Viladimir İliç Lenin
Rusya'da Kapitalizmin Gelişmesi
Geniş Çaplı Sanayi İçin Bir İçpazarın Oluşma Süreci [1]





1896-1899 tarihleri arasında yazıldı.
İlk kez Mart 1899'da yayınlandı.
[Türkçesi: V. İ. Lenin'in Razvitiye kapitalizma v Rossi (1896-99) adlı yapıtının İngilizcesinden (The Development of Capitalism in Russia - The Process of the formation of a home market for large-scale industry, Progress Publishers, Moscow 1964) çevirildi ve Rusya'da Kapitalizmin Gelişmesi - Geniş-Çaplı Sanayi İçin Bir İçpazarın Oluşma Süreci adı ile Sol Yayınları tarafından Eylül 1975 (Birinci Bask) tarihinde yayınlandı.]
Eriş Yayınları tarafından düzenlenmiştir.

e-posta:
Kurtuluş-Cephesi Dergisi
Özgün biçimiyle Acrobat Reader formatında:
Rusya'da Kapitalizmin Gelişmesi (3.446 KB)










DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
TİCARÎ TARIMIN BÜYÜMESİ


      KÖYLÜ ve toprakbeyi iktisadının, iç iktisadî yapısını inceledikten sonra, şimdi de tarımsal üretimdeki değişiklikler sorununu ele almalı ve sormalıyız: bu değişiklikler, kapitalizmde ve icpazarda bir büyümeyi mi ifade ediyorlar?

I. REFORM-SONRASI RUSYASI’NDA
TARIMSAL ÜRETİM VE TİCARÎ TARIM TİPLERİ
ÜZERİNE GENEL VERİLER


      Her şeyden önce, Avrupa Rusyası’ndaki tahıl üretimine ilişkin genel istatistiklere bir göz atalım. Hasatlarda görülen önemli dalgalanmalar yüzünden, tek tek dönemlere ya da tek tek yıllara ait [sayfa 223] veriler tamamen işe yaramaz hale gelmektedir.1 Farklı dönemleri ve birçok yıla ait verileri ele almak gerekir. Elimizde şu veriler var: 60’lar dönemi için, 1864-1866 verileri (Askerî İstatistikî Özet, IV, St. Petersburg 1871, eyalet raporları verileri). 70’ler için, Tarım Bakanlığının on yılın tamamına ait sonuçları (Rus Sanayii Üzerine Tarihî-İstatistikî İnceleme, c. I, St. Petersburg 1883). Ve son olarak, 1880’ler için, 1883-1887 arası, beş yıllık verilere sahibiz (Rusya İmparatorluğu İstatistikleri, IV); bu beş yıllık dönem seksenlerin tümünü temsil edebilir, çünkü, 1880-1889 arası 10 yıllık ortalama hasat, 1883-1887 arası beş yıllık ortalamadan bile daha yüksektir (bkz: Rusya’da Tarım ve Ormancılık Şikago Sergisi için yayınlanmıştır, s. 132 ve 142). Ayrıca, 90’lardaki evrimin eğilimini değerlendirmek için 1885-1894 arası on yıla ait verileri ele alıyoruz (Üretici Güçler, I, 4). Son olarak da 1905 yılına ait veriler (Rusya Yıllığı, 1906) günümüzün değerlendirilmesi için tamamen yeterlidir. 1905 hasatı, 1900-1904 arası beş yıllık ortalamadan ancak biraz düşüktür.
      Bütün bu verileri karşılaştıralım.2 [Tablo 63.]

[TABLO 63][93]

AVRUPA RUSYASI’NIN 50 UYEZDİ


Dönemler

Kadın-Erkek
Nüfus
(Mil.)

Tahıl
artı
Patates
(Mil. Çetvert)

Patates
(Mil. Çetvert)

Nüfus Başına
Net Ürün
(Çetvert)

Ekilen

Net Ürün

Ekiler

Net Ürün

Tahıl

Patates

Toplam

1864-1866
1870-1879
1883-1887
1885-1894
(1900-1904)-1905

61,4
69,8
81,7
86,3
107,6
 

72,2
75,6
80,3
92,6
103,5

152,8
211,3
255,2
265,2
396,5

6,9
8,7
10 8
16,5
24,9

17,0
30,4
36,2
44,3
93,9

2,21
2,59
2,68
2,57
2,81

0,27
0,43
0,44
0,50
0,87

2,48
3.02
3,12
3,07
3,68

[sayfa 224]
      Buradan görüyoruz ki, 1890’lara kadar, Reform-sonra-sı dönem, gerek tahıl, gerekse patates üretiminde kesin bir artışla kendini gösterir. Tarımsal emeğin üretkenliği artmıştır: birincisi, net ürünün büyüklüğü ekili alanların büyüklüğünden daha hızlı artmıştır (seyrek istisnalarla); ikincisi, aklımızdan çıkarmamamız gerekir ki, tarımsal üretimle uğraşan nüfus, bu dönemde, nüfusun tarımdan ticaret ve sanayie yönelmesi yüzünden ve köylülerin Avrupa Rusyası’nın sınırları dışına göç etmesi yüzünden, sürekli olarak azalmıştır.3 Özellikle dikkate değer bir gerçek de, ticarî tarımın büyümesidir: nüfus başına düşen tahıl miktarında (tohum çıkartıldıktan sonra) bir artış olurken, ,bu nüfus arasında da, sürekli olarak büyüyen bir toplumsal işbölümü görülür; ticarî ve sınaî nüfusta artış olur; tarımsal nüfus kır girişimcileri ve kır proletaryası olarak bölünür; tarımın kendisinde, uzmanlaşma yaygınlaşır, öyle ki, satış için üretilen tahıl miktarı, ülkede üretilen toplam tahıl miktarından çok daha hızlı artar. Toplam tarımsal üretimde, patateslerin payının artması, sürecin kapitalist niteliğini çarpıcı bir biçimde ortaya kor.4 Patates ekili alanlardaki artış, bir yandan, tarım tekniğinde bir ilerleme (kök bitkilerinin ekimine geçiş) ve tarımsal ürünün teknik istemesindeki artış (damıtma ve patates nişastası yapımı) anlamına gelir. Öte yandan da kırsal girişimci sınıf açısından, bu, nispî artı-değer üretimi demektir (işgücünün bakım maliyetinin ucuzlaması, halkın beslenmesinin kötüleşmesi). 1885-1894 arası on yıla ait veriler, ayrıca gösterdi ki, köylülüğün mülksüzleştirilmesini büyük ölçüde yoğunlaştıran 1891-1892 bunalımı, tahıl üretiminde önemli bir düşüşe ve bütün ürünlerde bir azalmaya yol açmıştır. Ama patatesin, tahılların yerini alması süreci, öyle bir kuvvetle devam etti ki, azalan ürüne karşın, kişi başına patates [sayfa 225] üretimi arttı. Nihayet, son beş yılda da (1900-1904), tarımsal üretimde bir artış, tarımsal emeğin üretkenliğinde bir artış ve işçi sınıfının koşullarında bir kötüleşme (patateslerin oynadığı rolde bir artış) görülür.
      Yukarda da belirttiğimiz gibi, ticarî tarımın büyümesi, tarımdaki uzmanlaşma olarak kendini gösterir. Bütün ürünlerin üretimine ilişkin geniş-çaplı ve toptan veriler bu sürecin ancak en genel belirtilerini yansıtabilirler (o da her zaman değil), çünkü bu durumda farklı alanların özel nitelikleri ortadan kalkmaktadır. Oysa, Rusya’da, Reform-sonrası tarımın en tipik özelliklerinden biri, farklı tarımsal alanların ayırdedilmesidir. Böylece, aktarmalar yaptığımız, Rus Sanayii Üzerine Tarihî-İstatistikî İnceleme’de (c. I, St. Petersburg 1883), aşağıdaki tarım alanları sıralanmaktadır:.keten alanı, “hayvancılığın egemen olduğu” ve özellikle, “süt veren hayvan yetiştiriciliğinin büyük ölçüde geliştiği bölge”; taneli ürünlerin egemen olduğu bölge, özellikle, üç-tarla alanı ve gelişmiş nadas ya da çayıra bırakılmış çok-tarla sisteminin uygulandığı alan (“esas olarak dışpazara sevkedilmek üzere, seçkin denen en değerli tahılların üretimi ile kendini gösteren” bozkır kuşağının bir kısmı); pancar alanı, damıtmak amacıyla patates ekimi yapılan alan. “Bu belirtilen iktisadî alanlar, Avrupa Rusyasızda, nispeten yakın zamanlarda doğmuşlardır ve her geçen yıl gitgide daha çok gelişmeye devam etmekte ve daha da ayırdedilir hale gelmektedirler.” (loc. cit., s. 15.)5 Dolayısıyla şimdi, bizim görevimiz, tarımdaki bu uzmanlaşma sürecini incelemek olmalıdır ve çeşitli biçimleriyle, ticarî tarımda bir büyüme görülüp görülmediğim, bu süreç içinde kapitalist tarımın ortaya çıkıp çıkmadığını ve kapitalist tarımın, yukarda köylü ve toprakbeyi tarımına ilişkin genel verileri tahlil ederken belirttiğimiz özellikleri taşıyıp taşımadığını araştırmalıyız. Söylemeye gerek yok ki, bizim amaçlarımız açısından, temel ticarî tarım bölgelerinin tanımı ile yetinmemiz yeterli olacaktır.
      Ama, ayrı ayrı alanlara ilişkin verileri incelemeden önce, şunu belirtelim: gördüğümüz gibi, narodnik iktisatçılar, Reform-sonrası dönemin tipik özelliğinin, ticarî tarımdaki büyüme olduğu gerçeğinden kaçınmak için, ellerinden geleni yapmaktadırlar. Doğal olarak, böyle yapmakla, tahıl fiyatlarındaki düşüşün, tarımdaki [sayfa 226] uzmanlaşmayı ve tarım ürünlerinin değişim alanına çekilmesini teşvik etmek zorunda olduğunu da görmezlikten geliyorlar, işte bir örnek. Hasatların ve Tahıl Fiyatlarının Etkisi adlı ünlü kitabın yazarlarının hepsi, tahıl fiyatının doğal iktisat için önemli olmadığı önermesinden hareket eder ve bu “bilinen gerçeği” durmadan tekrarlarlar. Ancak, bu yazarlardan biri, Bay Kablukov, meta üretimindeki genel koşullar altında bu önermenin esas olarak yanlış olduğunu gözlemlemiştir. Bay Kablukov şöyle yazıyor: “Tabiî ki, pazara sürülen tahılın üretim maliyetinin, tüketicinin çiftliğinde yetişen tahılınkinden daha düşük olması mümkündür, bu durumda hububat ekiminden diğer ürünlere” (ya da başka işlere diye ekleyelim) “geçmek, tüketici çiftliğin de yararına olacaktır ve dolayısıyla, tahılın pazar fiyatı, onun üretim maliyetiyle uyuşmaz olur olmaz, bu fiyat, onun için de önem kazanacaktır.” (I, 98, not, italikler yazara aittir.) Ama Kablukov “bunu hesaba katamayız” diye kestirip atıyor. Nedendir bu? Çünkü, öyle görünmektedir ki: (1) öteki ürünlere geçiş, “ancak belli koşulların var olduğu yerlerde” mümkündür. Bu boş bilinen gerçek aracılığıyla (dünyadaki her şey ancak belli koşullarda mümkündür!) Bay Kablukov, Rusya’daki Reform-sonrası dönemin, tamı tamına tarımdaki uzmanlaşmanın ve nüfusun tarım dışına kaymasının koşullarını yarattığı ve yaratmaya devam ettiği gerçeğini rahatça geçiştirmektedir. ... (2) Çünkü, “bizim iklimde, besin değeri açısından hububata eşit bir ürün bulmak olanaksızdır”. İddia, çok orijinal ve sadece konunun baştan savılmak istendiğini ifade ediyor. Eğer, öteki ürünlerin satışı ve ucuz tahıl alımından sözediyorsak, öteki ürünlerdeki besin değerinin, bu sorunla ne ilgisi olabilir?... (3) Çünkü, “tüketici tipteki tahıl çiftlikleri, her zaman varolmak için mantıkî bir temele sahiptirler”. Bir başka deyişle, çünkü Bay Kablukov “ve meslektaşları”, doğal ekonomiyi “mantıkî” kabul etmektedirler. Gördüğümüz gibi, iddia, çürütülemez niteliktedir.

II. TİCARİ TAHIL TARIMI ALANI


      Bu alan, Avrupa Rusyası’nın güney ve doğusundaki dış bölgeyi, Novorossiya ve Transvolga bozkır eyaletlerini kapsar. Buradaki tarımın ayırıcı özelliği, ekstansif niteliği ve satış için tahıl üretiminin büyük çapta oluşudur. Kerson, Besarabya, Taurida, Don, Ekaterinoslav, Saratov, Şamara ve Orenburg eyaletlerini ele alacak olursak, göreceğiz ki, 1883-1887’de 13.887.000lik bir nüfus için net hububat ürünü (yulaf hariç), 41,2 milyon çetverte, yani [sayfa 227] Avrupa Rusyası’ndaki 50 eyaletin toplam net ürününün dörtte birinden fazlasına ulaşmıştır. Burada en çok ekilen ürün, ihraç edilen baş tahıl türü olan buğdaydır.6 Tarım, burada (Rusya’daki diğer alanlarla karşılaştırırsak) en hızlı biçimde gelişmektedir ve bu eyaletler, önceden başı çeken merkezî kara-topraklar eyaletlerini, arka plana itmişlerdir [Tablo 64]:

[TABLO 64]

Eyalet
Alanları

Dönemlere Göre
Kişi Başına
Net Tahıl Ürünü*

1864-1866

1870-1879

1883-1887

Güney-Bozkır
Aşağı Volga ve Transvolga
Merkezî Kara-Topraklar

2,09
2,12
3,32

2,14
2,96
3,88

3,42
3,35
3,28

* Yukarda verilen kaynaklar, eyalet alanları, Tarihî-İstatistikî İnceleme’ye göredir. “Aşağı-Volga ve Trans-Volga” alanı, kötü bir biçimde oluşturulmuştur, çünkü büyük ölçüde tahıl üretimine sahip olan bozkır eyaletlerine (tahılı, kendi gıda ihtiyacına yetmeyen) Astrahan eyaleti ve merkezî kara-topraklar kuşağına dahil edilmesi daha uygun olan Kazan ve Simbirsk eyaletleri de eklenmiştir.

 
      Demek ki, temel tahıl üretimi merkezinde bir kayma vardır: 1860larda ve 1870’lerde, merkezî kara topraklar eyaletleri, ötekilerin hepsinden önde gidiyordu, ama 1880’lerde, bu eyaletler, önceliği bozkır ve Aşağı-Volga eyaletlerine verdiler; bunların tahıl üretimleri azalmaya başladı.
      Tanımlanan alanda, tarımsal üretimin büyük ölçüde artması yolundaki ilginç gerçek, Reform-sonrası dönemde, dış bozkır bölgelerinin, Avrupa Rusyası’ndaki uzun süredir meskûn olan merkezî kısmın kolonileri oluşuyla açıklanır. Boş toprakların bolluğu, büyük bir göçmen akımını çekmiş, bunlar, ekili alanları hızla genişletmişlerdir.7 Ticarî ürünlerin, geniş ölçüde gelişmesi, ancak bu [sayfa 228] kolonilerin, bir yandan merkezî Rusya ile, öte yandan da, Avrupa’nın tahıl ithal eden ülkeleriyle, sıkı iktisadî ilişkiler içinde olması yüzünden mümkün olmuştur. Merkezî Rusya’da sanayiin gelişmesi, ve dış bölgelerde ticarî çiftçiliğin gelişmesi kopmaz bir biçimde birbirine bağlıdır ve bunlar birbirleri için pazar yaratırlar. Sınaî eyaletler, Güneyden tahıl almış, oraya, fabrikalarının ürünlerini satmış ve kolonilere, emek, zanaatçı (bkz: Beşinci Bölüm, III. kesim, küçük sanayicilerin dış bölgelere göçü) ve üretim araçları (kereste, yapı malzemeleri, aletler vb.) sağlamışlardır. Ancak bu toplumsal işbölümü sayesindedir ki, bozkır bölgelere gelip yerleşenler, salt tarımla uğraşabilmiş ve içpazarda ve özellikle dışpazarda büyük miktarlarda tahıl satabilmişlerdir. Ancak içpazarlarla ve dışpazarlarla yakın ilişkileri sayesindedir ki, bu bölgelerin iktisadî gelişimi böyle hızlı bir biçimde ilerleyebilmiştir; ve bu, tamı tamına bir kapitalist gelişmedir, çünkü ticarî tarımdaki büyümenin yaraşıra aynı ölçüde hızlı bir nüfusun sanayie kayması süreci, kentlerin büyümesi ve yeni büyük-çaplı sanayi merkezlerinin kurulması süreci görülmektedir (bkz: aşağıda Yedinci ve Sekizinci Bölüm).8
      Bu alandaki, ticarî tarımın, tarımdaki teknik ilerleme ve kapitalist ilişkilerin yaratılması ile bağlantılı olup olmadığı sorununa gelince, bununla yukarıda ilgilenmiştik. İkinci Bölümde, bu yerlerdeki, köylülerce ekilen alanların ne kadar geniş olduğunu ve burada kapitalist ilişkilerin, köy topluluğu içinde bile, ne kadar keskin bir biçimde ortaya çıktığını görmüştük. Bir önceki bölümde de, gördük ki, bu alanda, makine kullanımında özellikle hızlı bir artış olmuştur, tarımda şimdiye dek görülmemiş çapta, ve ücretli işçilerin geniş bir işbirliğinin gerçekleştiği vb. büyük çiftliklerin yaratılmadığı, [sayfa 229] dış bölgelerdeki kapitalist çiftlikler, yüzbinlerce ve milyonlarca ücretli işçiyi, kendilerine çekmektedirler. Şimdi bu görünümü tamamlamak üzere ekleyecek pek az şeyimiz kalıyor.
      Dış bozkır bölgelerdeki özel malikâneler, bazan, yalnızca büyük oluşlarıyla ayırdedilmekle kalmaz, ayrıca da, bunlar, çok geniş çapta bir tarıma sahne olmaktadırlar. Yukarda, Samara eyaletindeki 8 10 ve 15 bin desiyatinlik ekili alanlara değinmiştik. Taurida eyaletinde, Falz-Fein 200.000 desiyatin, Mordvinov ise 80.000 desiyatin sahibidir; herbiri 60.000 desiyatine sahip iki kişi vardır, “ve birçok mülk sahipleri, 10.000 desiyatinle 25.000 desiyatin arası toprağa sahiptir” (Şahovskoy, 42). Çiftliğin çapı hakkında, örneğin şu gerçekten bir fikir edinilebilir: 1893’te Falz-Fein için ot biçen (1.000’ı köylülere ait) 1.100 makine vardı. Kerson eyaletinde, 1893’te, 3,3 milyon desiyatinlik ekili alan vardı, bunun 1,3 milyon desiyatini, özel mülk sahiplerine aitti; eyaletin beş uyezdinde, (Odessa uyezdı hariç) 1237 orta-boy çiftlik (250-1.000 desiyatin arası toprak), 405 büyük çiftlik (1000-2500 desiyatin) ve herbiri 2.500 desiyatinden fazla toprağa sahip 226 çiftlik vardı. 1890’da, 526 çiftlikten toplanan verilere göre bunlar, 35.514 işçi çalıştırıyorlardı, yani çiftlik basma, ortalama 67 işçi, bu 67 işçiden 16-30 kişisi yıllık emekçilerdi. 1893’te, Elisavetgrad uyezdindeki azçok büyük olan 100 çiftlikte, %17,4’u yıllık %39,5’i mevsimlik emekçi, %43,1’i de gündelikçi olan, 11.197 işçi çalışıyordu çiftlik başına ortalama 112 işçi!)9 Ekin alanlarının uyezddeki gerek özel toprak sahiplerine, gerekse köylülere ait, bütün tarımsal işletmeler arasındaki dağılımına ilişkin veriler şöyledir [Tablo 65];10

[TABLO 65]

[Gruplar]

[Sayı]

Yaklaşık Ekili
Alan
(Bin
Desiyatin)

Hiç ekim yapılmayan çiftlikler
5 desiyatine kadar ekilen çiftlikler
5-10 desiyatin ekilen çiftlikler
10-25 desiyatin ekilen çiftlikler
25-100 desiyatin ekilen çiftlikler
100-1.000 desiyatin ekilen çiftlikler
1.000 desiyatinden fazla ekilen çiftlikler

U y e z d toplamı

15.228
26.963
19.194
10.234
2.005
372
10

74.006

 
 

}2.387



74,6
144
157
91
110
14

590,6

 
 

}215



      [sayfa 230]
      Demek ki, köylülerin yüzde 3’ünden biraz fazlası (eğer yalnızca ekim yapanları hesaba katarsak, yüzde 4’ü), toplam ekili alanların üçte-birinden fazlasını ellerinde toplamakta, bu alanların işlenmesi ve hasat edilmesi için yığınlarca mevsimlik işçi ve gündelikçi gerekmektedir.
      Son olarak, Şamara eyaleti, Novouzensk uyezdine ilişkin veriler şöyledir.
      İkinci Bölümde, yalnızca Rus köylü tarımındaki topluluk-içi verilmiş-toprakları ele almıştık; şimdi Almanları ve çiftlik köylülerini (topluluk-dışı toprak parçalarını işleyenleri) de buna ekliyoruz. Ne yazık ki, elimizde özel toprak sahiplerinin çiftliklerine ait veriler bulunmamaktadır.11 [Tablo 66.]

[TABLO 66]

Samara Eyaleti
Novouzensk
Uyezdi

Aileler

Toprak
(Desiyatin)

Ekili Alan

Hayvanlar
(Büyükbaş
Cinsinden
Toplamı)

Gelişmiş
Tarım
Aletleri

Çalıştırılan
İşçi

Aile Başına
Ortalama

Satın
Alınan

Kiralanan

Toprak
(Desiyatin)

Ekili
Alan

Hayvanlar
(Büyükbaş
Cinsinden
Toplamı)

Satın Alman

Kiralanan

Uyezd toplamı
10 ve daha fazla çeki hayvanına sahip
çiftlikler
Bunlar içinde 20 ve daha fazla çeki hayvanına
sahip Rus çiftçileri

51.348

3.958

218

130.422

117.621

57.083

751.873

580.158

253.669

816.133

327.527

59.137

343.260

151.744

39.520

13.778

10.598

1.013

8.278

6.055

1.379

2,5

29

261

14,6

146

1.163

15,9

82

271

6,7

38

181


      Açıktır ki, bu veriler hakkında yorum yapmaya gerek yok. Tanımlanan alanın, Rusya’daki tarım kapitalizmi açısından en tipik alan olduğunu –kuşkusuz tarımsal anlamda değil, toplumsal ve ekonomik anlamda tipik– gözlemek fırsatını bulmuştuk. En büyük özgürlük içinde gelişen bu koloniler, Reform-öncesi yaşama ait bir yığın kalıntı kapitalizmin gelişmesini geciktirmeseydi, Rusya’nın geri kalan kısımlarında da hangi ilişkilerin gelişebileceğini ve gelişmesi gerektiğini bize göstermektedir. Ancak, tarım kapitalizmi biçimleri, aşağıda da görüleceği üzere son derece çeşitlidir.

III. TİCARÎ ÇİFTLİK HAYVANCILIĞI ALANI.
SÜT ÜRETME ÇİFTÇİLİĞİNDEKİ GELİŞMEYE AİT
GENEL VERİLER


      Şimdi, Rusya’daki bir başka çok önemli tarım kapitalizmi alanına, yani hububatın değil de, çiftlik hayvanı ürünlerinin asıl önem taşıdığı bölgeye geçiyoruz. Bu bölge, Baltık ve batı eyaletlerinden başka, kuzey eyaletleri, sınaî eyaletler ve bazı merkezî eyaletlerin (Ryazan, Orel, Tula ve Nijni-Novgorod) bir kısmını kucaklar. Burada hayvanlar süt ürünü için yetiştirilirler ve tarımın [sayfa 231] bütün niteliği, bu tür daha değerli pazar ürünlerinden, mümkün olduğu kadar çok elde etmek üzere ayarlanmıştır.12 “Gözlerimizin önünde, gübre için çiftlik hayvancılığından, süt ürünleri için çiftlik hayvancılığına doğru, belirgin bir geçiş olmaktadır; bu, son on yıl içinde özellikle dikkati çekecek hale gelmiştir.” (Bir önceki dipnotta adı geçen yapıt, ibid.) İstatistikler kullanarak Rusya’daki çeşitli bölgeleri bu açıdan tanımlamak çok zordur, çünkü, burada önemli olan toplam boynuzlu hayvan sayısı değil, süt veren büyük sürü hayvanları sayısı ve bunların niteliğidir. Eğer 100 kişi başına düşen toplam hayvan sayısını ele alırsak, bunun Rusya’nın dış bozkır bölgelerinde en yüksek ve kara-topraklar kuşağı dışında en düşük olduğunu görürüz (Tarım ve Ormancılık, 274); görürüz ki, zaman geçtikçe, bu sayı azalmaktadır (Üretici Güçler, III, 6; Bkz: Tarihî-İstatistikî İnceleme, I). Demek ki, burada, Roscher’in kendi zamanında belirttiği şeyi, yani nüfus başına düşen hayvan sayısının “eksantif çiftlik hayvancılığı” alanlarında, en yüksek düzeyde olduğunu gözlemliyoruz. (W. Roscher, Nationaloekonomik des Ackerbaues, 7-te Aufl., Stuttg., 1873, s. 563-564.13) Ancak biz, ekstansif çiftlik hayvancılığıyla ve özellikle süt üretme çiftçiliğiyle ilgileniyoruz Bu yüzden, bu olguya ilişkin kesin bir tahmin yaptığımızı iddia etmeden, yukarda sözü geçen Deneme’nin yazarlarınca yapılan yaklaşık hesaplama ile yetinmek zorundayız; böyle bir hesaplama, süt üretme çiftliğinin gelişme derecesi açısından, Rusya’daki çeşitli bölgelerin nispî durumlarım açıkça sergileyecektir. Bu hesaplamayı inextenso14 veriyoruz, ulaşılan bazı ortalamaları ve “fabrika” istatistiklerine göre, 1890’dakİ peynir imalât sanayiine ait verileri de buna ekliyoruz. [Tablo 67.]

[TABLO 67]

Eyalet
Grupları

Kadın-Erkek Nüfus
(Bin) (1873)

Sağmal İnek
(Bin)

Miktar

İnek Başına
Ortalama
Süt Ürünü (Vedro)

100 Kişiye

1879’da Peynir,
Yumuşak Peynir
ve Tereyağı

1890’da Peynir

Süt (Bin Vedro*)

Tereyağı
(Bin Pud)

Sağmal İnek

Süt (Vedro)

Tereyağı
(Bin Pud)

Bin Ruble

I. Baltık ve Batı (9)
II. Kuzey (10)
III. Sınaî (Kara-Toprakların dışında kalan) (7)
IV. Merkezî (Kara-Topraklar) (8)
V. Güney Kara-Toprak, Güney-Batı, Güney ve Doğu-Bozkır (16)
Avrupa Rusyası’ndaki 50 eyalet toplamı

8.127
12.227
8.822
12.337

24.087
65.650.

1.101
1.407
662
785
 
1.123
5.078

34.070
50.000
18.810
16.140
 
20.880
139.900

297
461
154
133
 
174
1.219

31
35
28
20
 
18
27

13,6
11,4
7,5
6,3
 
4.6
7,7

420
409
214
130
 
86
213

3,6
3,7
1,7
1,0
 
0,7
1,8

?
2.376,7
1.088
242,7
 

4.701.4

469
563
295
23
 

1.250

* 1 vedro = 2,6 galon. -ç.


      Veriler çok eski olmasına karşın, bu tablo, özel süt üretme çiftçiliği alanlarının doğuşunu, buralarda ticarî tarımın gelişmesini [sayfa 233] (süt satışı ve sütün işlenmesi) ve süt veren hayvanların veriminde-ki artışı açıkça sergilemektedir.
      Süt üretme çiftçiliğinin gelişmesini değerlendirmek için, yalnızca, tereyağ üretimi ve peynir yapımına ilişkin verilerden yararlanabiliriz. Bu sanayi, Rusya’da, 18. yüzyılın, hemen sonunda (1795) doğmuştur; toprak beylerine ait malikânelerde peynir yapımı, 19. yüzyılda gelişmeye başlamış, ama 1860’larda ağır bir bunalıma uğramıştır; bu da köylüler ve tüccarlar tarafından peynir yapılması dönemini başlatmıştır.
      Avrupa Rusyası’nın 50 eyaletindeki peynir yapım kuruluşlarının sayısı şöyleydi:15
      1866’da 226 işçi çalıştıran 119.000 ruble değerinde ürüne sahip 72 kuruluş
      1879’da 289 işçi çalıştıran 225.000 ruble değerinde ürüne sahip 108 kuruluş
      1890’da 865 işçi çalıştıran 1.350.000 ruble değerinde ürüne sahip 265 kuruluş

      Demek ki, 25 yılda, üretim on kattan fazla artmıştır; son derece eksik olan bu verilerden, sadece olgunun dinamikliği anlaşılabilir. Biraz daha ayrıntılı malzeme aktaralım. Vologda eyaletinde, tam olarak belirtirsek, 1872’de, Yaroslavl-Vologda demiryolu açıldığı zaman süt üretme çiftçiliğinde bir gelişme başladı; o zamandan sonra, çiftçiler sürülerini iyileştirmeye, ot yetiştirilmesine geçmeye, gelişmiş aletler edinmeye başladılar ... ve süt üretme çiftçiliğini salt iktisadî bir temel üzerine oturtmaya çalıştılar” (İstatistikî Deneme, 20). Yaroslavl eyaletinde, 70lerin sözde “peynir yapım artelleri” ile “zemin hazırlanmıştır”, “peynir yapımı, ‘arter başlığını muhafaza ederek, özel işletme temeli üzerinde gelişmeye devam etmektedir” (s. 25); –şunu da ekleyelim– Fabrika ve Atelyeler Kılavuzu’nda, peynir yapım “artelleri”, ücretli işçi çalıştıran kuruluşlar olarak tanımlanır. Deneme’nin yazarları, peynir ve tereyağı üretimini, 295.000 ruble değil, resmî sonuçlara göre, 412.000 ruble olarak tahmin ediyorlar (kitabın birçok yerine dağılmış olan rakamlardan hesaplanmıştır); rakamın düzeltilmesi, taze tereyağı [sayfa 235] ve peynir üretiminin değerini 1.600.000 ruble yapar, eğem, buna saf tereyağı ve yumuşak peyniri de eklersek, 4.701.400 ruble yapar, burada ne Baltık eyaletlerini, ne de batı eyaletlerini hesaba katmıyoruz.
      Son döneme ilişkin olarak, Tarım Bakanlığının, yukarda değinilen Kiralanmış Emek, vb. adlı yayınından şu görüşleri aktaralım. Genel olarak sınaî eyaletler için şöyle deniyor: “Süt üretme çiftçiligindeki gelişme, bu alandaki çiftliklerin durumunda tam bir devrime yol açmıştır; bu, “ayrıca, dolaylı olarak, tarımda da bir iyileşmenin doğmasına yardımcı olmuştur”; “bölgedeki süt üretme çiftçiliği, her geçen yıl gelişmektedir” (258). Tver Eyaletinde, “gerek özel toprak sahipleri, gerekse köylüler arasında, büyükbaş hayvan besleme yöntemlerini geliştirme eğilimi görülmektedir”; çiftlik hayvancılığından gelen gelir, 10 milyon ruble olarak hesaplanmıştır (s. 274). Yaroslavl eyaletinde “süt üretme çiftçiliği ... her geçen yıl gelişmektedir. ... Peynir ve tereyağı yapımı adeta sınaî bir nitelik bile kazanmaya başlamıştır ... komşulardan ve hatta köylülerden ... süt satın alınmaktadır. Bütün bir sahipler şirketi tarafından yürütülen peynir fabrikalarına raslanmaktadır.” (285.) Yaroslavl eyaleti, Danilov uyezdindeki bir muhabir şöyle yazıyor: “Buradaki özel toprak sahiplerinin yaptığı tarımın, bugünkü eğilimi şu yöndedir: (1) üç-tarla ekin münavebesinden beş-tarla ve yedi-tarla ekin münavebesine geçiş, tarlalara yeşillik ekilmesi; (2) kullanılmayan toprakların sürülmesi; (3) süt üretme çiftçiliğine başlanması ve bunun sonucu olarak, büyükbaş hayvanların daha sıkı bir biçimde seçilmesi ve beslenmelerinin geliştirilmesi.” (292.) Peynir ve tereyağ üretimi değerinin –valinin bir raporuna göre– 1889’da 240.000 rubleye (istatistikî sonuçlara göre, 1890’da bu değer 136.000 rubledir) ulaştığı Smolensk eyaleti için de aynı şey söylenebilir. Kaluga, Kavno, Nijni-Novgorod, Pskov, Esthland ve Vologda eyaletlerinde de, süt üretme çiftçiliğinin geliştiği kaydedilmektedir. Vologda eyaletindeki tereyağı ve peynir üretimi değeri, 1890 istatistiklerine göre, 35.000 ruble, valinin raporuna göre 108.000 ruble, ve 389 fabrikaya ait bir toplam sunan 1894 yerel sonuçlarına göre 500.000 ruble olarak hesaplanmıştır. “Bu, istatistiklerin dediği. Oysa gerçekte, çok daha fazla fabrika vardır, çünkü, Vologda Zemstvo Kurulunun araştırmalarına göre, yalnızca Vologda Uyezdinde 224 fabrika bulunmaktadır.” Üretim üç uyezdde gelişmiş? dördüncüsüne kısmen girmiştir.16 Bundan, gerçek duruma yaklaşabilmek için, [sayfa 236] yukarıdaki rakamların kaç katının alınması gerektiğini anlayabiliriz. Bir uzmanın, bugün tereyağı ve peynir yapan kuruluşların sayısının “birkaç bine ulaştığı” yolundaki yalın görüşü (Rusya’da Tarım ve Ormancılık, 229), sözde kesin olan 265 rakamına göre, olayların daha doğru bir görümünü sunmaktadır.
      Demek ki, veriler, bu özel tipte ticarî çiftlikteki dev gelişme konusunda hiç bir kuşkuya yer bırakmamaktadır. Burada da, kapitalizmdeki büyümenin yanısıra, geleneksel tekniğin dönüştüğü görülür. Örneğin Tarım ve Ormancılık’ta şöyle deniyor: “Peynir yapımı alanında, Rusya’da, son 25 yılda, belki de başka herhangi bir ülkede yapılandan çok fazla şey yapılmıştır.” (301.) Bay Blajin, “Süt Üretme Çiftçiliğinde Teknik İlerleme” (Üretici Güçler, III, 38-45 başlıklı makalesinde aynı şeyi söylüyor. Esas değişiklik, kaymağı çökertmeye bırakmak biçimindeki “çok eski” yöntemin yerini, kaymağın santrifüj makinelerce (ayırıcılar) ayrılması sisteminin almasıdır.17 Makine, hava sıcaklığına bakılmadan işin yürütülmesini mümkün kılmış, sütten elde edilen tereyağı ürününü %10 artırmış, ürünün kalitesini iyileştirmiş, tereyağı üretiminin maliyetini azaltmış (makine, daha az emek, yer ve buz gerektirdiği gibi, daha az da araç gerektirir) ve üretimin yoğunlaşmasına yol açmıştır. Büyük köylü kilerleri ortaya çıkmıştır; “bunların elinden günde 500 puda varan miktarlarda süt geçmektedir, süt çökelmeye bırakıldığı zamanlar ... böyle bir şey olanaksızdı” (ibid.). Üretim aletlerinde gelişmeler olmakta (sürekli kazanlar, vidalı cendereler, gelişmiş kilerler) ve kaymağın mayalanması için gerekli olan laktik asit basili tipinin saf kültürlerini sağlayan bakteriyoloji, üretime yardım etmektedir.
      Demek ki, tanımladığımız iki ticarî tarım alanında, pazar gereklerinin yol açtığı teknik gelişmeler, esas olarak, değişmesi en kolay olan ve pazar için özellikle Önem taşıyan işlemlerde uygulanmıştır: ticarî tahıl tarımında, biçme, harman dövme ve harman savurma, ve ticarî çiftlik hayvancılığı alanında, hayvansal [sayfa 237] ürünlerin teknik işlenmesi. Büyükbaş hayvan beslenmesine gelince, sermaye, şimdilik bunu küçük üreticiye bırakmayı daha kârlı bulmaktadır: bırakın, “kendi” sığırına, “gayretle” “çok çalışarak” baksın (ve gayreti ile Bay V. V.’yi hayran bıraksın – bkz: İlerici Eğilimler, s. 73); bırakın süt-veren makineye bakma biçimindeki en zor, en kaba işi o yapsın, Sermayenin elinde, yalnızca kaymağı sütten ayıracak en son gelişmeler ve yöntemler bulunmakla kalmıyor, sermaye, ayrıca, “kaymağı” bu “gayretten”, sütü, yoksul köylünün çocuklarından ayıracak yöntemlere de sahip bulunuyor.

IV. DEVAM. TANIMLANAN ALANDAKİ
TOPRAKBEYİ TARIMI İKTİSADI


       

Toprakbeyi malikânelerindeki, süt üretme çiftçiliğinin, tarımın rasyonelleştirilmesine yol açtığı konusunda, tarımcıların ve çiftçilerin kanıtlarını aktarmıştık. Burada şunu ekleyelim ki, Zemztvo istatistiklerinin, Bay Raspopin tarafından18 bu sorun açısından tahlili, bu sonucu tamamen doğrulamaktadır. Daha ayrıntılı veri için, okura, Raspopin’in makalesine başvurmasını öğütleriz, burada, yalnızca Raspopin’in ulaştığı ana sonucu veriyoruz. “Bir yanda! çiftlik hayvanı yetiştiriciliği ve süt üretme çiftçiliğinin durumu ile, öte yanda, bakımsız kalan çiftlik sayısı ve çiftçiliğin yoğunluğu arasındaki bağ, su götürmez. Süt veren büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinin, süt üretme çiftçiliğinin en çok geliştiği (Moskova eyaletine bağlı uyezdlerde, bakımsız çiftlikler yüzdesi en düşük ve çok gelişmiş tarla ekimine sahip malikâneler yüzdesi en yüksek düzeydedir. Moskova eyaletinin heryerinde, sürülen topraklar azaltılmakta ve çayır ve otlak haline dönüştürülmektedir, tahıl münavebeleri, yerlerini, çok-tarlalı ot münavebelerine bırakmaktadır. Artık, tahıl değil, yem bitkileri ve süt veren sığır egemendir ... hem yalnız Moskova eyaletindeki çiftçilik yapılan malikânelerde değil, sınaî Moskova bölgesinin her yerinde.” (loc. cit.,)
      Yağ üretiminin ve peynir yapımının çapı özellikle önemlidir, çünkü bu, girişimci çiftçilik haline dönüşen ve gelenekle bağlarını kopartan tarımda, tam bir devrim olduğunun kanıtıdır. Kapitalizm, [sayfa 238] tarım ürünlerinden birini kendine tâbi kılmakta, ve çiftçiliğin bütün diğer yönleri bu ana ürüne uydurulmaktadır. Süt veren büyükbaş hayvan yetiştiriciliği, ot ekimini, üç-tarla sisteminden, çok-tarla sistemlerine geçişi vb. gerektirir. Peynir yapımındaki artık ürünler, pazar için büyükbaş hayvan semirtilmesine yarar. Yalnız sütün işlenmesi değil, tarımın tümü, ticarî bir girişim haline gelir.19 Peynir üretimi ve tereyağı imalinin etkisi, yalnızca yapıldıkları çiftlik üzerinde kalmaz, çünkü çoğu kez, süt, çevre köylülerinden ve toprak beylerinden satın alınmaktadır. Sermaye, süt satın almakla, özellikle 70’lerde yaygın hale gelen sözde “birleşik sütevleri” denen örgütle, küçük tarımcıları da kendine tâbi kılar. (Bkz, Bay Kovalevski ve Levitski’nin Deneme’si.) Bunlar büyük kentlerde ya da onların çevrelerinde örgütlenmiş olan, trenle getirilen büyük miktarlarda sütü işleyen kuruluşlardır. Süt gelir gelmez. kaymağı alınır ve taze olarak satılır. Kaymağı alınmış süt ise daha yoksul alıcılara düşük bir fiyatla satılır. Belli bir kalitede ürün almayı sağlamak için, bu kuruluşlar, bazan, ürünü sunanlarla sözleşmeler imzalar, onları ineklerini beslemekle belli kurallara bağlı kalmaya zorlarlar. Bu tür büyük kuruluşların, ne büyük önem taşıdığı hemen görülebilir. Bunlar bir yandan halk pazarını ele geçirirler (daha yoksul kent sakinlerine, kaymağı alınmış süt satışı), öte yandan da, kır girişimcilerinin pazarını büyük ölçüde genişletirler. Kır girişimcileri, ticarî çiftçiliği genişletmek ve geliştirmekte büyük bir teşvik görmektedirler. Geniş-çaplı sanayi, belli kalitede ürün talep ederek ve “normal” standardın altına düşen küçük üreticiyi pazar dışına iterek (ya da tefecilerin eline terkederek), onları adeta bir çizgiye getirir. Ayrıca, sütün kalite bakımından, örneğin içindeki yağa göre) derecelendirilmesi de, aynı doğrultuda uygulanacaktır; çeşit çeşit süt dansimetreleri icat eden teknisyenler, bu işle pek meşguldürler; uzmanlar da bütün kalpleriyle bu işten vanadırlar (bkz: Üretici Güçler, III, 9 ve 38). Bu açıdan, birleşik sütevlerinin, kapitalizmin gelişmesinde [sayfa 239] oynadıkları rol, elevatörlerin ticarî tahıl tarımında oynadıkları role çok benzer. Elevatörler, tahılı kalitesine göre ayırarak, onu, tek başına bir ürün olmaktan çıkarıp, genel bir ürün haline sokarlar (avukatların deyimiyle res fungibilis[97]), yani ilk kez onu değişime tamamen uygun hale getirirler (Toprak Mülkiyeti ve Tarım sempozyumunda, M. Sering’in, Amerika Birleşik Devletleri’nde tahıl ticareti üzerine makalesine bakınız, s. 281 ve devamı). Demek ki, elevatörler, tahıl metaı üretimine büyük bir hız kazandırır ve ayrıca kaliteye göre derecelendirmeyi getirerek bu üretimdeki teknik gelişimi teşvik ederler. Böyle bir sistem, küçük üreticiye ikili bir darbe indirir. Birincisi, büyük üreticilerin yüksek kaliteli tahılını, standard olarak koyar, meşrulaştırır ve böylece yoksul köylünün, düşük kaliteli tahılının değerini büyük ölçüde düşürür. İkincisi, tahılın, büyük-çaplı kapitalist sanayi çizgileri üzerinde derecelendirilmesini ve depolanmasını örgütleyerek, büyük üreticilerin bu kalemle ilgili harcamalarını azaltır ve onlar için tahıl satışını kolaylaştırır ve basitleştirir, böylelikle, pazarda arabasından satış yapmak biçiminde ataerkil ve ilkel yöntemlere sahip küçük üreticiyi, tamamen kulakların ve tefecilerin merhametine bırakır. Dolayısıyla, son yıllardaki elevatör yapımındaki hızlı gelişme, sermayenin bir zaferi, tahıl işindeki küçük meta üreticisinin ise çöküşü anlamına gelmektedir; tıpkı, kapitalist “birleşik sütevleri”nin ortaya çıkışı ve gelişmesinde olduğu gibi.
      Yukardaki malzemeden açıkça anlaşılmaktadır ki, ticarî çiftlik hayvancılığının gelişmesi, bir içpazar yaratmak-tadır;20 birincisi, üretim araçları için – süt işleme donatımı, binalar, büyük-başhayvan sundurmaları, geleneksel üç-tarla sisteminden, çok-tarla ekin münavebelerine geçiş için gerekli olan gelişmiş tahıl aletleri, vb.; ikincisi de, işgücü için. Sınaî bir temele oturtulan çiftlik hayvancılığı, “gübre için” yapılan eski çiftlik hayvancılığından çok daha fazla sayıda işçi gerektirir. Süt üretme çiftçiliği alanı –sınaî ve kuzey-batı eyaletleri– gerçekten de, tarım [sayfa 240] emekçisi yığınlarını kendine çekmektedir. Bir çok insan, Moskova, St. Petersburg, Yaroslavl ve Vladimir eyaletlerinde tarımsal iş aramaya gidiyor; daha az, ama gene de önemli bir sayı da, Novgorod, Nijni-Novgorod ve diğer kara-topraklar dışındaki eyaletlere gidiyor. Moskova’daki ve diğer eyaletlerdeki, Tarım Bakanlığı muhabirlerine göre, özel toprak sahiplerinin yaptığı çiftçilik, gerçekte, esas olarak diğer bölgelerden gelen emekçilerce yürütülmektedir. Mantığa aykırı gelen bu durum – tarım işçilerinin, tarım eyaletlerinden, bölgeyi yığın olarak terkeden sınaî işçiler yerine, tarım işlerini yapmak üzere, sınaî eyaletlere göç etmesi (bu işçiler ençok merkezî kara-toprak eyaletlerinden ve kısmen de kuzeyden gelirler – son derece tipik bir olgudur (bu konuda bkz: S. A. Korolenko, loc. cit). Bu olgu, bütün hesaplamalardan ve iddialardan daha inandırıcı bir biçimde tanıtlamaktadır ki, en az kapitalist olan, merkezî kara-toprak eyaletlerinde, çalışan insanların geçim düzeyleri ve koşulları, en çok kapitalist olan, sınaî eyaletlerdekinden, kıyas kabul etmez bir biçimde daha düşük ve daha kötüdür; bu olgu tanıtlamaktadır ki, bütün kapitalist ülkelere özgü olan şu olgu, Rusya’da da evrensel bir gerçek haline gelmiştir: sanayideki işçilerin koşulları, tarımdaki işçilerinkinden daha iyidir (çünkü tarımda, kapitalizmin baskısına, bir de, kapitalizm-öncesi sömürü biçimlerinin baskısı eklenmektedir). Bu, tarımdan sanayie kaçışı açıklamaktadır, oysa yalnızca sınaî eyaletlerden tarıma doğru bir akım mevcut olmamakla kalmıyor (örneğin, bu eyaletlerden hiç göç yoktur), ayrıca, “inek çobanı” (Yaroslavl eyaleti), “kazak” (Vladimir eyaleti) ve “toprak emekçisi” (Moskova eyaleti) diye çağrılan, bu “yontulmamış” kır işçilerini küçük görmek yolunda bir eğilim de başgösteriyor.
      Kışın sığır gütmenin, yazın olduğundan daha çok sayıda işçi gerektirdiğini belirtmek de önemlidir. Bu nedenle ve ayrıca da, tarımsal işlem mesleklerindeki gelişme yüzünden, tanımlanan bölgede, emeğe olan talep hem artar, hem de bütün yıl boyunca ve yıllık dönemler boyunca daha eşit olarak dağılır. Bu ilginç olguyu değerlendirmek için en güvenilir malzeme, eğer birkaç yıl için ele alınırsa, ücretlere ait verilerdir. Büyük-Rus ve Küçük-Rus[98] eyaletlerindeki gruplarla kendimizi sınırlayarak, bu verileri sunuyoruz. Özel toplumsal koşulları ve sunî nüfus birikimleri (Yahudi yerleşme bölgesi) yüzünden, batı eyaletleri dahil edilmemiştir. Baltık eyaletleri ise, kapitalizmin en gelişmiş olduğu yerlerdeki ilişkileri göstermek amacıyla verilmiştir.21 [Tablo 68.]

[TABLO 68]

Eyalet Grupları

10 Yıllık
Ortalamalar
(1881-1891)

8 Yıllık
Ortalamalar
(1883-1891)

İşçi Ücreti
(Ruble)

Yaz Ücreti.
Yıllık Ücretin
Yüzdesi Olarak

Hasatta Gündelikçinin
Ücreti (Kopek)

Fark

Gündelikcinin
Ücreti
(Kopek)

Fark

Yıllık Kiralanan

Yaz İçin Kiralanan

En Düşük
Ortalama

En Yüksek
Ortalama

Ekim Sırasında

Hasatta
(Ortalama)

I. Güney ve Doğu, Dış Bölgeler
II. Merkezî Kara- Toprak Eyaletleri
III. Kara-Toprak Dışındaki Eyaletler
Baltık Eyaletleri

78
54
70
82

50
38
48
53

%64
%71
%68
%65

64
47
54
61

181
76
68
70

117
29
14
9

45
35
49
60

97
58
60
67

52
23
11
7


      Üç temel sütunun italik olarak basıldığı bu tabloyu [sayfa 241] inceleyelim. Birinci sütun, yaz ücretinin yıllık ücrete oranını gösteriyor. Bu oran ne kadar düşükse ve yaz ücreti, yıllık ücretin yarısına ne kadar çok yaklaşıyorsa, emeğe olan talep bütün yıl boyunca o kadar eşit bir biçimde dağılmakta ve kışın işsizlik o kadar az olmaktadır. Bu bakımdan, en kötü durumda olan eyaletler – emek-hizmeti sisteminin hüküm sürdüğü ve kapitalizmin az geliştiği alan olan– merkezî kara-toprak eyaletleridir.22 Sınaî eyaletlerde, süt [sayfa 242] üretme çiftçiliği alanlarında, emeğe olan talep daha fazla, kışın işsizlik daha azdır. Birkaç yıllık dönemler boyunca da, burada ücret en istikrarlı durumdadır, bu, hasat mevsiminde en düşük ve en yüksek ücret arasındaki farkı gösteren ikinci sütundan anlaşılabilir. Son olarak, ekim mevsimindeki ücretle, hasat mevsimindeki ücret arasındaki fark da, kara-toprak kuşağı dışında en azdır, yani işçilere olan talep bahar ve yaz boyunca daha eşit dağılmıştır. Değinilen bütün açılardan, Baltık eyaletleri, kara-toprak dışındaki eyaletlerden bile önde gelirken, göçmen işçileri ve en büyük yoğunluktaki hasat dalgalanmalarıyla bozkır eyaletleri, ücretlerde en büyük istikrarsızlıkla kendilerini gösterirler. Böylece, ücretlere ait veriler tanımlanan alandaki tarım kapitalizminin yalnızca, ücretli-emek için bir talep yaratmakla kalmayıp, ayrıca, bu talebi bütün yıla daha eşit bir biçimde dağıttığını da tanıtlar. Son olarak, tanımlanan alandaki küçük tarımcının, büyük çiftçiye bağımlılığının bir başka tipine daha değinmeliyiz. Bu, toprak beylerine ait sürülerin, köylüden satın alınan büyükbaş hayvanla doldurulmasıdır. Toprak beyleri, büyükbaş hayvanı kendileri yetiştirmektense, yoksulluk yüzünden “zararına” satmak zorunda kalan köylülerden satın almayı daha kârlı bulurlar – tıpkı, sözde elsanatı sanayindeki, bizim alıcıların, çoğu kez, mamul ürünü, elsanatçısından yıkım anlamına gelecek kadar ucuz bir fiyatla satın almayı, bunları kendi” atelyelerinde imal etmeye yeğ-tutması gibi. Küçük üreticinin aşırı çöküşünü ve ancak, gereksin-melerindeki ardı arkası kesilmeyen azaltmalarla, modern topluma ayak uydurabildiğini tanıtlayan bu gerçek, Bay, V. V.’nin elinde, küçük “halk” üretimi lehinde bir kanıt haline döndürülüyor! ... “Büyük çiftçilerimizin ... yeter derecede bağımsız davranmadıkları sonucunu çıkarmaya hakkımız vardır. ... Oysa, köylü ... çiftçilikte gerçek iyileştirmeler yapma konusunda daha büyük yetenek sahibi olduğunu göstermektedir.” (İlerici Eğilimler, 77.) Bağımsızlığın yokluğu şu gerçekle ifade ediliyor: “Bizim süt üreten çiftliklerimiz ... köylülerin (ineklerini), pek ender olarak bu inekleri yetiştirme maliyetinin yarısına ulaşan –genellikle bu maliyetin, üçte-birinden fazla olmayan ve hatta çoğu kez bu maliyetin dörtte-biri olan– bir fiyata satın alırlar.” (ibid., 71). Çiftlik hayvancılarının, [sayfa 243] ticarî sermayesi, küçük köylüleri tamamen bağımlı hale getirmiştir, onları çok ucuz bir fiyata büyükbaş hayvan yetiştiren sığır çoban lan haline getirmiş, karılarını ise sütçü yapmıştır.23 Bundan, ticarî sermayenin sınaî sermayeye dönüşümünü geciktirmenin bir anlam taşımadığı, üreticinin yaşam düzeyinin çiftlik emekçisinin kinin altına düşmesine yol açan küçük üretimi desteklemenin bir anlam taşımadığı sonucunun çıkarılması gerekir. Ama, Bay V. V, öyle düşünmüyor. Bay V. V., köylünün sığırına bakmaktaki “gayretine” bayılıyor (s. 73. loc. cit.), “bütün yaşamını ineği ve koyunu” ile birlikte geçiren köylü kadının, “çiftlik hayvancılığından” elde ettiği “güzel sonuçlara” hayrandır (80). Elbette, ne şans! “Bütün yaşamını ineği ile geçirmek” (bunun sütü, gelişmiş kaymak ayırıcılarına gider) ve bu yaşamın ödülü olarak da, bu ineğin bakım “maliyetinin dörtte-birini” almak! Şimdi, gerçekten de, bunun üstüne, insan nasıl “küçük halk üretiminden” yana çıkmamazlık edebilir!

V. DEVAM. SÜT ÜRETME ÇİFTÇİLİĞİ
ALANINDA KÖYLÜLÜĞÜN FARKLILAŞMASI


      Süt üretme çiftçiliğinin, köylülüğün durumu üzerine etkilerini inceleyen yazında, sürekli olarak çelişkilerle karşılaşırız: bir yandan, çiftçilikteki ilerleme, gelirlerin büyümesi, tarım tekniğinin iyileşmesi ve gelişmiş aletlerin edinilmesinden sözedilmektedir; öte [sayfa 244] yanda ise, yiyeceklerin kötüleştiği, yani bağımlılık tipleri yaratıldığı ve köylülerin mahvolduğu hakkında sözlere raslamaktayız. İkinci Bölümde anlatılanlardan sonra, bu çelişkilere şaşmamalıyız: biliyoruz ki, bu karşıt görüşler, karşıt köylü gruplarıyla iliş kilidir. Bu konuyu daha kesin değerlendirebilmek için, köylü ailelerinin, aile başına düşen inek sayısına göre sınıflandırılmasını gösteren verileri ele alalım.24 [Tablo 69.]

[TABLO 69]

Aile
Grupları

St. Petersburg, Moskova, Tver
ve Smolensk Eyaletlerine Ait
18 Uyezd

St. Petersburg Eyaleti
6 Uyezdi

Aile Sayısı

%

İnek Sayısı

%

Aile Başına
Düşen
İnek

Aile Sayısı

%

İnek Sayısı

%

Aile Başına
Düşen
İnek

İneği olmayan aileler
1 ineği olan aileler
2 ineği olan aileler
3 ve daha fazla ineği
olan aileler

Toplam

59.336
91.737
81.937

56.069

289.079

20,5
31,7
28,4

19,4

100


91.737
163.874

208.735

464.346


19.8
35.3

44.9

100


1
2

3,7

1,6

15.196
17.579
20.050

18.676

1.501

21,2
24.6
28.0

26,2

100


17.579
40.100

71.474

129.153


13,5
31,0

55,5

200


1
2

3,8

1,8


      Demek ki, kara-toprak kuşağı dışındaki köylüler arasında, ineklerin dağılımı, kara-toprak eyaletlerindeki köylüler arasında çeki hayvanlarının dağılımına çok benzemektedir (bkz: İkinci Bölüm). Üstelik, tanımlanan alanda, süt veren büyükbaş hayvanların yoğunlaşmasının, çeki hayvanlarının yoğunlaşmasından daha büyük olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durum, köylülükteki farklılaşmanın, ticarî çiftçiliğin yerel biçimine sıkı sıkıya bağlı olduğu gerçeğini açıkça belirtmektedir. Aynı bağlantı, aşağıdaki verilerle de, açıkça gösterilmektedir (ne yazık ki, bunlar, yeterince tamam değillerdir). (Bay Blagoveşçenski’nin 21 eyaletin 122 uyezdi için verdiği) toplam Zemstvo istatistiklerini ele alırsak, aile başına 1,2 ineklik bir ortalama elde ederiz. Dolayısıyla, kara-toprak kuşağı dışında, köylülüğün, kara-toprak kuşağındakinden daha fazla ineğe sahip olduğu ve Petersburg eyaletindeki köylülüğün, genel olarak kara-toprak kuşağı dışındakinden daha iyi durumda olduğu ortadadır. Öte yandan, 22 eyaletin 123 uyezdinde, büyükbaş hayvanı olmayan ailelerin oranı %13 iken, bu oran, ele aldığımız 18 uyezdde, %17ye ve Petersburg eyaletinin 6 uyezdinde %18,8’e ulaşır. Demek ki, köylülüğün farklılaşması, (şimdi bizim incelediğimiz açıdan), en çok Petersburg eyaletinde belirgindir, bunun arkasından genel olarak kara-toprak kuşağı dışındaki yerler gelir. Bu belirtiye göre, ticarî çiftçilik, köylülüğün farklılaşmasında baş etmendir.
      Veriler göstermektedir ki, köylü ailelerinin yarısı kadarı (hiç [sayfa 245] ineği olmayanlar ya da bir ineği olanlar) süt üretme çiftçiliğinin sağladığı yararlara, ancak olumsuz yönden katılırlar. Tek ineği olan köylü, ancak yoksulluk yüzünden, kendi çocuklarının gıdasından keserek süt satacaktır. Öte yandan, ailelerin beşte-biri (3 ve daha fazla ineğe sahip olanlar), toplam süt üretme çiftçiliğinin, muhtemelen yarıdan fazlasını kendi ellerinde toplamışlardır, çünkü onların büyükbaş hayvanlarının kalitesi ve çiftliklerinin kârlılığı, “ortalama” köylününkilerden daha yüksektir.25 süt üretme çiftçiliğinin ve genel olarak kapitalizmin çok gelişmiş olduğu bir yere ait veriler, bu sonucu ilginç bir biçimde sergilemektedir. Petersburg uyezdinden sözediyoruz.26 Uyezdin, esas olarak Rusların oturduğu, yazlık evlerin bulunduğu bölümünde, süt üretme çiftçiliği, özellikle yaygın bir biçimde gelişmiştir; burada en çok ekilen ürünler şunlardır: ot (ekilebilir verilmiş-toprakların %23,5’i, bu rakam uyezd için %13,7’dir), yulaf (ekilebilir toprakların %52,3’ü) ve patates (%10,1). Tarım, doğrudan doğruya, yulaf, patates, saman, süt ve at çekim kuvveti isteyen, St. Petersburg pazarının etkisin-dedir (loc. cit., 168). Nüfusa kayıtlı ailelerin %46.3’ü, “süt sanayii ile” uğraşmaktadır. Toplam inek sayısının %91i, pazara süt sağlar. Bu sanayiden gelen gelir, 713.470 rubleye ulaşmaktadır (aile başına 203 ruble, inek başına 77 ruble). Yer, St. Petersburg’a ne kadar yakınsa, büyükbaş hayvanın kalitesi o kadar yüksek, bakımı o kadar daha iyidir. Süt iki yolla satılmaktadır: (1) hemen oradaki alıcılara, (2) St. Petersburg’daki “süt üretme çiftliklerine vb.. Bu ikinci tip pazarlama, çok daha kârlıdır, çünkü, “bir ya da iki ineğe, bazan da daha fazlasına sahip çiftliklerin çoğu ... sütlerini, doğrudan doğruya St. Petersburg’a gönderememektedir” – bunların atı yoktur, ufak miktarları araba ile göndermek kârlı değildir vb.. Süt alıcılarının içine, yalnızca, uzman tüccarlar [sayfa 247] değil, kendi sütevleri olan kişiler de girer. Aşağıdaki veriler uyezddeki iki volosta aittir [Tablo 70]:

[TABLO 70]

St. Petersburg
Uyezdindeki .
İki Volost

Aile Sayısı

Bunlara Ait
İnek Sayısı

Aile Başına
Düşen İnek

Bu Ailelerin
Kazançları
(Ruble)

Kazanç

Aile Başına

İnek Başına

Alıcılara süt satan aileler
St. Petersburg’da süt
satan aileler

Toplam

441

119

560

1.129

649

1.778

2,5

5,4

3,2

14.884

29.187

44.071

33,7

245,2

78,8

13,2

44,9

24,7


      Bundan, süt üretme çiftçiliğinin sağladığı yararların, kara-toprak kuşağı dışındaki bütün köylüler arasında nasıl dağıldığı anlaşılabilir; görmüş olduğumuz gibi, bu köylüler arasında, süt veren büyükbaş hayvan yoğunlaşması, bu 560 aile arasındaki yoğunlaşmadan daha büyüktür. Bize de, St. Petersburg uyezdindeki köylü ailelerin %23,1’İnin, işçi kiraladığını eklemek kalıyor (her yerdeki tarımda olduğu gibi, burada da, bunların çoğu, gündelikçidir). “Tarım işçilerinin hemen hemen yalnızca, tam-işleyen çiftliklere sahip aileler tarafından kiralandığını aklımızda tutarsak” (bunlar, uyezddeki toplam aile sayısının yalnızca %40,4’ünü oluştururlar), “bu tip çiftliklerin yarısından fazlasının, kiralanmış emek olmaksızın işlerini yürütemeyeceği sonucuna ulaşmamız gerekir.’’ (158.)
      O halde, Rusya’nın karşıt uçlarında, en farklı yerlerde, St. Petersburg’da ve diyelim, Taurida eyaletinde, “köy topluluğu içindeki” toplumsal ve iktisadî ilişkilerin, tamamen aynı olduğu ortaya çıkmaktadır. Her iki yerdeki “mujik çiftçiler” (Bay N. –on’un deyimi), kırsal girişimciler azınlığı ve kır proletaryası yığını olarak farklılaşırlar. Tarımın belirgin özelliği, Kapitalizmin, bir bölgede, kırsal iktisadın bir yönünü, başka bir bölgede ise, başka bir yönünü kendine tâbi kılmasıdır; bunun içindir ki, birbirinin aynı iktisadî [sayfa 248] ilişkiler, tarımda ve günlük hayatta en çeşitli biçimlerde ortaya çıkmaktadır.
      Tanımlanan alanda da, köylülüğün, karşıt sınıflara ayrıldığı gerçeğini saptadıktan sonra, süt üretme çiftçiliğinin rolü üzerine genellikle öne sürülen çelişkili görüşler hakkında kolaylıkla açıklığa kavuşabileceğiz. Çok doğal olarak, hali-vakti yerinde köylülük, çiftçilik yöntemlerini geliştirmek ve iyileştirmek için teşvik edilmiş olmaktadır ve bunun sonucu olarak da, ot ekimi yaygınlaşmakta ve ticarî çiftlik, hayvancılığın hayatî bir parçası haline gelmektedir. Ot ekimindeki gelişme, örneğin, Tver eyaletinde gözlemlenebilir; bu eyaletin en ileri uyezdi olan Kaşin Uyezdinde, bütün köylü ailelerinin altıda-bir gibi yüksek bir oram, yonca eker. (Sonuçlar, XIII, 2, s. 171.) Ayrıca, şunu da belirtmek ilginç olacaktır; satın alınan topraklarda, otla kaplı olan oranı, verilmiş-topraklardakinden daha büyüktür. Köylü burjuvazi, doğal olarak, özel toprak mülkiyetini, komünal tasarrufa tercih etmektedir.27 Yaroslavl Eyaleti İncelemesi’nde de (c. II, 1896), gene esas olarak satın alman ve kirayla tutulan topraklarda olmak üzere, ot ekimindeki artışa, birçok kereler değinildiğini görmekteyiz.28 Aynı yayında, gelişmiş aletlerin yayılmasından sözedilir: pulluklar, harman dövme makineleri, silindirler vb.. Tereyağı ve peynir yapımı vb. çok büyük ölçüde gelişmektedir. Novgorod eyaletinde, ta 80’lerin başında, köylülüğün çiftlik hayvanı yetiştiriciliğinde, genel bir gerileme ve azalmanın yanı-sıra, süt için kârlı bir pazarın bulunduğu ve buzağıların sütle beslenmesinin eski bir sanayi olduğu, tek tek, belli bazı yerlerde, bir gelişmenin de görüldüğü kaydedilmiştir. (Biçkov, Novgorod Uyezdinin Üç Volostundaki Çiftçilerin İktisadî Durumu ve Yaptıkları Çiftçilik Hakkında, Evden Eve Soruşturmalar Üzerine Bir Makale, Novgorod 1882.) Bir tip ticarî çiftlik hayvancılığı olan buzağıların sütle beslenmesi, genel olarak konuşursak, Novgorod ve Tver eyaletlerinde, ve büyük kentlerden çok uzak olmayan diğer yerlerde, oldukça yaygın bir sanayidir. (Bkz: Tarım Bakanlığı tarafından yayınlanan, Kiralanmış Emek, vb..) Bay Biçkov şöyle diyor: [sayfa 249] “Bu sanayi, niteliği gereği, zaten hali-vakti yerinde olan önemli sayıda inek sahibi köylülere gelir getirir, çünkü, tek inekle ve hatta bazan az verimli iki inekle, buzağıların sütle beslenmesi düşünülemez.” (Loc. cit. 101.)29
      Ama, tanımlanan alanda, köylü burjuvazinin iktisadî başarılarının en belirgin göstergesi, köylülerce emekçi kiralanmasıdır. Yerel toprak sahipleri karşılarına rakiplerin çıktığını hissetmekte ve Tarım Bakanlığı ile haberleşmelerinde, bazan, işçi kıtlığını, bunların hali-vakti yerinde köylülerce kapılması gerçeğine bile bağlamaktadırlar. (Kiralanmış Emek, 490.) Köylülerce emekçi kiralanması, Yaroslavl, Vladimir, St. Petersburg ve Novgorod eyaletlerinde görülmüştür (loc. cit., birçok yerde). Ayrıca, Yaroslavl Eyaleti İncelemesi’nin birçok yerinde, bu hususa değinilmiştir.
      Ama, hali-vakti yerinde azınlığın bu ilerleyişi, yoksul köylü yığınları için ağır bir yüktür. Örneğin, Yaroslavl eyaleti, Ribinsk uyezdi, Koprin volostunda, –”peynir yapımı artellerinin ünlü kurucusu, V. İ. Blandov’un” inisiyatifiyle– peynir yapımının yaygınlaştığı görülür.30 “Herbiri tek ineğe sahip, daha yoksul köylüler ... sütlerini (peynir fabrikasına) gönderildiklerinde, kuşkusuz, bunu kendi gıdalarından keserek yapmaktadırlar”; oysa, hali-vakti yerinde köylüler, sığırlarını iyileştirmektedirler (s. 32-33). Üstlenilen ücretli emek tipleri arasında, evden uzakta peynir yapım kuruluşlarındaki işlerin olduğu da görülür; genç köylüler arasından, bir usta peynir yapımcıları grubu doğmaktadır. Poşekonye uyezdinde, “peynir ve tereyağı kuruluşlarının sayısı ... yıldan yıla artmaktadır”, ama “peynir ve tereyağı yapımının köylülerin yaptığı çiftçiliğe sağladığı yararlar, peynir ve tereyağı kuruluşlarımızın köylü yaşamına getirdiği zararları hemen hemen hiç karşılamamaktadır”. Köylüler kendi rızalarıyla, çoğu kez açlığa terkedilmektedir, çünkü bir yerde, bir peynir ya da tereyağı fabrikasının açılmasıyla, süt oraya gönderilmekte, ve köylüler genellikle, sulu süt içmektedirler. Aynî [sayfa 250] ödeme, moda haline gelmektedir (s. 43, 54, 59 ve diğerleri), öyle ki, “halkımızın” küçük üretiminin de “kapitalist” fabrikalarda aynî ödemeyi yasaklayan yasanın kapsamına alınmamış olmasına esef etmek gerekecektir.31

Böylece, sorunla doğrudan doğruya ilişkisi olan insanların görüşleri de, bizim ulaştığımız, köylülerin çoğunluğunun yerel tarımın ilerlemesinde tamamen olumsuz bir rol oynadığı sonucunu doğrulamaktadır. Ticarî tarımın ilerlemesi, alt köylü gruplarının durumunu kötüleştirir ve onları, bütünüyle, çiftçilerin safından atar. Şunu da belirtelim ki, narodnik yazında, süt üretme çiftçiliğindeki ilerleme ile, köylülerin beslenmesi arasındaki çelişkiye değinilmiştir (sanırım, ilk kez Engelhardt tarafından). Ama, asıl bu örnek, köylülük arasında ve tarımda oluşan bu olgunun, narodniklerce değerlendirilmesindeki dargörüşlülüğü kavramamızı mümkün kılmaktadır. Bir yerdeki, bir biçimdeki bir çelişkiye işaret etmekte ve bunun bütün toplumsal ve iktisadî sisteme özgü olduğunu, her yerde, değişik biçimlerde kendini gösterdiğini anlamamaktadırlar. Bir “kârlı sanayiin” çelişkili anlamına işaret etmekte ve köylülük arasında, bütün öteki türdeki “yerel sanayilerin”, “yerleştirilmesini” şiddetle istemektedirler. Bir tarımsal ilerleme biçiminin, çelişkili anlamına işaret etmekte ve örneğin, makinelerin sanayide olduğu gibi tarımda da, aynı siyasî ve iktisadî anlamı taşıdığını anlamamaktadırlar.

VI. KETEN YETİŞTİRME ALANI


      Kapitalist tarımın ilk iki alanını, yaygın niteliklerinden ve burada görülen ilişkilerin tipik oluşundan dolayı, oldukça ayrıntılı bir biçimde tanımladık. Bundan sonraki açıklamalarımızda, çok önemli bazı bölgeler üzerine daha kısa görüşler ileri sürmekle yetineceğiz.
      Keten, sözde “sınaî ürünlerin” başlıcasıdır. Terimin kendisi, burada ticarî çiftçiliğin sözkonusu olduğunu göstermektedir. Örneğin, “keten” eyaleti olan Pskov’da, keten, çoktandır, yerel bir [sayfa 251] deyimle köylülerin “ilk parası” idi. (Askerî İstatistikî Özet, 260.) Keten yetiştiriciliği, sadece para yapmak için bir araçtır, Reform-sonrası dönem, bir bütün olarak, ticarî keten yetiştirilmesinde kesin bir artışla kendini gösterir. Böylece, 60’ların sonunda, Rusya’daki keten üretimi, yaklaşık 12 milyon pud lif (ibid., 260); 80’lerin başında ise, 20 milyon pud lif olarak hesaplanmıştı (Rus Sanayii Üzerine Tarihî-İstatistikî İnceleme, c. I, St. Petersburg 1883, s. 74); bugün, Avrupa Rusyası’nın 50 eyaletinde, 26 milyon pudun üstünde lif toplanmaktadır.32 Asıl keten yetiştirme alanında (kara-toprak kuşağı dışındaki 19 eyalet), keten ekili alanlar, son yıllarda şöyle değişmiştir: 1893 - 952.100 desiyatin ve 1897 - 967.500 desiyatin Bütün Avrupa Rusyası için (50 eyalet), 1896 yılında, keten ekili alan 1.617.000 desiyatin ve 1897’de, 1.669.000 desiyatindi (Vestnik Finansov, ibid., 1898, n° 7), oysa bu rakam 1890ların başında 1399.000 desiyatin idi (Üretici Güçler, I, 36). Bunun gibi, yayınlarda ifade edilmiş olan genel görüşler de, ticarî keten yetiştiriciliğindeki büyümeyi doğrulamaktadır. Böylece, Reformdan sonra, ilk iki on yıl için, Tarihi-İstatistikî İnceleme, şunları söylemektedir: “Sınaî amaçlarla keten ekilen bölge, birkaç eyalette genişletilmiştir” (loc. cit. 71), bunun nedeni, özellikle, demiryollarının yaygınlaşmasıdır Bay V. Prugavin, Vladimir eyaleti Yuryev uyezdine ilişkin olarak seksenlerin başında şöyle yazıyordu: “Keten ekimi ... burada, son 10, 15 yıldan beri çok yaygın hale gelmiştir.” [sayfa 252] Bazı büyük aileler, yılda 300-500 ve daha fazla rublelik keten satarlar “ Bunlar (keten tohumunu) “Rostov’dan satın alırlar. ... Bu kesimlerdeki köylüler, tohum seçmekte çok dikkatlidirler.” (Vladimir Eyaleti Yuryev Uyezdinde Köy Topluluğu, Elsanatları Sanayii ve Tarım, Moskova 1884, s. 86-89.) Tver Eyaletine Ait Zemstvo İstatistik Sonuçları’nda belirtildiğine göre (c. XIII, Kısım 2) en önemli ilkbahar tahıl ürünleri, arpa ve yulaf, yerini patates ve ketene bırakmaktadır” (s. 151); bazı uyezdlerde örneğin Zubtsov, Kaşin ve diğer uyezdlerde ilkbahar ürünü ekili alanların 1/3-¾’ünü kaplar Bu uyezdlerde, özellikle kirayla tutulan, bakir ve kullanılmamış topraklarda gelişen “keten yetiştiriciliği, sanayie özgü, açıkça ifade edilmiş spekülatif bir niteliğe bürünmüştür (s. 145). Ayrıca gene bu yapıta göre, boş toprakların hâlâ bulunduğu yerlerde (bakir topraklar, işlenmeyen boş topraklar, ormandan temizlenen sahalar) keten yetiştiriciliği özellikle yaygınlaşmaktadır, ama eskiden beri keten yetiştiren bazı eyaletlerde, “keten ekimi ya eski çaptadır ya da hatta, yerini, örneğin tarıma yeni sokulan kok bitkileri sebze vb. ekimine” yani, diğer ticarî tarım tiplerine, bırakmaktadır”. (Vestnik Finansov, 1898, n° 6, s. 376, ve 1897, n 29.)
      Keten ihracatına gelince, Reformdan sonraki ilk iki on yıl boyunca, bu ihracat dikkate değer bir hızla arttı: 1857-1861 yıllarında ortalama 4,6 milyon puddan, 1867-1871 yıllarında 8,5 milyon puda 1877-1881 yıllarında ise 12,4 puda yükseldi; ama ondan sonra 1894-1897 yıllarında ortalama 13,3 milyon pud tutan ihracatın durağan hale geldiği görülmektedir.33 Ticarî keten yetiştiriciliği, doğal olarak yalnızca tarım ve sanayi arasındaki değişime değil (keten satışı ve mamul mal alımı), ayrıca farklı ticarî tarım tipleri arasındaki değişime de (keten satışı ve tahıl alımı) yol açtı. Bu ilginç olguya ait aşağıdaki veriler gösteriyor ki, kapitalizm için bir içpazar, yalnızca, nüfusun tarımdan sanayie kaymasıyla değil, ayrıca da ticarî çiftçilikteki uzmanlaşmayla da yaratılır.34 [Tablo 71.]

[TABLO 71]
(“Keten Eyaleti”) Pskov’da, Demiryolu Aracılığıyla
Yapılan Alışveriş
(Ortalamalar, Bin Pud Olarak)

Dönemler

Çıkan Keten

Gelen Tahıl
ve Un

1860-1861
1863-1864
1865-1866
1867-1868
1869-1870

255,9
551,1
793,0
1.053,2
1.406,9

43,4
464,7
842,6
1.157,9
1.809,3


      Ticarî keten yetiştiriciliğindeki bu büyüme, bildiğimiz gibi baş keten ekicisi olan köylülüğü nasıl etkiler?35 “Pskov eyaletinde yolculuk ederken ve onun iktisadî yaşamım gözlemlerken, insan, ara-sıra görülen büyük ve zengin birimler, köycükler ve köylerin yanısıra, aşırı derecede yoksul birimleri de görmemezlik edemiyor: [sayfa 253] bu aşırılıklar, keten alanındaki iktisadî yaşamın tipik bir özelliğidir: “Keten yetiştiriciliği, spekülatif bir dönüş yapmıştır” ve ketenden gelen gelirin “büyük bir kısmı alıcılar tarafından ve topraklarını keten ekimi için kiraya verenlerce cebe indirilir”. (Strokin, 22-23.) Çok yüksek kiralar, gerçek “para-rantı” oluştururlar (yukarıya bakınız), ve köylülerin çoğu alıcılara “tam ve çaresiz bir bağımlılık” durumundadırlar (Strokin, ibid.). Tüccar sermayesinin egemenliği bu bölgede çok önceden kurulmuştur36 ve Reform-sonrası dönemin ayma özelliği, bu sermayedeki büyük yoğunlaşma, eski küçük alıcıların tekelinin sarsılması ve bütün keten ticaretini ele geçiren “keten acentalarının” kurulmasıdır. Bay Strokin, Pskov eyaleti hakkında şöyle diyor: “Keten yetiştiriciliğinin önemi ... sermayenin birkaç kişinin elinde toplanmasında ifadesini bulur.” (s. 31.) Sermaye, keten yetiştiriciliğini bir kumar haline sokarak, büyük sayıda küçük tarımcıyı mahvetti; bunlar, ketenin kalitesini düşürdüler, toprağı yordular, verilmiş-topraklarını kiraya verme durumunda kaldılar ve sonunda “göçmen” işçiler safına katıldılar. Öte yandan ise, küçük bir hali-vakti yerinde köylüler ve tacirler azınlığı, teknik iyileştirmeler getirebiliyorlardı – rekabet de bunu zorunlu kılıyordu. Gerek elle çalışan (25 rubleye mal oluyordu) gerekse atla çalışan (üç kat pahalıydı), couté ditme [sayfa 254] aletleri kullanılmaya başlandı. 1869’da, Pskov eyaletinde bu tip sadece 557 makine vardı, 1881’de ise, 5.710 tane vardı (4.521’i elle çalışan, 1.189’u atla çalışan).37 Tarihî-İstatistikî İnceleme’de şunları okuyoruz: “Bugün her sağlam köylü ailesinin elle çalışan bir couté makinesi vardır, buna artık, gerçekte, ‘Pskov ditme aleti’ denmektedir.” (loc. cit., 82-83.) Makine sahibi olan bu “sağlam” aileler azınlığının, köylülüğün geri kalan kısmına oranının ne olduğunu İkinci Bölümde görmüş bulunuyoruz. Tohumları çok kötü temizleyen ilkel mekanizmaların yerine, Pskov Zemstvosu, gelişmiş tohum temizleyicileri (triörler) getirmeye başlamıştır ve “daha zengin köylü sanayiciler”, şimdi, bu makineleri bizzat satın almayı ve keten yetiştiricilerine kiraya vermeyi daha kârlı bulmaktadırlar (Vestnik Finansov, 1897, n° 29, s. 85). Büyük keten alıcıları, kurutma odaları ve sıkıştırma yerleri kurar ve keteni ayıklamak ve ditmek üzere işçi kiralarlar (bkz: Bay V. Prugavin’ih verdiği örnek, loc. cit, 115). Son olarak şunu da ekleyelim ki: keten lifinin işlenmesi, oldukça büyük sayıda işçi gerektirir: bir desiyatinlik keten ekimi için, 26 işgünü gerçek tarımsal çalışma gerektiği, lifi saplardan ayırmak için ise 77 gün gerektiği hesaplanmıştır (Tarihî-İstatistikî İnceleme, 72). Böylece, keten yetiştiriciliği, bir yandan çiftçinin kışın daha fazla meşgul olmasına, öte yandan da, keten yetiştiriciliği ile uğraşan toprak beylerinin ve hali-vakti yerinde köylülerin, ücretli emek talebinin doğmasına yol açar (bkz: Üçüncü Bölüm, VI. Kesimdeki örnek).
      Demek ki, keten yetiştirme alanında da, ticarî çiftçiliğin büyümesi, sermayenin egemenliğine ve köylülüğün farklılaşmasına yol açar. Bu son sürecin karşısına çıkan çok büyük bir engel, kuşkusuz, son derece yüksek olan, toprak kiraları,38 tüccar sermayesinin baskısı, köylünün verilmiş-toprağına bağlanması ve verilmiş-toprak için yapılan ödemenin yüksekliğidir. Dolayısıyla, köylülerce toprak satın alınmasındaki39 ve iş bulmak için göç [sayfa 255] edilmesindeki40 gelişme, ne kadar yaygın olursa, ve gelişmiş aletlerin ve ekim yöntemlerinin kullanılması ne kadar yayılırsa, sınaî sermaye, tüccar sermayesinin yerini o kadar çabuk alacak, köylülük arasında, bir kır burjuvazisinin oluşması ve toprak beyi için emek hizmeti sisteminin yerine, kapitalist sistemin geçmesi o kadar çabuk olacaktır.

VII. TARIM ÜRÜNLERİNİN
TEKNİK İŞLENMESİ


      Yukarda, (Birinci Bölüm, I. kesim), tarım konusunu işleyen yazarların, çiftçilik sistemlerini, ana pazar ürününe göre sınıflandırırlarken, sınaî ya da teknik çiftçilik sistemini, özel bir kategoriye dahil ettiklerini belirtme fırsatı bulmuştuk. Bu sistemin özü, tarım ürününün, (kişisel ya da üretken) tüketime gitmeden önce: teknik işlemden geçmesidir. Bu işlemi uygulayan kuruluşlar, ya hammaddenin üretildiği çiftliklerin bir parçasını oluştururlar, ya da hammaddeyi köylülerden satın alan özel sanayicilere aittirler. Ekonomi politik açısından, bu iki tip arasındaki fark önemli değildir. Teknik tarım işlerindeki büyüme, kapitalizmin gelişmesi bakımından son derece önemlidir. Birincisi, bu büyüme, ticarî çiftçilikteki gelişme biçimlerinden birini, üstelik de tarımın, kapitalist toplumun bir sanayi dalma dönüşmesini en canlı şekilde gösteren bir biçimi temsil eder. İkincisi, tarım ürünlerinin teknik işlenmesindeki gelişme, genellikle, tarımdaki teknik ilerleme ile yakından bağlantılıdır: bir yandan, işlenmek üzere hammadde üretilmesinin kendisi, tarımsal gelişmeyi gerekli kılar (örneğin, kök bitkilerinin ekimi); öte yandan da, işlemeden artan ürünler, çoğu kez tarımda kullanılır ve böylece tarımın etkinliğini artırır, en azından, bir ölçüde, tarım ile sanayi arasındaki dengeyi, ve karşılıklı bağı yeniden kurar; bu dengenin ve bağın bozulması, kapitalizmdeki en derin çelişkilerden biridir.
      Dolayısıyla, şimdi Reform-sonrası Rusya’da, teknik tarım işlerinin gelişmesini tanımlamalıyız. [sayfa 256]

1) D a m ı t m a


      Burada, damıtmaya yalnızca tarım açısından bakıyoruz. Dolayısıyla, damıtmanın hızla büyük fabrikalarda yoğunlaşması üzerinde (kısmen dolaylı vergi gerekleri yüzünden), üretimin ucuzlamasına yol açan fabrika tekniğindeki hızlı ilerleme üzerinde ve üretimdeki bu ucuzlamayı aşan ve çok yüksek miktarda oldukları için tüketimin ve üretimin büyümesini geciktiren dolaylı vergilerdeki artış üzerinde durmamıza gerek, yoktur.
      Bütün Rusya İmparatorluğundaki, “tarımsal” damıtmaya ait veriler şunlardır41 [Tablo 72]:

[TABLO 72]

1896-1897’de
Damıtmaevleri

Damıtmaevi
Sayısı

Damıtılan Öz
(Bin Vedro)

Tarımsal
Karma
Sınaî

Toplam

1.474
404
159

2.037

}1.878

13.521
10.810
5.457

29.788

}24.331

      Demek ki, damıtmaevlerinin 9/10’u, (toplam ürünün 4/5’ini bunlar üstlenir) doğrudan doğruya tarımla ilgilidir. Bu kuruluşlar, büyük kapitalist işletmeler olarak, üzerinde kuruldukları bütün toprak-beyi çiftliklerine de aynı niteliği verirler (damıtmaevleri, hemen hemen tamamen, toprak beylerine, esas olarak da soylulara aittirler). İncelediğimiz bu ticarî çiftçilik tipi, özellikle, merkezî kara-toprak eyaletlerinde gelişmiştir; Rusya İmparatorluğundaki toplam damıtmaevi sayısının 1/10’u (1896-97’de, 2251 tarımsal ve karma olmak üzere 239 tane) burada toplanmıştır ve bunlar, toplam öz ürünlerinin dörtte-birinden fazlasını (1896-1897’de 6.828.000 vedro’su tarımsal ve karma damıtmaevlerinde olmak üzere, 7.785.000 [sayfa 257] vedro) üretirler. Böylece, emek-hizmetinin egemen olduğu alanda (diğer alanlarla karşılaştırıldığında) tarımın ticarî niteliği, çoğu kez tahıl ve patatesten votka yapılması olarak ortaya çıkar. Reformdan bu yana. Rusya İmparatorluğunun tümüne ait aşağıdaki verilerden de anlaşılabileceği gibi,42 patatesin damıtılması özellikle hızlı bir gelişme göstermiştir. [Tablo 73.]

[TABLO 73]

[Dönemler]

Damıtmak İçin Kullanılan
Malzemeler
(Bin Pud)

Tüm Ürünler

Patates

Patates
%

1867’de

76.925

6.950

9,1

10 yıllık
Ortalama

}

1873/74–1882/83
1882/83–1891/92

123.066
128.706

65.508
79.803

53
62

1893-94’te

150.857

115.850

76

1896-97’de

144.038

101.993

70,8


      Demek ki, damıtılan ürünler miktarı, genel olarak, iki kat arttığında, kullanılan patates miktarı 15 kat kadar artmıştır Bu gerçek yukarda saptanmış olan (bu bölümün I. Kesimi) patates alanı ve ürünündeki büyük artışın tarım tekniğindeki gelişme üç-tarla sisteminin yerine çok-tarla ekin münavebesinin geçmesi vb. ile birlikte, tamtamına ticarî bir kapitalist çiftçilikteki büyümeyi gösterdiği önermesini, çarpıcı bir biçimde doğrulamaktadır.43 Damıtmanın en çok geliştiği alan, ayrıca da (Rus eyaletleri içinde, yanı Baltık ve batı eyaletleri hesaba katılmadığı zaman) kışı başına en yüksek net patates mahsulü ile kendini gösterir. Böylece, kuzey kara-toprak eyaletlerinde. 1864-1866, 1870-1879 ve 1883-1887 rakamları, ‘sırası ile 0,44 0,62 ve 0,60 çetvert olduğu halde, bütün Avrupa [sayfa 258] Rusyası için (50 eyalet) bu rakamlar 0,27, 0,43 ve 0,44 çetverttir. Daha 80’lerin başında, Tarihi-İstatistiki İnceleme şöyle yazıyordu: “patates ekiminin en yaygın olmasıyla göze çarpan bölge kara-toprak kuşağının merkez ve kuzeyindeki bütün eyaletleri, Volga ve Transvolga eyaletlerini ve kara-toprak dışındaki merkezi eyaletleri kapsar” loc. cit, s. 44)44
      Toprak beylerinin ve hali-vakti yerinde köylülerin patates ekimini genişletmeleri, kiralanmış emeğe olan talepte bir artış demektir bir desiyatinlik patates ekimi, bir desiyatinlik tahıl ekiminden çok daha fazla emek gerektirir45 ve örneğin, merkezi kara-toprak alanında, makine kullanımı, hâlâ pek azdır. Demek ki ası damıtma sanayi ile uğraşan işçilerin sayısı azalmışken,46 kök bitkilerinin ekimiyle, emek-hizmetinin, kapitalist çiftçilik sistemi tarafından ortadan kaldırılması, kırsal gündelikçilere olan talebi artırmıştır.

2) P a n c a r   Ş e k e r i   Ü r e t i m i


      Şeker pancarının işlenmesi, damıtmada olduğundan da çok, büyük kapitalist işletmelerde yoğunlaşmıştır ve damıtma gibi, bu da, toprak beylerine (esas olarak soylulara) ait malikanelerin bir eklentisidir. Şeker pancarı ekili alan, 60’larda 100.000 desiyatine,47 70’lerde 160.000 desiyatine,48 1886-1895’te 239.000 desiyatine,49 1896-1898’de 369.000 de-siyetine,50 1900’de 478.778 desiyatine, 1901’de ise [sayfa 259] 528.076 desıyatine (Torgovo-Promişlennaya Gazeta, 1901, n° 123), 1905-06’da 483.272 desiyatine (Vestnik Finansov, 1906, n° 12) ulaşmaktaydı. Dolayısıyla, Reform-sonrası dönemde ekili alan beş kattan fazla artmıştı. Hasat edilen ve işlenen şeker pancarı miktarı, kıyas kabul etmez bir hızla büyümüştür: imparatorlukta 1860-1864 yıllarında, işlenmiş olan şeker pancarının ağırlığı, ortalama, 4,1 milyon berkovet*; 1870-1874’te 9,3 milyon; 1875-1879’da 12,8 milyon; 1890-1894’te 29,3 milyon; 1895-96 ve 1897-98’de ise 35 milyon berkovet idi.51 İşlenmiş şeker pancarı, 60’lardan bu yana, 8 kattan fazla artmıştır. Demek ki, pancar mahsulünde, yani kapitalist çizgiler üzerinde örgütlenmiş büyük malikânelerdeki emek üretkenliğinde, büyük bir artış olmuştur.52 Pancar gibi bir kök bitkisinin münavebeye sokulmasının, daha ileri bir ekim sistemine geçişle, gelişmiş tarımla, ve büyükbaş hayvan beslenmesi ile vb. kopmaz bağları vardır. Tarihi-İstatistikî İncelemece (c. I), şöyle yazıyor: “Genel olarak söylersek, oldukça karmaşık ve zor bir iş olan toprağın pancar için sürülmesi, birçok pancar çiftliklerinde, özellikle de güney-batı ve Vistula eyaletlerinde, son derece kusursuz bir hale getirilmiştir. Farklı yerlerde, ekim İçin, çeşitli, az ya da çok gelişmiş aletler ve sabanlar kullanılmaktadır; bazı hallerde, buharlı saban kullanılmaya bile geçilmiştir.” (s. 109.)
      Geniş-çaplı kapitalist çiftçilikteki bu ilerleme, ücretli tarım işçilerine –düzenli işçilere ve özellikle gündelikçilere– olan talepte, oldukça önemli bir artışa yol açar, kadın ve çocuk emeğinin kullanılması özellikle yaygındır. (Bkz: Tarihi-İstatistikî İnceleme, II, 32.) Komşu eyaletlerdeki köylüler arasında, “şekere” göç diye [sayfa 260] bilinen özel bir göç tipi doğmuştur (ibid., 42). Bir morgluk (= 2/3 desiyatin) pancar toprağının tamamen ekilebilmesi için 40 işgünü gerektiği hesaplanmıştır (Kiralanmış Emek, 72). Kırsal Nüfusun Durumu Üzerine Birleşik Malzeme’deki (Bakanlar Kurulunca yayınlanmıştır) hesaplara göre, bir desiyatinlik pancar toprağının ekilmesi için, kadın ve çocukları hesaba katmazsak, makine ile olursa 12, el ile olursa 25 erkek işgünü gereklidir (s. X-XI). O halde, Rusya’daki toplam pancar alanının ekimi ile, muhtemelen, kadın-erkek, en az 300.000 tarım gündelikçisi uğraşmaktadır. Ama, pancar ekili desiyatin miktarındaki artış, kiralanmış emeğe olan talep konusunda tam bir fikir edinmek için yeterli değildir, çünkü bazı işler için ödeme, şu kadar berkovet başına yapılmaktadır. Örneğin, Rusya’daki Elsanatı Sanayii Üzerine Raporlar ve Araştırmalar’da (Devlet Malları Bakanlığınca yayınlanmıştır, c. II, St. Petersburg 1894, s. 82) şöyle yazıyor:
      “Gerek kentteki, gerekse uyezddeki kadın nüfus” (Çernigov eyaletine bağlı Krolevets kentinden sözediyor) “pancar tarlalarındaki işe çok değer verir; sonbaharda, pancarların temizlenmesi için, berkovet başına 10 köpek ödenir ve iki kadın, günde, altı berkovetten 12 berkovete kadar temizlerler, ama bazıları, pancarın büyüme mevsiminde de çalışmak üzere sözleşme yapar, zararlı otları temizler, çapa yaparlar; bu durumda, kazma ve temizleme de dahil olmak üzere, bütün iş için, her berkovet temizlenmiş pancar başına 25 köpek alırlar.” Büyük pancar çiftliklerindeki işçilerin koşulları son derece kötüdür. Örneğin Harkov Eyaleti Tıp Günlemi (Eylül 1899, Russkiye Vedomosti’de aktarılmıştır, 1899, n° 254), büyük kırmızı-pancar çiftliklerinde çalışanların koşulları hakkında, bir dizi, son derece acıklı gerçekten” sözetmektedir. “Böylece, Zemstvo doktoru, Dr. Podolski, Aktirka uyezdine bağlı Kotelva köyü için şunları yazıyor: ‘Sonbaharda, hali-vakti yerinde köylülere ait büyük kırmızı-pancar çiftliklerinde çalıştırılan genç insanlar arasında, genellikle, tifüs başgösterir. Bu tip büyük çiftlik sahipleri işçilerin dinlenme ve uyuma yerleri olarak ayrılmış barakaları çok pis durumda tutarlar; iş bittiği zaman, uyumak için kullanılan saman, gerçekten de gübreye dönüşür, çünkü hiç değiştirilmemiştir: bu, bir mikrop yuvası haline gelir. Tek ve aynı büyük çiftlikten dört ya da beş hasta getirildiği zaman, tifüs, hemen teşhis edilecektir. Bu doktorun görüşüne göre, ‘Firengi vakalarının çoğu, büyük kırmızı-pancar çiftliklerinden gelmektedir’. Bay Feinberg, haklı olarak şöyle diyor: İşçilerin kendileri için ve çevrelerindeki nüfus için, fabrikalardaki işten daha az zararlı olmayan, [sayfa 261] büyük çiftliklerdeki iş, özellikle fecî sonuçlara yol açmaktadır, çünkü çok sayıda kadın ve çocuk, bu işle uğraşmaktadır ve çünkü, buradaki işçiler, toplumun ve devletin en basit korumasından bile yoksundurlar’; bu durumu gözönünde tutan yazar, Harkov eyaleti Yedinci Doktorlar Kongresinde, Dr. Romenonko’nun ifade ettiği şu görüşü tümüyle destekliyor: ‘Zorunlu kurallar koyarken, büyük pancar çiftliklerindeki işçilerin koşulları da mutlaka hesaba katılmalıdır. Bu işçiler en hayatî şeylerden bile yoksundur; aylarca açık havada yaşar ve aynı kaptan yemek yerler.’”
      Demek ki, pancar ekimindeki büyüme, kır işçilerine olan talebi büyük ölçüde artırmış, çevredeki köylülüğü kır proletaryasına dönüştürmüştür. Kır işçilerinin sayısındaki artış, asıl pancar şekeri sanayiinde çalışan işçilerin sayısındaki pek az azalma ile, ancak biraz dizginlenmiştir.53

3) P a t a t e s   N i ş a s t a s ı   Ü r e t i m i


      Yalnızca toprak beylerine ait çiftliklerde sürdürülen teknik üretim dallarından, köylülüğün de azçok uzanabileceği dallara geçelim. Bunlar esas olarak patatesten (kısmen de buğday ve diğer tahıllardan) nişasta ve şıra yapımını kapsamaktadır. Reform-sonrası dönemde, nişasta için talebi olan, tekstil sanayiindeki dev büyüme yüzünden, nişasta üretimi özel bir hızla gelişti. Bu üretim dalının kapsadığı alan, esas olarak, kara-toprak dışı, sınaî ve kısmen de kuzey kara-toprak eyaletleridir. Tarihi-İstatistikî İnceleme’deki (c. II) hesaplara göre, 60’ların ortasında, üretimi’ 270.000 ruble kadar değerinde olan 60 kadar kuruluş varken, 1880’de, üretimi 1.317.000 ruble olan 224 kuruluş bulunmaktadır. Fabrika ve Atelyeler Kılavuzu’na göre, 1890’da, üretimi 1.760.000 ruble değerinde olan, 3.418 işçi çalıştıran 192 kuruluş bulunmaktadır.54 Tarihi-İstatistikî İnceleme’de şunları okuyoruz: “Son 25 yılda, nişasta üretimi ile uğraşan kuruluşların sayısı, 4½ kat, toplam ürün ise [sayfa 262] 10¾ kat artmıştır; gene de, bu üretkenlik nişasta talebini karşılamaktan çok uzaktır.” (s. 116), dışardan ithal edilen nişastadaki artış bunun kanıtıdır. Tarihi-İstatistiki İnceleme, her eyalete ait verileri inceledikten sonra, bizdeki patates nişastası üretiminin (buğday nişastası üretiminden farklı olarak), köylülerin ve toprak beylerinin elinde toplanmış olup, tarımsal bir nitelik taşıdığı sonucuna ulaşır. Gelecekte “yaygın bir gelişme ümidi vaadetmekte, şimdi bile kırsal nüfusumuza önemli yararlar sağlamaktadır”. (126.)
      Birazdan bu yararların kime sağlandığını göreceğiz. Ama, önce şunu belirtelim: nişasta üretiminin gelişmesi sırasında iki süreç ayırdedilmelidir: bir yanda, yeni küçük fabrikaların doğması ve köylü üretiminin büyümesi, öte yanda da, üretimin buhar gücü ile çalışan büyük fabrikalarda toplanması. Örneğin, 1890’da, buhar gücü ile çalışan 77 fabrika vardı, toplam işçi sayısının %52’si, ve toplam ürünün %60’ı buralarda toplanmıştı. Bu atelyelerden yalnızca 11’i 1870’ten önce kurulmuş, 17’si 70’lerde, 45’i 80’lerde ve 2’si de 1890’da kurulmuştur (Bay Orlov’un Kılavuz’u).
      Köylülerin nişasta üretimi iktisadını tanıyabilmek için, yerel araştırmalara bakalım. Moskova eyaletinde, 1880-81’de, 4 uyezdde 43 köy, nişasta yapımı ile uğraşıyordu.55 Kuruluş sayısı 130 olarak hesaplanmıştı; bunlar 780 işçi çalıştırıyor ve en az 137.000 ruble değerinde bir ürüne sahip bulunuyorlardı. Sanayi, esas olarak, Reform’dan sonra yayıldı; tekniği yavaş yavaş gelişti ve daha fazla değişmeyen sermaye gerektiren ve daha yüksek bir emek üretkenliği gösteren, daha büyük kuruluşlar kuruldu. El rendelerinin yerini gelişmişleri aldı, sonra beygir gücü ortaya çıktı ve nihayet, üretimi büyük ölçüde geliştiren ve ucuzlatan silindirik kasnaklar kullanılmaya başlandı. İşte, “elsanatçılarının” evden eve sayımından, kuruluşların büyüklüğüne göre derlediğimiz veriler şöyledir [Tablo 74]:

[TABLO 74]

Kuruluş
Kategorileri*

Kuruluş
Sayısı

İşçi
Sayısı

Kuruluş Başına
Düşen İşçi

Çalışılan
Hafta
Sayısı
(Ortalama)

Üretim
(Ruble)

Aile

Kiralanan

Toplam

Aile

Kiralanan

Toplam

Toplam

Kuruluş
Başına

4 Haftada,
İşçi Başına

Küçük
Orta
Büyük

Toplam

15
42
11

68

30
96
26

152

45
165
67

211

75
261
93

429

2
2,2
2,4

2,2

3
4
6

4,1

5
6,2
8,4

6,3

5,3
5,5
6,4

5,5

12.636
55.890
61.282

129.808

842
1.331
5.571

1.908

126
156
416

341

* Bkz: Beşinci Bölümün Eki, 24 Nolu Sanayi.


      Demek ki, burada, üretim genişledikçe, kiralanmış emek kullanımının arttığı ve emek üretkenliğinin yükseldiği, küçük kapitalist kuruluşlar görüyoruz. Bu kuruluşlar köylü burjuvaziye epeyce [sayfa 263] kâr sağlar ve ayrıca da tarım tekniğini geliştirirler. Ama, son derece sağlığa aykırı çalışma koşulları ve uzun işgünü yüzünden, bu atelyelerdeki, işçilerin durumu çok yetersizdir.56

“Rendeleme” kuruluşlarına sahip olan köylüler çok lehte koşullarda çiftçilik yaparlar. (Verilmiş-topraklarda ve esas olarak kirayla tutulan topraklarda) patates ekimi, çavdar ve yulaf ekiminden çok daha büyük bir gelir getirir. Atelye sahipleri, işlerini genişletmek için, yoksul köylülerden, önemli miktarda verilmiş-toprak kiralarlar. Örneğin, Tsibino köyünde (Bronnitsi uyezdi), 18 nişasta atelyesi sahibi (köydeki 105 aile içinden), iş aramak için köylerinden ayrılan köylülerden ve ayrıca atı olmayan köylülerden, verilmiş-toprak kiralarlar, böylece kendi 61 verilmiş-topraklarına, kirayla tuttukları 133 toprağı da katarlar; toplam 194 verilmiş-toprak, yani köydeki toplam verilmiş-toprak payının %44,5’i, bunların ellerinde toplanır. Sonuçlar’da şöyle yazıyor: “Nişasta üretiminin az ya da çok geliştiği, öteki köylerde de, tamamen aynı şeylere raslanır.” (loc. cit., 42).57 Nişasta atelyelerinin sahipleri, öteki [sayfa 264] köylülerden iki kat daha-fazla çiftlik hayvanına sahiptir: genel olarak yerel köylülerde, aile başına ortalama 1,5 at ve 1,7 inek düşmesine karşın, bunlarda, aile başına ortalama 3,5 at ve 3,4 inek düşer. (Evden eve sayımlarda taranmış olan) 68 atelye sahibinden 10’u, satın alınmış toprağa sahiptir, 22’si kirayla verilmiş-topraklar dışındaki topraklardan tutmuştur, 23’ü ise kirayla verilmiş-toprak tutmaktadır. Kısacası, bunlar, köylü burjuvazinin tipik temsilcileridir. Vladimir eyaletine bağlı Yuryev uyezdinde de tamamen buna benzer ilişkiler görülecektir. (V. Prugavin, loc. cit., s. 104 vd.). Burada da atelye sahipleri esas olarak ücretli emeğin yardımıyla üretimi sürdürürler (30 atelyedeki 128 işçiden 86’sı kirayla tutulmuştur); ve burada da, çiftlik hayvancılığı ve tarım açısından, atelye sahipleri, köylülük yığınının çok üstündedir; bunlar, patates lapasını, sığırları için yem olarak kullanırlar. Köylüler arasından, gerçek kapitalist çiftçiler bile çıkar. Bay Prugavin, 12 ücretli işçi çalıştıran (1.500 ruble kadar değerinde) bir nişasta atelyesine sahip bir köylünün çiftliğini anlatıyor. Bu köylü, kirayla toprak tutarak genişletmiş olduğu kendi çiftliğinde, patates yetiştirmektedir. Ekin münavebesi, yedi-tarlalıdır ve yoncayı da kapsamaktadır. Çiftlik işinde ilkbahardan sonbahara kadar (“sondan sona”) kiralanmış, 7-8 işçi çalıştırmaktadır. Patates lapası, sığır yemi olarak kullanılmakta ve mal sahibi, işe yaramayan suyu tarlaları için kullanmaya niyetlenmektedir.
      Bay V. Prugavin, bu işlerin “tamamen istisnaî koşullarından” yararlandığına, bizi temin ediyor. Kuşkusuz, her kapitalist toplumda, kır burjuvazisi, her zaman, kırsal nüfusun çok küçük bir azınlığını oluşturacaktır, ve bu anlamda, dilerseniz, bir “istisna” olacaklardır. Ama bu terim, Rusya’daki bütün diğer ticarî tarım alanlarında olduğu gibi nişasta yapım alanında da, kapitalist tarımı örgütleyen bir kırsal girişimciler sınıfının oluştuğu gerçeğim ortadan kaldırmaz.58

4) B i t k i s e l   Y a ğ   Ü r e t i m i


      Keten tohumu, kenevir, ayçiçeği ve öteki tohumlardan yağ çıkarılması da, çoğu kez, bir tarımsal sanayidir. Reform-sonrası dönemde, bitkisel yağ üretiminin gelişmesi, 1864’te bitkisel yağ [sayfa 265] üretiminin tahminen 1.619.000 ruble değerinde, 1879’da 6.486.000 ruble ve 1890’da 12.232.000 ruble değerinde olması ile değerlendirilebilir.59 Bu üretim dalında da, iki gelişme süreci gözlemlenecektir: bir yanda, küçük köylüye (ve bazan da toprak beyine) ait, satış için yağ üreten yağhaneler köylerde kurulmuştur. Öte yandan da, üretimi kendinde toplayan ve küçük kuruluşları safdışı eden, buharla çalışan büyük atelyeler gelişmektedir.60 Biz, burada, yalnızca yağ bitkilerinin işlenmesiyle ilgileniyoruz. Tarihi-İstatistiki İnceleme’de (c. II) şöyle yazıyor: “Kenevir tohumu yağhanelerinin sahipleri, köylülüğün hali-vakti yerinde üyelerindendir”; bunlar, bitkisel-yağ üretimine özel bir değer verirler, çünkü, bu onların büyükbaş hayvanları için mükemmel bir yem elde etmelerini (küspe) mümkün kılmaktadır. Bay Prugavin (loc. cit.), Vladimir eyaleti Yuryev uyezdinde, “keten tohumu yağı üretimindeki yaygın gelişmeye değinerek”, köylülerin bundan “hiç de az olmayan bir çıkar” sağladıklarını (s. 65-66), yağhane sahibi köylülerin ekin ve çiftlik hayvancılığı yetiştiriciliğini köylülüğün çoğunluğundan daha yüksek bir düzeyde yürüttüğünü ve bazı yağ değirmencilerinin, kırsal işçi kiralama yoluna da başvurduğunu söylüyor (loc. cit, tablolar, s. 26-27 ve 146-147). 1894-95 Perm elsanatı sayımı da, elsanatı yağ değirmencilerinin, ekin yetiştiriciliğini, köylülerin çoğundan çok daha yüksek bir düzeyde yürüttüğünü (daha geniş ekili alanlar, çok daha fazla hayvan, daha iyi mahsul vb.) ve ekimdeki bu iyileşmenin kırsal işçilerin kiralanmasıyla bir arada gittiğini göstermiştir.61 Reform-sonrası dönemde, Voronej eyaletinde, yerel [sayfa 266] yağhanelerde, yağı için ezilen ayçiçeği tohumunun ticarî ekiminde özel bir gelişme görülmüştür. 70’lerde, Rusya’da ayçiçeği ekili alan, 80.000 desiyatin olarak (Tarihi-İstatistikî İnceleme, I), 80’lerde ise, 136.000 desiyatin olarak hesaplanmıştır, ki bunun 2/3’ü köylülere aittir. “Ancak, o zamandan beri, bu bitkinin ekili olduğu alan, bazı yerlerde yüzde 100 ve hatta daha fazla olmak üzere, büyük ölçüde artmıştır.” (Üretici Güçler, I, 37.) Tarihi-İstatistikî İnceleme, a II’de şöyle yazıyor: “Yalnızca Alekseyevka köyünde” (Biryuç uyezdi, Voronej eyaleti) “40’tan çok yağhane vardır ve Alekseyevka’nın kendisi de, salt ayçiçeği sayesinde zenginleşmiş ve yoksul, küçük bir köyken, evlerinin ve dükkânlarının damları saçtan, zengin bir kasaba haline gelmiştir.” (s. 41.) Köylü burjuvazinin bu zenginliğinin, köylülüğün çoğunluğu üzerinde nasıl yansıdığı şu gerçekten anlaşılabilir: 1890’da Alekseyevka köyünde, kayıtlı 2.273 aileden (kadın-erkek 13.386 kişi), 1.761’inin çeki hayvanı hiç yoktu, 1.699’unun ise aleti hiç yoktu, 1.840’ı hiç toprak ekmiyordu ve yalnızca 33 aile sanayilerle uğraşıyordu.62
      Genel olarak, belirtmek gerekir ki, Zemstvo evden eve sayımlarında, yağhaneler, çoğunlukla, “ticarî ve sınaî kuruluşlar” arasında sayılır, bunların dağılımı ve öneminden İkinci Bölümde sözetmiş bulunuyoruz.

5) T ü t ü n   Ye t i ş t i r i c i l i ğ i


      Bitirirken, tütün yetiştiriciliği üzerine, bazı kısa gözlemler yapalım. Rusya’da, 1863-1864 yıllarında, ortalama ürün, 32.161 desiyatinden 1.923.000 pud, 1872-1878 yıllarında, 46.425 desiyatinden 2.783.000 pud, 80’lerde, 50.000 desiyatinden 4 milyon pud olmuştur.63 Aynı dönemlerde, tarla sayısı, sırasıyla, 75.000, 95.000 ve 650.000 olarak hesaplanmıştır, bunun, bu tip ticarî tarıma çekilen küçük [sayfa 267] üreticilerin sayısında çok önemli bir artış olduğunu gösterdiği ortadadır. Tütün yetiştiriciliği, önemli sayıda işçi gerektirir. Dolayısıyla, tarımsal göç tipleri arasında, tütün tarlalarına göçten söz-edilir (özellikle, tütün ekiminin son zamanlarda görülmemiş bir hızla yapıldığı Güneyin dış eyaletlerine). Tütün tarlalarındaki işçilerin çok zor bir yaşam sürdürdükleri gerçeğine, yayınlarda değinilmiş bulunuyor.64
      Rusya’da Tütün Yetiştiriciliğinin İncelenmesi’nde (Kısım II ve III, St. Petersburg 1894, Tarım Bakanlığının emri ile yayınlanmıştır), ticarî tarımın bir dalı olarak tütün yetiştiriciliği üzerine çok ayrıntılı ve çok ilginç veriler vardır. Bay V. S. Şçerbaçov, Malorossiya’daki tütün yetiştiriciliğini anlatırken, Poltava eyaletinin üç uyezdine ilişkin (Priluki, Lokvitsa ve Romni) şaşılacak kesinlikte bilgiler vermektedir. Yazar tarafından toplanan ve Poltava Eyaleti Zemstvo Kurulu İstatistik Bürosu tarafından düzenlenen bu bilgiler, tütün yetiştiren üç uyezddeki, 25.089 köylü çiftliğini kapsar; bunlar, 6.844 desiyatinlik tütün ekili alana ve 146.774 desiyatinlik tahıl ekili alana sahiptirler. Çiftlikler aşağıdaki şekilde dağılmıştır [Tablo 75] :

[TABLO 75]
POLTAVA EYALETİNİN ÜÇ UYEZDİ (1888)

Tahıl Ekili
Alana Göre
Çiftlik Grupları

Çiftlik
(Sayı)

Tütün Ekili
(Desiyatin)

Tahıl Ekili
(Desiyatin)

1 desiyatinden az
1-3 desiyatin
3-6 desiyatin
6-9 desiyatin
9 desiyatinden fazla

Toplam

2.231
7.668
8.856
3.319
3.015

25.089

374
895
1.482
854
3.239

6.844

448
13.974
34.967
22.820
74.565

146.774


      Gerek tütün, gerekse tahıl alanının büyük ölçüde kapitalist çiftliklerin elinde toplandığını görüyoruz. Çiftliklerin sekizde-birinden [sayfa 268] azı (25.000 çiftlikten 3.0001), tahıl ekili alanın yarısından fazlasına (147.000 desiyatinin 74.0004), yani çiftlik başına, hemen hemen, ortalama 25 desiyatine sahiptir. Tütün ekili alanın hemen hemen yarısı (6.800 desiyatinden 3.200’ü) bu çiftliklere aittir, çiftlik başına düşen ortalama alan bir desiyatinin üstündedir, oysa bütün öteki gruplar için, tütün ekili alan, aile başına, bir desiyatinin onda-biri ilâ onda-ikisini aşmaz.
      Bay Şçerbaçov, ek olarak, aynı çiftlikleri, tütün ekili alana göre gruplandırılmış olarak gösteren veriler sunmaktadır [Tablo 76]:

[TABLO 76]

Tütün Tarlaları Grupları

Tarla
(Sayı)

Tütün Ekili Alan
(Desiyatin)

0,01 des. ve daha az
0,01–0,10 desiyatin
0,10–0,25 desiyatin
0,25–0,50 desiyatin
0,50–1,00 desiyatin
1,00–2,00 desiyatin
2,00 des. ve daha fazla

Toplam

2.919
9.078
5.989
4.330
1.834
615
324

25.089


}2.773

30
492
931
1.246
1.065
720
2.360

6.844


}4.145


      Bundan görülebilir ki, tütün alanının yoğunlaşması, tahıl alanınınkinden önemli ölçüde büyüktür. Bu bölgedeki özellikle ticarî tarım dalı, genel olarak tarıma göre, daha büyük ölçüde kapitalistlerin elinde toplanmıştır. 25.000 çiftlikten 2.773’ü, 6.844 desiyatinlik tütün ekili alanın 4.145 desiyatinine, ya da üçte-ikiden fazlasına sahiptir. Sayıları 324 olan (bütün ekicilerin onda-birinden biraz fazla), en büyük tütün ekicileri, 2.360 desiyatinlik tütün ekili alana, ya da toplam alanın üçte-birinden fazlasına sahiptir. Bu, ortalama olarak, çiftlik basma, 7 desiyatinden fazla tütün ekili alan demektir. Bunun nasıl bir çiftlik olması gerektiğini değerlendirebilmek için, tütün ekiminin, tütünün cinsine göre 4-8 yaz ayını kapsayan bir dönem için en az iki işçi gerektirdiğini hatırlayalım.
      Bu nedenle, tütün ekili 7 desiyatin sahibinin, en azından 14 işçisi olmalıdır; bir başka deyişle, çiftliğini, kesinlikle ücretli emeğe dayandırmalıdır. Bazı tütün cinsleri, desiyatin başına iki değil, üç mevsimlik işçi ve ek olarak da gündelikçiler gerektirir. Tek [sayfa 269] sözcükle, tam açıklıkla görüyoruz ki, tarım ne kadar çok ticarî hale gelirse, onun kapitalist örgütlenmesi de o kadar fazla gelişir.
      Tütün yetiştiricileri arasında küçük ve ufacık çiftliklerin ağır basması (25.089 çiftlikten 11.997’si, ekili bir desiyatinin en çok onda-birine sahiptir), ticarî tarımın bu dalındaki kapitalist örgütlenme gerçeğini hiç bir şekilde çürütmez; çünkü bu küçük çiftlikler yığını, üretimde önemsiz bir paya sahiptir (11.997 çiftlik, yani çiftliklerin yarısı, 6.844 desiyatinden topu topu 522 desiyatine, ya da onda-birden de aza sahiptirler), insanların çok sık güvendikleri, “ortalama” rakamlar da, gerçek durumu yansıtmazlar (çiftlik başına düşen ortalama, tütün ekili desiyatinin 1/4’ünden biraz fazladır).
      Bazı uyezdlerde, kapitalist tarımdaki gelişme ve üretimin yoğunlaşması, daha da belirgindir. Örneğin Lokvitsa uyezdinde, 5.957 çiftlikten 229’unun herbiri, tahıl ekili 20 ve daha fazla desiyatine sahiptir. Bunların sahipleri, 44.751 desiyatinlik toplam tahıl ekili alanın 22.799 desiyatinine, yani yarıdan fazlasına sahiptir. Her çiftçinin 100 desiyatin kadar ekili toprağı vardır. Tütün ekili toprakta ise, 2.003 desiyatinden 1.126 desiyatinine sahiptirler. Eğer çiftlikler tütün ekili alana göre gruplandırılırlarsa, bu uyezdde, 5.957 çiftlikten 132’sinin, iki ve daha fazla desiyatinlik tütün ekili alana sahip olduğu görülür. Bu 132 çiftçi, 2.003 desiyatinlik tütün ekili alanın 1.441 desiyatinine, yani %72’sine sahiptirler ve çiftlik başına on desiyatinden fazla düşmektedir. Aynı Lokvitsa uyezdinde, öteki uçta ise, herbiri, en çok, bir desiyatinin onda-birine ve hepsi birlikte 2.003 desiyatinin 133 desiyatinine, yani %6’sına sahip 4.360 çiftlik (5.957 çiftlikten) görüyoruz.
      Söylemeye bile gerek yok ki, burada, üretimin kapitalist örgütlenmesi, tüccar sermayesinde çok önemli ölçüde gelişme ile ve üretim alanı dışında, her türlü sömürü ile bir arada gitmektedir. Küçük tütün yetiştiricilerinin, hiç kurutma barakaları yoktur ve tütünlerine mayalanacak zamanı sağlama ve onu, mamul bir ürün olarak (3-6 hafta içinde) satma olanakları bulunmamaktadır. Tamamlanmamış ürünü, çoğu kez kendileri de kirayla tuttukları topraklarda tütün eken alıcılara, yan fiyatına satarlar, Alıcılar “küçük ekicileri her yoldan sıkıştırırlar” (adı geçen yayın, s. 31). Ticarî tarım, ticarî kapitalist üretimdir: (eğer, yalnızca, uygun yöntemler seçilebilirse) bu ilişki, bu tarım dalında da açıkça izlenebilir. [sayfa 270]

VIII. SINAÎ SEBZE VE MEYVE YETİŞTİRİCİLİĞİ;
YÖREKENT ÇİFTÇİLİĞİ


      Serfliğin düşüşüyle, oldukça geniş bir ölçüde gelişmiş olan “toprak beylerinin meyve yetiştiriciliği”, “hemen hemen bütün Rusya’da birdenbire ve hızla azalmaya başladı”.65 Demiryollarının yapımı, yeni, ticarî meyve yetiştiriciliğine “büyük bir hız” vererek durumu değiştirdi ve bu ticarî tarım dalında, “daha iyiye doğru tam bir değişikliğe” yolaçtı.66 Bir yandan, Güneyden gelen ucuz meyve akını, bu sanayiinin daha önce yürütüldüğü, merkezlerdeki sanayii sarstı;67 öte yandan da, meyve pazarındaki genişlemenin yanısıra, örneğin, Kovno, Vilna, Minsk, Grodno, Mogilev ve Nijni-Novgorod eyaletlerinde sınaî meyve yetiştiriciliği gelişti.68 Bay V. Paşkeviç’in belirttiğine göre, 1893-94’teki meyvecilik koşulları üzerine bir araştırma, bunun, sınaî bir tarım dalı olarak, son on yıl içinde önemli bir gelişme gösterdiğini, bahçıvanlara, uzman işçilere vb. talebin arttığını ortaya koymuştur.69 istatistikler şu görüşleri doğrulamaktadır: Rus demiryollarınca taşınan meyve miktarı artmaktadır,70 Reformdan sonraki ilk on yılda artmış olan meyve ithalâtı azalmaktadır.71
      Meyve yetiştiriciliği ile karşılaştırılıra, kıyaslanamaz ölçüde daha büyük halk yığınları için tüketim maddeleri sağlayan , ticarî sebze yetiştiriciliğinin daha da hızlı ve daha da yaygın bir biçimde gelişmiş olması, akla yatkındır. Sınaî sebze yetiştiriciliği, önce, kentlerin yakınlarında;72 ikinci olarak fabrikaların ve ticarî ve sınaî yerleşme yerlerinin yakınlarında;73 ve ayrıca demiryolları boyunda; üçüncü olarak da, Rusya’nın her yanma dağılmış, sebzeleriyle ünlü” belirli köylerde74 yaygınlaşır. Bu tip ürün için, [sayfa 271] yalnızca sınaî değil, tarımsal nüfus arasında da bir talep olduğunu saptamak gerekir: Voronej köylülerine ait bütçelerin, sebze için kişi başına 47 köpeklik bir harcama gösterdiğini, bu harcamanın yarıdan fazlasının satın alınan ürün için yapıldığını hatırlayalım. Bu tip ticarî tarımda ortaya çıkan toplumsal ve iktisadî ilişkileri tanıyabilmek için, özellikle gelişmiş sebze yetiştiriciliği alanlarındaki yerel araştırmalara ait verilere dönmeliyiz. Örneğin, St. Petersburg yakınında, Rostov’dan gelen göçmen sebze yetiştiricilerinin başlattığı camlık ve ser sebzeciliği yaygın olarak gelişmiştir. Büyük üreticilerin sahip oldukları camlık sayısı binleri, orta üreticilerin sahip oldukları ise yüzleri bulur. “Bazı büyük sebze üreticileri, orduya onbinlerce pudluk lahana turşusu sağlarlar.”75 Zemstvo istatistiklerine göre, Petersburg uyezdinde, yerel nüfustan 474 aile, sebze yetiştiriciliğiyle (aile başına 400 ruble kadar bir gelir), 230 aile ise meyve yetiştiriciliği ile uğraşmaktadır. Kapitalist ilişkiler, gerek tüccar sermayesi biçiminde (sanayi, “vurguncular tarafından insafsızca sömürülmektedir”), gerekse işçi kiralanması biçiminde, çok geniş ölçüde gelişmiştir. Örneğin, göçmen nüfus arasında 115 mülk sahibi sebze yetiştiricisi (herbirinin geliri 3.000 rubleden fazladır) ve 711 işçi sebze yetiştiricisi (herbirinin geliri 116 rubledir) bulunmaktadır.76
      Moskova yakınındaki köylü sebze yetiştiricileri de, kırsal burjuvazinin, aynı türden tipik üyeleridir. “Yaklaşık bir hesaplamaya göre, her yıl, Moskova pazarına, 4 milyon pudun üstünde sebze ve yeşillik ulaşmaktadır. Bazı köyler, turşusu yapılmış sebzelerle büyük bir ticaret sürdürürler: Nogatino volostu, fabrika ve kışlalara, hemen hemen bir milyon vedroluk lahana turşusu satar ve hatta Kronstadt’a bile mal gönderir. ... Ticarî sebze yetiştiriciliği bütün Moskova uyezdlerinde, en başta da, kent ve fabrikaların çevresinde yaygındır.”77 “Lahana, Volokolamsk uyezdinden gelen [sayfa 272] kiralanmış emekçiler tarafından doğranır.” (Tarihi-İstatistikî İnceleme, I, s. 19.)
      Yaroslavl eyaletine bağlı, Rostov uyezdindeki sebze yetiştiren 55 köyü –Poreçye, Ugodiçi ve diğerlerini– kapsayan ünlü sebzecilik bölgesinde de tamamen benzer ilişkiler mevcuttur. Otlaklar ve çayırlar dışında, bütün topraklar, çoktandır, sebze tarlalarına dönüştürülmüşlerdir. Sebzelerin teknik işlenmesi –konservecilik– çok gelişmiştir.78 Toprağın ürünüyle birlikte, toprağın kendisi ve işgücü de meta haline dönüştürülmüştür. “Köy topluluğuna” karşın, toprak tasarrufundaki eşitsizlikler, örneğin Poreçye köyünde, pek büyüktür: bir durumda, 4 kişilik bir aile, 7 “ufak sebze tarlasına” sahipken, bir başka durumda 3 kişilik bir aile, 17 parçaya sahip bulunuyor; bu durum, burada, belirli aralarla, yeniden hiç bir toprak dağıtımı yapılmamış olması, ancak özel yeniden bölünmelerin yer alması ve köylülerin “ufak sebze tarlalarını” ya da “küçücük topraklarını” “özgürce değiştirmeleri” gerçeği ile açıklanmaktadır. (Yaroslavl Eyaleti İncelemesi 97-98.)79 “Tarla işinin büyük bir kısmı ... çoğu Poreçye’ye, yazın, gerek komşu köylerden gerekse komşu eyaletlerden gelen erkek ve kadın gündelikçiler tarafından yapılmaktadır.” (İbid., 99.) Bütün Yaroslavl eyaletinde, “tarım ve sebze yetiştiriciliği” ile uğraşan 10.322 kişinin (bunun 7.689’u Rostov’dandır), göçmen işçiler –yani çoğu durumda, bu meslekteki ücretli işçiler– olduğu hesaplanmıştır.80 Yukarda aktarılmış olan, kırsal işçilerin metropol eyaletlere,[101] Yoroslavl eyaletine vb. göç etmesine ilişkin verilerin, yalnızca süt veren hayvan çiftçiliğinin değil, ticarî sebze yetiştiriciliğinin gelişmesi ile de bağlantısı kurulmalıdır.
      Sebze yetiştiriciliği, Moskova ve Tver eyaletlerindeki hali-vakti yerinde köylüler arasında, hızlı gelişen bir sanayi olan ser sebzeciliğini de [sayfa 273] kapsamaktadır.81 Moskova eyaletinde 1880-81 sayımı, 3.011 camlığa sahip 88 kuruluşun bulunduğunu göstermiştir; burada, 47 sı (%22,6) kirayla tutulmuş olan 213 işçi vardır; toplam urun 54.400 ruble değerindedir. Ortalama ser sebze yetiştiricisi, bu işe en az 300 ruble koymak zorundadır. Evden eve sayım sonuçlarına giren 74 köylüden 41’i, satın alınmış toprağa sahiptir, ve bir o kadarı da kirayla toprak tutmaktadır; köylü başına, ortalama 2,2 at düşer Bundan açıkça anlaşılıyor ki, ser sebze sanayii, yalnızca, koylu burjuvaziye mensup olanların gücünün yetebileceği bir şeydir.82
      Rusya’nın güneyindeki karpuz yetiştiriciliği de, incelediğimiz carî tarım tipine girer. Vestnik Finansov’da (1897, n° 16), sınai karpuz yetiştiriciliği” üzerine, ilginç bir makalede anlatılan bir bölgede karpuz yetiştiriciliğinin gelişmesi üzerine bazı kısa gözlemlerde bulunalım. Bu üretim dalı, Bikovo köyünde (Astrahan eyaleti, Tsarev uyezdi) 60’ların sonu ve 70’lerin başında doğmuştur. Önceleri yalnızca Volga bölgesine giden karpuzlar, demiryollarının yapısıyla, büyük kentlere gönderildi. 80’lerde bu işi ilk baştanların elde ettiği dev kârlar yüzünden (desiyatin başına 150-200 ruble) üretim, “en azından on kat arttı”. Bunlar, gerçek küçük-burjuvalar gibi, yetiştiricilerin sayısının artmasını engellemek için ellerden gelen her şeyi yaptılar ve bu yeni ve kârlı uğraşın “sırrını” komşularından saklamak için pek dikkatli davrandılar. Kuşkusuz, “mujik çiftçinin”83 “öldürücü rekabetten”84 kaçınmak için giriştiği bütün bu çabalar boşunaydı, ve sanayi, çok daha fazla – Saratov eyaletine ve Don bölgesine yayıldı. 90’larda tahıl fiyatlarının düşüşü “yerel çiftçileri, ekin münavebesi sistemlerinde karşılaştıktı güçlüklerden bir kurtuluş yolu bulmaya” zorlayarak üretime özellikle güçlü bir hız kazandırdı.85 Üretimdeki genişleme, kiralanmış emeğe olan talebi büyük ölçüde artırdı (karpuz yetiştiriciliği büyük ölçüde emek gerektirir, öyle ki, bir desiyatinin ekimi 30-50 [sayfa 274] rubleye malolur) ve patronların kârları ve toprak rantını da, daha büyük ölçüde artırdı. “Log” istasyonu (Gryazi-Tsaritsin demiryolu) yakınında, karpuz ekili alan, 1884’te 20 desiyatin, 1890’da 500-600 desiyatin arasında ve 1896’da 1.400-1.500 desiyatin arasında olduğu halde, sırasıyla bu yıllar için rant, desiyatin başına, 30 köpekten 1,50-2 rubleye ve 4-14 rubleye çıktı. Karpuz ekiminin, aşırı bir hızla yayılması, sonunda, 1896’da, aşırı üretime ve bir bunalıma yol açtı, bu da nihayet, bu ticarî tarım dalının kapitalist niteliğini doğrulamış oldu. Karpuz fiyatları, demiryolu masraflarını bile karşılayamayacak bir noktaya düştü. Karpuzlar, toplanmadan tarlalarda bırakılıyordu. Girişimciler, büyük kârlar tattıktan sonra, şimdi kaybın ne demek olduğunu öğreniyorlardı. Ama en ilginç şey, bunalımla savaşmak için seçtikleri yoldu: seçilen yol, yeni pazarlar kazanmak, ürünü ve demiryolu tarifelerini son derece ucuzlatıp, karpuzu lüks madde olmaktan çıkarıp, halk için bir tüketim maddesi (ve üretim noktalarında, sığır yemi) haline getirmekti. Girişimciler bize şu garantiyi veriyorlar: “Sınaî karpuz yetiştiriciliği, daha da gelişme yolundadır; yüksek demiryolu tarifeleri dışında, onun daha da büyümesi İçin bir engel yoktur. Tam tersine, şimdi yapılmakta olan Tsaritsin-Tikoretskaya demiryolu ... sınaî karpuz yetiştiriciliğine, yeni ve geniş bir alan açmaktadır.” Bu “sanayi”in ilerdeki yazgısı ne olursa olsun, her halükârda, tarımın kapitalist evriminin, minyatür ama çok canlı bir görünümünü sunan “karpuz bunalımının” tarihi, çok öğreticidir.
      Yörekent çiftçiliği hakkında da birkaç söz etmek zorundayız. Bununla, yukarıda tanımlanmış olan ticarî tarım tipleri arasındaki fark, sonuncularda, bütün çiftliğin başlıca bir tür pazar ürününe uygun hale getirilmiş olmasıdır. Yörekent çiftçiliğinde ise, küçük çiftçi, parça parça her şeyin ticaretini yapar: evini yazlık kiracılara ve sürekli kiracılara kiraya vererek, eviyle, avlusuyla, atıyla tarlalarından ve çiftlik hayvanlarından gelen her tür ürünle: tahıl, sığır yemi, süt, et, sebze, çilek, balık, kereste vb. ticaret yapar; karısının sütünün ticaretini yapar (kentlerin yakınında bebek-bakıcı-3ığı), konuk gelen kentlilere, en değişik (ve her zaman sözü edilmemesi gereken) hizmetler sunarak,86 vb. vb.,87 para yapar. [sayfa 275] Kapitalizmin eski tip ataerkil çiftçiyi tümüyle değiştirmesi, bu sonuncunun “paranın gücüne” tamamen boyun eğmesi, burada öyle canlı bir biçimde ifade edilmektedir ki, yörekent köylüsünün “artık bir köylü” olmadığını söyleyen narodnik, onu, genellikle ayrı bir kategoriye koymaktadır. Ama bu tiple, bundan önceki bütün tipler arasındaki fark, yalnızca bir biçim farkıdır. Kapitalizmin küçük çiftçide yarattığı her yöndeki değişikliğin siyasî ve iktisadî özü, her yerde aynıdır. Kentlerin sayısında, fabrikaların, ticarî ve sınaî kentlerin sayısında ve demiryolu istasyonlarının sayısındaki artış ne kadar hızlı olursa, bizim “köy topluluğu insanımızın” bu tip köylüye dönüştüğü alan da o kadar geniş olur. Bir zamanlar Adam Smith’in ne söylediğini unutmamamız gerekir – gelişmiş ulaştırma, her köyü bir yörekente dönüştürme eğilimindedir.88 Daha şimdiden bir istisna haline gelen, dış dünyadan kopuk, uzak alanlar, her geçen gün antika şeyler gibi az bulunur olmakta, ve çiftçi, gitgide artan bir hızla, meta üretiminin genel yasalarına tâbi bir sanayici haline gelmektedir.
      Ticarî tarımdaki büyümeye ilişkin verileri gözden geçirmeyi böylece bitirirken, amacımızın, temel (hiç bir şekilde bütün değil) ticarî tarım biçimlerini incelemek olduğunu tekrarlamayı gerekli görüyoruz.

IX. RUS TARIMINDA KAPİTALİZMİN
ÖNEMİ ÜZERİNE SONUÇLAR


      İkinci-Dördüncü Bölümlerde, Rus tarımında kapitalizm sorunu, iki açıdan incelenmiştir. Birinci olarak, köylü ve toprakbeyi iktisadındaki bugünkü toplumsal ve iktisadî ilişkiler sistemini, Reform-sonrası dönemde biçimlenmiş olan sistemi inceledik. Gördük ki, köylülük, büyük bir hızla, sayıca küçük ama iktisaden güçlü bir kır burjuvazisi ve bir kır proletaryası olarak bölünmektedir. Bu “köylülükten çıkma” süreci ile kopmaz bir biçimde bağlı olarak da, toprak sahiplerinin, emek-hizmetinden kapitalist çiftçilik sistemine geçişleri görülür. Ondan sonra, bu aynı süreci, bir başka açıdan inceledik; başlangıç noktası olarak, tarımın meta üretimine dönüşmesi biçimini ele aldık, ve başlıca ticarî tarım tiplerinden herbiri için, [sayfa 276] tipik toplumsal ve iktisadî ilişkileri inceledik, gösterildi ki, çok çeşitli tarımsal koşullar altında gerek köylü, gerekse özel toprak sahibi tarımında, aynı süreçler göze çarpmaktadır.
      Şimdi, yukarıda sunulan bütün verilerden çıkan sonuçlan inceleyelim.
      1) Tarımın Reform-sonrası evrimindeki temel özellik, onun büyüyen ticarî ve girişimci niteliğidir. Özel toprak sahibi tarımında, bu gerçek öylesine açıktır ki, özel bir inceleme gerektirmez. Ama, köylü tarımında, bu, o kadar kolayca saptanamamaktadır, bunun birinci nedeni, kiralanmış emek kullanımının kır küçük-burjuvasının mutlaka esas bir özelliği olmayışıdır. Yukarıda da gördüğümüz gibi, genel iktisat sisteminin İkinci Bölümde incelenmiş olan kapitalist çelişkilere dayanması koşuluyla, bu kategori, harcamalarını bağımsız çiftçilikle karşılayan her küçük meta üreticisini kapsar. İkincisi, kır küçük-burjuvazisi (öteki kapitalist ülkelerde olduğu gibi, Rusya’da da), bir dizi geçiş aşamasıyla, küçük mülk sahibi “köylü” ve bir parça toprak sahibi olan kır proletaryası ile bağlantı halindedir. “Köylülük” arasında bir kır burjuvazisiyle, bir kır proletaryasının varlığını ayırdetmeyen teorilerin yaşayabilmelerindeki nedenlerden biri de budur.89
      2) Tarımın yapısından dolayıdır ki, onun meta üretimine dönüşmesi, sanayide buna tekabül eden süreçten ayrı olarak, özel bir yoldan ilerler. İmalâtçı sanayiin herbiri, yalnızca bir ürünün ya da bir ürünün bir parçasının imali ile uğraşan, ayrı, tamamen bağımsız dallara bölünür. Oysa, tarımsal sanayi, tamamen ayrı dallara bölünmez, yalnızca bir durumda bir pazar ürününde uzmanlaşırken, bir başka durumda, bir başka pazar ürününde uzmanlaşır, tarımın bütün diğer yönleri bu baş ürüne (yani pazara) uydurulur. İşte bu nedenledir ki, ticarî tarım biçimleri, büyük çeşitlilik gösterir, yalnızca farklı alanlara göre değil, farklı çiftliklere göre de değişir. İşte bu nedenledir ki, ticarî tarımın büyümesi sorununu incelerken, hiç bir biçimde, tarımsal üretimin tümüne ilişkin, toptan verilerle yetinemeyiz.90 [sayfa 277]
      3) Ticarî tarımın büyümesi, kapitalizm için bir içpazar yaratır. Birincisi, tarımın uzmanlaşması, çeşitli tarım alanları arasında, çeşitli tarımsal girişimler arasında ve çeşitli tarım ürünleri arasında değişime yol açar. İkincisi, tarım meta dolaşımı alanına ne kadar çok sokulursa, kırsal nüfusun, imalât sanayimin, kişisel tüketime yarayan ürünlerine olan talebindeki büyüme o kadar hızlı olur; ve üçüncüsü, üretim araçlarına olan talepteki büyüme de o kadar hızlı olur, çünkü ne küçük ne de büyük kırsal girişimci, modası geçmiş “köylü” aletleri, binalar vb. vb. ile yeni, ticarî tarımla uğraşamaz. Dördüncü ve sonuncusu, işgücü için bir talep yaratılır, çünkü, bir kır küçük-burjuvazisinin oluşması ve toprak sahiplerinin kapitalist tarıma geçmeleri, düzenli tarım emekçileri ve gündelikçiler kesiminin oluşmasını öngörür. Reform-sonrası dönemin, kapitalizm için içpazarın genişlemesi (kapitalist tarımın gelişmesi, genel olarak fabrika sanayiinin gelişmesi, özel olarak tarımsal makine sanayiinin gelişmesi, köylü “tarımsal sanayileri” denen şeyin, yani ücret için çalışmanın vb. gelişmesi) ile nitelendirilmesi ancak ticarî tarımdaki büyüme gerçeği ile açıklanabilir.
      4) Kapitalizm, tarımsal nüfus arasındaki çelişkileri yaygınlaştırır ve yoğunlaştırır, bu çelişkiler olmaksızın bu üretim biçimi var olamaz. Ama buna karşın, Rusya’da tarım kapitalizmi, Tarihi anlamı içinde büyük bir ilerici güçtür. Birincisi, kapitalizm, çiftçiyi, bir yandan “yurtluk sahibi” olmaktan, öte yandan da, ataerkil, bağımlı bir köylü olmaktan çıkarıp, bugünün toplumundaki bütün öteki mülk sahipleri ile aynı türden sanayici haline sokmuştur. Kapitalizm ortaya çıkmadan önce, Rusya’da tarım, soylulara ait bir iş, bazıları için lordlara özgü bir merak ve başkaları için ise bir görev, bir zorunluluktu, dolayısıyla tarım, çiftçiyi, zorunlu olarak, köyünün sınırları dışında dünyada olup biten her şeyden tamamen tecrit eden eski alışkanlıklardan başka bir yöntemle yürütülemezdi, Emek-hizmeti sistemi –eski günlerin, bugünkü iktisatta yaşayan bu kalıntısı– bu nitelemeyi çarpıcı bir biçimde doğrulamaktadır. Kapitalizm, ilk kez olarak toprağı metaya dönüştürerek, toprak tasarrufundaki [sayfa 278] kast sistemini bozdu. Çiftçinin ürünü satışa kondu ve –önce yerel, sonra ulusal ve nihayet uluslararası pazarda– toplumsal açıdan hesaba katılmaya başlandı ve bu yolla, görgüsüz köylünün, dünyanın geri kalan kısımından eski tecridi, tamamen yıkıldı. Çiftçi, aksi takdirde mahvolacağından, ister istemez, gerek kendi ülkesindeki, gerek öteki ülkelerdeki şimdi dünya pazarı ile birbirine bağlanmış olan toplumsal ilişkiler bütününü hesaba katmak zorunda kaldı. Eskiden Oblomov’a, onun açısından hiç bir risk taşımadan, hiç bir sermaye harcaması olmaksızın, eski üretim geleneğinde hiç bir değişiklik olmaksızın, emin bir gelir sağlayan emek-hizmeti sistemi bile, artık, onu, Amerikan çiftçisinin rekabetinden kurtaramaz olmuştu. İşte bunun içindir ki, yarım yüzyıl önce Batı Avrupa hakkında söylenmiş olan şu sözleri, Reform-sonrası Rusya’ya tümüyle uygulayabiliriz – tarım kapitalizmi, “kırı, tarihin hareketi içine çeken itici güç” olmuştur.91
      İkincisi’, tarım kapitalizmi, ilk kez olarak, tarımımızdaki, yıllardır süren durağanlığın temellerini sarsmıştır; tarım tekniğinin dönüşmesine ve toplumsal emeğin üretici güçlerinin gelişmesine büyük bir hız vermiştir. Kapitalizmin yaptığı, birkaç on yıllık “yıkıcı çalışma”, bu açıdan, daha önceki tarihin yüzyıllarının tümünden daha fazla şey başarmıştır. Geleneksel doğal ekonominin tekdüzeliğinin yerini, ticarî tarım biçimlerinin çeşitliliği almıştır; ilkel tarım aletleri, yerini, gelişmiş alet ve makinelere bırakmaya başlamıştır; modası geçmiş çiftçilik sistemlerinin değişmezliği, yeni tarım yöntemleri ile temelinden sarsılmıştır. Bütün bu değişikliklerin seyri, yukarda sözü geçen, tarımda uzmanlaşma olayına kopmaz bağlarla bağlıdır. Niteliği gereği, tarım kapitalizmi (sanayide de olduğu gibi), eşit olarak gelişemez: bir yerde (bir ülkede, bir alanda ya da bir çiftlikte) tarımın bir yönünü ön plana çıkarırken, [sayfa 279] bir başka yerde bir başka yönünü çıkarır vb.. Bir durumda, bazı tarım işlerindeki tekniği değiştirirken, başka durumlarda başkalarını değiştirir, onları ataerkil köylü iktisadından ya da ataerkil emek-hizmetinden koparır.
      Bu sürecin tümü, kaprisli ve her zaman üreticilerce bilinmeyen pazar gereksinmeleri ile yönlendirildiğine göre, kapitalist tarım, her ayrı durumda (çoğu kez her ayrı alanda, hatta bazan her ayrı ülkede) kendinden önceki tarıma göre daha tek yanlı ve bir tarafa meyilli hale gelir, ama bir bütün olarak ele alındığında da, kıyas kabul etmez bir biçimde, ataerkil tarımdan daha çok yanlı ve rasyonel hale gelir. Ayrı ticarî tarım tiplerinin doğuşu, tarımda kapitalist bunalımları ve fazla üretim durumlarını mümkün ve kaçınılmaz kılar, ama bu bunalımlar (bütün kapitalist bunalımlar gibi) dünya üretimindeki ve emeğin toplumsallaştırılmasındaki gelişmeye daha da büyük bir hız verirler.92
      Üçüncüsü, kapitalizm, ilk kez olarak Rusya’da makine kullanımına ve işçilerin yaygın işbirliğine dayanan geniş-çaplı tarımsal üretimi yaratmıştır. Kapitalizm doğmadan önce, tarımsal ürünlerin üretilmesi, daima, –gerek köylü kendisi için çalıştığı zaman, gerekse toprak beyi için çalıştığı zaman– değişmeyen, acınacak kadar küçük bir yolla yürütülüyordu ve toprak tasarrufundaki hiç bir “topluluk niteliği”, bu son derece dağınık üretimi yıkabilecek güçte değildi. Köylülerin kendilerinin de dağınık yapıda olması, bu dağınık üretime kopmaz bağlarla bağlıydı.93 Verilmiş-topraklarına, küçücük “köy topluluklarına” bağlı olan köylüler, [sayfa 280] dahil oldukları kategorilerin farklılığıyla (eski toprak sahiplerinin köylüleri, eski devlet köylüleri vb.) topraklarının büyüklüklerin-deki farklılıklarla, – özgürlüklerinin gerçekleştiği koşullardaki farklılıklarla (ki bazan bu koşullar, sadece, toprak beylerinin kişisel özellikleri ve akıllarına estiği biçimde belirleniyordu), komşu köy topluluğundaki köylülerden bile, tamamen ayrılmış bulunuyorlardı. Kapitalizm, ilk kez, bu salt ortaçağ engellerini yıktı – ve çok da iyi yaptı. Artık, çeşitli köylü tabakaları arasındaki farklılıklar, verilmiş-toprak parçalarının büyüklüğüne dayanan kategoriler .arasındaki farklılıklar, her tabakadaki, her kategorideki ve her köy topluluğundaki iktisadî farklılıklardan çok daha az önemlidir. Kapitalizm, yerel kopukluğu ve aşın dargörüşlülüğü yıkar ve çiftçiler arasındaki ufacık ortaçağ ayrımlarının yerine bütün ulusu kucaklayan, onu, genel kapitalist iktisat sistemi içinde, farklı durumlar işgal eden sınıflara bölen, temel bir ayrım getirir.94 Eskiden çiftçilerin çoğu, bizzat üretim koşulları yüzünden, ikamet ettikleri yere bağlanmış oldukları halde, çeşitli ticarî ve kapitalist tarım alanlarının ve biçimlerinin yaratılması, ülkenin her yerinde dev nüfus yığınlarının hareketine yol açmıştır; ve nüfus hareketli olmadıkça (yukarda söylediğimiz gibi), onun kavrayışını ve inisiyatifini geliştirmesi sözkonusu olamaz.
      Dördüncüsü ve sonuncusu, Rusya’da tarım kapitalizmi, ilk kez olarak, emek-hizmeti sistemini ve çiftçinin kişisel bağımlılığını kökünden yıktı. Bu emek-hizmeti sistemi, ta Russkaya Pravda [Rus Yasası. -ç.] günlerinde, özel toprak sahiplerine ait tarlaların, köylülere ait tarlaların, köylülere ait aletlerle ekildiği günümüze kadar, kesinlikle egemen olmuştur. Emeğinin, nitelik olarak feodal olmasa da, “yarı-özgür” oluşu ile aşağılanan köylünün perişanlığı ve görgüsüzlüğü bu sistemin kaçınılmaz öğeleridir; eğer çiftçinin yurttaşlık hakları zedelenmemiş olsaydı (örneğin onun en aşağı toplumsal tabakaya mensup oluşu; bedenî ceza; kamu işlerine [sayfa 281] atanma; verilmiş-toprağa bağlılık vb.) emek-hizmeti sistemi olanaksız olurdu. İşte bunun için, taran kapitalizmi. Rusya da emek-hizmetinin yerine, kiralanmış emeği getirmekle büyük bir tarihî görev yapmıştır.95 Rus tarım kapitalizminin ilerici tarihî rolü konusunda yukarda söylenenleri özetlersek Rus tarım kapitalizminin tarım üretimini toplumsallaştırmakta olduğunu söyleyebiliriz. Gerçekten de, tarımın üst sınıfa ait ayrıcalıklı bir uğraşı ya da alt sınıfa düşen bir görev olmaktan çıkıp, sıradan bir ticarî ve sınaî uğraş haline gelmesi; çiftçinin emeğinin ürününün pazardaki toplumsal hesaplamaya tabi olması; geleneksel, tekdüze tarımın, teknik bakımından dönüşmüş ve çeşitli ticarî tarım biçimlerine dönüşüyor olması; yerel kopukluğun ve küçük çiftçilerin’ dağınık yapısının yıkılıyor olması; çeşitli bağımlılık ve kişisel bağımlılık biçimlerinin yerine işgücünün alım satımındaki kişilere bağlı olmayan işlemlerin geçiyor olmasa bütün bu gerçekler, tarımsal emeği toplumsallaştıran pazar dalgalanmalarının anarşisi ile, tek tek tarım işletmelerinin bireysel niteliği ile geniş-çaplı kapitalist tarımın kolektif niteliği arasındaki çelişkileri gitgide yoğunlaştıran bir tek sürecin halkalarıdır.
      O halde (bir kez daha tekrarlıyoruz), Rus tarımında kapitalizmin ilerici tarihî rolünü vurgularken, ne bu iktisadî rejimin tarihi olarak geçici niteliğini, ne de onun içindeki derin toplumsal çelişkileri unutuyoruz. Tam tersine, yukarda gösterdik ki esas, yalnızca kapitalizmin “yıkıcı çalışmasından” yakınan narodnikler köylülükteki farklılaşmayı tahrif ederek, tarımımızda makine kullanımının kapitalist niteliğini görmezlikten gelerek ve bir ücretli tarım işçileri sınıfının doğuşunu, “tarımsal sanayiler” ya da “tarımsal dışarı işler” gibi ifadelerle gizleyerek, bu çelişkilerin son derece yüzeysel bir değerlendirmesini yapmaktadırlar.

X. TARIMDAKİ KAPİTALİZM ÜZERİNE
NARODNİK TEORİLER.
“KIŞ ZAMANININ BOŞ KALMASI”


      Yukardaki, kapitalizmin önemine ilişkin olumlu sonuçları yazınımızda geçerli olan bu sorun hakkındaki bazı özel “teorilerin [sayfa 282] incelenmesi ile de desteklemeliyiz. Bizim narodnikler, çoğu durum da Marx’ın tarım kapitalizmi üzerine temel görüşlerini, hiç hazmedememişlerdir. Bunların en komiği, açıkça Marjın teorisinin tarımı kapsamadığını ilân ederken (Bay V.V., Eğilimlerimiz’de), ötekiler (Bay N. -on gibi) kendi “postülaları” ile Marx’ın teorisi arasındaki ilişki sorununu diplomatça görmezlikten gelme yolunu seçmişlerdir. Narodnik iktisatçılar arasında en yaygın olan postulalardan biri de, “kış zamanının boş kalması” teorisidir. Bunun özü şöyledir:96
      Kapitalist sistemde, tarım, diğerlerine bağlı olmayan ayrı bir sanayi haline gelir. Ama, tarım, bütün yıl değil, yalnızca beş ya da altı ay sürdürülmektedir. Dolayısıyla, tarımın kapitalistleşmesi, kış zamanının boş kalmasına”, “tarımsal sınıfın çalışma zamanının iş yılının bir kısmı ile sınırlanmasına” yol açar, ki bu, “tarımsal sınıfların iktisadî koşullarındaki kötüleşmenin” (N.-on, 229), içpazardaki daralmanın” ve toplumun “üretici güçlerindeki israfın (Bay V. V.) “temel nedenidir”.
      İşte en kapsamlı tarihî ve felsefî sonuçları, yalnızca, tarımda işlerin yıl boyunca çok eşitsiz dağıldığı yolundaki büyük gerçeğe dayandıran bu ünlü teorinin hepsi bu! Bu tek özelliğin ele alınması, soyut varsayımlarla bunun saçmalığa indirgenmesi, ataerkil tarımı kapitalist tarıma dönüştüren karmaşık sürecin bütün diğer özel niteliklerinin bir kenara atılması - kapitalizm-öncesi “halk üretimi” hakkındaki romantik teorileri yeniden kurmak için girişilen bu son çabada kullanılan basit yöntemler işte bunlardır.
      Bu soyut postüların nasıl son derece dar olduğunu göstermek için gerçek sürecin ya tümüyle gözden kaçırılmış olan, ya da bizim narodniklerce azımsanan yanlarına kısaca değinelim. Birincisi, tarımdaki uzmanlaşma ne kadar ilerlerse, tarımsal nüfus da o kadar azalır, toplam nüfusun gitgide azalan bir parçası haline gelir. Soyutlamalarında, tarımdaki uzmanlaşmayı, gerçekte hemen hemen hiç ulaşmadığı bir düzeye yükseltmelerine karşın, narodnikler bunu unutmaktadırlar. Onlar, yalnızca tahıl ekme ve biçme işlemlerinin ayrı bir sanayi haline geldiğini varsayıyorlar; toprağın ekimi ve gübrelenmesi, ürünün işlenmesi ve taşınması, çiftlik hayvancılığı, [sayfa 283] ormancılık, yapıların ve aletlerin onarımı vb. vb. – bütün bu işlemler ayrı kapitalist sanayilere dönüşmüşlerdir. Böyle soyutlamaların, günümüzün gerçeklerine uygulanması, bunların açıklanmasına pek katkıda bulunmayacaktır. İkincisi, tarımın böyle tam bir uzmanlaşmaya uğradığı varsayımı, tarımda salt bir kapitalist örgütlenme, kapitalist çiftçiler ve ücretli işçiler olarak tam bir bölünme öngörür. Bu koşullar altında “köylü”den sözetmek, (Bay N. –on’un yaptığı gibi, s. 215) mantıksızlığın son haddi olur. Tarımın salt kapitalist örgütlenmesi, yıl boyunca işlerin daha eşit dağılımını (ekin münavebesi, rasyonel çiftlik hayvancılığı vb. yüzünden), çoğu durumda, ürünün teknik işlenmesini, tarımla birleştirilmesini, toprağın hazırlanmasına daha büyük miktarda emek harcanmasını vb. öngörür.97 Üçüncüsü, kapitalizm, tarımsal işletmelerin, sınaî işletmelerden tamamen ayrılmasını öngörür. Ama bu ayrılmanın tarımsal ve sınaî ücretli emeğin birleştirilmesine izin vermediği sonucu nereden çıkarılıyor? Gelişmiş kapitalist toplumda, her yerde böyle bir birleşme görüyoruz. Kapitalizm, vasıflı işçileri, sade işçilerden, bir işten ötekine geçen, bugün bu büyük işletmede işe giren, yarın [sayfa 284] işsizler safına atılan vasıfsız işçilerden ayırır.98 Kapitalizmin ve geniş-çaplı sanayiin gelişmesi ne kadar büyükse, genel olarak, yalnızca tarımda değil, sanayide de, işçilere olan talepteki dalgalanmalar o kadar büyüktür.99 Bu yüzden, eğer kapitalizmdeki gelişmenin en yüksek düzeyde olduğunu öngörüyorsak, işçilerin, tarımsal uğraşlardan, tarım-dışı uğraşlara geçmesinde, azamî kolaylık olacağını da öngörmeliyiz, her tür patronun işgücü sağladığı bir genel yedek ordunun oluştuğunu da öngörmeliyiz. Dördüncüsü, eğer bugünkü kırsal patronları ele alırsak, kuşkusuz, bazan, çiftliklerine işçi sağlamakta güçlükle karşılaştıklarını yadsıyamayız. Ama, işçilerini toprak parçalarına bağlamak için bir araca sahip olduklarını, yani onlara küçük toprak parçaları dağıtarak vb. bunu yapabileceklerini de unutmamalıyız. Küçük toprak sahibi çiftlik emekçisi ya da gündelikçi, bütün kapitalist ülkelerde görülen bir tiptir. Narodniklerin başlıca hatalarından biri, Rusya’da da, benzer bir tipin oluşumunu ihmal etmeleridir. Beşincisi, genel kapitalist fazla-nüfus sorunundan bağımsız olarak, çiftçinin kış zamanının boş kalmasını tartışmak tamamen yanlıştır. Bir yedek işsiz ordusunun oluşması, genel olarak kapitalizmin niteliğidir ve tarımın özel nitelikleri, yalnızca bu olgunun özel biçimlerine yol açar. İşte bunun içindir ki, Kapital’in yazarı, örneğin, tarımdaki istihdam dağılımını, “nispî fazla-nüfus” ile bağlantılı olarak inceler,100 aynı zamanda da “çalışma dönemi” [sayfa 285] ile “üretim zamanı” arasındaki farkı tartıştığı özel bir bölümde inceler. (Das Kapital, II. B., Bölüm 13.) Çalışma dönemi, emeğin ürüne uygulandığı dönemdir; üretim zamanı, emeğin ürüne uygulanmadığı dönem de dahil olmak üzere, ürünün üretimde olduğu zamandır. Birçok sanayilerde, çalışma dönemi, üretim zamanına uymaz, bunlar arasında tarım, yalnızca en tipik olandır, tek olan değil.101 Öteki Avrupa ülkelerine oranla, Rusya’da, tarımdaki çalışma dönemi ile üretim zamanı arasındaki fark özellikle büyüktür. “Kapitalist üretim, daha sonraları, manüfaktür ile tarımın ayrılmasını sağladığı zaman, kır emekçisi, sadece raslantısal yardımcı işe daha da fazla bağımlı hale gelir ve durumu böylece kötüleşir. Sermaye açısından ... devir sırasındaki bütün farklılıklar eşitlenir. Emekçi için durum pek öyle değildir.” (İbid., 223-224.)[109] o halde, incelediğimiz durumda, tarımın özel niteliklerinden çıkacak tek sonuç, tarım işçisinin durumunun, sanayi ışçisininkinden daha da kötü olması gerektiğidir. Kış zamanının boş kalmasını, “tarımsal sınıfların” (?!) koşullarının kötüleşmesi için “temel neden” olarak öne süren, Bay N. –on’un “teorisinden”, hâlâ, bir hayli uzak bulunuyoruz. Eğer tarımımızdaki çalışma dönemi 12 aya eşit olsaydı, kapitalizmin gelişme süreci, tıpkı şimdi ilerlediği gibi ilerleyecekti; tek fark, tarım işçisinin durumunun, sanayi işçisinin durumuna biraz daha yakın hale gelmesi olacaktı.102
      Demek ki, Bay V. V. ve N. –on’un “teorisi”, tarım kapitalizminin gelişmesi genel sorununa bile kesinlikle hiç bir katkıda bulunmamaktadır. Rusya’nın kendine özgü özelliklerine gelince, bu teori, yalnızca bu özellikleri açıklamamakla kalmayıp, ayrıca, onların üstünü örtmektedir. Köylülüğümüz arasındaki kış işsizliği, kapitalizmden çok, kapitalizmin yetersiz gelişimine bağlıdır. Büyük-Rus eyaletlerine ait ücretler hakkındaki verilere dayanarak yukarda gösterdik ki (bu bölümün IV. kesimi) kış işsizliği, en çok kapitalizmin az geliştiği ve emek-hizmetinin hüküm sürdüğü yerlerde egemendir. Bunun neden böyle olduğu tamamen açık bir şeydir. [sayfa 286] Emek-hizmeti, emek üretkenliğinin gelişmesini geciktirir, sanayi ve tarımın, ve dolayısıyla, işgücüne olan talebin gelişmesini geciktirir, aynı zamanda da, köylülüğü verilmiş-toprak parçasına bağlarken, ona ne kışın iş verir, ne de acınacak durumdaki çiftliği ile varolma olanağını sağlar.

XI. DEVAM. – KÖY TOPLULUĞU. – MARX’IN
KÜÇÜK-ÇAPLI TARIM ÜZERİNE GÖRÜŞLERİ. –
ENGELS’İN, ÇAĞDAŞ TARIMSAL BUNALIM
ÜZERİNE DÜŞÜNCESİ


      “Topluluk ilkesi, sermayenin tarımsal üretimi ele geçirmesine engel olur.” – İşte Bay N. –on (s. 72), tıpkı bir önceki kadar soyut bir biçimde formüle edilmiş olan bugünün bir başka narodnik teorisini böyle ifade ediyor. İkinci Bölümde, bu basmakalıp öncülün yanlışlığını gösteren bir dizi gerçek aktarmıştık. Şimdi bunlara, şunu da ekleyelim. Tarım kapitalizminin başlamasının, özel bir toprak tasarrufu biçimi gerektirdiğini düşünmek büyük bir hatadır. “Ama, başlangıç halinde olan kapitalist üretim biçiminin karşılaştığı toprak mülkiyeti biçimi ona uymaz. Kapitalizm, önce, tarımı sermayeye tâbi kılarak, kendisi için gerekli olan biçimi yaratır. Böylece, feodal toprak mülkiyetini, klan mülkiyetini, mark komünündeki küçük-köylü mülkiyetini103 (Markgemeinschaft), –bunların hukukî biçimleri ne kadar ayrı olursa olsun– bu üretim biçiminin gereklerine uygun iktisadî biçime dönüştürür.” (Das Kapital, III, 2, 156.) Dolayısıyla, durumun niteliği gereğidir ki, toprağa tasarruf sistemindeki hiç bir özellik, tarımdaki değişik koşullar, yasal ilişkiler ve yaşam biçimlerine göre farklı biçimlere bürünen kapitalizm için, aşılmaz bir engel teşkil etmez. “Köy topluluğu mu, kapitalizm mi?” konusu üzerinde, koca bir yazın yaratmış olan narodniklerimizin, asıl, sorunu sunuşlarının, ne kadar yanlış olduğunu buradan anlayabiliriz. Bir İngiliz hayranı aristokrat, Rusya’ya kapitalist tarımın sokulması hakkındaki en iyi yapıta bir ödül koymasın, bilimsel bir dernek, köylüleri çiftliklere yerleştirmek önerisi ile ortaya çıkmasın, işi olmayan bir hükümet memuru, 60 desiyatinlik toprak parçaları için bir proje düzenlemesin, narodnik, hemen, “kapitalizmi getirme” ve “halk sanayiinin” Palladium’u* köy topluluğunu [sayfa 287] yıkma yolundaki bu “burjuva projelerine” meydan okur, onlarla kavgaya girişir. Bizim iyi narodniğin kafasının asla almadığı şey ise, her türden projeler hazırlanır ve reddolunurken, kapitalizmin kendi yolunda ilerlemekte olduğu, ve köy topluluğunun, küçük tarımcılar köyü haline dönmekte olduğu ve gerçekten de döndüğüdür.104
      İşte bu nedenledir ki, köylünün toprağı tasarruf biçimi sorununa çok kayıtsız kalıyoruz. Toprağı tasarruf biçimi nasıl olursa olsun, köylü burjuvazi ile kır proletaryası arasındaki ilişki, temelde hiç bir değişikliğe uğramayacaktır. Gerçekten önem taşıyan sorun, hiç de toprağın tasarruf biçimi ile ilgili değildir, hâlâ köylülüğü ezmeye devam eden salt ortaçağ geçmişin kalıntıları ile ilgilidir – köy topluluklarının kast bölünmüşlüğü, ortak sorumluluk, özel mülk olan toprakların vergilendirilmesine oranla köylü toprağının son derece yüksek vergilendirilmesi, köylü topraklarının alım-satımında ve köylülüğün hareketi ve yerleşmesinde tam özgürlüğün olmaması.105 Bütün bu eskimiş kuruluşlar, köylülüğü dağılmaya karşı hiç korumazken, yalnızca çeşitli emek-hizmeti ve bağımlılık biçimlerinin artmasına, ve bir bütün olarak toplumsal gelişmede büyük bir gecikmeye yol açarlar.
      Bitirirken, Marx ve Engels’in Kapital’in III. cildindeki bazı sözlerini, küçük-çaplı tarımın, geniş-çaplı tarımdan üstün olduğu ve tarım kapitalizminin ilerici bir tarihî rol oynamadığı yolundaki kendi görüşleri lehinde yorumlama yolunda yeni bir narodnik çabadan sözetmeliyiz. Narodnikler, bu amaçla, sık sık, Kapital’in III. cildindeki şu pasajı aktarıyorlar:
      “Tarıma ilişkin öteki gözlemlerden de çıkartılacak olan tarihin dersi şudur ki, kapitalist sistem, rasyonel bir tarıma karşı çalışmaktadır, ya da rasyonel bir tarım kapitalist sistemle (bu [sayfa 288] sonuncunun tarımdaki teknik ilerlemeleri artırmasına karşın), bağdaşmaz ve kendi emeği ile yaşayan küçük çiftçinin yardımına (selbest arbeitenden), ya da birleşmiş üreticilerin yardımına ihtiyaç duyar.” (III, 1, 98; Rusça çeviride, 83.)[111]
      Bu iddiadan ne sonuç çıkar (bu arada belirtelim ki, bu iddia, hammadde fiyatlarındaki değişikliklerin, kârları etkileme yolları üzerinde duran bir bölüme girivermiş ve özel olarak tarımla ilgili Altıncı Kışıma sokulmamıştır)? Kapitalizmin, tarımın (ayrıca da sanayiin) rasyonel örgütlenmesi ile bağdaşamaz olduğu çoktandır biliniyor; bu, narodniklerle tartışma konusu da değildir. Ve tarımdaki kapitalizmin ilerici tarihî rolü, Marx tarafından, burada özellikle vurgulanmaktadır. Geriye Marx’ın “kendi emeği ile yaşayan küçük köylüden” sözetmesi kalıyor. Bu noktaya değinen narodniklerden hiç biri, bunu nasıl anladığını açıklamak zahmetine katlanmamıştır, bu noktanın, bir yandan kendinden önce ve sonra gelen bölümlerle, öte yandan da Marx’ın genel küçük-çaplı üretim teorisiyle bağlantısını kurma zahmetine katlanmamıştır. – Kapital’den aktarılan pasajda, üzerinde durulan husus, hammadde fiyatlarının nasıl büyük ölçüde dalgalandığı, bu dalgalanmaların üretimin oranlılığını ve sistemli çalışmasını nasıl bozduğu, bunların tarım ve sanayiin uygunluğunu nasıl bozduğudur. Yalnızca bu açıdan –oranlılık, sistemli çalışma ve üretimin planlı işleyişi açısından– Marx, küçük köylü iktisadını, “birleşmiş üreticiler” iktisadıyla eşit tutmaktadır. Bu açıdan, küçük ortaçağ sanayii (elsanatı) bile, “birleşmiş üreticiler” iktisadına benzer, (bkz: Misère de la philosophie, adı geçen baskı, s. 90 [Felsefenin Sefaleti, s. 141], oysa kapitalizm, bu her iki toplumsal iktisat sisteminden de, üretim anarşisi ile ayrılır. Bundan, Marx’ın, küçük-çaplı üretimin yaşayabilirliğini kabul ettiği,106 tarımda kapitalizmin ilerici tarihî rolünü tanımadığı sonucu, hangi mantıkla çıkartılabilir? Marx, tarımla ilgili özel kısımda, küçük köylü iktisadı hakkındaki özel bölümde bu konuda şöyle diyor (Bölüm 47, Kesim V):
      “Toprak parçacıklarının mülkiyeti, niteliği gereği, emeğin, toplumsal üretici güçlerinin gelişmesini, toplumsal emek biçimlerini, sermayenin toplumsal yoğunlaşması, geniş-çaplı büyükbaş hayvan yetiştiriciliğini ve bilimin ilerici bir biçimde uygulanmasını olanaksız kılar. [sayfa 289]
      “Tefecilik ve vergi sistemi, onu, her yerde kuvvetten düşürmek zorundadır. Toprağın fiyatına yapılan sermaye harcaması, bu sermayeyi, çiftçilikten uzaklaştırır. Üretim araçlarının sonsuz parçalanması ve üreticilerin kendilerinin tecridi, insan enerjisinin korkunç israfı. Üretim koşullarında gitgide artan kötüleşme ve üretim araçları fiyatlarında artış – toprak parçacıkları mülkiyetinin kaçınılmaz yasası. Bolluk yılları, bu üretim biçimi içinde bir bahtsızlıktır.” (III, 2, 341-342; Rusça çeviride 667.)[113]
      “Küçük toprak mülkiyeti, nüfusun büyük çoğunluğunun kırsal olmasını, toplumsal değil, tek tek emeğin egemen olmasını öngörür ve dolayısıyla, böyle koşullar altında, zenginlik ve yeniden üretimin gelişmesi, onun gerek maddî, gerek manevî önkoşulları söz-konusu değildir ve böylece, rasyonel ekimin koşulları da sözkonusu değildir.” (III, 2, 347; Rusça çeviride, s. 672.)[114]
      Bu satırların yazarı, geniş-çaplı kapitalist tarımın yapısında bulunan çelişkilere gözlerini kapamamış, onları insafsızca sergilemiştir. Ama bu, onun kapitalizmin tarihî rolüne değer vermesine engel olmamıştır.
      “... Kapitalist üretim biçiminin başlıca sonuçlarından biri, onun, tarımı, bir yandan, toplumun en az gelişmiş kesimi tarafından sürdürülen, kendi kendini tekrarlayan salt deneysel ve mekanik bir süreç olmaktan çıkarıp, özel mülkiyet koşulları altında bu ne kadar mümkünse, fennî tarımın bilinçli bilimsel bir uygulaması haline sokması; toprak mülkiyetini egemenlik ve serflik ilişkilerinden arındırması, öte yandan da, toprağı, bir üretim aracı olarak, toprak mülkiyetinden ve toprak sahibinden tamamen ayırmasıdır. ... Bir yandan, ilk kez toplumsal çapta işleyebilir hale getirilebilen tarımın rasyonelleştirilmesi, öte yandan da, toprak mülkiyetinin ad absurdum azaltılması, kapitalist üretim biçiminin büyük başarılarıdır. Bütün öteki tarihî adımları gibi, kapitalizm, bunu da, önce doğrudan üreticileri tamamen yoksullaştırarak başardı." (III, 2, 156-157; Rusça çeviride, 509-510.)[115]
      Marx’ın böyle kesin sözlerinden sonra, onun, tarım kapitalizminin ilerici tarihî rolünü nasıl değerlendirdiği konusunda iki ayrı görüş olamayacağı düşünülebilir. Oysa, Bay N. –on bir hile daha bulmuştur: Engels’in, mevcut tarımsal bunalım konusunda Bay N. –on’un görüşüne göre, kapitalizmin tarımda ilerici bir rol oynadığı önermesini çürüten görüşünü aktarmaktadır.107 [sayfa 290]
      Engels’in gerçekte neler söylediğine bakalım. Marx’ın diferansiyel rant teorisinin temel önermelerini özetledikten sonra, Engels, şu yasayı ortaya kor: “Toprağa ne kadar çok sermaye yatırılırsa ve belli bir ülkede, tarımın ve genel olarak uygarlığın gelişme düzeyi ne kadar yüksekse, toplam rant gibi, dönüm başına rantlar da o kadar çok artar, ve toplumun, artı-kârlar biçiminde büyük toprak sahiplerine verdiği haraç o kadar çok olur.” (Das Kapital, III, 2, 258. Rusça çeviride, 597.)[116] Engels’e göre, bu yasa, bir yığın borç biriktiren, ama gene de, bütün bunalımlarda, “dört ayak üstüne düşen”, “büyük toprak sahipleri sınıfının, harikulade direncini” açıklamaktadır; örneğin, tahıl fiyatlarının düşüşüne yol açan İngiltere’de Tahıl Yasalarının kaldırılması, toprak beylerini yıkmak bir yana, onları son derece zenginleştirmiştir.
      Böylece, kapitalizmin toprak mülkiyetince temsil edilen tekel gücünü zayıflatamadığı görüntüsü ortaya çıkar.
      Ama Engels devam ediyor: “Her şey geçicidir. Okya-nus-aşırı buharlı gemiler, ve Kuzey ve Güney Amerika’nın ve Hindistan’ın demiryolları” yeni rakipler yarattı. Kuzey Amerika’nın geniş kırları ve Arjantin’in pampaları vb., dünya pazarını ucuz tahılla doldurdu. “Ve –vergiler altında ezilen Rus ve Hint köylüleri kadar, bakir ovalardan da gelen– bu rekabet karşısında, Avrupalı kiracı çiftçi ve köylü, eski kiralarla varlığını sürdüremez. Avrupa’daki toprağın bir kısmı, tahıl ekimi açısından kesin olarak rekabet dışına düşmekte ve kiralar her yerde düşmektedir; ikinci olgumuz, durum 2: –düşen fiyatlar ve ek sermaye yatırımının düşen üretkenliği– Avrupa için kural olmuştur; dolayısıyla da İskoçya’dan İtalya’ya, Fransa’nın güneyinden Prusya’nın doğusuna kadar toprak beyleri matem tutmaktadır. Çok şükür ki, ovalar, tamamen ekilmiş olmaktan çok uzaktır; Avrupa’nın bütün büyük toprak beylerini mahvetmeye ve küçükleri de pazarlığa sokmaya yetecek kadarı kalmıştır.” (İbid., 260; Rusça çeviride, 598, bu çeviride “çok [sayfa 291] şükür ki” sözcüğü atlanmıştır.) [117]
      Eğer yazar bu pasajı dikkatle okumuşsa, Engelsin, Bay w -on’un ona söylemek istediğinin tam karşıtını söylediğini açıkça görecektir Engels’in görüşüne göre, bugünkü tarımsal bunalım rantı azaltmakta ve hatta onu tümüyle ortadan kaldırmaya yönelmektedir- bir başka deyişle, tarım kapitalizmi, toprak mülkiyeti tekelini kaldırma biçimindeki doğal eğilimini izlemektedir. Hayır, Bay N -on “aktarmalarında”, kesinlikle şanssız. Tarım kapitalizmi, bir başka dev adım daha atıyor; ticarî tarım ürünleri üretimim sınırsız biçimde genişletiyor ve bir dizi ülkeyi daha dünya alanına çekiyor- “ataerkil tarımı, Hindistan ya da Rusya gibi son sığmaklarından kovuyor; şimdiye kadar tarımda görülmemiş bir şeyi, yani en modern makinelerle donatılmış olan işçi yığınlarının işbirliğine dayanan, salt sınaî tahıl üretimini yaratıyor; eski Avrupa ülkelerinin durumunu büyük ölçüde kötüleştiriyor, rantları azaltıyor, böylece de en sağlam biçimde kurulmuş görünümü veren tekelleri temelinden yıkıyor ve “toprak mülkiyetini”, yalnız teoride değil, pratikte de, “saçmalığa” indirgiyor; tarımsal üretimin toplumsallaştırılması ihtiyacını öyle canlı bir biçimde ortaya koyuyor ki, bu ihtiyaç, Batı’da mülk sahibi sınıfların temsilcilerince bile gerçekleştirilmeye başlanıyor.108 Ve Engels o kendine özgü neşeli alayı ile dünya kapitalizminin son adımlarını iyi karşılıyor: neyse ki, işlerin eskisi gibi devamını sağlayacak kadar, ekilmemiş kır toprağı hâlâ mevcuttur, diyor. Ama bizim iyi Bay N. –on, à propos des bottes* eski zamanın “mujik çiftçisi” için, tarımımızdaki; “muteberliği eskiliğinden gelen” ... durgunluk için ve “ne tımarlı prensler arasındaki mücadelelerin, ne de Tatar istilâsının” sarsamadığı, ve şimdi –ah, ne korkunç şey!– bu canavarca kapitalizm tarafından ta kökünden sarsılmaya başlayan bütün tarımsal bağımlılık biçimleri için özlemle iç geçiriyor! O sanda simplicitas!* [sayfa 292]






Dipnotlar


      1 Yalnız bu nedenle bile, Bay N. –on, bir on yılın 8 yılına ait rakamlardan en cesurane sonuçları çıkarmakla kesinlikle hata işlemektedir.
      2 1883-1887 dönemi için, 1885 nüfusunu aldık, artış %1,2 olarak kabul edildi. Bildiğimiz gibi, valilere ait raporlardaki verilerle, Tarım Bakanlığının verileri arasındaki fark önemli değildir. 1905 yılma ait rakamlara ulaşırken, pud, çetvert’e çevrilmiştir.
      3 Bay N. –on, “bunların sayısında’’ (tarım üretimi ile uğraşan kişilerin sayısında) “bir düşüş olduğunu varsaymak hiç bir temele dayanmaz, durum tam tersidir” (Denemeler, 33, not) derken tamamen yanılmaktadır. Bkz: Sekizinci Bölüm, II. Kesim.
      4 Kişi başına düşen net patates ürünü 1864-1866 ve 1870-1890 arasında, Avrupa Rusyasındaki, istisnasız bütün bölgelerde artmıştı. 1870-79 ve 1883-1887 arasında ise, artış, 11 bölgenin 7’sinde ortaya çıktı (Baltık, Batı, Sınaî, Kuzey-Batı, Kuzey, Güney, Bozkır, Aşağı ve Transvolga bölgelerinde).
      Karş: Çiftçilerden Elde edilen Malzemeye Dayanan İstatistikî Tarımsal Bilgi c. VII, St. Petersburg 1897 (Tarım Bakanlığı tarafından yayınlanmıştır)[94] 1871’de, Avrupa Rusyası’mn 50 eyaletinde, patates ekili alan 790.000 desiyatin-di, 1881’de 1.375.000 desiyatin ve 1895’te 2.154.000 desiyatindi, yani 15 yılda %55’lik bir artış olmuştu. 1841’deki patates ürününü 100 olarak alırsak, daha sonraki yıllar için şu rakamları elde ederiz: 1861 – 120’ 1871 – 162; 1881 – 297; 1895 – 530.
      5 Ayrıca karş: Rusya’da Tarım ve Ormancılık, s. 84-88; burada bir de tütün bölgesi eklenmiştir. Bay D. Semyonov ve A. Fortunatov’un çizdiği haritalar, belirli ürünlerin egemen olduğu alanları göstermektedir; örneğin, çavdar, yulaf ve keten alanı, Pskov ve Yaroslavl eyaletleri; çavdar, yulaf ve patates alanı, Gradno ve Moskova eyaletleri vb..
      6 %14,3 oranında buğday ekili alana sahip olan Saratov eyaleti dışında, adı geçen öteki eyaletlerde, buğday ekili alan oranı %37,6–%57,8 arasındadır.
      7 Dış bölgelerdeki büyük nüfus artışı için ve 1885-1897 döneminde, iç eyaletlerden yüz binlerce köylünün, bu kısımlara göç edişi için, Bay V. Mihayilovski’nin topladığı malzemeye bakınız. (Novoye Slovo [“Yeni Söz”], Haziran 1897.) Ekili alanlardaki artış için, V. Postnikov’un yukarda adı geçen çalışsına, Samara eyaleti için Zemstvo istatistik sonuçlarına; V. Grigoryev’in Ryazan Eyaletinden Köylü Göçü adlı yapıtına bakınız. Ufa eyaleti için, Re-mezov’un Vahşî Başkırya’daki Yaşamdan Çizgiler’ine bakınız – bu yapıt, “kolonicilerin” nasıl gemi yapımı için kereste kestiklerini ve “vahşî” Başlarlardan “temizlenen” tarlaları nasıl “buğday fabrikalarına” dönüştürdüklerini canlı bir biçimde anlatmaktadır. Bu, Almanya’nın Afrika gibi bir yerdeki herhangi bir sömürüsü ile karşılaştırılabilecek bir sömürge siyaseti örneğidir.
      8 Karş: Marx, Das Kapital, III, 2, 289, – kapitalist koloninin temel özelliklerinden biri, yerleşecek olanların kolayca bulabileceği, boş toprakların bolluğudur. (Bu parçanın Rusça çevirisi s. 623, tamamen yanlıştır.)[95] Ayrıca bkz: III, 2, 210, Rusça çeviride, s. 553, – tarımsal kolonilerdeki büyük tahıl fazlası, bunların tüm nüfusunun, önceleri, “hemen hemen tamamen çiftçilikle ve özellikle” sınaî ürünlerle değişilen “yığınsal tarım ürünleri üretimiyle uğraşmaları” gerçeği ile açıklanabilir. “Bunlar [koloni devletler] başka koşullar altında kendileri üretmek zorunda olacakları ... nihaî ürünleri dünya pazarı aracılığıyla alırlar.”[96]
      9 Tezyakov, loc. cit.
      10 Kerson Eyaletindeki Toprakların Değerlendirilmesi İçin Malze-me, c, II, Kerson 1886. Her grubun ektiği desiyatin miktarı, ekili alan ortalamasıyla, çiftlik sayısı çarpılarak saptanmıştır. Grup sayısı azaltılmıştır.
      11 Novouzensk uyezdine ait sonuçlar. — Tüm kirayla tutulan topraklar, devlet toprakları, özel mülk olan topraklar ve verilmiş topraklar ele alınmıştır. Rus çiftlik köylülerine ait gelişmiş aletlerin bir listesi şöyledir: 609 pulluk, 16 buharlı harman dövme makinesi, 89 atla çekilen harman dövme makinesi, 64 atla çekilen tırmık, 61 harman savurma makinesi ve 64 biçer. Çalıştırılan işçi sayısına gündelikçiler dahil değildir.
      12 Rusya’nın başka kısımlarında, çiftlik hayvancılığı farklı bir türdedir. Örneğin, Güney ve Güney-Doğu sınırında, çiftlik hayvancılığının en yaygın biçimi, yani, eti için sığır semirtilmesi yerleşmiş bulunmaktadır. Daha kuzeyde, büyükbaş hayvan, çeki hayvanı olarak kullanılmaktadır. Son olarak da, merkezî kara-topraklar kuşağında, büyükbaş hayvan “gübre yapma makinesi” olarak kullanılmaktadır. V. Kovalevski ve I. Levitski, Avrupa Rusyası’nın Kuzeyinde ve Merkezî Kuşağında Süt Üretme Çiftçiliğine Ait İstatistikî Deneme (St, Petrsburg 1879). Bu yapıtın yazarları da, tarım uzmanlarının çoğu gibi, sorunun toplumsal ekonomik yönüne pek az ilgi göstermekte ya da bu yönü pek az anlamaktadırlar. Örneğin, çiftliklerin daha kârlı hale geldiği gerçeğinden, doğrudan doğruya bunların, “halkın refahını ve besinini” sağladıkları sonucunu çıkartmak tamamen yanlıştır (s. 2).
      13 W. Roscher, Tarım İktisadı, 7. baskı, Stuttgart 1873, s. 563-564. -ç.
      14 Tam olarak, ayrıntısıyla. -ç.
      15 Veriler, Askeri İstatistiki Özet’ten ve Bay Orlov’un Kılavuz’undan (1. ve 3. baskılar) alınmıştır. Bu kaynaklara ilişkin olarak, Yedinci Bölüme bakınız. Sadece şunu belirtelim ki, aktarılan rakamlar, gelişmenin gerçek hızını asgariye indirirler, çünkü “fabrika” ya da “atelye” terimi 1879’da, 1866’da olduğundan daha dar bir anlamda kullanılmaktadır. 1890’da ise, 1879’da kullanıldığından da daha dar bir anlamda. Kılavuz’un 3. baskısında, 230 fabrikanın kuruluş tarihine ilişkin bilgi mevcuttur. Buna göre, 1870’ten önce sadece 26 tane, 70’lerde 68, 80’lerde 122 ve 1890’da 14 tane kurulmuştur. Burada üretimdeki hızlı bir artıştan söz edilmektedir. Son Fabrikalar ve Atelyeler Listesi’ne gelince (St. Petersburg 1897), burada tam bir kaos hüküm sürmektedir: peynir yapımı iki ya da üç eyalet için kaydedilmiş ve geri kalanlarda tamamen ihmal edilmiştir.
      16 Nedelya [“Hafta”], 1896, n° 13. Süt üretme çiftçiliği o kadar kârlıdır ki, kentli tacirler bu işe koşmuşlar ve bu arada, hesapların, mal olarak kapatılması gibi yöntemler getirmişlerdir. Büyük bir fabrikaya sahip olan bir yerel toprak sahibi, köylüleri alıcılara bağımlılıktan kurtarmak ve “yeni pazarlar ele geçirmek” için, “süt için hemen nakit ödeme yapan” bir artel örgütledi. Bu, artellerin ve ünlü “satış örgütlerinin” gerçek anlamını, yani, sınaî sermayenin gelişimi aracılığıyla tüccar sermayesinden “kurtuluşu” ortaya koyan tipik bir örnektir.
      17 1882’ye kadar, Rusya’da hemen hiç ayırıcı yoktu. Bunlar, 1886’dan sonra, öyle hızla yayılmışlardır ki, eski yöntemin yerini kesinlikle almışlardır. 1890’da, tereyağı-çıkaran ayırıcılar bile ortaya çıktı.
      18 Bu sorun da, Bay Raspopin tarafından (belki de yazınımızda ilk kez olarak) doğru, teorik yönden sağlam bir görüş açısına dayanılarak ortaya atılmıştır. Raspopin, en başta şunu gözlemliyor: “çiftlik hayvancılığının verimindeki artış” –özellikle de süt üretme çiftçiliğinin gelişimi– bu ülkede, kapitalist çizgiler üzerinde ilerlemekte ve sermayenin tarıma girişinin en önemli göstergelerinden biri olmaktadır.
      19 Dr. Jibankov, Smolensk Eyaletindeki Fabrika ve Atelyelerin Sıhhî İncelemesi (Smolensk, 1894, c. I, s. 7) adlı yapıtında şöyle der: “Asıl peynir yapımıyla uğraşan işçilerin sayısı ... çok önemsizdir. Hem peynir yapımı, hem de tarım için gerekli olan yardımcı işçiler çok daha fazladır; bunlar, çobanlar, sütçüler vb.’dir; bütün [peynir] fabrikalarında, bu işçilerin sayısı, asıl peynir yapımcılarını, iki, üç hatta dört kat geçer.” Bu arada şunu da belirtelim ki, Dr. Jıbankov’un tanımına göre, burada emek koşulları sağlığa çok aykırı ve işgünü aşırı ölçüde uzundur (16-17 saat), vb.. Demek ki, bu ticarî tarım alanında da, tarımcının, geleneksel saf ve temiz uğraş kavramı, yanlış bir kavramdır.
      20 Ticarî çiftlik hayvancılığı için pazar, esas olarak sınaî nüfusun büyümesi ile yaratılır, ki bununla ilerde ilgileneceğiz. (Sekizinci Bölüm II. kesim.) Dış ticarete gelince, bu konuda şunları söylemekle yetinelim: Reform-sonrası dönemin başlangıcında, peynir ihracatı ithalâtın çok altındaydı, ama 90’larda bunlar hemen hemen eşit duruma geldi (1891-1894 arası 4 yıl için yıllık ortalama ithalât 41.800 pud, ihracat ise 40.600 pud tutarındaydı; 1886-1890 arası beş yılda, ihracat ithalâtı geçti). İnek ve koyun tereyağı ihracatı her zaman ithalâtı büyük ölçüde aşmıştır; bu ihracat hızla artmaktadır: 1866-1870’te ortalama yıllık ihracat 190.000 pud, 1891-1894’te ise 370.000 pud tutarındaydı (Üretici Güçler, III, 37).
      21 1. Grup (kapitalist tahıl tarımı alanı) 8 eyaletten oluşmaktadır: Besarabya, Kerson, Ekaterinoslav, Don, Şamara, Saratov ve Orenburg. II. Grup, (kapitalizmin en az geliştiği alan) 12 eyaletten oluşuyor: Kazan, Simbirsk, Penza, Tambov, Ryazan, Tula, Orel, Kursk, Voronej, Harkov, Poltava ve Çernigov. III. Grup (kapitalist süt üretme çiftçiliği ve sınaî kapitalizm alam) 10 eyaletten oluşuyor: Moskova, Tver, Kaluga, Vladimir, Yaroslavl, Kostroma, Nijni-Novgorod, St. Petersburg, Novgorod ve Pskov. Ücretleri gösteren rakamlar, ortalama eyalet rakamlarıdır. Kaynak: Tarım Bakanlığı yayını: Kiralanmış Emek, vb..
      22 Bay Rudnev de, buna benzer bir sonuca ulaşıyor: “Yıllık olarak kiralanan emekçilerin yaptığı işe, nispeten daha yüksek değer biçildiği yerlerde, yaz işçisinin ücreti, yıllık ücretin yansına daha çok yaklaşmaktadır. Dolayısıyla, tersine olarak, batı eyaleüerinde ve hemen hemen, bütün yoğun nüfuslu, merkezî kara-toprak eyaletlerinde, yazın işçinin emeğine çok düşük bir değer biçilmektedir.” (Joc. cit., 455.)
      23 İşte, genel olarak Rus köylüsünün geçim düzeyi ve yaşama koşullarına ilişkin iki tanım. M. Y. Saltikov, Yaşamdaki Küçük Şeyler’de, “girişimci mujik” hakkında şunları yazıyor: “Mujiğin her şeye ihtiyacı vardır, ama her şeyden çok da ... kuvvetini harcama yeteneğine, kendi emeğini kısıtlamamaya ihtiyacı vardır. ... Girişimci mujik” (çalışırken) “ölür”. “Karısı ve büyük çocukları da, forsalardan beter çalışırlar.”
      V. Veresayev, “Lizar” başlıklı bir öyküsünde, (Severni Kurier [“Ku-zey Habercisi”], 1899, n° 1) Pskov eyaletinde, “artışı önlemek için” damla vb. kullanılmasını savunan Lizar adlı bir mujiğin öyküsünü anlatmaktadır. Yazar şöyle diyor: ‘’Daha sonra, birçok Zemstvo doktorlarından ve özellikle ebelerden işittim ki, onlar da sık sık, köydeki karı-kocaların buna benzer istemleriyle karşılaşmaktadırlar.” “Belli bir yönde ilerleyen yaşam, bütün yolları denemiş ve sonunda, bir çıkmaz sokağa ulaşmıştır. Bundan kaçış yokun*. Onun için de, doğal olarak, sorunun yeni bir çözümü doğmaya ve gitgide gelişmeye başlamıştır.”
      Kapitalist toplumdaki köylünün durumu gerçekten de ümitsizdir ve bu durum, küçük mülk sahiplerine sahip Fransa’da olduğu gibi, köy topluluklarıma sahip Rusya’da da, doğal olarak, kuşkusuz ... “sorunun” doğal olmayan ‘bir çözümüne” değil, küçük ekonominin çöküşünü geciktirmek için doğal olmayan çarelere yol açmıştır.
      24 Bay Blagoveşçenski’nin Birleşik Sonuçlar’ından[99] alınan Zemstvo istatistikleri. Bu 18 uyezddeki, 14.000 kadar aile, sahip olunan hayvan sayısına göre sınıflandırılmamışlar. Toplam, 289.079 aile değil, 303.262 aile olacaktır. Bay Blagoveşçenski, kara-toprak eyaletlerindeki iki uyezd İçin de, benzer veriler aktarmaktadır, ama bu uyezdlerin tipik olmadığı apaçıktır. Tver eyaletinin 11 uyezdinde (İstatistikî Sonuçlar, XIII, 2) hiç ineği olmayan verilmiş-toprak sahibi ailelerin yüzdesi yüksek değildir (9,8), ama 3 ve daha fazla ineğe sahip olan ailelerin %21,9’u, toplam inek sayısının %48,4’ünü ellerinde toplamaktadır. Atı olmayan aileler, %12,2’yi oluştururlar; 3 ve daha fazla atı olan ailelerin oram ise sadece %5,1’dir ve bunlar, toplam at sayısının sadece %13,9’una sahiptirler. Bu arada şunu da belirtelim, (ineklerinkine kıyasla) atların daha az yoğunlaşması, öteki kara-toprak dışı eyaletlerde de görülür.
      25 Aşağıdaki gibi genel sözlerle karşılaşınca karşıt köylü gruplarına ilişkin olan bu veriler akla getirilmelidir: “Süt veren hayvan yetiştiriciliğinden gelen, aile başına, yılda 20-200 ruble arası bir gelir, geniş kuzey eyaletleri alanında, yalnızca çiftlik hayvancılığım genişletmek ve geliştirmekte en önemli araç olmakla kalmaz, ayrıca, tarla ekimini geliştirmek ve hatta –hem gerek büyükbaş hayvan bakımında, hem de o zamana kadar ihmal edilmiş olan toprağı, gereken biçimde ekilmiş bir duruma getirmekte– nüfusa, o bölgede iş alanı yaratmak, iş aramak üzere göç etmeyi azaltmak etkisine de sahiptir.” (Üretici Güçler, III, 18.) Bir bütün olarak göç, azalmamakta, artmaktadır. Ancak, bazı bölgelerdeki azalma, ya hali-vakti yerinde köylüler yüzdesinin yükselmesine, ya da “o bölgedeki işlerin”, yani, yerel kırsal girişimciler için çalışmanın gelişmesine bağlı olabilir.
      26 St. Petersburg Eyaleti İktisadı Üzerine İstatistik İçin Malzeme, c. V. Kısım II, St. Petersburg 1887.
      27 Büyükbaş hayvan beslenmesinde köklü bir iyileşme, ancak, satış için süt üretiminin geliştiği yerlerde gözlemlenmektedir (s. 219, 224).
      28 s. 39, 65, 136, 150, 154, 167, 170, 177 ve diğerleri. Reform-öncesi vergi sistemimiz, burada da, tarımdaki ilerlemeyi geciktirmektedir. Bir muhabir şöyle yazıyor: “Çiftliklerin kalabalıklaşması yüzünden, volostun her yerinde, ot ekimine geçilmiştir; ancak, yonca, vergi borçlarını kapamak üzere satılmaktadır” (91). Bu eyaletteki vergiler bazan öyle büyüktür ki, toprağını kiraya veren köylünün kendisi, bu toprağı tutan kişiye bir miktar para ödemek zorunda kalmaktadır.
      29 Bu arada şunu da belirtelim ki, yerel köylülüğe ait “sanayilerin” çeşitliliği, Bay Biçkov’u kazançlarına göre, iki tip sanayici arasında ayırım yapmaya itmiştir. 3.251 kişinin (nüfusun %27,4’ü) 100 rubleden az kazandığı ortaya çıkmıştır; bunların kazancı toplam 102.000 ruble, ya da kişi başına ortalama 31 rubledir. 454 kişi, 100 rublenin üstünde kazanmaktadır (nüfusun %3,8’i); bunların kazancı, toplam 107.000 ruble, ya da kişi başına ortalama 236 rubledir. Birinci grup esas olarak, her tür ücretli işçiden, ikinci grup ise, tacirler, saman tüccarları, keresteciler vb.’den oluşmaktadır.
      30 Fabrika ve Atelyeler Kılavuzu’’nda, Koprin volostundaki “peynir yapımı artellerine” değinilmektedir, Blandovlar, peynir yapım sanayiindeki en büyük firmadır: 1890’da, bunlar, altı eyalette 25 fabrikaya sahip bulunuyordu.
      31 Bay Stari Maslodel’in [Eski Tereyağ Yapımcısı] tipik görüşü şöyledir: “Bugün, kırı görmüş ve tanımış olan ve onun 40 ya da 50 yıl önceki durumunu hatırlayan fcerkes, aradaki farka hayret edecektir. Eski köylerde, bütün evlerin içi ve dışı aynıydı; oysa bugün, kulübelerin yanında güzel evler yükselmekte, yoksulların yanında zenginler yaşamakta, ayaklar altında ezilen ve hor görüleni erin yanında, ziyafetler veren ve eğlenenler yaşamaktadır. Eskiden, insan, sık sık, bir tek topraksız köylünün bulunmadığı köylere raslardı; şimdi, her köyde, en az beş, bazan tam bir düzine topraksıza raslanıyor Ve gerçeği söylemek gerekirse, köylerdeki bu değişmede tereyağı yapımının büyük payı vardır. 30 yılda, tereyağı yapımı, birçoklarını zengin, etti evlerini güzelleştirdi; tereyağı sanayiinin gelişmesi döneminde süt sağlayan birçok köylüler zengin oldu, daha fazla büyükbaş hayvan edindi ve topluluk temeli üzerinde ya da birey olarak toprak satın aldı; ama pek çoğu da yoksulluğa düştü; köylerde topraksız köylüler ve dilenciler oraya çıktı. (Jizn [“Yaşam”], 1899, n° 8, Severni Kray [“Kuzey Bölgesi”]nden aktarılmıştır, 1899, n° 223). (2. baskıya not.)
      32 3. Merkezi İstatistikKomitisine göre, 1893-1897 ortalaması, 26.291.000 puddu. Bkz; Vestnik Finansov, 1897, n° 9; ve 1898, n° 6. Önce-leri keten üretimi istatistikleri çok hatalıydı; bu nedenledir ki, uzmanların, çok çeşitli kaynakları ele alarak yaptıkları karşılaştırmalara dayanan yaklaşık tahminleri kullanmayı yeğ tuttuk. Üretilen keten miktar, yıldan yıla büyük ölçüde dalgalanmaktadır. Bu nedenle, örneğin, altı yıllık rakamlardan, keten üretimindeki “düşmeye” ve “keten ekili alanların azalmasına” dair, en cüretkâr sonuçları çıkarmaya girişen Bay N. -on (Denemeler, s. 236 ve devamı), en görülmemiş hatalara düşmüştür (P. B. Struve’nin, Eleştirici Görüşler’de, bu hataları incelemesine bakınız s. 233 ve devamı). Metinde söylenenlere şunu da ekleyelim ki, Bay N -on’un aktardığı verilere göre, 1880’lerde, keten ekili alanların azamî büyüklüğü 1.372.000 desiyatin, toplanan lifin ağırlığı ise 19.245.000 pud idi, oysa, 1896-1897’de, bu alan, 1.617.000-1.669.000 desiyatin, toplanan lifin ağırlığı ise 31.713.000-30.139.000 pud idi.
      33 Bu rakamlar keten, keten-lifi ve keten-kıtığına aittir. Bkz: Tarihi-İstatistikî İnceleme, P. Struve, Eleştirel Görüşler ve Vestnik Finansov, 1897, n° 36.
      34 Bkz: N. Strokin, Pskov Eyaletinde Keten Yetiştiriciliği, St Peters-burg 1882. Yazar, bu verileri, Vergi Komisyonunun, Tutanaklar’ından almıştır.
      35 Keten ekili 1.399.000 desiyatinlik alanın, 745.400 desiyatini kara-toprak kuşağı dışındadır, bunun ancak %13’ü Özel mülk sahiplerine aittir. Kara-toprak kuşağında, keten ekili 609.600 desiyatinin %44,4’ü özel mülk sahiplerine aittir (Üretici Güçler, I, 36).
      36 Askerî-İstatistikî Özet, o zamanlar şu gerçeğe işaret etmişti: “Köylülerin ektiği keten, çoğu kez, aslında, bulinyalara aittir”, (küçük alıcıların yerel adı) “köylü ise sadece tarlasında bir emekçidir’* (595). Bkz: Tarihî-İstatistikî İnceleme, s. 88.
      37 Strokin, 12.
      38 Bugün, keten toprağı kiraları, keten fiyatındaki azalma yüzünden düşüyor, ama, örneğin Pskov keten alanında, 1896’da, keten ekili toprak miktarı azalmamıştır (Vestnik Finansov, 1897, n° 29).
      39 Köylülerce toprak satm alınmasındaki gelişme açısından, Pskov eyaleti, Rusya’da önde gelen eyaletlerden biridir. Kırsal Nüfusun İktisadî Durumu Üzerine Birleşik İstatistikî Malzeme’ye göre (Bakanlar Kurulu Sekreterliğince basılmıştır), burada, köylülerce satın aflınan topraklar, ekilebilir toplam verilmiş-toprakların %23’üne ulaşmaktadır. Bu, 50 eyalet içinde en yüksek orandır. Bu durumda, 1 Ocak 1892 tarihinde, erkek köylü nüfus başına ortalama 0-7 desiyatinlik satın alınmış toprak düşmektedir. Bu açıdan, yalnız Novgorod ve Taurida eyaletleri, Pskov eyaletini geçer.
      40 İstatistiklerin gösterdiğine göre, iş aramak üzere Pskov eyaletini terkeden erkeklerin sayısı, 1865-1875’ten, 1896 ya kadar hemen hemen dört kat artmıştır (Pskov Eyaletindeki Köylü Nüfusa Ait Sanayiler, Pskov, 1898, s. 3).
      41 4 Haziran 1890 yasası, tarımsal damıtma için aşağıdaki ölçütleri koydu: 1) damıtma mevsimi. Eylül l’den, Haziran l’e kadar, tarla işi yapılmadığı zaman; 2) damıtılan öz miktarı ile. malikânedeki ekilebilir toprakların, desiyatin miktarı arasındaki oran. Kısmen tarımsal, kısmen de sınaî damıtma yapan fabrikalara, karma damıtmaevi denilmektedir (bkz: Vestnik Finansov 1896 n° 25 ve 1898, n° 10).
      42 Kaynaklar: Askerî İstatistik Özet, 427; Üretici Güçler, IX, 49 ve VestnikFinansov, 1898, n° 14.
      43 Karş: Raspopin, loc. cit., – Tarihi-İstatistiki İnceleme, loc. cit s. 14. Damıtmanın yan ürünleri (artık), çoğu kez, (hatta yalnızca tarımsal kurulularca değil, tucari kuruluşlarca bile), ticarî et sığırcılığında kullanılır. – Karş: Tarımsal İstatistiki Bilgi, c. VII, s. 122 ve devamı.
      44 Merkezî tarım eyaletlerinde, patatesin, damıtma amacıyla kullanılmasındaki çok hızlı artış aşağıdaki verilerde görülebilir. Altı eyalette: Kursk, Orel, Tula, Ryazan, Tambov ve Voronej’de, 1864-65’ten 1873-74’e kadar olan dönemde yılda ortalama 407.000 pudluk patates damıtılmıştı; 1874-75’ten 1883-84’e kadar 7.482.000 pud; 1884-85’ten 1893-94’e kadar ise 20.077.000 pud damıtılmıştı. Bütün Avrupa Rusyası için bu rakamlar şöyledir: 10.633.000 pud, 30.599.000 pud ve 69.620.000 pud. Yukardaki eyaletlerde, patates kullanan damıtmaevlerinin sayısı, 1867-68’den 1875-76’ya kadar olan dönemde, yılda, ortalama 29; 1876-77’den 1884-85’e kadar olan dönemde, 130; 1885-86’dan 1893-94’e kadar olan dönemde, 163 idi. Bütün Avrupa Rusyası için, bu rakamlar, 739, 979, 1.195’tir. (Bkz: Tarımsal İstatistikî Bilgi, c. VII.)
      45 Örneğin, Nijni-Novgorod eyaleti, Balakna uyezdine ait Zemstvo istatistik sonuçlanna göre, bir desiyatinlik patates ekimi, çapalama, zararlı otları temizleme ve kazma işiyle uğraşan bir kadının 59,2 işgünü de dahil olmak üzere, 77,2 işgünü gerektirir.
      46 1867’de, Avrupa Rusyasında, damıtvaevlerinde çalıştırılan işçi sayısı 52.660 olarak (Askerî İstatistikî Özet, Yedinci bölümde göstereceğiz ki, bu kaynak, fabrika işçilerinin sayısını çok büyük ölçüde abartmaktadır), 1890’da ise 26.102 olarak (Orlov’un Kılavuz’una göre) hesaplanmıştı. Asıl damıtma işiyle uğraşan işçiler, sayıca çok azdır ve üstelik, kırsal işçilerden pek az fark-lıdırlar. Örneğin, Dr. Jbankov, şöyle diyor: “Köy damıtmaevlerinde çalıştırılan bütün işçiler –üstelik bunlar düzenli olarak işlemez, çünkü işçiler, yazın, tarla işi için burafardan ayrılırlar– düzenli fabrika işçilerinden çok kesin çizgilerle ayrılırlar: bunlar köylü elbiseleri giyer, kırsal alışkanlıklarını korur ve fabrika işçilerine özgü, özel inceliği edinmezler.” (loc. cit., II, 121.)
      47 Maliye Bakanlığı Yıllığı, c. I. – Askerî İstatistikî Özet. – Tarihî-İstatistikî İnceleme, c. II.
      48 Tarihî-İstatistikî İnceleme, I.
      49 Üretici Güçler, I, 41.
      50 Vestnik Finansov [“Malî Haberci”], 1897, n° 27, ve 1898, n° 36. Polonya krallığı hariç, Avrupa Rusyasmda, 1896-1898’de, şeker pancarı ekili 327.000 desiyatinlik bir alan bulunuyordu.
      51 Yukardaki kaynaklara ek olarak, bkz: Vestnik Finansov, 1898, n° 32. * Berkovet = 10 pud. -ç.
      52 1890-1894 ortalamasını alırsak, imparatorluktaki pancar ekili 285.000 de-siyatinden, 118.000 desiyatini tasfiyehanelere, 167.000 desiyatini ise ekicilere aitti. (Üretici Güçler, IX, 44.)
      53 Avrupa Rusyasında, 1867’de, pancar şekeri fabrikaları ve tasfiyehanelerinde, 80.919 işçi çalışıyordu (Maliye Bakanlığı Yıllığı, Askerî İstatistikî Özet, burada da rakamı abartmış, anlaşılan aynı işçiîeri iki kere sayarak, 92.000 diye bir rakam vermiştir). 1890 rakamı ise 77.875 işçidir (Orlov’un Kılavuz’u).
      54 Tarihî-İstatistikî İnceleme’deki verileri, en düzenli ve karşılaştırılabilir veriler olarak alıyoruz. Maliye Bakanlığı Sonuçları ve Malzemesi (1866, n° 4, Nisan) Ticaret ve imalât Bakanlığına ait resmî verilere dayanarak, 1864’te, Rusya’da, üretimi 231.000 ruble değerinde olan 55 nişasta-yapım kuruluşu olduğunu hesaplamıştır. Askerî-İstatistikî Özet’teki hesaplara göre, İ866’da, üretimi 563.000 ruble değerinde olan, 198 kuruluş bulunmaktaydı, ama, kuşkusuz, bu sayı şimdi fabrika olarak kabul edilmeyen küçük kuruluşları da içermektedir Genel olarak söylersek, bu işe ait istatistikler çok yetersizdir: kuçuk fabrikalar bazan sayılmakta, bazan da (çok daha fazla hallerde) sayılmamaktadır Böylece, Orlov’un Kılavuz’u, 1890’da Yaroslavl eyaletinde bulunan kuruluşların sayısını 25 olarak verirken (1894-95 Listesi 20 olarak veriyor), Yaroslavl Eyaleti Üze-rine İnceleme’ye göre (c. II, 1896), yalnızca Rostov uzeydinde, 810 nişasta ve pekmez kuruluşu vardır. Dolayısıyla, metinde verilen rakamlar, ancak olgunun dinamikliğini gösterebilir, sanayideki gerçek gelişmeyi değil.
      55 Moskova Eyaletine Ait îstatistikî Sonuçlar, c. VII, Kısım 1, Mos-kova 1882.
      56 loc. cit., s. 32. Köylü atelyelerinde işgünü 13-14 saatken, aynı sanayi dalındaki büyük atelyelerde (Dementyev’e göre[100]) 12 saatlik bir işgünü hüküm sürmektedir.
      57 V. Orlov’un, bir bütün olarak Moskova eyaleti hakkındaki genel görüşünü, bu sözlerle karşılaştırınız (Sonuçlar, Cilt IV, Kısım 1. s. 14): zengin köylüler, çoğu kez, yoksul köylünün verilmiş-topraklarını kiralar ve bazan, 5-10 kirayla tutulmuş, verilmiş-toprağı ellerinde toplarlar.
      58 İlginç bir noktaya değinelim. Gerek Moskova sanayiinin tanımının yazarı (loc cit 45), Bay Prugavin (loc. cit, 107), gerekse Bay V. V. (Elsanatı Sanayii üzerine Makaleler), bazı rendeleme kuruluşlarının birkaç mülk sahibine ait olması gerçeğinde, “artel ilkesi”ni farkediyorlar. Bizim keskin gözlü narodnikler kırsal girişimcilerin birliğinde özeû bir “ilke” görmeye çabalıyor ve bir kırsal girişimciler sınıfının varlığında ve gelişmesindeki yeni toplumsal ve ekonomik “ilkeleri” göremiyorlar.
      59 Maliye Bakanlığına Ait Malzeme ve Sonuçlar, 1866, n° 4, Orlov’-un Kılavuz’u, 1. ve 3. Baskılar. Kuruluşların sayısına ilişkin rakamlar vermiyoruz; çünkü, bizim fabrika istatistiklerimiz, küçük tarımsal yağ-sıkma kuruluşları ile, büyük, sınaî kuruluşları birbirine karıştırmakta, birincileri bazan kapsamakta, bazan da değişik eyaletler ve değişik dönemler için kapsamamaktadır. Örneğin 1860’ta, bir dizi küçük yağhane “atelyeler” kategorisine dahil edilmiştir.
      60 Örneğin, 1890’da 383 atelyeden ll’i, 12.232.000 rublelik bir üretim içinde, 7.170.000 ruble değerinde bir üretime sahipti. Sınaî girişimcilerin, kırsal girişimciler üzerinde kazandığı bu zafer, bizim tarımcılar (örneğin Bay S. Korolenko, loc. cit.,) ve bizim narodnikler arasında (örneğin Bay N. –on’un Denemeler’i, s. 241-242) derin bir hoşnutsuzluğa yol açıyor. Biz onların görüşlerine katılmıyoruz. Büyük atelyeler, emeğin üretkenliğini artıracak ve üretimi toplumsallaştıracaktır. Bu bir husus. İkinci husus da, büyük atelyelerde, işçilerin koşulları muhtemelen ve yalnızca maddî açıdan da değil, küçük tarımsal yağhanelerinkinden daha iyi olacaktır.
      61 V. Ilyin, İktisadî Çalışmalar ve Makaleler, St. Petersburg 1899, s. 139-140. (Bkz: Lenin, Toplu Eserler Cilt 2. Perm Eyaletinde 1894-95 Elsanatı Sayımı ve Elsanatı Sanayiinin Genel Sorunları. -ç.)
      62 Voronej Eyaleti, Biryuç Uyezdine Ait İstatistikî Sonuçlar. – Köydeki sınaî kuruluş sayısı 153 idi. Bay Orlov’un 1890 yılına ait Kılavuz’una göre, bu köyde, 34 işçi çalıştıran 17.000 ruble değerinde üretime sahip 6 yağhane bulunuyordu. 1894-1895 Fabrika ve Atelyeler Listesi’ne göre ise, 60 işçi çalıştıran 151.000 ruble değerinde üretime sahip 8 yağhane bulunuyordu.
      63 Maliye Bakanlığı Yıllığı, 1. – Tarihî-İstatistikî İnceleme, Cilt 1. – Üretici Güçler, IX, 62. Tütün ekili alan yıldan yıla büyük ölçüde dalgalanır; örneğin, 1889-1894 ortalaması 47.813 desiyatin (mahsul 4.180.000 pud), 1892-1894 ortalaması ise, 52.516 desiyatin, mahsul 4.878.000 puddur. Bkz: Rusya Sonuçları, 1896, s. 208-209.
      64 Belobrodov, Severni Vestnik’teki yukarda adı gSçen makale, 1896, n° 2 Russkiye Vedomosti, 1897, n° 127 (Mayıs 10), Kırım’da 20 işçi kadının, bir tütün tarlası sahibini mahkemeye verdiği bir davayı haber veriyor ve “mahkemede, plantasyon işçilerinin son derece zor yaşamlarım anlatan sayısız gerçeklerin ortaya çıktığını” söylüyor.
      65 Tarihî-İstatistikî İnceleme, I, s. 2.
      66 Ibid.
      67 Örneğin Moskova eyaletinde. Bkz: S. Korolenko, Kiralanmış Emek vb. s. 262.
      68 İbid., s. 335, 344 vb.
      69 Üretici Güçler, IV, 13.
      70 Ibid, s. 31, ayrıca Tarihî-İstatisükî İnceleme, s. 31 ve devamı.
      71 60’larda ithalât hemen hemen 1 milyon pud tutarındaydı; 1878-1880 de, 3,8 milyon pud; 1886-1890’da 2,6 milyon pud, 1889-1893’te 2 milyon pud tutarında olmuştur.
      72 Biraz önceden davranıp burada, 1863’te Avrupa Rusya sında, 50.000 ve daha fazla nüfusa sahip 13 kent olduğunu, 1897’de ise 44 kent olduğunu belirtelim. (Bkz: Sekizinci Bölüm, II. kesim.)
      73 Bu tip yerleşme örnekleri için Altıncı ve Yedinci Bölüme bakınız.
      74 Yaroslavl Eyaletinden başka, Vyatka, Kostroma, Vladimir, Tver, Moskova Kaluga, Penza, Nijni-Novgorod ve birçok eyaletlere bağlı bu tip köylere yapılan atıflar için, bkz: Tarihî-İstatistikî İnceleme, I, s. 13 ve devamı ve Üretici Güçler, IV, 38 ve devamı. Ayrıca bkz: Nijni-Novgorod eyaletine bağh Semyonov, Nijni-Novgorod ve Balakna uyezdlerine ait Zemstvo istatistik sonuçları.
      75 Üretici Güçler, IV, 42.
      76 St. Petersburg Eyaleti İktisadı Üzerine İstatistikî Malzeme, c. V. Aslında, metinde söylenenden çok daha fazla sebze yetiştiricisi vardır, çünkü bunların çoğu özel toprak sahiplerinin yaptığı çiftçilik başlığı altında gruplandırıldığı halde, adı geçen veriler, yalnızca köylü tarımına değinmektedir.
      77 Üretici Güçler, IV, 49 ve devamı. Farklı köylerin özel sebze türleri üretmekte uzmanlaştıklarını belirtmek ilginç olacaktır.
      78 Tarihî-İstatistikî İnceleme, I. – Bay Orlov’un Fabrikalar Kılavuzu. Elsanatı Sanayiini Soruşturma Komisyonuna Ait İşlemler, c. XIV, Bay Stolpyanski’nin makalesi. – Üretici Güçler, IV, 46 ve devamı. Yaroslavl Eyaleti İncelemesi, c. 2, Yaroslavl 1896, Bay Stolpyanski 1885) ve Kılavuz (1890) tarafından sunulan verilerin bir karşılaştırması, bu alandaki konserve ürünlerinin fabrika üretiminde önemli bir artış olduğunu göstermektedir.
      79 Demek ki, adı geçen yayın, Bay Volgin’in, “Sebze tarlalarıyla kaplı toprağın sık sık yeniden bölünüp bölünmediği” konusunda duyduğu “kuşkuyu” bütünüyle doğrulamış oluyor (loc. cit, 172, dipnot).
      80 Burada da, tarımdaki tipik bir uzmanlaşma gözlemlenecektir: “Sebze yetiştiriciliğinin köylü nüfusun bir kısmının özel uğraşı haline geldiği yerlerde, öteki köylülerin hemen hemen hiç sebze yetiştirmemesi ve sebzeyi yerel pazar ve panayırlardan satın alması dikkate değer bir husustur.” (S. Korolenko, loc. cit., 285.)
      81 Üretici Güçler IV, 50-51. – S. Korolenko, loc. cit., 273. – Moskova Eyaletine Ait İstatistiki Sonuçlar, c. VII, Kısım 1 – Tver Eyaletine Ait İstatis-tiki Sonuçlar, c. VIII, Kısım 1. Tver uzeydi: 1886-1890 sayımına göre, burada 174 köylü ve 7 özel toprak sahibine ait 4.426’dan fazla camlık bulunmaktadır, yani herbirinin ortalama 25 kadar camlığı vardır. “Köylü tarımında o (sanayi) büyük bir yardımcıdır, ama yalnızca hali-vakti yerinde köylüler için. Eğer 20’den fazla camlık varsa, işçi kiralanmaktadır.” (s. 167).
      82 Bu sanayie ilişkin veriler için bkz: Beşinci Bolüme ek, Sanayi n° 9.
      83 Bay N. –on’un Rus köylüsü için kullandığı terim.
      84 Bay V. Prugavin’in terimi.
      85 Karpuz yetiştirmek için toprağı daha iyi işlemek gerekir ve bu da, daha sonra tahıl ekilen toprağı, daha verimli kılar.
      86 Bkz: Uspenski, Bir Koy Güncesi.
      87 Örnek olarak yukarda aktarılan Petersburg uyezdindeki köylü tarımı üzerine, Malzeme’ye başvuralım. En değişik ufak alışveriş tipleri, burada “sanayiler” biçimine bürünmüştür: yaz için ev kiralama, pansiyonculuk, süt satışı, sebze satışı, çilek satışı, “at işleri”, bebek bakıcılığı, kerevides avcılığı, balıkçılık vb.. Tula uyezdindeki yörekent köylülerine ait sanayiler de tamamen buna benzemektedir: Elsanatı Sanayiini Soruşturma Komisyonuna Ait İşlemler. c. IX’da, Bay Borisov’un makalesine bakınız.
      88 “İyi yollar, kanallar ve ulaşıma elverişli nehirler, taşıma masraflarım azaltarak, ülkenin uzak bölümlerini de, kentlerin çevresindeki yerlerle daha yakın bir düzeye getirirler.” Op, cit., c. I, s. 228-229.
      89 Bu arada, narodnik iktisatçıların, “Rus köylü tarımının, çoğu durumda, tamamen doğal iktisat olduğu” yolundaki gözde önermeleri de, bu gerçek ihmal edilerek ileri sürülmüştür. (Hasatların ve Tahıl Fiyat-larının Etkisi, I, 52). Kır burjuvazisiyle kır proletaryasını aynı kaba koyan “ortalama” rakamlar aldık mı bu önerme kanıtlanmış olarak kabul edilecektir!
      90 Bir önceki notta adı geçen kitabın yazarları, “köylülük”ten sözettikle-rinde, bu tür verilerle yetinmektedirler. Onlar, her köylünün, tam da, tükettiği tahılları ektiğini, tükettiği tahıl tiplerinin hepsini ektiğini ve bunları tam da tüketildikleri oranda ektiğini varsayarlar. (Gerçeklerle çelişen ve Reform-sonrası dönemin ana özelliklerini ihmal eden) bu tip “varsayımlardan”, doğal ekonominin egemen olduğu “sonucunu çıkarmak” için, fazla çaba gerekmez.
      Narodnik yazında, şu aşağıdaki, ustaca tartışma yöntemi ile de karşılaşılabilir: – bir bütün olarak tarımla karşılaştırıldığında – her ayrı ticarî tarım tipi bir “istisnadır”. Dolayısıyla, iddia edilmektedir ki, genel olarak bütün ticarî tarıma istisna gözü ile bakılmalıdır, ve doğal iktisat, genel kural olarak kabul edilmelidir! Mantık konusundaki üniversite kitaplarının sofizm bölümünde, bu tip muhakemenin sayısız paralelleri bulunabilir.
      91 Misère de la Philosophie (Paris 1896), s, 223; yazar eski mutlu ataerkil yaşama, basit usullere vb. geri dönüşü özleyen ve “toprağın da, bütün diğer sanayilere egemen olan yasalara tâbi kılınmasını” kınayanların bu Özlemlerini aşağılayarak, gerici feryatlar diye tanımlıyor.[102]
      Tamamen farkındayız ki, metindeki tartışmanın tümü, narodniklere yalnızca inandırıcı gelmemekle kalmayıp, akılsızca da gelebilir. Ama, örneğin, toprağın alım-satımınm “anormal” bir olgu olduğu (Bay Çuprov, tahıl fiyatlara üzerine tartışma, stenografik rapor, s. 39), köylülere verilmiş olan toprak parçalarının elden çıkarılmayışının, savunulabilecek bir kurum olduğu, emek-hizmeti tarım sisteminin, kapitalist sistemden daha iyi olduğu, ya da her halükârda daha kötü olmadığı vb. gibi görüşleri ayrıntısı ile açıklamak çok nankörce bir iş olurdu. Yukarda söylenenlerin tümü, narodniklerin bu tip görüşleri desteklemek üzere ileri sürdükleri siyasî ve iktisadî iddiaları çürütmektedir.
      92 Batı Avrupa romantikleri ve Rus narodnikleri, bu süreçte, kapitalizmin tek-yanlılığını, kapitalizmin yarattığı istikrarsızlığı ve bunalımları önemle belirtir – ve bu temele dayanarak, kapitalizm-öncesi durgunlukla karşılaştırıldığında kapitalist ilerlemenin ilerici niteliğini yadsırlar.
      93 Dolayısıyla, toprak tasarrufu biçimlerindeki farklara karşın, Marx’ın küçük Fransız köylüsü için söyledikleri, aynen, Rus köylüsüne de uygulanabilir: “Küçük mülk sahibi köylü, üyeleri benzer koşullarda ama birbiri ile fazla ilişkiye girmeden yaşayan, geniş bir yığın oluşturur. Üretim biçimleri, onları karşılıklı ilişki içine sokacağı yerde, birbirinden ayırır. Bu ayrılık Fransa’nın kötü ulaştırma araçları ve köylülerin yoksulluğunca artırılmaktadır. Bunların üretim alanı (Produktionsfeld), küçük toprak parçası, ekimi sırasında hiç bir işbölümüne, hiç bir bilimsel uygulamaya ve dolayısıyla gelişmede hiç bir çeşitliliğe, beceri değişikliğine ve toplumsal ilişkiler zenginliğine meydan vermez. Her bir köylü ailesi, hemen hemen, kendine yeterlidir; tüketiminin ana bölümünü bizzat kendisi üretir ve böylece yaşam araçlarım, toplumla ilişkiden çok, doğa ile değişimden elde eder. Bir küçük toprak, bir köylü ve ailesi; onların yanısıra bir başka küçük toprak, bir başka köylü ve bir başka aile. Bunlardan birkaçı, bir köy yapar, Fransız ulusunun büyük çoğunluğu, bir çuvaldaki patateslerin bir çuval patates etmesi gibi, türdeş büyüklüklerin basit eklenmesiyle oluşmuştur.” (Der achtzehnte Brumaire des Louis Bonoparte, Hmb., 1885, s. 98-99.) [103]
      94 “Kapitalist toplumda, birleşme, örgütlenme ihtisası azalmamış, tersine, ölçülemeyecek bir biçimde büyümüştür. Ama yeni toplumun bu ihtiyacını eski Ölçü birimleriyle ölçmek son derece saçmadır. Bu yeni toplum daha şimdiden, birincisi, birleşmenin, yere, toplumsal tabakaya ya da. kategoriye göre olmamasını; ikincisi de, bu birleşmede başlangıç noktası olarak, kapitalizm ve köylülükteki farklılaşma tarafından yaratılan statü ve çıkar farklarının alınmasını istiyor.” [V. İlyin, loc. cit., s. 91-92, dipnot. (Bkz: Lenin, Toplu Eserler, Cilt 2, “İktisadî Romantizmin Bir Nitelendirilmesi.” -ç.)]
      95 Bay N. -on’un, Rusya’da kapitalizmin yıkıcı işleyişi hakkındaki sayısız yakınma ve feryatlarından biri özel bir dikkat gerektiriyor: “... Ne tımarlı prensler arasındaki mücadele, ne de Tatar istilâsı, iktisadı yaşam biçimlerimizi etkileyememiştir.” (Denemeler, s. 284); yalnızca kapitalizm “kendi tarihi geçmişini hor görmüştür” (s. 283). Kutsal gerçek! Rus tarımındaki kapitalizm, gerçekten de hiç bir siyasî fırtınanın, “tımarlı prensler arasındaki mücadelenin” ve “Tatar istilâsının” yıkamadığı, “yıllanmış”, “muteberliği eskiliğinden gelen”, emek-hizmeti ve bağımlılık biçimlerim hor gördüğü içindir ki ilericidir.
      96 V. V. Teorik İktisat Üzerine Makaleler, s. 108 ve devamı. N. -on Denemeler, s 214 ve devamı. Aynı görüşler Bay Kablukov’un Tarım İktisadı Üzerine Konuşmalar’ında da bulunabilir, Moskova 1897, s. 65 ve devamı.
      97 Düşüncesizce iddialarda bulunmamak için, örgütlenmesi büyük ölçüde salt kapitalist tipe yaklaşan özel toprak sahiplerine ait kendi çiftliklerimizden Örnekler verelim. Orel eyaletini ele alalım. (Kromi Uyezdi İçin Zemstvo İstatistik Sonuçları, c. IV, Kısım 2, Orel 1892.) Soylulara mensup biri olan Khlyustin’in malikânesi, 562 desiyatini ekili olmak üzere, 1.129 desiyatini kapsamaktadır; 8 yapı ve çeşitli gelişmiş aletler bulunmaktadır. Yapay ot ekimi. Hara. Çiftlik hayvancılığı. Hendek-açma ve başka tedbirlerle bataklık kurutulması (“kurutma esas olarak boş zamanlarda yapılır”, s. 146). Yazın işçi sayısı günde 50-80; kışın en çok 30. 1888’de, 25’i yaz için olmak üzere 81 işçi çalıştırılıyordu. 1889’da 19 marangoz çalıştırılıyordu. – Kont Ribopier’in malikânesi: 3.000 desiyatin, 1.293 desiyatini ekili, 898 desiyatini köylülere kiraya verilmiş. Oniki-ekin münavebe sistemi. Gübre için turba kesilmesi; fosfor çıkarılması, 1889’dan bu yana, 30 desiyatinlik deneysel tarla. Kışın ve yazın, gübre taşınıyor. Ot ekimi. Ormanlardan gereği gibi yararlanma (ekimden marta kadar 200-300 keresteci çalıştırılmıştır). Sığır yetiştiriciliği. Süt üretme çiftçiliği 1888’de, 34’ü yaz için olmak üzere 99 işçi vardı. – Moskova eyaletinde, Mensçikov malikânesi (Sonuçlar, c. V, Kısım 2), 23.000 desiyatin. “Kopartılıp alınmış” topraklar karşılığında ve ayrıca kirayla tutulan insangücü. Ormancılık. “Yazın atlar ve sürekli işçiler tarlalarla uğraşır; sonbaharın bitiminde ve kısmen de kışın, kurutma barakalarına ve nişasta fabrikalarına patates ve nişasta taşırlar, ayrıca da, ormandan ... istasyona, kereste taşırlar; bütün bunlar sayesinde, iş, şimdi, bütün yıl boyunca oldukça eşit bir biçimde dağılıyor.” s. 144, bu arada, bu durum her ay çaluşı4lan gün sayısını gösteren kayıttan da anlaşılmaktadır: ortalama at günü sayısı, ayda 293; dalgalanmalar: 223’ten (nisan), 362’ye (haziran). Ortalama erkek günü 216; dalgalanmalar: 126’dan (şubat), 279’a (kasım). Ortalama kadın günü 23; dalgalanmalar: 13’ten (ocak), 27’ye (mart). Bu gerçek, narodniklerin uğraştıkları soyutlamaya hiç benziyor mu?
      98 Geniş-çaplı kapitalist sanayi, göçebe bir işçi sınıfı yaratır. Bu sınıf, kırsal nüfustan oluşmuştur, ama esas olarak sınaî işlerle uğraşmaktadır. “Bunlar, sermayenin, onun ihtiyacına göre, kâh şu yöne, kâh bu yöne sürülen, hafif piyade askerleridir. ... Göçebe emek, yapım ve sürme, tuğla-yapımı, kireç-ocakları, demiryolu yapımı vb.’deki çeşitli işlemler için kullanılır.” (Das Kapital, I2, s. 692[104].) “Genel olarak, demiryolları gibi büyük girişimler, emek pazarından, belirli bir miktar işgücü çekerler, ki bu da, ancak, örneğin tarım gibi, belirli iktisat dallarından gelebilir...” (İbid., II. B, s. 303.) [105]
      99 Örneğin, Moskova Tıp İstatistikleri, bu eyaletteki fabrika işçilerinin sayısını 114.381 olarak saptamıştı; bu, iş başında olanların sayışıydı; en yüksek rakam 146.338, en düşüğü ise, 92.214 idi (Genel Özet vb., c. IV, Kısım I, s. 98); yüzde olarak: %128 – %100 – %82. Genel olarak, işçi sayısındaki dalgalanmaları artırmakla, kapitalizm, bu bakımdan da, sanayi ile tarım arasındaki farklılıkları ortadan kaldırır.
      100 Örneğin, İngiltere’deki tarımsal ilişkiler açısından, Marx, şöyle diyor: “Toprağı ekmenin alelade gereksinmeleri için her zaman çok fazla, istisnai ya da geçici gereksinmeleri için ise her zaman çok az tarım emekçisi mevcuttur.” (I2. 725).[106]Öyle ki, sürekli “nispî fazla-nüfusa” rağmen, kırlar yetersiz nüfusa sahip gibi görünmektedirler. Marx’ın bir başka yerde dediği gibi kapitalist üretim tarıma egemen oldukça bir kırsal fazla-nüfus oluşur. “Dolayısıyla tarımsal nüfusun bir kısmı, sürekli olarak bir kent, ya da manüfaktür proletaryasına geçme durumundadır.” (İbid., ,668)[107]; nüfusun bu kesimi kronik işsizlik çeker; iş son derece düzensiz ve çok az ücret karşılığındadır (örneğin, dükkân için evde çalışma, vb.).
      101 Bu açıdan, Marx’ın şu gözlemi özellikle dikkate değer: tarımda da, emeğe olan talebi, “yıl boyunca daha eşit” dağıtmanın yollan vardır, örneğin çok çeşitli ürün yetiştirmek, üç-tarla sistemi yerine, ekin münavebesini getirmek, kök bitkileri, ot ekmek vb.. Ama bütün bu yöntemler, “üretime konulan, ücretlere, gübreye, tohuma vb. yatırılan döner sermayede bir artışı gerektirir.” (İbid., s. 225-226.) [108]
      102 “Biraz” diyoruz, çünkü, tarım işçisinin koşullarındaki kötüleşme, yalnızca, istihdamdaki düzensizliklere bağlı olmaktan çok uzaktır.
      103 Bir başka yerde Marx şunu belirtiyor: “Ortak topraklar (Gemeinelgentum) toprak parçalarının yönetimindeki ikinci yardımcıyı oluştururlar.” (Das Kapital, III, 2, 341.) [110]
      104 Eğer, böyle bir iddia ileri sürmekle, fazla ileri gittiğimiz söylenirse, yanıtımız söyle olacaktır. Her kim bir yaşayan olguyu, gelişmesi içinde anlamak isterse, kaçınılmaz ve zorunlu olarak, ya ileri gitmek ya da geride kalmak ikilemi ile karşılaşır. Bir orta yolu yoktur. Ve eğer bütün gerçekler, toplumsal evrimin niteliğinin, tamı tamına, bu evrimin daha şimdiden ilerlediği biçiminde olduğunu gösteriyorlarsa, ve üstelik eğer, bu evrimi geciktiren durumlara ve kuruluşlara açıkça değinilmişse (çok yüksek vergiler, köylülüğün kast kapalılığı, toprağın alım-satımında ve yer değiştirmede ve yerleşmede özgürlük olmayışı), o zaman bu ileri gidiş hiç de yanlış değildir.
      * Palladium, Pallas Athene’nin Truva’nın güvenliğini sağlayan heykeli. Herhangi bir güvenlik unsuru. -ç.
      105 Narodniklerin bu kuruluşlardan bazılarım korumaları, onları gitgide daha çok tarımcılara yaklaştıran görüşlerinin gerici niteliğini açıkça ortaya koymaktadır.
      106 Engels’in ölümünden hemen önce, ve fiyatlardaki düşüşle bağlantılı olan tarımsal bunalımın tamamen ortada olduğu bir zamanda, küçük-çaplı tarımın[112] yaşayabilirliği doktrinine bazı tavizlerde bulunan Fransız “öğrencilerine”, şiddetle karşı çıkmayı zorunlu gördüğünü hatırlayalım.
      107 Bkz: Novoye Slovo, 1896, n° 5, Şubat, Bay N. –on’un editörlere mektubu, 256-261. Burada da, “tarihî ders” üzerine “aktarma” vardır. Bugünkü tarımsal bunalımı, tarımdaki kapitalizmin ilerici tarihî rolü teorisini çürütmek için kullanmaya çalışan Bay N. – on’un ya da öteki sayısız narodnik iktisatçılardan herhangi birinin, bir kez bile sorunu doğrudan doğruya, belirli bir iktisadî teori temeline dayanarak koymamış olması; Marx’ı tarım kapitalizminin tarihî ilerici rolünü kabul etmeye yönelten temelleri bir kez bile belirtmemiş olması, ya da bu temellerden hangisini ve niçin kabul etmediğini açıkça göstermemiş olması dikkate değer bir husustur. Öteki durumlarda olduğu gibi, bu durumda da narodnik iktisatçılar, Marx’ın teorisine doğrudan doğruya karşı çıkmamayı, “Rus Öğrencilere” bulanık imâlar yapmakla yetinmeyi yeğlerler. Bu çalışmada, Rus iktisadı ile kendimizi sınırlayarak bu sorun hakkındaki görüşlerimizin dayandığı temelleri yukarda sunmuş bulunuyoruz.
      108 Ünlü Antrag Kanitz’in (Kanitz Planı, -ç.) Alman Reichstag’-ında[118] önerdiği gibi görüşler ve bütün elevatörlerin devlet mülkü yapılması yolunda Amerikan çiftçilerinin önerisi, gerçekten de ‘’bu dönemin” tipik “belirtileri’ değiller midir?
      * Hiç mantığa dayanmaksızın. -ç.

Açıklayıcı Notlar

      [93] Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi’nin ilk baskısında (1899) tablo şöyle idi: -224

AVRUPA RUSYASI’NIN 50 EYALETİ

Dönemler

Nüfus

Ekilen Toplam Ürün
(Tahıl + Patates)
(Bin Çetvert)

Bin

%

Ekilen

%

Net Ürün

%

1864-66
1870-79
1883-87
1885-94

61.400
69.853
81.725
86.282

100
114
132
140


100
117
123



100
105

72.225
75.620
80.293
92.616

100
104
111
128


100
106
122



100
115

152.851
211.325
255.178
265.254

100
138
166
173


100
120
126



100
104

Dönemler

Ekilen Patates
(Bin Çetvert)

Kişi Başına Net Ürün
(Çetvert)

Ekilen

%

Net
Ürün

%

Tahıl

Patates

Toplam

1864-66
1870-79
1883-87
1885-94

6.918
8.757
10.847
16.552

100
126
156
239


100
123
187



100
152

16.996
30.379
36.164
44.348

100
178
212
260


100
119
146



100
123

2,21
2,59
2,68
2,57

0,27
0,43
0,44
0,50

2,48
3.02
3,12
3.07


     
[94] Lenin’in bu yayın üzerine notları ve ön hesaplamaları,
Lenin Miscellany XXXIII, s. 165-175’de yayınlanmıştır. -225
     
[95] Karl Marx, Capital. c. III, .Moskova 1959, s. 738-39. -229
     
[96] Karl Marx, Capital, c. III, Moskova 1959, s. 655. -229
     
[97] Res fungibilis – yerine konabildi şey – eski bir hukuki terim. “Yerine konabilen şeyler”, sözleşmelerde, sadece sayısal miktarlarla ya da ölçü ile gösterilen (“şu kadar kile çavdar”, “şu kadar sayıda tuğla”) şeylerdir. “Yerine konamayan şeylerden” – özel olarak belirtilen şeylerden (“şöyle şöyle bir eşya”, “şu şu numaralı malzeme”) ayırdedilirler -240
     
[98] Küçük Rusya, yani, Malorossiya – Çarlık Rusyası’nda Ukrayna arazisine resmen böyle denirdi. -241
     
[99] N. A. Blagoveşçenski’nin Köylü Çiftçiliği, Birleşik, Zemstvo Evden Eve Sayımı İktisadî Sonuçları, c. 1, Moskova 1893. -245
     
[100] Bkz: Y. M. Dementyev’in Fabrika Nüfusa Ne Veriyor ve Ondan Ne Alıyor?, Moskova 1893, s. 88-97. -264
     
[101] Burada “metropol eyaletler”le St. Petersburg ve Moskova eyaletleri kastedilmektedir. -273
     
[102] Bkz: Karl Marx, The Poverty of Philosophy, Moskova, s. 180. (Felsefenin Sefaleti, Sol Yayınları, Ankara-1975, s. 167.) -279
     
[103] Karl Marx ve Frederich Engels, Selected Works, c. I, Moskova 1958 (The Eighteenth Brumaire of Louis Bonaparte), s. 334. -281<
     
[104] Karl Marx, Capital, c. I, Moskova 1958, s. 663 (Kapital, Birinci Cilt, Sol Yayınları, Ankara 1975, s. 700). -285
     
[105] Karl Marx, Capital, c. II, Moskova 1957, s. 316. -285
     
[106] Karl Marx, Capital, c. I, Moskova 1958, s. 693, (Kapital, Birinci Cilt, Ankara 1975, s. 728). -285<
     
[107] Karl Marx, Capital, c. I, .Moskova 1958, s. 642. (Kapital, Birinci Cilt, Ankara 1975, s. 679). -285
     
[108] Karl Marx, Capital, c. II, Moskova 1957, s. 242-243. -286
     
[109] Karl Marx, Capital, c. II, Moskova 1957, s. 241. -286
     
[110] Karl Marx, Capital, c. III, Moskova 1959, s. 603, 787. -287
     
[111] Karl Marx, Capital,       [112] Engels’in, “Fransa ve Almanya’da Köylü Sorunu” başlıklı, Die Neuze Zeit’in, 1894-95 yılı, 10. sayısında yayınlanmış olan makalesine değinilmektedir. (Bkz: Karl Marx ve Friedrich Engels, Selected Works, c. II, Moskova, 1958, s. 420-440.) Fransız “Öğrenciler” – sansür gözönünde tutularak marksistlere verilen addır (adı geçen makalede Engels, bunlara, “marksist eğilimli Fransız sosyalistleri” diyor). -289
     
[113] Karl Marx, Capital, c. III, Moskova 1959, s. 787. -290
     
[114] Karl Marx, Capital, c. III, Moskova 1959, s. 792-793. -290
     
[115] Karl Marx, Capital, c. III, Moskova 1959, s. 603-604. -290
     
[116] Karl Marx, Capital, c. III, Moskova 1959, s. 709. -291
     
[117] Karl Marx, Capital, c. III, Moskova 1959, s. 709-710. -292
     
[118] 1894-1895 yıllarında, tarımcıların temsilcisi Kont Kanitz, Alman Reichstag’ına, “Antrag Kanitz’ diye bilinen öneriyi sundu. Burada hükümetin, dışardan tahıl alımını denetlemesi ve bütün bu ithal malı tahılı ortalama fiyatlarla satması isteniyordu. Öneri, Reichstag’ca reddedildi. -293



Sayfa başına gidiş