Sırtında
Tek Tüy Olmayanların
"Kartal" Diye Dolaştıkları Ülke:
Venezüella
Venezüella'nın 23 Ocak 1958'de Perez Jimenez askeri diktatörlüğünün devrilmesiyle başlayan yakın tarihi, silahlı devrimci mücadelenin ve "resmi" komünist partisinin revizyonizminin tarihi olmuştur.
Fabricio Ojeda'nın başkanlığında tüm muhalefet unsurlarının içinde yer aldığı "Yurtsever Konsey"in 1 Ocak 1958'de başlattığı kitle eylemleri, öğrenci boykotları, gösteri ve grevlerin ardından 23 Ocak günü gerçekleştirilen askeri darbe ile Perez Jimenez askeri diktatörlüğü yıkılmış, Venezüella Komünist Partisi (PCV) dahil tüm muhalefet partilerinin faaliyetleri serbest bırakılmıştır.
1958 sonunda yapılan devlet başkanlığı seçimlerini sağ Partido Accion Democratica (AD-Demokratik Eylem Partisi) adayı Romülo Betancourt %49 oyla kazanırken, 1970'lerde küçük bir parti haline gelecek olan "liberal sol parti" niteliğindeki URD ve PCV'nin desteklediği eski amiral Larrazabal %30 oy alırken, PCV'nin oyları %3,2 olmuştur.
Venezüella oligarşisinin geleneksel partisi olan AD'nin başkanlık seçimini kazanmasıyla birlikte kurulan yeni hükümette URD de yer aldı. Betancourt yönetimi toprak reformu, petrolün millileştirilmesi gibi "sol" bir programa sahip olmasına rağmen, ABD'nin çıkarlarının "sivil" savunucusu olarak hareket etmeye başladı.
ABD'nin Küba'ya yönelik ekonomik, askeri ve diplomatik ambargosuna katılan Betancourt yönetimi Nisan 1960'da Küba'yla diplomatik ilişkilerini kesti.
Bu gelişme karşısında AD ile birlikte koalisyon hükümetinde yer alan URD'nin sol kanadı Fabricio Ojeda'nın önderliğinde partiden ayrılarak MIR'i (Devrimci Sol Hareket) kurarak muhalefete geçti.
Henüz Kruşçev sonrasında oluşan modern revizyonizmin komünist partiler üzerinde egemenlik kurmadığı, ÇKP-SBKP ayrılığının bulunmadığı bu dönemde, MIR ve PCV, Betancourt hükümetine karşı yükselen kitle eylemlerinin başını çekiyordu. 1960 Kasım'ından itibaren yükselen kitle eylemleri, 1961 Ekim'inde Karakas Üniversitesinde başlayan eylemlerle silahlı sokak çatışmalarına dönüştü. Karakas Üniversitesinde başlayan eylemin ilk gününde 18 kişi askerler tarafından öldürüldü.
Ocak 1962'de kitle eylemleri askeri birliklerdeki isyanlarla birleşerek gelişti.
Bu gelişme karşında PCV, 1961 sonlarında silahlı örgütlenme hazırlığına girişmiş, Teodoro Petkoff ve Douglas Bravo ilk silahlı grupların örgütlenmesi için görevlendirilmişti. Aynı şekilde Fabricio Ojeda'nın içinde yer aldığı MIR de silahlı mücadele hazırlıklarını başlatmıştı.
İlk dönemde PCV'nin silahlı örgütlenmesi "şok grupları" temelinde oluşturulurken, askeri birliklerdeki isyanlar sonucunda isyancı askerlerin katılmalarıyla birlikte kırsal bölgede askeri güç oluşturmaya karar verildi.
Douglas Bravo ve Teodoro Petkof Falcon bölgesine geçerek, kırlarda ilk silahlı örgütlenme çalışmalarını başlattılar. Ancak bu silahlı örgütlenmeler yürütülürken PCV legal olarak faaliyet yürütüyor ve silahlı mücadeleye ilişkin herhangi bir planı ve kararı bulunmuyordu. Yapılan hazırlıklar "klasik" tarzda "kendini savunma" amacı taşıyan, Lenin'in Gerilla Savaşı yazısında belirttiği temelde, olası bir silahlı ayaklanmanın destek gücü olarak "ateş grupları" oluşturmaktan ibaretti. Bu süreçte PCV'nin fiili genel sekreteri Pompeyo Márquez'di.
1962 yılında askeri birliklerde birbiri ardına isyanlar baş gösterdi. 4 Mayıs 1962'de Carupano askeri üssünde 450 denizcinin başlattığı isyan dönüm noktasını oluşturdu.
Askeri isyanlar ve Karakas'taki kitle eylemleri karşısında Betancourt yönetimi 9 Mayıs 1962'de sıkıyönetim ilan etti, PCV ve MIR başta olmak üzere tüm muhalefet partilerinin faaliyetlerini yasakladı, gazete ve dergiler kapatıldı. Pek çok parti yöneticisi tutuklandı.
Bu gelişme karşısında özellikle MIR'in silahlı birlikleri (daha sonra "Taktik Savaş Birlikleri" -UTC adını alacak olan şehir gerilla grupları) eylemlerini yoğunlaştırdılar. Gelişen askeri isyanlar, şehir gerilla eylemleri ve partilerin kapatılması üzerine PCV Merkez Komitesi Aralık 1962'de silahlı mücadeleye başlama kararı aldı.
PCV Merkez Komitesi'nin silahlı mücadeleye başlama kararı, ülkede milli krizin varolduğu, dolayısıyla devrimci bir durumun ortaya çıktığı saptamasına dayandırılmıştı. Lenin'in klasik tanımına göre, milli kriz koşullarında devrimci bir durum ortaya çıktığında gündemin tek maddesi silahlı ayaklanma olmalıydı. PCV de bu klasik tanıma uygun olarak silahlı mücadeleye başlama kararı alırken, gerilla savaşı ile silahlı ayaklanma arasındaki farkı önemsememiş, gerilla savaşını silahlı ayaklanmanın hazırlayıcı bir unsuru olarak görüyordu. PCV yönetiminin inanışına göre, Venezüella'da gelişen şehir ve kır gerilla savaşı, silahlı ayaklanmanın koşullarını oluşturacaktı. Dolayısıyla PCV için, gerilla savaşı stratejik bir mücadelenin parçası değil, silahlı ayaklanmanın hazırlığına yönelik taktik bir mücadeleden ibaretti.
PCV'nin resmen silahlı mücadele kararı almasından sonra MIR ve PCV, 20 Şubat 1963'de silahlı güçlerin merkezi bir komutanlık altında birleştirilmesi kararı aldı ve FALN (Fuerzas Armadas de Liberación Nacional, Ulusal Kurtuluş Silahlı Kuvvetleri) kuruldu. Böylece şehir gerilla birlikleri UTC ile kır gerilla birlikleri merkezi komuta altına alınmış oldu. FALN'nın siyasi organı olarak da FLN (Ulusal Kurtuluş Cephesi) kuruldu. Her alanda ve her biçimde gerilla eylemleri yoğunlaştırıldı.
1 Aralık 1963'teki devlet başkanlığı seçimleri yaklaştıkça seçimlerin boykot edilmesi yönündeki silahlı eylemler öne geçmeye başladı. Tüm gerilla güçleri seçimlerin boykotuna yöneltilmiş ve seçim boykotu başlı başına stratejik bir güç gösterisine dönüştürülmüştü. Seçim boykotuna yönelik silahlı eylemler genel grev çağrısıyla birleştirildi.
Tüm boykot çağrılarına, silahlı eylemlere ve genel grev girişimine karşın, AD adayı Leoni geçerli oyların %33'ünü alarak devlet başkanı seçildi. 3.369.000 kayıtlı seçmenin 3.107.000'i oy kullanmıştı. Seçime katılım oranı %92 olurken, geçerli oyların oranı %87 olmuştu.
Bu seçim sonuçları Venezüella'da silahlı mücadele saflarında ayrışmanın başlangıcı oldu.
1964 yılına girildiğinde MIR ve PCV'nin neredeyse tüm merkez yöneticileri tutuklanmıştı. Seçim boykotunun başarısızlığa uğramasıyla birlikte ilk tartışma cezaevlerinde başladı.
Ocak 1964'de MIR genel sekreteri Domingo Alberto Rangel'in cezaevinden örgüte gönderdiği mektupta, artık silahlı mücadele için koşulların olmadığını, Venezüella köylülerinin emperyalizme yedeklendiğini, Venezüella'nın feodal bir ülke değil kapitalist bir ülke olduğunu ileri sürerek, kırlarda yürütülecek "uzatılmış savaş"la iktidarın ele geçirilmesinin olanaksız olduğunu söyleyerek silahlı mücadelenin sona erdirilmesi çağrısı yaptı.
Rangel'e göre, 1941'de %30 olan kent nüfusu artık %70'lere ulaşmıştı. Bu nedenle, mücadelenin merkezi kentler olmalıydı ve barışçıl yöntemlerle sürdürülmeliydi.
Rangel'in mektubuyla birlikte başlayan tartışmalar sonucunda MIR parçalandı ve dağıldı.
PCV'nin eski genel sekreteri Pompeyo Márquez ile fiili genel sekreter Jesus Faria, Rangel'in mektubuna ilişkin görüşlerini, MIR yöneticisi ve FLN başkanı Fabricio Ojeda'ya yazdıkları mektupta, "gerilla savaşı silahlı mücadelenin ayrı bir biçimidir, biz gerilla savaşına vurgu yaparken, onun şehirlerde yürütülecek kitle eylemleri ve propaganda çalışmalarıyla birlikteliğini savunuyoruz" diyerek gerilla savaşının sürdürülmesinden yana olduklarını bildirdiler. Ancak gerilla eylemleri gerek MIR içinde başlayan tartışmalar, gerekse seçim boykotunun başarısızlığa uğramasının getirdiği moral sorunlar nedeniyle büyük ölçüde duraksadı.
Bu açıklamayı takip eden günlerde Pompeyo Márquez ve Theodor Petkoff'un içinde yer aldığı PCV merkez komite üyelerinin büyük bölümü yakalandı ve tutuklandı.
Merkez yöneticilerin yakalanmasının ardından yayınlanan Mayıs 1964 tarihli PCV Merkez Komitesi bildirisinde silahlı mücadelenin sürdürülmesinin gerekliliği şöyle sıralanıyordu: "Silahlı mücadeleye başladığımız zamanki koşullar bugün özsel olarak değişikliğe uğramamıştır. Binlerce Venezüellalı hala yasadışı kabul edilmektedir, yurtseverlere yönelik baskılar devam etmektedir. Hala muhalif kitle örgütlerine ayrımcılık yapılmaktadır. Bu koşullarda savaşa ara vermek bir zayıflık işareti olacak, barışçıl mücadele yollarını tümüyle kapatacaktır.
Biz komünistler diyoruz ki:
Eğer koşulsuz genel af çıkartılırsa, temel hak ve özgürlükler yeniden oluşturulursa, yasaklanmış partilerin yasal faaliyet hakları geri verilirse, tutuklu ya da sürgündeki subayların tüm özlük haklarıyla yeniden görevlerine dönmelerine olanak sağlanıra, ancak o zaman politik mücadele barışçıl yollarla sürdürülebilir."[1*] Douglas Bravo PCV'nin bu açıklamasını daha sonraki yıllarda şöyle değerlendiriyordu: "Böylece devrimci hareket kendisini büyük bir kriz içinde buldu. Bu görüşleri destekleyen PCV ve MIR yöneticileri ülkedeki durumu bilmedikleri gibi, askeri birliklerin başında da değillerdi. Büyük çoğunluğu cezaevlerinde bulunuyordu. Venezüella halkının politik sorunlarından çok, kendi kişisel sorunlarının ağırlığı altında böyle düşünüyorlardı. Ve diyebiliriz ki, hükümetin askeri güçleriyle yenilgiye uğratamadığı gerilla hareketini, parti yöneticileri bu silahlı mücadeleden vazgeçme politikalarıyla yenilgiye uğratmak üzereydiler."[2*] 1963 seçim boykotunun yenilgiye uğramasıyla başlayan silahlı mücadeleden vazgeçme tartışmaları ve düşünceleri yaygınlaştıkça, gerilla eylemlerindeki duraklama da sürüp gitti.
1964 yılı bir yandan MIR ve PCV içinde silahlı mücadeleyi terk etme tartışma ve ayrışmalarıyla, diğer yandan Avrupa merkezli (özel olarak İtalyan Komünist Partisi) "Politik Tutukluların Affı İçin Ulusal Komite" etrafında yürütülen af çalışmalarına yönelik legal faaliyetle geçirildi.
Aralık 1964'de Leoni hükümetinin "rehabilite olmuş komünistlerin siyasi faaliyette bulunabilecekleri"ne ilişkin yeni politikasıyla birlikte, silahlı mücadelenin terk edilmesi yönündeki görüşler daha da yaygınlaşmaya başladı.
Nisan 1965'de PCV Merkez Komitesi'nin 7. Plenum'unda legal çalışma hazırlıklarına başlanılması yönünde kararlar aldı.
ÇKP-SBKP ayrışmasının keskinleştiği, SBKP revizyonizminin "kardeş komünist partiler" üzerinde egemenliğini sağlamlaştırdığı bu yıllarda, PCV'nin legalleşme hazırlıkları şöyle gerekçelendirilmişti: "1. Bugün devrimci savaşın sürdürülmesine ilişkin militarist düşünceler bulunmaktadır. "Politika silahla belirlenir" saçma görüşü politik düşünce üzerindeki militarist egemenliğin ifadesidir. Onlar silahlı mücadelenin sürdürülmesinde sekter bir konumda bulunmaktadırlar. Devrimci mücadeleyi öncünün yürüttüğü sekter bir mücadele olarak görüyorlar. Mücadeleyi halk savaşına dönüştürmek istiyorsak, bu sekterlik alt edilmelidir.
2. Silahlı mücadele merkezi bir komutaya sahip olamamıştır.
3. FALN içinde koordinasyon eksikliği vardır.
4. Silahlı mücadelenin yürütülmesinde karşılaşılan güçlükler silahlı birimlerin başındaki yetersiz kadrolardan kaynaklanmaktadır.
5. Silah ve iletişim sorunları çözümlenmemiştir.
7. Komutanların ve savaşçıların ideolojik ve politik bilinçleri zayıftır.
9. Parti içi eğitim ve genç kadroların eğitimi hala çok yavaş ilerlemektedir."[3*] Böylece PCV yönetimi silahlı mücadelenin "eksiklikleri"nden söz ederek, FALN ve parti içinde daha sıkı denetim kurmanın koşullarını hazırlarken, yürütülen silahlı mücadeleyi "sekter öncü savaşı"na indirgeyerek, "halk savaşına" dönüştürmek isteyen kendileriymiş gibi görünmeye çalışmıştır.
Douglas Bravo, Ekim 1965'te PCV Merkez Komitesi'ne yazdığı mektupta partinin silahlı mücadeleyi terk etmeye yönelik girişimlerini sert biçimde eleştirirken şunları söylüyordu: "Devrimimizin diyalektik bir incelemesini yaptıktan sonra, tam bir netlikte, tutacağımız stratejik yolu belirlemeliyiz.
PCV'nin Falcon dağındaki bölge komitesince, Ekim 1964'te dağda hazırlanmış metinde, stratejik bir çözümün esası 'birleşik isyan' olarak tanımlanan hareket biçimiyle tanımlanmaya çalışılmıştır.
'Birleşik isyan' ya da bazılarının tercih ettikleri deyimle 'birleşik savaş' stratejik bir hattır...
Kitleler silahlı mücadele saflarına katıldıkları zaman, devrim yeni bir karakter kazanır; muhtevasıyla olduğu gibi, biçimiyle de öncü savaştan halk savaşı aşamasına geçilir.
Kitleleri silahlı mücadeleye katmak, onların hak istemlerine kayıtsız kalınması ve diğer kitle çalışmalarının terk edilmesi demek değildir. Tersine, kendi çıkarları ve istemleri doğrultusunda mücadele için gerekli örgütlenmeyi sağlamak ve harekete geçirmek durumundayız. Nüfusun her kesiminin ayrı sorunları, onları birleştirerek ve harekete geçirerek çözülebilir. Bizim rolümüz, bu ortak noktaları bulmak ve toplumsal sorunların fünyesi olarak onlara politik biçim vermektir. Örneğin, öğrenci hareketi kendine özgü istemlerle başlamış ve sonra politik bir karakter kazanarak büyük mücadelelere dönüşmüştür."[4*] D. Bravo'nun uzun eleştiri mektubuna PCV yönetimin yanıtı, Pompeyo Márquez, Thedoro Petkoff, Guillermo Garcia Ponce ve diğer MK üyelerinin ortak imzasıyla cezaevinden geldi: "İlkin, silahlı mücadeleye ilişkin taktiklerin revize edilmesini zorunlu hale getiren değişiklikler meydana geldi. Silahlı mücadele kan kaybetmiş ve zayıflamıştır. Düşmanla açık ve cephesel bir savaşa girecek durumda değildir. Kanlı ve canavarca baskı, hükümetin politikalarına karşı halkı birleştirmeyi, örgütlemeyi ve harekete geçirmeyi engellemektedir.
İkinci ve sonuç olarak, güçlerini yeniden yapılandırmak ve onları operasyonal olarak yeni bir devrimci aşamaya hazırlamak için, askeri cephede geri çekilmeli ve silahlı mücadele geçici olarak durdurulmalıdır.
Bu geri çekilme, çekilmeyi gizleyecek, üzerimizdeki baskıyı azaltacak ve politik insiyatifi ele geçirmemize yardım edecek bir politik saldırıyla gerçekleştirilmelidir.
Kısacası, bu, ateş-kesten daha temel bir şeydir. Bu, savaş biçiminin tedrici olarak değiştirilmesi, yani gerilla ve UTC eylemlerinin durdurulması, politik hareketlere geçilmesidir."[5*] Önce MIR ve ardından PCV'nin silahlı mücadeleyi terk etme kararları almasından sonra Douglas Bravo ve Fabricio Ojeda FALN ve FLN'yi yeniden organize etmek için çalışmaya başladılar. Mart 1966'da Douglas Bravo ve Elias Manuit imzasıyla "Iracara Manifestosu" yayınlandı. Manifesto, ülkedeki durumu tahlil ederek, devrimci hareketin karşı karşıya olduğu sorunları açık dille ifade ettikten sonra, silahlı mücadelenin sürdüğünü ilan ediyordu.
18 Mart 1966'da PCV genel sekreteri Jesus Faria ve MIR'ın eski genel sekreteri Domingo Albetro Rangel, Leoni hükümeti tarafından serbest bırakıldı.
PCV ve MIR yönetiminin silahlı mücadeleyi bırakma kararlarının yanlışlığını ve tutarsızlığını parti kadrolarına anlatmak ve şehir örgütlenmesini yeniden inşa etmek için Karakas'a gelen Fabricio Ojeda, 17 Haziran 1966'da tutsak edildi ve dört gün sonra öldürüldü.
5 Şubat 1967'de Thodoro Petkoff, Pompeyo Márquez ve G. Garcia Ponce San Carlos askeri cezaevinden firar ettiler.
1 Mart 1967'de FALN şehir örgütlenmesi tarafından Venezüella dışişleri bakanının kardeşi olan tanınmış sağ politikacının kaçırılması ve iki gün sonra öldürülmesi PCV ile FALN-FLN ayrışmasında yeni bir evrenin başlangıcı oldu.
FALN-FLN tarafından yapılan açıklamada, dışişleri bakanının kardeşinin Sosyal Güvenlik kurumu yöneticisi olarak pek çok ilerici ve devrimci memurun tutuklanmasından sorumlu olduğu belirtilerek, eylem, "Fabricio Ojeda'nın katledilmesine verilmiş bir yanıttır" deniliyordu.
PCV'nin yönetimi ise, eylemin "anarşist ve terörist" bir eylem olduğunu ve eylemi gerçekleştirenlerin "ajan provokatör" olduklarını söyleyerek "şiddetle kınamış"tır. PCV bununla da yetinmeyerek, parti üyelerine FALN adına bir açıklama yayınlatarak, eylemi yapanların "FALN adını kullanan halk düşmanı ajan provokatörler" olduğunu, eylemcilerin "halk mahkemesinde yargılanacaklarını" ilan etti.
Devlet başkanı Leoni, PCV'nin bu açıklamalarını, partinin "hatalı davranışlarını düzeltme ve demokratik yasallıktan ayrılma isteğinden vazgeçme yolunda olduğunu gösteren içten bir tutum" olarak değerlendirdikten sonra, PCV'nin bu tutumunu sürdürmesini istemiştir.
Ardından Nisan 1967'de PCV Merkez Komitesi 8. Plenum toplantısında, "aşırı-sol grubun partiyi bölmek ve parçalamak peşinde olduğu"ndan hareket ederek şu kararlar alındı: "Partiye ve Genç Komünistlere iki görev düşmektedir. Birincisi, her türlü politik belge ve akıl gücünü kullanarak, sorunları sükunetle tartışmak ve karşısındakini yeni taktik değişikliklerini desteklemeye inandırmaktır. İkincisi ise, maceracılığa ve provokasyonlara karşı aktif bir kampanya açmaktır."
PCV'nin 8. Plenum toplantısında, ayrıca gerilla savaşının bir köylü savaşı olduğu, nüfusunun büyük çoğunluğunun kentlerde yaşayan Venezüella için tali bir mücadele biçiminden başka bir anlama sahip olmadığı, geniş bir muhalefet cephesi kurarak seçimlere katılmaya yönelik hazırlıkların esas olduğu, kentlerdeki mücadeleyi küçümseyen "goşistler"in mücadeleye zarar verdiği değerlendirmeleri yapıldı.
PCV silahlı mücadeleyi terk etme kararını Lenin'den yapılan aktarmalarla teorize etmekten de geri kalmadı.
Ve Douglas Bravo "parti disiplinine uymadığı ve parti yönetimini devirmek amacıyla komplo kurduğu" suçlamasıyla PCV'den ihraç edildi, Pompeyo Márquez yeni genel sekreter seçildi.
Silahlı mücadeleyi savunan kadroları ihraç ederek partiye tam olarak egemen olan Merkez Komitesi'nde "kuşak"lar arası ayrışma ve çatışma su yüzüne çıktı. 1968 seçimleri yaklaştıkça çatışma hızlandı. Özellikle "eski kuşak"ın temsilcisi Pompeyo Márquez ile "yeni kuşak" temsilcisi G. García Ponce arasındaki polemikler tüm parti aygıtına yayıldı. Ağustos 1968'de Sovyetler Birliği'nin Çekoslovakya'ya müdahalesi ve Dubçek yönetimini görevden almasıyla birlikte PCV içindeki ayrışmalar "sovyet yanlılar" ile "Avrupa komünizmi yandaşları" şeklini aldı.
Başını Thedoro Petkoff'un çektiği "Avrupa komünizmi" taraftarları, partinin "sovyet yanlısı ortodoks çizgiye" oturduğunu söyleyerek partiden ayrılarak MAS'ı kurdular. Parti içindeki iktidar mücadelesinde yenik düşen Pompeyo Márquez de MAS'a katıldı.
1968 seçimlerini kazanan hıristiyan demokrat COPEI adayı Rafael Caldera, Mart 1969'da PCV yasağını kaldırdı ve partinin legal faaliyetine izin verildi.
1973 seçimlerinde "Avrupa komünizmi"ni savunan Thedoro Petkoff ve Pompeyo Márquez'in partisi MAS ve MIR'in silahlı mücadele karşıtları, Jose Vicente Rangel'i başkan adayı gösterdiler. Seçimlerde MAS %3,7; MIR %0,5 oy alırken; PCV'nin desteklediği aday, Jesus Angel Calarraga %4,4, PCV'nin %0,7 oy aldı.
1963 seçim boykotunda büyük "yenilgi"ye uğratıldıklarını söyleyerek silahlı mücadeleyi terk eden PCV ve yöneticileri, "demokratik açılım" sonrası girdikleri ilk seçimde uğradıkları "yenilgi"yi görmezlikten geldiler.
Chavez'in ilk döneminde savunma bakanı ve bugün başkan yardımcısı olan "eski komünist" Jose Vicente Rangel 1978 'de bir kez daha MAS adayı olarak seçimlere katıldı. Marjinalleşmiş PCV'nin adayı ise Hector Mujica oldu.
1978 seçimlerinde Jose Vicente Rangel oyların %5,2'sini alırken, PCV adayının oyları %0,5'de kaldı. MAS'ın oyları ise %3,4'e düştü.
1983 başkanlık seçiminde MAS, "efsanevi gerilla" Thedoro Petkoff'u aday gösterirken, PCV Jose Vicente Rangel'i destekleme kararı aldı. Ancak seçim sonuçları bir önceki seçimden çok farklı olmadı. Seçimlerde Thedoro Petkoff %4,2 oy alırken, MAS'ın oyu %3,4'de kaldı. PCV'nin desteklediği Jose Vicente Rangel oyların %3,3'ünü alırken, PCV "büyük" bir atak yaparak oylarını %1'e çıkardı.
1988 seçimlerinde MAS-MIR ortak adayı yine Thedoro Petkoff oldu. PCV ise, Edmundo Chirinos'u destekledi. Petkoff %2,7 oy alırken, Edmundo Chirinos %0,6 oy aldı. PCV'nin oyu ise, %0,3'e düştü.
1993 seçimlerinde MAS ve PCV'nin içinde yer aldığı onaltı partinin desteklediği Rafael Caldera %30,7 oy alarak başkan seçildi. MAS'in oyu %10,6 olurken, PCV %0,3 oy aldı.
1998'e gelindiğinde Hugo Chevez dönemi başladı.
1998 ve 2000 seçimlerinde MAS ve PCV Hugo Chavez'i destekledi.
4 Aralık 2005'de yapılan parlamento seçimleri ise, Chavez muhalefetinin boykotuna sahne oldu. 14,3 milyon seçmenden sadece 3,6 milyonu (%25,3) seçimlere katıldı. Chavez'in 5. Cumhuriyet Hareketi listesinden seçimlere katılan PCV, 133 bin oy alarak (seçime katılanların %4'ü) 8 milletvekilliği kazandı. Taraftarlarının büyük bölümü boykota katılan MAS ise, %1 oy alarak parlamento dışında kaldı.
Bugün 1962'de silahlı mücadeleye başlama kararı alan PCV yönetiminin "ağır topları" Thedoro Petkoff ve Pompeyo Márquez anti-Chavez cephenin sözcülüğüne soyunmuşlardır. Genç kuşak PCV yöneticileri ise, Chavez'in başkan yardımcılığı görevini üstlenmş olan "eski yoldaş"ları Jose Vicente Rangel'in "anti-emperyalizm olmadan sosyalizm olmaz" sözlerini hararetle alkışlayarak, Chavez listesinden meclise girmenin ayrıcalığını yaşarken, geçmişi tümüyle unutmuş görünmektedirler.
Gerillalara gelince.
1966'da PCV ve MIR'in silahlı mücadeleyi bir daha dönmeksizin terk etmeleri sonrasında Douglas Bravo ve Luben Petkoff'un önderliğinde 1973'e kadar Falcon ve Lara bölgesinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Sovyetler Birliği'nin ABD'yle başlattığı "detant-yumuşama" süreciyle birlikte Küba'nın Latin-Amerika silahlı devrimci mücadelelerine yaptığı desteğin engellenmesiyle her türlü uluslararası bağlantılarını ve desteğini yitiren FALN, belli belirsiz tarih sahnesinden çekildi. Douglas Bravo'nun 1966'da kurduğu PRV (Partido de la Revolución Venezolana - Venezüella Devrim Partisi) ise, bugün "Tercer Camino" (Üçüncü Yol) adıyla faaliyetini sürdürmektedir.
[1*]Mensaje del Comite Central del Partido Comunista de Venezuela al pueblo venezolano, Mayıs 1964. [2*]Avec Douglas Bravo dans les maquis Vénézueliens, Paris 1968. [3*]Principios (Şili), No. 5, Temmuz-Ağustos 1965. [4*]Avec Douglas Bravo dans les maquis Vénézueliens, Paris 1968. [5*] Fidel Castro'nun 13 Mart 1967'de yaptığı konuşmasında sözü edilen 7 Kasım 1965 tarihli belge.