KURTULUŞ CEPHESİ'nin Değerlendirmeleri

MRTA Eyleminin Öğrettikleri
MRTA Eyleminin Öğretemedikleri
Latin-Amerika'da Öncü Savaşı
MRTA Avrupa Sözcüsü ile Görüşme
MRTA: Devrim Stratejisi
MRTA: Devrim Programı
MRTA: Neo-Liberalizm ve Globalleşme



Ana sayfaya dönüş [Return]

Devrim Stratejisi
Movimiento Revolucionario Túpac Amaru
(Túpac Amaru Devrimci Hareketi) (MRTA)


KURTULUŞ CEPHESİ - Kasım-Aralık 1998 / 46. Sayı


I. DEVRİMİN UNSURLARI
II. İKTİDAR: TEMEL SORUN
III. HEGEMONYA VE DEVRİM
IV. ULUS VE DEVRİM
V. STRATEJİK YÖNETİM
VI. DEVRİMCİ SAVAŞ
VII. BİRLEŞİK DEVRİMCİ CEPHE
VIII. ULUSLARARASI DÜZEY

MRTA'nın devrim stratejisinin amacı,
iktidarı ele geçirmek ve sosyalizmi kurmaktır.


        Genel olarak söylersek, biz stratejiyi, belirli amaçlar için, mücadelenin geli-şimini yöneten yasalar ve ilkelerin bütünlüğü olarak tanımlıyoruz.
        Devrimci stratejinin amacı, iktidarı ele geçirmek ve sosyalizmi kurmaktır. Mü-cadelenin ilke ve yasalarını doğru biçimde belirleyebilmek için, öncelikle Peru toplumunun özelliklerini, sınıfsal bileşimini ve kapitalist dünya sistemi içindeki yerini saptamak zorunludur. Bu saptama, temel ve tali düşmanlarımız arasındaki farkları; stratejik ve taktik müttefiklerimizi ve izlemek zorunda olduğumuz programı belirlemeye olanak verecektir.
        Stratejimizi doğru olarak belirlemek için, devrimci sınıfın üç kesimini birbirinden ayırtetmek gerekmektedir: Stratejik önderlik (parti), silahlı güçler ve kitleler. Ayrıca uygun bir uluslararası politika da önemli bir unsurdur. Çeşitli güçlerin birleşik hareketi siyasal içerik tarafından belirlenir, ama her zaman diğer güçlerin öncüsü olarak parti belirleyici olmak zorundadır.
       

        I.
        DEVRİMİN UNSURLARI
       

        1. Stratejik Önderlik (Parti)
        Parti, stratejik önderlik, devrimci stratejinin merkezi aygıtıdır. O, diğer aygıtların sözcüsüdür, onlara anlam verir ve onların birliğini sağlar. Devrimci parti, proleteryanın ve kitlelerin öncüsüdür ve en ileri kesimlerinden oluşturulmuştur. Devrimci parti, halkın mücadelesini yönetir, kitlelerin taleplerine sözcülük eder. İktidar sorununu açık hale getirir: Parti, sosyalizmin inşa sürecine önderlik eder. Ancak vurgulamak zorundayız ki, parti, kendiliğinden ve kendi kendine varolmaz, tersine iktidar mücadelesinde ve sosyalizmin inşasında bir araç durumundadır.
       
        2. Silahlı Güçler
        Silahlı güçler, alternatif askeri gücü oluştururlar. Burjuvazinin askeri gücüne karşı ve onu yoketmek için oluşturulurlar. Onlar, kitle mücadelelesinin bir parçasıdırlar. Onun, nicel ve nitel olarak gelişmesi etkinliğini artırır. Bu gelişim sürecinde, burjuvazinin krizi keskinleştikçe, silahlı güçler hızlı bir gelişim gösterdikçe ve politik-askeri ilerleme sağladıkça, büyük sıçramalar gerçekleştirilebilir. Silahlı güçler, silahlı halk milislerinden ve düzenli devrimci ordudan oluşur.
        Şehirlerde olduğu kadar kırsal alanlarda da kendini geliştiren silahlı güçler, işe düzensiz güçler olarak başlarlar. Ama daha yüksek bir askeri kapasiteye sahip düzenli güçler kırlarda geliştirilecektir. Parti, silahlı güçlerin her düzeyindeki yöneticisidir. Parti, askeri eylemlerin politik hedeflerini belirler, kitlelerin bağlantılarını sağlar ve savaşçıların politik eğitimlerini gerçekleştirir.
       
        3. Kitleler
        Kitleler, farklı düzeylerde değişik biçimlerde örgütlenmişlerdir. Tedrici olarak —savaşın gelişim hızına bağlı olarak— kitleler ve kitle örgütleri büyük politik hedeflerine (iktidarın ele geçirilmesi ve sosyalizm) ulaşırlar. Devrime katılan politik güçlerin politik ittifakı, mücadele sürecinde ortaya çıkan alternatif halk iktidarının ve halk örgütlerinin oluşturduğu bir halk gücüdür.
        Halen politik alanda verilen mücadele, sınıf mücadelesinin özgül (aktüel) koşullara uyarlanmış halidir. Parti her düzeyde ve her alanda mevcuttur, önderlik ondadır, kitlelerin gerçek düşüncelerini kavramıştır ve sürekli olarak kitleleri daha iyi örgütlenme biçimlerine sahip olmaya ve devrime katılmaya yöneltir.
       
        4. Uluslararası Politika
        Uluslararası politika, devrim yoludaki stratejik ve taktik ittifakları belirler. Bu ittifaklar, emperyalizme karşı geniş bir mücadele cephesinin kurulmasıyla sonuçlanır. Ayrıca, uluslararası politikalar, kıtasal ölçekte Peru devriminin yerini belirler.
       

        II.
        İKTİDAR: TEMEL SORUN
       

        1. Devrimin anahtarı, iktidarın ele geçirilmesidir. Sosyalizme ulaşmak, salt burjuvazinin iktidar aygıtının parçalanması ve devrim ve karşı-devrim arasındaki stratejik güç dengesinin bozulmasıyla mümkün olacaktır.
        2. İktidar mücadelesi, sınıf mücadelesinin tüm alanlara yayılmasını ve halk iktidarının sınırlarının genişletilmesini ifade eder. Hernekadar bu yeni iktidarın bazı görünümleri devlet iktidarını ele geçirme mücadelesi sürecinde ortaya çıkabilecekse de, gerçek halk iktidarı, sadece burjuva devleti yıkıldıktan sonra yeni devrimci devlet oluşturulduğunda gerçekleşebilecektir.
        3. Peru'da, Halk Savunma Cephesi (FEDİP) ve diğer semt ve köylü birlikle-rinin oluşturduğu Ulusal Halk Meclisi, bu yeni devrimci-demokratik iktidarın başlangıç aşamalarında mücadelenin bir aygıtı ve örgütlenme biçimidir. Bu halk iktidarı, ilk aşamalarda, halkın sosyal ve politik birliğini temsil eder; kitlelerin bilinç ve örgütlenme düzeyinin yükselmesiyle birlikte kendisini geliştirebilecektir. (Bu, salt burjuva devletine karşı bir baskı aygıtı olmakla kalmayıp, devletin doğru işlevlerini yerine getirmek zorundadır.) Bu, burjuva devleti ve onun askeri aygı-tıyla çatışmada halk iktidarını koruyan politik- askeri güç tarafından desteklenecektir.
        Halk iktidarı ile burjuva iktidarı birbirini dıştalayan iki taraftır. Birinin varlığı, diğerinin yıkımını gerektirir. Bu nedenden dolayı, halkın sosyal ve politik güçle-rinin yoğunlaştırılması tek başına yeterli değildir. Askeri güç, gelişimi garantilemek ve güçlendirmek için şarttır. Kırsal alanlardaki halk iktidar organları —devrimci askeri güçlerin desteğinde—, hızla geliştirilecektir. Buralarda bu organlar, burjuvazinin yerel denetimini yıktıkları sürece devlet işlevlerini yerine getirebileceklerdir. Halkın bu politik-askeri gücü, karşı-devrimci güçlere karşı yürü- tülen ve onların imhasını gerçekleştiren mücadele sürecinde oluşturulurlar.
        4. Bu politik-askeri güçlerin oluşma süreci, halkın devrimci savaşıdır; sınıflar arasında yeni bir güç dengesini yaratmayı ve karşı-devrim güçlerini yıkmayı hedef-leyen silahlı mücadelenin stratejik amaçları etrafında hareket eden ayrı mücadelelerin ve örgütlenme biçimlerinin bütünsel ve karmaşık bir parçasıdır.
        Bu nedenle, Peru devriminin stratejisini, devrimci halk savaşının stratejisi olarak tanımlıyoruz.
       

        III.
        HEGEMONYA VE DEVRİM
       

        1. Burjuvazinin egemenliği kendini sadece politik-askeri alanda değil, aynı zamanda ideoloji ve kültür alanlarında da göstermektedir. Bunun anlamı, toplumun her alanında egemenlik kurmuş olmasıdır.
        Devrim, ulusal halk sınıflarının ekonomik, sosyal, politik, askeri ve ideolojik egemenliğinin, eski egemen sınıfın, burjuvazinin yerine geçirileceği bir süreçdir. Şurası açık olmak zorundadır ki, halk, tüm iktidara, ancak iktidar sorunu kesinlikle çözümlendikten sonra erişebilir.
        2. Burjuvazi, egemenliğini sadece baskıyla değil, aynı zamanda onay (consensus) yardımıyla da kurar.
        Gelişmiş kapitalist ülkelerde, çok sağlam ve karmaşık bir 'sivil toplum' bulunmaktadır (bunun anlamı organizasyon, kurumlar, gelenekler, vb. birliğidir), buralarda burjuvazinin egemenliği, baskıcı eğilim yerine "consensus"la yürütülmektedir. Buna karşın bizimki gibi ülkelerde ise, burjuva egemenliği, baskıcı devlet organlarına dayanmaktadır. Bu da göstermektedir ki, dünya çapındaki devrimci mücadele içinde askeri mücadele tayin edici bir öneme sahiptir.
        Devrimci mücadelede politik-askeri mücadelenin önceliği temelinde, yeni bir kültür ve yeni bir ahlak yaratmanın gerekliliğini de dikkate almak zorunludur: Che'nin 'yeni insanları', Gramsci'nin geliştirdiği 'üretici ahlak'.
        3. İnsanlar kendi tarihlerini kendileri yaparlar, ama kendi istedikleri koşullarda değil. Burjuva egemenliğinin ihtiyaç duyduğu özel biçimi —sınıflar arasındaki güç ilişkilerinin bir sonucudur— dünya çapında iktidarın parça parça ele geçirilmesi sürecinin dışında, mücadelenin olanaklarını ve yerini belirler.
        Sınıf mücadelesinin kendini gösterdiği tüm alanlar, devrim ve karşı-devrim arasındaki mücadelenin alanlarıdır. Bununla birlikte her alanda yürütülen mücadelenin biçimleri, silahlı mücadele temelinde yürütülmeli ve düzenlenmelidir. Bir başka deyişle, teori ve pratikte, bu duruma uyan hiçbir mücadele biçimi reformist ya da devrimci değildir diye bir yana bırakılamaz. Mücadele biçiminin karakterini, devrimci güçlerin gelişim sürecindeki nesnel işlevine, düşmanı tec-rit edişine ve yıpratmasına, kitlelerin örgütlenmesine ve harekete geçirilmesine ve politik-askeri stratejideki mücadele biçimlerinin dizilişine göre kendimiz belirleriz.
        4. Silahlı mücadelenin tarihi meşruiyeti, devrim programından ve halkımızın yüzyıllar boyunca adalete olan susuzluğundan gelmektedir. Kitlenin birleştirilmesi, mücadele içinde kendiliğinden olacaktır, halk kitleleri kendi yanılsamalarından vazgeçtiklerinde, seçim yoluyla sistemin yeniden yapılandırılabileceğine ilişkin yanılsamalarını esas olarak kendi deneyimleriyle öğrendikleri ölçüde ortaya çıkacaktır.
        Legal olanakların kullanımına ilişkin iki sapmaya karşı uzlaşmaz bir ideolojik mücadele vermek zorunludur: legalizme tabi olarak ve bunu temel alarak güç birikimini sağlamak isteyen reformizm ve legal olanakları tümüyle reddeden ve bu yolla güçlerin genişletilmesi olanaklarını engelleyen çocuksu dogmatizm.
       

        IV.
        ULUS VE DEVRİM
       

        1. Peru gelişmekte olan bir ülkedir. Peru ulusunun yapısal süreci ancak sos-yalizmde son bulabilir. Sınıf karşıtlığı etnik-ulusal çelişkide yaşanmaktadır. Egemen sınıflar sadece ekonomik değil, etnik ve kültürel olarak da sömürmek- tedirler. Peru burjuvazisini oluşturan kolonistler ve Avrupalı göçmenlerin hiçbir kökleri yoktur ve bu nedenle ulus-karşıtı bir karaktere sahiptirler; bu kendini gizli bir ırkçılıkta gösterir. Bu nedenle, halk sınıfları ulusun tek taşıyıcısıdırlar. Proletarya, öncü devrimci sınıf, bu nedenle, sosyalizmin inşası sürecini sevk ve idare etmek ve aynı zamanda Peru ulusunu kurmak için hareket edebilecek tek sınıftır.
        2. Sınıf mücadelesini güçlendiren bu ulusal onursuzluğu devrimci bir güce dönüştürmek stratejik bir görev olarak büyük bir öneme sahiptir. Bu etnik-ulusal faktör, sosyal muhalefeti şiddetlendirmekte, daha patlayıcı ve karmaşık hale getirmektedir.
        Değişik deneyimler göstermiştir ki, zaferin koşulları, devrimci amaçlar ile ulu-sal yan birbirleriyle uyuştuğu zaman oluşmuştur. Bu durumun sağladığı güç zaferin garantisidir.
       

        V.
        STRATEJİK YÖNETİM
       

        1. MRTA, politik-askeri bir örgüttür. Kendini, proletaryanın devrimci partisinin yeniden inşasının temeli olarak tanımlamaktadır. Bu parti, sınıf bilincine sahip işçilerin organik bir nüvesidir ve bunun sonucu olarak uzun ve karmaşık bir mücadele süreci sonunda iktidarı ele geçirecektir.
        Peru'da solun gelişimi, kendi içinde değişik örgütlere bölünmüş ve böylece halkın öncülerinin dağılmasına neden olmuş kendine özgü farklılıklara sahiptir. Halkın öncülerinin merkezileştirilmesi stratejik bir görevdir ve devrimin ileri bir aşamaya geçebilmesi için zorunludur.
        2. Son zamanlardaki Latin-Amerika deneyimleri bize, savaşın yönetimi ve devrimin zaferi için, hernekadar birleşik bir parti zorunlu değilse de, stratejik bir yönetimin varlığının zorunluluğunu gösterdi.
        Stratejik yönetimin mutlaka bir parti olması gerekmemektedir. Stratejik olarak ittifak kurmuş çeşitli devrimci örgütler, ortak bir program ve savaş planı belirleyerek, birleşik —kendilerini birleştirmeden— bir yönetim oluşturulabilir. Yani, ortak bir strateji ile bir sosyalist programda ittifak kurabilirler. Böylece yüksek bir düzeyde homojenlik gerektiren parti niteliğinde olmayan bu birleşik yönetim, ortak bir partinin zeminini hazırlar ve bu parti için gerekli çerçeveyi oluşturur. Bu, Peru'da kurulması zorunlu olan stratejik yönetimin yoludur.
        3. Sonal olarak halk savaşında yer alan örgütlerin tümü, birleşik stratejik yönetime katılacaklardır. Bu elbette, ne kendi kendine, ne de kısa zamanda ger-çekleşecek bir perspektiftir ve ne de bugün silahlı mücadele veren örgütlerle sınırlıdır. Çeşitli güçlükler içeren ve mücadeleyi gerektiren bu faaliyet planı, öncelikle herkesin kendi düşüncelerini belirlemesini zorunlu kılar.
       

        VI.
        DEVRİMCİ SAVAŞ
       

        1. Devrimci halk savaşı, Peru devriminin kapısını açan stratejik bir yoldur. Biz bunu, değişik örgütlenme ve mücadele biçimlerinin birbiriyle kaynaştığı, silahlı mücadeleye eklemlendiği karmaşık bir süreç olarak anlıyoruz. Bu, halkın politik-askeri gücünün yoğunlaşmasını sağlar ve devrimin zaferi için gerekli bir iktidar dengesi yaratır.
        Neden savaş ? Çünkü savaş, halkın politik-askeri gücünün galip gelebileceği ve sınıflar arasındaki güç dengesini ortadan kaldırabilecek tek biçimdir.
        Burjuva egemenliği sistemiyle, özellikle onun devleti ve askeri aygıtıyla çatışma, bu sistemi yıkmaya yetecek bir gücün oluşturulmasını mümkün kılan sabırlı ve zahmetli bir faaliyeti gerektirir.
        Bunun için, sadece güçlerin niceliksel olarak biraraya getirilmesi yetmez, öncelikle kendi niteliğini tahlil etmek zorundadır: politik-devrimci bilinç, örgüt, kitlelerin mücadeleye hazırlık durumu, devrimci yönetime güvenleri, silahlanma durumları; yani, savaşçıların sayısı ve yetenekleri garantilenmiş olmalıdır.
        Bu sosyal, politik, moral ve askeri güçler, devrimci halk savaşının zor ve sert yolunda birlikte, kaynaşarak gelişirler.
        Devrimci savaşın en önemli desteği, askeri iktidarın ve gücün yoğunlaştığı düzenli bir devrimci orduda ve şehir ve kır milislerinde örgütlenmiş silahlı halktır.
        2. Devrimci savaş, haklı bir savaştır. Bu, gücünü bundan alan, ona zaferi va-adeden kendi nedeninden ileri gelen bir haklılıktır. Devrimci savaş haklıdır, proletarya ve halkın tarihi çıkarlarını ifade eden ve gerçekleştirmeye çalıştığımız bir programa dayanır.
        Fakat savaş, sınıf savaşının yoğunlaşmış ve zora dayanan bir biçimi olarak, halktan yüksek derecede güçlerini birleştirmesini ve fedakarlık ister. Böylece gerçek bir halk savaşı geliştirilir. Kitleler, diğer olasılıkların sınırlılıklarını, devrim yolunda kendi öz deneyimlerine dayanarak anlamalıdırlar.
       

        VII.
        BİRLEŞİK DEVRİMCİ CEPHE
       

        1. Tali düşmanı nötralize etmek ve temel düşmanı tecrit etmek için, birleş-meye hazır tüm güçler birleştirilmek zorundadır. Bu, devrimci stratejinin ilk ve en önemli kuralıdır. Tam olarak söylenirse, birleşik devrimci cephe, köylü ve işçilerin temel ittifakı olarak, halkın geniş bir sosyal ve politik birliğinin ifadesidir ve bunların yönetimini proleterya üstlenmiştir.
        Birleşik cephe, halkın kendi mücadelelerinde geliştirdiği, politik, sosyal ve kültürel örgütlerden oluşur ve bunları devrimci bir programda birleştirmeyi ifade eder.
        2. İttifakın kurulması için devrimcilerin sahip oldukları esneklik ve genişlik, güçlerin biraraya getirilmesi için zorunludur. Burada en önemli ilke, politik-askeri-devrimci güç ne kadar büyük olursa, ittifak politikamızın da o kadar girişken ve geniş olacağıdır. Ve ancak o zaman, bu politikayı uygulayabilme koşullarına sahip olabiliriz.
        Tarihi deneyimler, özellikle Latin-Amerika deneyimleri, kapsamlı ve güçlü bir birliğin nasıl zorunlu olduğunu ve nasıl güçlüklerle dolu bir çalışmanın ürünü olduğunu göstermiştir.
        3. Birleşik cepheyi, devrimin temel sosyal ve politik ittifakı olarak kabul ediyoruz; yani mümkün olan en büyük savaş disiplinine sahip olan, kitlelerin müca-delesini en yüksek aşamaya, halk ayaklanmasının taaruz aşamasına yönelten güçlerin merkezileşmesidir.
       

        VIII.
        ULUSLARARASI DÜZEY
       

        1. Peru devrimi, kapitalist sistemin nihai yıkımı ve sosyalizm mücadelesinin zaferi için dünya halklarının yürüttüğü mücadelenin bir parçasıdır. Bu bağlamda kendini, Asya, Afrika ve Latin-Amerika'nın bağımlı, sömürge, yarı-sömürge ve yeni-sömürge ülke halklarının bir parçası olarak kabul eder.
        2. Peru devrimi kendini dünya devriminin kapsamı içinde görmektedir. Latin-Amerika, kendi stratejik önemiyle, emperyalizmin son Vietnam'ı olmalıdır.
        Uluslararası stratejimiz, sosyalizmin kuruluşu için, özgür, adil ve dayanışmacı bir Latin-Amerika için halkların yürüttüğü iktidar mücadelesini birleştirmektir.
        Tüm Güney Amerika kıtası çapında tek bir halk devleti için mücadele başarıya ulaşmadıkça, tek bir ülkede nihai ve kalıcı bir sosyalizme ulaşılmanın mümkün olduğuna inanmıyoruz.
        3. Peru halkı için diğer ülkelerle birliğin ayrı bir anlamı vardır : Ortak tarih, soy, gelenekler ve ekonomik gelişim, yakın bir ilişkiyi ortaya çıkarır. Bu bağlamda, MRTA, kardeş örgütlerin çalışmalarını eşgüdümlü ve birbirini destekleyen hale getirilmesi için elinden gelen tüm çabayı sürdürmektedir.
        4. Tarihi deneyimin gösterdiği gibi, zafer için, uluslararası bir arka cephe oluşturmak son derece önemlidir.
        Bu arka cephenin oluşturmasına ilişkin üç alan vardır: Birincisi, Latin-Amerika ülkelerindeki öncelikle komşu ülkelerdeki devrim; ikincisi, sosyalist ve anti-emperyalist devletler; üçüncüsü, ABD ve Avrupa'nın kapitalist ülkelerindeki dayanışma hareketleri.

Túpac Amaru Devrimci Hareketi (MRTA)
1988



Ana sayfaya dönüş [Return]

KURTULUŞ CEPHESi - Kasım-Aralık 1998 / 46. Sayı