Karl Marks
Artı-Değer Teorileri
Birinci Kitap


Karl Marks’ın Theorien über den Mehrwert (1862-63) adlı yapıtının birinci kitabını, İngilizcesinden (Theories of Surplus Value, part 1, Lawrence and Wishart, London 1969, Translated by Emile Burns, Edited by S. Ryazanskaya) dilimize çevrildi ve kitap, Fransızcasıyla (Théories sur la plus-value, tome 1, Editions Sociales, Paris 1974, Publiées sous la responsibilité de Gilbert Badia) karşılaştırıldıktan sonra Artı-Değer Teorileri, Birinci Kitap adı ile, Sol Yayınları tarafından, Kasım 1998 tarihinde, Ankara’da yayınlanmıştır.

Eriş Yayınları tarafından düzenlenmiştir.
e-posta:
Kurtuluş-Cephesi Dergisi

Özgün biçimiyle Acrobat Reader formatında: Artı-Değer Teorileri / Birinci Kitap (3.131 KB)








BEŞİNCİ BÖLÜM]
NECKER





[Kapitalizmde Sınıfların Uzlaşmaz Karşıtlığını Yoksulluk ile Zenginlik Arasında Bir Uzlaşmaz Karşıtlık Olarak Sunma Çabası]


      Daha önce Linguet’den yapılan bazı alıntılar,[86] onun kapitalist üretimin doğasını açıkça kavradığını göstermişti; gene de burada Necker’den sonra[87] Linguet bir kez daha anılabilir.
      İki çalışmasında, Sur la législation et le commerce des grains (yayın tarihi 1775) ve De l’administration des finances de la France’ta [1784’te yayınlandı], Necker, emeğin üretken gücündeki gelişmenin, işçinin kendi ücretini yeniden-üretmek için daha az zaman gereksinmesine ve bunun sonucu olarak işverenine sağladığı ödenmemiş emek-zamanının artmasına yolaçtığını göstermiştir. Bu konuyu incelerken, haklı olarak ortalama ücretten, ücretin minimum düzeyinden işe başlar. Ne var ki, onun asıl ilgilendiği şey, emeğin kendisinin sermayeye dönüşmesi, ve bu süreç sayesinde sermaye birikimi değildir; ama yoksulluk ile zenginlik, yoksulluk ile lüks arasındaki uzlaşmaz karşıtlığın genel gelişimidir; çünkü, gerekli geçim nesnelerini üretmek için giderek daha küçük emek miktarı yeterli hale geldiği ölçüde, emeğin bir parçası giderek daha gereksiz hale gelir ve bunun sonucunda, farklı bir üretim alanında, lüks maddeler üretiminde kullanılabilir. Bu lüks maddelerden bazıları [sayfa 289] dayanıklıdır; ve artı-emeği emrinde bulunduranların mülkiyetinde, bir yüzyıldan ötekine birikerek, bu uzlaşmaz karşıtlığı daha da derinleştirir.
      Önemli olan Necker’in, çalışmayan sınıfların zenginliğinin –kârın ve rantın– kaynağını ||420| geriye doğru tümüyle artı-emeğe kadar izlemesidir. Ne var ki, artı-değeri ele alışında, aklının gerisinde olan şey, toplam işgününün uzatılmasından değil, ama gerekli emek-zamanının kısaltılmasından ortaya çıkan nispî artı-değerdir. Emeğin üretken gücü, üretim araçlarını ellerinde bulunduranların üretken gücü haline gelir. Ve üretken gücün kendisi de belli bir sonuç üretmek için gereksinilen emek-zamanını kısaltmanın eşdeğeri olur. Temel bölümler şunlar:
      Birincisi: De l’administration des finances de la France, vb. (Œuvres, c. II, Lozan ve Paris, 1789):       “Toplumda gördüğüm sınıflardan biri, zenginliği her zaman, hemen hemen hep aynı kalması gereken sınıf; bu sınıflardan, gördüğüm bir başkası, zenginliği zorunlu olarak artan sınıf: şu halde, bir ilişkiden ve karşılaştırmadan doğan lüks, bu oransızlığın büyümesini izlemek durumunda kalmış ve zamanın akışıyla daha belirginleşmiştir.” (agy, s. 285-286.) (İki sınıfın, sınıflar olarak arasındaki uzlaşmaz karşıtlık zaten açıkça belirtilmişti.) “Toplumun, yazgısı toplumsal yasaların etkisiyle sabitlenmiş bulunan sınıfı, elinin emeğiyle yaşayanların tümünden oluşmaktadır; mülk sahiplerinin” (üretim araçları sahiplerinin) “buyurgan yasalarına bağımlıdırlar ve yaşamın basit gereksinimleriyle orantılı bir ücret ile yetinmeye zorlanmışlardır; bağımlılıklarını yaratan aralarındaki rekabet ve gereksinimlerinin geciktirilmezliğidir; bu koşullar değişemez.” (agy, s. 286.)       “Tüm mekanik zanaatları basitleştiren aletlerin sürekli icadı, mülk sahiplerinin servetini ve zenginliklerini artırıyor; bu aletlerin bir kısmı, toprağı işlemenin maliyetini düşürerek, bu tür bir mülke sahip olanların harcayabileceği geliri artırmış bulunuyor; dahilerin buluşlarının bir başka kısmı, sanayi emeğini öylesine müthiş surette kolaylaştırmıştır ki geçim araçlarını sağlayanların” (yani kapitalistlerin) “hizmetindeki insanlar, aynı zaman süresi içinde ve aynı ödül karşılığında, her türden daha fazla miktarda üretebilir duruma gelmişlerdir.” (s. 287.) “Bugün seksen bin işçinin yaptığı işi yapmak için, bir yüzyıl önce yüz bin kişiye gerek olduğunu varsayalım; o zaman, öteki yirmi bin kişi ücret alabilmek için başka mesleklere girmek zorunda kalmışlardır; ve onların bu durumun sonucu olan kol emeğinin yeni ürünleri zenginin zevkini ve lüksünü artırmıştır.” (s. 287-288.)       “Çünkü” diye sürdürüyor Necker, “unutulmamalıdır ki, herhangi bir özel yeteneği gerektirmeyen tüm işkollarına ayrılan ödül, her emekçinin geçim için gereksinilenin zorunlu fiyatıyla orantılıdır; bu durumda, gerek sinilen bilgi, herkesin malı haline geldiği zaman, [sayfa 290] üretimin hızı, emekçi insanların yararına. bir birikmeye yolaçmaz ve sonuç, yalnızca, toprağın ürünü emrinde olanların gösteriş ve zevkini tatmin araçlarının artışı olur” (agyt s. 288.) “Doğanın çok farklı şeyleri arasında, insanın işleyimiyle biçimlendirilen ve değiştirilen bazılarının dayanıklılığı normal yaşam süresini büyük ölçüde aşar: her kuşak, bir önceki kuşağın emeğinin bir bölümünü miras alır” (burada yalnızca, Adam Smith’in tüketim fonu dediği şeyi dikkate alıyor) “ve tüm ülkelerde sanat yapıtlarının büyük bir bölümü sürekli olarak biriktirilmektedir; ve bunlar her zaman mülk sahipleri arasında bölüşüldüğüne göre, onların sahip olduklarıyla, çok sayıdaki yurttaş sınıfının sahip olduğu arasındaki oransızlık, ister-istemez giderek büyümekte ve daha göze çarpar hale gelmektedir.” (s. 289.) Böylece “yeryüzünde gösteriş ve lüks nesnelerini çoğaltan sınai üretim adımlarının hızlanması, bunun sonucu olan birikim artışının içinde geliştiği zaman süresi ve bu iyi nesneleri toplumun yalnızca bir sınıfının elinde toplayan mülkiyet yasaları ... çıkarılan madeni para miktarı ne olursa olsun, lüksün bu büyük kaynakları gene de varolurdu.” (s. 291.)
      (Sonuncu sav, lüksün, para miktarındaki büyümenin sonucu olduğu görüşünde olanlara yöneltilmiştir.)
      İkincisi: Sur la législation et le commerce des grains, vb. (Œuvres, c. IV):       “Zanaatçının ya da çiftçinin ihtiyatları tükenince artık karşı duracak halleri kalmaz; yarın ölmektense bugün acı duya duya çalışmalıdırlar ve mülk sahibiyle emekçi arasındaki ||421| bu çıkar çatışmasında biri kendi yaşamını ve ailesinin yaşamını ortaya koyar, öteki yalnızca lüksündeki artışın biraz gecikmesini.” (agyt s. 63.)
      Çalışmayan zenginlik ile yaşamak için çalışan yoksulluk arasındaki bu uzlaşmaz karşıtlık, ayrıca bilgi karşıtlığına da neden olur. Bilgi ve emek ayrışır. Bilgi, emeğin karşısına sermaye olarak ya da zenginin lüks maddesi olarak çıkar.
      “Bilme ve anlama melekesi doğanın genel bir armağanıdır, ama yalnızca eğitimle geliştirilir; eğer mülkler eşit olsaydı, herkes makul ölçüde çalışırdı” (böylece bir kez daha emek-zamanı miktarı belirleyici oluyor) “ve herkes bir parça bilgi sahibi olurdu, çünkü herkesin çalışmaya ve düşünmeye ayıracağı bir zaman parçası” (boş zamanı) “olurdu; ama toplumsal düzenin sonucu olan talih eşitsizliği nedeniyle, mülkiyetsiz doğan herkese eğitim yasak oldu; çünkü bütün geçim olanakları ulusun, para ya da toprak sahibi kesiminin elinde olduğu ve kimse kimseye bedavadan bir şey vermediği için, gücünden başka bir kaynağı olmaksızın doğan insan, o gücünü, geliştirdiği andan itibaren, tüm yaşamı boyunca sürmek üzere, güneşin doğuşundan, yorgun düşüp uyuma ve gücünü yenileme gereğini duyuncaya dek çalışmak üzere, mülk sahihinin hizmetine vermek zorunda kaldı.” (s. 112.) “Son olarak, bu bilgi” eşitsizliğinin, kendisini yaratan tüm toplumsal eşitsizlikleri sürdürmek için zorunlu hale [sayfa 291] geldiği de kesin değil mi?”
      Necker –toprakla ilgili olarak fizyokratların, sermayenin maddi öğeleriyle ilgili olarak da sonraki tüm ekonomistlerin tipik özelliği olan– ekonomik karışıklıkla alay ediyor; üretim olanaklarının sahiplerini, emek için ve zenginlik üretimi için gerekli oldukları için değil, bu olanakların sahibi oldukları için göklere çıkaran ekonomik karışıklıkla alay ediyor.       “Onlar, mülk sahibinin (yerine getirilmesi pek kolay bir işlev) önemini, toprağın önemiyle karıştırarak işe başlarlar.” (agy, s. 126.) |IX-421|| [sayfa 292]








Açıklayıcı Notlar

      [86] Elyazmalarının V. not defterinde s. 181’de (bölüm I, kesim III “Göreli Artı-Değer”, paragraf: “İşbölümü”), Marks Linguet’den aşağıdaki parça­yı alıntılıyor:
      “Onun” (gündelikçi işçinin) “üzerinden amansız nezaretçiliğini eksik etmeyen hasis ekonomi, o bir an için dinlenmeye kalkışsa, azarı hemen ya­pıştırarak ensesine biner ve o bir anlık dinlenme yüzünden soyulduğunu savlar. (S. N. Linguet, Theorie des lois civiles [Medeni Hukuk Teorisi], c. II, Londra 1767, s. 466).
      Marks aynı parçayı elyazmalarının X. not defterinde 439. sayfada Lin­guet bölümünde de alıntılar (Bkz: bu kitapta s. 331) Marks ayrıca, Kapital, Birinci Cilt, Ankara 1997, bölüm X, s. 247’deki 43 numaralı dipnotunda alıntıyı kısaltarak aktarır. -289
      [87] Linguet’nin yapıtı Theorie des lois civiles (1767), yayın tarihine göre, Necker’in burada ele alınan iki yapıtından –Sur le législation et le commerce des grains [Tahıl Ticareti ve Yasama Üzerine] (1775) ve De l’administration des fînances de la France [Fransa Maliyesinin Yönetimi] (1784)– önce geldiği halde Marks, Linguet bölümünü, Necker’den sonraya koymuştur. Bunun nedeni, kapitalist üretimin niteliğini yakalamakta Lin­guet’nin yapıtının, Necker’in iki yapıtından da daha üst düzeyde oluşudur. -289
Sayfa başına gidiş