KURTULUŞ CEPHESİ - 1 Mayıs Bildirisi - 1999
1 Mayıs, işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak, 1886 tarihinde Amerikan işçilerinin Şikago kentinde sekiz saatlik işgünü için başlattıkları genel greve burjuvazinin saldırısıyla başlayan ve dört işçi liderinin idam edilmeleriyle sonuçlanan bir tarihe sahiptir. Marksizm-Leninizmin büyük ustalarından F. Engels'in deyişiyle, 1 Mayıs'ın tarihi, burjuvazinin, "henüz olgunlaşmamış olan bu emek ayaklanmalarını kaba kuvvet ve kaba bir sınıf adaleti ile bastırma çabası"nın tarihidir. Geçen yüzyıl içinde, burjuvazinin işçi sınıfına karşı saldırısı ve katliamları durmaksızın sürmüş ve dünyanın pekçok ülkesinde işçi sınıfı bu saldırı ve katliamlara karşı mücadele etmiştir. Bu mücadelede, işçi sınıfı, her zaman kendi sınıfının dayanışmasıyla, birliği ile yer almaya çalışmıştır.
İşte, 1 Mayıs, işçi sınıfının, burjuvaziye karşı, kapitalizme karşı mücadelesinin, birlik ve dayanışmasının bir simgesidir.
1 Mayıs, işçi sınıfının her simgesi gibi, çekiç-orak gibi, sıkılı bir yumruk gibi, kızıl yıldız gibi, her zaman burjuvazinin en şiddetli saldırısına maruz kalmıştır. 1 Mayıs günlerinde yaşanılan olaylar, burjuvazinin işçi sınıfının bu simgesine saldırarak, onun ana gücünü, sınıf gücünü sindirme çabalarının ürünüdür. Burjuvazi, siyasal zoru ile işçi sınıfını sindirme çabalarının yanında, onun sınıf bilincini bulanıklaştırmak, çarpıtmak amacıyla ideolojik saldırılarını da sürdürmüştür. İşçi sınıfı, her zaman ve her yerde, burjuvazinin bu ideolojik ve politik saldırılarına karşı durmak ve kendi mücadelesini sürdürmek durumundadır. Bunun için, işçi sınıfının siyasal olarak örgütlenmesinden ve Marksist-Leninist ideolojiyi savunmaktan başka bir silahı yoktur.
Burjuvazinin 1 Mayıs'ı saptırma çabaları, hemen her zaman işçi sınıfının kendi sınıf gücünün bilincine varmasını ve kullanmasını engellemeyi amaçlamıştır. Bu amaçla, 1 Mayıs'ların birer "festival" havasına sokarak yozlaştırmaktan, onun içeriğini boşaltarak bir "tatil günü" haline getirmeye kadar her yolu denemektedir. Bundan öte, 1 Mayıs'ı, her yıl aynı biçimde yinelenen bir gün haline getirerek, "alışılmış" bir gün gibi anlaşılmasını sağlamaya çalışmaktadır.
Burjuvazinin bu çabalarının en büyük destekçileri, kendilerini işçi sınıfının temsilcisi gibi sunan sosyal-demokratlar ve sol oportünistler olmaktadır. Onlar, gerek 1 Mayıs'ları "festival" havasına sokulmasında, gerek içeriğinin boşaltılmasında önemli işlevler yerine getirmektedirler. İşçi sınıfı, onların gerçek yüzlerini açığa çıkarmalı ve onları tecrit etmelidir.
Tüm bunlar, işçi sınıfının yüzyıldır karşı karşıya kaldığı sorunlardır. Bu sorunların üstesinden gelmek, işçi sınıfının birlik ve dayanışmasıyla olanaklıdır.
1990'ların dünyasında SSCB'nin dağıtılmışlığı koşullarında burjuvazi, özellikle de emperyalist burjuvazi bayram etmektedir. "Globalizm", "yeni dünya düzeni" propagandalarıyla, işçi sınıfına karşı elde ettikleri geçici zaferlerini kutsamaktadırlar. Her yerde, Marksizm-Leninizmin "öldüğünü" ilan ederek, işçi sınıfını en temel silahından yoksun bırakmaya çalışmaktadır. Ama bu propagandaların da sonu gelmiştir. Emperyalist-kapitalizmin ekonomik buhranının giderek derinleştiği bir döneme girilmektedir. Milyonlarca işçi işlerinden çıkartılmakta, işsizlerin sayısı hızla artmaktadır. Emperyalist sömürünün çarkları işlemekte, emperyalizme bağımlı uluslar ve ülkeler, Endonezya'da olduğu gibi, bir gecede yoksullaşabilmektedir. İşçi sınıfının onlarca yıllık mücadelesi ile kazandığı ekonomik ve sosyal haklar elinden alınmaya çalışılmaktadır. Bugün emperyalist metropollerde işçi sınıfının kazanılmış haklarının pekçoğu sınırlandırılmaktadır. Ve burjuvazi, tüm bunları yaklaşan ekonomik buhran koşullarını hesaba katarak yürütmektedir. Tüm bu süreçte, burjuvazi, özellikle emperyalist burjuvazi, geçmiş dönemlerle kıyaslanamayacak kadar rahat ve pervasızdır. Bu pervasızlığı, Irak'a yönelik askeri saldırılarda görüldüğü gibi, bugün de Yugoslavya'ya yönelik askeri saldırılarda bir kez daha ortaya çıkmıştır. Emperyalizm, kendi dışında ve kendisinin çıkarları dışında hiçbir şeye tahammül edememektedir. Onun bu rahatlığının ve pervasızlığının tek nedeni, işçi sınıfının kendi ideolojisinden, Marksizm-Leninizmden kopartıldığını düşünmesidir.
Böylesine bir ortamda emperyalizmin soldaki uzantıları olan oportünistler, Marksist-Leninist teoriyi gözden düşürmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Ülkemiz somutunda olduğu gibi, her türden legalist ve reformist sol örgüt, her türlü ilke ve kuralı bir yana bırakarak işçi sınıfının bilincini çarpıtmaya çalışmaktadır. Ve 1 Mayıs günü meydanlara çıkarak "işçi sınıfının temsilcisi" olduğunu göstermeye çalışarak, kitleleri aldatmaktadırlar. Onlar, dünyada ve ülkemizde, bir devrim sorunu olduğunu, devrimin kaçınılmaz olduğunu görmezlikten gelmektedirler. Onlar, işçi sınıfının gerçek ve kalıcı kurtuluşunun devrimde olduğunu gizlemeye ve devrim mücadelesini karalamaya çalışmaktadırlar. Bunu yaparken, etraflarına topladıkları kitlenin sayısını bir "güç gösterisi" gibi kullanmaktadırlar. Meydanlarda "binlerce" kişilik kitleye sahip olduklarını göstererek, kendilerinin ne denli güçlü ve etkili olduğu imajını yaratmaktadırlar. Böylece işçi sınıfı saflarındaki küçük-burjuva duygu ve eğilimlerini güçlendirmeye çalışmaktadırlar. İşçi sınıfını, küçük-burjuvazinin dünya görüşüne çekmek, onların tek amacı durumundadır. Bundan etkilenen kimi sol örgütler, bu oportünistleri teşhir ve tecrit etmek yerine, onların yöntemlerini kullanarak meydanlara çıkmaktadırlar. Ve bunu yaparak, işçi sınıfı saflarında yaygınlaştırılmaya çalışılan küçük-burjuva dünya görüşünü güçlendirmektedirler. Her 1 Mayıs'ta görülen, bu oportünist çabaların görüntüleridir. Artık bu ve benzeri yozlaştırma ve saptırma çabalarına son vermenin zamanı gelmiştir.
1 Mayıs, işçi sınıfının ideolojisine karşı her türden saptırmanın teşhir edildiği bir gün olmalıdır.
1 Mayıs, işçi sınıfının küçük-burjuva dünya görüşüne hapsedilmesine karşı bir mücadele günü olmalıdır. 1 Mayıs, işçi sınıfının, sınıfların ortadan kaldırıldığı, sömürünün, insanın insana kulluğunun yokedildiği, insanlığın kalıcı kurtuluşuna doğru ilerleyen tarihsel hareketinin bir günü olmalıdır. 1 Mayıs, birey olarak değil, sınıf olarak, işçi sınıfının sosyalizme doğru giden zafer yürüyüşünde, kızıl bayrakların dalgalandığı bir gün olacaktır.
Ve tüm bunlar, sadece ve sadece, işçi sınıfının politik eylemi ve örgütlenmesiyle; bu eylem ve örgütlenmedeki birlik ve dayanışmasıyla olanaklıdır. İşçi sınıfı saflarındaki sosyal-demokrat ve oportünist etkilerin ortadan kaldırılmasıyla bu politik örgütlenme ve eylem, zaferi sağlayacaktır. Ve ancak o zaman, 1 Mayıs, gerçek anlamda işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak burjuvazinin sonunu ilan edecektir.
YAŞASIN 1 MAYIS!
YAŞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALİZMİ!
KURTULUŞA KADAR SAVAŞ!