Bir Filistinli öldü!
Binlerce Filistinli ölümlerine bir yenisi eklendi!
Adı: Yaser Arafat.
Kod Adı: Abu Amar.
Ülkesi: İşgal altında Filistin.
Mesleği: Filistinli.
Yaşamının büyük bölümünde olduğu gibi, ölümü de "sürgünde" olan bu Filistinli için çok şeyler yazıldı, söylendi. Yeni kuşakların onu sadece "intifada" günlerinden tanımasını fırsat bilerek, ölümünü fırsat bilerek onu karalamaya çalıştılar. Milyarlarca dolar sahibi olduğuyla başlayan, "benim generallerim" dediği İsrail tanklarına taşla direnen Filistinli çocukları "kullandığı"yla süre giden bu karalama kampanyasıyla, onun ölümüyle Filistin'de "yeni bir dönemin başladığı" müjdesi verildi.
Ölümünün ardından Kahire'de yapılan cenaze töreninde "timsah gözyaşları" akıtan gerici Arap yönetimleri ve Filistin davasının "yılmaz destekcisi" ülkeler, onu bir an önce toprağa gömerek, ondan ve onun temsil ettiği Filistin mücadelesinden kurtulmaya çalıştılar.
Onun en büyük isteği olan "Filistin devleti" kurma şansını nasıl kaçırdığı, nasıl Saddam'la işbirliği yaptığı günlerce gazete ve televizyonlarda işlenirken, onun gerçek isteği ve amacının bağımsız bir Filistin devleti kurulması olduğu bir yana itildi.
Filistin "dostu" görünenler ise, onu bağımsız Filistin devleti amacından uzaklaşmış, emperyalizmle ve siyonizmle uzlaşma arayan, çaresizlik içinde kıvranan bir insan olarak sundular.
Hepsinin birleştiği ortak nokta, onun ölümüyle "Orta-Doğu barışı" için yeni bir dönemin başladığı oldu.
"Ölünün arkasından konuşmayı etik bulmayanlar" ise, onun küçük-burjuva Arap milliyetçiliğine "dokundurmalar" yapmakla yetindiler. Ama onlar da, "konunun" kapanmasını istercesine, hızla başka konuları öne çıkardılar.
Evet, o bir Filistinliydi, işgal edilmiş Filistin topraklarının insanıydı. İnsandı, Filistinli insandı ve her Filistinli insan gibi, siyonist işgalciden nefret ediyordu.
O, bir insandı ve her insan gibi, içinde yaşadığı toplumun belli bir sınıfına aitti. Ait olduğu sınıfın sınırlarını aşamadığı oranda, sınıfının bakış açısıyla olaylara bakmak durumundaydı.
O, Filistinli olarak, Nasır'la başlayan küçük-burjuva Arap milliyetçiliğinin yükseliş döneminde mücadeleye başladı. O da, diğerleri gibi, küçük-burjuva devrimci-milliyetçisi oldu ve bu temelde Filistin mücadelesinin yöneticisi olarak yer aldı.
O, milliyetçilik tabanında emperyalizme ve siyonizme karşı mücadele yürüttü. Yaşamının hiçbir anında proletarya ideolojisine yönelmedi.
Her küçük-burjuva devrimci-milliyetçisi gibi, Filistin mücadelesinin mevcut güçler dengesi çerçevesinde elde edilebilir olduğunu düşündüğü amaçları için çalıştı. Bu da, onun "uzlaşmacı" çizgisinin temelini oluşturdu.
Ama Filistinliydi ve Filistinli kaldı.
En radikal, en marksist-leninist olduğunu söyleyen ve bir dönem Filistin silahlı mücadelesinin öncüleri olan FHKC ve FDHKC'nin "globalleşen dünya"nın yarattığı kaos içinde silinip gittikleri bir dönemde, o, Filistin halkının temsilcisi olarak, artık varolmayan "güçler dengesi"ne bağlı çizgisini sürdürmeye devam etti.
O ve onun temsil ettiği Filistin mücadelesi, her zaman ulusal, dinsel, ideolojik ayrım gözetmeksizin dünya kurtuluş hareketlerine destek verdi. Dünyanın pek çok ülkesinden ulusal ve halk kurtuluş savaşçıları, ilk silah ve savaş bilgilerini onlardan öğrendiler. Filistinliler, bu savaşçılarla, silahlarını ve ekmeklerini paylaştılar.
O, dün Ürdün'de Kral Hüseyin'in Kara Eylül katliamında, Şaron'un Beyrut kuşatmasında, Sabra-Şatila katliamlarında ve bugün işgal edilmiş topraklarda yürütülen mücadelenin simgesi oldu.
Adı, Yaser Arafat'tı; kod adı, Abu Amar; ülkesi, İşgal altında Filistin ve mesleği, Filistinliydi.