehlikesi ile yüzyüzedir. "Müslüman kardeşler" edebiyatı ile Erbakan ya da Tayyip Erdoğan aracılığıyla girmeyi düşlediği Arap pazarı doğrudan Amerikan emperyalizminin denetimine geçmek üzeredir. Böylece elinin altında olduğunu düşündüğü bütün kozlar işe yaramaz hale gelmiştir. Geriye kalan ise paralı askerliktir.
Bugün Sakıp Sabancı diyor ki, Orta-Doğu'da Amerikan emperyalizminin paralı askeri olmaktan başka işbirliği yapabilecek birşeyimiz kalmamıştır, bugüne kadar mal ticaretiyle kazandıklarımızı, ancak kan ticaretiyle koruyabiliriz. Irak savaşını, yeni savaşlar izleyecektir, tıpkı Boğaz Köprüsü gibi, ikincisi, üçüncüsü olacaktır. Bu fırsatları, "savaşa hayır" diyerek kaçırmayalım!
Gazetelerde "savaşa giriyoruz, Amerika 30 milyar dolar veriyor" manşetlerinin atıldığı günlerde "yükselen borsa"ya bakarak "kan ticareti"nden servet yapmayı ve servetlerini korumayı hesaplayanlar, birkaç Amerikan askerinin ölmesi karşısında borsanın hızla düşüşünden bile ders almayacak kadar kendinden geçmişlerdir.
Bugün Sakıp Sabancı'nın işbirlikçiliğinin ve onun verdiği kırıntılarla varlıklarını sürdürenlerin düzeninin sonuna gelinmiştir. Bu son, bizzat kendi efendileri tarafından hazırlanmaktadır. Bu nedenle, efendilerinin her dediğini yapan uslu köpekler gibi davranmaktan yarar ummaktadırlar. Ama ne yazık ki, Amerikan emperyalizmi yeni-sömürgecilik yöntemlerinde meydana gelen bunalımı, geri-bıraktırılmış ülkeleri doğrudan yöneterek aşmaya yönelmiştir. Tüm işbirlikçiler gibi, Sakıp Sabancı da, "öküz ölünce" ortaklığın biteceğini bilmek durumundadır. Sakıp Sabancı gibi işbirlikçilerin, kanla kazanacakları yeni olanakları ise, kanla kaybedecekleri kesindir. Bu gerçeği, Sakıp Sabancı'nın "şovmenliği" bile değiştiremez.