1 MAYIS İşçi Sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü                       Kurtuluş Cephesi
1 Mayıs - 1977/Taksim


        *** Kurtuluş Cephesi'nin 1 Mayıs bildirileri:

        *** 1 Mayıs 2011    |     pdf dosyası
        *** 1 Mayıs 2010    |     pdf dosyası
        *** 1 Mayıs 2009    |     pdf dosyası
        *** 1 Mayıs 2008    |     pdf dosyası
        *** 1 Mayıs 2007    |     pdf dosyası
        *** 1 Mayıs 2006
        *** 1 Mayıs 2005
        *** 1 Mayıs 2004
        *** 1 Mayıs 2003
        *** 1 Mayıs 2002
        *** 1 Mayıs 2001
        *** 1 Mayıs 2000
        *** 1 Mayıs 1999
        *** 1 Mayıs 1998

    *** DEVRİMCİ GENÇLİK'in 1 Mayıs bildirileri:
        *** 1 Mayıs 2011    |     pdf dosyası
        *** 1 Mayıs 2010    |     pdf dosyası
        *** 1 Mayıs 2008    |     pdf dosyası
        *** 1 Mayıs 2007    |     pdf dosyası


        *** Kitle Gösterilerinde Görsellik ya da “Medyatik Olmak”
        *** 1 Mayıs ve Legalizmin Göstericiliği
        *** "1 Mayıs'ta Neredeydiniz?"
        *** Haydi, 1 Mayıs’da Meydanlara, Ama Öncelik Konfederasyonlara!
        *** 1 Mayıs'ın Ardından
        ***
Cumhuriyet Mitingleri, Sanal Muhtıra, Cumhurbaşkanlığı ve Erken Seçim Gölgesinde
1 Mayıs

        *** İcazet ve Siyaset - Taksim'de 1 Mayıs
        *** 1 Mayıs Sonrası İcazet Arayışından Artakalanlar
        *** İcazetli Siyasetin 1 Mayıs Tatili
        *** İcazetin Gölgesinde Taksim "Zaferi"!



 


TEK RENKTEN ÇOK RENGE
MÜCADELEDEN ŞENLİĞE
1 MAYIS


[pdf dosyası]


      Her an her şeyin olabildiği bir ülkede yaşıyoruz.
      İktidar süresinin bitmesine iki ay kalan bir hükümete altı ay süreli Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi veren bir parlamentoya sahip bir ülkede yaşıyoruz.
      Yasaların bir var, bir yok kabul edildiği, Kanun Hükmünde Kararname ile ülkenin yönetildiği bir ülkede yaşıyoruz.
      Yasal hak arayanların “darbe ortamı yaratmak”la suçlandığı bir ülkede yaşıyoruz.
      Haksızlığı ve yolsuzluğu protesto edenlerin “provokatör” ilan edildiği, karşılarına “5-10 bin yandaş” çıkartmakla tehdit edildiği bir ülkede yaşıyoruz.
      Bu ülkede, ülkemizde, “ılımlı İslam” adı altında “İslam devleti”nin yasal temelleri oluşturulurken, mevcut yasallık her türlü meşruiyetini hızla tüketmektedir.
      Kendine özgü bilgisayar yazılımlarıyla üniversite seçme sınavlarına “şifre” karıştırılırken, aynı yazılımlarla “demokratik seçim” yapılmaktadır.
      Ekonomiden nüfusa kadar her türlü somut verilerin istatistik oyunlarıyla eğilip büküldüğü ülkemizde, gerçek seçmen sayısının ne kadar olduğu bile bilinememektedir. Ama yine de “demokratik katılım” aracı olarak “demokratik” seçimlerin “adalet” içinde yapıldığından söz edilebilmektedir.
      Ülkenin iç ve dış politikası “sıcak para” tarafından esir alınırken, mevcut iktidar kendi iktidarını sürdürebilmek için “dünyanın egemenleri”nin, yani emperyalist ülkelerin bir dediğini iki etmemektedir.
      Hemen her gün kadın cinayetlerinin işlendiği, insanların intihar ettiği bir ülkede yaşıyoruz.
      Kısacası, ülkemiz ağır bir toplumsal ve siyasal kriz içersindedir. “Sıcak para”ya ve uluslararası mali sermayeye teslim edilmiş ülke ekonomisi her an derin bir krize süreklenme riski altındadır.
      Geniş halk kitleleri, ülkenin geleceğini biçimlendireceğine inandıkları 12 Haziran seçimlerine doğru giderken, sol ya da kendisine sosyalist diyenler, meşruiyetini yitirmiş bir düzenin ve iktidarın mevcut yasallığını hızla yitirdiği bir ortamda, bir-iki “bağımsız sosyalist aday”ın seçilmesini bir “demokrasi zaferi” olarak görecek kadar körleşmişlerdir. Üstelik bütün bunlar, 2007 seçimlerinde “ufuk!” açan “bağımsız sosyalist vekiller”in utanç verici durumları ayan beyan ortadayken söylenebilmektedir.
      Milletvekili adayı olabilmek için tarihi çarpıtmaktan bile kaçınmayanlar, milletvekili seçilebilmek için meşruiyetini ve yasallığını yitirmiş düzeni “meşrulaştırmak”tan da kaçınmamaktadırlar.
      İşte bu ortamda ve bu koşullarda 12 Haziran seçimlerine doğru gidilirken, İŞÇİ SINIFININ birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs da kendi payına düşeni almaktadır.
      1 Mayıs, yasal “bayram” ilan edildi.
      1 Mayıs, her türlü icazet arayışlarının ve siyaset manevralarının aracı olarak kullanıldı.
      1 Mayıs, her cinsten ve her “renkten” insan “kütlesi”nin meydanlara çıktığı, halay çektiği, eğlendiği şenlik havasına sokuldu.
      1 Mayıs, İŞÇİ SINIFININ birlik, dayanışma ve MÜCADELE günü olmaktan çıkartılarak evcilleştirildi.
      1 Mayıs, seçim ortamlarında seçim yatırımlarının aracı haline getirildi.
      Şimdi de, sıradan bir “bahar bayramı şenliği” görünümünde rutinleştirilmeye çalışılmak-tadır.
      İşçi sınıfının kendisi-için sınıf olma mücadelesinde önemli bir aşamayı ifade eden 1 Mayıs, her cinsten ve her “renk”ten kesimlerin kendi özel ve özgün sorunlarını öne çıkardıkları “serbest meydan”a dönüştürülmektedir.
      1 Mayıs, geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da, işçi sınıfının birliğinin, dayanışmasının ve mücadelesinin en ufak izinin bile görülmediği rutin bir “protesto” gününe dönüştürülmek-tedir.
      Gerçeklikte ve tarihsel olarak her cinsten ve her “renk”ten kesimlerin kendi özel ve özgün sorunlarının sözcüsü, savunucusu ve çözücüsü tek devrimci sınıf olan işçi sınıfı kendi birlik, dayanışma ve mücadele gününden dışlanmaktadır.
      Ulusların kendi kaderlerini belirleme hakkının, eşitliğin, özgürlüğün, kadın haklarının vb. en kararlı ve en tutarlı savunucusu olan işçi sınıfı, kendi mücadele gününü savunusunu yaptığı her kesimin seslerini duyurabilecekleri bir platform haline getirirken, kendi mücadele gününden dışlanması, dışlanmaya çalışılması tarihin garip bir ironisidir.
      Her şeye rağmen 1 Mayıs, kendi kızıllığını korumayı sürdürmüştür ve sürdürecektir. İşçi sınıfının kendisi-için sınıf olma yönünde ileriye doğru atacağı her adım, 1 Mayıs’ları daha da kızıllaştıracak ve tüm halk kitlelerini kendi çevresinde toplayacaktır.
      Yapılması gereken tek şey, işçi sınıfına ve onun sınıf ideolojisine bağlı kalmak ve bu ideolojiyi her şeyin üstünde tutmaktır.
     
      Yaşasın İşçi Sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü!
      Yaşasın İşçi Sınıfının Yüce İdeolojisi!