TAKSİM'DE 1 MAYIS [.pdf dosyası] 1 Mayıs 1977, Türkiye tarihinde bir ilkti. İlk olduğu kadar da bir dönüm noktasıydı. Ülkenin her yanından insanlar İstanbul’a geldi. Yüzbinler İstanbul’a ve İstanbul’un Taksim Meydanı’na akın etti. Taksim ilk kez böylesine bir kitleyi, böylesine bir coşkuyu gördü. 77’nin 1 Mayıs’ı düzenin değişmesini isteyen herkesin gücünü, sesini, istemini dile getirmek için bir araya getirdi. Ve o gün katliam yapıldı. 77’nin 1 Mayıs’ı, katliamıyla olduğu kadar, kitleselliğiyle de tarihe geçti. O günden sonra her 1 Mayıs, 77’nin 1 Mayıs’ındaki kitlesellikle, coşkuyla, sesle ve istemlerle karşılaştırıldı, kıyaslandı. Ve her zaman bir saldırı, bir katliam beklentisiyle. 77’nin 1 Mayıs’ından sonra Taksim Meydanı 1 Mayıslara, işçi sınıfına kapatıldı. Yıllar boyunca 1 Mayıslarda Taksim Meydanı’na gitmek isteyenler polis zoruyla engellenildi. 2007’nin 1 Mayısında da bir ilk gerçekleşecekti. DİSK ve KESK 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlayacaklarını ilan ettiler. Sol ve solumsu tüm örgütler aynı sözü verdiler. Taksim bir kez daha “fethedilecek”ti! 77’den beri süren Taksim “yasağı” varken, “yetkililer” Taksim’de 1 Mayıs’a “izin vermeyeceklerini” açıklarken, söz verilmişti, Taksim “fethedilecek”ti! Sanki bir yerlerden bir “söz” alınmışçasına “Haydi Taksim’e çağrıları yapılmaya başlandı. Taksim’in “fethi”nden ne kadar çok söz edilirse, ortalık o kadar sessizleşti. Bir çatışma, devletin “resmi kolluk güçleri”nin müdahalesi ve saldırısı beklentisi herkese yayılırken, çağrı sahipleri hiçbir şey olmayacakmışçasına çağrılarını yinelemeyi sürdürdüler. Onca yıldan sonra Taksim “yasağı” delinecekti, Taksim bir kez daha işçi sınıfıyla, 1 Mayıs’la buluşacaktı, ama sessiz beklentiyi kimse dile getirmedi. Gün geldi, insanlar sessizce ve kendi başlarına Taksim’e doğru ilerlediler. Barikatlar, coplar, gaz bombaları karşıladı onları. 4-5 bin insan, bir ilki gerçekleştirmek için barikatları zorladılar, coplara ve bombalara karşı Taksim’e girmeye çalıştılar. Çatışmalar saatlerce sürdü. 4-5 bin insan, kendilerine gönderilen “sms”lere rağmen Taksim sokaklarında çatıştılar. Ve 1 Mayıs, Taksim meydanında 1-2 bin kişilik sendikacı topluluğunun “basın açıklamasıyla” sona erdirilirken, Taksim sokaklarında çatışan insanlar unutulup gitti. 2008’in 1 Mayıs’ının arifesinde, bir kez daha DİSK, KESK 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlayacaklarını ilan ettiler. Geçen yıldan farklı olarak AKP’nin yönetimini ele geçirdiği Türk-İş de, Taksim’deki 1 Mayıs’a katılacağını ilan etti. Legalistinden oportünistine, neo-liberalinden “komünist”ine ve devrimci yapılara kadar tüm sol, konfederasyonların çağrısını desteklediklerini açıkladılar. Geçen yıldan farklı olarak bir “umut” ışığı yakılıyor. DİSK genel başkanı Süleyman Çelebi cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüşmüş, 1 Mayıs’ın “tatil” ilan edilmesinde hemfikir olduklarını ilan etmişlerdi. “Umut” burdaydı, bir yerlerden “yeşil” ışık yakılmıştı, icazet gelmişti. İcazet alındığı alenen söyleniyor artık. Kendi kendilerine “komünist” olduklarını söyleyen bir legalist sol partinin genel başkanı, “2008’de, AKP iktidarının geleneksel rasyonaliteden başka hesaplarla taviz verme olasılığı ortaya çıkmıştır” diye yazıyor. “Köşeye sıkışmış AKP”den “taviz” almaktan söz ediliyor. Üstelik bunun kanıtı olarak da, “AKP’li Türk-İş yönetiminin DİSK ve KESK’in yanında ve Taksim kararında yerini alması” gösteriliyor. Artık herkes biliyor ki, 2008’in 1 Mayıs’ı “köşeye sıkışmış” olan AKP’nin icazetiyle Taksim’de kutlanacak. Geriye kalan tek şey, “derin çeteler” ya da “provokatörler” ortaya çıkmadığı koşulda Taksim’e gitmektir. Dün dünde kaldı! 2007 1 Mayıs’ında Taksim’i “feth” etmekten söz edenler, Taksim’i “feth” etme çağrılarına uyan bir avuç insanı nasıl yüzüstü bıraktıklarını, bu insanların gelen “sms”lere rağmen Taksim çevresini terk etmeyerek çatışmaya girdiklerini unutmuş görünüyorlar. Taksim ve 1 Mayıs bir tarihtir. Hiç kimsenin icazeti olmaksızın, Türkiye solunun bir bütün olarak iradesini ortaya koyduğu 1977’nin yarattığı bir tarihtir. Hiç kimse bu tarihi yok kabul edemez ve 1 Mayıs’ı icazet damgasıyla damgalayamaz. Siyasi iktidarın himayesinde ve gölgesinde 1 Mayıs kutlandığını tarihin kayıtlarına geçiremez. Hiç kimse Çankaya’da kapalı kapılar arkasında yapılmış pazarlıklarla 1 Mayıs’ı AKP’nin “demokrat” görüntüsünün payandası haline getiremez. Bugün bütün oportünistler, legalistler, neo-liberal solcular, devrim kaçkınları mutlu ve umutludurlar. “Köşeye sıkışmış” AKP’nin icazetiyle Taksim’i feth edeceklerini düşünmektedirler. “Barış ve huzur” içinde gerçekleşecek bir 1 Mayıs’ta ne kadar çok “kütle”ye sahip olduklarını gösterecek fırsatı yakaladıkları için sevinçlidirler. Geçen yıl Taksim sokaklarında çatışanları durdurabilmek için çektikleri “sms”leri unutturabilecekleri için de sevinçlidirler. Ne yaparlarsa yapsınlar, ne kadar “kütle” toplarlarsa toplasınlar, yine de icazetli bir 1 Mayıs gösterisi yapılacağı gerçeğini değiştiremeyeceklerdir. “Kütle”nin kitle, işçi sınıfının devrimci kitlesi olduğunu ortaya koymadığı takdirde 2008’in 1 Mayıs’ı tarihe “icazetli 1 Mayıs” olarak geçecektir. Tıpkı 8 Mart uluslararası emekçi kadınlar gününün alelade bir “kadınlar günü”ne dönüştürülmesi gibi. Bırakın onlar, bu icazet damgasını 1 Mayıs’a vuranlar ve bundan yararlanma hesapları yapanlar, bizleri “koyun” gibi sayarak ne kadar büyük bir “kütle”ye sahip olduklarını göstermeye kalkışsınlar. 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’na gidecek olanların yapmaları gereken tek şey, “kütle” olmadıklarını, devrimci bir kitle olduklarını göstermektir. Bunun ilk adımı ise, 1 Mayıs’a icazet damgası vuranların saflarından uzaklaşmak, onların pankartlarının altında toplanmamaktır. Bu, legalistlere, oportünistlere, neo-liberal solculara, 1 Mayıs’ı icazet altına sokanlara karşı bir başkaldırı, bir isyan çağrısıdır. Sol yumruklarımızı gökyüzüne kaldırarak, işçi sınıfının “demokrat” maskesi arkasına gizlenmeye çalışan AKP’nin “kurşun askerleri” olmadığını ve olamayacağını göstermek için; 1 Mayıs’a icazet damgasının vurulmasını engellemek için ileri! Yaşasın 1 Mayıs! |