1 Ağustos, NTV - Devlet Bakanı Kemal Derviş, ekonomi bürokratları ve piyasa yapıcısı adayı bankaların yetkilileriyle gerçekleştirdiği toplantı sona erdi. Hazine Müsteşarlığı'nda gerçekleşen toplantı yaklaşık bir saat 15 dakika sürdü. Toplantı sonrasında bir açıklama yapılmadı.
Toplantıya, Hazine Müsteşarı Faik Öztrak, Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu Başkanı Vural Akışık ile piyasa yapıcısı adayı bankaların yetkilileri katıldı.
Toplantıda Devlet Bakanı Kemal Derviş'in bankacılara, Cuma günü Temmuz ayı enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla birlikte, zamanlamasını Merkez Bankası'nın yapacağı bir faiz indirimi operasyonunun başlayacağını söylediği bildirildi. Toplantıda, ayrıca sistemin geçmiş dönemdeki işleyişi değerlendirilip önümüzdeki dönem için öneriler de ele alındı.
Hazine, piyasa yapıcılığı sistemini yeniden başlattığını dün açıklamıştı. Bu amaçla 10 bankayı piyasa yapıcısı adayı olarak belirlendi. Hazine, bu bankalardan 7'sinin Türk sermayeli özel banka, birinin kamu bankası, ikisinin ise yabancı sermayeli olduğu açıkladı. Ocak-Haziran 2001 döneminde ihalelere katılım kriteri kullanılarak piyasa yapıcılığı için belirlenen bankalar şunlar:
Akbank,
Citibank,
Finansbank,
Garanti Bankası,
HSBC,
İş Bankası,
Koçbank,
Vakıflar Bankası,
Yapı Kredi Bankası,
Ziraat Bankası.
18 Temmuz günü doların 1.590.000'e yükselmesiyle birlikte başlayan "yeni arayışlar", "program revizyonları" Stanley Fischer'in "piyasaların gazını alması"yla[*] birlikte olanca hızıyla gelişmeye devam ediyor. 26 Temmuz günü Kemal Derviş'in basın toplantısı sonrasında açıklanan "bilgi notu"nda yer alan hazine ihalelerinde gizlilik ve bu gizlilik içinde yeni faiz operasyonu hazırlıkları 1 Ağustos tarihinde yapılan özel toplantıyla uygulama evresine girmiştir.
Teknik olarak bir dizi sayısal veriye ve düzenlemeye dayanan bu yeni operasyon, düne kadar hazine bono ve tahvillerini "kurumlara" satan Hazine Müsteşarlığı'nın, "gerçek kişilere" satışa karar vermesi ile başlatılmıştır. "Kamunun kamuya olan borcunda vadelerle istenildiği gibi oynanarak" ve bu yolla faizler düşecek izlenimi uyandırarak "gerçek kişilerin" düşük faizli hazine bonolarını satın almaları sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu yolla, halkın son birikimleri de (dolar ve TL cinsinden) ellerinden alınacaktır. Tüm hesaplar ve planlar bunun üzerine inşa edilmiştir. Kemal Derviş'in "herşey 6 hafta içinde belli olacak" dediği, Serdar Turgut'un "ara rejim" istemi, tümüyle bu operasyona bağlı kılınmış görünmektedir.
Bu "müthiş" operasyona ilişkin olarak fazla söz söylemek gerekmemektedir. Bu nedenle, Ata Menkul Değerler'de "başekonomist" olarak "title" sahibi Altuğ Karamenderes'in 1 Ağustos günü yaptığı değerlendirmeyi aktarmakla yetiniyoruz:
"Kamunun kamuya olan borcunda vadelerle istenildiği gibi oynanabilmesi iyi bir şey değil. Ama, kamu + TMSF (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu) bankalarının likidite sıkıntısına sokulmasının engellenmesi adına ve çarkların dönmesi adına hazine açısından gerekli görülen bir işlem.
Yapılan ayarlamalar neticesinde hazine piyasaya şu mesajı veriyor. Kamunun kamuya borcu, ödeme tarihi itibarıyla bir zorunluluk değildir, eğer kamunun likiditeye ihtiyacı olursa bunu hazine ve MB'sı (Merkez Bankası) ayarlar. İç borcun çevrilebilirliği hesaplarında Hazine'nin özel sektöre olan borcunu dikkate alın.
Ve hatta özel sektörden borçlanmak zorunda olduğu minimum miktarı dikkate alın, bu miktarda Ağustos-Aralık dönemi için 16.6 katrilyon TL'dir.
GARANTİLEME ÇALIŞMASI
8 özel bankanın piyasa yapıcısı olması ile de bu 16.6 katrilyon borçlanmanın çoğu garantilenmeye çalışılıyor. Bu yaklaşımda gözden kaçmaması gereken husus hazinenin kamu + TMSF bankalarına sağlayacağı likidite eğer faiz dışı fazla veya yabancı kaynağa dayanmazsa, sağlanan likiditenin Merkez Bankası Net İç Varlıklarına yansıyacağıdır.
Bu piyasada paraşallaşma (monetization) olarak da bilinir. Parasallaşma ise zaman içinde enflasyon yaratacak bir unsur olacakdır. Bunun olmaması kamu + TMSF bankalarının yükümlülüklerindeki artışın bütçe faiz dışı fazlası+dış borç girişinden fazla olmamasına bağlıdır. Ayrıca da kamunun özel sektörden minimum borçlanma planının gerçekleştirmesine bağlıdır.
FAİZ ORANLARINDA DÜŞÜŞ VE ENFLASYON
Kamunun özel sektörden minimum ihtiyacı kadar borçlanabileceğine inanılması ile iç borcun çevrilebilmeyeceği korkusundan duyulan risk primi düşecektir ve bu çok arzulanan faiz oranlarındaki düşüşü sağlayacaktır.
Faiz oranlarında düşüş sağlayabilmenin yollarından birisi de MB'sının gecelik faizleri düşürmesi ile bonoya borç para ile yatırım yapabilme imkanının sağlanmasıdır. MB'sı bunu yapmak için enflasyon oranlarının düşmesini ve dövize talebin durulduğunu gözlemlemesi gereklidir.
Çünkü oranları düşürdükten sonra tekrar yükseltmek büyük güven kaybına sebep olmaktadır.
Temmuz ayı enflasyonun TÜFE (tüketici) bazında düşük, yüzde 3'ün altında gelmesi bekleniyor. MB'sı bunu gecelik faizleri düşürmek için bir fırsat olarak kullanabilir. Fakat, esas önemli olan çekirdek enflasyon denilen özel imalat sanayi fiyatlarıdır, bu fiyatlar düşmeden Tüketici fiyatlarındaki düşüşün kalıcı olmadığı düşünülecektir.
Çekirdek enflasyon yüksekliğine rağmen gecelik faizler düşürülürse, MB'sı fonlaması dövize talebi tahrik edebilir. Gecelik faizdeki düşüş beklentisiyle hareket eden yatırımcıların bu faktörü göz önünde bulundurmalarında fayda vardır."