Karl Marks
Artı-Değer Teorileri
Birinci Kitap


Karl Marks’ın Theorien über den Mehrwert (1862-63) adlı yapıtının birinci kitabını, İngilizcesinden (Theories of Surplus Value, part 1, Lawrence and Wishart, London 1969, Translated by Emile Burns, Edited by S. Ryazanskaya) dilimize çevrildi ve kitap, Fransızcasıyla (Théories sur la plus-value, tome 1, Editions Sociales, Paris 1974, Publiées sous la responsibilité de Gilbert Badia) karşılaştırıldıktan sonra Artı-Değer Teorileri, Birinci Kitap adı ile, Sol Yayınları tarafından, Kasım 1998 tarihinde, Ankara’da yayınlanmıştır.

Eriş Yayınları tarafından düzenlenmiştir.
e-posta:
Kurtuluş-Cephesi Dergisi

Özgün biçimiyle Acrobat Reader formatında: Artı-Değer Teorileri / Birinci Kitap (3.131 KB)








ALTINCI BÖLÜM]
QUESNAY’NİN EKONOMİK TABLOSU
(ARA-DEĞERLENDİRME)




[1. Quesnay’nin, Toplam Sermayenin Yeniden-Üretimi ve Dolaşımı Sürecini Gösterme Girişimi] ]


      ||X-422| Quesnay’ye göre Tableau économique[88]
      Yıllık 5.000 milyonluk brüt ürün (Tours lirasıyla)
   
Başlangıç ve yıllık
avanslar olarak çift-
çilerin harcamaları
Toprak sahiplerinin
aldığı rantlar
Kısır sınıfın fon
harcamaları
a’)
b)
b”)
d)
2.000 milyon
1.000 milyon
1.000 milyon
1.000 milyon

5.000 milyon
a) 2.000 milyon a”) 1.000 milyon
c) 1.000 milyon
b’) 1.000 milyon


2.000 milyon,
yarısı kısır sınıfa ait
fon olarak kalıyor

      Tabloyu daha açık hale getirmek için, Quesnay’nin her seferinde [sayfa 293] bir dolaşımın başlangıç noktası olarak aldığı noktayı a, a’, a” ile dolaşımda izleyen bağlantıyı b, c, d ve b’, b” olarak gösterdim.[89]
      Bu tabloda dikkat edilecek ilk nokta, ve çağdaşlarını etkilemiş olması gereken ilk nokta, para dolaşımının, yalnızca metaların do­laşımı ve yeniden-üretimiyle, yani gerçekte sermayenin dolaşım süreciyle belirlendiğinin gösterilmiş olmasıdır.

[2. Çiftçiler ile Toprak Sahipleri Arasındaki Dolaşım,
Paranın Çiftçilere, Yeniden-Üretim Süreci Dışında Dönüşü]


      Önce çiftçi landlord’a, propriétaire’e [toprak sahibine] para ola­rak 2 milyar frank ödüyor. Bu parayla, toprak sahibi çiftçiden, 1 milyar değerinde geçim nesnesi satın alıyor. Bu nedenle, brüt ürü­nün beşte-biri elden çıkarılıp kesinlikle dolaşımdan ayrılarak tüke­time girerken, 1 milyar frank, para olarak çiftçiye geri dönüyor.
      Toprak sahibi daha sonra 1 milyar parayla mamul ürünler, tarımsal-olmayan ürünler satın alıyor. Bu alımla, ürünlerin (bu kez mamul ürünlerin) beşte-biri dolaşımdan çıkıyor, tüketime giriyor. Bu 1 milyar para, şimdi kısır sınıfın elindedir; onlar da bu parayla çiftçiden 1 milyar değerinde geçim nesnesi satın alıyorlar. Böylece, çiftçinin toprak sahibine rant olarak ödediği ikinci 1 milyar da çift­çiye geri dönüyor. Öte yandan, çiftçinin ürününden beşte-biri daha dolaşımdan çıkıyor, tüketime giriyor ve kısır sınıfa gidiyor. Bu bi­rinci hareketin sonunda, 2 milyar para geriye çiftçinin eline dön­müş olmaktadır. Bu para dört farklı dolaşım sürecini tamamlamış­tır.
      Birincisi, rantı ödeme aracı olarak hizmet görmüştür. Bu işlev­de, yıllık ürünün herhangi bir parçasını dolaşıma sokmamıştır; bu yalnızca, brüt üründen, ranta eşit miktarda bir çekme hakkının do­laşımıdır.
      İkincisi, toprak sahibi, çiftçiden, bu 2 milyarın yansıyla, yani 1 milyarla geçim nesneleri satın alır, böylece 1 milyarını geçim nes­neleri olarak gerçekleştirir. Gerçekte çiftçi, ürününün beşte-ikisi üzerinden toprak sahibine verdiği çekme hakkının yarısını, bu 1 milyar ile geri almış olur. Bu alışverişte, 1 milyar satın alma aracı olarak hizmet ettiği için, bu miktarda metayı dolaşıma ve tüketime sokmuş olur. Bu durumda 1 milyar toprak sahibine, yalnızca satın alma aracı olarak hizmet eder; parayı, kullanım-değerine (son tü­ketime giren ve kullanım-değeri olarak satın alınan metalara) dö­nüştürür.
      Bu hareketi yalıtık olarak düşünürsek: çiftçi için, para burada, her satıcı için oynadığı basit rolü, metasının değişmiş biçimi olan [sayfa 294] bir satın alma aracı rolünü oynar. Toprak sahibi 1 milyar parasını tahıla dönüştürmüştür; çiftçi tahılının fiyatını gerçekleştirmiş, onu 1 milyar paraya dönüştürmüştür. Ama bu hareketi, önceki dolaşım hareketiyle bağlantılı olarak düşünürsek, buradaki para, çiftçinin metasının basit bir başkalaşımı olarak, metasının altın eşdeğeri olarak ortaya çıkmamaktadır. 1 milyar, gerçekte çiftçinin ||423| toprak sahibine rant biçiminde ödediği 2 milyarın yarısıdır. Doğru­dur, çiftçi 1 milyarlık meta karşılığında 1 milyar para elde etmek­tedir, ama böyle yaparak işin aslında toprak sahibine ödediği rantı para olarak geri satın almaktadır] başka deyişle toprak sahibi, çift­çiden aldığı 1 milyar ile gene çiftçiden 1 milyar değerinde meta sa­tın almaktadır. Çiftçiden eşdeğerini vermeden aldığı para ile, çiftçi­ye ödeme yapmaktadır.
      Paranın böylece çiftçiye geri dönüşü, birinci hareketle birlikte ele alınınca, ilkin kendini onun gözünde yalnızca bir dolaşım aracı gibi ortaya koymaz. Ama hareket bir yeniden-üretim sürecinin ifa­desi olduğu ölçüde, özsel olarak, paranın başlangıç noktasına geri dönmesinden farklıdır.
      Örneğin, bir kapitalist –ya da kapitalist yeniden-üretimin ken­dine özgü özelliklerini tamamen hesap dışı tutabilmek için, diyelim bir üretici– hammadde, iş aletleri ve çalışma süresince gerekli olan geçim nesneleri için 100 pound harcar. [Üretim sırasında .] üretim araçlarına, geçim nesnelerine harcadığından yani kendine ödediği ücretten daha fazla emek katmayacağını varsayıyoruz. Eğer hammadde vb. 80 pounda ve katma-emek 20 pounda eşit ise (tüketilen geçim nesneleri de 20 pounda eşit olduğuna göre), ürün 100 pounda eşit olacaktır. Şimdi bunu satarsa 100 pound para ola­rak ona geri döner, vb.. Paranın böylece başlangıç noktasına geri dönüşü, sürekli yeniden-üretimden başka bir şeyi ifade etmez. Bu durumdaki basit başkalaşım P–M–P’dir; paranın metaya dönüşü­mü ve metanın yeniden paraya dönüşümüdür; paranın ve metanın bu basit değişimi burada aynı zamanda yeniden-üretim sürecini temsil eder. Para, metalara, üretim-araçlarıyla geçim nesnelerine dönüşmüştür; sonra bu metalar, emek sürecine, [üretim .] öğeleri olarak girerler ve ürün olarak ortaya çıkarlar. Böylece sürecin so­nucu olarak, yani tamamlanmış ürün yeniden dolaşım sürecine gir­diği zaman, bir meta ortaya çıkmış olur ve bir kez daha parayla, meta olarak karşı karşıya gelir; ve tamamlanmış ürünün kendi üretim öğeleri karşılığında yeniden değişilebilmesi için, ilkin para­ya dönüştürülmesi gerektiğinden, sonunda yeniden paraya çevrilir.
      Burada paranın sürekli olarak başlangıç noktasına geri dönme­si, yalnızca paranın biçimsel olarak metaya ve metanın paraya [sayfa 295] dönüşmesini –basit dolaşım sürecinde ya da salt metaların değişi­minde olduğu gibi– ifade etmekle kalmaz, ama aynı zamanda me­tanın aynı üretici tarafından sürekli olarak yeniden-üretimini de ifade eder. Değişim-değeri (para) tüketime giden metalara dönüşür ve kullanım-değeri olarak tüketilir; ancak [bu değerler -ç.] yeniden-üretim amaçlı tüketime ya da sınai tüketime girerler, bu ne­denle de başlangıçtaki değeri yeniden-üretirler ve sonuçta aynı miktar parada yeniden ortaya çıkarlar (yukardaki örnekte, üretici yalnızca kendi geçimi için çalışır); burada P–M–P, P’nin yalnızca biçim olarak M’ye dönüştüğünü göstermekle kalmaz, ama M’nin gerçekte bir kullanım-değeri olarak tüketildiğini, dolaşımdan çıkıp tüketime ama sınai tüketime girdiğini, böylelikle değerinin korun­duğunu ve bu tüketimle yeniden-üretildiğini gösterir ve P, bu çer­çevede P–M–P hareketinde korunmuş olarak sürecin sonunda ye­niden ortaya çıkar.
      Bunun tersine, yukarda belirtilen durumda, para toprak sahi­binden çiftçiye geri döndüğü zaman, bir yeniden-üretim süreci or­taya çıkmaz. Durum sanki çiftçi 1 milyar değerinde ürün için top­rak sahibine marka ya da kupon vermiş gibidir. Toprak sahibi bu kuponları paraya çevirdiği zaman, onlar çiftçiye geri döner ve o da karşılığını vererek onları alır. Eğer rantın yarısı toprak sahibine in natura [ürün olarak] ödenmiş olsaydı herhangi bir para dolaşımı olmayacaktı. Dolaşımın tümü basit bir el değiştirmeyle, ürünün, çiftçinin elinden toprak sahibinin eline aktarılmasıyla sınırlı kala­caktı. Önce çiftçi toprak sahibine meta yerine para veriyor ve sonra toprak sahibi metayı almak üzere parayı çiftçiye geri veriyor. Para, çiftçiye, toprak sahibine yaptığı ödeme için ödeme aracı olarak hiz­met ediyor; toprak sahibine ise, çiftçiye ilişkin olarak satın alma aracı şeklinde hizmet ediyor. Birinci işlevinde çiftçiden uzaklaşı­yor, ikincide ona geri dönüyor.
      Üretici kendi alacaklılarına ne zaman ürününün bir kısmı yeri­ne değerini para olarak verse, bu tür bir dönüş, üreticiye paranın bu geri akışı, zorunlu olarak her zaman görülür; ve onun [ürün .] fazlasının ortak sahibi olan herkes bu açıdan bir alacaklıdır. Örne­ğin, tüm vergiler üreticiler tarafından para olarak ödenir. Bu iş­lemde, para, onlar için devlete karşı bir ödeme aracıdır. Bu parayla devlet üreticilerden metalar satın alır. Devletin elinde o para bir satın alma aracıdır ve üreticilerin metalarının parçası olduğu ölçü­de onlara geri döner.
      Bu tür geri akış –yeniden-üretim tarafından belirlenmeyen, paranın kendine özgü bu geri akışı– gelirin sermayeyle değişildiği her durumda zorunlu olarak görülür. Burada, paranın geri [sayfa 296] akışının nedeni, yeniden-üretim değil, tüketimdir. Gelir para olarak ödenmiştir, ama ancak meta olarak tüketilebilir. Üreticilerden ge­lir olarak elde edilen para, bu nedenle, aynı değer miktarında meta sağlamak için yani geliri tüketmek için onlara geri ödenmelidir. Gelir olarak ödenen para –örneğin rant ya da faiz ya da vergiler– <||424| sanayi kapitalisti, geliri kendisine ürün biçiminde ya da ürünün satışından kendi gelirini oluşturan parçasıyla öder> ödeme aracının genel biçimine sahiptir. Geliri ödeyen kişinin, kendi ala­caklısından, onun ürününün bir parçasını almış olduğu varsayılır — örneğin çiftçinin durumunda, Quesnay’ye göre, rantı oluşturan beşte-ikisini [toprak sahibinin -ç.] almış olduğu varsayılır. Çiftçi bu parçanın yalnızca nominal ya da de facto sahibidir.
      Bu nedenle çiftçinin ürününün rantı oluşturan parçası çiftçiyle toprak sahibi arasındaki dolaşımı için, ürünün değerine –her ne kadar bu değer iki kez dolaşıyorsa da– eşit miktarda parayı gerek­tirir. Önce çiftçi rantı para olarak öder, sonra toprak sahibi aynı parayla ürünü satın alır. Birincisi basit bir para aktarmasıdır, çün­kü para yalnızca ödeme aracı olarak işlev görmektedir; karşılığı olarak para ödenen metanın parayı ödeyenin elinde olması nede­niyle bu ödeme bir satın alma aracı olarak hizmet etmemektedir; çünkü bu para karşılığında herhangi bir eşdeğer elde etmemekte­dir, tam tersine bu eşdeğere zaten sahiptir. Bunun tersine ikinci iş­lemde, para bir satın alma aracı olarak, metaların dolaşım aracı olarak iş görür. Çiftçi, rantı ödediği parayla, sanki toprak sahibi­nin üründeki payını satın almış gibidir. Toprak sahibi, çiftçiden böylece aldığı parayla (ki çiftçi onu herhangi bir eşdeğer almaksı­zın vermiştir) çiftçiden ürünü geri satın alır.
      Bu nedenle üreticilerin gelir sahiplerine bir ödeme aracı olarak bıraktığı aynı miktardaki para, gelir sahiplerine üreticilerin ürü­nünü satın almakta bir satın alma aracı olarak hizmet eder. Para­nın bu ikili yer değiştirmesi –üreticinin elinden gelir sahibinin eli­ne ve oradan tekrar üreticinin eline yer değiştirmesi– metada yal­nızca tek bir değişikliği, üreticinin elinden gelir sahibinin eline ge­çişi ifade eder. Üreticinin, ürününden bir parçayı gelir sahibine borçlu olduğu varsayıldığı için, ona ödediği para-rant gerçekte za­ten kendi sahipliği altında bulunan ürün değeri için yapılmış, geç­mişi kapsayan bir ödemedir. Meta onun elindedir; ama ona ait de­ğildir. Gelir biçiminde ödediği parayla çiftçi metayı borçtan arındı­rır ve kendi mülkiyetine geçirmiş olur. Bundan ötürüdür ki meta el değiştirmez. Para el değiştirdiği zaman, bu, yalnızca, eskisi gibi üreticinin elinde kalan metanın sahipliği hakkındaki bir değişikli­ği temsil eder. Paranın iki kez yer değiştirmesine karşılık metanın [sayfa 297] bir kez el değiştirmesinin nedeni budur. Metayı bir kez dolaşıma sokmak için para iki kez dolaşıma girer. Ama para da dolaşım ara­cı (satın alma aracı) olarak bir kez dolaşıma girer, öteki dolaşımı, bir ödeme aracı olarak dolaşımdır; yukarda belirttiğim gibi, bu tür dolaşımda parayla meta arasında eşzamanlı bir yer değiştirmesi sözkonusu olmaz.
      Gerçekte, çiftçinin ürününün dışında ayrıca parası yoksa, ürü­nünün karşılığı olan ödemeyi ancak önce ürününü satarak yapabi­lir; demek ki, çiftçinin toprak sahibine ödemeyi para olarak yapa­bilmesi için, ürünün esasen birinci başkalaşımını geçirmiş olması gerekir. Bunu dikkate aldığımız zaman bile, para metaya göre daha fazla yer değiştirmiş olur. İlkin, M–P [gerçekleştirilir]; meta­nın beşte-ikisi satılır ve paraya dönüştürülür. Burada metayla para eşzamanlı olarak değişilmiştir. Ama ondan sonra bu aynı para, bir meta karşılığı değişilmeden, çiftçinin elinden toprak sahi­binin eline geçer. Burada para yer değiştirmektedir, ama metanın yer değiştirmesi sözkonusu değildir. Sanki çiftçi biriyle ortakmış gibidir. Parayı almıştır, ama ortağıyla paylaşması gerekir. Ya da daha doğrusu ürünün beşte-ikisinin yerine, sanki çiftçinin bir hiz­metkarı parayı almış gibidir. Bu hizmetkar parayı çiftçiye vermeli­dir, kendi cebinde tutamaz. Bu durumda, paranın bir elden ötekine hareketi, metanın herhangi bir biçimde başkalaşımını ifade etmez; yalnızca parayı o sırada tutanın elinden sahibinin eline aktarmak­tan başka bir şey değildir. Şu halde bu, parayı eline ilk alanın, ken­di işvereninin bir temsilcisi olması durumudur. Öyleyse para, bu durumda bir ödeme aracı da değildir — sahibi olmayan alıcının elinden, sahibinin eline basit bir transfer sözkonusudur.
      Paranın bu tür yer değiştirmesinin, metanın başkalaşımıyla kesinlikle bir ilgisi yoktur; bir tür paranın bir başka türe aktarıl­masındaki yer değiştirmeden daha fazla bir şey sözkonusu değil­dir. Ancak bir ödeme aracı durumunda, her zaman ödemeyi yapa­nın, karşılığını ödediği bir meta aldığını ifade eder. Çiftçi duru­munda vb., o bu metayı almış değildir] toprak sahibinin eline geç­meden önce onun elindedir ve onun ürününün bir parçasını oluşturur. Ama hukuken, ancak buna karşılık aldığı parayı toprak sahibine verdiği zaman metanın sahibi haline gelir. Meta üzerinde­ki yasal hakkı değişir; öncesinde de sonrasında da meta onun elin­dedir. Ama birincisinde onun zilyedliğinde olan bir şeydir, sahibi toprağın sahibidir. Şimdi ise artık onun kişisel mülkiyetine geçmiş olarak elinde bulunur. Meta aynı elde kalırken, hukuksal biçimde­ki değişiklik, doğal olarak metanın el değiştirmesine neden olma­mıştır. [sayfa 298]

[3. Paranın Kapitalist ile İşçi Arasında Dolaşımı Üzerine]


 

[(a) Ücretin, Kapitalist Tarafından İşçiye Verilmiş Bir Öndelik Olduğundan
Sözetmenin Saçmalığı.
Risk Ödülü Olarak Alan Burjuva Anlayış]


      ||425| (Bu, ayrıca kapitalistin kârını, metayı paraya çevirme­den önce emekçiye öndelik ödemiş olması olgusundan çıkararak “açıklama”nın da ne kadar saçma olduğunu açıkça gösterir.
      Birincisi: Kendi tüketimim için bir meta satın aldığım zaman, ben “alıcı” olduğum, metanın sahibi de “satıcı” olduğu için, benim metam para olduğu onunkinin ise önce paraya çevrilmesi gerektiği için, herhangi bir “kâr” sağlamam. Kapitalist, emeğe ödemeyi, an­cak onu tükettikten sonra yapar, buna karşılık öteki metalar önce ödenir sonra tüketilir. Bu durum, kapitalistin satın aldığı metanın, kendine özgü yapısından, tüketildikten sonra teslim edilişinden ileri gelir. Burada para, ödeme aracı olarak görünür. Kapitalist her zaman meta “emeği”, karşılığını ödemeden önce sahiplenir. Ne var ki, kapitalistin, yalnızca, emeğin ürününü yeniden satarak bir kâr gerçekleştirmek için emeği satın alması, onun bu kârı gerçekleştir­mesinin nedeni değildir. Bu bir güdüdür. Ve bu, kapitalist, ücretli-emeği yeniden satarak kâr etmek istediği için, satın alarak kâr eder, demekten başka bir şey değildir.
      İkincisi: Bununla birlikte, kapitalist, işçiye, ürünün ücret ola­rak ödeyeceği kısmını para biçiminde öndelik olarak verir ve böyle­ce ücret olarak ona ödenmesi gereken meta kısmını paraya çevir­mesi için gereken zaman kaybını, riski ve zahmeti emekçi yönün­den gidermiş olur. Emekçi bu zahmet, bu risk ve bu zaman kaybını gidermesi karşılığında kapitaliste bir ödeme yapmayacak mıdır ve bu hesapça, ürünün, bunlar olmasaydı elde edeceğinden daha azını kabul etmeyecek midir?
      Bu, ücretli-emek ile sermaye arasındaki tüm ilişkiyi allak bul­lak eder ve artı-değerin ekonomik gerekirliğini yıkar. Gerçekte sü­recin sonucu şudur ki, kapitalistin ücretli-emeğe ödediği fon, işçi­nin kendi ürününden başka bir şey değildir ve dolayısıyla kapita­list ile işçi ürünü gerçekte belli oranlarda paylaşmışlardır. Ancak bu fiilî olgunun, sermaye ile ücret[li-emek] arasındaki işlemle (ki, artı-değerin ekonomik gerekirliği, meta değişimi yasaları üzerinde temellendirilen gerekirliği bu işleme dayanır) kesinlikle hiçbir ilgi­si yoktur. Kapitalistin satın aldığı şey, emek-gücünü geçici olarak kullanma hakkıdır; karşılığını, ancak bu emek-gücü kullanıldığı, kendini bir üründe gerçekleştirdiği zaman öder. Paranın ödeme [sayfa 299] aracı olarak iş gördüğü tüm öteki hallerde olduğu gibi burada da alma ve satma işleri, alıcı parayı gerçekten vermeden önce gerçek­leşir. Ama emek, fiilî üretim süreci başlamadan önce tamamlanmış olan bu işlemden sonra artık kapitaliste ait olur. Bu süreçten ürün olarak çıkan meta tümüyle kapitaliste aittir. Kapitalist bu metayı kendisine ait olan üretim araçlarıyla, ve satın aldığı, dolayısıyla, henüz ödemeyi yapmamış olsa da, kendisine ait olan emekle üret­miştir. Sanki metanın üretiminde başkasının emeğini tüketmemiş gibidir.
      Kapitalistin yaptığı kâr, gerçekleştirdiği artı-değer, işçinin ona, metada maddeleşmiş emeği satmasından değil, ama kendi emek-gücünü meta olarak satmasından kaynaklanır. Eğer işçi, kapita­listle birinci konumunda yani meta sahibi[90] olarak karşı karşıya gelseydi, kapitalist herhangi bir kâr sağlayamaz, herhangi bir artı-değer gerçekleştiremezdi; çünkü değer yasasına göre, eşdeğerler değişilir; bir emek miktarı eşit miktarda emekle değişilir. Kapita­listin fazlası, işçiden herhangi bir meta satın almasından değil, emek-gücünün kendisini satın alması olgusundan kaynaklanır ve bu emek-gücü, emek-gücünün ürününden daha az değere sahiptir, ya da bir başka biçimde söylersek, emek-gücü, kendi içinde gerçek­leştirilen emekten daha fazla maddeleşmiş emeği gerçekleştirir. Ama şimdi, kârı haklı göstermek için, esas kaynağı gözlerden sak­lanır ve onu ortaya çıkaran işlem yok sayılır. Çünkü gerçekte –süreç bir kez süreklilik kazanınca– kapitalist, işçiye yalnızca ken­di ürününden ödeme yapar, işçiye yalnızca kendi ürününün bir parçasıyla ödeme yapılır, ve öyleyse öndelik vermek yalnızca sahte bir görünümdür — şimdi bize, işçinin üründeki payını, bu, paraya dönüştürülmeden önce, kapitaliste sattığı söyleniyor. (Hatta belki de paraya dönüştürülebilir bir duruma gelmeden önce; çünkü her ne kadar işçinin emeği bir üründe maddeleştiyse de olabilir ki, sa­tımlık metanın yalnızca bir parçası, örneğin evin [yalnızca] bir par­çası gibi, henüz gerçekleştirilmiştir.) Öyleyse kapitalist artık ürü­nün sahibi değildir ve böylece, başkasının ürününü bedavadan sa­hiplendiği bütün süreç, geçersizdir. Şimdi artık metaların sahipleri birbiriyle karşı karşıyadır. Kapitalistin parası vardır ve işçi de ona emek-gücünü değil, ama bir meta satmaktadır, yani içinde emeği­nin gerçekleştiği ürün parçasını satmaktadır.
      Şimdi o [işçi], kapitaliste şöyle diyecektir: “Bu 5 lbs.1 [libre] ip­liğin, diyelim, beşte-üçü değişmeyen sermayeyi temsil ediyor. On­lar sana ait. Beşte-ikisi, yani 2 librelik kısmı benim yeni katma-emeğimi temsil ediyor. Demek ki bana 2 librelik kısmı ödemen [sayfa 300] gerekiyor. Öyleyse bu 2 librelik kısmın değerini öde.” Ve böylece yal­nızca ücretini değil, kârı da cebine indirmiş olur, kısacası onun yeni olarak eklediği ve 2 libre içinde maddeleşen emek miktarına eşit toplam parayı cebine indirmiş olur.
      “Ama” der kapitalist, “ben de değişmeyen sermayeyi koymadım mı?”
      “İyi işte” der işçi, “bunun için 3 librelik kısmı çıkar, bana yal­nızca 2 librelik kısmı öde.”
      “Ama” diye diretir kapitalist, “benim pamuğum, benim iğlerim olmasa, sen pamuk eğiremezdin, emeğini maddeleştiremezdin. Bu­nun için senin bir fazla ödemen gerekir.”
      “İyi de” der işçi, “ben onları kullanmasaydım, pamuk çürürdü, iğler de paslanırdı. ||426| Senin üründen çıkardığın 3 librelik iplik, doğru, yalnızca kullanılıp tüketilen ve bu nedenle de 5 librelik ipli­ğin içinde yeralan pamukla iğlerin değerini temsil ediyor. Ama ip ve iğlerin değerini, bu üretim araçlarından yararlanarak koruyan, yalnız benim emeğimdir. Emeğimin değeri koruyan bu gücü için seni herhangi bir biçimde borçlandırmıyorum, çünkü karşılığında 2 librelik ürünü aldığım eğirme işinin ötesinde bana herhangi bir fazla emek-zamanına mal olmadı. Bu, bana hiçbir maliyeti olmaya­na, ama değişmeyen sermayenin değerini koruyan, benim emeği­min doğal bir yeteneğidir. Nasıl ki ben bunun için seni borçlandırmıyorsam, sen de beni iğler ve pamuk olmasaydı iplik eğiremeyecektim diye borçlandıramazsın. Çünkü eğirme işi olmasa, senin iğ­lerin ve pamuğun beş para etmezdi.”
      Köşeye sıkıştırılan kapitalist şöyle der: “2 librelik iplik, gerçek­te yalnızca 2 şilin eder. Bu para senin emek-zamanının bu kadarı­nı temsil eder. Ama herhalde onları satmadan önce, sana ödeme yapmamı beklemiyorsundur? Belki de onları hiç satamayacağım. Bu benim 1 numaralı riskimdir. İkincisi, belki de onları fiyatları­nın daha altında satabileceğim. Bu da 2 numaralı riskim. Ve üçün­cüsü, şöyle ya da böyle, bunları satmak zaman alır. Her iki riski, herhangi bir karşılığı olmaksızın sırf senin hatırın için mi sırtlanacağım ve üstelik zamanımı pazarlıklarla geçireceğim? Karşılıksız hiçbir şey bekleyemezsin.”
      İşçi, “Bir dakika, bir dakika” diye yanıt verir, “nedir bizim ara­mızdaki ilişki? Biz birbirimizle metaların sahipleri olarak karşı karşıya geliyoruz; sen alıcı, bizler satıcı olarak karşı karşıya geliyo­ruz; çünkü sen bizim ürün içindeki payımızı 2 librelik kısmı satın almak istiyorsun; bu parça gerçekte bizim maddeleşmiş emek-zamanımızdan başka bir şey değil ki. Şimdi sen bizim metamızı, sana değerinin altında satmamızda ısrar ediyorsun; satalım ki, [sayfa 301] bunun sonucu olarak sen, şimdi para olarak sahip olduğundan daha fazla değerde meta elde edebilesin. Bizim metamızın değeri 2 şilin. Sen o meta için yalnızca 1 şilin vermek istiyorsun –1 şilin, 1 librelik ipliğin içerdiği miktarda emek-zamanı içerdiğine göre– böyle­ce, sen bu değişimde, verdiğin değerin bir kat fazlasını elde ediyor­sun. Buna karşılık biz, [verdiğimizin .] eşdeğeri yerine, eşdeğeri­nin yarısını, 2 libre ipliğin yalnızca 1 libresinin eşdeğerini alıyoruz. Peki, değer yasasına ve metaların kendi değerleriyle orantılı ola­rak değişilmeleri yasasına karşı olan bu istemini neye dayandırı­yorsun? Söyle neye? Senin alıcı, bizim satıcı oluşumuza, bizim de­ğerimizin iplik biçiminde, meta biçiminde, senin değerinin ise para biçiminde oluşuna — yani iplik biçimindeki aynı değerin, para biçi­mindeki aynı değerle karşı karşıya gelişine dayandırıyorsun. Ama sevgili dostum, bu yalnızca bir biçim değişikliği işin aslında; bu yalnızca değerin ifade edilişini etkiler, ama değer miktarını aynı bırakır. Yoksa her meta fiyatının altında satılmalıdır, yani onun değerini temsil eden toplam paradan azına satılmalıdır, çünkü para biçimini alınca, artmış bir değer elde eder, biçimindeki o ço­cukça görüşte olanlardan mısın? Ama hayır, aziz dostum [para -ç.] daha büyük bir değer elde etmez; değerin büyüklüğü değişmez, yal­nızca saf biçimiyle değişim-değeri biçimini alır.
      “Bu bir yana, aziz dostum, böyle davranarak kendi elinle ken­din için yarattığın sıkıntıları bir düşün. Çünkü senin iddian şuna varır — satıcı malını alıcıya her zaman değerinin altında satmalı­dır. Gerçekten de seninle ilgili olarak, daha önce sana bizim üretti­ğimiz bir malı değil, ama emek-gücümüzün kendisini sattığımız za­man durum buydu. Doğru, sen onu değerinden satın aldın, ama gerçek emeğimizi, o emeğin ifadesi olan değerin altında satın al­dın. Neyse bu tatsız bir anı — fazla konuşmayalım. Şükürler ol­sun, bunu geride bıraktık, çünkü –senin kararın sayesinde– artık sana meta olarak emek-gücümüzü satmıyoruz, emeğimizin ürünü olan metayı satıyoruz. Şimdi senin kendi başına açtığın sıkıntılara bir bakalım. Senin yaptığın yeni yasa –yani satıcı, kendi metasının paraya çevrilmesini, kendi metasını parayla değişerek metasıyla ödemez, ama metayı fiyatının altında satarak öder biçimindeki yasa– alıcının her zaman satıcıyı soymasını ve yolmasını sağlayan yasa, aynı biçimde her alıcı ve satıcı için geçerli olmalıdır. Varsaya­lım ki biz senin önerini kabul ediyoruz — ama bunun koşulu senin­de kendi icadın olan bu yasaya, boyun eğmendir; yani satıcının metasının bir kısmını bedava olarak alıcıya teslim etmesi buna karşı­lık alıcının metayı paraya çevirmesi yasasına senin de boyun eğ­mendir. O zaman, bizim 2 şilin değerindeki 2 libre [ipliğimizi -ç.] [sayfa 302] 1 şiline al ve böyle 1 şilin ya da yüzde 100 kâr et. Ama şimdi senin elinde, bizim olan 2 libreyi de aldıktan sonra, değeri 5 şilin olan 5 libre ipliğin var. Şimdi sanıyorsun ki, müthiş kârlı bir iş yapmış olacaksın. 5 libre iplik sana 4 şiline maloldu, sen de onu 5 şiline sa­tacaksın. Onu senden satın alacak kişi ‘Bir dakika’ der, ‘senin 5 lib­re ipliğin bir metadır ve sen de bir satıcısın. Ben aynı değere para olarak sahibim ve alıcıyım. Senin de tanıdığın yasaya göre, senden ‘ yüzde 100 kâr sağlamalıyım. Bu nedenle 5 libre ipliği, değerinin yüzde 50 altında, 2 şilin 6 peniden satmalısın. Şu halde sana 2 şi­lin 6 peni vereceğim ve karşılığında 5 şilin değerinde meta elde edeceğim ve böylece senin sırtından yüzde 100 kâr sağlayacağım; gülme komşuna, gelir başına.
      “İşte böyle aziz dostum [diye sürdürür sözü işçi] yeni yasanın seni götüreceği yer burasıdır; yalnızca kendini aldatırsın, çünkü bir noktada gerçi alıcısındır ama, hemen ardından bir satıcı olur­sun. Bu sözünü ettiğimiz özel durumunda alıcı olarak kazandığın­dan daha çoğunu satıcı olarak yitirirsin. Ve şunu da sakın unutma —şimdi bizden satın almak istediğin 2 libre iplik henüz ortalarda yokken, önden yaptığın bazı alımlar olmasaydı, şimdiki şu 5 libre iplik hiçbir zaman ortaya çıkmazdı. ||426a| Şimdi 3 libre ipliğin temsil ettiği pamuk ve iğ almadın mı önceden? O tarihte Liverpool’daki pamuk toptancısı ve Oldham’daki iğ yapımcısı seninle satı­cılar olarak, sen onlarla alıcı olarak karşı karşıya geldin; onlar metayı temsil ediyordu, sen parayı — şimdi bizim birbirimize karşı övüncünü ya da hoşnutsuzluğunu taşıdığımız ilişkinin tıpatıp aynı­sı. Onlardan pamuğun ve iğin bir kısmını sana bedava bırakmala­rını isteseydin ya da bu metaları sana fiyatının (ve değerinin) al­tında satmalarını, onların metalarını paraya çevirdiği için, onların satıcı, senin alıcı olduğunu söyleseydin, o sert pamuk toptancısıyla şen şakrak Oldham’lı ahbap katıla katıla gülmezler miydi sana? [Oysa -ç.] onlar için hiçbir risk yoktu, çünkü tıkır tıkır parayı alı­yorlardı, saf, bağımsız biçimiyle değişim değerini elde ediyorlardı. Öte yandan sen, sen müthiş bir risk alıyordun! Önce iğle pamuğu ipliğe dönüştürecektin; üretim sürecinin tüm riskleriyle karşı kar­şıya olacaktın ve sonunda da ipliği yeniden satıp paraya çevirme­nin riskini sırtlanacaktın! Değerinden mi satılacak, değerinin üs­tünde mi altında mı riski. Ya da onu hiç satamama, yeniden para­ya dönüştürememe riski; iplik olarak kalitesine gelince, senin gö­zünde bunun bir çöp kadar bile değeri yoktu. İplik yemiyordun, iplik içmiyordun, satmaktan başka bir işe yaramazdı! Her ne ise ipliği yeniden paraya dönüştürürken yitirilen zaman; kuşkusuz bu aynı zamanda iğlerin ve pamuğun da paraya dönüştürülmesi [sayfa 303] demekti. Meslektaşların ‘Ah koca bebek’ diye yanıtlayacaklar seni, ‘Kendini salak durumuna sokma. Saçma sapan konuşma. Bizim pamuğumuzla iğlerimizden neler yapacağın niye bizim kaygımız olsun ki? Ne istersen yap! İstersen yak, istersen as, istersen köpek­lerin önüne at, ama parasını öde! Ne fikir ama! Sen pamuk ipliği yapacaksın, ama bu işten pek emin değilsin, risklerini ve tehlikeli olasılıkları abartıyorsun diye biz sana mallarımızdan armağan ve­receğiz! Ya pamuk eğirme işinden vazgeç ya da piyasaya bu abuk sabuk fikirlerle gelme!1
      Kapitalist, işçilerin bu tiradını mağrur bir gülümsemeyle şöyle yanıtlar: “Öyle anlaşılıyor ki, sizler boyunuzu aşan derinliklerde yüzüyorsunuz. Anlamadığınız şeyler üzerinde konuşuyorsunuz. Be­nim Liverpool’lu habisle Oldham’daki ahbaba tıkır tıkır para saydı­ğımı mı sanıyorsunuz? Evet ödedim. Onlara bono verdim; Liverpo­ol’lu habisin bonosunun vadesi daha gelmeden pamuk eğirilmiş ve satılmıştı bile. Sizinle ise iş daha değişik. Siz nakit para istiyorsu­nuz.”
      “Pekala” der işçiler, “Liverpool’lu habisle Oldham’lı ahbap sizin bonoları ne yaptılar?”
      “Ne mi yaptılar?” der kapitalist. “Amma da aptalca bir soru! Bankalarına verip kırdırdılar.”
      “Bankaya ne kadar ödediler?”
      “Durun bakayım, bir düşüneyim. Para şimdilerde epey ucuz. Sanırım, yüzde 3lük bir iskonto faizi ödediler; elbette toplam bede­lin yüzde 3’ü değil; yalnızca senedin vadesini kapsayan süre için, yıllık yüzde 3’ten o süreye düşen miktarda faiz ödediler.”
      “Gene de iyi” der işçiler. “Bize metamızın değeri olan 2 şilini öde — ya da 12 şilin öde, çünkü bugün gündelik çalıştık, ama şimdi haftalık anlaşalım. Bu paradan 14 gün için yıllık yüzde 3 hesabıyla iskonto faizini düş.”
      “Ama bu bono” der kapitalist “bir bankacının iskontoya alması için çok küçük olur.”
      “İyi ama” diye yanıt verir işçiler, “biz 100 kişiyiz. Demek ki bize 1200 şilin ödemek zorundasın. Bize bu kadarlık bir bono ver. Bu 60 pound yapar ve iskonto için hiç de küçük bir miktar değildir; kaldı ki bonoyu sen iskonto edeceğin için, toplam senin için hiç de az ol­mamalı; çünkü bizim sırtımızdan çıkardığını söylediğin miktarla aynı. Iskonto edilen miktar adını anmaya bile değmez. Ve biz böy­lece ürünümüzün önemli bir kısmını tümüyle elde ettiğimiz için, kısa sürede senin iskonto etmene de artık gerek duymayacağımız bir noktaya erişiriz. Doğal ki, sana borsa simsarının verdiği 14 günden daha uzun vade vermeyiz.” [sayfa 304]
      Gerçek ilişki tepe takla edilir de eğer, ücretler, toplam ürünün işçilere ait bölümünün değerinin iskonto ettirilmesinden sağlanır­sa –yani kapitalist bu parçayı onlara para olarak önceden öder­se– onlara, tıpkı pamuk toptancısına vb. verdiği gibi kısa vadeli bonolar vermesi gerekirdi. İşçiler, onun ürününden en geniş payı alırlardı ve kapitalist kısa sürede kapitalist olmaktan çıkardı. Ürü­nün sahibi olmaktan çıkar, yalnızca işçilerin bankeri haline gelir­di.
      Bunların ötesinde, kapitalist, metayı değerinin altında satma riskini yükleniyorsa ||427| aynı derecede, değerinin üstünde satma şansına da sahip bulunuyor. Eğer ürün satılamazsa sokağa atıla­cak olanlar işçiler olacaktır; ürün uzun süre pazar fiyatının altına düşerse, işçinin ücreti ortalamanın altına çekilecektir ve kısa süre­li çalışma başlayacaktır. Bu nedenle en büyük riski taşıyan işçidir.
      Üçüncüsü: Çiftçi para olarak rant ödeyecektir ya da sanayi ka­pitalisti para olarak faiz ödeyecektir –ve bu nedenle bunları öde­mek için önce ürününü paraya çevirmelidir– diye, sırf bu nedenle, rantın ya da faizin bir miktarını indirmekte haklıdır biçiminde bir şey önermek hiç kimsenin aklının köşesinden geçmez.)

[(b) Emekçinin Kapitalistten Satın Aldığı Metalar.
Paranın, Yeniden-Üretimi İfade Etmeyen Geri Dönüşü]


      Sermayenin, sanayi kapitalisti ile işçi arasında dolaşan kısmın­da da (yani döner sermayenin değişen sermayeye eşit olan kısmın­da) paranın başlangıç noktasına geri dönüşü vardır. Kapitalist işçi­ye ücretini para olarak öder; bu parayla işçi, kapitalistten metalar satın alır ve böylece para kapitaliste geri döner. (Pratikte, kapita­listin bankerine geri döner. Ama bankerler gerçekte, bireysel kapi­talist karşısında, para biçimini aldığı ölçüde toplam sermayeyi temsil ederler.) Paranın bu geri dönüşü, kendi başına, herhangi bir yeniden-üretimi imlemez. Kapitalist, işçiden para ile emek satın alır; aynı para ile işçi kapitalistten meta satın alır. Aynı para ilkin emek satın alma aracı biçimini, ve daha sonra meta satın alma aracı biçimini alır. Kapitaliste geri dönüşü, kapitalistin ilkin bir alıcı ve sonra da aynı taraflar arasında bir satıcı haline gelmesin­den ötürüdür. Alıcı olarak paradan ayrılır; aynı p.ara, satıcı olarak kendisine geri döner. Öte yandan bunun tersine., işçi önce satıcı, sonra alıcıdır; bu yüzden işçi önce parayı elde eder, sonra ödeme yapar, buna karşılık kapitalist önce ödeme yapar, sonra geri alır.
      Burada kapitalist için hareket P–M–P’dir. Para ile bir meta (emek-gücü) satın alır; bu emek-gücünün ürünüyle (meta) para [sayfa 305] satın alır; başka deyişle, bu ürünü, eski satıcısına, işçiye geri satar. İşçi için, tersine, dolaşım hareketi M-P-M’dir. Kendi metasını (emek-gücü) satar ve elde ettiği para ile kendi ürününün (meta) bir parçasını geri satın alır. Gerçekten de işçinin para karşılığı meta (emek-gücü) sattığı, parayı metalara harcadığı ve ondan sonra emek-gücünü yeniden sattığı, şu halde onun açısından da hareke­tin P–M–P olduğu söylenebilir; ve para sürekli olarak işçi ile kapi­talist arasında salındığından, aynı biçimde, hangi tarafın konu­mundan bakarak düşünüldüğüne bağlı olarak, işçi için olduğu ka­dar kapitalist için de hareketin P–M–P olduğu söylenebilir. Ne var ki alıcı olan kapitalisttir. Sürecin yenilenişi işçiden değil kapitalist­ten başlar ve paranın geri akışı zorunludur, çünkü işçi geçim nes­nelerini satın almak zorundadır. Dolaşım biçiminin bir taraf için P–M–P, öteki taraf için M–P–M olduğu tüm hareketlerdeki gibi bu­rada da apaçık belirgin olan şey şudur: değişim sürecinin ereği bir taraf için değişim-değeridir, paradır –ve dolayısıyla bu sonuncu­nun artmasıdır– ve öteki taraf için kullanım-değeridir, tüketim­dir. Toprak sahibinin çiftçiden alım yaptığı P’nin, rantın para biçi­mi olduğu, ve dolayısıyla M–P hareketinin bir sonucu, aslında in natura [ürün olarak] toprak sahibine ait olan ürün kısmının değiş­miş biçimi olduğu dikkate alınırsa, çiftçi açısından hareketin P–M–P, toprak sahibi açısından ise M–P–M olduğu ilk örnekte de, para­nın geri akışında durum budur.
      Kapitalistin ücretlere harcadığı paranın kapitaliste dönüşünü ifade ettiği ölçüde, işçiyle kapitalist arasındaki bu P-M-P çevrimi, kendi başına herhangi bir yeniden-üretim sürecini değil, yalnızca iki tarafın sırayla birbiri karşısında alıcı ve satıcı olduğunu ifade eder. Bu çevrim, P–M–P’ gibi ikinci P’nün birinci P’den daha bü­yük olduğu ve böylece P’nin değerce artan bir değeri (sermayeyi) temsil ettiği ilişki türündeki para olarak sermayeyi de ifade etmez. Tam tersine, aynı miktarda (hatta çoğu zaman daha az) paranın başlangıç noktasına dönüşünü ifade eder. (Burada kapitalist, doğal ki kapitalist sınıf anlamındadır.) Bu nedenle birinci bölümde,[91] P–M–P her zaman P–M–P’ olmak zorundadır derken hatalıydım. Bu, orada da ifade ettiğim gibi, paranın aynı başlangıç noktasına dönü­şünün, alıcının satıcı haline gelişi olgusundan kaynaklandığını göstererek yalnızca paranın biçimsel dönüşünü ifade edebilir.[92]
      Kapitalisti zenginleştiren paranın bu dönüşü değildir. Örneğin diyelim, ücretler için 10 şilin ödemiş olsun. İşçi ondan 10 şilinlik meta satın alır. O işçiye emek-gücü karşılığı, 10 şilin değerinde meta vermiştir. Eğer işçiye in natura [ürün olarak] fiyatı 10 şilin olan geçim nesneleri vermiş olsaydı, para dolaşımı olmayacak, [sayfa 306] dolayısıyla paranın geri dönüşü olmayacaktı. Bu nedenledir ki, bu paranın geri dönmesi olgusunun, kapitalistin zenginleşmesiyle herhangi bir ilgisi yoktur; zenginleşme olgusu kapitalistin, üretim sürecinde, ücretler için harcamış olduğundan daha fazla miktarda emeği mülk edinmiş olmasından ve dolayısıyla ürününün, onu üretmek için malolandan daha geniş oluşundan ileri gelir; işçiye ödediği para ise, hiçbir durumda, işçinin kendisinden satın aldığı malların parasından daha az olamaz. Paranın bu biçimsel dönüşü­nün kâr etmekle hiçbir ilgisi yoktur; dolayısıyla buradaki P, ||428| ranta, faize ya da vergilere harcanan paranın, toprak rantı, faiz, ya da vergiyi ödeyene geri dönüşündeki artıştan ya da değerinin yeni­lenmesinden daha fazla, sermayenin ifadesi değildir.
      P–M–P, paranın kapitaliste biçimsel olarak dönüşünü temsil ettiği ölçüde, yalnızca para olarak çıkardığı vadeli senedinin, kendi metasında gerçekleştiği anlamına gelir.
      Bu para çevriminin –paranın başlangıç noktasına geri dönüşü­nün– yanlış biçimde açıklanışına bir örnek olarak daha yukarda Destutt de Tracy’ye bakınız.[93] İşçi ile kapitalist arasındaki para do­laşımına ilişkin özel bir referansla ikinci bir örnek olarak Bray, daha aşağıda aktarılacaktır.[94] Para ödünç veren kapitalistle ilgili olarak ise Proudhon.[95]
      Bu tür P–M–P çevrimi, alıcının kendi sırasında satıcı haline geldiği yerlerde, bu nedenle de tüccarın birbirinden satmak üzere satın aldığı, satın almak için sattığı tüm ticari sermaye hareketle­rinde görülür. Olabilir ki, alıcı –M– metayı, örneğin pirinci, aldı­ğından daha yüksek fiyata satamayabilir; fiyatının altında satması gerekebilir. Bu tür bir durumda, paranın basit geri dönüşü cereyan etmiş demektir; çünkü alış, M’nin, değeri artıran değer olarak, yani sermaye olarak kendini ortaya koyamadığı bir satışla bitmiş­tir.
      Örneğin değişmeyen sermayenin değişiminde de durum aynı­dır. Makine yapımcısı demir üreticisinden demir alır, ona makine satar. Bu durumda para geri döner. Para, demirin satın alma aracı olarak kullanılmıştır. Bu para, daha sonra demir üreticisine, maki­ne satın almak üzere satın alma aracı olarak hizmet eder ve maki­ne yapımcısına geri döner. Makine yapımcısı ödediği para karşılı­ğında demir elde etmiş, aldığı para karşılığında ise makine teslim etmiştir. Aynı para kendi değerini iki kez dolaştırmıştır. Örneğin makine yapımcısı 1.000 poundla demir satın alır; aynı 1.000 pound ile demir üreticisi makine satın alır. Demirle makinenin değeri bir­likte 2.000 pounddur. Ancak bu şekilde, 3.000 pound devinimde ol­malıdır: 1.000 pound para, 1.000 pound makine ve 1.000 pound [sayfa 307] demir. Kapitalistler, in natura [ürün olarak] bir değişime girselerdi, metalar, bir kuruş bile dolaşmadan el değiştirecekti.
      Karşılıklı olarak birbirlerine hesap açtıkları ve para onlara yal­nızca ödeme aracı olarak hizmet ettiği zaman da durum aynıdır. Dolaşıma giren kağıt para ise ya da kredi parası (banknot) ise o za­man işlemde bir farklılık vardır. 1.000 pound banknot olarak mev­cuttur ama, özsel-değeri yoktur. Ama burada da üç [kez] 1.000 po­und vardır: 1.000 pound demir, 1.000 pound makine, 1.000 pound banknot. Ama birinci durumda olduğu gibi burada da bu üçlü yal­nızca makine yapımcısı [1.000’e] iki kez sahip olduğu için vardır­lar: makine 1.000 pound ve para –altın ve gümüş ya da banknot– 1.000 pound. Her iki durumda da demir üreticisi makine yapımcı­sına, yalnızca 2 numarayı (parayı) geri döndürür; çünkü parayı al­masının tek nedeni, makine yapımcısının, alıcı olarak, hemen o anda doğrudan satıcı haline gelmeyişidir; ilk metanın, demirin kar­şılığını meta olarak ödememiştir, o yüzden para olarak vermiştir. Demirin karşılığını ne zaman meta ile öderse, yani demir üreticisi­ne ne zaman meta satarsa, demir üreticisi parayı ona geri döndü­rür; çünkü bir kez para olarak ve ikinci kez meta olarak, iki kez ödeme yapılmaz.
      Her iki durumda da altın ya da banknotlar, makine yapımcısı ya da başka biri tarafından daha önce satın alınmış metanın değiş­miş biçimini, ya da belki de toprak sahibinin (onun atalarının vb.) temsil ettiği (gelirde sözkonusu olduğu gibi) henüz satın alınmamış ama paraya zaten çevrilmiş olan bir metayı ifade eder.[96] Burada paranın geri dönüşü yalnızca, meta karşılığı parayı ödemiş olan ki­şinin, parayı dolaşıma sokmuş olan kişinin, bir başka metayı dola­şıma sokarak parayı geri çekmesini imler.
      Düşündüğümüz aynı 1.000 pound bir günün içinde, kapitalist­ten kapitaliste kırk, elli el değiştirebilir ve yalnızca birinden öteki­ne sermayeyi aktarır. Makine demir üreticisine, demir köylüye, ta­hıl nişasta ya da alkol üreticisine vb.. Sonunda yeniden makine ya­pımcısının eline gelebilir ve ondan demir üreticisine vb. geçebilir ve böylece 40.000 poundluk bir sermayeyi ya da daha fazlasını dön­dürebilir ve onu ilk ödeyene geri akabilir. Mösyö Proudhon bu 40.000 pounddan yapılan ve paranın faizini oluşturan ve bu neden­le farklı kapitalistler tarafından ödenen kârın –örneğin makine yapımcısının kendisine 1.000 pound ödünç verene, demir üreticisi­nin, kömür ya da ücretler için harcadığı 1.000 poundu ona ödünç verene ödediği faizlerden oluşan kârın– bu 1.000 poundun 40.000 poundda bıraktığı toplam faiz olduğu sonucuna varır. Böylece, faiz yüzde 5 ise, 2.000 pound faiz. Bundan da 1.000 poundun yüzde 200 [sayfa 308] getirdiği şeklinde doğru bir hesap çıkarır. Ve kendisi muhteşem bir ekonomi politik eleştirmenidir.2
      Kapitalist ile işçi arasında para dolaşımını temsil eden P–M–P kendi başına herhangi bir yeniden-üretim edimini içermez, ama bu edimin sürekli yinelenmesini, dönüş çevriminin sürekliliğini içerir. Sattığı metanın yeniden-üretimi sözkonusu olmadan, sürekli satıcı haline gelen bir satıcının varlığı sözkonusu olamaz. Gerçekte, rant­la, faizle ya da vergiyle yaşayanların dışında bu herkes için doğru­dur. Ama bazı durumlarda eğer işlem tamamlanacaksa mutlaka P–M–P dönüş hareketi meydana gelir — kapitalistin işçi ile ilişki­sinde ya da toprak sahibinin ya da para ödünç verenin ilişkisinde olduğu gibi (son ikisinde paranın basit dönüşü sözkonusudur). Baş­ka durumlarda, meta satın alındığı zaman, M–P–M hareketi sonuçlandırıldığı zaman edim tamamlanır — işçinin durumunda ol­duğu gibi. İşçinin sürekli yenilediği, işte bu edimdir. Onun girişi­mi, her zaman satıcı olarak girişimidir, alıcı olarak değil. Aynı şey ||429| yalnızca bir gelir harcaması demek olan tüm para dolaşımı içinde doğrudur. Örneğin kapitalistin kendisi, her yıl belli bir mik­tar tüketir. Kendi sonal tüketimi için istediği metaları ödemek üze­re kendi metalarını paraya çevirmiştir. Burada M–P–M sözkonusu­dur ve ona bir para dönüşü sözkonusu değildir; ama dönüş satıcı­yadır (örneğin mağaza sahibinedir); onun sermayesi gelir harcama­larıyla yenilenir.
      Gelirin gelirle değişildiği bir değişimin cereyan edegeldiğini görmüştük. Kasap fırıncıdan ekmek satın alır, fırıncı kasaptan et; her ikisi de gelirlerini tüketirler. Kasap yediği et için, fırıncı yediği ekmek için ödeme yapmaz. Her biri gelirinin bu kısmını in natura [ürün olarak] tüketir. Ancak fırıncının kasaptan aldığı etin, kasa­bın sermayesini değil, ama gelirini yenilemesi de olasıdır — kasa­bın sattığı etin, onun kârını temsil etmekle kalmayan ama [sayfa 309] kârından gelir olarak tüketmek istediği bölümü temsil eden et. Ka­sabın fırıncıdan satın aldığı ekmek de onun bir gelir harcamasıdır. Eğer ikisi birbirine hesap açarsa, ya biri ya öteki yalnızca aradaki farkı ödeyecektir. Birbirini götüren karşılıklı alış ve satışları ile il­gili olarak herhangi bir para dönmez. Ancak hesap farkını fırıncı­nın ödemek durumunda olduğunu ve farkın, kasap için geliri tem­sil ettiğini varsayalım. Bu çerçevede kasap, fırıncıdan aldığı parayı başka tüketim maddeleri için harcar. Bunun terziye ödediği 10 pound olduğunu kabul edelim. Eğer bu 10 pound terzi için de gelin temsil ediyorsa o da bu parayı benzer biçimde harcar; ekmek ve benzeri şeyler alır. Böylece para fırıncıya geri akar; ama artık geli­ri yenileyici bir parça değil, sermayeyi yenileyici bir parçadır.
      Hâlâ ortaya atılabilecek bir soru daha var: Kapitalist tarafın­dan yürütüldüğü üzere, P–M–P, kendini genişleten değeri temsil ettiği ölçüde, kapitalist, dolaşıma soktuğundan daha fazla parayı dolaşımdan çeker. (Bu gerçekte pintinin de yapmak istediği ama yapamadığı şeydir. Çünkü dolaşıma meta olarak soktuğundan daha fazlasını altın ve gümüş olarak çekmesi sözkonusu değildir. Daha önce elinde meta olarak daha fazla değer varken, şimdi para olarak daha fazla değere sahiptir.) [Sanayi kapitalistinin -ç.] meta-sının toplam üretim maliyeti 1.000 pounddur. Bunu 1.200 pounda satar, çünkü metası yüzde yirmi ya da beşte-bir oranında ödenme­miş emeği –onun karşılığını ödemediği ama gene de sattığı eme­ği– de içerir. Peki bu durumda tüm kapitalistler, sanayi kapita­listleri sınıfı, nasıl oluyor da, dolaşıma soktuklarından daha fazla parayı sürekli olarak dolaşımdan geri çekiyor?
      Her şeyden önce, kapitalistin dolaşıma, çektiğinden daha fazla­sını sürekli olarak soktuğu söylenebilir. Sabit sermayesinin öden­mesi gerekir. Ancak sabit sermayesini, yalnızca parça parça tüket­tiği ölçüde satar. Sabit sermayenin kendisi üretim sürecine bütü­nüyle katılırken, o [sabit sermayenin değeri -ç.], metanın değerine her zaman çok ufak çapta, azar azar girer. Eğer dolaşımı 10 yıl ise, her yıl ürüne onda-biri girer ve öteki onda-dokuzla ilgili olarak her­hangi bir para dolaşımı olmaz; çünkü bu onda-dokuz dolaşıma meta olarak herhangi bir biçimde girmez. Birinci nokta bu.
      Bu sorunu daha sonra ele alacağız,[98] şimdi Quesnay’ye döne­lim.
      Ama önce, bir başka nokta daha. Senetleri iskontoya kabul eden ya da banknot öndelik veren bankaya banknotların dönüşü, şu ana dek bizim ele aldığımız para dönüşünden çok farklı bir feno­mendir. Bu olayda metanın paraya dönüşümü önceden kabul edil­mektedir. Meta satılmadan önce, hatta belki de üretilmeden önce [sayfa 310] para biçimini almıştır. Ya da belki zaten çoktan satılmıştır (bonolardaki gibi). Ama hangisi olursa olsun, henüz yeniden paraya dö­nüştürülmemiş, karşılığı henüz ödenmemiştir. Bu nedenle paraya dönüş, önceden kabul edilmektedir. Meta satılır satılmaz (ya da sa­tıldığı varsayıldığı anda) para, ya o bankanın banknotu olarak ban­kaya geri döner, böylece dolaşımdan çıkar; ya başka bankaların banknotu olarak bankaya geri döner, o zaman bankanın kendi banknotuyla (bankalar arasında) değişilir — böylece her ikisinin banknotları da dolaşımdan çekilmiş, başlangıç noktasına dönmüş olur ya da meta satılır satılmaz bankaya altın ya da gümüş olarak geri döner. Eğer bu altın ve gümüş, üçüncü bir kişinin elindeki banknot karşılığı olarak istenirse, o zaman banknotlar geri gelir. Eğer banknotlar altın ya da gümüşe dönüştürülmemişse, aynı mik­tarda altın ve gümüş dolaşımdan çekilir ve banknotların yerine bankanın ihtiyatları arasında yeralır.
      Tüm bu durumlarda süreç şudur: Paranın varolduğu (metanın paraya dönüşümü) önceden kabul edilmektedir. Paraya dönüştü­rüldüğü anda, paraya dönüşüm ikinci kez cereyan etmiş olur. An­cak metanın para olarak bu ikinci varlığı, başlangıç noktasına dö­ner — para olarak birinci varlığını iptal eder, onun yerini alır ve dolaşımdan çıkarak bankaya geri döner. Bu metanın ilk varlığını ifade etmiş olan şimdi ikinci varlığını ifade eden aynı özdeş bank­not miktarıdır. Örneğin bono bir iplik imalatçısı tarafından iskontoya verilmiştir. O bonoyu dokumacıdan almıştı. 1.000 poundla kö­mürü, ham pamuğu, vb. öder, Bu banknotlar elden ele geçerek ken­di metalarının karşılığını öder ve en sonunda keten bezine harca­nır, böylece dokumacıya gelir; o da bononun vadesi geldiği gün, bu banknotları iplikçiye öder ve o da banknotları bankaya geri verir. Metanın paraya ikinci (her şey bittikten sonraki) dönüşümünün –başta olduğu varsayılan dönüşümden sonraki dönüşümün– ||430| birinci paradan farklı bir para ile gerçekleştirilmesi hiç de zorunlu değildir. Ve sanki iplikçi hiçbir şey almamış gibi görünür; çünkü banknotları borç almış ve sürecin sonunda piyasaya süren bankaya götürüp geri vermiştir. Ancak işin gerçeğinde, o dönem içinde bu aynı banknotlar dolaşım aracı olarak ve ödeme aracı olarak hizmet görmüştür; iplikçi bu banknotların bir kısmıyla borçlarını ödemiş, bir kısmıyla yeniden iplik üretimi için gereken malları satın almış ve böylece (işçilerin sömürülmesi sayesinde) bir fazlalık yaratmış­tır; bunun bir bölümünü şimdi bankaya geri ödeyebilir. Hem de aynı biçimde para olarak; çünkü harcadığından, öndelik olarak kullandığından, yatırdığından daha fazla para ona geri gelmiştir. Nasıl? Bu bizi, ertelediğimiz soruya geri getiriyor.[99] [sayfa 311]

[4. Ekonomik Tabloya Göre Çiftçi ile İmalatçı Arasındaki Dolaşım]


      Şu halde Quesnay’ye geri dönelim. Şimdi üçüncü ve dördüncü dolaşım hareketlerine geliyoruz.
      T (toprak sahibi), K’den (kısır sınıf, imalatçı)[100] 1 milyar tuta­rında mamul metalar alır (tablodaki a-c çizgisi)[101]. Burada 1 mil­yar para ve o miktarda meta dolaşıma girer. (Çünkü sözkonusu olan tek bir değişimdir. Eğer T, K’den bölük bölük alım yapsaydı ve rantını da Ç’den (çiftçiden) taksit taksit alsaydı 1 milyarlık ma­mul metalar, diyelim, 100 milyonluk parçalar halinde satın alınır­dı. Çünkü T mamul metaları K’den 100 milyonluk parçalar halinde alır, K 100 milyonla Ç’den geçim nesneleri satın alır, Ç 100 milyo­nu rant olarak T’ye öderdi; ve bu 10 kez yinelenince 100’er milyon­luk 10 meta parçası K’den T’ye ve Ç’den K’ye ve 10 kez 100 milyon da Ç’den T’ye geçerdi. Dolaşımın tümü böylece 100 milyonla ger­çekleştirilmiş olurdu. Ancak Ç rantı tek ödemeyle öderse, 1 milya­rın, şimdi K’nin elinde olan parçası ve Ç’nin elinde olan parçası on­ların kasasında kalır, öteki parça dolaşıma girer.) Şimdi 1 milyar değerinde meta K’den T’ye geçmiş bulunuyor; öte yandan 1 milyar değerinde para T’den K’ye geçmiş oluyor. Bu basit dolaşımdır. Pa­rayla metalar, yalnızca karşıt yönde el değiştirir. Ancak çiftçinin [Ç’nin .] T’ye sattığı ve tüketime gitmiş olan 1 milyarlık geçim aracına ek olarak K’nin T’ye sattığı 1 milyarlık mamul metalar da tüketime gitmiştir. Anımsanmalı ki, bu metalar, yeni hasattan önce mevcuttular. (Aksi halde T yeni hasadın ürünleriyle onları sa­tın alamazdı.)
      K ise Ç’den 1 milyarlık geçim aracı satın alır [tabloda c-d çizgi­si]. Böylece brüt ürünün ikinci beşte-biri de dolaşımdan çıkmış tü­ketime girmiştir. K ile Ç arasında 1 milyar, dolaşım aracı olarak iş­levseldir. Ama aynı zamanda, bu alışverişte, K ile T arasındaki sü­reçte yeralmamış iki şey daha gerçekleşir. O süreçte K ürününün bir parçasını –mamul malların 1 milyarlık parçasını– yeniden paraya çevirmişti. Ama Ç ile girdiği değişimde K parayı yeniden geçim nesnelerine dönüştürür (ki Quesnay’ye göre bunlar ücretlere eşittir) ve böylece ücretlere harcadığı ve tüketilmiş olan sermayeyi yenilemiş olur. 1 milyarın böylece yeniden geçim nesnelerine dö­nüştürülmesi, T açısından yalnızca tüketimi ifade eder, ama K açı­sından sınai tüketimi, yani yeniden-üretimi ifade eder; çünkü K, metasının bir bölümünü onun üretim öğelerinden birine –geçim nesnelerine– dönüştürür. Metanın bu başkalaşımı, paradan metaya yeniden dönüştürülmesi, böylece bu olayda aynı zamanda, yal­nızca biçimsel değil, ama gerçek başkalaşımını [sayfa 312] — yeniden-üretiminin başlayışını, kendi üretim öğelerine yeniden aktarılışını ifade eder; bu işlemde, aynı zamanda sermayenin de başkalaşımı vardır. Ama T açısından, gelir yalnızca para biçiminden meta biçi­mine çevrilmiştir. Bu yalnızca bir tüketimi ifade eder.
      Ancak ikinci olarak, K, Ç’den 1 milyarlık geçim nesneleri satın aldığına göre, Ç’nin T’ye ödediği ikinci 1 milyarlık para-rant Ç’ye geri döner. Ama o bu parayı dolaşımdan çektiği, 1 milyar eşdeğer­deki meta ile geri satın aldığı için döner. Sanki toprak sahibi [T -ç.] (birinci 1 milyara ek olarak) ondan 1 milyarlık geçim aracı satın al­mış gibidir; yani sanki toprak sahibi, para-rantının’ ikinci parçası kendisine çiftçi [Ç .] tarafından meta olarak ödenmiş ve ondan sonra bu metaları K’nin metalarıyla değişmiş gibidir. K yalnızca Ç’nin T’ye para olarak ödediği 2 milyarlık metaların ikinci partisini T için harekete geçirir o kadar. Eğer ödeme mal türünden yapılsay­dı, Ç, T’ye 2 milyarlık geçim aracı.verecekti; T bunların 1 milyarlı­ğını kendisi tüketecekti, öteki 1 milyarlığını, geçim aracı olarak, K’nin mamul maddeleriyle değişecekti. Bu durumda: (1) Ç’den T’ye 2 milyarlık geçim aracı aktarılacaktı; (2) T ile K arasında bir mal takası olacaktı, T 1 milyarlık geçim aracını K ile onun 1 milyarlık mamul maddeleriyle değişecekti ve vice versa [tersi].
      Ama bunun yerine dört hareket gerçekleşti: ||431| (1) Ç’den T’ye 2 milyar para aktarılması; (2) T, Ç’den 1 milyarlık geçim aracı satın alıyor, para Ç’ye geri dönüyor, dolaşım aracı olarak hizmet görüyor; (3) T, K’den 1 milyarlık mamul maddeler alıyor; para dolaşım aracı olarak işlev görüyor; malların ters yönünde el değiştiri­yor; (4) 1 milyar parayla K, Ç’den geçim nesneleri satın alıyor; para dolaşım aracı olarak işlev görüyor. Aynı para K için, aynı za­manda sermaye olarak dolaşıyor. Bu para Ç’ye geri dönüyor, çünkü ikinci 1 milyarlık geçim aracı yerinden alınmış oluyor — bu miktar geçim aracı için toprak sahibi [T -ç.], Ç’nin bir feragat senedini elinde tutuyor. Ancak para toprak sahibinden doğruca Ç’ye gitmi­yor; 1 milyarlık yiyecek maddesini aktarmadan önceki geçiş yolun­da, 1 milyarlık mamul maddeyi imalatçıdan toprak sahibine akta­rarak bu ikisi arasında, yani T ile K arasında dolaşım aracı şeklin­de hizmet ediyor. K’nin metasının (toprak sahibiyle değişimde) pa­raya dönüşmesi ve onu izleyerek (çiftçiyle arasındaki değişimde) paranın yiyecek maddelerine dönüşmesi, K açısından sermayesinin başkalaşımıdır; ilkin paraya, ikincisi sermayenin yeniden-üretimi için gereken öğelere başkalaşımıdır.
      Bu noktaya kadarki dört dolaşım hareketinin sonucu bu çerçe­vede şudur: Toprak sahibi yarısını geçim nesnelerine, yarısını ma­mul maddelere olmak üzere gelirini harcamış bulunuyor. Bu [sayfa 313] alış-verişlerle, para olarak aldığı 2 milyarlık rantı harcamış oldu. Bu­nun yansı doğrudan, öteki yansı da K aracılığıyla dolaylı olarak ondan çiftçiye geri döndü. Ancak K mamul maddelerinin bir bölü­münü verdi ve bu parçayı geçim nesneleriyle, yani yeniden-üretim için gerekli öğelerle yeniledi. Bu süreçlerin tamamlanmasıyla, top­rak sahibi açısından dolaşım tamamlanmış oldu. Ancak aşağıdaki kalemler dolaşım dışına çıktı tüketime girdi –kısmen üretken-olmayan tüketime, kısmen sınai tüketime girdi– (toprak sahibi ge­lirini harcayarak K’nin sermayesini kısmen yeniledi): (1) 1 milyar­lık geçim nesneleri (yeni hasadın ürünleri); (2) 1 milyarlık mamul maddeler (biten yıl hasadının ürünleri): (3) 1 milyarlık geçim nes­neleri —bunlar yeniden-üretime girdi, yani K’nin gelecek yıl top­rak sahibinin rantının yansı karşılığında değişeceği maddelerin üretimine girdi.
      Para olarak 2 milyar şimdi bir kez daha çiftçinin elinde. O da kısmen alet vb. gibi yıllık ve orijinal öndeliklerini yenilemek için kısmen de üretim sırasında tüketeceği mamul maddeler için, K’den 1 milyar karşılığı mamul maddeler satın alıyor. Bu bir basit dola­şım sürecidir. K’nin ürününün meta olarak varolan ikinci parçasını paraya dönüştürerek onun eline 1 milyar bırakmaktadır. Her iki tarafta da sermaye başkalaşmıştır. Çiftçinin 1 milyarı, yeniden-üretim için gereksinilen üretim öğelerine çevrilmiştir. K’nin ta­mamlanmış ürünleri de yeniden paraya dönüştürülmüştür; bu ürünler biçimsel başkalaşım yoluyla metadan paraya dönüşürler; bu olmadan sermaye kendi üretim öğelerine çevrilemez ve bu ne­denle yenden-üretilemez. Bu beşinci dolaşım sürecidir. Bir milyar­lık mamul madde (biten yıl hasadının ürünleri) (a’-b’)[102] dolaşım­dan çıkar, yeniden-üretim amaçlı tüketime girer.
      Son olarak K, metalarının 1 milyar para biçimiyle varolan ya­rısını, üretim koşullarının, hammaddenin vb. öteki yansına (a”-b”) yeniden dönüştürür. Bu basit dolaşımdır. Aynı zamanda K için sermayesinin, yeniden-üretime elverişli bir biçimde başkalaşı­mıdır; Ç için ise ürününün yeniden paraya çevrilmesidir. Böylece brüt ürünün sonuncu beşte-biri de üretim dışına çıkar, tüketime girer.
      Yani: beşte-bir çiftçinin yeniden-üretimine gider ve dolaşıma girmez; toprak sahibi beşte-birini tüketir (böylece beşte-ikiye ulaşı­lır); K beşte-ikiyi alır; toplam beşte-dört olur.[103]
      Burada, açıklamada apaçık görünen bir boşluk var. Görünüşe göre Quesnay’nin hesabı şöyle: Ç, T’ye 1 milyar (beşte-bir) geçim aracı verir (a-b çizgisi). Hammaddelerinin 1 milyarıyla K’nin fonu­nu yeniler (a”-b”). Ve 1 milyarlık geçim aracı K’nin ücretlerini [sayfa 314] oluşturur; o bunu metalara değer olarak ekler ve bunu yaparken gıda olarak tüketir (c-d). Ve 1 milyar yeniden-üretimde (a’) kalır, dolaşıma girmez. Son olarak ürünün 1 milyarlık kısmı öndelikleri yeniler (a’-b’). Yalnızca, K’nin 1 milyarlık mamul maddeler için çiftçiden [Ç’den .] ne geçim nesnesi ne hammadde satın aldığını, ona çiftçinin kendi parasını geri ödediğini Quesnay gözden kaçırır. Gerçekte Quesnay, çiftçinin brüt gelirine ek olarak 2 milyar da pa­rası olduğu ve bu paranın, dolaşımdaki parayı sağlayan toplam fonu oluşturduğu varsayımından yola çıkar.
      Quesnay, ayrıca, 5 milyarlık brüt ürüne ek olarak, yeni hasat­tan önce üretilmiş brüt 2 milyarlık mamul metaların varolduğunu da unutur. 5 milyar yalnızca toplam yıllık ürünü, çiftçilerin rekol­tesinin toplamını temsil eder, ||432| brüt mamul ürünü değil; dola­yısıyla yeni üretimi sağlayacak öğelerin bu rekolteden yenilenmesi gerekir.
      Şu halde (1) çiftçinin elinde 2 milyar para var; (2) 5 milyar top­rağın brüt ürünü var; (3) 2 milyar mamul maddeler var. Yani 2 milyar para 7 milyar ürün (tarımsal ve sınai). Dolaşım süreci, kısa­ca ifade edersek şöyledir (Ç = çiftçi, T = toprak sahibi, K = Kısır imalatçı):
      Ç rant için T’ye 2 milyar para öder; T, 1 milyar karşılığı Ç’den geçim nesneleri satın alır. Böylece çiftçinin brüt ürününün beşte-biri elden çıkarılmış olur. Aynı zamanda 1 milyar para ona geri akar. T ayrıca K’den 1 milyarlık metalar alır. Bu alışverişle K’nin brüt ürününün yarısı elden çıkarılmış olur. Buna karşılık, onun elinde 1 milyar para vardır. Bu parayla K, Ç’den 1 milyarlık geçim nesnesi satın alır. Bu alışverişle K, sermayesinin yeniden-üretim için gerekli öğelerinin yarısını yenilemiş olur. Böylece, çiftçinin brüt ürününün beşte-birlik bir parçası daha elden çıkmış olur. Aynı zamanda çiftçi kendini bir kez daha 2 milyar paranın sahibi olarak, T ve K’ye sattığı geçim nesnelerinin fiyatı olan 2 milyarın sahibi olarak bulur. Ç şimdi K’den 1 milyarlık mal satın alır; bu mallar onun öndeliklerinin yarısını yeniler. Böylece imalatçının brüt ürünü de elden çıkmış olur. Son olarak K çiftçiden son 1 mil­yar parayla hammaddeler satın alır; böylelikle, çiftçinin ürününün üçüncü beşte-birlik parçası da elden çıkarılmış ve K’nin sermayesi­nin yeniden-üretim için gerekli öğelerinin ikinci yarısı da yenilen­miş olur; ama aynı zamanda 1 milyar çiftçiye geri döner. Çiftçi böy­lece kendini yeniden 2 milyarın sahibi olarak bulur ki bu doğru­dur; çünkü Quesnay onu kapitalist olarak düşünür; onunla ilgili olarak T yalnızca gelir alan bir kişidir, K ise yalnızca ücret kaza­nan biri. Eğer T ve K’ye ödemeyi doğrudan kendi ürünüyle [sayfa 315] yapsaydı, parasından ayrılması gerekmeyecekti. Eğer ödemeyi parayla yaparsa, onlar bu parayla çiftçinin ürününü alırlar ve para ona geri döner. Bu paranın sanayi kapitalistine alıcı olarak tüm işi baş­latan ve sona erdiren sanayi kapitalistine biçimsel olarak dönüş devresidir. Bunun yanısıra, öndeliklerin beşte-biri yeniden-üretime aittir. Ancak geçim nesnelerinin, dolaşıma hiçbir biçimde girmeyen beşte-biri, henüz elden çıkarılmayı beklemektedir.

[5. Ekonomik Tabloda Metaların ve Paranın Dolaşımı.
Paranın Başlangıç Noktasına Geri Dönüşünün Farklı Durumları]


      K, çiftçiden 1 milyarlık geçim aracı ve 1 milyarlık hammadde satın alır; öte yandan Ç de ondan öndeliklerini yenilemek üzere 1 milyarlık meta alır. Demek ki K hesap bakiyesi 1 milyarı ödemek zorundadır ve bu artığı T’den aldığı 1 milyarla kapatır. Öyle görü­nüyor ki Quesnay Ç’ye yapılan 1 milyarlık bu ödemeyi, Ç’nin 1 mil­yarlık ürününün satın alınışıyla karıştırıyor. Bu konuda Abbé Baudeau’nun yaptığı açıklamalara gönderme yapılması gerekiyor.[104]
      Gerçekte (bizim yaptığımız hesapta) 2 milyar yalnızca iki şeye hizmet etmişti: (1) Rantın 2 milyar para olarak ödenmesine; (2) Çiftçinin 3 milyarlık brüt ürününün dolaşımına (1 milyarlık geçim aracı T’ye, 2 milyarlık geçim aracı ve hammadde K’ye) ve K’nin 2 milyarlık brüt ürününün dolaşımına (1 milyarlık kısmının onu tü­keten T’ye, 1 milyarlık kısmının da onu yeniden-üretim amaçlı tü­keten Ç’ye) hizmet etmişti.
      Son satın almada (a”-b”), K, Ç’den hammadde aldığı zaman, ödemeyi para olarak yapmıştı.
      ||433| Demek ki bir kez daha:
      K, T’den 1 milyar para alıyor. Bu 1 milyar para ile Ç’den o mik­tarda geçim nesneleri satın alıyor. Aynı 1 milyar parayla Ç, K’den metalar satın alıyor. Aynı parayla K de Ç’den ham ürünler alıyor.
      Ya da K, Ç’den 1 milyar parayla hammaddeler, 1 milyar paray­la da geçim nesneleri satın alıyor. Ç de K’den 1 milyar [para] ile metalar alıyor. Bu durumda 1 milyar K’ye geri dönüyor; ama bu yalnızca, toprak sahibinden aldığı 1 milyar paraya ve henüz satma­sı gereken 1 milyarlık metasına ek olarak, bunların üstünde ve öte­sinde, kendisinin bizzat dolaşıma soktuğu 1 milyar parası daha ol­duğu varsayımından ileri geliyor. Bu varsayımda, metayı onunla çiftçi arasında dolaşıma sokmakta 1 milyar değil 2 milyar para kul­lanılmış oluyor. Sonra da 1 milyar K’ye geri dönüyor. Çünkü o çift­çiden 2 milyarlık parayla alışveriş yapıyor. Çiftçi ise ondan 1 mil­yar mal alıyor; bu alım için, ondan aldığı paranın yansını ona geri [sayfa 316] ödüyor.
      Birinci durumda K iki aşamalı bir alım yapıyor. İlkin 1 milyar ödüyor; bu para Ç’den ona geri dönüyor; ondan sonra o bu parayı Ç’ye kesin olarak geri ödüyor ve geriye hiçbir şey gelmiyor.
      Buna karşılık ikinci durumda K, 2 milyarlık tek bir alım yapı­yor. Eğer o zaman Ç karşılık olarak 1 milyarlık tek bir geri alım yaparsa 1 milyar K’de kalır. Dolaşım 1 milyar yerine 2 milyar kul­lanmış olur; çünkü birinci durumda 1 milyar iki kez dönerek 2 mil­yarlık metayı paraya çevirmişti. İkinci durumda 2 milyar, bir dö­nüşte 2 milyarlık metayı paraya çevirmişti. Şimdi çiftçi 1 milyarı Ç’ye öderse, K birinci durumdakinden daha fazlasını almış olmaz. Çünkü 1 milyarlık metaya ek olarak, dolaşım sürecinden önce K, kendi fonlarında yeralan 1 milyar parayı daha dolaşıma sokmuştu. Bu parayı dolaşıma sokmuş olduğuna göre o para kendisine geri dönmüş olmaktadır.
      Birinci durumda: K, 1 milyar para ile Ç’den 1 milyarlık meta [alır]; Ç, 1 milyar para ile K’den 1 milyarlık meta [alır]; K, 1 milyar para ile Ç’den 1 milyarlık meta [alır]; böylece Ç, 1 milyarı alıkoy­muş olur.
      İkinci durumda: K, 2 milyar para ile Ç’den 2 milyarlık meta [alır]; Ç, 1 milyar para ile K’den 1 milyarlık mal [alır]; Çiftçi eski durumda olduğu gibi 1 milyarı alıkoymuş olur. Ancak K’nin dolaşı­ma soktuğu 1 milyar öndelik, gene dolaşım yoluyla ona geri döndü­rülür. K, Ç’den 2 milyarlık meta alır; Ç, K’den 1 milyarlık mal sa­tın alır. Bu nedenle her olasılıkta K, hesap bakiyesi olan 1 milyar parayı ödemek zorundadır, ama bundan fazlasını değil. Ancak bu hesap bakiyesini ödeyerek, o Ç’ye dolaşımın bu biçimi dolayısıyla 2 milyar ödemiş olduğuna göre, Ç ona bu 1 milyarı geri öder; ama bi­rinci durumda herhangi bir geri ödeme yapmaz.
      Birinci durumda, K, Ç’den 2 milyarlık, Ç ise K’den 1 milyarlık alım yapar. Demek ki her iki durumda da hesap bakiyesi Ç’nin le­hine 1 milyardır. Ama bu hesap bakiyesi ona öyle bir biçimde öden­miştir ki, kendi parası kendisine geri dönmektedir; çünkü K ilkin Ç’den 1 milyarlık alım yapar, sonra Ç, K’den 1 milyarlık ve son ola­rak K, Ç’den 1 milyarlık alım yapar. Bu işlemlerde 1 milyar 3 mil­yarı dolaşıma sokmuştur. Ama toplamda dolaşımdaki değer (eğer para gerçek para ise) 4 milyardır; 3 milyarlık meta ve 1 milyar para. Başlangıçta (Ç’ye ödeme yapmak için) dolaşıma sokulan ve dönen para 1 milyardan fazla değildi — yani K’nin Ç’ye ödemek zo­runda olduğu hesap bakiyesinden fazla değildi. K, Ç’den ikinci kez 1 milyarlık alım yapmadan önce Ç, K’den 1 milyarlık alım yaptığı için K hesap bakiyesini bu 1 milyarla kapatabilir. [sayfa 317] İkinci durumda K dolaşıma 2 milyar sokar. Gerçi bu parayla Ç’den 2 milyarlık meta satın aldığı doğrudur. Bu 2 milyar burada dolaşım aracı olarak gereksinilmiştir ve 2 milyar eşdeğerinde meta karşılığı ödenmiştir. Ancak Ç, K’den 1 milyarlık malı geri satın alır. Bu nedenle, hesap bakiyesi olarak 1 milyar K’ye geri döner; demek ki K’nin Ç’ye ödemek durumunda olduğu 2 milyar değil 1 milyardır. Ç’ye şimdi 1 milyarlık meta vermiştir, bu durumda Ç 1 milyarı ona geri ödemelidir; çünkü ona boşuna 1 milyar ödemiştir. Bu durum, üzerinde biraz durulmaya değer önemdedir.
      Yukarda varsayılan 3 milyarlık dolaşımın, 2 milyarı geçim ara­cı, 1 milyarı mamul madde olmak üzere 3 milyarlık dolaşımın çeşit­li durumları olasıdır; ancak belirtmeliyiz ki, birincisi, Quesnay’nin varsayımına göre, K ve Ç arasında dolaşım başladığı zaman, K’nin elinde 1 milyar, Ç’nin elinde 1 milyar para bulunmaktadır; ikincisi, K’nin T’den aldığı 1 milyara ek olarak görüntüyü tamamlamak üzere kasasında 1 milyar daha para olduğunu varsayacağız.
      ||434| I. Birincisi: Quesnay’nin ortaya koyduğu biçimde durum şöyle: K, 1 milyar para karşılığı Ç’den 1 milyarlık meta satın alır; K’den böylece elde ettiği 1 milyar para ile Ç, K’den 1 milyarlık mal alır; son olarak K böylece geri aldığı 1 milyar para ile Ç’den 1 mil­yarlık daha meta alır. Dolayısıyla Ç’nin elinde, onun açısından ser­mayeyi temsil eden 1 milyar kalır (gerçekte, T’den aldığı öteki 1 milyarla birlikte bu onun gelirini oluşturur; bu parayla izleyen yıl rantı öder; yani elinde toplam 2 milyar para vardır). Burada 1 mil­yar para –K’den Ç’ye, Ç’den K’ye ve K’den Ç’ye olmak üzere– üç kez dönmüştür; her seferinde 1 milyarlık meta karşılığında, yani toplam 3 milyarlık meta karşılığında üç kez dönmüştür. Eğer para­nın kendisi de bir değere sahipse dolaşımdaki değerler toplamı 4 milyar olur. Para burada yalnızca dolaşım aracı olarak işlevseldir; ama sonunda elinde kaldığı Ç için, paraya ve bir olasılıkla serma­yeye dönüştürülmüştür.
      II. İkincisi: Para yalnızca ödeme aracı olarak işlev yapar. Bu durumda, Ç’den 2 milyarlık meta satın alan K ve K’den 1 milyarlık meta satın alan Ç birbirleriyle hesaplaşırlar. İşlemin kapanışında K, hesap bakiyesi 1 milyarı para olarak öder. Birinci durumda ol­duğu gibi 1 milyar, dolaşım aracı olarak hizmet etmeksizin, Ç’nin kasasına girer. Onun için 1 milyar bir sermaye transferidir; çünkü 1 milyarlık meta sermayesinin yerini almıştır. Önceki gibi, dola­şımda olan değerler 4 milyarı bulmaktadır. Ama 1 milyar paranın üç hareketi yerine, yalnızca bir hareket olmuş ve para, yalnızca kendine eşit miktardaki meta değerini ödemiştir. Önceki durumda para üç kez ödeme yapmıştı. Birinci durumla karşılaştırıldığı [sayfa 318] zaman sakınılan şey, gereksiz dolaşım hareketleridir.
      III. Üçüncüsü. İlk başta Ç (T’den almış olduğu) 1 milyar paray­la ortaya çıkar ve K’den 1 milyarlık meta alır. Bu 1 milyar, gelecek rantı ödemek üzere istiflenip bir kenarda tutulmak yerine dolaşı­ma girmiş olur. K’nin şimdi 2 milyar parası vardır (1 milyar T’den, 1 milyar Ç’den). Bu 2 milyar parayla Ç’den 2 milyarlık meta alır. Şimdi 5 milyarı bulan değerler dolaşıma girmiştir (3 milyarlık meta olarak, 2 milyar para olarak). İlkin 1 milyar para, 1 milyarlık meta dolaşımı ve ardından 2 milyar para, 2 milyarlık meta dolaşı­mı. Bu 2 milyar paradan, çiftçinin dolaşıma soktuğu milyar iki kez dönmüş olmaktadır, K’nin dolaşıma soktuğu milyar ise bir kez. Şimdi bu 2 milyar para Ç’ye geri döner; ama bu paradan yalnızca 1 milyar hesap bakiyesini kapatır; öteki 1 milyar para, satıcı olarak girişimde bulunarak onun dolaşıma soktuğu bu 1 milyar, dolaşım yoluyla şimdi ona geri dönmüştür.
      IV. Dördüncü olarak: K, (1 milyar T’den, 1 milyar da onun ken­di kasasından dolaşıma soktuğu para olmak üzere) 2 milyar paray­la Ç’den bir seferde 2 milyarlık birden meta satın alır. Ç, K’den 1 milyarlık meta satın alır ve böylece 1 milyarı geri döndürmüş olur; daha önceki durumda olduğu gibi, kendisiyle K arasındaki hesap bakiyesini kapatmak üzere 1 milyar parayı Ç böylece kendisinde tutar. 5 milyara varan değerler toplamı dolaşıma girmiştir. İki do­laşım hareketi sözkonusu olmuştur.
      2 milyar paradan, K’nin Ç’ye geri döndürdüğü 1 milyar bizzat Ç’nin dolaşıma soktuğu parayı, 1 milyar da K’nin dolaşıma soktu­ğu parayı temsil eder. Burada 1 milyar yerine 2 milyar para Ç’ye geri gelir, ama 1 milyarı kendisi dolaşıma soktuğu için, yalnızca 1 milyar elde etmiş olur. Bu durum III’te olup bitendir. Durum IV’te 1 milyar para K’ye geri döner, ama bu para, metalarını T’ye satma­sından hasıl olan para değil, kendi kasasından çıkarıp dolaşıma soktuğu paradır.
      Durum I’de ve gerçekte durum II’de dolaşımdaki para hiçbir za­man 1 milyardan fazla değildir; ama durum I’de bu para üç kez dö­ner, durum II’de ise yalnızca bir kez el değiştirir; bu, durum II’de gelişkin bir kredi ve dolayısıyla ödemelerde tasarruf sisteminin varsayılmış olmasının sonucudur; durum I’de ise hareket hızlıdır; ancak para her seferinde dolaşım aracı olarak işlev görür ve bu ne­denle iki kutupta da değerler bir seferinde para, bir seferinde meta olmak üzere iki kez ortaya çıkmak zorunda kalır. Durum III ve du­rum IV’te, I ve II’deki 1 milyar yerine, 2 milyar dolaşımdadır. Bu­nun nedeni, her iki durumda da bir keresinde (yani durum III’te dolaşım sürecini tamamlayan alıcı olarak K’nin, durum II’de ise [sayfa 319] dolaşım sürecini başlatan satıcı olarak K’nin girişimiyle) tek işlem­de 2 milyarlık değerdeki metal arın dolaşıma sokulmuş olmasıdır; yani tek işlemle 2 milyarlık meta dolaşıma girmiştir; bunun yanısıra metaların alımda ödendiği, hesaba bırakılmadığı varsayılmıştır.
      Hareketin en ilginç yanı ise, durum III’te çiftçinin, durum IV’te imalatçının elinde bırakılan 1 milyar paradır; her ne kadar her iki durumda da hesap bakiyesi 1 milyar çiftçiye ödendiyse de o ne du­rum III’te bir kuruş fazla alır, ne durum IV’te bir kuruş eksik alır. Bu işlemlerde kuşkusuz, değişim her zaman eşdeğerlerin değişimi­dir ve bir dengeden sözettiğimiz zaman, yalnızca meta yerine pa­rayla yapılan ödemedeki eşdeğeri kastediyoruz.
      Durum III’te Ç dolaşıma 1 milyar sokar ve değişimde, K’den eş­değer ya da 1 milyarlık metalar elde eder. Ama ondan sonra K, on­dan 2 milyar parayla meta satın alır. Ç’nin dolaşıma soktuğu birin­ci 1 milyar para böylelikle geri döner, çünkü değişimde ondan 1 milyarlık meta alınmıştır. Bu 1 milyarlık meta, onun ödediği 1 mil­yar parayla ödenmiştir. Ç ikinci 1 milyar parayı, ikinci 1 milyarlık metaların karşılığındaki ödeme olarak elde eder. Bu hesap bakiye­si ona para olarak borçlanılmıştır; çünkü o tamamı 1 milyar olan mal almış, buna karşılık ondan 2 milyar değerinde meta alınmış­tır.
      ||435| Durum IV’te K bir kalemde dolaşıma 2 milyar para so­kar, bu para karşılığında Ç’den 2 milyarlık meta alır. K’nin ödediği parayla Ç, K’den 1 milyarlık meta alır ve böylece 1 milyar para K’ye geri döner.
      Durum IV’te: K gerçekte Ç’ye 1 milyarlık meta (1 milyar para­nın eşdeğerinde meta) ve 2 milyar para, yani toplam 3 milyar ve­rir; ama K, Ç’den yalnızca 2 milyarlık meta alır. Dolayısıyla Ç, ona 1 milyar parayı geri vermek zorundadır.
      Durum III’te: Ç, K’ye 2 milyar paraya eşdeğerde meta ve 1 mil­yar para verir. Yani para olarak 3 milyar verir. Ama K’den 1 mil­yarlık meta, 1 milyar paraya eşdeğerde meta alır. Bu durumda K ona 2 milyar parayı geri vermek zorundadır; 1 milyarı para olarak öder — zaten bunu Ç kendisi dolaşıma sokmuştur, 1 milyarı da kendisi dolaşıma sokar. Hesap bakiyesi 1 milyar parayı kendisinde tutar, ama 2 milyar parayı tutamaz.
      Her iki durumda da K 2 milyarlık meta alır, Ç 1 milyarlık meta ve 1 milyar para, yani hesap bakiyesi para alır. Durum III’te, buna ek olarak, Ç’ye 1 milyar daha gelir, ama bu yalnızca onun dolaşım­dan elde ettiği metaları aşan miktarda dolaşıma bizzat soktuğu fazlalıktır. Durum IV’te de durum K için böyledir.
      Her iki durumda da K 1 milyarlık hesap bakiyesini ödemek [sayfa 320] zorundadır; çünkü dolaşımdan 2 milyar değerinde meta alır ve dola­şıma yalnızca 1 milyar değerinde meta sokar. Her iki durumda da Ç, 1 milyar hesap bakiyesini alma konumundadır; çünkü dolaşıma 2 milyarlık meta sokar, dolaşımdan yalnızca 1 milyarlık meta alır; o yüzden ikinci 1 milyar para olarak ödenmek zorundadır. Her iki durumda da sonal olarak el değiştirecek olan, yalnızca bu 1 milyar paradır. Ancak 2 milyar o anda dolaşımda olduğu için, bu para, onu dolaşıma sokana geri dönmelidir; bu, ister hesap bakiyesi ola­rak 1 milyarı dolaşımdan almasına ek olarak dolaşıma bir başka 1 milyar para sokmuş olan Ç olsun, ister sade hesap bakiyesi 1 mil­yar parayı ödemek durumunda olan ve ek olarak 1 milyar parayı öndelik vermiş olan K olsun aynı derecede geçerlidir.
      Durum III’te, farklı koşullarda 1 milyarlık metanın dolaşımı için gereksinilebilecek olan 1 milyar para, [dolaşımdaki mevcut -ç.] para miktarını aşarak dolaşıma girmektedir; çünkü Ç, ilk alıcı ola­rak öne çıkmaktadır, bu nedenle de en sondaki konumu ne olursa olsun, dolaşıma para sokmak zorundadır. Durum IV’te de aynı bi­çimde, durum II’deki gibi yalnızca 1 milyar değil, ama 2 milyar para dolaşıma girmektedir; çünkü ilk başta alıcı olarak K ortaya çıkmakta ve ikincisi, bir kalemde 2 milyarlık meta almaktadır. Her iki durumda da bu alıcılarla satıcılar arasında dönen para sonunda birinin ödemek zorunda olacağı hesap bakiyesine eşit olabilir. Çün­kü K’nin ya da Ç’nin bu miktarın üstünde harcadığı para ona geri ödenmektedir.
      Ç’nin K’den 2 milyar değerinde meta satın aldığını varsayalım. O zaman durum şöyle olabilir: Ç metalar için K’ye 1 milyar para verir. K, Ç’den 2 milyar para değerinde metalar satın alır; bunun sonucu olarak ilk 1 milyar Ç’ye döner ve 1 milyar da bunun üstüne ödenir. Buna karşılık Ç, K’den 1 milyar para karşılığı meta alır; ve böylece o para K’ye geri döner. Sürecin sonunda Ç, 2 milyarlık meta ve dolaşım süreci başlamadan önceki 1 milyarına sahip olur; K de 2 milyarlık meta ve başlangıçta sahip olduğu 1 milyar paraya sahip olur. Ç’nin 1 milyar parası ile K’nin 1 milyar parası yalnızca dolaşım aracı olarak rollerini oynamış olurlar ve –para olarak ya da bu durumda sermaye olarak– onları ortaya sürmüş olanlara geri akarlar. Her ikisi de parayı ödeme aracı olarak kullanmış olsa­lardı, 2 milyarlık meta 2 milyarlık metanın eşdeğeri olarak birbiri­ni götürecekti; hesap artı sıfır olacaktı ve aralarında bir kuruş bile para dönmeyecekti.
      Böylece, birbirinin karşısına alıcı ve satıcı olarak çıkan iki kişi arasında dolaşım aracı olarak dönen para, kaynağına geri döner; dolaşıma girebileceği üç durum sözkonusudur. [sayfa 321]
      [Birincisi:] Alınıp verilen metaların değeri birbirini dengeler. Bu durumda para, onu dolaşıma sokana ve dolaşımın giderlerini karşılamak üzere sermayesini bu doğrultuda kullanana geri döner. Örneğin Ç ve K birbirlerinden 2’şer milyarlık meta alırlarsa ve dansı K açarsa, Ç’den 2 milyar para karşılığı meta alır. Ç bu 2 mil­yarı, K’den 2 milyarlık meta alarak ona geri döndürür. Böylece K alışverişten hem önce hem sonra 2 milyarlık metaya ve 2 milyar paraya sahiptir. Ya da daha önce anılan durumda olduğu gibi, her iki taraf, birbirine eşit miktarda dolaşım aracı ortaya çıkarırlar, her biri dolaşıma soktuğu kadarını geri alır — yukardaki gibi, 1 milyar para Ç’ye, 1 milyar K’ye.
      İkincisi: İki taraf arasında değişime giren meta değerleri birbiri­ni götürmez. Parayla ödenmesi gereken bir hesap bakiyesi belirir. Eğer yukarda durum I’deki gibi, metaların dolaşımı, yalnızca bu he­sap bakiyesini ödemek için gerekenin dışında herhangi bir paranın dolaşıma girmediği bir biçimde yürütüldüyse –iki taraf arasında gelip giden yalnızca bu para miktarı olduysa– o zaman bu para en sonunda, hesap bakiyesi kendi lehine beliren son satıcının elinde kalır.
      Üçüncüsü: İki taraf arasında değişime giren meta değerleri bir­birine eşit değildir; ödenmesi gereken bir hesap bakiyesi vardır; ama metaların dolaşımı, hesap bakiyesini kapatmak için gereken­den daha fazla paranın döndüğü bir biçimde cereyan etmiştir; bu durumda bu hesap bakiyesini aşan miktardaki para onu dolaşıma sokmuş olana geri döner. Durum III’te hesap bakiyesi kendisine ödenen kişiye, durum IV’te hesap bakiyesini ödemesi gereken kişi­ye.
      Yukarda sıralanan ikinci kategoride, hesap bakiyesi kendisine ödenen kişinin ancak ilk alıcı olduğu durumda para ona geri döner] örneğin işçiyle kapitalist arasında olduğu gibi. II’de olduğu gibi, öteki tarafın ilk alıcı olarak belirdiği durumda para el değiştirir.
      ||436| (Kuşkusuz tüm bunlar, aynı kişiler arasında belli mik­tarlar alınıp satıldığı ve her birinin birbiri karşısında sırayla alıcı ve satıcı olduğunun varsayıldığı durumlarda gerçekleşir. Öte yan­dan, varsayalım ki, 3 milyarlık meta, meta sahipleri arasında eşit olarak dağılmıştır. Satıcılar, A, A’, A”dür ve onların karşısında alı­cılar B, B’, B” vardır. Eğer üç satın alma işlemi eşzamanlı olarak cereyan ederse, yani birbiriyle yanyana cereyan ederse, 3 bin para[105] dolaşıma girmelidir, öyle ki her bir A bin paraya sahip ol­malı, her B elinde bin paralık meta bulundurmalıdır. Eğer alımlar birbirini izlerse, zaman içinde birbirinin ardından gelirse, metala­rın başkalaşımı birbiriyle bağlantılıysa, yani bazı kişiler alıcı ve [sayfa 322] satıcı olarak davranıyorsa aynı bin paranın dolaşımı bu işlemleri sonuçlandırabilir — hatta yukardaki gibi aynı kişilerle ilgili olarak değil, bir kişiyle ilgili olarak alıcı, bir başka kişiyle ilgili olarak sa­tıcı kimliğiyle davranıyor olsa bile, aynı bin para tüm işlemleri sonuçlandırabilir. Böylece örneğin: (1) A, B’ye bin para karşılığı sa­tar; (2) A, bu bin para ile B’den satın alır; (3) B’ bin para ile A’den satın alır; (4) A’, bin para ile B”den; (5) B” bin para ile A”den sa­tın alır. Para altı kişi arasında beş kez el değiştirmiş olur; ama 5 bin para değerindeki meta da dolaşıma girmiş olur. Eğer 3 binlik meta dolaşıma girecek olsaydı, şöyle olurdu: (1) A, bin para karşılı­ğı B’den; (2) B bin para karşılığı A’den; (3) A’ bin para karşılığı B’den. Dört kişi arasında üç yer değişikliği. Bu P–M’dir.)
      Yukarda belirtilen durumlar, daha önce açıklanan yasayla, “Paranın dönme hızı ve meta fiyatları toplamı belli ise dolaşım ara­cı miktarı bellidir” (I, s. 85)[106] biçimindeki yasayla çelişmez. Yukar­daki l’inci örnekte, bin para üç kez dönmekte ve gerçekte 3 binlik miktarda metayı dolaşıma sokmaktadır. Bu durumda dolaşımdaki para miktarı
       

3.000 (fiyatlar toplamı)

ya da

3.000 (fiyatlar toplamı)

=1.000 para

3 (hız)

3 dönüş


      Durum III ya da IV’te dolaşımdaki metaların toplam fiyatı, ger­çi, 3.000 paraya eşittir, ama dolaşımın hızı farklıdır. 2.000 para, yani 1.000 para tartı 1.000 para, bir kez döner. Ancak 2.000’den 1.000 bir kez daha döner. 2.000 para, 3.000’lik metaların üçte-ikisini dolaşıma sokar ve onun yansı, 1.000 para da geri kalan üçte-biri dolaşıma sokar; 1.000 para iki kez dolaşır, ama öteki 1.000 para yalnızca bir kez dolaşır. 1.000 paranın bu ikiye katlanmış dolaşımı, fiyatları 2.000 paraya eşit olan metaları paraya çevirir; 1.000 paranın tek dolaşımı, fiyatları 1.000 paraya eşit olan metayı paraya çevirir — her ikisi birlikte 3.000’lik metaya eşittir. Peki bu durumda, buradaki paranın, dolaşıma soktuğu metalarla ilgili olarak dolaşım hızı nedir? 2.000 para, 11/2 dönüş yani 3/2 dö­nüş yapar (ilkin toplam paranın bir kez dönmesi ve sonra yansının bir kez daha dönmesi ve böylece bir dönüşün tamamlanmasıyla bu aynı şey demektir). Ve böylece gerçekte:

3.000 (fiyatlar toplamı)

= 2.000 para

3/2 dönüş


      Peki öyleyse, bu durumda paranın dönüşündeki farklı hızlılığı belirleyen şey nedir?
      III ve IV’te, her ikisinde farklılık şu olgudan kaynaklanır: [sayfa 323] Durum I’de her seferinde dolaşıma giren metaların toplam fiyatı, me­talar toplamının tümünün fiyatının 1/3’ünden ne fazladır ne azdır; her seferinde 1.000 paralık meta dolaşıma girer; bunun tersine, III ve IV’te, 2.000’lik meta bir kez dolaşıma girer ve 1.000’lik meta bir kez dolaşıma girer, yani mevcut meta miktarının üçte-ikisi bir kez, üçte-biri bir kez dolaşıma girer. Aynı nedenle, perakende ticarete göre toptan ticarette de daha büyük [değerdeki -ç.] sikkeler dön­melidir.
      Daha önce gözlemlediğim gibi (I, “Paranın Dolaşımı”[107]), para­nın geri dönüşü, her şeyden önce alıcının sırayla satıcı haline gel­diğini gösterir; ve gerçekte, satıcı haline gelen kişinin, metaları al­dığı aynı kişiye ya da başkasına satış yapması hiç farketmez. An­cak alım ve satım aynı kişiler arasında ise, şimdiye dek birçok ya­nılgıya (Destutt de Tracy[108]) neden olan olaylar ortaya çıkmaktadır. Alıcının satıcı haline gelmesi yeni metaların satılaca­ğını gösterir. Metaların dolaşımındaki süreklilik –sürekli yenilen­meyle eşanlamlı (I, s. 78)[109]– öyleyse yeniden-üretimdir. Alıcı, –işçiyle ilgili olarak imalatçının durumunda olduğu gibi– bir yeniden-üretim hareketini ifade etmeksizin, daha sonra satıcı haline gelebilir. Ancak sürekliliğe, bu geri dönüşün yinelenmesine, ilişkin olarak yeniden-üretimi ifade etmekten sözedilebilir.
      Paranın geri dönüşü, sermayenin para biçimine dönüşümünü temsil ettiği zaman, kaçınılmaz olarak bir çevrimin sonuna, ve ser­maye o haliyle süreci sürdürüyorsa, yeni bir yeniden-üretimin baş­langıcına işaret eder. Bu durumda da, tüm öteki durumlarda oldu­ğu gibi, o [kapitalist] satıcıydı, M–P, ve sonra alıcı haline geldi, P–M; ama sermayesi, yalnızca P’de kendi yeniden-üretimi için gere­ken öğeleriyle değişilebileceği biçimi yeniden elde eder; burada M, bu yeniden-üretim için gerekli öğeleri temsil eder. Burada P–M, para-sermayenin, üretken ya da sınai sermayeye dönüşümünü temsil eder.
      Bunlardan başka, daha önce gördüğümüz gibi, paranın başlan­gıç noktasına geri dönüşü, bir dizi alım ve satımda bilanço dengesi­nin, bu süreci başlatan alıcı lehine olduğunu da gösterebilir. Ç, K’den 1.000 para karşılığı alım yapar. K, Ç’den 2.000 para karşılığı mal alır. Burada 1.000 para Ç’ye geri döner. Öteki 1.000’e gelince, K ile Ç arasında para yalnızca yer değiştirmiştir.
      ||437| Ancak son olarak [belirtilmeli ki -ç.] paranın başlangıç noktasına dönüşü, şu iki durumda, hesap bakiyesinin ödendiğini göstermeden de cereyan edebilir: (1) Karşılıklı ödemeler birbirini götürdüğü ve sonuç olarak parayla ödenecek bir hesap bakiyesi kalmadığı zaman; (2) İşlemler birbirini götürmediği, bu nedenle bir [sayfa 324] hesap bakiyesinin ödenmesi gerektiği zaman. Bu konuda yukarda tartışılan durumlara bakınız. Tüm bu durumlarda, örneğin aynı K’nin Ç ile karşı karşıya gelip gelmemesi hiç farketmez; burada K, Ç ile Ç de K ile ilgili olarak, ona satış yapanların ve ondan satın alanların toplamını temsil etmektedir (tıpkı paranın geri dönüşü­nün hesap bakiyesinin ödenişini gösterdiği örnekte olduğu gibi). Tüm bu durumlarda para, deyim yerindeyse bu parayı dolaşıma sokmuş olana geri döner. Dolaşımda görevini yapmıştır, banknot­larda olduğu gibi, kendisini ortaya koymuş olan kişiye geri döner. Burada para yalnızca dolaşım aracıdır. Sonuncu kapitalistler bir­birleriyle hesaplarını kapatırlar ve bu para, ödemeyi yapmış olana geri gelir.
      Daha önce ertelediğimiz soruya daha ilerde eğilmemiz gereki­yor: kapitalistin, dolaşıma soktuğundan daha fazla para çekişi so­rusuna.[110]

[6. Ekonomi Politiğin Tarihinde Ekonomik Tablo’nun Önemi]


      Quesnay’ye geri dönelim:
      Adam Smith, Marquis de Mirabeau’nun abartılı ifadesini, biraz da alay ederek aktarır:       “Dünyanın başlangıcından bu yana üç büyük keşif yapılmıştır. ... Birincisi yazının keşfidir. ... İkincisi paranın keşfidir (!) ... Üçüncü­sü, ilk ikisinin tamamlayıcı sonucu olan tableau économique’tir [eko­nomik tablo’dur]” ([Smith, Wealth of Nations, OUP baskısı, c. II, s. 300], Garnier, c. III, kitap IV, bölüm IX, s. 540.)
      Ama gerçekte, ekonomik tablo, sermayenin tüm üretim süreci­ni bir yeniden-üretim süreci olarak, gözler önüne serme girişimiydi — dolaşım, bu yeniden-üretim sürecinin yalnızca biçimiydi; para­nın dolaşımı, sermayenin dolaşımında yalnızca bir evreydi; [tablo -ç.] aynı zamanda bu yeniden-üretim sürecinde gelirin kaynağını, sermayeyle gelir arasındaki değişimi, yeniden-üretim amaçlı tüke­timle sonal tüketim arasındaki ilişkiyi kapsama çabasıydı; serma­yenin dolaşımında tüketicilerle üreticiler arasındaki dolaşımı (ger­çekte sermayeyle gelir arasındaki dolaşımı) içerme çabasıydı; ve son olarak, üretken emeğin iki büyük bölümü –hammadde üreti­mi ve imalat bölümleri– arasındaki dolaşımı bu yeniden-üretim sürecinin aşamaları olarak sunma çabasıydı. Ve bütün bunların hepsini gösteren şey, gerçekte bir Tableau’da, altı hareket ve dönüş noktasını birleştiren ve sayılan beşi aşmayan çizgiden ibaretti. Bunlar, ekonomi politiğin henüz bebeklik çağını yaşadığı 18. yüzyı­lın ikinci üçte-birlik diliminde olup-bitiyordu; bu aşın ölçüde [sayfa 325] parlak bir yaklaşımdı, ekonomi politiğin o zamana dek ortaya koyabil­diği, rakip kabul etmez en parlak yaklaşımdı.
      Sermayenin dolaşımına gelince –sermayenin yeniden-üretim süreci, bu yeniden-üretim sürecinde aldığı çeşitli biçimler, serma­yenin dolaşımıyla genel olarak dolaşım arasındaki bağlantı (yani yalnızca sermayenin sermayeyle değişimi değil ama sermayenin gelirle değişimi)– fizyokratların mirasını devralan ve envanterde­ki farklı kalemleri daha kesin ve belirgin biçimde ayırarak sınıfla­yan kişi Adam Smith oldu. Ama onun, hareketi bir bütün olarak açıklayışı ve yorumlaması, Quesnay’nin hatalı varsayımlarına kar­şın, ekonomik tabloda genel çizgileriyle sunuluşu kadar bile doğru değildi.
      Bundan da ötede, Adam Smith fizyokratlar konusunda “Ya­pıtları, hiç kuşkusuz, ülkeleri için şöyle ya da böyle bir hizmetti” ([Wealth of Nations, OUP baskısı, c. II, s. 299], [Garnier], agy, s. 538), dediği zaman, bu, örneğin, Fransız Devriminin en önde ge­len babalarından biri olan Turgot’nun önemi konusunda pek de alçakgönüllü olmayan bir azımsamadır. |437|| [sayfa 326]






Dipnotlar

      1 Libras: 327,45 grama eşit ağırlık ölçüsü. -ç.
      2 ||1437| Proudhon’un anılan parçasının baş kısmı şöyle: “İpotek borçları topla­mı, iyi haber alan yazarlara göre, 12 milyar; bazıları bunu 16 milyara kadar çıkarı­yor. Senet karşılığı yapılan borçlanmalar en az 6 milyar, limited şirketlerin yaklaşık 2 milyar, kamu borcu 8 milyar. Toplam 28 milyar. Bütün bu borçların –buraya dik­kat edin– kaynağı, yüzde 4’ten, 5’ten, 6’dan, 8’den, 12’den yüzde 15’e kadar ödünç verilmiş ya da borç verildiği varsayılan ödünç paradır, tik üç kategori için ortalama faizi yüzde 6 kabul ediyorum; bu üç kategori toplam 20 milyar ediyor, faiz 1 milyar 200 milyon. Buna kamu borcunun faizini, yaklaşık 400 milyonu ekleyin: 1 milyarlık sermaye için toplam yıllık 1 milyar 600 milyon faiz” (s. 152). Demek ki yüzde 160. Çünkü “en yaygın tahminlere göre, Fransa’da varolan demeyeceğim ama dolaşımda bulunan nakit para, Merkez Bankasının nakit dengesi de dahil, 1 milyarı aşmaz.” (s. 151.) “Değişim tamamlandığı zaman, para bir kez daha emre hazır hale geliyor ve yeni bir borca daha yolaçıyor. ... Para-sermaye, bir değişimden öteki değişime dola­şarak, her zaman kaynağına geri dönüyor; bundan çıkan şu ki, para her zaman yeni­den ödünç verilebiliyor ve aynı kişiye kâr getiriyor.” (s. 153-154.) Gratuité du crédit. Discussion enire M. Fr. Bastiat et M. Proudhon, Paris 1850.[97] |437||

Açıklayıcı Notlar

      [88] Burada Marks ekonomik tablonun genel çizgilerini Schmalz’ın Économie politique [Ekonomi Politik] (Almancadan çeviren; Henri Jouffroy), c.
I, Paris 1826, s. 329’dan alarak kullanır.
      Schmalz’ın görüşleri hakkında, VI. not defterinin 241-242. sayfaların­da eleştirel bakışını ortaya koyar (Bkz: bu kitapta s. 59-60).
      Schmalz hakkındaki ek notlar, onun yapıtından alıntılarla birlikte, IX. not defterinin sonunda, s. 421’de yeralır (Bkz: bu kitapta s. 191-192). Elyazmalarının izleyen sayfasında (not defteri X, s. 422) Marks, Quesnay’nin ekonomik tablosunu, Schmalz’ın kitabında yeraldığı biçimiyle kul­lanarak ara-değerlendirme bölümüne geçer.
      Dikkate değer olan şu ki, ara-değerlendirmenin tümü boyunca (elyazması s. 422-437) Marks, andığı yazarlardan hemen hiç alıntı yapmaz. Yal­nızca son (437.) sayfada, Smith’ten parçalar alır, Proudhon’dan bir alıntı aktarır; bunların, elyazmasında Proudhon’la ilgili olan bölüme (s. 428) ait olduğunu söyler (bu belirleme çerçevesinde, Proudhon’la ilgili alıntı, bu ki­tapta, Marks’ın işaret ettiği yere aktarılmıştır (Bkz: bu kitap s. 309). Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, bu “ara-değerlendirme”yi yazarken Marks’ın eli­nin altında Quesnay’nin ve anılan yazarların yapıtları bulunmuyordu. Bü­yük bir olasılıkla “ara-değerlendirme”nin hemen neredeyse tümünü, (el­yazması s. 437’deki Smith ve Proudhon alıntılarına kadar) Nisan 1862’de Manchester’da kaldığı sırada yazmıştır.
      XXIII. not defterinde 1433-1434. sayfalarda fizyokratlar hakkında yaz­dığı ek notlarda Marks, ekonomik tabloyu, Quesnay’nin Analyse du Tableau économique’inde [Ekonomik Tablonun Çözümlemesi] (Bkz: bu kitapta s. 356) verdiği biçimiyle kullanmıştır. Engels’e 6 Temmuz 1863’te yazdığı mektupta da tabloyu yine o biçimiyle kullanır (Marks-Engels, Seçme Yazış­malar, Sol Yayınları, Ankara 1995, c. I, s. 164-168). -293
      [89] Burada Marks’ın kullandığı harfler (ve ifade ettikleri doğrultular) ekonomik tabloya, Quesnay’de ve Schmalz’da bulunmayan bir açıklık ver­mektedir.
      Her bir çizginin iki harfle gösterilmesi (a-b, a-c, c-d, vb.) bu çizgilerin hareket doğrultusunu, yani çizginin hangi sınıftan hangi sınıfa gittiğini göstermektedir (yön, alfabedeki harf sırasına göredir: a-b, a-c, c-d, vb.). Böylece a-b çizgisi, toprak sahipleri sınıfıyla “üretici sınıf (çiftçiler) ara­sındaki dolaşımda başlangıç noktasının toprak sahipleri sınıfı (çiftçilerden gıda maddesi aldıkları için) olduğunu gösterir.
      İki harfle tanımlanan her çizgi, ayrıca hem paranın hem metaların yö­nünü gösterir. Örneğin a-b çizgisi, paranın hareket yönünü belirler (top­rak sahipleri sınıfı, üretici sınıfa 1 milyar para öder; ama tersten dikkate alındığı zaman aynı çizgi (b-a) metaların yönünü gösterir (üretici sınıf, toprak sahipleri sınıfına 1 milyarlık gıda maddesi verirler).
      a-b-c-d kırık çizgisi, şu bağlantıları içerir: (1) a-b kesimi toprak sahip­leriyle üretici sınıf arasındaki dolaşımı ifade eder (toprak sahipleri çiftçi­lerden 1 milyarlık gıda maddesi alırlar; (2) a-c kesimi toprak sahipleriyle kısır sınıf (imalatçılar) arasındaki dolaşımı gösterir — toprak sahipleri imalatçılardan 1 milyarlık mamul maddeler alırlar; (3) c-d kesmi kısır sı­nıfla üretici sınıf arasındaki dolaşımı imler (imalatçılar çiftçilerden 1 mil­yarlık gıda maddesi alırlar).
      a’-b’ çizgisi üretici sınıfla kısır sınıf arasındaki dolaşımı ifade eder (çiftçiler, imalatçılardan 1 milyarlık mamul madde satın alırlar).
      a”-b” çizgisi kısır sınıfla üretici sınıf arasındaki kapanış dolaşımını gösterir (imalatçılar çiftçilerden ürünlerini üretmek için gereksindikleri 1 milyarlık hammadde alırlar). -294
      [90] Marks burada, sahip olduğu tek meta emek-gücü olan emekçiyle, “metalara ilk biçiminde sahip olanları” yani “emek-gücünün kendisinden ayrı olarak metalara” onları satmak üzere sahip olan meta sahiplerini bir­ birlerinin karşısına koyar (Kars: Bu kitapta s. 156, 160). -300
      [91] Marks, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’nın “Para” kesiminin ilk iki paragrafını kastediyor (Sol Yayınları, Ankara 1993, s. 142-143). -306
      [92] Marks, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’dan şu paragrafı kastediyor: “Alıcıların, alıcı olarak ödemiş oldukları para, yeniden meta satıcısı olarak ortaya çıktıkları anda kendi ellerine döner. Meta dolaşımının dur­madan yenilenmesi, böylelikle, burjuva toplumun bütün genişliğince dur­madan elden ele yuvarlanmakla kalmayan, ama aynı zamanda sayısız noktalardan hareket ederek ve aynı hareketi yinelemek üzere aynı nokta­lara dönerek değişik bir sürü küçük çevrimler izleyen paranın hareketinde yansır” (Ankara 1993, s. 118). -306
      [93] Bkz: bu kitapta s. 254-266; ayrıca karş: Kapital, İkinci Cilt, Ankara 1997, bölüm XX, kesim XIII, “Destutt de Tracy’nin Yeniden-Üretim Teori­ si, s. 427-434). -307
      [94] Bray bölümü, elyazmalarının X. not defterinde 441-444. sayfalarda yeralıyor. Tamamlanmamış; Bray’ın, işçilerle kapitalistler arasındaki para dolaşımına ilişkin görüşlerine orada değinilmiyor.
      Paranın doğası ve rolü hakkında Bray’ın görüşleriyle ilgili olarak bkz: Marks’ın Arbeitslohn (ücretler), (Marks-Engels, Kleine ökonomische Schriften, Berlin 1955, s. 228-229’da yeralıyor); Marks’ın Grundrisse der Kritik der politischen Ökonomie, Berlin 1953, s. 55, 690, 754; Marks-Engels, Marks’ın Engels’e 2 Nisan 1858 tarihli mektubu, Seçme Yazışmalar 1, Sol Yayınları, Ankara 1995, s. 118-123. -307
      [95] Daha sonra, elyazmalarının X. not defterinde, s. 428 ve 437’de Marks, bu konuda Proudhon’un ne düşündüğünü kısaca belirtir (Bkz: bu ki­tapta s. 309). -307 .
      [96] Ayraç içindeki ifadeler, Marks’ın daha sonra geliştirme niyetinde ol­duğu düşünceleri imliyor. Büyük bir olasılıkla Marks’ın aklında, Quesnay’nin toprakta özel mülkiyeti mazur gösterme çabalan vardı. Quesnay’nin yaklaşımına göre, toprak sahiplerinin, topraklan üzerindeki hak­ları, atalarının bakir toprakları, tarıma elverişli hale getirmiş olmalan ol­gusuna dayanıyordu. Ânti-Dühring’in II. Kısmında Marks’ın yazdığı X. bölümde fizyokratların bu görüşü şu ifadeyle karakterize edilmiştir: “... ‘doğal yasa’ gereği, onların” (toprak sahiplerinin) “esas işlevi, baba mirası­ nı iyi konumda tutmak için gerekli harcamalan yapmak ve iyi yönetmek­ten ibarettir, ya da ... çiftçinin tüm sermayesini asıl tarım işine harcayabilmesi için avances foncières yapmak, çiftliğin tüm donanımını sağlamak ve toprağın ekime hazır olması için gerekli harcamalan yapmaktır”. -308
      [97] Elyazmalarının XV. not defterinde, s. 935-937’de, Proudhon’un Gratuite du crédit’de ortaya koyduğu şekliyle para-sermayenin rolü ve faizin yapısı hakkındaki sıradan görüşlerini eleştirir (Bkz: Kapital, Üçüncü Cilt, Ankara 1997, s. 303-304). -309
      [98] Marks bu sorunu ayrıntılı biçimde incelemiştir (Bkz: Kapital, İkinci Cilt, XVII, XX (V ve XII. kesimler) ve XXI (kesim I, alt kesim 1, “Yığmanın Oluşumu”). -310
      [99] Bkz: 98 nolu açıklayıcı not. -311
      [100] Marks burada Quesnay’nin üç sınıfı için şu harfleri kullanıyor L = Mülk sahipleri (toprak sahipleri); S = Kısır sınıf (imalatçılar); F = Çiftçiler, üretici sınıf. -312
      [101] Bkz: 89 nolu açıklayıcı not. -312
      [102] Bkz: 89 nolu açıklayıcı not. -314
      [103] Marks burada ve daha sonraki açıklamalarında, Quesnay’ye göre, ürünün yalnızca beşte-birinin dolaşıma girmediğini, “üretici sınıf tarafın­dan doğal biçimde kullanıldığını varsayıyor.
      Marks, elyazmalarının XXIII. not defterinde ve Anti-Dühring’in II. Ki­tabında, bizzat yazdığı X. bölümde bu noktaya geri dönüyor. Orada tarım­daki döner sermayenin yenilenmesi konusunda Quesnay’nin öne sürdüğü düşünceleri yorumlayışını şöyle çerçeveliyor: “Demek ki, beş milyar değe­rindeki tüm brüt ürün, üretici sınıfın, yani on milyarlık yatırılmış serma­yeye denk düşen iki milyarlık bir işletme sermayesi kullanarak bu ürünü üretmiş olan çiftçilerin elindedir. Tarımda doğrudan yeralmış insanların tümünün geçimi dahil olmak üzere işletme sermayesinin yenilenmesi için gereken tarımsal ürünler –gıda maddeleri ve hammaddeler, vb.– in na­tura [ürün olarak] toplam üründen ayrılmış ve yeni tarımsal üretime har­canmıştır. Daha önce gördüğümüz gibi, sabit fiyatları ve belli bir düzeyde basit yeniden-üretimi veri aldığımız için, brüt üründen ayrılan ürün par­çasının para değeri, demek ki iki milyar liradır. Bu parça, bu nedenle ge­nel dolaşıma girmez. Çünkü, daha önce belirttiğimiz gibi, bir sınıfla bir başkası arasında değil, ama belli bir sınıfın içinde cereyan eden dolaşım, Tablonun dışında tutulmuştur” (F. Engels, Anti-Dühring, Sol Yayınları, Ankara 1995, s. 355). -314
      [104] Marks Baudeau’nun Explication du Tableau économique [Ekonomik Tablonun İzahı] başlıklı yorumunu kastediyor. (Bu yorum M. Eugene Daire’nin Physiocrates. Avec une introduction et des commentaires [Fizyokrat­lar. Bir Giriş ve Yorumlar île] başlıklı yapıtında yeralıyor. 2. bölüm, Paris 1846, s. 822-867). -316
      [105] Quesnay’nin ekonomik tablosunda kullanılan bir milyar Tour lirası yerine Marks burada bin para biriminden sözediyor. Bu, meselenin özünü kuşkusuz değiştirmemektedir. -322
      [106] Kastedilen Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, Sol Yayınları, An­kara 1993, s. 124. -323
      [107] Bkz: Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, Sol Yayınları, Ankara 1993, “Paranın Dolaşımı”. -324
      [108] Bkz: 93 nolu açıklayıcı not. -324
      [109] Bkz: Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, Ankara 1993, s. 116 vd. -324
      [110] Bkz: 98 nolu açıklayıcı not. -325


Sayfa başına gidiş