BEŞİNCİ BÖLÜM
SANAYİ KAPİTALİZMİNİN İLK AŞAMALARI
ŞİMDİ tarımdan sanayie geçelim. Burada da görevimiz tarımdaki gibi formüle edilmiştir: Reform-sonrası Rusya’da sanayi biçimlerini tahlil etmeliyiz, yani İmalât sanayiindeki, bugünkü toplumsal ve iktisadî ilişkiler sistemini ve bu sistemin evriminin niteliğim incelemeliyiz. En basit ve ilkel sanayi biçimleri ile işe başlayalım ve bunların gelişimini izleyelim.
I. EV SANAYİİ VE ELSANATLARI
Ev sanayi ile, hammaddelerin, onları üreten aileler (köylü ailesi) içinde işlenmesini kastediyoruz. Ev sanayileri doğal ekonominin zorunlu bir eklentisidir, bunların kalıntıları, bir küçük köylülüğün olduğu yerlerde hemen daima korunur. Bu nedenle, Rus iktisat yazınında, bu tip sanayie (ev tüketimi için, ketenden, kenevirden, odundan vb., evde, eşya üretimi) tekrar tekrar değinildiğim
[sayfa 293] görme
miz doğaldır. Ama ev sanayiinin, geniş çapta varoluşu, bu günlerde pek seyrek ve ancak en uzak yerlerde görülmektedir; son zamanlara kadar, örneğin Sibirya bu yerlerden biriydi. Sanayi, bir meslek
olarak, henüz bu biçimde mevcut değildir: sanayi, burada, tarıma, kopmaz bağlarla bağlıdır, birlikte, tek bir bütün oluştururlar.
Ataerkil tarımdan ayrılan ilk sanayi biçimi, zanaatçı üretimi, yani bir müşterinin siparişi üzerine, eşya üretilmesidir.
Hammad
deler ya müşteri-tüketiciye ya da zanaatçıya aittir, ve zanaatçının çalışması için ödeme, ya nakit olarak, ya da aynî olarak (zanaatçı
nın binası ve geçimi, ürünün bir kısmı ile, örneğin un vb. ile karşılanır) yapılır. Zanaatçı üretimi, kent yaşamının hayatî bir bölümünü oluştururken kırsal bölgelerde de buna geniş ölçüde raslanır: zanaatçı üretimi, burada, köylü tarımının bir yardımcısı olarak görev ya
par. Kırsal nüfusun belirli bir kısmı (bazan yalnızca, bazan tarımla bağıntılı olarak), tabaklama, ayakkabıcılık, terzilik, demircilik, evde dokunan kumaşların boyanması, köylülerin yaptığı yünlülerin bitirilmesi, değirmencilik vb. ile uğraşan uzman zanaatçılardır. İktisat istatistiklerimizin son derece yetersiz bir durumda olması yüzünden, bütün Rusya’da, zanaatçı üretiminin ne ölçüde yaygın olduğu konusunda, hiç bir kesin veriye sahip değiliz; ama bu sanayi biçimine
ilişkin tek tek değinmeler, köylü tarımının hemen bütün tanımlamalarına ve “elsanatı” sanayi denen şey üzerine araştırmalara serpiştirilmiştir
ve hatta resmî fabrika istatistiklerinde bile görülebilir.
Zemstvo istatistik sonuçları, köylü sanayilerini kaydederken, bazan özel bir grubu, “zanaatçıları” ayırır (bkz: Rudnev,
[sayfa 294] loc. cit.), ama bu kategori (bugünkü terminolojiye göre) bütün yapı işçilerini kapsamaktadır. Ekonomi politik açısından, bu, son derece yanlıştır, çünkü yapı işçileri yığını, alıcılardan gelen sipariş üzeri
ne çalışan bağımsız sanayiciler kategorisine değil, müteahhitlerce çalıştırılan ücretli işçiler kategorisine dahildirler. Kuşkusuz, köy
zanaatçısını küçük meta üreticisinden ya da ücretli işçiden ayırdetmek her zaman kolay değildir: bu, her küçük sanayici ile ilgili verilerin bir iktisadî tahlilini gerektirir. Zanaatçı üretimi ile öteki küçük sanayi biçimleri arasında kesin bir ayırım çizgisi çekmek konusunda dikkate değer bir çaba, 1894-95 Perm elsanatı sayımı sonuçlarının tahlilidir.
Yerel köy zanaatçılarının sayısı, yaklaşık olarak, köylü nüfusunun yüzde-biri biçiminde hesaplanmıştır ve (beklendiği gibi) en büyük zanaatçı yüzdesi, sanayiin en az gelişmiş olduğu uyezdlerde bulunmuştur. Küçük meta üreticileriyle karşılaştırıldığında, zanaatçılar toprağa daha sıkı bağlarla bağlıdır: 100 zanaatçıdan 80,6’sı tarımla uğraşır (öteki “elsanatçıları” arasında bu yüzde daha düşüktür). Zanaatçılar arasında da ücretli emek kullanımına raslanır,
ama bu durum, bu tip sanayiciler arasında, ötekilerde olduğundan daha az gelişmiştir. Kuruluşların büyüklüğü
de (işçi sayısını alırsak), zanaatçılar arasında daha küçüktür; zanaatçı-çiftçinin ortalama kazancı, yılda 43,9 ruble, çiftçi olmayanınki ise 102,9 rubledir.
Bu kısa sözlerle yetiniyoruz, çünkü, zanaatçı üretiminin ayrıntılı bir incelemesi bizim görevimiz içine girmez. Bu sanayi biçiminde, meta üretimi henüz mevcut değildir; burada yalnızca meta dolaşımı ortaya çıkmıştır ki, bu durumda zanaatçı, ücretini para olarak alır, ya da yapılan iş karşılığında aldığı ürün payını satar ve kendine hammaddeler ve üretim aletleri satın alır. Zanaatçı emeğinin ürünü pazara çıkmaz, köylü doğal ekonomi alanım hemen hiç terketmez.
Bu yüzden, zanaatçı üretiminin de, ataerkil
[sayfa 295] tarım gibi, aynı alışkanlık, parçalanmışlık ve darlık ile nitelenmesi doğaldır. Bu sanayi biçiminin sahip olduğu tek gelişme unsuru, zanaatçıların iş aramak üzere, başka alanlara göç etmeleridir. Bu tip göçler, özellikle eskiden, kırsal bölgelerimizde oldukça yaygın bir biçimde gelişmişti; çoğu kez göç edilen alanlarda, bağımsız zanaatçı kuruluşlarının örgütlenmesine yol açmıştı.
II. SANAYİDE KÜÇÜK META ÜRETİCİLERİ.
KÜÇÜK SANAYİLERDEKİ SANAT RUHU
Gördük ki zanaatçı pazara çıkar, ama ürettiği satılık mallarla değil. Doğal olarak, pazarla bir kez bağıntı kurdu mu, zamanla pazar için üretmeye başlar, yani bir
meta üreticisi haline gelir. Bu değişim, yavaş yavaş, önceleri bir deney halinde oluşur: elinde rasgele kalmış olan ya da boş zamanında ürettiği eşyalar satılır. Satılacak mallar için paranın önceleri son derece sınırlı oluşu bu değişimin tedriciliğini artırır, öyle ki, üretici ile tüketici arasındaki uzaklık çok az artar ve ürün eskiden de olduğu gibi doğrudan doğruya üreticiden tüketiciye geçer, bazan bu ürün, satılmadan önce tarımsal ürünle değişilir.
Meta üretiminin daha fazla gelişmesi, ticaretin yayılması, uzman tüccarların, alıcıların ortaya çıkması ile ifade edilir; satılık mallar için pazar, küçük köy pazar yeri ya da kasaba panayırı değil,
bütün bölge, sonra bütün ülke ve hatta bazan öteki ülkelerdir. Satılık sınaî malların, metalar biçiminde üretilmesi, sanayiin tarımdan ayrılması ve aralarındaki karşılıklı değişim için ilk adımdır. Bay N. –on, sorunları kendine özgü basmakalıp ve soyut bir biçimde anlayışıyla “sanayiin tarımdan ayrılmasının”, genel olarak “kapitalizmin” bir niteliği olduğunu bildirmekle yetinmekte, ne bu ayrılmanın farklı biçimlerini, ne de kapitalizmin farklı aşamalarını incelemek zahmetine girmektedir. Bu nedenle, köylü sanayilerindeki en küçük çapta meta üretiminin, bu gelişme aşamasında, sanayicinin, çoğu durumda, tarımcıdan
[sayfa 296] ayrılmamasına karşın, daha şimdiden sanayiin tarımdan ayrıldığını belirtmek önemlidir. Daha sonra, kapitalizmin daha gelişmiş aşamalarının, sınaî işletmelerin tarımsal işletmelerden, sınaî işçilerin tarım işçilerinden ayrılmasına nasıl yol açtığım göreceğiz.
Meta üretiminin ilkel biçimlerinde, “elsanatçıları” arasında rekabet henüz pek hafiftir, ama pazar yayılıp, geniş alanları kucaklamaya başlayınca, bu rekabet sürekli olarak güçlenir ve küçük sanayicinin ataerkil refahını yıkar, ki bu refahın temeli, onun gerçekten tekelci durumudur. Küçük meta üreticisi, çıkarlarının, toplumun geri kalanının çıkarlarına aykırı olarak, bu tekelci durumun korunmasını gerektirdiğini hisseder ve bu yüzden
rekabetten korkar. Rekabete engel olmak, rakipleri kendi bölgesine “sokmamak” ve belirli bir müşteriler çevresine sahip olan bir küçük usta olarak emin durumunu sağlamlaştırmak için, kişi olarak ya da başkalarıyla birlikte her çabayı harcar. Bu rekabet korkusu, küçük meta üreticisinin gerçek toplumsal niteliğini öyle çarpıcı bir biçimde ortaya koymaktadır ki, ilişkin gerçekleri daha da ayrıntılı olarak incelemeyi gerekli görüyoruz. Kaluga pösteki yapımcıları, pöstekileri işlemek için öteki eyaletlere giderler; bu sanayi, serfliğin kaldırılmasından bu yana zayıflamıştır; toprak beyleri, önemli bir haraç karşılığında serfleri “pöstekicilik” için serbest bıraktıklarında, pöstekicilerin kendi “belirli yerlerini” bilmelerine, ve öteki yapımcıların, bölgelerini istilâ etmesine izin vermemelerine özen gösterdiler. Bu çizgiler üzerinde örgütlenen sanayi öylesine kârlıydı ki, “yerler” 500 ve 1.000 ruble gibi büyük paralarla devrediliyor ve bir zanaatçı kendisininkinden başka bir bölgeye gelirse, bu, bazan kanlı çatışmalara yol açıyordu. Serfliğin kaldırılması, bu ortaçağ refahına son verdi: “bu durumda, demiryolu ulaşımının sağladığı kolaylık da, rekabete yardım etmektedir”.
Bir dizi sanayide gözlemlenen ve tamamen bir genel kural niteliği taşıyan aynı tipte olgulardan biri de, küçük sanayicilerin, “öldürücü rekabetten” kaçınmak için teknik yenilikleri ve iyileştirmeleri, kârlı işleri, başkalarından saklamak isteğidir. Yeni bir sanayi kuran ya da bir iyileştirme getiren kişiler, bu kârlı işleri yakın komşularından gizlemek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar ve bu amaçla her türlü yola başvururlar (örneğin, numaradan, kuruluştaki eski düzenlemeleri korurlar), kimsenin atelyelerine girmesine izin yermez, tavan aralarında çalışır ve işlerinden kendi çocuklarına bile sözetmezler.
Moskova eyaletindeki süpürge yapım sanayiinin yavaş
[sayfa 297] gelişmesi, “genellikle, bugünkü üreticilerin yeni rakiplerinin çıkmasına karşı koyuşlarına bağlanmaktadır. Söylendiğine göre, bunlar, işlerini yabancılardan saklamak için ellerinden geleni yaparlar, onun için de yalnızca bir tek üretici, dışardan çıraklar almıştır.”
Nijni-Novgorod eyaletine bağlı madenî eşya sanayi ile ünlü olan Bezvodnoye köyüne ilişkin olarak şunları okuyoruz: “Bugüne kadar” (80’lerin başı; sanayi 50’lerin başından beri mevcuttur.) “Bezvodnoye sakinlerinin, sanatlarını komşu köylülerden dikkatle gizlemiş olmaları ilginçtir. Birçok kez, volost yönetimini, sanatı bir başka köye götürmeyi, cezalandırılması gereken bir suç sayan bir buyruk çıkarmaya zorlamışlardır; bunun resmen benimsenmesini sağlayamamışlarsa da, herbirî, manevî yönden böyle bir buyruğa bağlanmış görünmektedirler, bundan dolayı da, kızlarını, komşu köy sakinlerine gelin vermekten kaçınmakta ve mümkün olduğu kadar bu köylerden gelin almamaktadırlar.”
Narodnik iktisatçılar, yalnızca küçük köylü sanayiciler yığının, meta ürecileri kategorisine dahil oldukları gerçeğinin üstünü örtmekle kalmamışlar, küçük köylü sanayileri iktisadî örgütü ile geniş-çaplı sanayi arasında sözde var olan derin bir düşmanlık hakkında esaslı bir masal bile uydurmuşlardır. Bu arada, bu görüşün temelsizliği yukarda aktarılan verilerden de anlaşılır. Eğer büyük sanayici, kendine bir tekel sağlamak için hiç bir sınır tanımazsa, “elsanatları” ile uğraşan köylü de, bu bakımdan onun ikiz kardeşidir; küçük-burjuva, küçük kaynaklarıyla, büyük fabrikatörün korunma, ikramiye, ayrıcalık vb. için yaygara kopardığı zaman korumaya çalıştığı sınıf çıkarlarının esas olarak aynını korumaya çabalar.
[sayfa 298]
III. REFORMDAN SONRA KÜÇÜK SANAYİLERİN BÜYÜMESİ.
BU SÜRECİN İKİ BİÇİMİ VE ANLAMI
Yukardakilerden, küçük üretimin dikkate değer şu aşağıdaki özellikleri de çıkar. Yeni bir sanayiin doğuşu, daha önce de gördüğümüz gibi, büyüyen bir toplumsal işbölümü sürecinin belirtisidir. Dolayısıyla, bir köylülük ya da yarı-doğal tarım şu ya da bu derecede hâlâ var olduğu ölçüde ve değişik eski kuruluşlar ve gelenekler (kötü ulaşım koşullan yüzünden vb.) geniş-çaplı makineli sanayiin doğrudan doğruya ev sanayiinin yerine geçmesini engellediği ölçüde, böyle bir süreç, zorunlu olarak her kapitalist toplumda yer almalıdır. Meta ekonomisinin gelişmesinde her adım, zorunlu olarak, köylülüğün, saflarından gitgide artan sayıda sanayiciler çıkarmasına yol açar. Bu süreç, toprağı altüst edermişçesine, kapitalizm tarafından sonradan ele geçirilmesi için ülkenin en geri kısımlarında yeni bölgeler ya da sanayiin en geri dallarında yeni alanlar hazırlar. Kapitalizmin bu büyümesi, ülkenin öteki bölümlerinde ya da öteki sanayi dallarında, tamamen farklı bir biçimde; küçük atelyelerin ve fabrikalarca emilen ev işçilerinin sayısında bir artışla değil de, bir azalma ile kendini gösterir. Belli bir ülkenin sanayiinde, kapitalizmin gelişmesinin incelenmesi, bu süreçler arasında en kesin ayrımın yapılmasını gerektirir; bunların birbirleriyle karıştırılması kavramlar üzerine tam bir karışıklığa yol açmak demektir.
Reform-sonrası Rusya’da, kapitalist gelişmenin ilk adımlarım ifade eden küçük sanayilerdeki büyüme, kendini iki yoldan göstermiştir ve göstermektedir; birincisi, küçük sanayicilerin, elsanatçılarının, merkezî, uzun süredir meskûn ve iktisaden en ileri eyaletlerden dış bölgelere göçü ile; ikincisi, yeni küçük sanayilerin kurulması ve önceden var olan sanayilerin yerel nüfus arasında yayılması ile.
[sayfa 299]
Bu süreçlerden birincisi, daha önce değinmiş olduğumuz, sınır bölgelere yerleşilmesinin belirtilerinden biridir. (Dördüncü Bölüm, II. kesim.) Nijni-Novgorod, Vladimir, Tver, Kaluga ve öteki eyaletlerdeki köylü sanayici, nüfustaki büyümeye ve kapitalist manüfaktürdeki ve küçük üretim için bir tehlike oluşturan, fabrikadaki büyümeye eşlik eden artan rekabeti hissederek, “zanaatçıların” hâlâ pek az, kazancın yüksek, hayat pahalılığının az olduğu güneye gider. Yeni yerde, küçük bir kuruluş kurulur, bu da daha sonraları sözkonusu köye ve çevresine yayılan yeni bir köylü sanayiinin temellerini atar. Ülkenin, çoktan beri var olan bir sınaî kültüre sahip merkezî bölgeleri, böylece, aynı kültürün, ülkenin yerleşmenin başladığı yeni bölümlerinde de gelişmesine yardım etmiş olur. Kapitalist ilişkiler (aşağıda göreceğimiz gibi, bunlar, ayrıca küçük köylü sanayilerine de özgüdürler) böylece, bütün ülkeye taşınmıştır.
Yukarda değinilen süreçlerden ikincisini ifade eden gerçeklere geçelim. Önce belirteceğiz ki, küçük köylü kuruluşlarının ve sanayilerinin büyüdüğünü kaydetmemize karşın, henüz bunların iktisadî örgütlenmesi üzerinde durmuyoruz: aşağıda görüleceği üzere, bu sanayiler, ya basit kapitalist işbirliğinin ve tüccar sermayesinin oluşmasına yol açarlar, ya da kapitalist manüfaktürü meydana getiren parçalardan birini oluştururlar.
Nijni-Novgorod eyaletine bağlı Arzamas uyezdindeki kürk sanayii, Arzamas kentinde başladı ve sonra da, yavaş yavaş çevre köylere yayılarak, gitgide büyüyen bir alanı kucakladı. Başlangıçta, köylerde pek az kürkçü vardı ve bunlar, birçok işçi çalıştırıyorlardı; insanlar, mesleği öğrenmek için çalıştıklarından, emek ucuzdu. Mesleği öğrendikten sonra ayrılıyorlar ve kendilerine ait küçük kuruluşlar açıyorlardı; böylece, artık sanayicilerin büyük bir bölümünü denetleyen sermayenin egemenliği için daha da geniş bir alan hazırlıyorlardı.
Genel olarak belirtelim ki, yükselen bir sanayie ait ilk kuruluşlarda ücretli işçilerin bu bolluğu ve bu ücretli
[sayfa 300] işçilerin sonradan küçük ustalara dönüşmesi, genel bir kural niteliği taşıyan, çok yaygın bir olgudur.
Açıktır ki, bundan, “çeşitli tarihî nedenlere karşın ... büyük kuruluşların küçükleri yutmayıp, küçüklerin büyüyüp, büyük kuruluşlar haline geldiği” sonucunu çıkarmak, derin bir hata olacaktır.
ilk kuruluşların büyük oluşu, sanayide yoğunlaşmayı yansıtmaz; bu durum, bu kuruluşların tek tek oluşları ve yerel köylülerin bunlarda kârlı bir mesleği öğrenmeye hevesli oluşlarıyla açıklanır. Köylü sanayilerinin eski merkezlerinden, çevre köylere yayılma sürecine gelince, bu, çoğu durumda gözlemlenebilir. Örneğin, Reform-sonrası dönem, şu aşağıdaki istisnaî önem taşıyan sanayilerde, (sanayi ile uğraşan köy sayısı, sanayici sayısı ve toplam üretim bakımlarından) bir gelişmeye tanık olmuştur: Pavlova’nın kilit ve çatal-bıçak sanayii, Kimri köyünde, tabakçılık ve kunduracılık, Arzamas kenti ve çevresinde yün terlik örülmesi,
[120] Burmakino köyünün madenî eşya sanayii, Molvitino köyü ve bölgesinin başlık yapımı sanayii, Moskova eyaletinin cam, şapka ve dantela sanayii, Krasnoselskoye bölgesinin mücevher sanayii vb..
Tula uyezdinin, yedi volostundaki elsanatı sanayileri üzerine bir makalenin yazarı, “köylü reformundan bu yana, zanaatçı sayısının artmasını”, “Reform-öncesi dönemlerde hiç bulunmadıkları yerlerde, zanaatçı ve elsanatçılarının ortaya çıkışını”, genel bir olgu olarak kaydediyor.
Moskova istatistikçileri de buna benzer bir görüş ifade ediyorlar.
Biz, bu görüşü, Moskova eyaletindeki,
[sayfa 301] 10 sanayiin, 523 elsanatı kuruluşunun kaynağına ait verilere ilişkin istatistiklerle destekleyebiliriz.
[Tablo 77.]
[TABLO 77]
Toplam
Kuruluş
Sayısı
|
Kurulmuş Kuruluş Sayısı
|
Tarihi
Bilinmiyor
|
Uzun
Zamandır
|
19. Yüzyılda
|
10
lar
|
20
ler
|
30
lar
|
40
lar
|
50
ler
|
60
lar
|
70
ler
|
523
|
13
|
46
|
3
|
6
|
11
|
11
|
37
|
121
|
275
|
Gene bunun gibi, Perm elsanatı sayımı da (8.884 küçük zanaatçı ve elsanatı kuruluşunun başlangıç tarihini gösteren verilere göre) gösterdi ki, Reform-sonrası dönem, küçük sanayilerde özellikle hızlı bir gelişmeyle nitelenmiştir. Bu yeni sanayilerin doğuş sürecine daha yakından bakmak ilginç olacaktır. Vladimir eyaletindeki, yün ve yarı-ipekli kumaşların üretimi, son zamanlarda, 1861’de başlamıştır. Önceleri, bu, köylülere ait bir dışarı işi idi, ama sonraları, köylerde, iplik dağıtan “alt-aracılar” boy gösterdi. İlk “fabrika sahiplerinden” biri, bir zamanlar, Tambov ve Saratov “bozkırlarından” satın aldığı bulgurun ticaretini yapıyordu. Demiryollarının yapılmasıyla, tahıl fiyatları bir düzeye geldi, tahıl ticareti milyonerlerin elinde toplandı, onun için de, bizim tüccar, sermayesini sınaî bir dokuma işletmesine yatırmaya karar verdi; çalışmak üzere bir fabrikaya girdi, işi öğrendi ve bir “alt-aracı” oldu.
Böylece, bu yerde yeni bir “sanayiin” oluşması, ülkenin genel iktisadî gelişiminin, sermayeyi ticaret dışına ve sanayie doğru itmesi yüzündendi.
Örnek aldığımız sanayi üzerine araştırma yapan, araştırmacı,
[sayfa 302] tanımladığı durumun hiç de tek olmadığını belirtmektedir: hayatlarını dışarı işlerle sağlayan köylüler “her tür sanayie öncülük yapmışlar, teknik bilgilerini kendi köylerine taşımışlar, yeni emek güçlerinin onları örnek almasına ve göç etmesine yol açmışlar, ve sanayiin işodası sahiplerine ve alt-aracılara sağladığı inanılmaz kârların öyküleriyle zengin mujiklerin hayalgücünü harekete geçirmişlerdir. Eskiden parasını bir çekmecede saklayan ya da tahıl alışverişi yapan zengin mujik, bu öykülere kulak verdi ve parasını sınaî girişimlere yatırdı.”
(İbid.). Vladimir eyaletine bağlı, Aleksandrov uyezdindeki kundura ve keçe sanayileri bazı yerlerde şöyle ortaya çıktı: pamuklu bez atelyesi ya da iplik dağıtan küçük dükkân sahipleri, eldokumacılığının zayıfladığını görerek, bazan, mesleği öğrenmek ve çocuklarına öğretebilmek için sanatçılar da tutarak, bir başka tür atelye açtılar.
Geniş-çaplı sanayi, küçük sermayeyi, o üretim dalından sürdüğü ölçüde, bu sermaye öteki dallara akar ve onların da aynı yönde gelişimini hızlandırır.
Reform-sonrası dönemin, kırsal bölgelerde küçük sanayilerin gelişmesini gerektiren koşulları, Moskova’daki sanayileri incele
: yen araştırmacılar tarafından çok canlı bir biçimde tanımlanmıştır. Dantela sanayiinin tanımında şöyle deniyor: “Bir yandan, bu dönemde köylünün yaşam koşulları büyük ölçüde kötüleşmiştir, ama öte yandan da nüfusun, daha lehte koşullar altında yaşayan kısmının gereksinmeleri de büyük ölçüde artmıştır.”
Ve yazar, ele aldığı bölgeye ait verileri kullanarak, birçok ata sahip köylülerin sayısında ve köylülere ait toplam büyükbaş hayvan sayısında bir artışın yanısıra, hiç ata sahip olmayan ve hiç ürün yetiştirmeyen köylülerin sayısında da bir artış olduğunu kaydediyor. Demek ki, bir yandan “dış kazançlara” ihtiyaç duyan ve sınaî iş arayan insanların sayısında bir artış olurken, öte yandan da bir zengin aileler azınlığı zenginleşmiş, “tasarruf” yapmış ve “bir-iki işçi kiralamak ya da yoksul köylülere evde yapılmak üzere iş vermek olanağını” bulabilmiştir. Yazar şöyle açıklıyor: “Kuşkusuz, burada, böyle aileler arasından, kulak ya da kan-emiciler diye bilinen kişilerin çıktığı durumlar üzerinde durmuyoruz: yalnızca köylü nüfus arasındaki en sıradan bir olguyu inceliyoruz.”
Şu halde, yerel araştırmacılar, köylülükteki farklılaşma ile küçük köylü sanayilerinin büyümesi arasındaki bağıntıya işaret etmektedirler. Bu da tamamen doğaldır. İkinci Bölümde sunulan
[sayfa 303] verilerden çıkartılacağı üzere, tarımsal köylülükteki farklılaşma, zorunlu olarak, küçük köylü sanayilerindeki büyüme ile tamamlanmalıdır. Doğal ekonomi zayıfladıkça, hammaddelerin işlenmesi, birbiri ardı sıra, ayrı sanayi dallarına dönüştüler; bir köylü burjuvazinin ve bir kır proletaryasının oluşması, küçük köylü sanayilerinin ürünlerine olan talebi artırırken, aynı zamanda da bu sanayiler için özgür işçi, ve özgür para sağlıyordu.
IV. KÜÇÜK META ÜRETİCİLERİNİN FARKLILAŞMASI.
MOSKOVA EYALETİNDEKİ ELSANATÇILARININ
EVDEN EVE SAYIMINA AİT VERİLER
Şimdi de, sanayideki, küçük meta üreticileri arasında gelişen toplumsal ve iktisadî ilişkileri inceleyelim. Bu ilişkileri tanımlama görevi, İkinci Bölümde, küçük çiftçilere ilişkin olarak özetlenen göreve benzemektedir. Şimdi, çiftçiliğin çapı yerine, sınaî kuruluşların çapını kendimize temel olarak almalıyız; küçük sanayicileri ürünlerinin büyüklüğüne göre sınıflandırmak, her grupta ücretli emeğin oynadığı rolü, teknik koşulları vb. araştırmalıyız.
Böyle bir tahlil için gereksindiğimiz elsanatı evden eve sayımları, Moskova eyaleti için mevcuttur.
Bir dizi sanayi için, araştırmacılar, üretime ilişkin ve hatta bazan ayrı ayrı her sanatçının çiftliğine ilişkin
[sayfa 304] (kuruluşun başlangıç tarihi, ailedeki ve tutulan işçi sayısı, toplam yıllık üretim, sanatçıların sahip olduğu at sayısı, toprağı ekim yöntemi vb.) kesin veriler aktarıyorlar. Ama, araştırmacılar, hiç bir gruplandırma tablosu vermiyorlar, bu yüzden de, her sanayideki sanatçıları, kuruluş başına düşen işçi sayısına (ailedeki ve tutulan) göre, ve bazan da üretimin hacmine, teknik örgütlenmeye vb. göre, derecelere ayırarak (I alt, II orta ve III üst) bunları biz kendimiz derlemek zorundayız. Genel olarak, sanatçıları derecelere ayırmada kullanılan ölçütler, sanayiin tanımında sunulan bütün verilere dayandırılır; ama farklı sanayilerde, sanatçıları derecelere ayırmada farklı ölçütler kullanmayı zorunlu bulduk. Örneğin, çok küçük sanayilerde, 1 işçi çalıştıran kuruşları alt dereceye, 2 işçi çalıştıranları orta, 3 ve daha fazla işçi çalıştıranları üst dereceye koyduk; oysa, büyük sanayilerde, 1-5 işçi çalıştıranları alt; 6-10 işçi çalıştıranları orta dereceye koyduk vb.. Eğer farklı sınıflandırma yöntemleri kullanmasaydık,
her sanayi için, farklı büyük-lüklerdeki kuruluşlara ilişkin veriler sunamazdık. Bu çizgiler üzerinde hazırlanmış olan tablo, Ek’te verilmiştir (bkz: Ek I); bu tablo, her sanayideki sanatların derecelere ayrılmasında kullanılan ölçütleri göstermekte, her sanayideki her derece için kuruluş sayısı, işçi (ailedeki ve tutulan birarada), toplam üretim, ücretli işçi çalıştıran kuruluşlar ve, ücretli işçi sayısına ilişkin mutlak rakamlar vermektedir. Elsanatçılarına ait çiftlikleri tanımlamak için, her derecedeki köylü ailesi başına düşen ortalama at sayısını ve topraklarını “bir emekçinin” yardımı ile eken, (yani, kırsal işçi kiralama yoluna başvuran) sanatçı yüzdesini hesapladık. Tablo, 2,278 kuruluşa ve 11.833 çalışana, ve 5 milyon rubleden fazla değerde bir toplam ürüne sahip, 37 sanayii kapsamaktadır; ama verilerin tam olmayışı ya da bu sanayilerin istisnaî karakterinden
dolayı, genel listeye dahil edilmemiş olan 4 sanayii çıkarırsak, toplam 33 sanayi, 2.085 kuruluş 9.427 işçi ve 3.466.000 rublelik, ya da düzeltmelerle (2 sanayide) 3¾ milyon ruble kadarlık bir toplam ürün kalır.
33 sanayiin tümüne ait verileri incelemeye gerek olmadığından ve bu çok güç bir iş olacağından, bu sanayileri dört kategoriye böldük: (1) kuruluş başına ortalama 1,6-2,5 işçiye (ailedeki ve tutulan, birarada) sahip 9 sanayi; (2) ortalama 2,7-4,4 işçiye sahip 9 sanayi; (3) ortalama 5,1-8,4 işçiye sahip 10 sanayi; ve
[sayfa 305] (4) ortalama 11,5-17,8 işçiye sahip 5 sanayi. Böylece, her kategoride, kuruluş başına düşen işçi sayısı bakımından oldukça benzer olan birleşik sanayiler bulunuyor, ve ilerdeki açıklamalarımızda, bu dört sanayi kategorisine ait verilerle yetineceğiz. Bu verileri geniş olarak sunuyoruz. (Bkz: s. 307 [Tablo 78].)
[TABLO 78]
Sanayi Kategorileri
|
Mutlak Rakamlar*
(a) Kuruluşlardan
(b) İşçilerden
(c) Toplam Üründen (Ruble)
|
Dağılım (%)**
(a) Kuruluşlar
(b) İşçiler
(c) Toplam Ürün
|
(a) Ücretli İşçi Çalıştıran Kuruluş Yüzdesi
(b) Ücretli İşçi Yüzdesi
|
Ortalama Üretim (Ruble)
(a) Kuruluş Başına
(b) İşçi Başına
|
Kuruluş Başına Ortalama İşçi
(a) Aile
(b) Ücretli (c) Toplam
|
Toplam
|
Derecelere Göre
|
Toplam
|
Derecelere Göre
|
Toplam
|
Derecelere Göre
|
Toplam
|
Derecelere Göre
|
I
|
II
|
III
|
I
|
II
|
III
|
I
|
II
|
III
|
I
|
II
|
III
|
1. (9 sanayi)
|
{
|
831
1.776
357.890
|
100
100
100
|
57
35
32
|
30
37
37
|
13
28
31
|
12
11
|
2
1
|
19
9
|
40
27
|
430
202
|
243
182
|
527
202
|
1.010
224
|
1,9
0,2
2,1
|
1,28
0,02
1,3
|
2,4
0,2
2,6
|
3,3
1.2
4,5
|
2. (9 sanayi)
|
{
|
348
1.242
516.268
|
100
100
100
|
47
30
25
|
34
35
34
|
19
35
41
|
41
26
|
25
13
|
43
21
|
76
45
|
1.484
415
|
791
350
|
1.477
39
|
3.291
489
|
2,5
1,0
3,5
|
1,9
0,3
2,2
|
2,9
0,8
3,7
|
3,7
3,0
6,7
|
3. (10 sanayi)
|
{
|
804
4.893
2.013.918
|
100
100
100
|
53
25
20
|
33
37
37
|
14
38
< 43
|
64
61
|
35
25
|
95
59
|
100
86
|
2.503
411
|
931
324
|
2.737
411
|
8.063
468
|
2,4
3,7
6,1
|
2,0
0,8
2,8
|
2,7
3,9
6,6
|
2,3
14,9
17,2
|
4. (5 sanayi)
|
{
|
102
1.516
***577.930
|
100
100
100
|
38
15
13
|
33
24
23
|
29
61
64
|
84
85
|
61
60
|
97
81
|
100
93
|
5.666
381
|
1.919
331
|
3.952
363
|
12.714
401
|
2,1
12,7
14,8
|
2,2
3,5
5,7
|
2,1
8,7
10,8
|
2,1
29,6
31,7
|
Bütün Kategoriler için
toplam (33 sanayi)
|
{
|
2.085
9.427
3.466.006
|
100
100
100
|
53
26
21
|
32
35
34
|
15
39
45
|
40
51
|
21
20
|
57
46
|
74
75
|
1.664
367
|
651
292
|
1.756
362
|
5.029
421
|
2,2
2,3
4,5
|
1,8
0,4
2,2
|
2,6
2,2
4,8
|
2,9
0,9
11,9
|
* (a) (b) (c) harfleri, sırasıyla, aynı sütunda, sözü edilen kalemlere ilişkin rakamları göstermektedir.
** Belli sanayi kategorileri ya da gruplarındaki kuruluş ve işçi toplamı sayısının yüzdeleridir.
*** İki sanayi için, ürün değeri (= toplam ürün) yerine, kullanılan hammaddelerin değerine ait rakamlar verilmiştir Bu, toplam ürünü 300.000 ruble kadar düşürür.
Bu tablo, elsanatçılarının üst ve alt dereceleri arasındaki ilişkiler hakkındaki temel verileri birleştirmektedir, bu veriler, bundan sonra çıkaracağımız sonuçlara yarayacaktır. Dört kategorinin tümüne ait özetlenmiş verileri, aynen, İkinci Bölümde, tarımsal köylülüğün farklılaşmasını sergilediğimiz grafiğin çizildiği yoldan çizilmiş bir grafikle sergileyebiliriz. Her derecenin, toplam kuruluş sayısının, toplam ailedeki işçiler sayısının, ücretli işçi çalıştıran toplam kuruluş sayısının, toplam işçi sayısının (ailedeki ve ücretliler birarada) toplam üretimin, ve toplam ücretli işçi sayısının, yüzde kaçını oluşturduğunu araştırırız, ve bu yüzdeleri (İkinci Bölümde tanımlanan biçimde), grafik üzerinde işaretleriz (bkz: 308. sayfadaki grafik).
Şimdi bu verilerden çıkarılacak sonuçları izleyelim. Ücretli emeğin oynadığı rolle işe başlıyoruz. 33 sanayide ücretli emek, aile emeğinden ağır basmaktadır: işçilerin %51’i kiralanmıştır: Moskova eyaleti “elsanatçıları” için bu yüzde, gerçekte olduğundan bile daha düşüktür. Moskova eyaletindeki çalıştırılan ücretli işçi acısından, haklarında kesin rakamlar bulunan 54 sanayi için verileri hesapladık ve toplam 29.446 işçinin 17.566’sının, yani %99.65’inin ücretli işçi olduğunu bulduk. Perm eyaleti için, bütün elsanatçıları ve zanaatçılar birlikte olmak üzere, bunların arasında ücretli işçi yüzdesi %24,5 olarak, yalnızca meta üreticileri arasında ise, %29,4-%31,2 olarak bulunmuştur. Ama aşağıda da göreceğimiz gibi, bu genel rakamlar yalnızca küçük meta üreticilerini değil, kapitalist manüfaktürü de kucaklamaktadır. Bu yüzden, işin çok daha ilginç yanı,
ücretli emeğin rolünün, kuruluşun büyüklüğündeki artışa paralel olarak arttığı sonucudur: bu durum, gerek bir kategori diğeri ile karşılaştırılırken, gerekse aynı kategorideki farklı dereceler karşılaştırılırken görülmektedir. Kuruluşlar ne kadar büyükse, ücretli işçi çalıştıranların yüzdesi ve ücretli işçiler yüzdesi de o kadar yüksek olur. Narodnik iktisatçılar, çoğu kez, “elsanatçıları” arasında, salt aile işçisine sahip küçük kuruluşların egemen’ olduğunu bildirmekle yetinirler ve bunu desteklemek için çoğu kez “ortalama” rakamlar aktarırlar. Sunulan verilerden de anlaşıldığı gibi, bu “ortalamalar”, olgunun bu açıdan nitelendirilmesine uygun değillerdir ve aile işçilerine sahip küçük
[sayfa 306] kuruluşların sayıca ağır basması, hiç de,
küçük meta üretimindeki eğilimin gitgide daha fazla ücretli emek kullanılmasına doğru, kapitalist atelyelerin oluşmasına doğru olduğu yolundaki temel gerçeği ortadan kaldırmaz. Üstelik aktarılan veriler, daha az yaygın olmayan bir başka narodnik iddiayı da, yani, “elsanatı” üretimindeki ücretli emeğin gerçekte, aile emeğini “tamamlamaya” yaradığı, buna başvurulmasının kâr etme amacıyla olmadığı vb. iddiasını da çürütmektedir.
Oysa, gerçekte, küçük sanayiciler arasında
–tıpkı küçük tarımcılar arasında olduğu gibi– ücretli emek kullanımındaki artışın, ailedeki işçilerin sayısındaki artışla paralel olarak ilerlediği ortaya çıkmaktadır. Sanayilerin çoğunda, alt dereceden üst dereceye geçtikçe, kuruluş basma düşen aile işçileri sayısının da artmasına
karşın, ücretli emek kullanımının arttığını görürüz.
Ücretli emek kullanımı, “elsanatçısı” ailelerinin büyüklüklerindeki farkları ortadan kaldıramaz, bunları vurgular. Grafik, küçük sa
nayilerin bu ortak özelliğini açıkça göstermektedir: üst derece, aile işçisi açısından en iyi durumda olmasına karşın, ücretli işçilerin çoğunu çalıştırmaktadır.
O halde, “aile işbirliği” kapitalist işbirliğinin temelidir.
Söylemeye gerek yok ki, kuşkusuz, bu “yasa”, yalnızca, en küçük meta üreticilerine, yalnızca kapitalizmin ilk
belirtilerine uygulanabilir; bu yasa, köylülüğün eğiliminin küçük-burjuvalaşma olduğunu tanıtlar. Oldukça büyük sayıda ücretli işçilere sahip atelyeler ortaya çıkar çıkmaz, “aile işbirliğinin önemi, kaçınılmaz olarak azalmalıdır. Ve gerçekten de, verilerimizin gösterdiğine göre, bu yasa üst kategorilerin, en büyük dereceleri için geçerli değildir. “Elsanatçısı” 15-30 ücretli işçi çalıştıran
gerçek bir kapitaliste dönüşünce, atelyelerinde aile emeğinin oynadığı rol zayıflar ve oldukça önemsiz hale gelir (örneğin, üst kate
gorinin üst derecesinde, aile işçileri toplam işçi sayısının yalnızca %7’sini oluştururlar). Bir başka deyişle, “elsanatı” sanayileri, “aile işbirliği”nin bunlarda egemen olacağı kadar küçük olduğu
sürece, bu aile işbirliği, kapitalist işbirliğinin gelişmesinin en emin garantisidir. Dolayısıyla, burada, “kendi ellerimizle çalışmayı”,
başkalarının elleriyle çalışmaya, sömürüye dönüştüren meta üretiminin diyalektiği tam olarak göze çarpıyor.
Emek üretkenliği hakkındaki verilere geçelim. Her derecede
[sayfa 309] işçi başına düşen toplam üretim hakkındaki veriler göstermektedir ki,
kuruluş büyüklüğündeki artışla, emek üretkenliği ilerler. Bu, sanayilerin büyük çoğunluğunda, ve istisnasız bütün sanayi kategorilerinde gözlemlenecektir; grafik üst derecenin toplam üretimdeki payının, toplam işçi sayısındaki payından daha büyük olduğunu göstererek, bunu çizgilerle sergilemektedir; alt derecede durum tersidir. Üst derecelerdeki kuruluşlarda, işçi başına düşen toplam üretim, alt derece kuruluşlarındakinden yüzde 2040 daha fazladır. Büyük kuruluşların, genellikle daha uzun bir çalışma dönemine sahip olduğu ve bazan küçüklerin elindekinden daha değerli malzeme kullandığı doğrudur, ama bu iki durum, büyük atelyelerdeki emek üretkenliğinin, küçük atelyelerdekinden çok daha yüksek olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Başka türlü de olamaz zaten. Büyük ‘kuruluşlar küçük kuruluşların, 3-5 katı kadar çok işçiye (aile ve tutulan birarada) sahiptir, ve daha geniş çapta işbirliği, emeğin üretkenliğini artırmaktan başka bir sonuç veremez. Büyük atelyeler teknik açıdan her zaman daha iyi donatılmıştır, daha iyi araç, alet, takım ve makinelere vb. sahiptirler. Örneğin, fırça sanayiinde “gereken şekilde örgütlenmiş bir atelye”, 15 kadar işçiye, kanca yapımında 9-10 kadar işçiye sahip olmalıdır. Oyuncak sanayiinde, elsanatçılarının çoğu, eşyalarını kuruturken alelade fırınlarla durumu idare ettikleri halde, daha büyük oyuncak-yapımcıları, özel kurutma fırınlarına, en büyük yapımcılar ise özel kurutma eklentilerine sahiptir. Madenî oyuncak yapımında, 16 yapımcıdan 8’i özel atelyelere sahiptir, bu yapımcılar şöyle ayrılır: I) 6’sının hiç yoktur; II) 5’i 3, ve III) 5’i 5 atelyeye sahiptir. Toplam 142 ayna ve çerçeve yapımcısı 18 özel atelyeye sahiptir, rakamlar şöyle derecelendirilir: I) 99’u 3, II) 27’si 4, ve III) 16’sı 11 atelyeye sahiptir. Perde-örgü sanayiinde, perdeler elde örülmekte (Derece I’de) ve makinede dokunmaktadır. (Derece II ve III). Dikiş sanayiinde, mal sahibi başına düşen dikiş makinesi sayısı derecelere göre şöyledir: I) 2,3: II) 2,1; ve III) 3,4 vb. vb.. Mobilya sanayiini araştırırken, Bay İsayev, tek kişilik işlerin şu dezavantajlarla karşılaştığını kaydediyor: (1) tam bir alet takımının yokluğu: (2) yapılan eşya çeşidinin sınırlı oluşu, çünkü sanatçının kulübesinde büyük eşyalara yer yoktur; (3) parakende alındığında, çok daha
[sayfa 310] yüksek malzeme maliyeti (%30-35 daha yüksek); (4) kısmen küçük “elsanatçısı”na güvensizlik ve kısmen de onun paraya olan ihtiyacı yüzünden, malları daha ucuza satma zorunluluğu
. Çok iyi bilindiği gibi, yalnızca mobilya sanayiinde değil, küçük köylü sanayilerinin büyük çoğunluğunda, tamamen aynı şey gözlemlenecektir. Son olarak, şunu da eklemek gerekir ki, işçi başına üretilen eşyaların değeri, yalnızca sanayilerin çoğunda, alt dereceden üst dereceye doğru değil, aynı zamanda, küçük sanayilerden büyüklere doğru da artar. Birinci sanayi kategorisinde, işçi başına düşen ortalama üretim 202 ruble, ikinci ve üçüncüde 400 ruble kadar ve dördüncüde 500 rubleden fazladır (381 rakamı, yukarda belirtilen nedenlerden ötürü, yüzde elli artırılmalıdır). Bu durum, hammadde fiyatlarındaki artış ile küçük kuruluşların büyük kuruluşlar tarafından safdışı edilmesi arasındaki bağıntıya işaret eder. Kapitalist toplumun gelişmesindeki her adıma kaçınılmaz olarak, kereste, vb. gibi malzemelerin fiyatında bir artış eşlik eder, bu da, böylece küçük kuruluşların yıkımını hızlandırır.
Yukarda anlatılanlardan, nispeten büyük kapitalist kuruluşların da, küçük köylü sanayilerinde büyük bir rol oynadığı çıkar. Bunlar toplam kuruluş sayısı içinde küçük bir azınlık oluşturmakla birlikte, toplam işçi sayısının oldukça büyük bir bölümünü ve toplam üretimin ise daha da büyük bir bölümünü ellerinde toplamışlardır. Böylece, Moskova eyaletindeki 33 sanayi içinde, toplamın %15’ini oluşturan üst-derecedekî kuruluşlar toplam üretimin %45’ine sahipken; alt derecedeki kuruluşlar, toplam üretimin ancak %21’ine sahiptir. Belirtmeye gerek yok ki, sanayilerden gelen net gelirin dağılımındaki eşitsizlik daha da büyüktür. 1894-95, Perm elsanatı sayımı verileri bunu açıkça göstermektedir. 7 sanayideki en büyük kuruluşları seçerek, küçük ve büyük kuruluşlar arasındaki ilişkiler üzerine şu aşağıdaki görünümü elde ederiz. [Tablo 79.]
[Tablo 79]
Kuruluşlar
|
Kuruluş Sayısı
|
İşçi Sayısı
|
Gayrisafi
Gelir (Ruble)
|
Ücretler (Ruble)
|
Net Gelir (Ruble)
|
Aile
|
Kiralanan
|
Toplam
|
Toplam
|
İşçi
Başına
|
Toplam
|
Ücretli
İşçi Başına
|
Toplam
|
Ailedeki
İşçi Başına
|
Bütün kuruluşlar
Büyük kuruluşlar
Geri kalanlar
|
735
53
682
|
1.587
65
1.522
|
837
336
501
|
2.424
401
2.023
|
239.837 117.870 121.967
|
98,9
293,0
60,2
|
28.985 16.215 1 2.770
|
34,5 48,2 25,4
|
69.027 22.529 46.498
|
43
346
30,5
|
Büyük kuruluşların, toplam işçi sayısının 1/5 kadarını çalıştıran önemsiz bir bölümü (toplam sayının 1/10’undan azı) toplam üretimin hemen hemen yarısına ve toplam gelirin hemen hemen
[sayfa 311]
2/5’ine (işçilerin ücretlerini ve patronların gelirlerini birleştirerek) sahiptir. Küçük mülk sahipleri, büyük kuruluşlarda çalıştırılan kiralanmış işçilerin ücretlerinden çok aşağıda bir net gelir elde ederler; başka yerde bu olgunun bir istisna değil, küçük köylü sanayileri için bir genel kural olduğunu ayrıntısıyla göstermiştik.
Tahlil ettiğimiz verilerden çıkan sonuçları özetlersek, küçük köylü sanayileri ekonomi’ sisteminin, küçük çiftçiler arasında görmüş olduğumuz gibi, tipik bir biçimde küçük-burjuva olduğunu söylemeliyiz. Küçük köylü sanayilerinin yayılması, gelişmesi ve iyileşmesi, bugünkü toplumsal ve iktisadî atmosferde, bir yanda bir küçük kapitalistler azınlığı, öte yanda da bir ücretli işçiler, ya da ücretli işçilerden daha zor ve kötü bir yaşamı olan “bağımsız sanatçılar” çoğunluğu yaratmaksızın mümkün değildir. Dolayısıyla, en küçük köylü sanayilerinde bile, kapitalizmin –
manilov[121] tipindeki çeşitli iktisatçıların, “halk üretimi”nden ayrılmış bir şey gibi tanımladıkları o kapitalizmin– en belirgin ilk unsurlarını
[sayfa 312] görürüz. içpazar teorisi açısından da, incelediğimiz gerçekler önem taşımaktadır. Küçük köylü sanayilerindeki gelişme, daha zengin sanayicilerin üretim araçları ve işgücüne olan taleplerinde bir gelişmeye yolaçar; bu işgücü kır proletaryası saflarından çekilmektedir. Örneğin, yalnızca Perm eyaletinde, sayıları 6.500 kadar olduğuna göre, tüm Rusya’daki, köy zanaatçıları ve küçük sanayiciler tarafından çalıştırılan ücretli işçi sayısı çok etkileyici olmalıdır.
V. KAPİTALİST BASİT İŞBİRLİĞİ
Küçük meta üreticilerinin nispeten büyük atelyeler kurması, daha yüksek bir sanayi biçimine geçişe işaret eder. Dağınık küçük üretimden, kapitalist basit işbirliği doğar. “Kapitalist üretim ancak ... her bir sermaye, aynı anda, nispeten büyük sayıda emekçiyi çalıştırdığı zaman; dolayısıyla da, emek-süreci geniş bir çapta yürütüldüğü ve nispeten daha büyük miktarlarda ürün verdiği zaman, gerçekten başlamış olur. Bir kapitalistin kumandası altında, aynı tür malın üretimi için, aynı zamanda, aynı yerde (ya da dilerseniz, aynı emek alanında), birlikte çalışan daha büyük sayıda emekçi, gerek tarihî gerek mantıkî açıdan, kapitalist üretimin başlangıç noktasını oluşturur. Üretim biçiminin kendisi bakımından, başlangıç aşamalarındaki tam anlamıyla manüfaktür ile loncaların zanaatçı meslekleri arasında, daha fazla sayıda işçinin tek ve aynı bireysel sermaye tarafından aynı zamanda çalıştırılmasından başka hemen hemen fark yoktur. Ortaçağın usta elsanatçısının ateyesi yalnızca daha genişlemiştir.” (Das Kapital, I2, s. 329.)[122]
Dolayısıyla, bizim küçük köylü (“elsanatı”) sanayilerimizde, kapitalizmin bu başlangıç noktası görülür. Farklı tarihî durumlar [sayfa 313] (lonca elsanatlarının yokluğu ve az gelişmesi), yalnızca, birbirinin aynı kapitalist ilişkilerin ortaya çıkış yolunu değiştirir. Kapitalist atelye ile, küçük sanayiciye ait atelye arasındaki fark, önce, yalnızca, aynı zamanda çalıştırılan işçilerin sayısındadır. işte bunun içindir ki, sayıca azınlıkta olan ilk kapitalist kuruluşlar, adeta, genel küçük kuruluşlar yığını ile kaplanmış gibidir. Ancak, daha fazla sayıda işçinin çalıştırılması, kaçınılmaz olarak, üretimde değişikliklere, üretimin tedricen dönüşmesine yol açar. ilkel el tekniği altında, tek tek işçiler arasındaki farklar (kuvvet, beceri, yetenek vb.), her zaman çok önemlidir; yalnız bu nedenle de olsa, küçük sanayicinin durumu son derece kararsızdır; onun pazar dalgalanmalarına bağımlılığı, en sıkıcı biçimlere bürünür. Oysa, bir kuruluşta birkaç işçi çalıştırıldığında, bunlar arasındaki bireysel farklar, bizzat ‘atelyede eşitlenir: “aynı zamanda çalıştırılan büyük sayıda işçilerin, ortak işgünü ... bir günlük ortalama toplumsal emek sağlar”[123] ve dolayısıyla da, kapitalist atelyedeki ürünlerin imali ve satışı, kıyas kabul etmez büyüklükte bir düzenlilik ve istikrar kazanır. Eklentilerin, mağazaların, araçların, üretim aletlerinin vb. tam kullanımı mümkün olur ve bu da büyük atelyelerde, üretim maliyetlerinin ucuzlamasına yol açar. Üretimin daha geniş çapta örgütlenmesi ve birçok işçinin aynı zamanda çalıştırılması, oldukça büyük bir sermaye birikimini gerektirir, bu da çoğu kez, üretim alanında değil, ticaret vb. “alanında oluşur. Bu sermayenin büyüklüğü, mülk sahibinin kendisinin işletmede yer alma biçimini –eğer sermayesi hâlâ çok küçükse, kendisinin de bir işçi olup olmamasını, ya da bizzat çalışmayı bırakıp ticaret ve işletmecilik görevlerinde uzmanlaşıp uzmanlaşmamasını– belirler. “Atelye sahibinin durumu ile işçilerinin sayısı arasında bir bağları kurabiliriz” – örneğin, mobilya sanayiine ait bir tanımlamada böyle yazıyor. “2 ya da 3 işçinin çalıştırılması, mal sahibine öyle [sayfa 314] küçük bir fazla sağlar ki, o da işçilerle birlikte çalışmak zorunda kalır. ... 5 işçinin çalıştırılması, daha şimdiden, mülk sahibine, onun bir ölçüde kol emeğini bırakmasını, biraz ağırdan almasını ve esas olarak son iki iş görevi ile uğraşmasını” (yani, malzeme alımı ve eşyaların satışı) “mümkün kılacak kadarım sağlar.” “Ücretli işçilerin sayısı 10’a ulaşır ulaşmaz ya da bu rakamı aşar aşmaz, mülk sahibi yalnızca kol emeğini bırakmakla kalmaz, hemen hemen işçilerine gözcülük etmekten de vazgeçer: bu iş için kalfa atar. ... O artık bir küçük kapitalist, ‘doğuştan bir efendi* olmuştur.” (Isayev, Moskova Eyaletindeki Sanayiler, I, 52-53.) Aktardığımız istatistikler, bu tanımı çizelge ile doğrulamakta, önemli sayıda ücretli işçilerin ortaya çıkışı ile, ailedeki işçiler sayısında bir azalma göstermektedir.
Kapitalist sanayi biçimlerinin gelişmesinde, kapitalist basit işbirliğinin genel önemi, Kapital’in yazarı tarafından şöyle tanımlanıyor:
“Oysa, tarihi olarak, bu biçim, köylü tarımına ve ister loncalarda olsun ister olmasın, bağımsız elsanatları uygulamasına karşı gelişti. ... İşbirliği ile gelişen emeğin toplumsal üretken gücü, nasıl sermayenin üretken gücü gibi görünüyorsa, bizzat işbirliği de, ayrı ayrı bağımsız emekçiler tarafından ya da hatta küçük patronlar tarafından sürdürülen üretim süreci karşısında, kapitalist üretim sürecinin özel bir biçimi gibi görünür. Bu, gerçek emek-sürecinin, sermayeye tâbi kılındığında uğradığı ilk değişikliktir. ... Bu değişikliğin zorunlu bir koşulu olan büyük sayıda ücretli emekçilerin aynı zamanda, tek ve aynı süreç içinde çalıştırılması da kapitalist üretimin başlangıç noktasını oluşturur. ... O halde, eğer bir yandan kapitalist üretim biçimi, tarihî açıdan, emek-sürecinin, toplumsal bir sürece dönüşmesinde zorunlu bir koşul olarak karşımıza çıkıyorsa, öte yandan da, emek-sürecinin bu toplumsal biçimi, emeğin üretkenliğini artırarak, o emeğin daha kârlı bir biçimde sömürülmesinde sermayenin kullandığı bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor.
“Şimdiye kadar incelediğimiz ilkel biçimiyle, işbirliği, zorunlu olarak her geniş-çaplı üretime eşlik eden bir şeydir, ama, kendi başına, kapitalist üretim biçiminin gelişmesinde, belirli bir döneme özgü, sabit bir biçimi temsil etmez. En fazla ve o da ancak yaklaşık olarak, manüfaktürün elsanatma benzer başlangıcında böyle görünür...” (Das Kapital, I2, 344-345)[125]
Rusya’daki ücretli işçi çalıştıran küçük “elsanatı” kuruluşlarının, kıyaslanamayacak ölçüde daha çok gelişmiş ve daha yaygın [sayfa 315] kapitalizm biçimleriyle nasıl yakından bağıntılı olduğunu daha sonra göreceğiz. Bu kuruluşların küçük köylü sanayilerindeki rolüne gelince, önceden verilmiş olan istatistiklerin gösterdiğine göre, bu kuruluşlar, önceki dağınık üretim yerine oldukça geniş kapitalist işbirliği yaratmışlardır ve emeğin üretkenliğini büyük ölçüde yükseltmişlerdir.
Kapitalist işbirliğinin, küçük köylü sanayilerindeki büyük rolü ve ilerici anlamı hakkında ulaştığımız sonuçlar, küçük köylü sanayilerinde, “artel ilkesi”nin her tür görünümünün egemenliği yolundaki yaygın narodnik doktrinin tam karşıtıdır. Aslında, durum bunun tersidir; küçük sanayi (ve elsanatlarının) ayırıcı özelliği, tek tek üreticilerin son derece dağınık yapısıdır. Narodnik yazın, karşıt görüş lehine tek tek örnekler toplamından başka bir şey öne süremez, bunların büyük çoğunluğu işbirliği için değil, ortaklaşa hammaddeler satın almak, ortak bir atelye inşa etmek vb. için kurulan küçük, büyük ustaların geçici minyatür birlikleri için geçerlidir. Bu tip arteller, kapitalist işbirliğinin üstün önemini hiç de etkilemezler. “Artel ilkesinin gerçekte ne ölçüde uygulandığı konusunda tam bir fikir elde etmek için, oradan buradan rasgele alınmış örnekler aktarmak yetmez; etraflıca araştırılmış bir alana ait verileri ele almak ve çeşitli işbirliği biçimlerinin nispî etkisini ve önemini incelemek zorunludur. Örneğin 1894-95 Perm “elsanatı” sayımına ait veriler böyledir. Sayımın, küçük sanayicilerin nasıl inanılmaz bir dağılma içinde olduğunu yansıttığını ve pek az sayıdaki büyük kuruluşlara nasıl önem verdiğini başka yerde göstermiş bulunuyoruz (Çalışmalar, s. 182-187*). Kapitalist işbirliğinin rolü konusunda ulaştığımız sonuç, ayrı ayrı örneklere değil, farklı yerlerdeki, bir yığın en değişik sanayii kucaklayan evden eve sayımlara ait kesin verilere dayandırılmıştır. [sayfa 316]
VI. KÜÇÜK SANAYİLERDEKİ
TÜCCAR SERMAYESİ
Bildiğimiz gibi, küçük köylü sanayileri, çoğu durumda özellikle, ürünlerin pazarlanması ve hammaddelerin alımındaki ticarî işlemlerle uğraşan ve genellikle, şu ya da bu yoldan, küçük taciri kendilerine bağlayan özel alıcıların doğuşuna yol açarlar. Bu olgunun, küçük köylü sanayileri genel sistemi ile nasıl bir bağıntıya sahip olduğunu ve ne önem taşıdığını görelim. Alıcının baş iktisadî işlemi, yeniden satmak işin eşya (mamul mal ve hammaddeler) almaktır. Bir başka deyişle, alıcı, ticarî sermayenin bir temsilcisidir. Her sermayenin başlangıcı –gerek sınaî gerek tüccar– bireylerin elinde, serbest paranın toplanmasıdır (serbest para ile, kişisel tüketim vb. için gerekli olmayan parayı kastediyoruz). Kırsal bölgelerimizde bu mülk farklılaşmasının nasıl yer aldığı, tarımsal ve sınaî köylülüğün farklılaşmasına ait verilerle, yukarda ayrıntısıyla gösterilmiştir. Bu veriler, alıcının ortaya çıkmasına yol açan koşullardan birini, yani, küçük üreticilerin dağınık yapısını, birbirlerinden ayrı oluşlarını, aralarında iktisadî çatışma ve çekişmelerin varlığını, ortaya koydu. Bir başka koşul da tüccar sermayesinin yerine getirdiği işlevlerin niteliğiyle, yani, satılacak malların pazarlanması ve hammaddelerin alımıyla ilgilidir. Meta üretiminin az gelişmiş olduğu yerlerde, küçük üretici, satılık mallarını, küçük yerel pazarda elden çıkarmakla, hatta bazan, doğrudan doğruya tüketiciye satmakla yetinir. Bu, meta üretiminin gelişmesinde, zanaatçı üretiminden hemen hemen hiç ayırdedilemeyen en alt aşamadır. Pazar genişledikçe, (küçük, dağınık üretime tamamen uyan) bu küçük, dağınık pazarlama,
olanaksız hale gelir. Büyük pazarda, satış, büyük, yığınsal çapta olmalıdır. Ve böylece, üretimin küçük niteliğinin, büyük, toptan pazarlama ihtiyacı ile uzlaşmaz bir çelişki içinde olduğu ortaya çıkar. Mevcut toplumsal ve iktisadî koşullar altında, küçük üreticilerin tecridi ve farklılaşmaları durumunda, bu çelişki, ancak hali-vakti yerinde azınlığın pazarlamayı üzerine alarak, elinde toplamasıyla çözümlenir. Geniş çapta, eşya (ya da hammaddeler) satın almakla, alıcılar, pazarlama maliyetlerini ucuzlattılar ve pazarlamayı, küçük, rasgele ve düzensiz bir işlem olmaktan çıkarıp, büyük ve düzenli bir işleme dönüştürdüler; ve geniş çaplı pazarlamanın bu salt iktisadî avantajı, kaçınılmaz olarak, küçük üreticinin kendini pazardan kopmuş ve tüccar sermayesinin gücü karşısında savunmasız bulmasına yol açtı. Böylece, meta üretimi altında, küçük üretici, büyük, yığınsal çapta
[sayfa 317] pazarlamanın dağınık, küçük pazarlamaya olan iktisadî üstünlüğü yüzünden, kaçınılmaz olarak tüccar sermayesine bağımlı hale düşer.
Söylemeye gerek yok ki, gerçekte, alıcıların kârları, çoğu kez, yığınsal satışlardan elde edilen kazançla, küçük satışlardan elde edilen kazanç arasındaki farkla sınırlı olmaktan uzaktır, tıpkı, sanayi kapitalistlerinin kârlarının, çoğu kez, normal ücretlerde yapılan indirimlerden oluşması gibi. Gene de, sanayi kapitalistlerinin kârlarını açıklamak için, işgücünün gerçek değeri üzerinden satıldığını varsaymamız gerekir. Bunun gibi, alıcının rolünü açıklamak için de, eşyaları, meta değişiminin genel yasalarına uygun olarak alıp sattığını varsaymamız gerekir. Yalnızca tüccar sermayesi egemenliğinin bu iktisadî nedenleri, onun gerçek yaşamda büründüğü çeşitli biçimleri anlamamızın anahtarını sağlar; bu biçimler arasında (bundan hiç kuşku olamaz) sürekli olarak en açık dolandırıcılıkla karşılaşırız. Narodniklerin genellikle yaptığı gibi, başka türlü ilerlemek, yani, “kulakların” çeşitli hilelerini saymakla yetinmek ve bu temele dayanarak, olgunun iktisadî yapısını tamamen bir kenara itmek, kaba iktisatçıların görüşlerini benimsemek olacaktır.
Pazar için küçük üretimle, tüccar sermayesinin egemenliği arasında bulunan, zorunlu bir nedensellik ilişkisi hakkındaki tezimizi kanıtlamak için, alıcının nasıl ortaya çıktığına ve oynadığı role dair en iyi tanımlamalardan biri üzerinde daha ayrıntılı olarak duralım. Moskova eyaletindeki dantela sanayii üzerine araştırmayı kastediyoruz.
(Moskova Eyaletindeki Sanayiler, c. VI, Kısım II.)
[sayfa 318] “Tacir kadınlar” şu biçimde ortaya çıktı. 1820’lerde, bu sanayi ilk geliştiği zamanlar, ve sonraları, dantela yapımcılarının sayısı hâlâ küçükken, baş alıcılar, toprak beyleri, “kibarlardı*’. Tüketici, üreticinin yakınındaydı. Sanayi yayıldıkça, köylüler, “fırsat buldukça”, örneğin tarak yapımcılarıyla, dantelalarını Moskova’ya yollamaya başladılar. Bu ilkel pazarlama usulünün elverişsizliği, çok kısa sürede kendini duyurdu: “bu işle uğraşmayan bir mujik, evden eve nasıl dolaşabilirdi?” Dantelanın satışı, dantela yapımcılarından birine verildi ve kadının yitirdiği zaman telâfi edildi. “Kadın, ayrıca geriye iplik de getiriyordu.” Böylece, ayrı ayrı pazarlamanın elverişsizlikleri, ticaretin birçok dantela yapımcılarından satılık malları toplayan, bir tek kişinin yürüttüğü özel bir görev haline dönüşmesine yol açtı. Bu kadın işçilerin birbiriyle olan ataerkil yakınlıkları (akrabalar, komşular, aynı-köylüler, vb), başlangıçta, satışların kooperatif örgütlenmesi yolunda çabalara, bu görevi, kadın işçilerden birine verme çabalarına yol açtı. Ama para iktisadı, yılların ataerkil ilişkilerinde derhal bir gedik açar, yukarda köylülüğün farklılaşmasına ait yığınsal çapta verileri incelerken değindiğimiz olguya derhal yol açar. Satış için üretim, vaktin nakit olduğunu öğretir. Aradaki kişinin yitirdiği zaman ve emeği telâfi etmek zorunlu hale gelir; kadın bu işe alışır ve bunu meslek haline getirmeye başlar. “Birkaç kez tekrarlanan bu tür yolculuklar,
tacir kadın tipinin doğuşuna yolaçtı.”
(loc. cit., 30.) Birkaç kez Moskova’ya giden kadın, gerçek bir pazarlama için çok zorunlu olan, sürekli bağıntıları kurar. “Böylece, komisyonculuktan gelen kazançla yaşama alışkanlığı gelişir.” Komisyon kazançlarına ek olarak, tacir kadın, “malzemelerin, kâğıdın, ipliğin fiyatını yükseltmek İçin elinden geleni yapar”; dantelayı konulan fiyatın üstünde satar, ve aradaki farklı cebe indirir; tacir kadınlar alınan fiyatın, kararlaştırılandan daha düşük olduğunu söylerler, “ister al, ister bırak” derler. “Tacir kadınlar ... kasabalardan mal getirmeye başlar ve önemli kâr sağlarlar.” Böylece, komisyon alan aracı artık satışları tekeli altına almaya ve tekelinden, dantela yapımcılarını bütünüyle tâbi kılmakta yararlanmaya başlar. Ticarî işlemler yanısıra, tefecilik işlemleri de ortaya çıkar – dantela yapımcılarına borç para verme, onlardan malları düşük fiyatla alma vb.. “Kızlar, satışların komisyonu olarak ruble başına 10 köpek öderler. ... Pekâlâ bilirler ki, tacir kadın, dantelayı daha yüksek bir fiyata satarak, onların sırtından daha çok kazanır. Ama, işleri başka türlü nasıl düzenleyeceklerini bilmezler. Onlara Moskova’ya sırayla gitmelerini önerdiğim zaman, bunun daha kötü olacağı
[sayfa 319] cevabını verdiler, çünkü dantelayı nereye satacaklarını bilmiyorlardı, oysa tacir kadın, bu yerleri hep biliyordu. Onlar için, mamul dantelayı satıyor ve geriye, siparişler, malzemeler, örnekler, vb. getiriyordu; onlara her zaman parayı avans ya da borç olarak veriyordu, ve hatta, eğer ihtiyaç olursa bir parça dantelayı doğrudan ona satmak da mümkün oluyordu. Böylece, tacir kadın, bir yandan en çok ihtiyaç duyulan, vazgeçilmez bir kişi olur; öte yandan da yavaş yavaş, başkalarının emeğini insafsızca sömüren bir kişi –bir kadın kulak- haline gelir.” (32.) Buna, böyle tiplerin, bizzat küçük üreticiler arasından geliştiğini de eklemek gerekir. “Ne kadar soruşturma yaptıysak, bütün tacir kadınların kendilerinin de, önceden dantela yapımcıları olduklarını, ve dolayısıyla, mesleğe aşina olduklarını gördük; onlar da aynı dantela yapımcıları saflarından çıkıyorlardı; başlangıçta hiç sermayeleri yoktu ve ancak, komisyonları ile para yaptıkça, yavaş yavaş pamuklu bez ve öteki eşyaların ticaretini yapmaya başlamışlardı.” (31.)
O halde, hiç kuşku yok ki, meta ekonomisi altında, yalnızca genel olarak zengin sanayiciler değil, ayrıca ve özellikle tüccar sermayesinin temsilcileri de küçük üreticiler arasından doğar.
Ve bir kere doğdular mıydı, küçük dağınık pazarlamanın, büyük çaplı, toptan pazarlama tarafından safdışı edilmesi kaçınılmaz hale gelir.
Pazarlamanın, aynı zamanda alıcı olan, daha büyük “elsanatı” mülk sahiplerince nasıl örgütlendiğine dair birkaç örnek verelim. Moskova eyaletindeki sanatçılar, abaküslerin (bkz: tablomuzda onlara ilişkin istatistikler; Ek I) pazarlamasını, esas olarak, bütün Rusya’daki panayırlarda yapmaktadırlar. Bir panayırda kendi başına iş yapabilmek için, birinci olarak, önemli miktarda bir sermayeye sahip olmak gerekir, çünkü panayırlarda yalnızca toptan ticaret yürütülmektedir; ikinci olarak da, satılık malları yapıldıkları yerde satın almak ve onları tüccara satmak için bir aracıya sahip olmak
[sayfa 320] gerekir. Bu gereksinmeler, aynı zamanda bir “sanatçı” olan, önemli miktarda bir sermayeye sahip ve abaküslere son biçimlerini vermekle uğraşan (yani, çerçeveleri ve boncukları yerleştirmek) ve onları pazarlamakla uğraşan “bir tüccar köylü tarafından” karşılanmıştır; atlı oğlu da, “yalnızca ticaretle uğraştıklarından” verilmiş-toprak payım ekmek için iki kişi kiralamak gerekmişti. Araştırmacı şöyle diyor: “Küçük tacirler mallarını genellikle yakın pazarlarda sattığı halde, onun satılık mallarını ... bütün panayırlarda satabilmesi şaşırtıcı değildir.”
(Moskova Eyaletindeki Sanayiler, VII, Kısım I, Böl. 2. s. 14.) Bu durumda, tüccar sermayesinin temsilcisi, hâlâ genel “mujik çiftçiler” yığınından, o kadar az farklılaşmıştır ki, verilmiş-topraktan oluşan çiftliğini ve geniş ataerkil ailesini bile elde tutmaya devam etmiştir. Moskova Eyaletindeki gözlük-çerçevesi yapımcıları, eşyalarını sattıkları sanayicilere bütünüyle bağımlıdırlar. Bu alıcılar, aynı zamanda, kendi atelyeleri olan “elsanatçı-ları”dır; mamul maddelerin onlara, “ustalara” vb. iletilmesi koşuluyla, yoksullara borç hammadde verirler. Küçük sanayiciler, mallarım, Moskova’da kendileri satmak için bir çabada bulunmuşlar ama başaramamışlardır. Mallan, 10-15 rublelik bir şey tutan küçük miktarlarda satmak kârlı olmamıştır (
İbid., 263). Ryazan eyaletindeki, dantela sanayiinde, tacir kadınlar, dantela yapımcılarının kazancının %12-%50’sini bulan miktarlarda kâr ederler. “Varlıklı” tacir kadınlar, pazarlama merkezleriyle düzenli bağıntılar kurmuşlardır ve eşyaları posta ile yollarlar, bu da yolculuk masraflarından tasarruf sağlar. Toptan pazarlamanın ne kadar zorunlu olduğu, tacirlerin 150-200 ruble tutan satışları bile pazarlama harcamalarını karşılayamaz saymaları gerçeğinden anlaşılabilir
(Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, VII, 1184). Belyov dantelasının pazarlaması şöyle örgütlenmektedir. Belyov kasabasında üç 1 cins tacir vardır: (1) Küçük siparişler dağıtan dağıtıcı, dantela yapımcılarının hepsini sıra ile dolaşır ve mamul maddeyi daha büyük tacir kadınlara iletir. (2) Kendisi siparişler veren, ya da dağıtıcılardan mal satın alarak, bunları büyük kentlere vb. ileten alt-aracı. (3) Dantela yolladıkları ve büyük siparişler aldıkları komisyoncu aracılarla iş yapan büyük tacir kadınlar (2 ya da 3 “firma”). Taşralı tacir kadınların mallarını büyük dükkânlara satmaları H “hemen hemen” olanaksızdır: “dükkânlar, satılık eşyaları, büyük miktarlarda ... en çeşitli biçimlerde teslim eden toptan alıcılarla İş yapmayı yeğ tutarlar”; tacir kadınlar bu “üstencilere” satmak zorundadırlar; “pazarın bütün gereksinmelerini onlardan öğrenirler; fiyatları saptayanlar onlardır; kısacası, onlar için başka yol
[sayfa 321] yoktur.”
(Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, X, s. 2823-2824.) Böyle sayısız örnekler verilebilir. Ama verdiğimiz örnekler, üretimin büyük pazarlar için yapıldığı yerlerde, küçük, dağınık pazarlamanın nasıl kesinlikle olanaksız olduğunu göstermek için tümüyle yeterlidir Küçük üreticilerin dağınık durumlarını ve tam farklılaşmalarını göz önünde tutarsak,
geniş-çaplı pazarlama, ancak geniş
sermaye tarafından örgütlenebilir, bu sermaye de, böylece, elsanatçılarını tam bir çaresizlik ve bağımlılık durumuna düşürür. Dolayısıyla, “pazarlamayı örgütleyerek”, “elsanatçılarına” yardım etmeyi öneren bugünkü narodnik teorilerin ne kadar saçma olduğu anlaşılabilir. Salt teorik açıdan, bu tip teoriler,
meta üretimi ve
kapitalist pazarlama arasındaki kopmaz bağı anlamada başarısızlığa dayanan, küçük-burjuva ütopyaları kategorisine dahildir.
Rus gerçeğinin olgularına gelince, bu tip teorilerin yazarları onları görmezlikten geliveriyorlar: küçük meta üreticilerinin dağınık durumunu ve kesin farklılaşmalarını görmezlikten geliyorlar; “alıcıların” tam da küçük meta üreticilerinin arasından doğduğu ve doğmaya devam ettiği; kapitalist toplumda pazarlamanın yalnızca büyük sermaye tarafından örgütlenebileceği gerçeğim görmezlikten geliyorlar, Eğer gerçekliğin bütün bu hoş olmayan ama kesin özellikleri hesaba katılmazsa doğaldır ki
ins Blaue hinein,* hayaller uydurmak zor olmayacaktır.
Burada tüccar sermayesinin “elsanatı” sanayilerimizde nasıl kendini belli ettiğini ve küçük sanayiciyi nasıl çaresiz ve perişan bir duruma soktuğunu tam olarak yansıtan tanımlayıcı ayrıntılara
[sayfa 322] giremiyoruz. Ayrıca, bundan sonraki bölümde, tüccar sermayesinin (manüfaktürün bir eklentisi olarak) kapitalist ev sanayiini, yığınsal çapta örgütlediği daha yüksek bir gelişme aşamasındaki egemenliğini anlatmamız gerekecek. Burada, tüccar sermayesinin küçük sanayilerde büründüğü temel biçimlere işaret etmekle yetinelim. İlk ve en basit biçim, tüccarın (ya da büyük bir atelye sahibinin) küçük meta üreticilerinden mal satın almasıdır. Alıcılığın az gelişmiş olduğu yerlerde, ya da birçok rakip alıcıların bulunduğu yerlerde, malların tüccara satılışı, herhangi bir satıştan farklı olmayabilir, ama çoğu durumda yerel alıcı, köylünün, mallarını düzenli olarak satabileceği tek kişidir, o zaman da alıcı, üreticiye ödediği fiyatı en aşağı düzeye indirmek için, tekelci durumundan yararlanır. Tüccar sermayesinin ikinci biçimi, onun tefecilikle birleşmesinden oluşur: sürekli olarak paraya ihtiyaç duyan köylü, alıcıya borçlanır ve borcunu mallarıyla öder. Bu durumda mallarının satışı daima (ki bu durum çok yaygındır), çoğu kez elsanatçısına, bir ücretli-işçinin alabileceği kadar bile bırakmayan, zoraki indirilmiş fiyatlar üzerinden yapılır. Üstelik, alacaklı-borçlu ilişkileri, kaçınılmaz olarak, borçlunun kişisel bağımlılığına, köleliğe, alacaklının, borçlunun ihtiyaç içinde olduğu özel durumlardan yararlanmasına, vb. yolaçar. Tüccar sermayesinin üçüncü biçimi, köy alıcıları arasında çok görülen bir uygulama olan, satılık’ mallar karşılığında eşya ödenmesidir. Bu biçimin belirgin özelliği, yalnızca küçük sanayilere değil, meta üretimi ve kapitalizmin, kesinlikle bütün az gelişmiş aşamalarına özgü oluşudur. Ancak, emeği toplumsallaştırma ve bütün ataerkil alışkanlıklarla bağını köklü bir
[sayfa 323] biçimde koparmış olan geniş çaplı makineli sanayi, bu bağımlılık biçiminin, büyük sınaî kuruluşlarda yasalarca engellenmesine yol açarak, onu ortadan kaldırmıştır. Tüccar sermayesinin dördüncü biçimi, tüccarın “elsanatçısının” üretim için gereksindiği belirli mal çeşitleri (ham ya da yardımcı maddeler, vb.), ile ödeme yapmasıdır. Üretim malzemelerinin küçük sanayiciye satışı, tüccar sermayesinin bağımsız bir işlemi de olabilir, tıpkı mamul malları alma işlemi gibi. Ama mamul malların alıcısı, bunların karşılığında, “elsanatçısının” gereksindiği hammaddeleri ödemeye başladığı zaman, bu kapitalist ilişkilerin gelişmesinde, çok büyük bir adıma işaret eder. Küçük sanayiciyi mamul mal pazarından koparan alıcı, onu, şimdi hammadde pazarından da koparır ve böylece bütünüyle kendi egemenliği altına sokar. Bu biçimden, alıcının belirli bir ödeme karşılığında işlenmek üzere, “elsanatçılarına” doğrudan doğruya malzeme dağıttığı tüccar sermayesinin daha yüksek biçimine bir adım kalmıştır. Elsanatçısı, fiilen, evde kapitalist için çalışan bir ücretli işçi haline gelir; alıcının tüccar sermayesi ise, burada sınaî sermayeye dönüşmüştür.
Kapitalist ev sanayii doğar. Küçük sanayilerde, buna hemen hemen, arasıra rastlanır; ama, bunun geniş çapta uygulanması, kapitalist gelişmede bundan sonraki ve daha yüksek aşama ile ilgilidir.
VII. “SANAYİ VE TARIM”
Köylü sanayilerinin tanımlarındaki özel bölümler, genellikle bu başlığı taşırlar. İncelemekte olduğumuz, kapitalizmin başlangıç aşamasında, sanayicinin, henüz köylüden hemen hemen hiç farklılaşmadığı göz önünde tutulursa, toprakla olan bağıntısı, gerçekten de çok tipik bir şeydir ve özel inceleme gerektirir.
Tablomuzda sunulan verilerle işe başlayalım (bkz: Ek 1). “Elsanatçıları”na ait çiftlikleri nitelendirmek için, burada önce, her derecedeki sanayicilerin sahip olduğu ortalama at sayısına ait veriler sunulmaktadır. Bu tür verilerin mevcut olduğu 19 sanayii birleştirerek, sanayici başına (patron ya da küçük patron), 1,4 atlık bir genel ortalama, dereceler için ise, I) 1,1; II) 1,5 ve III) 2,0 rakamlarını elde ederiz. Böylece, mülk sahibinin durumu sınaî kuruluşunun büyüklüğü bakımından ne kadar iyi ise, bir tarımcı
[sayfa 324] olarak durumu da o kadar iyi olur. Büyük sanayiciler, hemen hemen, küçük sanayicilerin iki katı kadar çeki hayvanına sahiptir. Ama, çiftlikleri bakımından, en küçük sanayiciler bile (Derece I), orta köylülüğün üstündedir, çünkü, 1877’de Moskova eyaleti için genel ortalama, köylü ailesi başına 0,87 attı.
O halde, yalnızca zengin köylüler, patron ve küçük patron sanayici köylüler, patron ve küçük patron, sanayici haline gelebilmektedirler. Öte yandan, yoksul köylüler esas olarak, patron sanayiciler değil, işçi sanayiciler ,(“elsanatçıları” tarafından çalıştırılan ücretli-işçiler, göçmen işçiler vb.) sağlarlar. Ne yazık ki, Moskova sanayilerinin çoğu için, küçük sanayilerle uğraşan ücretli-işçilere ait çiftlikler hakkında hiçbir veri yoktur. Bir istisna, şapka sanayiidir (tablomuzda bu konudaki genel verilere bakınız, Ek I). Patron şapka-yapımcıları ile işçi şapka-yapımcılarına ait çiftliklere ilişkin son derece öğretici veriler şöyledir [Tablo 80]:
[TABLO 80]
Şapka
Yapımcılarının
Durumu
|
Aile Sayısı
|
Aile Başına Düşen Hayvan
Sayısı
|
Nüfus Başına Verilmiş-
Toprak Sayısı
|
Bu Sayının
|
Aile Sayısı
|
Atı Olmayan Aileler
|
Ödenmemiş Borç (Ruble)
|
At
|
İnek
|
Koyun
|
Ekili Olan
|
Ekili Olmayan
|
Verilmiş-
Toprak
Eken
|
Tarımla
Uğraşmayan
|
Kendileri
|
İşçi
Kiralayarak
|
Usta
İşçi
|
18
165
|
1,5
0,6
|
1,8
0,9
|
2,5
0,8
|
52
389
|
46
249
|
6
140
|
17
84
|
–
18
|
1
63
|
–
17
|
54
2.402
|
Demek ki patron sanayiciler, çok “sağlam” çiftçiler kategorisine dahildirler, yani köylü burjuvaziye mensupturlar, oysa, ücretli işçiler, yıkılmış köylüler yığınından gelmektedir.
Tanımlanan bu ilişkileri nitelendirmekte daha da önemli olan şey, patron
[sayfa 325] sanayicilerin topraklarını ekmekte kullandıkları yöntemlere ait verilerdir. Moskova araştırmacıları toprağı ekmekte üç yöntem ayırdediyorlar: (1) ev sahibinin kişisel emeği ile; (2) “kiralama” ile, yani, “sıkıntıda olan” ev sahibinin toprağın kendi araçlarıyla işleyen bir komşunun tutulması ile. Bu ekim yöntemi, sürekli olarak mahvolan yoksul köylüye özgüdür. Karşıt bir anlam taşıyan üçüncü yöntem ise, bir “emekçinin” yardımıyla ekim, yani, çiftçinin tarımsal (“toprak”) emekçileri kiralaması yöntemidir. Bu işçiler, genellikle bütün yaz için tutulurlar; ve özellikle işin çok olduğu mevsimde, patron çoğu kez onları atelyesinde çalışanlarla takviye eder. “Böylece, toprağın bir ‘toprak’ emekçisi yardımıyla ekilmesi, çok kârlı bir yöntemdir.”
(Moskova Eyaletindeki Sanayiler, VI, I, 48.) Tablomuzda bu ekim yöntemi hakkında 16 sanayie ilişkin veriler topladık; bunların 7’sinde “toprak emekçileri” kiralayan patronlar yoktur. 16 sanayin tümünde, kır emekçileri kiralayan patron sanayiciler, toplamın %12’sini, derecelerin ise: I) %4,5; II) %16,7 ve III) %27,3 oranlarını oluştururlar. Sanayicilerin durumları ne kadar iyi ise, onların arasında kır girişimcilerine o kadar çok raslanır. Sınaî köylülüğe ait verilerin tahlili, sonuç olarak İkinci Bölümde, tarımsal köylülüğe ait verilere dayanarak gözlemlediğimiz, gerek tarım, gerekse sanayide birbirine paralel bir farklılaşma görünümünün aynısını ortaya çıkarmaktadır.
“Elsanatı” patronlarının “toprak emekçileri” kiralaması, bütün sınaî eyaletlerde çok yaygındır. Örneğin, Nijni-Novgorod eyaletindeki zengin hasır örgücülerinin, tarım emekçileri kiraladığından söz-edildiğini duyarız. Aynı eyaletteki kürkçüler de, genellikle çevredeki salt tarımsal köylerden gelen tarım emekçileri kiralarlar. “Kimri volostundaki kundura sanayi ile uğraşan, köy topluluğuna mensup köylüler, tarlalarının ekimi için, Tver uyezdinden ve komşu ... yerlerden, büyük sayılarla, Kimri’ye gelen kadın ve erkek emekçileri kiralamayı kârlı bulmaktadırlar.” Kostroma eyaletindeki, çömlek süsleyicileri, ücretli işçilerini her zamanki işlerinde çalıştırılmadıkları zaman, tarlalarda çalışmaya gönderirler.
“Bağımsız patronlar” (Vladimir eyaletindeki metal-dövücüler) “özel
[sayfa 326] tarla işçileri tutarlar”; onun için de, kendileri “çoğu kez ne sürebildikleri ne de biçebildikleri halde”, tarlaları çok iyi ekilmiştir.
Moskova eyaletinde, tablomuzda, haklarında veriler sunulan sanayicilerden başka, birçok sanayici de, “toprak emekçileri” kiralamak yoluna başvururlar; örneğin, topluiğne yapımcıları, keçe yapımcıları ve oyuncak yapımcıları, işçilerini, tarlalardaki işlere de yollarlar; cam boncuk yapımcıları, metal-dövücüler, düğme yapımcıları, başlık yapımcıları ve koşum takımı yapımcıları tarım emekçileri kullanır.
Bu gerçeğin –köylü
sanayicilerin, tarım işçileri kiralamasının– önemi çok büyüktür. Bu gerçek gösteriyor ki, küçük köylü sanayilerinde bile, bütün kapitalist ülkelere özgü olan bu olgu, ortaya çıkmaya başlamıştır ve bu kapitalizmin ilerici tarihî rolünü doğrulamaya yarar, yani, nüfusun geçim düzeyinde bir yükselme, gereksinmelerinde bir artış olmaktadır. Sanayici, kaba ataerkil usullere sahip “yontulmamış” tarımcıyı küçük görmeye başlamıştır ve en zor ve en kötü ödenen tarım işlerini başından atmaya çalışmaktadır. Kapitalizmin en az gelişmiş olduğu küçük sanayilerde, bu, henüz pek az görülmektedir; sanayi işçisi, tarım işçisinden henüz daha yeni farklılaşmaya başlamıştır. Kapitalist sanayiin bundan sonraki gelişme aşamalarında, bu olgu, ilerde göreceğimiz gibi, yığınsal çapta gözlemlenecektir.
“Tarım ile sanayi” arasındaki bağın önemi, bizi, Moskova’nın yanında, öteki eyaletlere ait verileri de daha ayrıntılı olarak gözden geçirmeye zorlamaktadır.
Nijni-Novgorod eyaletinde, hasır örücüleri yığını arasında tarım zayıflamakta ve bunlar toprağı ihmal etmektedirler; kış-ürünü alanının 1/3 kadarı ve ilkbahar-ürünü alanının 1/2 kadarı, “kullanılmayan toprak”tır. Ama, “hali-vakti yerinde mujikler” için, “toprak artık kötü kalpli bir üvey ana değil, cömert bir anadır”: bunlar yeteri kadar hayvana sahiptir, gübreleri vardır, kirayla toprak tutarlar, toprak parçalarını, dönem dönem yapılan yeniden dağıtımların dışında tutmaya çalışır ve topraklara daha iyi bakarlar. “Şimdi, zengin mujik, bir toprak beyi haline gelmişken, öteki mujik, yoksul olanı, ona serf bağımlılığı ile bağlıdır.”
(Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, III, 65.) Kürkçüler “kötü çiftçilerdir”, ama burada da “kendi yoksul köylülerinden toprak kiralayan” vb. daha büyük mülk sahiplerini ayırdetmemiz gerekir. Aşağıda, farklı
[sayfa 327] gruplardaki kürkçülere ait tipik bütçelerin bir özeti verilmiştir [Tablo 81]:
[TABLO 81]
İktisadi Güçlerine
Göre
Aile
Tipleri
|
Kadın ve Erkek Nüfus
|
Erkek Emekçiler
|
Ücretli İşçiler
|
Toprak (Desiyatin)
|
Kiraya Verilen
|
Kirayla Tutulan
|
Gelir
(Ruble)
|
Harcamalar
(Ruble)
|
Kalan
|
Nakit Harcama
|
Aynî
|
Nakit
|
Tarımdan
|
Kürkçülükten
|
Toplam
|
Aynî
|
Nakit
|
Toplam
|
Toprak
|
Zengin
Orta
Yoksul
|
14
10
7
|
3
2
2
|
2 Kiralanan
–
Kendileri Kiralayan
|
19
16
6
|
5
–
–
|
–
–
6
|
212,8
88*
15*
|
697
120
75
|
409,8
138
50
|
500
70
40
|
309,8
208
90
|
212,8
88
15
|
503
124
111
|
715,8
212
126
|
+194
- 4
- 36
|
70
58
88
|
Tarımcıların ve sanayicilerin birbirine paralel olarak farklılaşmaları süreci, burada açık bir biçimde ortaya çıkıyor. Araştırmacı demirciler konusunda, bir yandan zengin patronlar, öte yandan da “topraksız emekçiler” için, “sanayiin tarımdan daha önemli olduğunu” söylüyor (
ibid., IV, 168).
Vladmir Eyaletindeki Sanayiler’de, sanayi ile tarım arasındaki ilişki sorunu, bütün öteki araştırma yapıtlarında olduğundan daha etraflı bir biçimde incelenmiştir. Bütün bir dizi sanayi için, yalnızca genel olarak “elsanatçıları”na değil (bundan önce bütün anlatılanlarla, bu tip “ortalama” rakamların, tamamen uydurma olduğu açıklığa kavuşmuştur), “elsanatçıları”nın, büyük patronlar küçük patronlar, ücretli işçiler; işodası sahipleri ve dokumacılar; patron sanayiciler ve köylülüğün geri kalan kısmı; yerel ve dışardaki sanayilerle uğraşan aileler vb. gibi, çeşitli derece ve gruplarına ait çiftlikler hakkında kesin veriler sunulmaktadır. Bay Karizomenov’un bu verilerden çıkardığı genel sonuç şudur: eğer “elsanatçıları” üç kategoriye, yani, (1) büyük sanayiciler, (2 küçük ve orta sanayiciler, (3) ücretli işçilere ayrılırsa, birinci kate
goriden üçüncüye doğru olmak üzere, tarımda bir kötüleşme, toprak ve hayvanların miktarında bir azalma, “akıntıda” çiftliklerin oranında bir artış vb. görülür.
Ne yazık ki, Karizomenov, bu verilen çok kısıtlı bir biçimde ve tek yanlı incelemiş ve köylü tarımcılardaki buna paralel ve bağımsız farklılaşma sürecine hiç dikkat etmemiştir. İşte bunun için de, bu verilerden kaçınılmaz olarak çıkarılacak sonucu, yani gerek tarım, gerekse sanayideki köylülüğün bir küçük-burjuvazi ve bir kır proletaryasına bölündüğü sonucunu çıkarmamıştır.
İşte bunun için, farklı sanayileri tanımlarken çoğu kez, genel olarak “sanayi”in, genel olarak tarım üzerindeki etkisi hakkındaki geleneksel narodnik iddialara saplanıp kalmış (bkz: örneğin,
Vladimir Eyaletindeki Sanayiler, II, 288;
[sayfa 328] III, 91) yani,
gerek sanayi,
gerekse tarım sistemindeki varlıklarını kendisinin de kabul etmek zorunda kaldığı derin çelişkileri görmezlikten gelmeye sürüklenmiştir. Vladimir eyaleti sanayilerinin bir başka araştırmacısı, Bay V. Prugavin, bu konu üzerindeki narodnik görüşlerin tipik bir sözcüsüdür. Onun muhakeme biçimine bir örnek verelim. Pokrov uyezdındeki, pamuk dokuma sanayiine “dokumacıların tarımsal yaşamında zararlı bir unsur gözü ile hiç de bakılamaz [aynen böyle!!]” (IV, 53). Veriler, dokumacı yığınlarının, yoksul çiftliklerini ve işodası sahipleri arasında, ciltçiliğin genelden çok üst bir düzeyde yürütüldüğünü doğrulamaktadır
(ibid.); tablolardan anlaşılmaktadır ki, bazı işodası sahipleri tarım emekçileri de kiralarlar. Sonuç: “sanayi ve tarım birbirinin gelişmesi ve zenginliğini koşullandırarak, el ele yürürler (60). Köylü burjuvazinin gelişmesinin ve zenginliğinin, gerek tarımda, gerekse sanayide el ele yürüdüğü gerçeğinin üstünü örtmek için kullanılan cümlelerin güzel bir örneği.
1894-95 Perm elsanatı sanayii sayımı da aynı sonucu ortaya çıkardı- küçük meta üreticileri (patronlar ve küçük patronlar) arasındadır ki, tarım düzeyi en yüksektir ve kır emekçilerine raslanır; zanaatçılar arasında, tarım daha düşük bir düzeyde, alıcılar için çalışan Sanatçılar arasında ise tarım, en kötü durumdadır (ücretli “işçilerin ve çeşitli patron gruplarının yaptığı tarım konusunda ise, ne yazık ki hiç bir veri toplanmamıştır). Sayım, ayrıca, tarımla uğraşmayan “elsanatçıları”nın, uğraşanlardan şu bakımlardan ayrıldığını ortaya koymuştur; uğraşmayanların (1) emek üretkenliği daha yüksektir, (2) sanayiden gelen gelirleri kıyaslanmayacak ölçüde daha fazladır ve (3) kültür ve öğrenim düzeyleri
[sayfa 330] daha yüksektir. Bütün bunlar, yukarda ulaşılan sonucun, yani, kapitalizmin başlangıç aşamasının bile, sanayiin, nüfusun geçim düzeyini yükseltme eğilimini yansıttığı sonucunun kanıtlarıdır (bkz:
Çalışmalar, s. 138 ve devamı).*
Son olarak, şu aşağıdaki nokta da sanayi ile tarımın ilişkisi sorunuyla bağıntılıdır. Daha büyük kuruluşlar, genellikle daha uzun çalışma dönemlerine sahiptir. Örneğin, Moskova eyaletindeki mobilya sanayiinde, düz tahtada çalışanların çalışma dönemi 8 aya eşittir (burada, atelyede çalışanlar ortalama 1,9 işçidir); bu dönem eğri tahta kuruluşları için 10 ay (kuruluş başına 2,9 işçi) ve ağır mobilya işi için 11 aydır (kuruluş basma 4,2 işçi). Vladimir eyaletindeki ayakkabı sanayiinde, 14 küçük atelyede çalışma dönemi 40 haftaya eşittir, 8 büyük atelyede ise (küçük atelyelerdeki, atelye başına 2,4 işçiye karşın, kuruluş başına 9,5 işçi) 48 haftadır vb..
Doğal olarak, bu durum, büyük kuruluşlardaki daha büyük işçi (aile, kiralanmış sanayi ve kiralanmış tarım işçileri) sayısıyla bağıntılıdır ve bu kuruluşlardaki büyük istikrarı ve bunların sınaî faaliyetlerde uzmanlaşma eğilimlerini açıklamaktadır.
Şimdi, “sanayi ve tarım” hakkında, yukarda verilmiş olan verileri özetleyelim. İncelemekte olduğumuz, kapitalizmin daha alt aşamasında, sanayicinin hâlâ, köylüden pek az farklılaşmış olması olağandır. Sanayi ile tarımın birleşmesi, köylülükteki farklılaşmayı artırma ve vurgulamada son derece önemli bir rol oynar: zengin ve durumu iyi köylüler, atelyeler açar, kır proletaryası arasından işçi kiralar, ticaret ve tefecilik alışverişleri için para biriktirirler. Öte yanda, yoksul köylü, ücretli-işçileri, alıcılar için çalışan elsanatçılarını ve küçük patron elsanatçılarının alt gruplarını, tüccar sermayesinin gücü altında en çok ezilenleri sağlar. Böylece, sanayi ile tarımın birleşmesi, kapitalist ilişkileri sanayiden tarıma ve tarımdan sanayie yayarak, bu ilişkileri sağlamlaştırır ve geliştirir.
Kapitalist toplumun bu tipik özelliği, sanayiin tarımdan ayrılması, bu aşamada en ilkel biçimde kendini gösterir, ama gösterir ve –özellikle önemli olan da– narodniklerin
[sayfa 331] tasarladıklarından tamamen farklı bir biçimde kendini göstermesidir. Narodnik, sanayi tarıma “zarar” vermez dediği zaman, zararı, daha kârlı sanayi için tarımdan vazgeçilmesi olarak anlar. Ama böyle bir tasarım, (gerçeklerden çıkarılan bir şey değil) bir icat, hem de kötü bir icattır, çünkü bütün köylülük sistemine nüfuz eden çelişkileri ihmal etmektedir. Sanayiin tarımdan ayrılması, köylülüğün farklılaşması ile bağıntılı olarak yer alır ve kırın iki kutbunda, faklı yollarla bunu yapar: hali-vakti yerinde azınlık, sınaî kuruluşlar açar, onları genişletir, çiftçilik yöntemlerini geliştirir, toprağı işlemek için çiftlik emekçileri kiralar, yılın artan bir bölümünü sanayie ayırır,” ve –sanayiin belirli bir gelişme aşamasında– sınaî girişimleri, tarım girişimlerinden ayırmayı, yani çiftliği ailenin öteki üyelerine devretmeyi ya da çiftlik binalarını, hayvanları vb. satmayı ve kasabalıların, tüccarların statüsünü benimsemeyi uygun bulur.
Bu durumda, sanayiin tarımdan ayrılmasından önce, tarımda girişimcilik ilişkileri oluşmuştur. Kırın öteki kutbunda, sanayiin tarımdan ayrılması, yoksul köylülerin yıkılmasından ve ücretli işçilere (sınaî ve tarımsal) dönüşmesinden ibarettir. Kırın bu kutbunda, köylüyü, toprağı ve yalnız toprağı değil, bağımsız sınaî emeği de bırakmaya zorlayan şey, sanayiin kârlılığı değil, ihtiyaç ve yıkımdır; burada sanayiin tarımdan ayrılma süreci, küçük üreticinin mülksüzleştirilmesi sürecidir.
VIII. “SANAYİİN TARIMLA BİRLEŞMESİ”
Bay V. V., N. –on ve şürekâsı, Rusya’da kapitalizm problemini işte bu pek tutulan narodnik formülle çözmek istemekteler. “Kapitalizm”, sanayii tarımdan ayırır; “halk üretimi” ise, bunları tipik ve normal köylü çiftliğinde birleştirir - teorinin önemli bir bölümü bu basit antitezde yatar. Şimdi, biz, gerçekte köylülüğümüzün, “sanayii tarımla” nasıl “birleştirdiği” açısından bir özet yapmak durumundayız, çünkü, yukarda tarımsal köylülük arasında ve sınaî köylülük arasında bulunan tipik ilişkilerin ayrıntılı bir
[sayfa 332] incelemesini yapmıştık. Rus köylü çiftçiliğinde görülebilen, “sanayi ile tarımın birleşmesinin” değişik biçimlerini sıralayalım.
(1) Ataerkil (doğal) tarım, ev sanayileri ile (yani, ev tüketimi için hammaddelerin işlenmesi ile) ve toprak sahibi için angarya hizmeti ile birleşir.
Köylü “sanayilerini” tarımla birleştirmenin bu biçimi, en çok ortaçağ iktisadî düzenine özgüdür, ve onun gerekli bir parçasını oluşturur.
Reform-sonrası Rusya’da, bu tip ataerkil ekonomiden –ki bu ekonomide, henüz kesinlikle kapitalizm, meta üretimi, ya da meta dolaşımı yoktur– kalan tek şey, köylülerin ev sanayileri ve emek hizmeti biçimindeki kalıntılardır.
(2) Ataerkil tarım, zanaatçı üretimi biçiminde sanayi ile birleşir.
Bu birleşme biçimi, hâlâ öncekine çok yakındır, ondan tek farkı, burada –zanaatçıya para ödendiğinde ve zanaatçı, aletler, hammaddeler vb. satın almak üzere pazara geldiği zaman– meta üretiminin kendini göstermeye başlamasıdır.
(3) Ataerkil tarım, sınaî ürünlerin, pazar için küçük-çapta üretimi ile, yani sanayideki meta üretimi ile birleşir. Ataerkil köylü, göstermiş olduğumuz gibi, ücretli emek kullanmaya, yani, kapitalist üretime meyleden bir küçük meta üreticisine dönüşür. Bu dönüşümün bir koşulu, artık, köylülük arasında belirli bir ölçüde farklılaşmadır: gördük ki, sanayideki patronlar ve küçük patronlar, çoğu durumda, zengin ya da durumu iyi köylüler grubuna dahildir. Buna karşılık da, sanayideki küçük meta üretiminin gelişmesi, köylü tarımcıların farklılaşmasına daha da hız verir.
(4) Ataerkil tarım, sanayideki (ve aynı zamanda tarımdaki) ücret karşılığı çalışma ile birleşir.
Bu biçim, bundan öncekinin zorunlu bir ekidir: orada meta haline gelen ürün, burada işgücüdür. Görmüş olduğumuz gibi, sanayideki küçük-çaplı meta üretimine, zorunlu olarak ücretli işçilerin ve alıcılar için çalışan elsanatçılarının doğuşu eşlik eder. “Tarım ile sanayiin birleşmesinin” bu biçimi, bütün kapitalist
[sayfa 333] ülkelere özgüdür ve Reform-sonrası Rusya tarihinin en çarpıcı özelliklerinden biri de, bu biçimin son derece hızlı ve son derece geniş etkisidir.
(5) Küçük-burjuva (ticarî) tarım, küçük-burjuva sanayilerle (sanayide küçük meta üretimi ve, küçük ticaret vb.) birleşir.
Bu biçimle, üçüncü biçim arasındaki fark, burada küçük-burjuva ilişkilerin yalnızca sanayii değil, tarımı da kucaklamasıdır. Küçük kır burjuvazisinin iktisadında, sanayiin tarımla birleşmesinin en tipik biçimi olan bu biçim, bu yüzden bütün kapitalist ülkelere özgüdür. Küçük burjuvası bir kapitalizm keşfetmek şerefi, yalnızca bizim Rus narodniklerine aittir.
(6) Tarımdaki ücretli-emek, sanayideki ücretli emekle birleşir. Sanayi ile tarımdaki
böyle bir birleşmenin nasıl kendini gösterdiğini ve ne anlama geldiğini tartışmış bulunuyoruz.
Demek ki, köylülüğümüz arasında, “tarımın sanayi ile birleşme” biçimleri son derece çeşitlidir: bunlar arasında, doğal ekonominin egemen olduğu en ilkel ekonomik sistemi ifade edenler vardır; bunlar arasında, kapitalizmdeki yüksek bir gelişmeyi ifade edenler vardır; birincilerle ikinciler arasında ise, bir dizi geçici aşama vardır. Genel formüllerle (“sanayiin tarımla birleşmesi” ya da “sanayiin tarımdan ayrılması” gibi) yetinilirse, gerçek kapitalist gelişme sürecini açıklamakta bir tek adım bile ilerlemek mümkün değildir.
IX. KIRLARIMIZDAKİ KAPİTALİZM-ÖNCESİ
EKONOMİ ÜZERİNE BAZI GÖRÜŞLER
“Rusya’da kapitalizmin yazgısı” probleminin özü, çoğu kez, sanki şu soru birincil önem taşıyormuş gibi sunulmaktadır:
ne hızla? (yani kapitalizm, hangi hızla gelişiyor?) Oysa gerçekte,
nasıl bir tamlıkta sorusu ve
nereden (yani Rusya’daki kapitalizm-öncesi ekonomi sisteminin yapısı neydi?) sorusu çok daha büyük önem taşır. Narodnik iktisatçıların baş hataları, tamıtamına bu iki soruya
[sayfa 334] verilen yanlış cevaplarda, yani, Rusya’da kapitalizmin kesinlikle nasıl geliştiğinin yanlış bir sunumunda, kapitalizm-öncesi düzenin hatalı bir idealleştirilmesinde yatar.. İkinci Bölümde (ve kısmen Üçüncüde) ve bu bölümde, küçük-çaplı tarım ve küçük köylü sanayilerindeki, kapitalizmin en ilkel aşamalarını incelemiş bulunuyoruz; bunu yaparken, kapitalizm-öncesi düzenin özelliklerine de birçok atıflarda bulunmamız gerekti. Eğer şimdi bu özellikleri özetlemeye çalışırsak, kapitalizm-öncesi kırın, (iktisadî bir görüş açısından)
ayrı ayrı çiftlikleri, aralarındaki sayısız ortaçağ engelleri, ve ortaçağ bağımlılığının kalıntıları ile birbirlerinden ayrılmış olan, ufacık küçük çiftçi gruplarını birbirine bağlayan, bir küçük yerel pazarlar ağı oluşturduğu sonucuna varacağız.
Küçük üreticilerin dağınık yapısına gelince, bu, onların yukarda saptamış olduğumuz, gerek tarım, gerekse sanayideki farklılaşmalarında en açık biçimde göze çarpmaktadır. Ama parçalanmışlıkları, yalnızca bundan ibaret olmaktan çok uzaktır. Köy topluluğu ile, ufacık idarî, malî ve toprak-sahibi birlikler halinde birleşmiş olmalarına rağmen, köylüler, çok çeşitli bölünmelerle, derecelere, verilmiş-toprak parçası büyüklüğüne, ödemelerin miktarına, vb. göre kategorilere ayrılmışlardır. Örneğin, Saratov eyaleti için, Zemstvo istatistik sonuçlarını ele alalım; orada köylüler şu derecelere ayrılmışlardır: armağan-toprak köylüleri, mülk sahibi, tam mülk sahibi, ve devlet köylüleri, topluluk toprağına sahip devlet köylüleri,
çeyrek toprak sahibi devlet köylüleri,[128] eskiden toprak beylerine ait olan devlet köylüleri, tımar köylüleri, devlet-toprağı kiracısı köylüler, topraksız köylüler, eskiden toprak beyine ait köylüler olan mülk sahipleri, topraklarını, bedelini ödeyerek geri almış köylüler, eskiden tımar köylüsü olan mülk sahipleri, kolon-mülk-sahibi köylüler, göçmen köylüler, eskiden toprak beylerine ait olan armağan-toprak köylüleri, eskiden devlet köylüsü olan mülk sahipleri, azat edilmişler, muafiyet vergisi ödemeyenler,
özgür çiftçiler,[l29] geçici olarak bağımlı köylüler, eski imalâthaneye bağımlı köylüler vb.; dahası, kayıtlı köylüler, göçmenler vb. de vardır. Bütün bu bölümler, tarımsal ilişkilerin tarihçesi, verilmiş-toprak parçasının büyüklüğü, ödemelerin miktarı vb. vb. açılarından farklıdırlar. Ve bölümler içinde de, buna benzer sayısız farklılıklar vardır: bazan bir ve aynı köyün köylüleri bile, tamamen ayrı iki kategoriye ayrılırlar: “Bay X’in eski köylüleri” ve “Bayan Y’nin eski köylüleri”. Bütün bu çeşitlilik, ortaçağlarda, çok eski zamanlarda doğal ve zorunluydu; ama bugün, köy topluluklarındaki kast kapalılığının korunması, hemen göze çarpan bir çağdışılıktır
[sayfa 335] ve çalışan yığınların koşullarını büyük ölçüde güçleştirirken, aynı zamanda da onları yeni kapitalist dönemin sıkıntılarına karşı korumamaktadır. Narodnikler, genellikle, gözlerini bu parçalanmaya kaparlar ve marksistler köylülüğün bölünmesinin ilerici olduğunu söyledikleri zaman, narodnikler “topraklara el konmasının destekleyicilerine” karşı, harcıâlem çığlıklar atmakla yetinirler ve böylece kapitalizm-öncesi kırlar hakkındaki görüşlerinin kesin sahteliğinin üstünü örterler.
Yılların hareketsizliğine ve geleneklerine sahip eski ekonomi biçimlerini ta temelinden sarsan, ortaçağ bölünmelerinin arkasında bitkisel hayat yaşayan köylülerin yerleşmiş yaşamlarını yıkan ve zorunlu olarak, ilişki kurmaya, birleşmeye, ve kırın ve bütün dünyanın iktisadî yaşamının (yalnız iktisadî yaşamının da değil) tümüne etkin olarak katılmaya çalışan, yeni toplumsal sınıflar yaratan kapitalizmin ilericiliğine inanmak için, ataerkil tarımın kaçınılmaz bir sonucu olan küçük üreticilerdeki şaşırtıcı parçalanmayı gözönüne getirmek yeter.
Eğer elsanatçısı ya da küçük sanayici olan köylüleri ele alırsak, aynı şeyi göreceğiz. Bunların çıkarları, çevre köylerinin küçük alanının sınırlarını aşmaz. Yerel pazarın kapsadığı önemsiz alan yüzünden, başka bölgelerin sanayicileri ile temasa gelemezler; hiç bir kimse ve hiç bir şey tarafından bozulmayan; durgun geleneklere sahip yaşamlar geçiren, küçük elsanatçısının ve sanayicilerin ataerkil cennetini acımasızca yıkan “rekabet” karşısında, dehşet duyarlar. Bu küçük sanayiciler açısından, rekabet ve kapitalizm, onları balta girmemiş ormanlarından çıkararak ve nüfusun daha gelişmiş kesiminin şimdiden karşılaştığı bütün konularla karşılaştırarak yararlı bir tarihî görevi yerine getirir.
Küçük yerel pazarların zorunlu bir özelliği de, zanatçı üretiminin ilkel biçimlerinden başka, tüccar ve tefeci sermayesinin ilkel biçimleridir. Bir köy ne kadar ırak olursa, yeni kapitalist düzenin etkisinden, demiryollarından, büyük fabrikalardan ve geniş çaplı kapitalist tarımdan ne kadar uzakta olursa, yerel tüccar ve tefecilerin tekeli o kadar büyük olur, bunlar çevre köylülüğü o kadar çok bağımlı kılarlar ve bu bağımlılığın biçimleri o kadar kaba olur. Bu küçük sülüklerin sayısı (köylülerin zayıf ürünleriyle karşılaştırıldığında) büyüktür ve onlara verilen yerel adlar, çok çeşitlidir. Bütün o
“prasollan”, “şibaîleri”, “şçetinnikleri”, “mayakları”,
“ivaşeleri”, “bulinyaları” vb., vb. anımsayalım. Kır-lardaki paranın kıtlığı ve pahalılığın nedeni olan doğal ekonominin egemenliği’, bütün bu “kulakların sermayelerinin büyüklüğüyle tamamen
[sayfa 336] oransız bir önem kazanmalarına yolaçar. Köylerin para sahiplerine bağımlılığı kaçınılmaz olarak kölelik biçimini alır. Nasıl, metalar ya da para biçiminde geniş çaplı tüccar sermayesi olmaksızın gelişmiş kapitalizm düşünülmezse, küçük yerel pazarların “efendileri” olan, küçük tacirler ve alıcılar olmaksızın da kapitalizm-öncesi köy düşünülemez. Kapitalizm, bu pazarları biraraya çeker, onları büyük bir ulusal pazar, sonra da bir dünya pazarı halinde birleştirir, ilkel kölelik ve kişisel bağımlılık biçimlerini yıkar, topluluk köylülüğü arasında da, tohum halinde görülebilen çelişkileri derinliğine ve genişliğine geliştirir – ve böylece onların çözüm yolunu hazırlar.
[sayfa 337]
Dipnotlar
Kundenproduktion, Karş: Karl Bücher, Die Enststehung der Volkswirtschaft [“Ulusal İktisadın Doğuşu”], Tübingen 1893.[119]
Bu konuda aktarmalar yapmak olanaksızdır: zanaatçı üretimi konusunda sayısız değinmeler, zanaatçıların elsanatçısı olarak bilinen kategoriye girmedikleri yolunda herkesin pek benimsediği görüşe karşın, elsanatı sanayii üzerine bütün araştırmalara serpiştirilmiş durumdadır. Bu “elsanatı” teriminin nasıl iflah olmaz bir belirsizlik içinde olduğunu görmek için, birçok fırsatla karşılaşacağız.
Elsanatını fabrika kuruluşlarından ayırdetmek için henüz hiç bir ölçütün saptanmadığı gerçeği, bu istatistiklerin karmakarışık durumunu çok canlı bir biçimde sergilemektedir. Örneğin, 60’larda, saf elsanatı tipindeki, köy boya sundurmaları, fabrikalarla birlikte sınıflandırılmış (Maliye Bakanlığı Yıllığı, c. I, s. 172-176) ve 1890’da köylü çırpıcı dibekleri, yünlü fabrikaları ile karıştırılmıştı (Orlov’un Fabrikalar ve Atelyeler Kılavuzu, 3. baskı, s. 21) vb.. Son Fabrikalar Listesi’de (St. Petersburg 1897) bu karışıklıktan kurtulmuş değildir. Örnek için, bizim Çalışmalar’a bakınız, s. 270-271.
[Ayrıca bkz: Lenin, Collected Works, c. 4, “Fabrika İstatistiklerimiz Sorunu Üzerine”. -ç.]
Çalışmalar’ımızda bu sayıma özel bir makale ayırdık, s. 113-199. (Bkz: Lenin, Collected Works, c. 2, “Perm Eyaleti 1894-95 Elsanatı Sayımı ve “Elsanatı” Sanayiinin Genel Sorunları”. -ç.) Metinde verilen Perm “elsanatçıları”na ait bütün gerçekler bu makaleden alınmıştır.
Zanaatçı üretiminin, köylülerin doğal ekonomisine yakınlığı, bazan, onların, köylüler zanaatçının geçimini sağlamak, zanaatçı da sözkonusu köyün bütün sakinleri için çalışmayı üstlenmek üzere, bu tip üretimi bütün köy için örgütlendirmeye kalkışmalarına yolaçar. Bugünlerde bu sanayi sistemine ancak istisnaî olarak, ya da en uzak sınır bölgelerinde rastlanmaktadır. (Örneğin, Transkafkasya’mn bazı köylerinde demircilik mesleği bu çizgiler üzerinde Örgütlenmiştir. Bkz: Rusya’daki Elsanatı Sanayii Üzerine Soruşturmalar ve Raporlar, c. II, s. 321.)
Örneğin, toprak kapların tahılla değiştirilmesi vb.. Tahıl ucuz olduğunda bir kabın eşdeğeri bazan kabın alacağı tahıl miktarı -olarak kabul ediliyordu. Bkz: Raporlar ve Soruşturmalar, I, 340. – Vladimir Eyaleti Sanayileri, V, 140. – Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, I, 61.
Bu taşra panayırlarından biri üzerine yapılan bir soruşturma gösterdi ki, toplam devrin %31’i (50.000 rubleden 15.000 ruble kadarı) “elsanatı” eşyalarından gelmektedir. Bkz: Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, I, 38, küçük meta üreticileri için pazarın, başlangıçta ne kadar sınırlı olduğu, örneğin, Poltava kunduracılarının, mallarını, köylerinden 60 verst kadar yarıçapı olan bir daire içinde satmalarından anlaşılır. Raporlar ve Soruşturmalar I, 287.
Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, I, 35-36.
Bkz: Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, I, 81. V, 460; IX, 2526. – Moskova Eyaleti Sanayileri, c. VI, kısım 1, 6-7; 253; c. VI, Kısım 2, 142; c. VII, Kısım I, “basım sanayiinin” kurucusu hakkındaki 2. kesim. – Vladimir Eyaleti Sanayileri, I, 145, 149. – Raporlar ve Soruşturmalar, I, 89. – Grigoryev: Pavlovo Bölgesindeki Kilit ve Çatal-Bıçak Elsanatı Yapımı (Volga basımına ek, Moskova, 1881), s. 39. -- Bay V. V., Elsanatı Sanayii Üzerine Makalesinde (St. Petersburg 1886), s. 192 ve devamı, bu gerçeklerden bazılarım veriyor; bunlardan çıkardığı tek sonuç, elsanatçılarının yeniliklerden korkmadığıdır, bu gerçeklerin, çağdaş toplumdaki küçük meta üreticilerinin sınıfsal durumlarını ve sınıf özelliklerini nitelendirdiği hiç aklına gelmiyor.
Moskova Eyaleti Sanayileri, VI, 2, 193.
Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, IX, 2404.
Küçük-burjuva, rekabetin kendisi için öldürücü olduğunu hissederek, ondan kaçınmaya çalışır, tıpkı ideologu narodniğin, kapitalizmin pek sevdiği “temeller” için öldürücü olduğunu hissetmesi ve bu nedenle, “uzaklaştırmaya”, engellemeye, kaçınmaya vb. vb. çalışması gibi.
Bu iki farklı sürecin tek ve aynı eyalette tek ve aynı zamanda ve tek ve aynı sanayide nasıl meydana geldiğine dair ilginç bir Örnek şöyledir. Çıkrık sanayi (Vyatka eyaletinde) ev kumaş üretimine bağlıdır. Bu sanayideki gelişme, kumaş üretimindeki aletlerden birinin yapımını kapsayan meta üretimindeki yükselişe işaret eder. Peki, görüyoruz ki, eyaletin uzak bölümlerinde, kuzeyde, çıkrık hemen hemen hiç bilinmemektedir (Vyatka Eyaletindeki Sanayilerin Tanımı için Malzeme, II, 27) ve burada “sanayi yeni doğabilir”, yani, köylülerin ataerkil doğal ekonomisinde ilk çatlağı açabilir. Bu sırada ise, eyaletin Öteki bölümlerinde, bu sanayi daha şimdiden zayıflamaktadır ve araştırmacıların inancına göre bu zayıflamanın muhtemel nedeni, “köylülük arasında fabrika yapımı keten kumaşların gitgide daha yaygın kullanımıdır” (s. 26). Dolayısıyla, burada, meta üretimindeki ve kapitalizmdeki büyüme, küçük sanayiin fabrika tarafından safdışı edilmesiyle kendini göstermektedir.
Sınaî işçilerin, bir kısmının yerleştiği dış bölgelere hareketi için, bkz: örneğin, S. A. Korolenko, loc. cit, Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, c. I, (Stavropol eyaletinde merkezî eyaletlerden gelen sanayiciSerin ağır basması üzerine); c. III, s. 33-34 (kunduracıların, Viyezdnaya, Nijni-Novgrod eyaletinden Aşağı-Volga kasabalarına göçü üzerine); c. IX (aynı eyalette, Bogorodskoye köyü tabakçıları bütün Rusya’da tabakhaneler kurdular). Vladimir Eyaletindeki Sanayiler, IV, 136 (Vladimir çömlekçileri, mesleklerini Astrahan eyaletine götürdüler). “Bütün Güney’de” Büyük-Rus eyaletlerinden gelme sanayicilerin ağır basması üzerine genel görüşler için, bkz: Raporlar ve Soruşturmalar, c. I, s. 125, 210; c. II, s. 160-165, 168, 222.
Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, III.
Örneğin, Moskova eyaletinin, boyama (Moskova Eyaletindeki Sanayiler, VI, I, 73-99), şapka (ibid., VI, Kısım I), kürk (ibid., VII, kısım I, kesim 2) sanayilerinde, Pavlovo kilit ve çatal-bıçak sanayilerinde (Grigoryev, loc. cit., 37-38), ve ötekilerde de aynı durum görülür.
Bay V. V., Kapitalizmin Kaderi’nde, bu tür bir gerçekten, hemen bu sonucu çıkarıvermiştir, 78-79.
A. Smirnov: Pavlovo ve Vorsma, Moskova 1864. – N. Labzin: Çatal-Bıçak Sanayii Üzerine Bir Araştırma, vb., St. Petersburg 1780. – Grigoryev, loc. cit. – N. Annenski, Rapor, vb., Nijegorodski Vestnik Parok-hodstva i Promyslennosti [“Nijni-Novgorod Buharlı Gemicilik ve Sanayi Dergisi”], 1891 yılı, n° 1’de. – Gorbatov uyezdi için Zemstvo istatistik Malzeme’si, Nijni-Novgorod, 1892. – A. ‘N. Potresov, 1895, Borç ve Tasarruf Sandığı Komitesi, St. Petersburg Kolu Raporu. – Rus İmparatorluğunun İstatistikî Tarihi, II, c. 3, St. Petersburg 1872. – Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, VIII. – Raporlar ve Soruşturmalar, I, III. – Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, VI, XIII. – Moskova Eyaletindeki Sanayiler, IV, Kısım I; s. 111, ibid., 177; VII, Kısım II, s. 8. – Rus Sanayinin Tarihî-İstatistikî İncelemesi, II, sütun VI, Sanayi I. – Vestnik Finansov, 1898, n° 42, ayrıca karş: Vladimir Eyaletindeki Sanayiler. III, 18-19 ve diğerleri.
Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, IX, 2303-2304.
Moskova Eyaletindeki Sanayiler, VII, Kısım I, Kesim 2, 196.
Fırça, topluiğne, kanca, şapka, nişasta, kundura, gözlük çerçevesi, koşum takımı saçak ve mobilya sanayilerine ait veriler, Moskova Eyaletindeki Sanayiler’de ve Bay İsayev’in aynı başlıklı kitabından aktarılan, elsanatı evden eve sayım malzemesinden seçilmiştir.
Vladimir Eyaletindeki Sanayiler, III, 242-243.
M. I. T. – Baranovski, Rus fabrikasının tarihî kaderi hakkındaki araştırmalarında, tüccar sermayesinin, geniş-çaplı sanayiin oluşumu için zorunlu bir tarihî koşul olduğunu göstermiştir. Bkz: Fabrika vb. adlı yapıtı. St. Petersburg 1898.
Vladimir Eyaletindeki Sanayiler II, 25, 270.
Moskova Eyaletindeki Sanayiler, c. VI, Kısım II, s. 8 ve devamı.
Bay N. –on’un “sanayilerin kapitalisfcleşmesi” konusunda iddialarındaki temel teorik hata, ilk meta üretimi adımlarını ve bundan sonraki kapitalizm aşamalarım ihmal etmesidir. Bay N. –on, “halk üretimi”nden hemen “kapitalizme” geçiyor, sonra da gülünç bir saflıkla, karşısında temeli olmayan, yapay vb. bir kapitalizm bulduğu için şaşıp kalıyor.
Çernigov eyaletindeki “elsanatı” sanayiini tanımlarken, Bay Varzer, “iktisadî birimlerin çeşitlüiğini” kaydediyor (bir yanda 500-800 ruble geliri olan aileler, öte yanda “hemen hemen dilenciler”) ve şu gözlemi yapıyor: “Bu koşullar altında, sanatçıların iktisadî yaşamına ilişkin tam bir görünüm sunmanın tek yolu, evden eve sayım yapmak ve bunlara ait kuruluşları, bütün eklentileriyle birlikte bir dizi ortalama tip halinde sınıflandırmaktır. Bunun dışında her şey, rasgele izlenimlerin bir fantezisi ya da çeşitli ortalama örneklere dayanan masa başındaki aritmetik hesap denemelerinden öteye gidemez...” (Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, c. V, s. 354).
Moskova Eyaletine Ait İstatistikî Sonuçlar, c. VI ve VII. Moskova Eyaletindeki Sanayiler ve A. İsayev’in Moskova Eyaletindeki Sanayiler adlı yapıtı, Moskova, 1876-1877, iki cilt. Az sayıda sanayi için, Vladimir Eyaletindeki Sanayiler’de benzer bilgi verilmiştir. Belirtmeye gerek yok ki, bu bölümde, yalnızca küçük meta üreticilerinin –her halükârda, çoğu durumda– alıcılar için değil, pazar için çalıştıkları sanayiler üzerine bir incelemeyle yetiniyoruz. Alıcılar için çalışmak daha karmaşık bir olgudur, bunu daha sonraları ayrıca inceleyeceğiz. Alıcılar için çalışan elsanatçılarının evden eve sayımı, küçük meta üreticileri arasındaki üişkileri değerlendirmede uygun değildir.
Bu nedenlerle 1817 işçi çalıştıran 20 kuruluşun bulunduğu çömlekçilik sanayii dahil edümemiştir. Moskova istatistikçilerinin, bu sanayii de, “elsanatı” sanayileri arasına dahil etmeleri aramızdaki terim karışıklığının belirtisidir (bkz: loc. cit, c. VII, kısım III’teki birleşik tablolar).
Bkz: örneğin, Moskova Eyaletine Ait İstatistikî Sonuçlar, c. VI, Kısım 1, s. 21.
Perm “elsanatçıları”na ilişkin verilerden de aynı sonuç çıkar; Bkz: Çalışmalar’ımız, s. 126-128. (Bkz: Lenin, Collected Works, c. 2, “Perm Eyaleti 1894-95 Elsanatı Sayımı”. -ç.)
Tablolarımıza dahil edilen nişasta yapım sanayi için, elimizde çeşitli büyüklüklerdeki kuruluşlarda çalışma döneminin süresine ait veriler bulunmaktadır (Yukarda gördüğümüz gibi) öyle görünüyor ki, eşit bir dönemde bile, büyük bir kuruluştaki işçi başına üretim, küçük kuruluşlardakinden daha yüksektir.
Küçük üretici, daha uzun saatler ve daha büyük bir yoğunlukla çalışarak, bu aleyhte koşulları karşılamaya çabalar (loc. cit, s. 38). Meta üretiminde gerek tarım, gerekse sanayideki küçük üretici, ancak gereksinmelerinden kısarak işini sürdürebilir.
Bkz: Çalışmalar’ımız, s. 153 ve devamı (bkz: Lenin, Collected Works, c. 2, “Perm Eyaleti 1894-95 Elsanatı Sayımı” -ç.). Burada ayrı ayrı her sanayi için veriler sunulmuştur. Bütün bu verilerin, pazar için çalışan eusanatçısı çiftçilere ait olduğunu belirtelim.
Metinde sunulan verilerden görülebilir ki, küçük köylü sanayilerinde, 1.000 rubleyi aşan bir üretime sahip kuruluşlar, büyük ve hatta egemen rol oynarlar. Resmî istatistiklerimizde, bu tür kuruluşların her zaman ve hâlâ “fabrikalar ve atelyeler” arasında sınıflandırıldığını hatırlayalım. [Karş: Çalışmalar, s. 267 ve 270 (bkz: Lenin, Collected Works, c. 4, “Fabrika İstatistikleri Sorunu Üzerine.” –ç.) ve Yedinci Bölüm, kesim II.] O halde, bir iktisatçının, narodniklerin hiç bir zaman ötesine geçmedikleri bugünkü geleneksel terminolojiyi kullanmasını uygun görürsek, şu “yasayı” koymaya hakkımız olacaktır: köylü “elsanatı” kuruluşları arasında “fabrika ve atelyeler” üstün bir yer tutarlar, bunlar yetersiz niteliklerinden dolayı resmî istatistiklere dahil edilmemişlerdir.
Moskova ve Perm’in yanısıra, öteki eyaletlerde de, kaynakların, küçük meta üreticileri arasında tamamen benzer ilişkiler kaydettiğini ekleyelim. Bkz: Örneğin, Vladimir Eyaletindeki Sanayiler, c. II, ayakkabıcı ve çırpıcıların evden eve sayımlan; Elsanatı Komisyonuna ait İşlemler, c. II – Medin uyezdi tekerlekçileri üzerine; c. II – aynı uyezddeki pösteki hazırlayıcıları üzerine; c. III, Arzamas uyezdindeki kürkçüler üzerine; c. IV – Semyonov uyezdindeki çırpıcılar ve Vasil uyezdindeki tabakçılar üzerine, vb.. Kars: Nijni-Novgorod Elkitabı, c. IV, s. 137. – A. S. Gatsiski’nin küçük sanayilere ilişkin genel görüşleri, büyük atelyelerin arttığına değinmektedir. Kars: Anneski’nin Pavlovo elsanatçıları üzerine (yukarda değinilmiştir), ailelerin haftalık kazançlarına göre sınıflandırılması üzerine vb. vb. raporu. Bütün bu kaynaklar, yalnızca eksik ve zayıf oluşlarıyla incelemiş olduğumuz evden eve sayımlardan ayrılır. Ama işin özü her yerde aynıdır.
Örneğin Vladimir Eyaletindeki maden-dövücülerine[124] ilişkin olarak şunları okuyoruz: “Daha büyük sayıda işçi çalıştırılmasıyla, harcamada önemli bir indirme yapılabilir; bu, aydınlanma, kalıplar, örs-taşı ve kaplamayla ilgilidir.” (Vladimir Eyaletindeki Sanayiler, III, 188). Perm eyaletindeki bakır-dövme sanayiinde, tek kişi çalıştıran bir kuruluş tam bir alet takımım (16 kalem) gereksinir; iki işçi için “çok ufak bir ekleme” gerekir. 6 ya da 8 kişi çalıştıran atelyeler için üç ya da dört alet takımı gerekir. . 8 adam çalıştıran bir atelyede bile, yalnızca bir torna tezgâhı bulundurulur. (Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, X, 2939.) Büyük bir atelyenin sabit sermayesi 466 ruble orta bir atelyeninki 294 ruble ve küçük bir atelyenınkı 80 ruble olarak; toplam ürünleri ise, sırasıyla 6.2U0 ruble, 3.655 ruble ve 871 ruble olarak hesaplanmıştır. Yani, küçük atelyelerde, üretim, sabit sermayenin 11 katı, orta boylarda 12 katı, büyüklerde ise 14 katıdır.
Metindeki sözleri örneklerle desteklemeyi zahmete değer bulmuyoruz, bu örneklerden pek çoğunu, Bay V. V.’nin Elsanatı Sanayiinde Artel (St. Petersburg 1895) adlı yapıtında bulabiliriz. Bay Volgin, Bay V. V.’nin aktardığı örneklerin gerçek anlamı üzerinde durmuş (loc. cit. s. 182 ve devamı) ve “artel ilkesi”nin “elsanatı” sanayiimizde oynadığı çok ufak rolü göstermiştir. Yalnızca, Bay V. V.’nin, şu aşağıdaki iddiasını kaydedelim: “... birkaç bağımsız elsanatçısının bir üretim biriminde birleşmesi ... sanayilerin çoğunda, ücretli işçi çalıştıran herhangi bir büyüklükte atelyelerin yokluğu ile tanıtlandığı üzere, mutlaka rekabet yüzünden değildir.” (93.) Kuşkusuz böyle cüretkâr ve kapsamlı bir tez ileri sürmek, bu sorun hakkındaki mevcut evden eve sayım verilerini tahlil etmekten çok daha kolaydır.
* Bkz. Lenin, Collected Works, c. 2, “Perm Eyaleti, 1894-95 Elsa-natı Sayımı”. -ç.
Ticaretin genel olarak kapitalizmin gelişmesinde, tüccar sermayesinin önemi konusunda okuyucuya, Kapital, c. III’e başvurmalarını salık vereceğiz. Özellikle bkz: meta ticareti yapan sermayenin özü üzerine III, I, s. 253-254 (Rusça çeviri, 212); tüccar sermayesinin pazarlamayı ucuzlatması üzerine; s. 259 (Rusya çeviri, 217); “yoğunlaşmanın, tarihî olarak, tüccarın işinde, sınaî atelyelerdekinden daha önce ortaya çıkması” olgusunun iktisadî zorunluluğu üzerine, s. 278-273 (Rusça çeviri, 233-234); ‘’kapitalist üretimin gelişmesinde” zorunlu “öncüller” olarak, tüccar sermayesinin oynadığı tarihî rol üzerine, s. 308 (Rusça çeviri, 259) ve s. 310-311 (Rusça çeviri, 260-261).[126]
“Elsanatı” sanayilerini idealize eden ve tüccar sermayesini pazar için küçük üretimin zorunlu bir eklentisi olarak değil de, üzülünecek bir sapma olarak betimleyen narodniklerin önyargılı görüşleri, ne yazık ki istatistik! araştırmalara da yansımıştır. Bu yüzden, her küçük sanayicinin yaptığı işi dikkatle araştıran, ama alıcıların yaptığı işi ihmal eden, onun sermayesinin nasıl kurulduğunu ve büyüklüğünü neyin belirlediğini, alıcının satışlardan eline geçenin ve alım maliyetlerinin ne olduğunu vb. araştırmayan, (Moskova, Vladimir ve Perm eyaletleri için), bir dizi evden eve elsanatçıları sayımına sahip bulunuyoruz. Bkz: Çalışmalar’ımız, s. 169. (Bkz: Lenin, Collected Works, c. 2, “Perm Eyaleti, 1894-95 Elsanatı Sayımı” -ç.).
Bizzat küçük üreticiler arasından adcıların çıkması, araştırmacıların hemen her yerde bu soruna dokunur dokunmaz farkettikleri olağan bir şeydir. Örneğin çocuk eldiveni sanayiindeki “dağıtıcılar” hakkında (Moskova Eyaletindeki Sanayiler, c. VII, Kısım II, s. 175-176). Pavlovo sanayiindeki alıcılar (Grigoryev loc. cit. 92) ve daha birçokları hakkında aynı sözleri görürüz.
Korsak (Sanayi Biçimleri), kendi zamanında, çok farklı olarak, küçük çapta pazarlamanın (ve hammaddelerin küçük çapta alımının) kârsızlığı ile “küçük dağınık üretimin genel niteliği” arasındaki bağıntıya değinmiştir (s. 23 ve 239).
Yukarda ayrıntısıyla tartışmış olduğumuz büyük elsanatı mülk sahipleri çoğu kez, aynı zamanda bir ölçüde de alıcıdırlar. Örneğin, küçük sanayicilere ait eşyaların, büyük sanayiciler tarafından satın alınması çok yaygın bir uygulamadır.
Bay V V.’nin iddiasına göre, tüccar sermayesinin egemenliği altında olan elsanatçısı, “temelde tamamen gereksiz olan zararlara uğrar (Elsanatı Sanayi Üzerine Makaleler, 150). Yoksa Bay V. V., küçük üreticilerin farklılaşması olgusunun, “temelde” yani küçük üreticinin yaşadığı meta ekonomisi bakımından temelde “tamamen gereksiz” bir olgu olduğunu mu düşünüyor?
Perm narodnikleri, “bu bir kulak sorunu değil, elsanatçıları arasında sermaye kıtlığı sorunudur” diyorlar (Perm Eyaletindeki Elsanatı Sanayiinin Durumu Üzerine Bir Taslak, s. 8). Ama kulak, sermaye sahibi elsanatçısı değil de nedir? Sorun şu ki, narodnikler, küçük üreticilerin saflarından girişimciler ve “kulaklar” üreten farklılaşma sürecini araştırmayı reddediyorlar.
Narodnik teorileri desteklemek üzere öne sürülen sözde iktisadî iddialar arasında, “bağımsız elsanatçılarının” gereksindiği, küçük “sabit” ve “döner” sermaye miktarı hakkındaki iddia da vardır. Bu son derece yaygın iddianın çizgisi şöyledir: Elsanatı sanayileri, köylülerin çıkarına çok uygundur ve bu yüzden kurulmaları gerekir. (Sürekli yıkılmakta olan köylülük yığınına bunlardan bazıları küçük meta üreticilerine dönüştürülerek yardım edileceği yolundaki gülünç tasarım üstünde durmuyoruz). Ve bu sanayileri kurmak için, elsanatçısının işini yürütmekte ne kadar “sermayeye gerek duyduğu bilinmelidir. Bu türden sayısız hesaplamalardan biri şöyledir. Bay Grigoryev’in öğrenmemiz için söylediğine göre, Pavlovo elsanatçısının, 3-5 rublelik bir sabit “sermaye”ye, yiyecek ve hammaddeler için yapılan haftalık harcamayı hesaplarsak, 6-8 rublelik bir döner “sermaye”ye ihtiyacı vardır. “Dolayısıyla, Pavlovo bölgesindeki, sabit ve döner sermaye miktarı [aynen böyle!] o kadar küçüktür ki, bağımsız [aynen böyle!!] üretim için gereken alet ve malzemeleri edinmek çok kolaydır,” (loc. cit. 75.) Gerçekten de, bu tür bir iddiadan “daha kolay” ne olabilir? Bir kalem vuruşuyla, Pavlovo proleteri bir “kapitaliste” dönüştürülmüştür, bunun için gereken tek şey, onun haftalık geçimine ve son derece ucuz aletlerine “sermaye” adını vermektir Ama satışları tekeline almış olan, fiilen “bağımsız” olabilme olanağının tek sahipleri ve binleri aşan sermaye ile iş yapan büyük alıcılara ait gerçek sermayeyi – bu gerçek sermayeyi, yazar, atlayıveriyor! Bu hali-vakti yerinde Pavlovolular gerçekten de pek tuhaf insanlar: kuşaklar boyunca, binlerce rublelik sermayeyi biriktirmek için bütün kirli yollara başvurmuşlardır ve başvurmaya devam etmektedirler, oysa, son buluşlara göre, bir kaç rublelik bir “sermaye” insanı “bağımsız” yapmaya yeter gibi görünüyor!
Tüccar sermayesinin saf biçimi, bu aynı metayı bir kârla satmak üzere bir metanı satın alınmasıdır. Sınaî sermayenin saf biçimi, işlenmiş biçimde satmak üzere bir metaın satın alınması, dolayısıyla hammaddeler vb. satın alınması ve malzemeyi işleyen işgücünün satın alınmasıdır.
Bkz: Kırsal Nüfusun İktisadî Durumu üzerine Birleşik İstatistikî Malzeme, Bakanlar Kurulunca yayınlanmıştır, Ek I: zemstvo evden eve soruşturmalarına ait veriler, s. 372-373.
Şapka sanayiine ait tanımın yazarının, burada bile, gerek tarımda gerekse sanayide, köylülükteki farklılaşmayı “gözlemlememiş olması” tipik bir durumdur. Bütün narodnikler gibi, o da, sonuçlarında, “sanayiin insanın tarımla uğraşmasına engel olmadığı” yolundaki, kesinlikle yavan bayağılıkla yetinmektedir. (Moskova Eyaletindeki Sanayiler, VI, I, s. 231). Gerek sanayi sistemindeki gerekse tarım sistemindeki toplumsal ve iktisadî çelişkiler böylece, rahatça atlanmaktadır.
Elsanatı Komisyonuna Ait İşlemler, III, 57, 112; VIII, 1354; IX, 1931, 2093, 2185.
Vladimir Eyaletindeki Sanayiler, III, 187, 190.
Moskova Eyaletindeki Sanayiler, loc. cit.
Bkz: Yuridiçeski Vestnik [“Yasal Haberci”], 1883 c. XIV n° 11 ve 12.
Bay Karizomenov’un, böyle bir sonuca ne kadar yaklaştığı, ipek ticaretinden söz ederken verdiği, Reform-sonrası dönemdeki iktisadı gelişmeye ilişkin aşağıdaki tanımdan anlaşılabilir. “Serflik, köylülüğün iktisadi düzeyini eşitledi: zengin köylünün elini kolunu bağladı, yoksul köylüye destek oldu ve mülkiyetin aile içinde bölünmesini engelledi. Doğal ekonomi, ticari ve sınai faaliyet alanını çok daraltmıştı. Yerel pazar, girişim için yeter derecede geniş bir alan sağlıyordu. Köylü tüccar ya da sanayici, para biriktirdi –gerçekten risksiz ama çok yavaş olarak– biriktirdi ve kasasına koyup kadırdı 60’lardan başlayarak koşullar değişir. Serflik sona erer, krediler ve demiryolları geniş ve uzak bir pazar yaratarak, girişimci köylü tüccar ve sanayiciye alan sallar. Ortalama iktisadî düzeyin üstünde olan herkes, hemen harekete geçer, ticaret ve sanayii geliştirir ve sömürücü faaliyetlerini nicelik ve nitelik olarak yaygınlaştırır. Bu düzeyin altında kalmış olanların hepsi ise batar, topraksızların, çiftçilik yapmayanların, atı olmayanların safına katılarlar. Köylülük, kulak, yarı-zengin köylüler ve çiftliği olmayan proletarya olmak üzere, gruplara bölünür. Köylülüğün kulak unsurları, hızla kültürlü bir ortamın bütün alışkanlıklarım benimserler; gösterişli bir biçimde yaşarlar ve bunlardan, Rus toplumunun yarı-kültürlü bölümlerini kapsayan büyük bir sınıf oluşur. (III, 20, 21.)[127]
Bay V. V. Elsanatı Sanayi Üzerine Makaleler’inin VIII. Bölümünde bu konudan söz ederken, aynı tür cümlelerle yetinmektedir. “Çiftçilik ... sanayi ile desteklenir” (205). “Elsanatı sanayileri sınaî eyaletlerdeki tarımın en güvenilir dayanaklarından biridir” (219). Kanıt? İstediğiniz kadar; örneğin, patron tabakçıları, nişasta yapımcılarını, yağ-değirmenlerini (ibid., 224) vb. ele alın, göreceksiniz ki, bunların çiftçiliği yığınlarınkinden daha yüksek bir düzeydedir!
Kaynaklar yukarda gösterilmiştir. Moskova eyaletindeki, sepet yapımcıları, gitar yapımcıları ve; nişasta yapımcıları aile sayımlan da aynı şeyi göstermektedir. Perm elsanatı sayımı da büyük atelyelerdeki daha uzun çalışma dönemine değinmektedir (bkz: Perm Eyaletindeki Elsanatı Sanayiinden Çizgiler. I. 78. Ne yazık ki, kesin veriler sunulmamıştır).
* Bkz: Lenin, Collected Works, c. 2, “Perm Eyaleti 1894-95 Elsanatı Sayımı”. -ç.
Örneğin, Vladimir eyaletindeki, yünlü işinde, büyük “fabrika sahipleri” ve alt-aracılar, çiftçiliklerinin en yüksek düzeyde oluşuyla ayırdedilirler. “Durgunluk dönemlerinde, alt-aracılar, toprak satın almaya çiftçilikle uğraşmaya ve sanayii bütünüyle bırakmaya çalışırlar.” (Vladimir Eyaleti Sanayileri, II 131) Bu örnek, dikkate değer, çünkü bu tür gerçekler, bazan, narodniklerın “köylülerin tarıma geri döndüğü”, “topraktan sürün edilenlerin, toprağı yeniden kavuşturulmaları gerektiği” sonucuna varmalarına yol açmıştır. (Bay V. V. Vestnik Yevropi’de, n° 7, 1884.)
“Köylülerin açıklamalarına göre, son zamanlarda, zengin patron sanayicilerden bazıları, işlerini yürütmek üzere Moskova’ya taşınmışlardır.” 1895 Araştırmasına göre Fırça Sanayii, s. 5.
Korsak, yukarda değinilen kitabın IV. Bölümünde, aşağıdaki nitelikte tarihi kanıtlardan sözeder, örneğin, “manastır reisi, (köyde) eğrilsin diye keten verdi”; köylüler, toprak sahibine, “iş ya da eşya” vermek zorundaydılar.
Yukarda gösterildiği gibi, iktisadî yazınımızda ve iktisat istatis-tiklerimizde, öyle bir terminoloji karışıklığı hüküm sürmektedir ki, köylü “sanayileri” kategorisi, ev sanayii, emek-hizmeti, elsanatları, küçük meta üretimi, ticaret, sanayide ücret karşılığı çalışma, tarımda ücret karşılığı çalışma vb.’yi kapsamak üzere kullanılıyor. Narodniklerin bu karışıklıktan nasıl yararlandığına dair bir örnek verelim. Bay V. V. “sanayi ile tarımın birleşmesi” hakkında cümleler terennüm ederek, örnek olarak, “kereste sanayii” ve “vasıfsız emek”e işaret ediyor: “o (köylü) güçlü ve zor işe alışıktır; işte bunun için her tür vasıfsız işi yapabilir.” (Elsanatı Sanayi üzerine Makaleler 26.) Ve bunun gibi bir yığın öteki olaylar arasında bu tür bir olgu da şu sonucu desteklemeye yarıyor: “Uğraşların bölünmesine karşı bir protesto”, “doğal iktisadın hâlâ egemen olduğu yıllarda doğmuş olan üretim örgütünün dayanıklılığını görüyoruz.” (44.) Böylece köylünün bir kereste işçisine ve vasıfsız emekçiye dönüşmesi bile, başka şeyler arasında, doğal ekonominin dayanıklılığının bir kanıtı olarak geçiştiriliyor.
Açıklayıcı Notlar
[119] Lenin,
Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi’nin Yedinci Bölümünde, 477. sayfadaki dipnotta, Bücher’in yaptığı araştırmanın ve sınaî gelişme biçimlerini ve aşamalarım sınıflandırmasının bir değerlendirmesini yapmıştır. Bücher’in çalışmasının, ulusal iktisadın doğuşuna ayrılmış olan en önemli bölümü, Lenin tarafından, Şuşenskoye köyünde sürgünde iken çevrilmiş olsa gerek. Lenin’in çevirisi yayınlanmamıştır. -294
[120] 19. yüzyılın ortalarında, Arzamas ve eteklerinde renkli yünlerden şekillerle, terlik örülmesi çok yaygındı. 1860’larda, kentte, Nikolski manastırında ve Viyezdnaya Sloboda köyünde, yılda on bin çift ve daha fazla örgü ayakkabı yapılıyordu. Eşyalar, Nijni-Novgorod panayırında satılıyor ve buradan Sibirya’ya, Kafkasya’ya ve Rusya’nın öteki kısımlarına gönderiliyordu. -301
[121] Manilov – Gogol’ün
Ölü Canlar’ında, zayıf iradeli, boş hayalci ve tembel, geveze birini canlandıran bir karakter. -312
[122] Karl Marx,
Capital, c. I, Moskova 1958, s. 322
(Kapital, Birinci Cilt, Ankara 1975, s. 349). -313
[123] Karl Marx,
Capital, c. I, Moskova 1958, s. 323
(Kapital, Birinci Cilt, Ankara 1975, s. 350). -314
[124] Maden-dövücüler – altın, gümüş, kalay, bakır ve öteki madenleri, eskiden dekoratif amaçlarla kullanılan, tabaka ya da yaprak biçiminde döven işçiler; ikonlar ve diğer kilise malzemeleri böyle dekore edilen eşyalardandı. -314
[125] Karl Marx,
Capital, c. I, Moskova 1958, s. 335
(Kapital, Birinci Cilt, Ankara 1975, s. 362). -315
[126] Karl Marx,
Capital, c. III, Moskova 1959, s. 263-264, 270-271, 290, 319-320, 321-322. -318
[127] Vladimir Eyaleti Sanayileri, c. III, S. Karizonıenov’un bir araştırması, Moskova 1882, s. 20-21. -330
[128] Çeyrek toprak sahibi devlet köylüleri – Çarlık Rusyası’nda, 16. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar, Muskovi devletinin sınır topraklarında yerleşmiş olan alt rütbeli hizmetlilerin torunları olan, eski devlet köylüleri kategorisine verilen ad. Devlet, sınırları koruma hizmetleri karşılığında, buralarda oturanlara (Kazaklar, silahşörler, askerler) ya geçici ya da sürekli olarak küçük toprak parçalarının kullanımını verirdi. Böyle bir toprak parçasının alanı, bir
çeyrek (1,35
acre) adı verilen bir ölçüdeydi. 1719’dan sonra, bu kişilere
odnodvortsi (yani yalnızca kendi çiftliklerine sahip olup, hiç topluluk toprağı olmayanlar) denildi. Bunlar, eskiden çeşitli ayrıcalıklardan yararlanırlardı ve köylü sahibi olma hakları vardı, ama 19. yüzyıl sırasında, bu haklardan adım adım yoksun edildiler ve sıradan köylü durumuna düşürüldüler, 1866’da çıkarılan bir yasa ile, çeyrek topraklar, eski çeyrek toprak sahibi köylülerin ve onların torunlarının özel mülkü olarak kabul edildi. -335
[129] Özgür çiftçiler – 20 Şubat 1803 yasasıyla serf bağımlılığından kurtulan köylü kategorisi. Bu yasa, köylüleri topraktan bağımsız hale getirme koşullarını bizzat toprak beylerinin saptamasına izin veriyordu. -335