ÜÇÜNCÜ BÖLÜM[79]
TOPRAK SAHİPLERİNİN ANGARYA
İKTİSADINDAN KAPİTALİST İKTİSADA
GEÇİŞLERİ
ŞİMDİ köylü iktisadından, toprakbeyi iktisadına geçmeliyiz. Görevimiz, bugünkü toplumsal ve iktisadî sistemi, toprakbeyliği iktisadını, temel özellikleriyle incelemek ve Reform-sonrası dönemde, bu sistemin geçirdiği evrimin niteliğini tanımlamaktır.
I. ANGARYA İKTİSADININ
TEMEL ÖZELLİKLERİ
Bugünkü toprakbeyi iktisadı sistemini incelerken, başlangıç noktası olarak, bu iktisat sistemini, serflik döneminde hüküm sürdüğü biçimde ele almalıyız. O günlerdeki iktisadî sistemin özü şuydu: Tarımsal iktisadın belirli bir birimine, yani, belirli bir malikâneye ait toprakların tümü, beylerin ve köylülerin toprağı olmak üzere bölünmüştü; bu ikincisi de, köylüler arasında küçük parçalar halinde dağıtılmıştı; köylüler, bu toprakları, (ek olarak, örneğin kereste,
[sayfa 168] bazan büyükbaş hayvan vb. gibi, başka üretim araçları da alarak) kendi emekleri ve kendi aletleri ile ekerler ve geçimlerini oradan elde ederlerdi. Bu köylülere ait emeğin ürünü, gerekli ürünü, teorik ekonomi politiğin terminolojisini kullanırsak, geçim araçlarını sağladığından köylüler için ve işçi sağladığından toprak beyi için – gerekli ürünü oluşturur; tıpkı sermaye değerinin değişen bölümünün yerini alan ürünün, kapitalist toplumda gerekli bir ürün oluşu gibi. Öte yandan, köylülerin artı-emeği,
aynı aletlerle, toprak beyinin toprağını ekmelerinden ibaretti; bu emeğin ürünü toprak beyine giderdi. Dolayısıyla, o zamanlar, artı-emek, gerekli-emekten, yer açısından ayrılıyordu; toprak beyi için onun toprağını, kendileri için kendi toprak paylarını ekiyorlardı; toprak beyi için haftanın bazı günlerinde, kendileri için ise öteki günlerde çalışıyorlardı. Bu ekonomide, köylülerin toprak payları, (modern terimlerle ifade edersek) aynî ücret, ya da toprak beylerine işçi sağlamak için bir araç görevi görmekteydi. Köylülerin toprak paylarını, kendilerinin ekmeleri, toprakbeyi iktisadının bir koşuluydu ve bunun amacı, köylüye geçim “sağlamak” değil, toprak beyine işçi sağlamaktı.
Angarya [Rusça:
barşçina] iktisadı dediğimiz iktisat sistemi işte budur. Bu sistemin varlığı, açıktır ki, aşağıdaki şu zorunlu koşulları öngörür: birincisi, doğal ekonominin hâkimiyeti. Feodal malikâne, kendi kendini yöneten, kendi içine kapalı, dış dünya ile çok az ilişkisi olan bir varlık olmalıdır. Özellikle, serfliğin son döneminde gelişen, toprak beyleri tarafından satış için tahıl üretimi, daha şimdiden eski rejimin yıkıldığını müjdelemektedir. İkincisi, böyle bir iktisat, doğrudan üreticiye, genel olarak üretim araçlarının özel olarak da toprağın dağıtılmasını ve aksi taktirde toprak beylerine, işçi sağlanması güvence altında olmayacağından, bu üreticinin toprağa bağlanmasını gerektiriyordu. O halde, angarya iktisadında ve kapitalist iktisat koşullarında, artı-ürün elde etme yöntemleri, tamamen birbirinin karşıtıdır: birincisi, üreticiye toprak sağlanması temeline dayanır, ikincisi ise, üreticinin topraktan koparılmasına dayanır.
Üçüncüsü, böyle bir iktisat sisteminin bir koşulu da,
[sayfa 169] köylünün toprak beyine kişisel bağımlılığıdır. Eğer toprak beyi köylünün kişiliği üzerinde doğrudan güç sahibi olmasaydı, bir parça toprağa sahip ve kendi çiftliğini işleten bir adamı, kendisi için çalışmaya zorlayamazdı. Dolayısıyla, bu iktisadî rejimi tanımlarken Marx’ın dediği gibi, “iktisadî baskı dışında baskı” gerekliydi (ve, yukarda, daha önceden de belirtildiği gibi, Marx bunu
emek-rant kategorisine dahil ediyordu;
Das Kapital, III, 2, 324).
[81] Bu zorlama, köylünün serf olma durumundan, toplumsal mevkilerde hak sahibi olmayışına kadar uzanan, çok çeşitli biçim ve derecelerde olabilir. Dördüncüsü ve sonuncusu, tanımlanan bu iktisat sisteminin bir koşulu ve sonucu da, tekniğin son derece düşük ve durgun halidir, çünkü, çiftçilik, yoksulluğun ezdiği ve kişisel bağımlılık ve cehaletin alçalttığı, küçük köylülerin elindedir.
II. ANGARYA VE KAPİTALİST İKTİSAT
SİSTEMLERİNİN BİRLEŞİMİ
Serfliğin kaldırılmasıyla, angarya iktisadının temelleri sarsıldı. Bu sistemin bütün temel direkleri, doğal ekonomi, malikâne mülkünün kendi içine kapalı, kendi kendine yeten niteliği, çeşitli parçaları arasındaki yakın bağlantı, toprak beyinin köylüler üzerindeki gücü sarsıldı. Köylünün çiftliği, toprak beyininkinden ayrıldı; köylü, toprağını geri satın alacak ve onun tam sahibi olacaktı; toprak beyi, biraz önce yukarda görüldüğü gibi, tamamen karşıt bir temele dayanan, kapitalist çiftçilik sistemini benimseyecekti. Ama, tümüyle farklı bir sisteme bu geçiş, iki farklı nedenden ötürü, kuşkusuz hemen gerçekleşemezdi. Birincisi, kapitalist üretim için gerekli olan koşullar henüz mevcut değildi. Ücret karşılığı çalışmaya alışkın bir insan sınıfı gerekiyordu; köylüye ait aletlerin yerine toprak beyininkiler geçmeliydi; tarım, beyin işi gibi değil, herhangi bir ticarî ve sınaî İşletmedeki temeller üzerinde örgütlenmeliydi. Bütün bu koşullar, ancak, yavaş yavaş biçimlenebilirdi, ve bazı toprak beylerinin, Reformdan henüz sonra, dışardan makine ve hatta işçi getirme çabaları, fiyaskodan başka bir
[sayfa 170] sonuç veremezdi. İşlerin kapitalist biçimde yürütülmesine hemen geçişin mümkün olmayışının bir başka nedeni de, eski angarya iktisat sisteminin temellerinin sarsılması, ama henüz tümüyle yıkılmamasıydı. Köylülerin çiftlikleri, toprak beylerininkilerden tümüyle ayrılmış değildi, çünkü, bu sonuncular, köylülere ait toprak paylarının en hayatî bölümlerine, “
kopartılıp alınan topraklara”,[82] ormanlara, çayırlara, su kaynaklarına, otlaklara vb. sahip olmaya devam ediyorlardı. Bu topraklar (ya da buralardan geçiş hakkı) olmaksızın, köylüler, kesinlikle, bağımsız çiftçilik yürütemiyorlar, böylece de, toprak beyleri, emek-hizmeti biçiminde, eski iktisat sistemini sürdürebiliyorlardı. “İktisadî baskı dışında baskı” uygulama olanağı da,
köylülerin geçici bağımlılık durumları,[83] ortak sorumluluk, bedenî ceza, kamu işlerinde zorunlu çalışma vb. biçiminde devam etmekteydi.
Demek ki, kapitalist iktisat hemen doğamaz, angarya iktisadı da hemen yokolamazdı. Bu yüzden de, mümkün olan tek iktisat sistemi, hem angarya sisteminin hem de kapitalist sistemin özelliklerini birleştiren, geçici bir sistemdi. Ve gerçekten de, Reform sonrasında, toprak beylerinin uyguladığı çiftçilik sistemi, tamı tamına bu özellikleri taşır. Geçici bir döneme özgü sayısız türde biçimlere sahip olan çağdaş toprakbeyi tarımı, çok çeşitli birleşimler halinde iki ana sistemden ibarettir –
emek-hizmeti sistemi ve
kapitalist sistem. Birinci sistem, toprak beyine ait toprakların, komşu köylülere ait aletlerle ekilmesidir, (ödeme, ister işe göre ücretteki gibi para olarak, ister yarıcılıkta olduğu gibi ürün olarak, ister toprak ya da yer olarak yapılsın), ödemenin biçimi, bu sistemin temel niteliğini değiştirmez. Bu, doğrudan doğruya, angarya iktisadının bir kalıntısıdır,
ve angarya iktisadının yukarda açıklanan iktisadî nitelikleri, hemen hemen tümüyle, emek-hizmeti sistemine
[sayfa 171] uygulanabilmektedir (tek istisna, emek-hizmeti sisteminin biçimlerinden birinde, angarya iktisadının koşullarından birinin yok olmasıdır, yani, işe göre ücrette, emeğin karşılığı aynî olarak değil para olarak verilmektedir). Kapitalist çiftçilik sistemi, toprağı, toprak sahibinin aletleriyle işleyen (yıllık, mevsimlik, günlük, vb.) işçilerin, kiralanmasından ibarettir. Yukarda adı geçen sistemler, gerçekte, en çeşitli ve görülmemiş biçimlerde içice geçmişlerdir: toprak beylerine ait bir yığın malikânede, bu iki sistemin farklı çiftçilik biçimlerine uygulanan bir birleşimi mevcuttur.
Böyle farklı, ve hatta karşıt iktisat sistemlerinin uygulamada, bir dizi, çok derin ve karmaşık çatışmaya ve çelişkiye yel açması, bu çelişkilerin baskısıyla, bir dizi çiftçinin iflâs etmesi vb. çek doğaldır. Bütün bu olgular, her geçiş dönemine özgü olgulardır.
Bu iki sistemin nispî etkileri nedir sorusunu ortaya atacak olursak, her şeyden önce, bu konuda hiç bir kesin istatistiğe sahip olmadığımızı söylemek zorundayız ve bu istatistikler pek de toplanabileceğe benzemiyor; böyle bir şey için sadece bütün malikânelerin değil, bütün malikânelerde uygulanan tüm iktisadî işlemlerin kayıtları gereklidir. Yalnızca, bu sistemlerden birinin ya da ötekinin egemenliği açısından tek tek yerlerin genel tanımları biçiminde yaklaşık veriler mevcuttur. Bu türden veriler, bütün Rusya için, özetlenmiş bir biçimde, Tarım Bakanlığına ait, yukarda adı geçen yayında,
Kiralanmış Emek vb.’de verilmiştir. Bay Annenski bu verilere dayanarak, bu sistemlerin etkilerini gösteren son derece çarpıcı bir tablo hazırlamıştır
(Hasatların Etkisi vb.
[84] I, 170). Bu verileri bir tablo halinde özetleyelim ve 1883-1887 döneminde, özel mülk sahiplerinin toprakları üzerindeki ekili alma ilişkin rakamlarla destekleyelim.
(Rusya İmparatorluk İstatistiklerine göre, IV. 1883’ten 1887’ye kadar beş senelik dönemde, Avrupa Rus-yası’ndaki ortalama hasat. St. Petersburg 1838.)
[Tablo 56.]
[TABLO 56]
Toprak Sahiplerinin Malikânelerinde Egemen Olan İktisat Sistemine Güre Eyalet Grupları
|
Kara-Topraklar Kuşağında
|
Kara-Topraklar Kuşağı
Dışında
|
Toplam
|
Özel Toprak Sahiplerinin Malikânelerinde Bütün Tahıl ve Patates Alanı
(Bin Des.)
|
I. Kapitalist sistemin egemen olduğu eyaletler
II. Karışık bir sistemin egemen olduğu eyaletler
III. Emek-hizmeti sisteminin egemen olduğu eyaletler
T o p l a m
|
9
3
12
24
|
10
4
5
19
|
19
7
17
43
|
7.407
2.222
6.281
15.910
|
[sayfa 172]
Demek ki, salt Rus eyaletlerinde, emek-hizmeti sistemi egemen olmasına karşın, bugün, bir bütün olarak Avrupa Rusyası’nda, kapitalist toprak beyi çiftçilik sisteminin egemen olduğu kabul edilmelidir. Üstelik, tablomuz, bu egemenliğin çok eksik bir görünümünü yansıtmaktadır, çünkü, eyaletlerin I. Grubu, emek-hizmeti sisteminin hiç uygulanmadığı bazı eyaletleri de kapsarken (örneğin, Baltık
[sayfa 173] eyaletleri), III. Grup, kapitalist sistemin en azından kısmen uygulanmadığı bir tek eyalet, ve bütün olasılıklar hesaba katıldığında, bir tek çiftlik mülkü bile içermemektedir. İşte bunun, Zemstvo istatistiklerine dayanılarak sergilenmesi (Raspopin, “Zemstvo İstatistiklerine Göre Rusya’da Özel Toprak Sahipleri Tarımı”,
Yuridişeski Vestnik’den [“Yasal Haberci”], 1887, n° 11-12. n° 12, s. 634) [Tablo 57]:
[TABLO 57]
Kursk Eyaletindeki
Uyezdler
|
Emekçi Kiralayan Malikâneler
%
|
Çiftlik Emekçisi
Kullanan Malikâneler
%
|
Orta
|
Büyük
|
Orta
|
Büyük
|
Dmitrovsk
Fatej
Lgov
Sudja
|
53,3
77,1
58,7
53,0
|
84,3
88,2
78,8
81,1
|
68,5
86,0
73,1
66.9
|
85,0
94,1
96,9
90,5
|
Son olarak, şunu da belirtmek gerekir ki, bazan emek-hizmeti sistemi kapitalist sistemle içice geçer ve onunla öylesine kaynaşır ki, birini Ötekinden ayırdetmek, hemen hemen olanaksız hale gelir. Örneğin, bir köylü, karşılığında belli sayıda gün çalışmayı yükümlenerek, kirayla bir parça toprak tutar (bildiğimiz gibi, bu çok yaygın bir uygulamadır; bir sonraki bölümdeki örneklere bakınız). Böyle bir “köylü” ile, belli sayıda gün için çalışmayı yükümlenerek bir toprak parçası alan, Batı Avrupa ya da Ostsee “çiftlik emekçisi” arasında bir ayrım çizgisini nasıl çekeceğiz? Yaşam, temel nitelikleri karşıtları oluşturan iktisat sistemlerini, kendi içlerinde olağanüstü bir biçimde, derece derece birleştiren biçimler yaratır. “Emek-hizmeti” sisteminin nerede bittiğini, “kapitalizmin” nerede başladığını söylemek olanaksızlaşır.
Çağdaş toprakbeyi tarımın bütün çeşitli biçimlerinin, iki sisteme – çeşitli birleşimlerde, emek-hizmeti ve kapitalist sistemlere indirgendiği yolundaki temel gerçeği saptadıktan sonra, bu iki sistemin iktisadî bir tanımım vermeye geçeceğiz ve iktisadî evrimin genel hareketi içinde, bunlardan hangisinin Ötekini saf dışı ettiğini saptayacağız. [sayfa 174]
III. EMEK-HİZMETİ SİSTEMİNİN
TANIMI
Emek-hizmeti, daha önce, yukarda da görüldüğü gibi, son derece çeşitli biçimler alır. Bazan, köylüler, parasal bir ödeme karşılığında, kendi aletleriyle, toprak sahibinin tarlalarım ekmeyi yükümlenirler – “işe göre ücret”, “desiyatin işleri”
“dönem” ekimi,[85] (yani, bir desiyatinlik yazlık ekin, bir desiyatinlik güzlük ekin) vb.. Bazan da köylüler, ya bütün borç, ya da faizi karşılığında çalışmayı yükümlenerek borca tahıl ya da para alırlar.
Bu biçim altında, genel olarak, emek-hizmeti sistemine özgü olan bir özellik büyük bir açıklıkla ortaya çıkar – bu tip emek kiralamanın, köleci, tefeci niteliği. Bazı hallerde, köylüler “başkasının mülküne tecavüz ettikleri için” çalışırlar (yani, büyükbaş hayvanların başkasının toprağına haksız yere girmeleri karşılığında, yasayla saptanan cezayı çalışarak ödemeyi yüklenirler) ya da sadece “saygı nedeniyle” (bkz: Engelhardt,
loc. cit., 56) yani, bedavadan, ya da bir kadeh içki karşılığında çalışırlar ki, toprak beyinin vereceği öteki “işleri” kaybetmesinler. Son olarak, ya yarıcılık biçiminden ya da doğrudan doğruya kirayla tutulan toprak için, kullanılan yerler vb. için çalışma biçiminde toprak karşılığında emek-hizmeti çok yaygındır. Kirayla tutulan toprak için ödeme, çoğu kez, çok değişik biçimler alır, hatta bunlar bazan birleşirler, öyle ki, para-rantın yanısıra, aynî-rantı ve “emek-hizmeti”ni de görürüz. İşte birkaç örnek: her desiyatin için, ekilmek üzere 1½
desiyatin + 10 yumurta + 1 tavuk + 1 günlük kadın emeği; 43 desiyatinlik yazlık ekin toprağı için desiyatin başına nakit olarak 12 ruble ve 51 desiyatinlik güzlük ekin toprağı için desiyatin başına nakit olarak 16 ruble + şu kadar yulaf yığınının, 7 sert buğday yığınının ve 20 çavdar yığınının harmanlanması + 5 desiyatinden az olmayan kirayla tutulan toprakların desiyatin başına 300 araba yükü düşmek üzere kendi hayvanlarına ait gübreyle gübrelenmesi (Karişev,
Kirayla Tutmalar, s. 348). Bu durumda köylünün gübresi bile, özel toprak sahibinin çiftliğini oluşturan parçalardan biri haline dönüştürülmüştür. Emek-hizmetinin, yaygın ve çeşitli niteliği, onu belirtmek için kullanılan terimlerin
[sayfa 175] çokluğundan anlaşılır:
otrabotki, otbuçi, otbuçtki, barşçina, basarinka, posobka, panşçina, postupok, viyemka vb.
(ibid., 342). Bazan köylü, “mal sahibinin buyuracağı her işi” yapacağına
(ibid., 346) ya da “onu dinleyeceğine”, ona “kulak vereceğine”, “yardım edeceğine” söz verir. Emek-hizmeti, “kırsal yaşamdaki bütün iş dönemlerini kapsar. Emek-hizmeti olaraktır ki, tarla ekimi, tahıl ve saman kaldırılmasına ilişkin bütün işlemler yapılır, odun hazırlanır, yükler taşınır” (346-347), damlar ve bacalar onarılır (354, 348), ve kümes hayvanları ve yumurta getirilmesi yükümlenilir. St. Petersburg eyaleti, Gdov uyezdini inceleyen bir araştırmacı, çok haklı olarak, karşılaşılacak emek-hizmeti tiplerinin “eski, Reform-öncesi, angarya niteliğinde” olduğunu belirtiyor (349).
Özellikle ilginç bir emek-hizmeti biçimi de, toprak karşılığında emek-hizmeti, yani, emek-hizmeti ile kiralama ve kiranın aynî olarak ödenmesi denen şeydir.
Bundan önceki bölümde köylülerin kirayla toprak tutmalarında, kapitalist ilişkilerin nasıl kendini gösterdiğini gördük; burada ise, sadece angarya iktisadının bir kalıntısı olan
ve bazan, farkedilmeden, ufak toprak parçaları dağıtarak, malikâneye tarım işçileri sağlama biçiminde, kapitalist sisteme geçen, “kirayla tutmayı” görüyoruz. Zemstvo istatistikleri, bu tip “kirayla tutma ile”, kiraya verenin kendi yaptığı çiftlik arasındaki bu bağıntıyı, hiç bir kuşkuya yer vermeyecek biçimde saptıyor. “Özel toprak sahiplerine ait malikânelerde, kendi yaptıkları çiftçiliğin gelişmesiyle, bu mal sahipleri,
bir işçi arzının gereken zamanda var olmasını garantilemek zorunda kaldılar. Bu yüzden birçok yerlerde bunlar arasında, emek-hizmeti temeli üzerinde ya da emek-hizmeti ile birlikte, ürünün bir kısmı karşılığında, köylülere toprak dağıtma eğilimi başgösterdi. ...” Bu çiftçilik sistemi “... oldukça yaygındır.
[sayfa 176] Kiraya verenler ne kadar çok, bizzat kendileri çiftçilik yaparlarsa, kiraya verilecek toprak miktarı o kadar küçük ve bu tip topraklara olan talep o kadar büyük olur, bu toprak kiralama biçimi de o kadar yaygın olarak gelişir.”
(İbid., s. 226; bkz: ayrıca 367.) Demek ki, burada toprak sahibinin kendi çiftliğini bırakmadığı çok Özel türde bir kirayla tutma görüyoruz; ama,
özel toprak sahibinin yaptığı ekimin gelişmesini yansıtan şey, elde tutulan alanın genişletilmesi vasıtasıyla, köylü çiftliğinin sağlamlaşmasını değil,
köylünün bir tarım emekçisine dönüşmesini yansıtır. Bundan önceki bölümde gördük ki, köylüye ait çiftlikte, kirayla toprak tutma çelişkili bir anlam taşır: bazıları için bu, çiftliklerindeki kârlı bir genişlemedir; başkaları için ise, müthiş bir ihtiyaç yüzünden yapılan bir iştir. Şimdi ise görüyoruz ki, toprak beyine ait çiftlikte de, toprağın kiraya verilmesi çelişkili bir anlam taşır: bazı durumlarda bu, kira ödenmesi karşılığında, çiftliğin bir başka kişiye devridir; öteki durumlarda ise bu, kişinin kendi çiftliğini yürütmek için kullandığı, kişinin malikânesine insan gücü sağlayan bir yöntemdir.
Emek-hizmetinde, emek karşılığı ödeme sorununa geçelim. Çeşitli kaynaklardan alman veriler, emek-hizmeti ve bağımlılık temeli üzerinde kiralanan emek için yapılan ödemenin, her zaman, kapitalist, “özgür” kiralama durumundakinden
düşük olduğu gerçeğini doğrulamakta birleşiyorlar. Bunun birinci kanıtı şudur: aynî-rant, yani emek-hizmeti ve yarıcılığa (ki bunun, sadece emek-hizmeti ve bağımlı çalışma olduğunu az önce gördük) dayanan rant, her yerde, bir genel kural olarak, para-ranttan
daha pahalı, çok daha pahalı
(İbid., s. 250), bazan onun iki katıdır
(İbid., 356, Rjev uyezdi, Tver eyaleti). İkincisi, aynî-rant, en büyük ölçüde, yoksul köylü grupları arasında gelişmiştir
(İbid., 261 ve devamı). Bu, salt ihtiyaçtan doğan bir kirayla toprak tutmadır, bu yoldan, ücretli tarım işçisi haline dönüşmeye artık direnemeyen köylünün, kirayla toprak tutması halidir. Hali-vakti yerinde köylüler, para karşılığında kirayla toprak tutmak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. “Kiracı, kirasını para olarak ödemek ve böylece başkalarının toprağını kullanmanın maliyetini düşürmek için her fırsattan yararlanır”
(İbid., 265) – ve yalnızca kirayla toprak tutmanın maliyetini düşürmek için değil, bağımlı çalışmadan kaçmak için de diye eklememiz gerekir. Don Rostovu uyezdinde,
köylünün hasattan aldığı payda azalma olmasına karşın, kiralar yükseldikçe, para-ranttan vazgeçilip
skopşçina’ya
[86] başvurulması şeklinde dikkate değer bir alay görülmektedir.
(İbid., s. 266.) Köylüyü tamamen yıkan ve onu bir çiftlik emekçisi haline döndüren aynî-rantın anlamını, bu olay tam
[sayfa 177] bir açıklıkla sergilemektedir.
Üçüncüsü, emek-hizmeti ile kiralama ve kapitalist “özgür” kiralama durumlarındaki, emeğin fiyatı doğrudan doğruya karşılaştırıldığında, sonuncunun daha büyük olduğu görülür. Tarım Bakanlığının, yukarda aktarma yaptığımız,
Kiralanmış Emek vb. adlı yayınında, güz ekini ekilen bir desiyatinlik toprağın, köylünün kendi aletleriyle tam ekimi için, ortalama ücretin 6 ruble olduğu hesaplanmıştır (merkezî kara-topraklar kuşağına ait 8 yıllık veriler, 1883-1891). Ama, eğer, aynı miktar işin, emek kiralanması temeli üzerinde maliyetini hesaplayacak olursak, atın yaptığı işi hesaba katmadan, yalnızca emekçinin yaptığı işin 6 ruble 19 köpeklik olduğunu buluruz (atın yaptığı iş için ödenen miktar, 4 ruble 50 köpekten aşağı kabul edilemez,
loc, cit., 45). Derleyici, haklı olarak,
[sayfa 178] bunun “kesinlikle anormal” olduğunu düşünmektedir
(İbid,). Biz, sadece şunu saptayacağız: salt kapitalist kiralama durumunda, emek için yapılan ödemenin, her türlü bağımlılık ilişkisi altında ve diğer kapitalizm-öncesi ilişkiler altında yapılan ödemeden daha büyük olduğu gerçeği, yalnızca, tarım için değil, sanayi için de, ve yalnızca Rusya’da değil, başka ülkelerde de geçerlidir. Bu soruna ilişkin daha kesin ve daha ayrıntılı veriler şunlardır
(Saratov Uyezdine Ait İstatistikî Sonuçlar, c. I, Kısım III, s. 18-19. Bay Karişev’in
Kirayla Tutmalar adlı yapıtından aktarılmıştır s. 353). (Bkz: Tablo [58].)
[sayfa 179]
[TABLO 58]
BİR DESİYATİNİ EKMEK İÇİN ÖDENEN ORTALAMA FİYAT
(RUBLE OLARAK)
SARATOV UYEZDİ
İş Kategorisi
|
Kış Sözleşmesinde Ücretlerin %80-
%100’ü Önceden Ödenecek
|
Ekilebilir Toprağın
Kirayla Tutulması
İçin Emek-Hizmeti
Altında
|
Kiralanmış Emek
|
Yazılı Sözleşme Koşullarına Göre
|
Kiracıların Sözlerine Göre
|
Kiralayanların Sözlerine Göre
|
Kiralananların Sözlerine Göre
|
Tam ekim ve hasat, araba ile taşıma ve harman dövme ile birlikte
Aynı şey, harman dövme olmaksızın (ilkbahar ürünleri)
Aynı şey, harman dövme olmaksızın (güz ürünleri)
Çift sürme
Hasat (biçme ve araba ile taşıma)
Hasat (taşıma olmaksızın)
Tırpanla biçme (taşıma olmaksızın)
|
9,6
6,6
7,0
2,8
3,6
3,2
2,1
|
–
–
–
2,8
3,7
2,6
2,0
|
9,4
6,4
7,5
–
3,8
3,3
1,8
|
20,5
15,3
15,2
4,3
10,1
8,0
3,5
|
17,5
13,5
14,3
3,7
8,5
8,1
4,0
|
Böylece emek-hizmeti altında (tıpkı, tefecilikle birleşmiş bağımlı kiralama altında olduğu gibi), emek için ödenen fiyatlar, genellikle kapitalist kiralama altındaki fiyatların yarısından azdır.
Emek-hizmetini ancak o bölgede bulunan ve “bir parça toprak verilmesi’’ gereken bir köylü yükümlenebileceğinden, ödenen miktardaki bu büyük düşüş, verilmiş-toprağın, aynî-ücret olarak taşıdığı önem açıkça belirtmektedir. Böyle durumlarda, verilmiş-toprak parçası, bugüne kadar, toprak beyine ucuz emek arzını, “garantileyen” bir araç olarak görev yapmaya devam etmiştir. Ama özgür ve “yarı-özgür”
emek arasındaki fark, ödemedeki farklılıkla bitmiyor. Çok büyük önem taşıyan bir durum da, bu ikinci emek biçiminin, her zaman, kiralanan kişinin, kendisini kiralayana, kişisel bağımlılığını öngörmesidir, her zaman, “iktisadî baskı dışında baskı”nın, az ya da çok sürdürülmesini öngörmesidir. Engelhardt çok haklı olarak diyor ki, emek hizmeti ile geri ödenmek üzere, borç para verilmesi, bu tip borçların daha güvenli oluşuyla açıklanır: köylüden, haciz yoluyla ödeme sağlamak zor bir iştir, “ama yetkililer, köylüyü üstlendiği işi yapmaya zorlayacaklardır, hatta kendi tahılı tarlada kalsa bile”,
(loc. cit., 216.) “Ancak yıllarca süren kölelik, bey için harcanan serf emeği”, çiftçinin bir başkasının buğdaylarını taşımak için kendi tahılını yağmur altında bırakmasına yol açan “kayıtsızlığı” (bu, yalnızca görünüştedir) “doğurabilmiştir”.
(İbid., 429.) Nüfusu, şu ya da bu biçimde oturduğu yere, “topluluğa” bağlamadan, yurttaşlık haklarında belli bir eksiklik olmadan, bir sistem olarak emek-hizmeti olanaksız olurdu. Kuşkusuz, emek-hizmeti sisteminin yukarıda tanımlanan özelliklerinin kaçınılmaz bir sonucu, düşük emek üretkenliğidir: emek-hizmeti sistemine dayanan çiftlik yöntemleri, ancak kalıp gibi değişmez olabilir; bağımlı köylünün emeği, kalite olarak serf emeğine yaklaşık bir şey olmaktan öteye gidemez.
Emek-hizmeti ve kapitalist sistemlerin birleşimi, bugünkü toprak beyi çiftçilik sistemini, iktisadî örgütlenmesinde, geniş-çaplı makineli sanayi gelişmeden önce, bizim tekstil sanayimizde hüküm
[sayfa 180] süren sisteme benzer hale koymaktadır. Orada, işlemlerin bir kısmını, tüccar kendi aletleri ve ücretli işçilerle yapıyordu (ipliğin hazırlanması, kumaşın boyanması ve son işlemlerin yapılması vb.), işlemlerin diğer kısmı, tüccar için, onun malzemelerini kullanarak çalışan köylü elsanatçılarının aletleriyle yapılıyordu. Burada işlemlerin bir kısmını, patronun aletlerim kullanarak ücretli işçiler yapıyor, öteki kısmı ise, başkalarının toprağında çalışan köylülerin emeği ve aletleriyle yapılıyor. Orada, sınaî sermaye ile tüccar sermayesi birleşmişti ve elsanatçıları, sermayenin baskısı altında ezilmenin yanısıra, bağımlılığın subusta-zanaatçıların aracılığının, aynî-ücret sisteminin
(truck-system) vb. yükünü de taşıyorlardı. Burada da, sınaî sermaye ile, tüccar ve tefeci sermayesi birleşmiş, yanısıra da ödemelerdeki her türlü düşüşü ve üreticinin kişisel bağımlılığında yoğunlaşmayı getirmişti. Orada, ilkel el-emeği tekniğine dayanan bu geçici sistem, yüzyıllarca sürmüş ve otuz yıl kadar süre içinde, geniş-çapta makineli sanayi tarafından yerle bir edilmiştir; burada da, emek-hizmeti, hemen hemen
Rus’un doğuşundan beri geleneksel tekniği sürdürerek devam etmektedir (toprak sahipleri ta
Russkaya Pravda[87] zamanında, soylu-olmayan köylüleri bağımlılığa zorlamışlardır) ve ancak Reform-sonrası dönemde yerini hızla kapitalizme terk etmeye başlamıştır. Her iki halde de, eski sistem, sadece üretim biçimlerinde (ve dolayısıyla bütün toplumsal ilişkilerde) durgunluk ve Asyatik yaşam biçiminin egemenliği anlamına gelir. Her iki halde de, yeni kapitalist ekonomi biçimleri, yapılarındaki bütün çelişkilere karşın, büyük bir ilerleme teşkil ederler.
IV. EMEK-HİZMETİ SİSTEMİNİN
ÇÖKÜŞÜ
Şimdi şu soru ortaya çıkıyor: emek-hizmeti sisteminin, Reform-sonrası Rusya iktisadı ile bağıntısı nedir?
Her şeyden önce, meta ekonomisindeki büyüme, emek-hizmeti sistemi ile çatışır, çünkü sonuncusu doğal ekonomiye, değişmeyen tekniğe, toprak beyi ile köylü arasında kopmaz bağlara dayanır. Bu nedenledir ki, bu sistem, eksiksiz biçimiyle, tümüyle uygulanamaz bir sistemdir ve meta ekonomisinde ve ticarî tarımdaki her ilerleme bunun uygulanabilme koşullarını sarsar.
Bundan sonra, şu durumu hesaba katmamız gerekir. Yukarıda anlatılanlardan bugünkü toprakbeyi tarımında uygulanan biçimiyle, emek-hizmetinin iki tipe ayrılması gerektiği sonucu çıkar: (1) ancak çeki hayvanlarına ve aletlere sahip bir köylü çiftçinin
[sayfa 181] yapacağı emek-hizmeti (örneğin “donem desiyatin” ekimi saban sürme vb.) ve (2) hiç alete sahip olmayan bir kır proletaryasının yapabileceği emek-hizmeti (örneğin yolma, biçme, yığma, harmanlama vb.). Açıktır ki, gerek köylü, gerekse toprakbeyi tarımı için, birinci ve ikinci tip emek-hizmeti karşıt anlamı taşır ve sonuncu tip, hiç sezilmeyen bir dizi geçişlerle kapitalizmle kaynaşarak, doğrudan doğruya kapitalizme geçişi oluşturur. Bizim yazınımızda emek-hizmetinden söz edilirken, genellikle bu ayrım yapılmaz. Oysa, emek-hizmetinin kapitalizm tarafından yokedilmesi süreci içinde, ağırlık merkezinin birinci tip emek-hizmetinden ikincisine kayması büyük önem taşır. İşte,
Moskova Eyaletine Ait İstatistikî Sonuçlar’dan bir örnek: “Malikânelerin
çoğunda ... tarlaların ve ürünlerin ekimi, yani dikkatli yapılıp yapılmamaları haşatı etkileyen işler, düzenli işçiler tarafından yapılırken, hasat, yani zamanında ve hızla yapılması birinci derecede önemli olan işler, borç para karşılığında ya da otlağın veya başka yerlerin kullanılması karşılığında komşu köylülere verilir.” (c. V, Kısım 2, s. 140.) Bu tip çiftliklerde İşçilerin çoğu, emek-hizmetine göre kiralanır, ama kapitalist sistem kuşkusuz egemendir ve “komşu köylüler”, temelde, Almanya’daki onlar gibi toprak sahibi olan ve onlar gibi yılın belli bir kısmında ücret karşılığında çalışan “sözleşmeli gündelikçiler” gibi (yukarda bkz: s. 161, dipnot) kırsal işçilere dönüşmüşlerdir. Köylülerin sahip olduğu at ‘sayısının büyük ölçüde düşmesi, ve 90’larm kötü ürün yularının bir sonucu olarak atı olmayan ailelerin sayısının artması,
emek-hizmetinin kapitalist sistem tarafından yokedilmesi sürecinin hızlanmasında, büyük bir rol oynamıştır.
[sayfa 182]
Nihayet, emek-hizmeti sistemindeki çöküşün en önemli nedenlerinden biri, köylülükteki farklılaşmada aranmalıdır.
(Birinci tipteki) emek-hizmeti ile köylülüğün orta grubu arasındaki bağıntı açık ve –yukarda görmüş olduğumuz gibi– önseldir ve Zemstvo istatistikleriyle tanıtlanabilir. Örneğin, Voronej eyaleti, Zadonsk uyezdine ait özet, köylülüğün çeşitli gruplarında, götürü-iş yapan çiftlik sayısına ilişkin sonuçlar verir. İşte, yüzde olarak veriler şöyledir [Tablo 59]:
[TABLO 59]
Aile Grupları
|
Gruptaki Toplam Köylüler İçinde, Götürü İş Alan Köylüler Yüzdesi
|
Toplam Üzerinden %
|
Aile Sayısı
|
Götürü İş
Alan Aileler
|
Atı olmayan
1 atı olan
2-3 atı olan
4 atı olan
Uyezd için
|
9,9
27,4
29,0
16,5
23,3
|
24,5
40,5
31,8
3,2
100
|
10,5
47,6
39,6
>2,3
100
|
Yukardan açıkça anlaşılmaktadır ki, iki uçtaki gruplarda, götürü-işe katılma daha az görülür. Götürü-iş alan aileler yüzdesinin en büyük olduğu grup, köylülüğün orta grubudur. Zemstvo istatistik özetlerinde götürü-iş, sık sık genel olarak “tarımsal dışarı işler” kategorisine dahil edildiğinden, dolayısıyla, burada, orta köylülüğün tipik “tarımsal dışarı işler”inden bir örnek görüyoruz – tıpkı bir önceki bölümde, köylülüğün alt ve üst gruplarının tipik “tarımsal dışarı işlerini tanıyışımız gibi. Orada incelenen “tarımsal dışarı iş” tipleri, kapitalizmin gelişimini ifade eder (ticarî ve sınaî kuruluşlar ve işgücünün satılması), oysa burada sözünü ettiğimiz “tarımsal dışarı iş” tipi, tam tersine, kapitalizmin geriliğini ve emek hizmetinin egemenliğini ifade eder (eğer, toplam “götürü-iş” içinde egemen olan işlerin, birinci tip emek-hizmetine dahil ettiğimiz türden işler olduğunu varsayarsak).
[sayfa 183]
Doğal ekonominin ve orta köylülüğün çöküşü ne kadar büyük olursa, emek-hizmeti de kapitalizm tarafından o kadar güçlü bir biçimde yok edilmek zorundadır. Doğal olarak, hali-vakti yerinde köylülük, emek-hizmeti sistemi için bir temel görevi yapamaz, çünkü köylüyü en az ödeme yapılan işleri, kendi çiftliği için yıkım olan işleri üstlenmeye iten şey, yalnızca tam bir yoksulluktur. Ama, kır proletaryası da emek-hizmeti sistemi için aynı ölçüde uygun değildir, ancak başka bir nedenden ötürü: kendine ait bir çiftliğe sahip olmayan ya da acınacak bir parça toprağı olan kır proletaryası, toprağa, “orta” köylü kadar bağlanmamıştır ve bunun sonucu olarak da, bir başka yere gitmek ve “özgür” koşullarda, yani daha yüksek ödemenin yapıldığı ve bağımlılığın tümüyle kalktığı bir durumda, ücret karşılığı çalışmak, onun için çok daha kolaydır. Bizim tarımcıların, kentlere gitmek için ya da genel olarak “dışarı işler” için, yerlerini bırakan köylülere karşı duydukları evrensel hoşnutsuzluk, köylülerin “çok az bağlılığı” olduğu yolunda yakınmaları, buradan doğuyor (aşağıda bkz: s. 221). Salt kapitalist ücretli emeğin gelişmesi, emek-hizmeti sistemini ta kökünden yıkmaktadır.
Köylülüğün farklılaşması ile emek-hizmetinin kapitalizm tarafından yok edilmesi arasındaki bu kopmaz bağa –teoride çok açık olan bu bağa– toprak beylerine ait malikânelerdeki çeşitli çiftçilik yöntemlerini gözlemleyen tarım yazarlarının, çok önceden değinmiş olduklarını belirtmek büyük önem taşır. Prof. Stebut, 1857 ve 1882
[sayfa 184] arasında Rus tarımı üzerine yazdığı makaleler koleksiyonuna ait Önsözde şöyle diyor: “Topluluk köylüsü tarımında,
çiftçi sanayiciler, çiftlik emekçilerinden farklılaşmaktadır. Büyük çapta çiftçiler haline gelen birinciler, çiftlik emekçisi kullanmaya başlıyorlar ve çoğu kez ekin altınların] biraz büyütmeyi ya da çoğu halde götürü-iş alma dışında bir yolla yapılmayan otlak topraklarını kullanma hakkını elde etmeyi kesinlikle gerekli görmedikçe götürü-iş almayı bırakıyorlar, öte yanda ise, sonuncular, atları olmadığından hiç götürü-iş almazlar.
Dolayısıyla da, ücretli emeğe dayanan çiftçiliğe geçişin, hem de hızlı bir geçişin gerektiği ortadadır, çünkü hâlâ desiyatin başına götürü-iş alan köylüler, atlarının zayıf durumu ve üstlendikleri işlerin çoğunluğundan ötürü, gerek kalite, gerekse zamanında gerçekleştirme açısından kötü işler çıkarmaya başlarlar.” (s. 20.)
Bugünkü Zemstvo istatistik malzemesinde de köylülüğün yıkımının, emek-hizmeti sisteminin kapitalizm tarafından yokedilmesine yol açtığı gerçeğine değinilmektedir. Örneğin Orel eyaletinde, tahıl fiyatlarındaki düşüşün, birçok kiracıları yıktığı ve toprak sahiplerinin kapitalist çizgide ekilen alanları artırmak zorunda kaldığı gözlemlenmiştir. “Toprak beyleri tarafından ekilen alandaki gelişmeyle birlikte, her yerde, götürü-iş yerine düzenli çiftlik işçisinin emeğini koymaya ve köylülere ait aletleri kullanmayı kaldırmaya doğru bir eğilim ... modern aletleri kullanarak toprağın ekimini iyileştirmeye, ot ürünleri yetiştirmeye ... çiftçilik sistemini değiştirmeye, çiftlik hayvancılığını yayma ve geliştirmeye ve kârlı bir hale getirmeye doğru bir eğilim görülür.”
(1887-88 İçin Orel Eyaletine Ait Tarım Özeti, s. 124-126; P. Struve’nin
Eleştirel Sözleri’nden aktarılmıştır, s. 242-244.) Poltava eyaletinde, 1890’da, tahıl fiyatları düşükken, “köylülerin, kirayla toprak tutmalarının, ... bütün eyalette azaldığı” görülmüştü. “... Dolayısıyla, birçok yerlerde tahıl fiyatlarındaki
[sayfa 185] büyük düşüşe karşın, toprak sahiplerinin, düzenli emek kullanarak ektikleri alanda bir artış olmuştu.”
(Hasatların Etkisi, vb., I, 304.) Tambov eyaletinde, atların yaptığı iş için ödenen fiyatlarda önemli bir artış olduğu görülmüştü; 1892-94 dönemindeki üç yıl için, bu fiyatlar 1889-1891 dönemindeki üç yıla ait fiyatlardan %25-30 fazla idi.
(Novoyeslovo, 1895, n° 3, s. 187.) Köylülere ait atların sayısındaki azalmanın doğal bir sonucu olan, atların yaptığı işin maliyetindeki bu artış, emek-hizmetinin kapitalist sistem tarafından tarımdan atılmasına neden olur.
Kuşkusuz, emek-hizmetinin, kapitalizm tarafından ortadan kaldırıldığını tanıtlamak için, bu ayrı ayrı kaynakları kullanmak niyetinde değiliz: bu konu üzerinde hiç bir kesin istatistik yoktur. Biz, bunları, yalnızca, köylülüğün farklılaşması ile, emek-hizmetinin kapitalizm tarafından ortadan kaldırılması arasında bir
bağıntı olduğunu göstermek için kullanıyoruz. Bu ortadan kaldırmanın sürdüğünü çürütülmez bir biçimde kanıtlayan, genel ve geniş çapta veriler, tarımda makine kullanımına ve özgürce kiralanan emek kullanımına ilişkindir. Ama, bu verilere geçmeden önce, narodnik iktisatçıların, Rusya’daki özel toprak sahiplerinin yaptığı çağdaş çiftçilik üzerine görüşlerini ele alalım.
V. SORUNA NARODNİK YAKLAŞIM
Emek-hizmeti sisteminin, sadece, angarya iktisadının bir kalıntısı olduğu hususunu narodnikler bile yadsımıyor. Tam tersine, Bay N. –on
(Denemeler, § IX ve Bay V. V.,
Oteşestvenniye Zapiski’deki, 1882, n° 8-9, “Köylü Tarımımız ve Fennî Tarım” adlı makalesinde özellikle açık bir biçimde) –kabul edilişlerindeki genel biçim yeterli olmamakla birlikte– bu hususu kabul etmekteler. Daha da şaşırtıcı olan şey, narodniklerin, mevcut özel toprak sahibi tarımının, emek-hizmeti ile kapitalist sistemlerin bir birleşimi olduğu ve dolayısıyla, birincisi ne kadar gelişmişse, ikincisinin o kadar zayıf olacağı, ya da bunun tersi yolundaki açık ve basit gerçeği kabul etmemek için ellerinden geleni yapmalarıdır. Narodnikler, bu sistemlerden herbirinin, emeğin üretkenliği, işçinin emeğinin ödenmesi, Reform-sonrası Rusya iktisadının temel özellikleri vb. ile olan ilişkilerini tahlil etmekten kaçınmaktadırlar. Sorunun bu temel üzerinde,
gerçekte yer alan “değişikliği” kabul etme temeli üzerinde konulması, emek-hizmeti sisteminin kapitalizm tarafından gitgide ilerleyen bir biçimde yok edilmesinin kaçınılmaz olduğunu kabul etmek demektir. Narodnikler, bu sonuca ulaşmaktan kaçınmak için,
[sayfa 186] emek-hizmeti sistemini idealize etmekle bile kalmamışlardır. Bu korkunç idealleştirme, toprakbeyi iktisadının evrimi konusundaki narodnik görüşlerin temel özelliğidir. Bay V. V., “zaferleri, onlar için en büyük yıkımla sonuçlanmış olsa da, halk ... tarım tekniğinin biçimi uğruna mücadelenin galibidir” diye yazacak kadar ileri gitmiştir
(Kapitalizmin Kaderi, s. 288).
Böyle bir “zaferi” kabul etmek, yenilgiyi kabul etmekten daha beliğdir! Bay N. –on, angarya ve emek-hizmeti iktisadı altında, köylülere toprak dağıtılmasında, “üretici ile, üretim araçları arasında bağ kurma” “ilkesini” bulmuş, ama bu toprak dağıtımının, toprak beylerine, emek arzını garantileyen bir araç hizmeti görmesi yolundaki ufacık koşulu unutmuştur. Belirtmiş olduğumuz gibi, Marx, kapitalizm-öncesi tarım sistemlerini tanımlarken, genel olarak, Rusya’da mevcut olan
bütün iktisadî ilişki biçimlerini tahlil etmiş ve küçük-çaplı üretimin ve gerek emek-rantı, gerek aynî-rant, gerekse para-rantta, köylü ile toprak arasında bir bağın gerekli olduğunu açıkça vurgulamıştır. Ama bu, bağımlı köylüye toprak dağıtılmasını üretici ile üretim araçları arasında ebedî bir bağ “ilkesi” durumuna yükseltmek, hiç aklına gelebilir miydi? Üretici ile üretim araçları arasındaki
bu bağın, ortaçağ sömürüsünün kaynağı ve koşulu olduğunu, teknik ve toplumsal durgunluğun temelini teşkil ettiğini ve zorunlu olarak, her türlü
“iktisadî baskı dışında baskı”yı gerektirdiğini bir an bile unutmuş mudur?
Emek-hizmetinin ve bağımlılığın, tamamen buna benzer bir idealleştirmesini de, Bay Orlov ve Kablukov, Moskova Zemstvo
Sonuçlar’ından, Podolsk uyezdinde, Ba-yan Kostinskaya diye birinin çiftliğini model olarak aktarırken yapıyorlar (bkz: c. V, Kısım I, s. 175-176, ve c. II, s. 59-62, Bölüm II). Bay Kablukov’un görüşüne göre, bu çiftlik “işlerin, böyle bir karşıtlığı” (yani toprak beyi ve köylü tarımı arasındaki çıkarlar karşıtlığını) “önleyebilecek [aynen böyle!!] ve gerek köylü tarımı, gerekse özel tarım için bir gelişme [aynen böyle!] koşulana ulaşmaya yardımcı olacak bir biçimde düzenlenebileceğini” tanıtlamaktadır, (c. V, Kısım I, s. 175-176.) Demek ki, köylülerin gelişme koşulu ... emek-hizmeti ve bağımlılıktan ibaret oluyor. Bunlar
hiç bir otlağa veya sığır alanına sahip değillerdir (c. II, s. 60-61) –ki bu, Bay Narodniklerin onlara “sağlam” köylüler gözü ile bakmalarını engellemiyor– bu alanları kirayla tutarlar, bunun karşılığını mal sahibi kadına
çalışma ile öder, “malikânesindeki bütün işleri ... baştan sona kadar, tam vaktinde ve hızla yaparlar”.
Bu, doğrudan doğruya angarya hizmetinin bir kalıntısı olan bir
[sayfa 187] iktisadî sistemin idealleştirilmesinin son sınırıdır.
Bütün bu tür narodnik düşüncelerde kullanılan yöntemler çok basittir; yalnızca köylüye toprak verilmesinin, angarya ya da emek-hizmeti iktisadının koşullarından biri olduğunu unutmak yeter, yalnızca bu sözde “bağımsız” çiftçinin, emek-rant, aynî-rant ve para-rant ödemesi gerektiği koşulunu atlamamız yeter – ve “üretici ile üretim araçları arasındaki bağa” ilişkin “saf” fikre ulaşmış oluruz. Ama kapitalizm ile kapitalizm-öncesi sömürü biçimleri arasındaki gerçek ilişki, bu biçimleri ele almamakla, hiç mi hiç değişmez.
°Biraz da Bay Kablukov’un, bir başka, çok tuhaf iddiasını ele alalım. Bay Kablukov’un emek-hizmetini idealleştirdiğini görmüştük; ama çok ilginçtir ki, bir istatistikçi olarak, Moskova eyaletindeki
gerçek salt kapitalist çiftlik tiplerini tanımladığı zaman, bu tanım, kendisine karşın ve çarpıtılmış bir biçimde, Rus tarımındaki kapitalizmin ilerici niteliğini tanıtlayan gerçeklerin ta kendisini yansıtmaktadır. Okurun dikkat etmesini rica eder ve oldukça uzun aktarmalarımız için önceden özür dileriz.
Moskova eyaletinde, kiralanmış emek kullanan eski tip çiftliklerin yanısıra “... bütün geleneklerle, tümden bağım koparmış, ve olgulara sade bir biçimde, insanların bir gelir kaynağı olacak her sanayie baktıkları gözle bakan, yeni, son zamanlara ait, doğmakta olan bir çiftlik tipi görülecektir. Bu durumda, tarıma ... beyin zevk için yaptığı bir uğraş, herhangi bir kimsenin girişebileceği bir iş gözü ile
[sayfa 188] bakılmaktadır. ... Hayır, burada ... özel bilgi sahibi olmak gerektiği, kabul edilmektedir. ...” (üretimin örgütlenmesi açısından) “hesaplamanın dayandığı temel, bütün diğer üretim biçimlerindekinin aynıdır.”
(Moskova Eyaletine Ait İstatistikî Sonuçlar, c. V, Kısım I. s. 185-186.)
Bay Kablukov, 70’lerde, ancak “son zamanlarda doğan” bu yeni çiftlik tipine ait bu tanımın, tamı tamına, tarımdaki kapitalizmin ilerici niteliğini kanıtladığını farketmemektedir. İlk kez, tarımı “beyin zevk için yaptığı bir uğraş” olmaktan çıkarıp sıradan sanayi haline getiren şey, kapitalizmdir; ilk kez, insanları “olgulara sade bir biçimde bakmaya”, “geleneklerle bağı koparmaya” ve “özel-bilgi” ile kendilerini donatmaya iten şey, kapitalizmdir. Kapitalizmden önce, bu, hem gereksiz, hem de olanaksızdı, çünkü, farklı malikânelerin, köy topluluklarının ve köylü ailelerinin çiftlikleri “kendini idare ediyordu”, başka çiftliklere bağımlı değildi ve dünyada hiç bir güç, onları, yular süren durgunluklarından çekip çıkaramazdı. Kapitalizm, ayrı ayrı üreticilerin ürünlerinin toplumsal muhasebesini yaratan (pazar aracılığıyla) ve onları toplumsal gelişimin isteklerini hesaba katmaya iten güç oldu. İşte, bütün Avrupa ülkelerinde tarımda kapitalizmin ilerici rolünü bu teşkil eder.
Şimdi, Bay Kablukov’un, bizim salt kapitalist çiftliklerimizi nasıl tanımladığına kulak verelim:
“Ancak o zaman, işgücü, doğayı işlemekte gerekli bir etmen olarak hesaba katılmaktadır; bu etmen olmaksızın, toprak beyinin malikânesindeki tüm örgütlenme boşa gidecektir. Demek ki, önemi çok iyi değerlendirilmekle birlikte, aynı zamanda, bu unsura, serflikte olduğu gibi, ya da bugün emeğin ürettiklerinin değil de, ki emeğin harcanmasındaki amaç doğrudan doğruya bunun elde edilmesidir, bu emeğin daha değerli ürünler üretmek için harcanması ve böylelikle bunun sonuçlarından yararlanılması çabasının değil de, işçinin aldığı ürün payını azaltma çabasının, bey için emeğin maliyetini mümkün olduğu kadar sıfıra yaklaştırma arzusunun, malikânenin kârlılığının temeli yapıldığı hallerdeki gibi, bağımsız bir gelir kaynağı gözü ile bakılmamaktadır.” (s. 186.) Koparılıp alman topraklardan yararlanma karşılığındaki emeğe dayanan çiftliğe de değinilmektedir. “Bu koşullar altında, bir çiftliğin kârlı olması için, çiftlik sahibi, ne bilgiye, ne de özel niteliklere gerek duyar. Bu emekten elde edilen her şey, bütünüyle, toprak sahibine ait geliri temsil eder ya da her halükârda, döner sermaye için hemen hiç bir harcama yapılmadan elde edilen bir geliri temsil eder. Ama, böyle bir çiftçilik, kuşkusuz, iyi yürütülemez ve buna sözcüğün dar anlamıyla
[sayfa 189] çiftçilik adı verilemez, bütün otlakların ve öteki yerlerin kiraya verilmesine ne kadar çiftçilik denebilirse, buna da, o kadar denebilir; burada hiç bir iktisadî örgütlenme yoktur.” (186.) Ve yazar, emek-hizmeti karşılığında koparılıp alınan toprakların kiraya verilmesine ilişkin örnekler aktararak şu sonuca varıyor: “Çiftlik iktisadında, topraktan gelir elde etme biçiminde esas önemli olan şey, madde ve güçleri üzerine etkiden çok, işçi üzerine etki için çaba harcamada yatar.” (189.)
Bu iddia, yanlış bir teorik açıdan bakıldığında, gerçek olayların görünümünün nasıl çarpıtılacağına dair son derece ilginç bir örnektir. Her toplumsal sistemde, üretim, madde ve onun güçleri üzerine “etki için harcanan çaba”da oluşur. Her toplumsal sistemde, ancak artı-ürün, toprak sahibinin “gelir” kaynağı olabilir. Bay Kablukov’un görüşüne karşın, her iki açıdan da, emek-hizmeti sistemi, kapitalist sistemle tamamen özdeştir.. Bunların aralarındaki gerçek fark şudur: emek-hizmeti, zorunlu olarak, en düşük düzeyde, emek üretkenliği öngörür; dolayısıyla artı-ürünü artırarak geliri artırmak olanağı mevcut değildir; bu, ancak, bir yolla, yani her türlü bağımlı kiralama biçimleri kullanılarak yapılabilir. Salt kapitalist ekonomide ise, tam tersine, bağımlı kiralama biçimleri bir kenara bırakılmalıdır, çünkü proleter, toprağa bağlı olmadığından, bağımlılık nesnesi olarak yararsızdır — emeğin üretkenliğini artırmak, yalnızca mümkün değil, geliri artırmak ve şiddetli rekabete karşı koymak için tek araç olarak gerekli hale gelir. Demek ki, emek-hizmetini idealleştirmek için büyük gayret gösteren Bay Kablukov tarafından bizzat verilen salt kapitalist çiftliklerimizin tanımı, Rus kapitalizminin, zorunlu olarak tarımın rasyonalizasyonu ve bağımlılığın kaldırılmasını
talep eden koşulları
yarattığı, emek-hizmetinin ise, tam tersine, tarımın rasyonelleştirilmesi olanağını
kaldırdığı, teknik durgunluğu ve üreticinin bağımlı durumunu sürdürdüğü yolundaki gerçekle tamamen uyuşmaktadır. Tarımımızda kapitalizmin zayıf olması gerçeği karşısında, geleneksel narodnik sevincinden daha saçma bir şey olamaz. Eğer zayıfsa, daha kötü ya, çünkü, bu, yalnızca, üretici için kıyas kabul etmez bir biçimde daha külfetli olan kapitalizm-öncesi üretim biçimlerinin gücünü göstermektedir.
VI. ENGELHARDT’IN ÇİFTLİĞİNİN
ÖYKÜSÜ
Narodnikler arasında, Engelhardt tamamen özel bir yer tutar. Onun emek-hizmetini ve kapitalizmi değerlendirmesini eleştirmek
[sayfa 190] bir önceki bölümde zaten söylenmiş olanların bir tekrarı anlamına gelecektir Engelhardt’ın narodnik görüşlerinin karşısına, Engelhard’ının kendi çiftliğinin öyküsünü çıkarmak çok daha uygun olur kanısındayız. Böyle bir eleştiri, ayrıca, olumlu bir anlam taşıyacaktır çünkü bu çiftliğin evrimi, adeta, minyatür olarak, Reform-sonrası Rusya’daki, tüm özel toprak sahibi tarımının temel özelliklerini yansıtmaktadır.
Engelhardt çiftliğe yerleştiği zaman, çiftlik, gerçek çiftliğe engel olan, geleneksel emek-hizmeti ve bağımlılığa dayanıyordu
(Kırdan Mektuplar, 559). Emek-hizmeti, büyükbaş hayvan yetiştiriciliğindeki kötü durumun, toprağın kötü bir biçimde ekiminin ve modası geçmiş tarla ekimi sistemlerindeki tekdüze devamın nedeniyle (118) “Eski biçimde çiftçiliği sürdürmenin ... olanaksız olduğunu gördüm” (118.) Bozkır bölgelerden gelen tahılın rekabeti, fiyatları düşürüyor ve çiftçiliği kâr getirmeyen bir iş haline sokuyordu (83)
Göreceğiz ki, ta baştan beri, çiftlikte, emek-hizmeti sisteminin yanısıra, kapitalist sistem de belirli bir rol oynamıştır; eski biçimde yürütüldüğü dönemde, çok az sayıda da olsa, çiftlikte, ücretli işçiler de kullanılmıştır (sığır-çobanı ve diğerleri), ve Engelhardt’ın iddiasına göre, (verilmiş-toprak sahibi köylüler arasından tutulan) çiftlik emekçisinin ücreti, “inanılmaz derecede düşüktü” (11), düşüktü çünkü, sığır yetiştiriciliğinin kötü bir halde olduğu düşünülürse, “
daha fazla vermek olanaksızdı”. Emek üretkenliğinin düşük oluşu ücretleri artırmayı olanaksızlaştırıyordu. O halde, Engelhardt’ın çiftliğinin başlangıç noktası, bütün Rus çiftliklerine özgü, hepimizin bildiği özelliklerdir: emek-hizmeti, bağımlılık, en düşük düzeyde emek üretkenliği, emeğe yapılan “görülmemiş derecede duşuk” ödeme tekdüze çiftçilik. Engelhardt, bu duruma ne gibi değişiklikler getirdi. Geniş-çapta emek kullanımını gerektiren ticarî ve sınai bir ürün olan keten ekmeye başladı. Ekimin ticarî ve kapitalist niteliği de buna paralel olarak yoğunlaştı. Ama emeği nasıl elde edecekti? Engelhardt, önce, yeni (ticarî) ekimde eski sistemi, emek-hizmetini kullanmaya çalıştı. Bundan hiç bir sonuç çıkmadı; iş, kötü yapılıyor, “desiyatin”in, “güruh halinde çalışmaya” ve bağımlı emek koşullarına bütün güçleriyle direnen köylülerin güçleri dışında olduğu ortaya çıkıyordu. “Sistem değiştirilmeliydi. Bu arada, ben de, durumumu
[sayfa 191] düzeltmiştim. Kendime ait atlar, koşum takımları, arabalar, saban ve tapanlar edinmiştim ve şimdiden çiftliği düzenli işçilerle yürütebilecek durumdaydım. Kısmen düzenli işçilerimle, kısmen de belirli işler için emekçi tutarak, iş temeli üzerinde, keten üretmeye başladım “ (218.) Demek ki, yeni çiftçilik sistemine ve ticarî ekime geçiş, emek-hizmetinin yerine kapitalist sistemin geçmesini gerekli kılmaktadır. Emeğin üretkenliğini artırmak için, Engelhardt, kapitalist üretimde çok kullanılan yönteme, parça-başına işe başvurdu. Kadınlar yığın ya da
pud hesabı çalışmak üzere tutuluyorlardı ve Engelhardt (biraz da safça bir zafer sevinci ile) bu sistemin başarısından söz etmektedir; ekim maliyeti artmıştı (desiyatin başına 25 rubleden, 35 rubleye), ama kâr da 10 rubleden 20 rubleye çıkmıştı: Bağımlı emekten kiralanmış emeğe geçilince kadınların emek üretkenliği artmış (gecede yarım
puddan, tam bir
puda) ve kadınların kazancı da (“bizim buralarda görülmemiş bir biçimde”) günde 30-50 köpek yükselmişti. Yerel tekstil tüccarı, Engelhardt’ı öve öve bitiremiyordu: “Sizin keten, ticarete büyük bir hız verdi.” (219.)
İlkönce, ticarî ürünün ekimine uygulanan kiralanmış emek, yavaş yavaş diğer tarımsal işlemleri de kucaklamaya başladı. Sermayenin emek-hizmeti sistemi dışına çıkarttığı ilk işlemlerden biri harman kaldırma oldu. Çok iyi biliniyor ki, özel toprak sahiplerinin yürüttüğü bütün çiftliklerde, bu iş, çoğunlukla kapitalist çizgide yapılmaktadır. Engelhardt şöyle yazıyor: ‘Toprakların bir kısmını, dönem ekimi için köylülere kiraya veriyorum, çünkü aksı takdirde çavdar biçimi ile başetmek bana zor gelecekti.” (211.) Demek ki emek-hizmeti, işin en çok olduğu mevsimde, çiftçiye bir gündelikçi arzı sağlayarak, doğrudan doğruya kapitalizme geçiş görevi yapıyor. Başlangıçta, dönem ekimine, harman kaldırma da dahildi, ama burada da, yapılan işin düşük niteliği çiftçiyi kiralanmış emeğe başvurmak zorunda bıraktı. Toprak, harman kaldırma olmaksızın dönem ekimi için kiraya verilmeye başlandı, harman kaldırma, kısmen çiftlik emekçileri tarafından, kısmen de bir müteahhit aracılığıyla bir ücretli işçi ekibi tarafından parça-başına fiyatla yapılıyordu. Burada da emek-hizmeti yerine kapitalist sistemin geçmesinin sonuçları şunlardı: (1) emeğin üretkenliğinde bir artış- önceden 16 kişi günde 900 demet kaldırıyordu, şimdi 8 kışı 1 000 demet kaldırıyor; (2) üründe artış; (3) harman kaldırma suresinde bir azalma; (4) işçilerin kazançlarında bir yükselme; (5) çiftçilerin kârlarında bir artış. (212.)
Üstelik kapitalist sistem çift sürme işlemlerini de kapsamıştı. Kara sabanlar yerine, pulluklar getirildi ve iş bağımlı köylüden
[sayfa 192] çiftlik emekçisine geçti. Engelhardt, zafer havası içinde, getirdiği yeniliğin başarısını, emekçilerin çalışkanlığını duyuruyor ve tamamen haklı olarak, emekçiye yapıştırılan geleneksel tembellik ve namussuzluk suçlamalarının “serflik ayıbı” ve “bey için harcanan” bağımlı emek yüzünden olduğunu ve yeni çiftçilik örgütünün çiftçiden de bazı şeyler istediğini bildiriyor: girişimcilik, insanları tanımak ve onları idare etmeyi bilmek, işi ve işin kapsamını bilmek, tarımın teknik ve ticarî yönlerini tanımak – yani feodal bir bağımlılığın baskısı altındaki kırların
oblomovlarının
[89] sahip olmadıkları ve olamayacakları yetenekler. Tarım tekniğindeki çeşitli değişiklikler kopmaz bir biçimde birbirine bağlıdır ve kaçınılmaz olarak tarım iktisadının dönüşümüne yol açar. “Örneğin, keten ve yonca ekimini getirdiğinizi varsayalım – bu, hemen, bir sürü başka değişikliği de gerekli kılacak ve bunlar yapılmazsa, iş, düzgün yürümeyecektir. Çift sürme aletlerinin değiştirilmesi, kara sabanlar yerine pulluklar, tahta tapanlar yerine demir tapanlar konulması gerekecek ve bu da farklı tipte bir at,
farklı tipte bir emekçi, emekçilerin kiralanması açısından farklı bir çiftçilik sistemi vb. gerektirecektir.” (154-155.)
Böylece, tarım tekniğindeki değişmenin, emek-hizmetinin kapitalizm tarafından yok edilmesine kopmaz bağlarla bağlı olduğu ortaya çıkar. Bu açıdan özellikle ilginç olan bir husus da, bu yok edişin tedricen yer almasıdır: çiftçilik sistemi, şimdiye kadar olduğu gibi, emek-hizmeti ile kapitalizmi birleştirmektedir, ama esas ağırlık yavaş yavaş birinciden ikinciye kaymaktadır. Engelhardt’ın yeniden düzenlenmiş çiftçiliğinin nasıl işlediğine ilişkin bir tanımlama şöyledir:
“Bugünlerde yapılacak çok işim var, çünkü bütün çiftçilik sistemini değiştirdim. İşin önemli bir kısmı, düzenli emekçiler ve gündelikçiler tarafından yapılıyor. İş, son derece çeşitli. Buğday yetiştirmek için çalılıkları temizliyor,’ keten yetiştirmek için kuş ağaçlarını söküyorum. Dinyeper kıyısında kirayla çayır arazi tuttum ve yonca, bir sürü çavdar ve pek çok keten ektim. Çok sayıda işçiye ihtiyacım var. Bunları sağlamak için, zamanında düzenlemeler yapmak gerekiyor, çünkü, işin çok olduğu mevsim başladığı zaman, herkes, ya kendi evinde, ya da başka çiftliklerde çalışıyor olacak. Bu emek, yapılacak iş karşılığında avans para ya da tahıl verilerek sağlanır.” (s. 116-117.)
Dolayısıyla, “gereken biçimde” yürütülen bir çiftlikte bile, emek hizmeti ve bağımlılık devam etmektedir; ama, birincisi, bunlar, şimdi özgür kiralamaya kıyasla ikincil bir durumdadırlar ve
[sayfa 193] ikincisi, emek-hizmeti sisteminin kendisi de bir değişikliğe uğramıştır; halen devam eden, esas olarak ikinci tip emek sistemidir, bu, köylü çiftçilerin emeği değil, düzenli emekçilerin ve tarım gündelikçilerinin emeğidir.
Demek ki Engelhardt’ın kendi çiftliği, Engelhardt’ın narodnik teorilerinin çürütülmesi işinde, bütün iddialardan daha başarılıdır. Engelhardt, rasyonel çizgilerde çiftçilik yapma işine girişmiş, ama mevcut toplumsal ve iktisadî koşullarda, çiftliği, çiftlik emekçileri kullanma temeli üzerinde örgütleme yolu dışında, bu işi yapma olanağı bulamamıştır. Tarımdaki teknik düzeyin yükseltilmesi ve emek hizmetinin yerine kapitalizmin geçmesi, genel olarak Rusya’daki özel toprak sahiplerine ait bütün çiftliklerde olduğu gibi, bu çiftlikte de yanyana ilerlemiştir. Bu süreç, Rus tarımında makine kullanımında, çok açıkça yansımaktadır.
VII. TARIMDA MAKİNE KULLANIMI
Reform-sonrası dönem, tarım makinesi üretimindeki gelişme ve tarımda makine kullanımı açısından, dört döneme ayrılır.
Birinci dönem, köylü reformundan hemen önceki ve hemen sonraki yılları kapsar. Toprak beyleri, ilkönce, serflerin “ödenmemiş” emekleri olmadan da işlerini yürütebilmek ve özgür işçilerin tutulmasıyla ilgili güçlüklerden kaçınmak için, yabancı makineler almaya koştular. Bu girişim, kuşkusuz başarısızlıkla sonuçlandı; heyecan kısa zamanda söndü ve 1863-1864 yıllarından itibaren yabancı makinelere olan talep düştü. 70’lerin sonu, 1885’e kadar süren ikinci dönemin başlangıcı oldu. Bu dönem, makine ithalindeki son derece düzenli ve son derece hızlı artışla dikkati çeker; yerli üretim de, düzenli olarak, ama ithalâttan daha yavaş bir biçimde artmıştır. 1881’den 1884’e kadar, tarım makinesi ithalâtında, kısmen 1881’de tarım makinesi üreten fabrikaların ihtiyaçları için gümrüksüz pik-demir ve
[sayfa 194] dökme-demir ithalâtının kaldırılması yüzünden özellikle hızlı bir artış olmuştur. Üçüncü dönem, 1885’ten 90’ların başına kadar uzanır. O zamana kadar gümrüksüz ithal edilen tarım makinelerine, şimdi
(pud başına 50 altın köpeklik) bir ithalât vergisi konmuştu. Yüksek vergi, makine ithalâtında büyük bir düşüşe yol açarken, yerli üretim de, o zamanlar başgösteren tarımsal bunalım yüzünden yavaş gelişmekteydi. Nihayet 90’ların başında açıkça, tarım makineleri ithalâtında yeni bir yükselişle ve yerli üretimde özellikle hızlı bir artışla dikkati çeken dördüncü dönemin başladığı görülür.
Bu konuları sergilemek üzere istatistikler aktaralım. Çeşitli dönemlerde senelik ortalama tarım makinesi ithalâtı şöyleydi [Tablo 60]:
[TABLO 60]
Dönemler
|
Bin Pud
|
Bin Ruble
|
1869-1872
1873-1876
1877-1880
1881-1884
1885-1888
1889-1892
1893-1896
|
259,4
566,3
629,5
961,8
399,5
509,2
864,8
|
787,9
2.283,9
3.593,7
6.318
2.032
2.596
4.868
|
Ne yazık ki, Rusya’daki tarım makineleri ve aletlerin üretimine ilişkin böyle tam ve kesin veriler mevcut değildir. Bizim fabrika –ve– atelye istatistiklerimizin yetersiz durumu, genel olarak, makine üretimiyle, özel olarak tarım makinesi üretiminin karıştırılması ve tarım makinelerinin, “fabrika” ve “elsanatı” üretimi arasında ayrım yapmak için kesin olarak saptanmış, hiç bir kuralın bulunmaması – bütün bunlar, Rusya’da tarım makineleri üretimine ilişkin tam bir görünüm elde edilmesini engellemektedir. Yukarda değinilen kaynaklarda mevcut olan bütün verilerin birleştirilmesiyle Rusya’da tarım makineleri üretimine ilişkin şu görünümü elde ederiz [Tablo 61]:
[TABLO 61]
TARIM MAKİNELERİ VE ALETLERİNİN ÜRETİMİ, İTHALÂT VE
KULLANIMI (BİN RUBLE)
Yıllar
|
Polonya Krallığında
|
3 Baltık Eyaletinde
|
Güneydeki 4 Bozkır Eyaletinde, (Don, Ekaterinoslav, Taurida, K erson)
|
Avrupa Rusyası’ndaki Geri
Kalan Eyaletlerde
|
Avrupa Rusyası ve Polonya Krallığındaki 50 Eyalette Toplam Olarak
|
Tarım Makineleri İthalâtı
|
Tarım Makineleri Kullanımı
|
1876
1879
1890
1894
|
646
1.088
498
381
|
415
433
217
314
|
280
557
2.360
6,133
|
988
1.752
1.971
2.567
|
2.329
3.330
5.046
9.445
|
1.628
4.000
2.579
5.194
|
3.957
7.830
7.565
14.639
|
Bu veriler, ilkel tarım aletlerinin yerlerini gelişmiş aletlere (ve dolayısıyla ilkel çiftçilik biçimlerinin, kapitalizme) terketme sürecindeki gücü göstermektedir. 18 yıl içinde tarım makineleri kullanımı 3,5 kattan fazla artmıştır ve bunun nedeni, esas olarak, dört kattan fazla artan yerli üretimdeki genişlemedir. Bu tip üretimin
[sayfa 195] ana merkezinin Vistula ve Baltık eyaletlerinden, Güney Rusya bozkır eyaletlerine kayışı da dikkate değer bir husustur. 70’lerde, Rusya’daki tarım kapitalizminin ana merkezi, batı ucundaki eyaletler olduğu halde, 1890’larda, salt Rus eyaletlerinde daha da büyük tarım kapitalizmi bölgeleri yaratıldı.
Demin aktarılan verilere ilişkin olarak şunu da eklemek gerekir: bunlar incelenen konuya ait resmî (ve bildiğimiz kadarıyla tek) bilgiye dayanmakla birlikte, tamam olmaktan çok uzaktırlar ve farklı yıllar için tümüyle karşılaştırılabilir nitelikte değillerdir. 1876-1879 yılları için, 1882 sergisi için
özel olarak derlenmiş olan sonuçlar mevcuttur; bunlar en kapsamlı verilerdir, tarım aletlerinin yalnızca fabrika üretimini değil, “elsanatı” üretimini de içerirler; 1876-1879’da, Avrupa Rusyası’nda, ve Polonya Krallığında, ortalama olarak 340 kuruluş bulunduğu halde, “fabrika” istatistik verilerine göre, 1879’da, Avrupa Rusyası’nda tarım makine ve aletleri üreten fabrikalar 66’dan çok değildi. (Orlov’un, 1879 için
[sayfa 196] Fabrika ve Atelyeler Kılavuzu’ndan hesaplanmıştır.) Bu rakamlar arasındaki büyük fark, şu gerçekle açıklanır: 340 kuruluşun üçte-birinden azı (100) buhar gücü sahibidir ve yarıdan fazlası (196) el emeği ile işletilmektedir; 340 kuruluştan 236’sı, kendilerine ait bir döküm evine sahip değillerdir ve dökümlerini dışarda yaptırırlar
(Tarihî-İstatistikî İnceleme, loc. cit.). Öte yandan, 1890 ve 1894’e ait veriler
Rusya’daki Fabrika Sanayiine İlişkin Veriler Derlemesi’nden (Ticaret ve Sanayi Bakanlığınca yayınlanmıştır) alınmıştır.
Bu veriler, tarım makine ve aletlerinin, “fabrika” üretimini bile, tümü ile kapsamamaktadır; örneğin,
Derleme’ye göre, 1890’da, Avrupa Rusyası’nda bu sanayi ile uğraşan 149 atelye olduğu halde, Orlov’un
Kılavuz’u tarım makine ve aletleri üreten 163 atelyeden sözetmektedir; 1894’te adı geçen ilk sonuçlara göre, Avrupa Rusyası’nda bu türden 164 atelye vardı
(Vestnik Finansov, 1897, n° 21, s. 544), ama
Fabrika ve Atelyeler Listesi’ne
göre, 1894-95’te tarım makine ve aletleri üreten 173’ten fazla fabrika bulunuyordu. Tarım makine ve aletlerinin, küçük çapta, “elsanatı” üretimine gelince, bunlar, bu verilere hiç katılmamıştır.
Bu nedenle, 1890 ve 1894 yıllarına ait verilerin, gerçek olguları, olduğunun çok aşağısında gösterdiğinden hiç kuşku duyulamaz; Rusya’da 1890’ların başında, 10 milyon ruble kadar tutarında tarım makine ve aletlerinin yapıldığını,
(Tarım ve Ormancılık, 359) ve 1895’te 20 milyon rubleye yakın bir tutarda tarım makine ve aletlerinin yapıldığını
(Vestnik Finansov, 1896, n° 51) gözönünde tutan uzmanların görüşleriyle de, bu durum doğrulanmaktadır.
Rusya’da imal edilen tarım makine ve aletlerinin tiplerine ve miktarına ilişkin biraz daha ayrıntılı veriler aktaralım. 1876’da
[sayfa 197] 25.835 aletin, 1877’de 29.590 aletin, 1878’de 35.226 aletin, 1879’da 47.892 tarım makine ve aletinin üretildiği düşünülmektedir. Bugün bu rakamların ne ölçüde aşıldığı aşağıdaki rakamlardan anlaşılabilir: 1879’da 14.500 kadar pulluk, 1894’te ise 75.500 pulluk imal edilmiştir.
(Vestnik Finansov, 1897, n° 21.) “Beş yıl önce, köylü çiftliklerinde pullukların daha yaygın kullanımını sağlamak için alınacak tedbirler sorunu, çözüm bekleyen bir sorun iken, bugün, bu, kendi kendine çözümlenmiştir. Bir köylünün pulluk satın alması artık seyrek raslanan bir olay olmaktan çıkmış ve her gün görülen bir şey haline gelmiştir ve şimdi, köylülerin edindiği pulluk sayısı, her yıl binlere ulaşmaktadır.”
Rusya’da kullanılan ilkel tarım aletlerinin çokluğu, hâlâ, pulluk üretimi ve satışı için geniş bir alan bırakmaktadır.
Saban kullanımındaki ilerleme, elektrik kullanılması konusunu bile ortaya çıkarmıştır.
Torgovo-Promişlennaya Gazeta’daki [“Ticarî ve Sınaî Haberler”] (1902, n° 6), bir rapora göre. Elektrik Mühendislerinin İkinci Kongresinde, “V. A. Rjevski’nin okuduğu, ‘Tarımda Elektrik’ konulu bir tez, büyük ilgi uyandırmıştı”. Konuşmacı, bir takım mükemmel çizimlerle, Almanya’da elektrikli sabanlar yardımıyla tarlaların sürülmesini göstermiş ve bir toprak sahibinin isteği üzerine, güney eyaletlerinin birinde bulunan malikânesi için, bu plan ve hesaplamalara dayanarak, toprağın bu-yöntemle sürülmesi ile etkilenecek ekonomileri gösteren rakamlar vermişti. Bu plana göre, yılda 540 desiyatin sürülmesi önerilmekteydi, bunun da bir kısmı yılda iki kez sürülecekti. İzin derinliği 4½ – 5
verşok* arasında değişecekti. Toprak, sırf kara-topraktı. Plan, sabanlara ek olarak, öteki tarla-işleri için makineler ve ayrıca bir harman dövme makinesi ve bir değirmen gerektiriyordu; değirmen, 25 beygirgücünde olacaktı, yılda 2.000 saat çalışacağı hesaplanmıştı. 50 mm. kalınlığında 6 verstlik havaî kablo da dahil olmak üzere, malikânenin tümüyle donatılmasının maliyeti, 41.000 ruble olarak hesaplanmıştı. Bir desiyatinin sürüm maliyeti, eğer değirmen kurulmuşsa, 7 ruble 40 köpek, eğer değirmen kurulmamışsa 8 ruble 70 köpek olacaktı. Gösterilmişti ki, emeğin, çeki hayvanlarının vb. yerel maliyetleriyle, elektrikli gereçlerin kullanımı birinci durumda, 1.013 rublelik bir tasarrufa yol açacak, ikinci durumda
[sayfa 198] ise, değirmen olmayınca daha az güç kullanılacağından, tasarruf 966 ruble olacaktı.
Harman dövme ve savurma makineleri üretiminde böyle ani değişiklikler görülmemektedir. Çünkü, bunlarm üretimi çok önceden, nispeten daha iyi yerleşmiş bulunmaktadır.
Gerçekten de, bu makinelerin “elsanatı” üretimi için, Ryazan eyaletinin Sapojok kentinde ve çevre köylerde, özel bir merkez kurulmuş ve köylü burjuvazinin yerel üyeleri, bu “sanayimden çok para kazanmışlardır (bkz:
Raporlar ve Araştırmalar, I, s. 208-210). Biçerlerin üretiminde özellikle hızlı bir yayılma görülmüştür. 1879’da, bu makinelerden 780 kadar üretilmişti; 1893’te, yılda 7.000-8.000 kadarının satıldığı; 1894-95’te ise 27.000 kadarının satıldığı hesaplanmıştı. 1895’te örneğin, Taurida eyaleti Berdyansk kentinde, “bu üretim dalında”, yani biçer üretiminde, “Avrupa’daki atelyelerin en büyüğü olan J. Greaves’e ait olan atelyeler”, 4.464 biçer çıkarmıştı. Taurida eyaletindeki köylüler arasında, biçerler o kadar yaygın bir hale gelmişti ki, başkalarına ait tahılların makine ile biçilmesi şeklinde yeni bir iş doğmuştu.
Daha az yaygın olan, öteki tarımsal aletler için de benzer
[sayfa 199] veriler mevcuttur, tohum serpme makineleri, şimdi düzinelerce atelye tarafından üretilmekte ve 1893’te yalnızca iki atelyede üretilen
(Tarım ve Ormancılık, 360) daha mükemmel çizgi açıcıları, şimdi yedi atelyede birden üretilmektedir
(Üretici Güçler, I, 51); bunların ürünleri de, Güney Rusya’da özellikle yaygın bir satışa sahiptir. Tarımın bütün dallarında ve bazı tür ürünlerin üretimine ilişkin bütün işlemlerde makine kullanılmaktadır: özel gözden geçirmelerde, harman savurma makinelerinin, tohum-ayırma makinelerinin, tohum temizleme makinelerinin (triörlerin), tohum-kurutma makinelerinin, balyalama makinelerinin, keten lifleme makinelerinin vb. yaygın kullanımına değinilmektedir. Pskov eyaleti Zemstvo idaresi tarafından basılan, 1898 için,
Tarım Raporuna Ek’te (
Severni Kurier [“Kuzey Habercisi”], 1899, n° 32), makine kullanımındaki artış, özellikle evde kullanmak üzere keten üretiminden, ticarî amaçla yapılan üretime geçişle bağıntılı olarak keten-lifleme makinelerinin kullanımındaki artış belirtilmiştir. Pulluk sayısında bir artış vardır. Tarım makineleri sayısını artırmakta ve ücretleri yükseltmekte, göçün etkisine değinilmiştir. Stavropol eyaletinde
(İbid., n° 33), bu eyalete göçün büyümesiyle bağıntılı olarak, tarım makineleri de gitgide artan bir çapta kullanılmaktadır. 1882’de 908 makine vardı; 1891-1893’te ortalama 29.275; 1894-1896’da ortalama 54.874; ve 1895’te 64.000 tarım aleti ve makineleri mevcuttu.
Makine kullanımındaki artış, doğal olarak, motor talebinin artışına yol açar; buharlı motorların yanısıra “bizim çiftliklerde, son zamanlarda, benzinli motorlar da hızla yayılmaya başlamıştır”
(Üretici Güçler, 1/56), ve bu tür motorun, dışarda henüz yedi yıl önce ortaya çıkmış olmasına karşın, Rusya’da, şimdiden bu motorları üreten 7 fabrika vardır. Kerson eyaletinde, 70’lerde, tarımda sadece 134 buharlı motor kaydedilmiştir
(Rusya İmparatorluğunda, Buharlı Motor İstatistikleri İçin Malzeme, St. Petersburg 1882), 1881’de ise 500 buharlı motor kaydedilmiştir
(Tarihî-İstatistikî İnceleme, c. II, tarım aletlerine ait kısım). 1884-1886’da, eyaletin (6 uyezdi içinden) üç uyezdinde, 435 buharlı harman dövme makinesi kayıtlara geçirilmiştir. “Bugün (1895), bu, en azından iki katma ulaşmış olmalıdır.” (Tezyakov,
Kerson Eyaletinde Tarım İşçileri ve Bunlar İçin Sıhhî Gözetim Örgütü, Kerson 1896, s. 71.)
Vestnik Finansov’un dediğine göre (1897, n° 21), Kerson eyaletinde, “1.150 kadar buharlı harman dövme makinesi vardır ve Kuban bölgesindeki
[sayfa 200] sayı da hemen hemen bunun aynıdır vb. ... Son zamanlarda buharlı harman dövme makinesi edinilmesi sınaî bir nitelik kazanmıştır. ... Öyle durumlar vardır ki, beş bin rublelik buharlı motora sahip bir harman dövme makinesi iki ya da üç iyi hasat yılında maliyetini tamamen kurtarmakta ve sahibi, hemen aynı koşullarda bir başkasını satın almaktadır. Böylece, Kuban bölgesindeki küçük çiftliklerde, bu tip makinelerden 5, hatta 10’una birden sık sık Taşlanmaktadır. Buralarda, bunlar, birazcık iyi örgütlenmiş olan her çiftlik için hayatî bir yardımcı haline gelmişlerdir.” “Genel olarak konuşursak, bugün, Rusya’nın güneyinde, on binden fazla buharlı motor, tarımsal amaçlarla kullanılmaktadır.”
(Üretici Güçler, IX, 151.)
Bütün Avrupa Rusyası’nda tarımda kullanılan buharlı motor sayısının, 1875-1878’de, yalnızca 1.351 olduğunu ve eksik sonuçlara göre
(1903 Yılına Ait Fabrika Müfettişleri Raporları Derlemesi) 1901’de bu sayının 12.091, 1902’de 14.609, 1903’te 16.021 ve 1904’te 17.287 olduğunu hatırlarsak, son 20 ya da 30 yıl içinde, bu ülkede, tarım kapitalizminin yol açtığı büyük devrim gözlerimizin önüne serilecektir. Zemstvolar bu sürece büyük ölçüde yardımcı olmuşlardır. 1897 başlarında “11 eyaletin ve 203 uyezdin Zemstvo kurullarının koruması altında, bir milyon ruble civarında döner sermayeye sahip”, Zemstvo tarım makine ve alet depoları mevcuttu.
(Vestnik Finansov, 1897, n° 21.) Poltava eyaletinde, Zemstvo depolarının, döner parası, 1890’da 22.600 rubleden 1892’de 94.000 rubleye ve 1895’te 210.100 rubeleye çıkmıştır. Altı yıl içinde, 12.600 pulluk, 500 harman savurma makinesi ve tohum ayıklama makinesi, 300 biçer ve 200 atla çalışan harman dövme makinesi satılmıştır. “Zemstvo
[sayfa 201] depolarındaki aletlerin baş alıcıları, kazaklar ve köylülerdir; satılan toplam pullukların ve atla çalışan harman dövme makinelerinin %70’ini bunlar satın almışlardır. Tohum ekme makinelerinin ve biçerlerin alıcıları, esas olarak toprak sahipleri, hatta 100 desiyatinin üstünde toprağı olan büyük toprak sahipleridir.”
(Vestnik Finansov, 1897, n° 4.)
Ekaterinoslav eyaleti Zemstvo yönetim kurulunun 1895 yılma ait raporuna göre, “eyaletteki gelişmiş tarım aletleri kullanımı, hızla yayılmaktadır”. Örneğin Verkne-Dinyeper uyezdinde durum şudur [Tablo 62]:
[TABLO 62]
[Gruplar]
|
1894
|
1895
|
Özel toprak sahiplerine ait saban, tırmık, kültüvatör
Köylülere ait saban, tırmık kültüvatör
Özel toprak sahiplerine ait atla çalışan harman dövme makineleri
Köylülere ait atla çalışan harman dövme makineleri
|
5.220
27.271
131
671
|
6.752
30.112
290
838
|
(Vestnik Finansov, 1897, n° 6)
|
Moskova Eyaleti Zemstvo Yönetim Kuruluna ait verilere göre 1895’te, Moskova eyaletindeki köylüler 41.210 pulluğa sahipti; bütün ailelerin %20,2’sinin bu tip sabanı vardı. (Vestnik Finansov, 1896, n° 31.) Tver eyaletinde, 1896’da yapılan özel bir kayda göre, 51.266 pulluk vardı, bu, toplam sayısının %16,5’inin elinde bulunuyordu. Tver uyezdinde, 1890’da yalnızca 290 pulluk, 1896’da ise 5.581 pulluk mevcuttu. (Tver Eyaletine Ait İstatistikî Sonuçlar, c. XIII, Kısım 2, s. 91, 94.)
‘Dolayısıyla, köylü burjuvaziye ait çiftliklerdeki sağlamlaşma ve gelişmenin ne kadar hızlı olduğunu değerlendirebiliriz.
VIII. TARIMDA MAKİNENİN ÖNEMİ
Tarım makineleri üretiminde ve Rusya’nın Reform-sonrası tarımında makine kullanımında son derece hızlı bir gelişme olduğu gerçeğini saptadıktan sonra, şimdi de bu olgunun toplumsal ve iktisadî önemini incelemeliyiz. Köylü ve toprakbeyi tarımına ilişkin
[sayfa 202] olarak yukarıda söylenenlerden şu sonuçlar çıkartılabilir: bir yandan, tarımda makine kullanımını doğuran ve bunu yaygınlaştıran etmen kapitalizmdir; öte yandan da, tarımda makine kullanılması, kapitalist bir nitelik taşımaktadır, yani kapitalist ilişkilerin kurulmasına ve daha da gelişmesine yol açmaktadır.
Bu sonuçlardan birincisi üzerinde duralım. Gördük ki, emek-hizmeti iktisat sistemi ve bununla kopmaz bağları olan ataerkil köylü iktisadı, yapıları gereği, alışılmış tekniğe, modası geçmiş üretim yöntemlerinin muhafazasına dayanırlar. Bu iktisadî rejimin iç yapısında, tekniğin dönüşmesini teşvik edecek hiç bir şey yoktur; tersine, bu iktisat sisteminin bir kenara çekilmiş ve tecrit edilmiş olma niteliği ve bağımlı köylünün yoksulluğu ve ezilmiş durumu, iyileştirme olanaklarını engellemektedir. Özellikle şu gerçeği belirtelim ki, emek-hizmeti sisteminde, emeğe yapılan ödeme (daha önce de gördüğümüz gibi) kiralanmış emek kullanılan durumda-kinden çok daha düşüktür, ve çok iyi bilinmektedir ki, düşük ücretler, makine kullanımına geçilmesinde en önemli engellerden biridir. Ve olaylar, gerçekten de gösteriyor ki, tarım tekniğinin değişmesi için yaygın bir hareket, ancak meta ekonomisi ve kapitalizmin geliştiği Reform-sonrası dönemde başlamıştır. Kapitalizmin ürünü olan rekabet ve çiftçinin dünya pazarına bağımlılığı, tekniği zorunlu olarak değiştirirken, tahıl fiyatlarındaki düşüş, bu zorunluluğu özellikle acil hale getirdi.
İkinci sonucu açıklamak için, toprakbeyi ve köylü tarımını ayrı ayrı incelememiz gerekir. Bir toprak beyi, bir makine ya da gelişmiş bir alet kullanmaya başladığı zaman, (kendisi için çalışmış olan) köylünün aletleri yerine, kendisininkilerini kor; dolayısıyla da emek-hizmetinden, kapitalist çiftçilik sistemine geçmiş olur. Tarım makinelerinin yaygınlaşması, emek-hizmetinin kapitalizm ta rafından yok edilmesi anlamına gelir. Kuşkusuz, örneğin, toprak kiraya verirken, bir biçerde ya da harman dövme makinesinde vb. günlük çalışma biçiminde emek-hizmeti sunulması koşulu öne
[sayfa 203] sürülebilir, ama bu, ikinci tipte emek-hizmeti, köylüyü bir gündelikçi haline getiren emek-hizmeti olacaktır. Dolayısıyla bu tür “istisnalar”, özel toprak sahiplerine ait çiftliklerde gelişmiş aletler kullanılmaya başlanmasının, bağımlı (narodnik terminolojiye göre “bağımsız”) köylüyü bir ücretli işçi haline dönüştüreceği yolunda ki genel kuralı tanıtlamaya yarar – tıpkı, evde yapılmak üzere dışarı işveren alıcının, kendi aletlerini edinmesinin, bağımlı “elsanatçısını” bir ücretli işçiye dönüştürmesinde olduğu gibi. Toprak beyine ait çiftliğin kendi aletlerini edinmesi, kaçınılmaz olarak, emek-hizmetiyle geçim araçlarını sağlayan orta köylülüğün temellerinin sarsılmasına yol açar: Daha önceden de görmüştük ki, emek-hizmeti, orta köylünün özgül “sanayii”dir, dolayısıyla da orta köylünün aletleri, yalnızca köylü tarımını değil, toprakbeyi tarımını da oluşturan bir parçadır.
O halde., tarım makinelerinin ve gelişmiş aletlerin yayılmasıyla, köylülüğün mülksüzleştirilmesi ayrılmaz bir biçimde birbirine bağlıdır. Bir önceki bölümde anlatılanlardan sonra, gelişmiş aletlerin köylülük arasında yayılmasının da aynı önemi taşıdığı, hemen hiç açıklama gerektirmemektedir. Buhar gücü ile çalışan dokuma tezgâhının, elsanatçısı dokumacıyı hiç acımadan safdışı edişi gibi tarımda sistemli olarak makine kullanılması da, ataerkil “orta” köylüyü tarımdan atar.
Tarımda makine kullanılmasının sonuçları, daha önce söylemiş olduklarımızı doğrulamakta ve bütün iç çelişkileriyle, kapitalist ilerlemedeki bütün tipik özellikleri yansıtmaktadır. Makineler, bugünkü dönemden önce, toplumsal gelişmenin hemen hemen hiç dokunmadığı, tarımdaki emek üretkenliğini çok büyük ölçüde artırır. Bu nedenledir ki, Rus tarımında makine kullanımının büyümesi gerçeği bile, Bay N. –on’un Rusya’da tahıl üretiminde “mutlak durgunluk” ve hatta, tarımsal emeğin “üretkenliğinde bir düşüş” olduğu yolundaki iddiasının nasıl kesinlikle temelsiz olduğunu görmemize yeter. Genel olarak saptanmış gerçeklerle çelişen ve Bay N. –on’un kapitalizm-öncesi düzeni idealleştirmek için gerek duyduğu bu iddiaya gene döneceğiz.
Üstelik, makineler, üretimin yoğunlaşmasına ve tarımda
[sayfa 204] kapitalist işbirliği uygulamasına yol açar. Bir yandan, makine kullanılmaya başlanması geniş-çaplı bir sermaye gerektirir ve dolayısıyla ancak büyük çiftçilerin gücü dahilindedir; öte yandan da, makineler ancak çok büyük miktarda ürün sözkonusu olduğu zaman işe yarar; makine kullanımına başlanmasıyla, üretimin genişletilmesi bir zorunluluk olur. Bu yüzden, biçerlerin, buharlı harman dövme makinelerinin vb. yaygın kullanımı, tarımsal üretimdeki yoğunlaşmaya işaret eder ve gerçekten de daha sonra göreceğiz ki Rusya’daki makine kullanımının özellikle yaygın olduğu tarımsal bölge (Novorossiya) aynı zamanda, çiftliklerin oldukça büyük ölçüde oluşuyla da göze çarpmaktadır. Şu konuya da değinip geçelim: tarımdaki yoğunlaşmayı, salt ekili alanların geniş ölçüde büyütülmesi biçiminde anlamak hata olacaktır (Bay N. –on’un yaptığı gibi); gerçekte, tarımsal üretimdeki yoğunlaşma, ticarî tarım biçimlerine bağlı olarak, çok değişik biçimlerde ortaya çıkar (bu konuda bir sonraki bölüme bakınız). Üretimin yoğunlaşması ile çiftlikteki işçilerin yaygın işbirliği, kopmaz bağlarla birbirine bağlıdır. Yukarda, tahılın,
yüzlerce biçerin aynı zamanda işletilerek hasat edildiği büyük bir malikâne örneği görmüştük. “4-8 at tarafından çekilen harman dövme makineleri, yarısı kadın ve çocuk, yani yarı-işçi olmak üzere, 14-23, hatta daha fazla işçi gerektirir. ...” (Kerson eyaletindeki) “bütün büyük çiftliklerde görülebilecek olan, 8-10 beygirgücünde, buharlı harman dövme makineleri, yarısından fazlası yarı-işçi, 12-17 yaş arasında kız ve oğlan çocuk olmak üzere bir arada 50-70 işçi gerektirirler.” (Tezyakov,
loc. cit., 93.) Aynı yazar, haklı olarak, şöyle diyor: “Herbirinde 500-1.000 işçinin hep birlikte toplandıkları büyük çiftlikler, rahatça sınaî kuruluşlara benzetilebilirler.” (s. 151.)
Demek ki, bizim narodnikler “köy topluluğu’’nun, tarıma, işbirliğini, “kolayca getirebileceğini” iddia öderken, yaşam, kendi yolunu izlemiş ve kapitalizm, köy topluluğunu, karşıt çıkarlara sahip iktisadî gruplara ayıracak, ücretli işçilerin yaygın işbirliğine dayanan, büyük çiftlikler yaratmıştır.
Yukardakilerden açıkça anlaşılmaktadır ki, makineler, kapitalizm için bir içpazar
yaratır: birincisi, üretim araçları için (makine-yapımı sanayiinin, madencilik sanayiinin, vb., vb. ürünleri için) bir pazar; ikincisi de, işgücü için bir pazar. Görmüş olduğumuz gibi, makine kullanımına başlanması, emek-hizmeti yerine kiralanmış emeğin geçmesine ve emekçi çalıştıran köylü çiftliklerinin ortaya
[sayfa 205] çıkmasına yol açar. Tarım makinelerinin geniş çapta kullanılması, bir ücretli tarım işçileri yığınının varlığını öngörür. Tarım kapitalizminin en yüksek ölçüde gelişmiş, olduğu yerlerde, makine kullanımına başlama ile birlikte ücretli emeğin
getirilmesi süreci, bir başka süreçle, yani ücretli işçilerin makine tarafından sürülüp atılmasıyla kesişir. Bir yandan, bir köylü burjuvazinin oluşması ve toprak sahiplerinin emek-hizmetinden kapitalizme geçmeleri, ücretli işçiler için bir talep
yaratır, öte yandan da, çiftçiliğin çoktandır ücretli emeğe dayandığı yerlerde, makineler, ücretli işçileri
sürüp atarlar. Rusya’nın tümü için, her iki sürecin, genel etkisi nedir, yani tarım işçileri sayısı azalmakta mıdır, yoksa yükselmekte midir, bunu göstermek için elimizde hiç bir kesin ve kapsamlı istatistik bulunmamaktadır. Hiç kuşku yok ki, şimdiye kadar bu sayı yükseliyordu (bir sonraki kışıma bakınız). Şimdi de yükselmeye devam ettiğini düşünüyoruz:
birincisi, ücretli işçilerin makinelerce tarımdan atılmasına ilişkin veriler,-yalnız Novorossiya için mevcutken, diğer kapitalist tarım bölgelerinde (Baltık ve batı bölgesi, doğunun uç bölgeleri, bazı sınaî eyaletler), bu süreç, henüz geniş çapta fark edilmemektedir. Emek-hizmetinin egemen olduğu büyük bir bölge kalmaktadır ve bu bölgede makine kullanımına başlanması, ücretli işçiler için bir talep yaratmaktadır. İkincisi, entansif tarımın gelişmesi (örneğin, kök bitkileri üretimine başlanması), ücretli emeğe olan talebi büyük ölçüde artırır, (bkz: Dördüncü Bölüm). Kuşkusuz kapitalizmin gelişmesinin belli bir döneminde, yani, bütün ülkedeki tarım, tümüyle kapitalist çizgiler üzerinde örgütlendiği ve en değişik tarımsal işlemlerde makine kullanılması genel bir şey olduğu zaman, (ücretli sanayi işçilerine karşı) ücretli tarım işçilerinin mutlak sayısında bir düşüş olacaktır.
Novorossiya’ya gelince, yerel soruşturmacılar, burada, yüksek derecede gelişmiş kapitalizmin olağan sonuçlarını kaydetmektedirler. Makineler, ücretli işçileri sürüp atmakta ve tarımda, kapitalist bir yedek ordu yaratmaktadırlar. “Kerson eyaletinde de, işçilere görülmemiş fiyatların ödendiği günler geçmiştir. Tarım aletlerindeki yaygınlaşma ... sayesinde” (ve başka nedenlerle)
“işçi fiyatları durmadan düşüyor.” (İtalikler yazara aittir.) ... “Büyük çiftliklerin, işçilerden bağımsız hale gelmesini sağlayan
ve aynı
[sayfa 206] zamanda da işçiye olan talebi azaltan, tarım aletleri dağılımı, işçileri zor duruma sokuyor” (Tezyakov,
loc. cit., 66-71.) Bir başka Zemstvo sağlık görevlisi, Bay Kudryavtsev de,
Taurida Eyaleti, Kakovka Kasabasında Bulunan Nikoloyev Panayınndaki Göçmen Tarım İşçileri ve Bunların 1895 Yılın-daki Sıhhî Gözetimi (Kerson, 1896) adlı yapıtında aynı şeye değinmektedir. “İşçi fiyatları ... düşmeye devam ediyor, ve göçmen işçilerin önemli bir bölümü işsiz kalıyor ve hiç bir şey kazanamaz oluyorlar; yani iktisat bilimi diliyle, yedek emek ordusu – sunî nüfus fazlası yaratılıyor.” (61.) Bu yedek ordunun yol açtığı, emek fiyatlarındaki düşüş, bazan öylesine büyük olmuştur ki, “makine sahibi olan pek çok çiftçi” (1895’te) “makine yerine el emeği ile ürünü kaldırmayı tercih etmiştir!”
(İbid., 66,
Sbornik Kersanskogo Zemstva [“Kerson Zemstvosu Sempozyumu”]’dan, Ağustos 1895.) Bu olay, kapitalist makine kullanımının yapısında mevcut olan çelişkilerin ne kadar derin olduğunu, bütün iddialardan daha çarpıcı ve inandırıcı biçimde ortaya koymaktadır!
Makine kullanımının bir başka sonucu da, kadın ve çocuk emeği istihdamındaki büyümedir. Mevcut kapitalist tarım sistemi, genel olarak konuşursak, fabrika işçileri arasındaki hiyerarşiyi çok anımsatan, belli bir işçi hiyerarşisine yol açmıştır. Örneğin, Güney Rusya’daki eyaletlerde, şu kategoriler mevcuttur: (a)
tam işçiler, her işi yapabilecek yetişkin erkekler; (b)
yarı-işçiler, 20 yaşa kadar kadın ve erkekler; yarı-işçiler tekrar iki kategoriye ayrılırlar: (aa) 12, 13-15, 16 yaşındakiler –bunlar sözcüğün tam anlamıyla yarı-işçidir– ve (bb)
çok güçlü yarı-işçiler; 16-20 yaş arası, ekin biçme dışında tam işçinin yaptığı bütün işleri yapabilen, “malikânelerde kullanılan dille ‘üçte-iki’ işçiler”.
Son olarak (c)
pek az yardımı olan yarı-işçiler, 8 yaşın altında ve 14 yaşın üstünde olmayan çocuklar; bunlar, domuz çobanı, dana çobanı, zararlı ot temizleyicisi, çiftçi yamağı olarak iş görürler. Çoğu kez, yalnızca yemek ve giyecek karşılığında çalışırlar. Tarım aletleri kullanılmaya başlanması, “tam işçi emeğinin fiyatını düşürür” ve bunun yerine, kadın ve çocuklara ait daha ucuz emeğin konmasını mümkün kılar.
[sayfa 207] Göçmen emeğine ait istatistikler, erkek emeği yerine kadın emeği geçirildiğini doğrulamaktadır: 1890’da Kerson kenti ve Kakovka kasabasında, kayıtlı toplam işçi sayısının %12,7’si kadındı; 1894’te, kadınlar, bütün eyaletteki işçilerin %18,2’sini (56.464 işçiden 10.239’u); 1895’te ise %25,6’sını (48.753 işçiden 13.474’ünü) oluşturuyorlardı. Çocuklar 1893’te %0,7 oranındaydı (10-14 yaş arası), 1895’te ise bu oran %1,69 oldu (7-14 yaş arası). Kerson eyaleti, Elisavetgrad uyezdindeki malikânelerde, yerel işçiler arasında, çocuklar %10,6 oranındaydı
(ibid.).
Makineler, işçilerin emeğinin yoğunluğunu artırır. Örneğin, en yaygın (buğdayın elle atıldığı) biçer tipine,
“lobogreyka” ya da
“çubogreyka”
şeklinde özel bir ad verilmiştir, çünkü, bununla, çalışan işçinin olağanüstü bir çaba harcaması gerekmektedir: işçi burada dağıtım aygıtının yerini almaktadır. (Bkz:
Üretici Güçler, I, 52.) Aynı şekilde harman dövme makinesinin kullanımı da emek yoğunluğunu artırır. Kapitalist makine kullanma biçimi, (her yerde olduğu gibi), burada da, işgününün uzatılması için güçlü bir neden meydana getirir. Önceden hiç bilinmeyen bir şey olan gece çalışması, tarımda da ortaya çıkar. “İyi hasat yıllarında ... bazı malikânelerde ve birçok köylü çiftliklerinde”, sunî aydınlatma – meşale ışığı ile (92) “iş, gece bile sürdürülür”. (Tezyakov,
loc. cit., 126.) Son olarak, sistematik makine kullanımı, tarımsal işçiler arasında sarsıntılar yaratır; makinelerde genç kadın ve çocukların kullanılması, doğal olarak, özellikle büyük bir yaralı sayısına yol açmaktadır. Örneğin, Kerson eyaletindeki hastane ve dispanserler, tarım mevsimi sırasında “hemen hemen tamamen yaralı hastalarla” dolarlar ve “tarım makine ve aletlerindeki insanı mahveden acımasız çalışma sonucu durmadan sakatlanan, dev bir tarım işçileri ordusunun tedavisi için sahra hastaneleri gibi” hizmet görürler.
(İbid., 126.) Tarım makinelerinin yol açtığı yaralarla uğraşan özel bir tıbbî yazın doğmaktadır. Tarım aletlerinin kullanımını düzenlemek üzere zorunlu kurallar getirilmesi için öneriler yapılmaktadır
(İbid). Geniş-çaplı makine imalâtı, sanayide olduğu gibi, tarımda da, zorunlu olarak, üretimin devlet tarafından denetlenmesi ve düzenlenmesini gerektirmektedir. Bu tür denetimin getirilmesi için harcanan çabalardan aşağıda söz edeceğiz.
Bitirirken, narodniklerin, tarımda makine kullanılmasına karşı takındıkları son derece tutarsız tavra değinelim. Makine kullanımının yararını ve ilerici niteliğini kabul etmek, bunu geliştiren ve
[sayfa 208] kolaylaştıran bütün tedbirleri savunmak ve aynı zamanda da, Rus tarımında, makinenin, kapitalist bir biçimde kullanıldığı gerçeğini görmezlikten gelmek, küçük ve büyük tarımcıların görüşlerine gark-olmak anlamına gelir. Oysa, bizim narodniklerin yaptıkları, tamı tamına, hangi tip köylü ve toprakbeyi çiftliklerinin makine kullanımına geçtiğini incelemeye bile girişmeden, tarım makineleri ve gelişmiş aletler kullanımının kapitalist niteliğini görmezlikten gelmek olmuştur. Bay V. V., Bay V. Çerniyayev’e, kızarak, “kapitalist tekniğin temsilcisi” diyor.
(İlerici Eğilimler, 11.) Sanki Rusya’da makine kullanımının kapitalist nitelikte oluşunun suçlusu, Bay V. Çerniyayev, ya da Tarım Bakanlığındaki bir başka resmî görevliymiş gibi! Bay N. –on, “gerçeklerden ayrılmayacağı” yolundaki tumturaklı vaadine karşın
(Denemeler, XIV), bizim tarımımızda makine kullanımını geliştiren şeyin kapitalizm olduğu gerçeğini görmezlikten gelmeyi tercih etmiş ve hatta değişimin, tarımda emek üretkenliğini azalttığı şeklinde komik bir teori bile uydurmuştur! (s. 74.) Gerçekler üzerine, hiç bir inceleme yapılmadan öne sürülen bu teoriyi eleştirmek, ne mümkündür, ne de gereklidir. Bay N. –on’-un düşüncelerinden ufak bir örnek aktarmakla yetinelim. Bay N. –on şöyle diyor: “Eğer bu ülkede, emeğin üretkenliği iki katına çıksaydı, bir
çetvert buğday için 12 değil, 6 ruble ödemek zorunda olacaktık, hepsi bu kadar.” (234.) Hiç de hepsi bu kadar değil, pek değerli iktisatçı. “Bu ülkede” (aslında meta ekonomisinin bulunduğu her ülkede), teknikteki gelişme, tek tek çiftçiler tarafından başlatılır, gerisi ancak yavaş yavaş buna ayak uydurur. “Bu ülkede”, ancak kırsal girişimciler tekniklerini geliştirebilecek durumdadır. “Bu ülkede”, küçük, büyük kır girişimcilerinin bu ilerleyişi, köylülüğün yıkımıyla ve bir kır proletaryasının doğusuyla kopmaz bir şekilde bağlantılıdır. Dolayısıyla, kır girişimcilerinin çiftliklerinde kullanılan gelişmiş teknik, toplumsal bakımdan zorunlu hale gelecekse (ancak bu koşulla, fiyat yarı yarıya düşürülecektir), bu, hemen hemen bütün tarımın kapitalistlerin eline geçmesi demek olacaktır; bu, milyonlarca köylünün tam anlamıyla proleterleştirilmesi demek olacaktır; bu, tarım-dışı nüfusta büyük bir artış ve fabrika sayısında bir yükseliş demek olacaktır (çünkü, bizim tarımımızda emeğin üretkenliği iki katına çıkacak olursa, makine-yapım sanayiinde, madencilik sanayiinde, buharlı ulaşımda, bir yığın yeni tip çiftlik binası, dükkân, ambar, kanal vb., vb. yapımında, dev bir gelişme olmalıdır). Bay N. –on, onda
[sayfa 209] her zaman raslanan ufak muhakeme hatasını burada da tekrarlıyor: kapitalizmin gelişmesiyle zorunlu olarak, birbirini izleyen adımları atlıyor, kapitalizmin gelişmesi ile zorunlu olarak bir arada giden, içice geçmiş toplumsal ve ekonomik değişiklikler karmaşasını atlıyor ve sonra da kapitalizm tarafından “mahvedilme” tehlikesi karşısında ağlayıp sızlıyor.
IX. TARIMDA ÜCRETLİ EMEK
Şimdi, tarım kapitalizminin baş belirtisine – kiralanmış emek kullanımına geçiyoruz. Reform-sonrası iktisadın bu özelliği, en güçlü biçimde, güney ve doğu Avrupa Rusyası’nın en dış bölgelerinde, “tarımsal göç” olarak bilinen ücretli tarım işçilerinin o yığın halindeki yer değiştirmelerinde ortaya çıkar. Bu nedenle, önce Rusya’daki tarım kapitalizminin bu ana bölgesine ilişkin verileri aktaracağız, sonra da Rusya’nın tümüne ait verileri inceleyeceğiz.
Köylülerimizin, ücret karşılığı çalışma peşinde giriştikleri büyük hareketlerden, yazınımızda çok önceden sözedilmişti. Bunların çeşitli eyaletlerdeki nispî etkilerini saptamaya çalışmış olan Flerovski
(Rusya’da İşçi Sınıfının Duruma, St. Petersburg 1869) bunlara değinmişti. 1875’te, Bay Çaslavski, “tarımsal dışarı işlere” ilişkin bir genel gözden geçirme sunmuş
(Siyasi Bilgi Özeti, c. II) ve bunların gerçek önemini belirtmişti (“yarı-serseri bir nüfus yapısı taşıyan bir şey ... geleceğin çiftlik emekçileri niteliğinde bir şey ... oluşmuştu”). 1887’de, Bay Raspopin, bu olguya ait Zemstvo istatistiklerini topladı ve bunları genel olarak köylülere ait “tarımsal dışarı işler” olarak değil, tarımda bir ücretli işçiler sınıfının oluşma süreci olarak değerlendirdi. 90’larda Bay S. Korolenko, Rudner, Tezyakov, Kudryavtsev ve Şakovskoy’un yapıtları çıktı, bunlar sayesinde, bu olgunun çok daha etraflı bir incelemesi yapılmış oldu.
Ücretli tarım işçilerinin
göç ettikleri esas bölge, Besa-rabya, Kerson, Taurida, Ekaterinoslav, Don, Şamara, Saratov (güney kısmı) ve Orenburg eyaletlerini kucaklar. Biz Avrupa Rusyası’yla kendimizi sınırlıyoruz, ama, dikkat edilmelidir ki, hareket, durmadan daha ilerilere yayılmakta (özellikle son dönemde) ve Kuzey Kafkasya ve Ural bölgelerini vb. kaplamaktadır. Bu bölgedeki (ticarî tahıl tarımı bölgesi) kapitalist tarıma ilişkin veriler bir sonraki bölümde sunulacaktır; orada da tarım emekçilerinin göç ettikleri diğer yerlere işaret edeceğiz. Tarım emekçileri, esas olarak, merkezî kara-toprak eyaletlerinden göç etmektedirler: Karon,
[sayfa 210] Simbirsk, Penza, Tambov, Ryazan, Tula, Orel, Kursk, Voronej, Harkov, Poltava, Çernigov, Kiev, Podoliya ve Volhiniya.
Demek ki, işçilerin hareketi, en yoğun nüfuslu yerlerden, en seyrek nüfuslu yerlere, yerleşmenin devam ettiği yerlere doğru;
emek-hizmetinin en gelişmiş olduğu yerlerden emek-hizmetinin az gelişmiş, kapitalizmin ise çok gelişmiş olduğu yerlere doğru ilerlemektedir. O halde, işçiler “yarı-özgür” emekten, özgür emeğe doğru kaçmaktadırlar. Bu kaçışın, yalnızca, yoğun nüfuslu bölgelerden seyrek nüfuslu bölgelere doğru bir hareketten ibaret olduğunu düşünmek hatalıdır. İşçilerin hareketi üzerine bir çalışma (Bay S. Korolenko,
loc. cit), şu garip ve önemli gerçeği ortaya çıkarmıştır: işçiler, birçok bölgelerden öyle büyük sayılarda göç ederler ki, bu yerlerde işçi kıtlığı doğar, bu da başka yerlerden gelen işçilerle karşılanır. Dolayısıyla, işçilerin ayrılışı, yalnızca, nüfusun belli ve ülkede daha eşit bir biçimde yayılma eğilimini değil, işçilerin, daha iyi koşullara sahip bölgelere gitme eğilimini de ifade eder. Terkedilen bölgede, emek-hizmeti bölgesinde, tarım işçilerinin ücretleri
özellikle düşükken, işçileri çeken bölgede, kapitalizm bölgesinde, çok daha yüksek olduğunu hatırlarsak, bu eğilim, bizim için tamamen aydınlanmış olacaktır.
“Tarımsal göç”ün derecesine gelince, genel veriler, yalnızca Bay S. Korolenko’nun yukarda değindiğimiz kitabında vardır. Korolenko, işçi fazlasının
(yerel talebe oranla), bütün Avrupa Rusya-sı için yukarda saydığımız tarımsal göçün kaynaklandığı 15 eyaletteki 2.137.000 kişi de dahil olmak üzere, 6.360.000 olduğunu hesaplamıştır, oysa göç edilen 8 eyaletteki işçi açığının 2.173.000 kişi olduğu tahmin edilmektedir. Bay S. Korolenko’nun hesaplama yöntemleri her zaman yeterli olmasa da, (aşağıda da tekrar tekrar göreceğimiz gibi) ulaştığı genel sonuçların yaklaşık olarak doğru olduğu, ve göçmen işçi sayısının, yalnızca bir abartma olmamakla kalmayıp, gerçekleri olduğundan aşağı gösterdiği kabul edilmelidir. Hiç kuşku yok ki, güneye gelen bu iki milyon işçinin bir kısmı tarım işçisi olmayan işçilerdir. Ama Bay Şakovskoy
(loc. cit.)
tamamen keyfî bir biçimde, yaklaşık olarak, bu sayının yarısını sanayi
[sayfa 211] işçilerinin oluşturduğunu tahmin etmektedir. Birincisi, bütün kaynaklar gösteriyor ki, bu bölgeye göç eden işçiler
esas olarak tarım işçileridir; ikincisi ise, tarım işçileri, buralara, yalnızca yukarda değinilen eyaletlerden gelmemektedir. Bizzat Bay Şakovskoy, Bay S. Korolenko’nun hesaplarını doğrulayan bir rakam aktarıyor. Onun dediğine göre, 11 kara-toprak eyaletinde (bunların içine, yukarda tanımlanan, tarım işçilerinin göç edip bıraktığı bölge de dahildir), 1891 yılında, toplam 2.000.703 pasaport ve kimlik kartı çıkarıldığı halde
(loc. cit, s. 24), Bay S. Korolenko’nun hesaplarına göre, bu eyaletleri terkeden işçi sayısı, sadece 1.745.913 idi. Dolayısıyla, Bay Korolenko’nun rakamları hiç de abartılmış değildir ve Rusya’daki toplam göçmen kır işçisi sayısının 2 milyonun üstünde olması gerektiği ortadadır.
Evlerini ve verilmiş-topraklarım terkeden, (evleri ve verilmiş-toprakları olduğu hallerde), böyle bir “köylüler” yığınının varlığı, küçük çiftçilerin, kır proleterlerine dönüşmesi, büyüyen tarım kapitalizminin ücretli emeğe olan dev talebi biçimindeki heybetli süreci canlı olarak tanıtlamaktadır.
Şimdi şu soru ortaya çıkıyor: Avrupa Rusyasızdaki gerek göçmen, gerekse yerli toplam ücretli tarım işçisi sayısı nedir? Bizim bildiğimiz, bu soruyu yanıtlamak için girişilen tek çaba, Bay Rudnev’in,
Avrupa Rusyası’ndaki Köylü Sanayileri (Sbomik Saratovskogo Zemstva [“Saratov Zemstvosu Sempozyumu”], 1894, n° 6 ve 11) adlı çalışmasında görülür. Bu son derece değerli çalışma, Avrupa Rusyası’ndaki 19 eyaletin 148 uyezdine ait Zemstvo istatistiklerinin bir özetini vermektedir. 5.129.863 çalışan erkeğin (18-60 yaş arası) 2.798.122’si, yani çalışan toplam köylü sayısının %55’i, toplam
[sayfa 212] “sanayici” sayısı olarak verilmiştir.
Yazar, “tarımsal sanayiler” başlığı altında, yalnızca
kiralanmış tarım emekçisi olarak çalışmayı toplamaktadır (çiftlik emekçileri, gündelikçiler, çobanlar, sığır çobanları). Rusya’nın çeşitli bölgelerinde ve eyaletlerinde, çalışma yaşında bulunan toplam erkek sayısı içinde tarım işçilerinin yüzdesini hesaplayan yazar, kara-topraklar kuşağında, bütün çalışan erkeklerin %25 kadarının, kara-topraklar dışındaki bölgede ise %10 kadarının, kiralanmış tarım emeği ile uğraştıkları sonucuna ulaşmıştır. Bu, bize, Avrupa Rusyası’ndaki tarım işçileri sayısını, 3.395.000, ya da yuvarlak hesap 3½ milyon olarak veriyor. (Rudnev,
loc. cit., s. 448. Bu sayı, çalışma yaşındaki toplam erkek sayısının %20’sidir.) Bu konuyla ilgili olarak şunu da söylemek gerekir ki, Bay Rudnev’e göre, “gündelikçilik ve tarımsal götürü-iş, istatistikçiler tarafından, ancak bunlar sözkonusu kişi ya da ailenin baş uğraşı oldukları zaman sanayiler kategorisine konmaktadır.”
(loc cit 446.)
Bay Rudnev’in rakamı, asgarî olarak kabul edilmelidir, çünkü, birincisi, 80’lere, hatta bazan 70’lere ait olan Zemstvo sayım sonuçları aşağıyukarı zamanını doldurmuştur ve ikincisi de, tarım işçilerinin yüzdesi saptanırken tarım kapitalizminin çok gelişmiş olduğu Baltık ve Batı eyaletleri hiç hesaba katılmamıştır. Ancak, başka veri olmadığından, bu 3½ milyonluk rakamı ele almak zorundayız.
Dolayısıyla, öyle görünüyordu ki, köylülerin
beşte-biri, daha şimdiden “baş uğraşlarının”, zengin köylüler ve toprak beyleri için ücretli emek olduğu bir duruma ulaşmışlardır. Burada, kır proletaryasının işgücü için bir talebi olan birinci grup girişimcileri görüyoruz. Bunlar,
alt köylülük grubunun hemen hemen yarısını çalıştıran kırsal girişimcilerdir. Demek ki, bir kırsal girişimciler sınıfının oluşmasıyla, “köylülüğün” alt grubundaki genişleme, [
sayfa 213] yani kır proleterlerinin sayısındaki artış arasında tam bir karşılıklı bağ gözlemlenecektir. Bu kırsal girişimciler arasında, köylü burjuvazi önemli bir rol oynar: örneğin, Voronej eyaletinin 9 uyezdinde, çiftlik emekçilerinin %43,4’ü köylüler tarafından çalıştırılmaktadır (Rudnev, 434). Bu yüzdeyi, bütün kırsal işçiler ve bütün Rusya için ölçü olarak alırsak, köylü burjuvazinin birbuçuk milyon kadar tarım işçisi talep ettiği görülecektir. Tek ve aynı “köylülük”, pazara, kendine patron arayan milyonlarca işçi sürmekte – ve ücretli işçilere karşı yoğun bir talep yaratmaktadır.
X. TARIMDA KİRALANMIŞ EMEĞİN ÖNEMİ
Şimdi kiralanmış emek kullanımı ile tarımda şekillenen yeni toplumsal ilişkilerin bellibaşlı özelliklerini tanımlamaya ve bunların önemini anlatmaya çalışalım.
Böyle büyük yığınlar halinde, güneye gelen tarım işçileri, köylülüğün en yoksul tabakasına dahildir. Kerson eyaletine gelen işçilerin 7/10’u, tren bileti için paralan olmadığından, yolculuğu yürüyerek yaparlar; “demiryolları ve ulaşıma uygun nehir kıyıları boyunca hızla hareket eden trenlerin ve düzgün süzülen gemilerin sunduğu harikulade görünümü hayranlıkla seyrederek yaya vaziyette, yüzlerce ve binlerce verst yürürler” (Tezyakov, 35). Ortalama olarak, işçi, yanma 2 ruble almaktadır;
çoğu kez, pasaport alacak parası bile yoktur ve on köpeklik aylık kimlik kartı alır. Yolculuk 10-12 gün sürer ve böyle uzun bir yürüyüşten sonra (bazan soğuk bahar çamurunda yalınayak olmak üzere), yolcunun ayakları şişer, hissizleşir ve yaralanır. İşçilerin 1/10 kadarı
dubi (kaba tahtalardan yapılan, 50-80 kişi taşıyan ve genellikle ağzına kadar dolu olan büyük kayıklar) ile yolculuk ederler. Resmî bir komisyon raporu (
Zvegintsev Komisyonu)[91] bu tip yolculuğun büyük tehlikelerine değiniyor: “bir yıl bile geçmez ki, bu ağzına kadar dolu dubilerden biri, ikisi, hatta daha fazlası, yolcularıyla birlikte suyun dibini boylamasın” (
İbid., 34). İşçilerin büyük bir çoğunluğu verilmiş-topraklara sahiptir, ama bu topraklar hiç bir önem taşımayacak kadar küçüktür. Bay Tezyakov haklı olarak diyor ki: “Aslında, bu binlerce tarım işçisi, tek geçim yolları dışarı işler olan, topraksız köy proleterleridir. ... Topraksızlık hızla
[sayfa 214] büyümekte ve aynı zamanda da kır proletaryasının saflarım genişletmektedir.” (77.) İşçi adaylarının, yani ilk kez iş arayanların sayısı, bu büyümedeki hızlılığı, çarpıcı bir biçimde doğrulamaktadır. Bu adayların oranı %30 gibi yüksek bir orandır. Bu arada, bu rakam,
sürekli tarım işçisi grupları yaratan sürecin ne kadar hızlı olduğunu değerlendirmemizi de mümkün kılmaktadır.
İşçilerin yığın halinde göçü, çok gelişmiş kapitalizme özgü, özel kiralama biçimlerine yol açmıştır. Güneyde ve güney-doğuda binlerce işçinin toplandığı ve patronların bir araya geldiği birçok emek pazarları doğmuştur. Bu pazarlar, genellikle, kentlerde, sınaî merkezlerde, ticaret yapılan köylerde ve panayırlarda kurulur. Ayrıca, bu merkezlerin sınaî niteliği, tarım-dışı işlerde çalışmayı hemen kabul eden işçiler için özellikle çekicidir. Böylece, Kiev eyaletinde, Şpola ve Smela’da (büyük, pancar şekeri sanayi merkezleri) ve Belaya Tserkov kentinde emek pazarları kurulmaktadır. Kerson eyaletinde, bu pazarlar ticarî köylerde (Novoukrayinka, Birzula ve Mostovoye, buralarda pazar günleri 9.000’den fazla işçi toplanır, ve daha birçok köyler), demiryolu istasyonlarında (Znamenka, Dolinskaya vb.) ve kentlerde (Elisavetgrad, Bobrinets, Voznesensk, Odessa ve diğerleri) toplanır. Yazın, kent halkı, Odessalı emekçiler ve “kadetler” (serserilere verilen yerel ad) de tarım işlerinde ücret karşılığı çalışmaya gelirler. Odessa’da, kır işçileri, Seredinskaya Meydanı (ya da “Orakçılar Pazarı”) denen yerde kiralanırlar. “İşçiler, daha iyi kazanç elde edecekleri umuduyla, başka pazarlara gitmeden Odessa’nın yolunu tutarlar.” (Tezyakov, 58.) Krivoy Rog kasabası, işçilerin tarım ve madencilik için kiralandığı önemli bir merkezdir. Taurida eyaletinde, Kakovka kasabası, emek pazarıyla Özellikle dikkati çekmektedir; burada eskiden 40.000 gibi yüksek bir sayıda işçi toplanırdı, doksanlarda, 20.000-30.000 işçi toplanıyordu ve şimdi bazı verilerden anladığımıza göre bu sayı daha da küçülmüştür. Besarabya eyaletinde Akkerman kentine; Ekaterinoslav eyaletinde, Ekaterinoslav kentine ve Lozovaya istasyonuna; Don eyaletinde, her yıl, 150.000 işçinin doluştuğu Don Rostavu’na değinmemiz gerekir. Kuzey Kafkasya’da, Ekoterinodar ve Novorossiisk kentleri, Tikhoretskaya istasyonu ve diğer yerler. Şamara eyaletinde (Saratov’un karşısında) Pokrovskaya köyü, Balakova köyü ve diğer yerler. Saratov eyaletinde, Kvalynsk ve Volsk kentleri. Simbirsk eyaletinde, Syzran kentine de değinmeliyiz. Böylece, kapitalizm, dış bölgelerde, “tarımla sanayilerin birleşiminin” yeni bir biçimini, yani tarımsal ve tarım-dışı kiralanmış emeğin birleşimini yaratmıştır.
[sayfa 215] Böyle bir birleşimin, geniş çapta olabilmesi, ancak, kapitalizmin nihaî ve en yüksek aşamaya ulaştığı dönemde, hünerin, “el emeğinin” önemini azaltan, bir işten diğerine geçişi kolaylaştıran ve kiralama biçimlerini eşitleyen geniş-çaplı makine sanayii döneminde mümkündür.
Gerçekten de, bu bölgedeki kiralama biçimleri, kapitalist tarımda görülen çok özel ve çok tipik biçimlerdir. Merkezî kara-topraklar kuşağında çok tipik biçimlerdir. Merkezî kara-topraklar kuşağında çok sık raslanan bütün yarı-ataerkil, yarı-bağımlı kiralanmış emek biçimleri, burada ortadan kalkmaktadır. Geri kalan tek ilişki, kiralayanlarla kiralanan arasındaki ilişkiden, işgücünün alım ve satımı için yapılan ticarî bir işlemden ibarettir. Gelişmiş kapitalist ilişkilerde her zaman olduğu gibi, işçiler, günlük, ya da haftalık kiralamayı tercih ederler, bu, onların, ücreti, emeği olan talebe daha tam uydurmalarını mümkün kılar. “(40 verstlik bir yarıçap içindeki) her pazar alanı için, fiyatlar matematik bir kesinlikle saptanmıştır, ve patronların fiyat düşürmesi çok güçtür, çünkü pazara gelmiş olan mujik, daha düşük ücretle çalışmaktansa, yatmayı ya da başka bir yere gitmeyi tercih eder.” (Şakovskoy, 104.) Belirtmeye gerek yok ki, emeğe ödenen fiyatlardaki şiddetli dalgalanmalar, pek çok sözleşmenin bozulmasına yol açar – ancak, patronların genellikle iddia ettikleri gibi tek taraflı olarak değil, iki taraflı olarak: “her iki taraf da ittifak kurarak hareket eder”: emekçiler, daha fazla talep etmek için, patronlar ise daha az vermek için aralarında anlaşırlar,
(ibid., 107.)
Sınıflar arasındaki ilişkilerde, “hissizce para ödemenin”, nasıl açıkça egemen olduğu, örneğin şu aşağıdaki gerçekten anlaşılabilir: “tecrübeli
[sayfa 216] patronlar çok iyi bilirler ki”, işçiler, ancak yiyecek stoklarını yiyip bitirdikleri zaman “boyun eğeceklerdir”. “Bir çiftçi şöyle anlatıyordu: kendisi işçi kiralamak için pazara geldiği zaman ... sopasıyla torbalarını dürterek işçiler arasında yürürmüş [aynen böyle!]: eğer torbada ekmekleri kalmışsa, onlarla konuşmaz, pazardan ayrılırmış” ve “pazardaki torbalar boşalıncaya kadar” beklermiş.
(Selski Vestnik [“Kır Habercisi”], 1890, n° 15,
ibid., 107-108.)
Herhangi bir yerdeki gelişmiş kapitalizmde olduğu gibi, burada da, işçinin, özellikle küçük sermaye tarafından eritildiğini görürüz. Büyük patron, salt ticarî nedenlerle,
çok az yararı olan ve eğer anlaşmazlık olursa büyük ölçüde kayba yol açacak olan, adî baskılardan kaçınmak zorundadır. Bunun için, büyük patronlar (300-800 işçi çalıştıranlar) örneğin, işçilerinin hafta sonunda ayrılıp gitmelerini engellemeye çalışırlar, kendileri, fiyatları, emeğe olan talebe göre saptarlar; hatta bazıları, bölgedeki emek fiyatı yükselirse, bir ücret artışı sistemi bile benimserler – bütün kanıtlar, bu artışların, daha iyi çalışma ve tartışmaların yokluğu ile fazlasıyla telafî edildiğini göstermektedir.
(İbid., 130-132; 104.) Küçük bir patron ise, tersine, önemsiz şeylere takılır. “Çiftçiler ve Alman kolonları işçilerini dikkatle ‘seçer’ ve onlara %15-20 fazla öderler; ama onlardan ‘sıkıp çıkardıkları’ iş miktarı yüzde elli fazladır.”
(İbid., 116.) Böyle bir patron için çalışan “hizmetçiler”, kendi deyimleriyle “gece gündüz bilmezler”. Orakçı kiralayan kolonlar, bunların oğullarını da,
nöbetle, tam arkalarından gitme işine koşarlar, (yani işçileri hızlandırmak için), öyle ki, günde üç kere değişen hızlandırıcılar, yenilenmiş enerjiyle, işçileri işe devama zorlamaya gelirler: “İşte bunun için, bitkin görünüşlerinden, Alman kolonları için çalışmış olanları ayırdetmek çok kolaydır. Genel olarak söylersek, çiftçiler ve Almanlar, daha önceden toprak sahiplerine ait malikânelerde çalışmış olanları kiralamaktan kaçınırlar. ‘
Bizim hızımıza dayanamazsın’, açıkça böyle derler.” (
İbid.).
Geniş-çaplı sanayi, büyük işçi yığınlarını bir araya toplayarak, üretim yöntemlerini değiştirip, sınıflar arasındaki ilişkileri gözden saklayan bütün geleneksel, ataerkil örtü ve perdeleri yok ederek,
[sayfa 217] her zaman, halkın dikkatinin bu ilişkilere yönelmesine, kamu denetimi ve düzenlemesi için çaba harcanmasına yol açar. Fabrika teftişleriyle çok canlı bir biçimde ifade edilen bu olgu, kapitalist Rus tarımında da, tam bu tarımın en gelişmiş olduğu bölgede görülmeye başlanmıştır. Kerson eyaletinde, işçilerin sağlık koşulları sorunu, ta 1875’te, Kerson Zemstvosundaki Doktorların İkinci Eyalet Kongresinde ortaya atılmış ve 1888’de bu konu tekrar ele alınmıştır; 1889’da işçilerin yaşadığı koşulların incelenmesi için bir program hazırlanmıştı. 1889-1890’da (çok daha yeterli bir ölçüde) yapılan sağlık koşulları soruşturması, uzak köylerdeki emek koşullarını gözlerden gizleyen örtüyü biraz araladı. Görüldü ki, örneğin, çoğu durumda, işçiler oturacak konutlara sahip değildir; barakalar sağlanmışsa, bunlar, genellikle, sıhhî açıdan çok kötü yapılmışlardır ve
yeraltı sığınaklarıyla karşılaşılması da pek seyrek raslanır olaylardan değildir – buralarda örneğin çobanlar oturur, rutubet, aşırı kalabalık, soğuk, karanlık ve boğucu hava yüzünden büyük sıkıntı çekerler. Sağlanan yiyecek çoğu kez yetersizdir. İşgünü, bir kural olarak, 12½-15 saattir, ki bu, büyük-çaplı sanayideki olağan işgününden (11-12 saat) çok daha uzundur. Günün en sıcak zamanında, işe ara verilmesine yalnızca “bir istisna olarak” raslanır – ve beyin hastalıkları çok sık görülen olaylardandır. Makinelerde çalışma, mesleğe göre işbölümüne ve meslek hastalıklarına yol açar. Örneğin harman dövme makinelerinde, “silindirciler” (bunlar desteleri silindirin içine korlar; iş çok tehlikeli ve çok yorucudur: saman tozu yüzlerine çarpar) ve “atıcılar” (bunlar desteleri atarlar, iş öyle ağırdır ki, her bir ya da iki saatte, nöbet değiştirmek gerekir) çalışırlar. Kadınlar samanları süpürür, çocuklar bunları kenara taşırlar, 3-5 emekçi de yığın halinde istiflerler. Bütün eyalette harman dövme işinde çalışanların sayısı, 200.000’den fazla olmalıdır. (Tezyakov, 94.)
Bay Tezyakov’un, tarım işlerindeki sağlık koşulları açısından ulaştığı sonuçlar şunlardır: “Genel olarak söylersek, eskilerin, çiftçi emeğinin, ‘uğraşların en hoşu ve en sağlıklısı’ olduğu yolundaki görüşü,
[sayfa 218] tarımda kapitalist anlayışın egemen olduğu günümüzde hemen hemen hiç doğru değildir. Tarıma makinenin girmesiyle, tarım emeğinin sağlık koşulları iyileşmemiş, kötüye gitmiştir. Makine tarım alanına, burada şimdiye kadar pek az görülmüş olan öyle bir emek uzmanlaşması getirmiştir ki, bu, kırsal nüfus oranında meslek hastalıklarının gelişmesine ve bir sürü ciddî yaralanmalara yol açmıştır.” (94.)
Sağlık koşulları üzerine yapılan soruşturmaların bir sonucu (kıtlık yılı ve koleradan sonra), ilâç ve gıda depolan kurma çabası oldu; emekçiler buralara kaydedilecek, sıhhî gözetim altına alınacak ve ucuz yemek sağlanacaktı. Bu örgütün çapı ve sonuçları ne kadar mütevazı olursa olsun, varlığı ne kadar sallantıda olursa olsun,
gene de, tarım kapitalizminin eğilimlerini açığa vuran Önemli bir tarihî olay olarak kalacaktır. Kerson Eyaleti Doktorları Kongresinde, pratisyenler tarafından toplanan verilere dayanılarak şunlar önerilmişti: ilâç ve yiyecek depolarının önemini, bu depoların sağlık koşullarını iyileştirmek gereğini ve bu depolara, emek fiyatları ve dalgalanmaları üzerine bilgi sağlayan emek borsaları niteliği verecek biçimde faaliyetlerini genişletmek gereğini kabul etmek; “sınaî işletmelerde yapıldığı gibi” (s. 155), önemli sayıda işçi çalıştıran, azçok büyük çiftliklerin hepsinde sıhhî teftişler yapmak; tarım makinelerinin kullanımını ve kazaların kaydedilmesini düzenleyen kesin kurallar koymak; işçilerin tazminat hakkı, daha iyi ve daha ucuz buharlı ulaşım sağlanması sorununu ortaya atmak. Rusya Beşinci Doktorlar Kongresi, tıbbî ve sıhhî teftiş örgütü konusunda Kerson Zemstvosunun faaliyetlerine ilişkin olarak, ilgili Zemstvoların dikkatini çeken bir karar kabul etti.
Bitirirken, tekrar narodnik iktisatçılara donelim. Yukarda gördük ki, bunlar, emek-hizmetini idealleştirir ve bu sisteme kıyasla, kapitalizmin ilerici niteliğine gözlerini kaparlar. Şimdi, buna, narodniklerin, işçilerin “göçünün” aleyhinde bir eğilime sahip olduklarını ve
yerel “işlerden” yana çıktıklarını da ekleyelim. Örneğin, bu olağan narodnik görüşü Bay N. –on şöyle ifade ediyor:
[sayfa 219] “Köylüler ... iş aramaya koyuluyorlar. ... Bunun iktisadî açıdan ne dereceye kadar yararlı olduğu sorulabilir. Kişi olarak, tek tek köylüler için değil, bir bütün olarak köylülük için, ulusal-iktisadî açıdan ne dereceye kadar yararlıdır? ... Belirtmek istediğimiz şey, yakınlarda pekçok iş bulunabilecek gibi görünürken, her yıl, bütün yaz, göçebe kuşlar gibi, Tanrı bilir nereye yolculuk edilmesinin, salt iktisadî yararsızlığıdır. ...” (23-24.)
Biz, narodnik teoriye rağmen, iddia ediyoruz ki, işçilerin “göçebe kuşlar gibi dolaşması”, yalnızca, işçilerin kendilerine “salt iktisadî” yararlar sağlamakla kalmaz, ayrıca, buna genel olarak ilerici bir şey gözüyle bakmak gerekir; halkın dikkati, dışarı işlerin yerine, yerel “yakındaki uğraşların” konmasına değil, tam tersine, göçün önüne çıkan tüm engellerin kaldırılmasına, bunun her yolla kolaylaştırılmasına, işçilerin tüm yolculuk koşullarında maliyet indirimi ve iyileştirmeler yapılmasına vb. çekilmelidir. İddiamız şu temellere dayanmaktadır:
(1) “Göçebelik”, işçilere, şu şekilde “salt iktisadî” yarar sağlar: işçiler ücretlerin yüksek olduğu, iş arama durumlarının daha lehte olduğu yerlere giderler. Bu husus, bu kadar basit olmasına karşın, çoğu kez, daha yüksek, sözde “ulusal-iktisadî” görüş açısından bakmayı sevenlerce unutulmaktadır.
(2) “Göçebelik” bağımlı kiralama biçimlerini ve emek-hizmetini yok eder.
Örneğin, şunu hatırlayalım: önceleri, göçün pek az geliştiği dönemde, güneyli toprak sahipleri (ve daha başka patronlar), işçileri kiralamada, şu aşağıdaki sisteme seve seve başvururlardı: adamlarını kuzeydeki eyaletlere yollarlar (ve kırsal memurlar aracılığıyla), vergisini ödeyemeyenleri bunlar için son derece aleyhte koşullarla kiralarlardı.
Dolayısıyla, işverenler serbest rekabetten yararlanırken, iş arayanlar yararlanamazdı. Köylülerin emek-hizmeti ve bağımlılıktan kurtulmak için madenlere bile kaçmak istediklerine dair örnekler vermiştik.
Bu nedenle, “göçebelik” sorunu konusunda, bizim tarımcıların, narodniklerle omuz omuza olmalarına şaşmamak gerek. Örneğin Bay S. Korolenko’yu ele alalım. Kitabında, işçilerin “göçüne” karşı olan birçok toprak beyinin görüşünü veriyor ve “tarımsal dışarı işlere” karşı bir sürü “kanıt” gösteriyor: “sefahat”,
[sayfa 220] “külhanbeyce alışkanlıklar”, “sarhoşluk”, “namussuzluk”, “ailesini başından atmak ve anababa gözetiminden kurtulmak için, aileyi terk etme çabası”, “eğlence ve daha parlak bir hayat özlemi” vb.. Ama özellikle ilginç bir iddia da şu: “Nihayet, bir atasözünün dediği gibi, ‘yuvarlanmayan taş yosun tutar’, bir yerde kalan adam da, kuşkusuz, mal edinir ve ona değer verir.”
(loc. cit., 84.) Atasözü gerçekten de, bir yere bağlı kalan adama neler olacağını çok canlı bir biçimde anlatıyor. Bay S. Korolenko, yukarda değindiğimiz olgudan, yani “çok” fazla sayıda işçinin belli eyaletleri terk-etmesi ve böylece yaratılan açığın, başka eyaletlerden gelen işçilerce kapatılmasından, özellikle rahatsız olmaktadır. Bay S. Korolenko, örneğin Voronej eyaletine ilişkin olarak bu gerçekten söz ederken, bu durumun nedenlerinden birine, yani çok sayıda köylünün, armağan-toprak parçalarına sahip oluşuna değiniyor. “Maddî bakımdan, nispeten kötü durumda olan ve çok az olan mallarına aldırış etmeyen bu tip köylüler, daha da sık olarak yükümlendikleri sorumlulukları yerine getirmezler ve genellikle, bulundukları yerde bir yığın iş bulabilseler de, daha da istekle, başka eyaletlere giderler.” “Kendi yetersiz verilmiş-topraklarına çok az bağlılık duyan [aynen böyle!] ve hatta bazan hiç aleti olmayan bu tip köylüler, yurtlarını daha bir istekle terkederler ve yerel işler üzerinde, ve hatta bazan haczedilecek hiç bir şeyleri olmadığından yükümlenilen sorumluluklar üzerinde hiç düşünmeden, şanslarını kendi köylerinden çok uzaklarda denemeye giderler.”
(İbid..)
“Çok az bağlılık!” Deyim tam budur.
“Göçebeliğin” zararları ve “yakındaki” yerel “uğraşların” tercih edilmesi gereğinden sözedenler, bunun üzerinde düşünmelidir!
[sayfa 221]
3) “Göçebelik”, nüfusta hareketlilik yaratılması demektir. Göçebelik, köylülerin “yosun tutmasını” engelleyen en önemli etmenlerden biridir. Tarih, onlara, zaten gereğinden fazla yosun bağlatmış bulunuyor. Nüfus hareketli hale gelmedikçe gelişemez ve insanların, güney ve kuzeyde, tarımda ve sanayide, başkentte ve ıssız yerlerde, farklı ilişkiler ve farklı durumlarla özgürce karşı karşıya gelerek öğrenebilecekleri şeyleri, bir köy okulunun da öğretebileceğim düşünmek saflık olur.
[sayfa 222]
Dipnotlar
A. Engelhardt, Kırdan Mektuplar’ında (St. Petersburg 1855, s. 556-557) bu iktisat sisteminin son derece canlı bir tanımını vermiştir. Yazar, çok haklı olarak, feodal iktisadın, kesin, düzenli ve tam bir sistem olduğunu, bunun yöneticisinin de, köylülere toprak dağıtan ve onlara çeşitli işler veren toprak beyi olduğunu belirtmektedir.
Engels, nüfusun çoğunluğunun mülksüzleştirilmesi, yoksulluğun ve baskının büyük evrensel nedenidir diyen Henry George’un bu görüşüne karşı çıkarken, 1887’de şöyle yazıyordu: “Bu, tarihsel olarak, tamamen yanlıştır. ... Ortaçağlarda, halkın toprağının elinden alınması değil, tam tersine, onlara toprak verilmesi feodal baskının kaynağı olmuştur. Köylü toprağını koruyordu, ama ona bir serf ya da soylu-olmayan köylü olarak bağlıydı ve beye, emek ya da ürün olarak haraç vermek zorunda bırakılmıştı.” (The Condition of the Working Class in England in 1844, New York 1887, “Önsöz”, s. III.) [80]
Şimdi, “angarya” terimi yerine, “emek-hizmeti” terimini koyuyoruz, çünkü, bu ikincisi, daha büyük ölçüde Reform-sonrası ilişkileri yansıtmaktadır ve artık yazınımızda genellikle benimsenmiştir.
İşte özellikle canlı bir örnek: “Yelets uyezdinin (Orel eyaleti) güneyinde” diye yazıyor bir Tarım Bakanlığı muhabiri, “büyük toprak beylerine ait çiftliklerde, yıllık emekçiler yardımıyla ekimin yanısıra, toprağın büyük bir kısmı da, kendilerine kirayla verilen toprak karşılığında, köylüler tarafından işlenmektedir. Eski serfler, önceki toprak beylerinden toprak kiralamaya ve karşılığında onların topraklarını işlemeye devam ederler. Bu tip köyler, filan toprak beyine ait “corvee” adım taşımaya devam ederler.” (S. A. Korolenko. Kiralanmış Emek, vb., s. 118.) İşte bir başka örnek daha: “Benim çiftliğimde”, diye yazıyor bir başka toprak beyi, “bütün iş, eski köylülerince yapılmaktadır (yaklaşık olarak 600 kişinin bulunduğu 6 köy); bunun karşılığında, sığırları için otlaklardan yararlanabilirler (2.000-2.500 des.), sadece, mevsimlik işçiler, ilk sürmeyi yapar ve tohum ekme makinesiyle tohumu ekerler.” (İbid., s. 325, Kaluga uyizdunoin.)
“Malikânelerin çoğu, aşağıdaki biçimde yönetilmektedir: çok küçük kısım da olsa, toprağın bir kısmı, toprak sahipleri tarafından, kendi aletleriyle, yıllık olarak kiralanan emekçilerin” ve öteki “işçilerin yardımıyla ekilmektedir, ama toprağın geri kalan kısmının tümü, ya yarıya” ya da toprak veya para karşılığında “ekim için köylülere kiraya verilmektedir”. (Kiralanmış Emek, ibid., 96.) “... Malikânelerin çoğunda, hemen hemen bütün ya da her halükârda pek çok kiralama biçimlerine aynı anda başvurulmaktadır” (yani “çiftliğe insan gücü sağlama” yöntemlerine). Rusya’da Tarım ve Ormancılık, Şikago sergisi için Tarım Bakanlığınca basılmıştır, St. Petersburg 1893, s, 79.
Avrupa Rusyasızdaki 50 eyaletten şu aşağıdakiler dahil edilmemiştir: Arçangel, Vologda, Olonetz, Viyatka, Perm, Orenbuıg ve Astrakan. Bu eyaletlerde, 1883-1887 döneminde, özel toprak sahiplerinin malikânelerindeki ekili alan miktarı, bütün Avrupa Rusyası’ndaki bu tip topraklar üzerindeki, ekili toplam 16.472.000 desiyatinin, 562.000 desiyatini tutarındadır. – Grup I, şu aşağıdaki eyaletleri kapsamaktadır: 3 Baltık eyaleti, 4 batı eyaleti (Kovno, Vilna, Grodno ve Minsk), 3 güney-batı eyaleti (Kiev, Voliniya, Podolsk), 5 güney eyaleti (Kerson, Tauvida, Beserabya, Ekaterinoslav, Don), ve 1 güney-doğu eyaleti (Saratov); ondan sonra da, St. Petersburg. Moskova ve Yaroslavl eyaletleri gelmektedir. Grup II, Vitebsk, Mogilev, Smolensk, Kaluga, Voronej, Poltava ve Harkov eyaletlerini içerir. Grup III, geri kalan eyaletleri kapsar. – Daha kesin olabilmek için, Özel toprak sahiplerinin toprakları üzerindeki toplam ekili alandan, kiracılara ait olan tohum ekili alanı çıkarmak gerekir, ama böyle istatistikler mevcut değildir. Bu tip bir düzeltmenin, kapitalist sistemin egemenliği şeklindeki sonucumuzu pek az değiştireceğini de eklemeliyiz, çünkü kara-topraklar kuşağındaki toprak sahiplerine ait alanların büyük bir kısmı kiraya verilmektedir ve bu kuşakta bulunan eyaletlerde, emek-hizmeti sistemi egemendir.
Ryazan Eyaletine Ait İstatistikî Sonuçlar.
Moskova Eyaletine Ait İstatistikî Sonuçlar, c. V, Kısım I, Moskova 1879, s. 186489. Bu kaynakları sadece örnek olarak veriyoruz. Köylü tarımı ve özel toprak sahibi tarımına ilişkin bütün yazınımızda, buna benzer bir yığın bilgi bulunacaktır.
Marx’ın Kapital’in c. III, 47. Bölümünde belirttiği, tarımdaki temel kapitalizm-öncesi ilişki biçimlerinin, Rusya’daki çok çeşitli emek-hizmeti biçimlerini ve her türden ek ödemelerle, kirayla toprak tutma biçimlerim, tümüyle kapsaması dikkate değer bir husustur. Bundan önceki bölümde, üç temel biçim olduğunu belirtmiştik: (1) emek-rant, (2) aynî-rant ve, (3) para-rant. Bu yüzden, Marx’ın, toprak-rantı ile ilgili bölümde, örnekleme için, özellikle Rus verilerini istemesi çok doğaldır.
Zemstvo İstatistikî Araştırma Sonuçları’na göre, (c. II), köylülerce kirayla tutulan bütün toprakların, %76’sı karşılığında para, %3-7’sı karşılığında emek-hizmeti, %13-17’si karşılığında ürünün bir bölümü ve nihayet %2-3’u karşılığında farklı yöntemlerin bir bileşimi ile ödeme yapılmaktadır.
Karş: s. 134’teki[bu kitabın 171-172. sayfalarındaki] dipnottaki [4] örnekler. Angarya iktisadı mevcutken, toprak beyi, köylü kendisi için çalışsın diye, köylüye toprak verirdi. Toprak, emek-hizmeti temeli üzerinde kiralandığında, sorunun iktisadî yönünün aynı olduğu ortadadır.
Kirayla toprak tutmaya ilişkin son verilerin Özeti (Bay Karişev, Hasatların Etkisi vb., c. 1, adlı yapıtında) şu gerçeği tamamen doğrulamıştır: köylüleri, yarıcılık ya da emek-hizmeti temeli üzerinde kirayla toprak tutmaya iten şey, yalnızca ihtiyaçtır ve aynî-rant her yerde köylü için kıyas kabul etmez bir biçimde nakit-ranttan daha pahalı olduğundan (s. 342-346), hali-vakti yerinde köylüler, para karşılığında kirayla toprak tutmayı tercih ederler (s. 317-320). Ancak, bütün bu gerçekler, Bay Karişev’in, durumu, sanki “yoksul köylü ... ekili alanlarım başkalarının toprağıyla, yarıcılık temeli üzerinde biraz genişletmekle yiyecek ihtiyacını daha iyi karşılayabilecekmiş” gibi sunmasını engellememiştir (321). İşte “doğal ekonomi” lehinde bir tarafgirlik, inşam böyle görülmemiş düşüncelere sürükler! Aynî-rant ödemenin, nakit ödemeden daha pahalı olduğu, bunun tarımda bir tür aynî ücret sistemi oluşturduğu, köylünün tamamen yıkıma uğradığı ve bir çiftlik emekçisine dönüştüğü tanıtlanmış bulunuyor — ama gene de bizim iktisatçı, “yiyeceklerin” iyileşmesinden sözediyor! Kiranın, ürünün yarısıyla ödenmesi, izninizle, “kırsal nüfusun muhtaç kesiminin” kirayla toprak tutarak, toprak edinmesine “... yardım eder” (320). Bizim iktisatçı, en kötü koşullarla, köylünün bir çiftlik emekçisine dönüşmesi koşuluyla toprak edinmeye, “yardım” adını veriyor. Ortaya şu soru çıkıyor: “kırsal nüfusun muhtaç kesimine” bu türden “yardıma” her zaman hazır olmuş ve şimdi de hep hazır olan, Rus narodnikleri ile, Rus tarımcıları arasında ne fark var? Bu arada, ilginç bir örnek verelim. Besarabya eyaleti, Kotin uyezdinde, bir yarıcının ortalama günlük kazancının 60 köpek olduğu, yaz mevsiminde bir gündelikçininkinin ise 35-50 köpek olduğu hesaplanmıştır. “Ne de olsa bir yancının kazancının, bir çiftlik emekçisininkinden daha yüksek olduğu görülmektedir.” (344; italikler Bay Karişev’e aittir.) Bu “ne de olsa” lafı, pek tipiktir, Ama, çiftlik emekçisinden farklı olarak, yarıcı, çiftlik için masraf yapar, öyle değil mi? Bir ata ve koşum takımına sahip olması gerekir, öyle değil mi? Neden bu masraflar hiç hesaba katılmıyor? Besarabya eyaletinde, yazın, ortalama günlük ücret 40-77 köpek olduğu halde (1883-1887 ve 1888-1892), atı ve koşum takımı olan bir emekçinin ortalama ücreti, 124-180 köpektir (1883-1887 ve 1888-1892). Çiftlik emekçisi, “ne de olsa” yarıcıdan daha çok kazanıyor gibi “görünmüyor mu?”. Beserabya eyaletinde, 1882-1891 döneminde, kendi atı olmadan çalışan bir emekçinin ortalama günlük ücreti 67 köpek olarak hesaplanmıştır (ibid., 178).
Bundan sonra, örneğin, Prens Vasilçikov gibi bir narodniğin kapitalizmi eleştirilmesini gerici olarak nitelendirmekten başka ne yapabilir? Prens Vasilçikov dokunaklı bir biçimde “kiralanmış” sözcüğünün çelişkili olduğunu iddia ediyor, çünkü, kiralama, bağımsızlığın olmamasını öngörür; bağımsızlığın olmaması da “özgürlüğü” ortadan kaldırır. Bu narodnik kafalı toprak beyi, kuşkusuz, kapitalizmin bağımlı–bağımsız olmama yerine özgür–bağımsız olmamayı getirdiğini unutuyor.
Bay Karişev’in kullandığı bir ifade, loc. cit. Ne yazık ki, Bay Karişev, yarıcılık ile kirayla toprak tutma, “yarı-özgür” emeğin yaşamasına “yardım etmektedir” sonucunu çıkarmamış!
48 eyaletteki 1893-1894 at sayımları, bütün at sahiplerinin elindeki atların sayısında %9,6’lık, at sahibi kişilerin sayısında ise 28.321’lik bir düşüş olduğunu göstermektedir. Tambov, Voronej, Kursk, Ryazan, Orel, Tula ve Nıjnı-Novgorod eyaletlerinde, 1888 ve 1893 arasında, atların sayısındaki düşüş %21,2 idi Kara-topraklar kuşağının diğer yedi eyaletinde, 1891 ve 1893 arasındaki düşüş %17 idi. Avrupa Rusyası’nın 38 eyaletinde, 1888-1891’de, 7.922.260 köylü ailesi vardı, bunların, 5.736.436’sı at sahibi idi; 1893-1894’te, bu eyaletierde 8 288 987 aile vardı, bunların 5.647.233’ü at sahibi idi. Dolayısıyla, at sahibi olan ailelerin sayısında 89.000’lik bir azalma olurken, atı olmayan ailelerin sayısında 456.000’lik bir artış olmuştur. Atı olamayan aileler yüzdesi %27,6’dan %31,9’a çıkmıştır. (Rusya İmparatorluk İstatistikleri, XXXVII, St. Petersburg 1896) Yukarda gösterdik ki, Avrupa Rusyası’nın 48 eyaletinde, atı olmayan aileler sayısı, 1888-1891’de 2,8 milyondan, 1896-1900’de 3,2 milyona – yani %27,3’ten %29,2’ye çıkmıştır. Dört güney eyaletinde (Beserabya, Ekaterinoslav, Taurida, Kerson) atı olmayan aileler sayısı, 1896’da 305.800’den, 1904’te 341.600’e yani %34,7’den %36,4’e çıkmıştır. (2. baskıya not.)
Ayrıca karş: S. A. Korolenko, Kiralanmış Emek, vb., s. 46-47, burada, 1882 ve 1888 at sayımlarına dayanılarak, nasıl köylülerin elindeki at sayısındaki düşüşün yanısıra, özel toprak sahiplerinin elindeki at sayısında bir artışın ortaya çıktığına dair örnekler verilmektedir.
İşte özellikle çarpıcı bir örnek: Zemstvo istatistikçileri, Ekateri-noslav eyaleti, Bakmut uyezdinin çeşitli kısımlarında, para karşılığı kirayla tutma ile, aynî olarak kirayla tutmanın, birbirlerine kıyasla etkilerini şöyle anlatıyorlar:
“Para karşılığı kirayla tutma, en çok ... tuz ve kömür madeni bölgelerinde ve en az da bozkırlarda ve salt tarımsal alanlarda yaygındır. Köylüler, genel olarak, başkaları için çalışmaya istekli değillerdir ve özellikle, Özel malikânelerdeki, sıkıcı ve az ücret verilen işleri kabul etmeye gönülsüzdürler. Kömür madenlerinde, cevher-madeciliğinde ve genel olarak metalürjide, iş, ağır ve işçinin sağlığı için zararlıdır, ama genel olarak söylersek, daha iyi ödeme yapılmakta ve bu işler, nakit aylık veya haftalık ücret olma umudu ile işçiyi kendine çekmektedir; çünkü işçi, toprak beyinin malikânesinde çalıştığı zaman, çoğunlukla para almaz, bunun nedeni, onun, orada ya kirayla tutmuş olduğu bir ‘lokma’ toprak karşılığında, ya da ödünç aldığı saman veya tahıl karşılığında” çalışıyor olması, ya da, günlük ihtiyaçlarım vb. karşılayabilmek için ücretini önceden almanın yolunu bulmuş olmasıdır.
“Bütün bunlar, işçiyi malikânelerde çalışmaktan kaçınmaya iter, ve işçi, toprak beyinin ‘malikânesinden’ başka bir yerde para kazanma fırsatı olduğu zaman, malikânelerde çalışmaz. Ve bu fırsat, en çok, işçilere ‘iyi' para ödenen, birçok madenlerin bulunduğu yerlerde ortaya çıkar. Köylü, madende kazandığı ‘para’ ile, bir malikânede çalışmayı üstlenmeden, kirayla toprak tutabilir ve böylece para ile kiralama ağırlık kazanır.” (Zemstvo İstatistikî Araştırma Sonuçları, c. II, s. 265.) Öte yandan, uyezdin, sınaî nitelikte olmayan, bozkır bölümlerinde skopşçina ve emek-hizmeti temeline dayanan, kirayla toprak tutma egemen olur.
Demek ki, köylü, emek hizmetinden kurtulmak için madenlere bile kaçmaya hazırdır! Nakit olarak zamanında ödeme, kiralamanın kişilere bağlı olmayan biçimi, düzenli çalışma saatleri, işçiyi öylesine kendine çeker ki, yeraltındaki madeni bile, tarıma, bizim narodniklerin pek sevimli buldukları tarıma yeğ tutarlar. Bütün sorun şu ki, köylü, acı deneyiyle, tarımcıların ve narodniklerin idealize ettikleri emek-hizmetinin gerçek değerini bilmektedir, salt kapitalist ilişkilerin bundan ne kadar daha iyi olduğunu bilmektedir.
Karş: Volgin, Op. cit., 280-281.
“Deniliyor ki, para karşılığı kirayla tutma yerine emek-hizmeti ile kirayla tutmanın yayılması ... geriletici bir olgudur. Ama, bunun istenen ya da yararlı bir şey olduğunu söylüyor muyuz ki? Biz ... hiç bir zaman bunun ilerici bir şey olduğunu söylemedik.” Bay Çuprov, Hasatların Etkisi vb.’nin bütün yazarları adına böyle söylüyor. (Bkz: 1 ve 2 Mart, 1897, Özgür Ekonomi Derneğinin (ÖED) Tartışmaları Stenografik Raporu, s. 38.)[88] Bu sözler, şeklen bile doğru değildir, çünkü Bay Karişev (bkz: yukarda) emek-hizmetini, kırsal nüfusa “yardım” olarak tanımlamaktadır. Ve özünde, bu sözler, emek-hizmetini idealleştiren bütün narodnik teorilerin gerçek içeriğiyle, kesinlikle çelişmektedir. Düşük tahıl fiyatlarının önemi sorununu doğru olarak sunmuş olmaları (1897), Bay T. –Baronovski ve Struve için büyük şereftir: bu fiyatları değerlendirirken ölçütümüz, böyle fiyatların emek-hizmetinin kapitalizm tarafından yok edilmesini hızlandırıp hızlandırmadıkları olmalıdır. Böyle bir sorunun gerçeklere ilişkin bir soru olduğu ortadadır ve bunu yanıtlarken, biz, yukarda değinilen yazarlardan biraz farklı davranıyoruz. Metinde sunulan verilere dayanarak (bkz: özellikle bu bölümün VII. kesimi ve ayrıca Dördüncü Bölüm), düşük tahıl fiyatı döneminin, emek-hizmeti sisteminin kapitalizm tarafından önceki yüksek tahıl fiyatı tarihsel dönemine göre, daha çok olmasa bile daha az da olmayan bir hızla yok edilmesiyle kendini göstereceğinin, mümkün, hatta muhtemel olduğunu düşünüyoruz.
Ucuz tahıl rekabetinin, teknikteki değişikliğe ve dolayısıyla emek-hizmeti yerine özgür kiralamanın konmasına neden olduğu gerçeğine özellikle dikkat etmek gerek. Bozkır bölgelerden gelen tahılın rekabeti, yüksek tahıl fiyatı yıllarında bile hissedilmişti; ama, düşük fiyat dönemi, bu rekabeti özellikle güçlendirmektedir.
Bkz: Rusya Sanayii Üzerine Tarihî-İstatistikî İnceleme, c. I. St. Petersburg 1883 (1882 sergisi için basılmıştır), V. Çerniyayev’in makalesi: “Tarım Makineleri Üretimi”. – Yukarda adı geçen yapıt, c. II, St. Petersburg 1886, IX. grupta. – Rusya’da Tarım ve Ormancılık (St. Petersburg 1893, Şikago sergisi için basılmıştır), V. Çerniyayev’in makalesi: “Tarım Alet ve Makineleri”, – Rusya’nın Üretici Güçleri, St. Petersburg 1896 (1896 sergisi için basılmıştır), Bay Lenin’in makalesi: “Tarım Alet ve Makineleri” (Kesim 1). – Vestnik Finansov [“Malî Haberci”], 1896, n° 51 ve 1897, n° 21. – V. Raspopin, adı geçen makale. Bunlardan yalnızca son değindiğimiz makale sorunu siyasî-iktisadî bir temel üzerinde koymaktadır, bütün ötekiler tarım uzmanlarınca yazılmıştır.
Son yıllarda, durumun nasıl değiştiği hakkında bir değerlendirme yapılabilmesi için, 1900-1903, Rusya Yıllığı’ndan veriler aktarıyoruz (İstatistik Merkez Komitesince basılmıştır, St. Petersburg 1906). İmparatorluktaki, tarım makineleri üretiminin değeri, 12.058.000 ruble olarak, 1902 ithalât değeri, 15.240.000 ruble olarak ve 1903 ithalât değeri 20.615.000 ruble olarak hesaplanmıştır. (2. baskıya not)
Vestnik Finansov’da (1897, n° 21), 1888-1894 için karşılaştırmalı veriler sunulmuştur, ama bunların kaynağı özel olarak belirtilmemiştir.
Tarım aletlerinin imali ve onarımı ile uğraşan toplam atelye sayısı, 1864 için 64 olarak; 1871 için 112 olarak; 1874 için 203 olarak; 1879 için 340 olarak; 1885 için 435 olarak; 1892 için, 400 olarak; ve 1895 için yaklaşık 400 olarak verilmiştir. (Rusya’da Tarım ve Ormancılık, s. 358, ve Vestnik Finansov, 1896, n° 51.) Öte yandan Derleme’nin hesabına göre, 1888-1894’te bu türden yalnızca 157-217 fabrika bulunuyordu (7 yıl ortalaması 183). Tarım makineleri “fabrika” üretiminin, “elsanatı” üretimine oranını gösteren bir örnek şöyledir: hesaplara göre, 1894’te Perm eyaletinde, hepsi birden 28.000 rublelik bir üretime sahip olan yalnızca 4 “fabrika” vardı, oysa bu sanayi dalı için, 1894-95 sayımı, hepsi birden 50.000 rublelik bir üretime sahip, 94 “elsanatı kuruluşu” gösteriyor ve dahası, “elsanatı” kuruluşları sayısı, 6 ücretli işçi çalıştıran ve 8.000 rubleden fazla bir üretime sahip olanları da kapsıyordu. (Perm Eyaletindeki Elsanatı Sanayiinin Durumu Üzerine Bir Deneme, Perm 1896.)
Rusya’daki Elsanatı Sanayii Hakkında Raporlar ve Araştırma-lar, Devlet Malları Bakanlığınca yayınlanmıştır, c. I, St. Petersburg 1892, s. 202. Aynı zamanda, köylüler tarafından yapılan saban üretimi de fabrika üretimince zorlandığından, düşmektedir.
Rusya’da Tarım ve Ormancılık, s. 360.
* Verşok = 4,4 cm. -ç.
1879’da 4.500 harman dövme makinesi, 1894-1895’te ise 3.500 kadar harman dövme makinesi üretilmiştir. Ancak, sonuncu rakam elsanatı sanayiinin üretimini kapsamamaktadır.
Örneğin, 1893’te, “Falz-Fein’e ait (200.000 desiyatinlik toprağı vardır) Uspenski malikânesinde, makineleriyle 700 köylü toplanmış ve hizmetlerini sunmuşlardır, ama bunların yarısı eli boş dönmüş, ancak 350 kişiye iş verilmiştir.” (Şakovskoy, Tarımsal Dışarı İşler, Moskova 1896, s. 161.) Ama öteki bozkır eyaletlerinde, özellikle Transvolga eyaletlerinde, biçerler henüz yaygın bir biçimde kullanılmamaktadır. Gene de, son yıllarda, bu eyaletler de, Novorossiya’ya yetişmek için çok çaba harcamaktadırlar. Böylece, Syzran-Vyazma demiryolu 1890’da 75.000 pud, 1891’de 62.000 pud, 1892’de 88.000 pud, 1893’te 120.000 pud ve 1894’te 212.000 pud ağırlığında tarım makineleri, yük çekme traktörleri ve parçalar taşımıştır; bir başka deyişle, beş yıl gibi bir zamanda, taşınan miktarlar, hemen hemen üç katına çıkmıştır. Ukolovo demiryolu istasyonu, 1893’te 30.000 pud kadarlık ve 1894’te 82.000 pud kadarlık bir ölçüye varan, yerel olarak imal edilmiş tarım makineleri göndermiştir, oysa 1892’ye kadar ve 1892’de, istasyondan gönderilen tarım makinelerinin ağırlığı, yılda 10.000 pud’dan da azdı. “Ukolovo istasyonu, esas olarak, Kanino ve Smikovo köylerinde, ve kısmen de Ryazan eyaletine bağlı Sapojok kentinde üretilmiş olan harman dövme makinelerini gönderir. Kanino köyünde, Yermakov, Karev ve Golikov’a ait, esas olarak tarım-makinesi parçalarıyla uğraşan, üç dökümevi vardır. Makinelerin tamamlanması ve birleştirilmesi, yukarda adı geçen iki köyde (Kanino ve Smikovo) yapılır, bunların hemen bütün nüfusu, bu işte çalışır.” (Syzran-Vyazma Demiryolunun, 1894’teki Ticarî Faaliyeti Üzerine Kısa Bir Gözden Geçirme, Kısım IV, Kaluga 1896, s. 62-63.) Bu örnekte ilginç olan şey, ilk olarak, düşük tahıl fiyatları yılları olan, bu son yıllardaki dev üretim artışı ve ikinci olarak da, “fabrika” üretimi ile “elsanatı” denen şeyin üretimi arasındaki bağıntıdır. Bu sonuncusu, fabrikanın bir “eklentisinden” başka bir şey değildir.
Karş: Russkaya Vyedomosti [“Rus Gazetesi”]’deki Taurida eyaletine bağlı Perekop uyezdinden gelen bir haber, 19 Ağustos 1898 (n° 167). “Çiftçilerimiz arasında, biçerlerin ve buhar –ve at– gücüyle çalışan harman dövme makinelerinin yaygın kullanımı sayesinde ... tarla işi çok hızlı ilerlemektedir. ‘Loğlarla’, harman dövme biçimindeki modası geçmiş yöntem, geride kalmıştır. ... Kırımlı çiftçi, her yıl ekim alanını artırmakta ve bu yüzden, ister istemez, gelişmiş tarım alet ve makinelerinin yardımına başvurmak zorunda kalmaktadır. Loğlarla, günde 150-200 pudluk tahıldan fazlasını dövmek mümkün değilken, 10 beygirgücünde bir buharlı harman dövme makinesi, 2.000-2.500 pudluk atla çalışan, bir harman dövme makinesi 700-800 pudluk iş yapacaktır. İşte bunun için, tarım aletlerine, biçerlere ve harman dövme makinelerine olan talep, yıldan yıla öyle hızla büyümektedir ki, tarım aletleri üreten fabrikalar ve atelyeler, bu yıl olduğu gibi, stoklarını tüketmekte ve çiftçilerin taleplerini karşılayamamaktadırlar.” Çiftçileri üretim maliyetlerini azaltmaya zorlayan tahıl fiyatlarındaki düşüş, gelişmiş aletlerin daha fazla kullanılmasının en önemli nedenlerinden biri sayılmalıdır.
“Son iki yıldır, düşük tahıl fiyatlarının ve ne pahasına olursa olsun tarımsal işleri ucuzlatma ihtiyacının etkisi ile, biçerler de ... öyle yaygın bir biçimde kullanılmaya başlandı ki, depolar, bütün istekleri zamanında karşılayamaz oldular.” (Tezyakov, loc. cit., s. 71.) Bugünkü tarımsal bunalım, kapitalist bir bunalımdır. Bütün kapitalist bunalımlar gibi, bu da, bir yerde, bir ülkede ve tarımın bir dalında, kapitalist çiftçi ve köylüleri yıkarken, aynı zamanda, bir başka yerde, bir başka ülkede, öteki tarım dallarında, kapitalizmin gelişmesine büyük bir hız verir. Bugünkü bunalımın bu temel niteliğini ve onun iktisadî yapısını anlamamaları, Bay N. –on’un, Kablukov’un vb., vb. bu konudaki düşüncelerinin temel hatasını oluşturmaktadır.
Bay V. V., bu gerçeği (orta köylülüğün varlığısın, büyük ölçüde toprak beyleri arasında emek-hizmeti çiftçilik sisteminin varlığına bağlı olduğu gerçeğini) şu orijinal yolla ifade ediyor: “mülk sahibi, deyim yerindeyse, ona (köylüye) ait aletlerin bakım masraflarım paylaşır.” Bu konudaki doğru bir yorumunda Bay Sanin şöyle diyor: “Emekçi toprak beyi için çalışıyormuş gibi değil, toprak beyi emekçi için çalışıyormuş gibi görünmektedir.” A. Sanin, Halk Üretimi Üzerine Bazı Düşünceler, Hourwich’in Rus Köy İktisadı’nın Rusça çevirisine ek, Moskova 1896, s. 47.
Karş: Ayrıca bir sonraki bölüm, II. Kesimde. Orada Rusya’nın bu bölgesindeki kapitalist çiftliklerin büyüklüğüne ilişkin daha ayrıntılı veriler sunulmuştur.
Açıklamaya bile gerek yok ki, köylülük yığınına sahip bir ülkede, ücretli tarım işçilerinin sayısında mutlak bir artış, kırsal nüfusta, yalnızca nispî değil, mutlak bir azalmayla da, pekâlâ bir arada gidebilir.
Bay Ponomaryov bu konuda şöyle diyor: “Makineler, ürün toplama fiyatını da düzenlemekle, her halükârda, işçileri de, aynı zamanda disiplin altına almış oluyorlar.” (Selskoye Kozyaistvo i Lesovodstvo [“Tarım ve Ormancılık”]’daki makale, Vestnik Finansov, 1896, n° 14’ten aktarılmıştır.) Hatırlanacağı gibi, “kapitalist fabrikanın Pindar’ı,[90] Dr. Andrew Ure, makineleri, işçiler arasında “düzen” ve “disiplin” yarattıkları için sevinçle karşılıyordu. Rusya’daki tarım kapitalizmi, daha şimdiden yalnızca “tarımsal fabrikalar” değil, bu fabrikaların “Pindarlarını” da yaratmayı başarmıştır.
Tezyakov, loc. cit, 72.
Tam karşılığı “kaş-terleten”, ya da “alın-terleten”. -ç.
İki hektolitre değerinde hacim ölçüsü. -ç.
Rusya’daki ücretli işçilerin hareketini bütün bir süreç olarak incelediğimiz Sekizinci Bölümde, çeşitli yerlerden göçün nitelik ve doğrultusunu daha ayrıntılı olarak tanımlayacağız.
Bir zamanlar Çaslavski’nin belirttiğine göre, işçilerin ulaştıkları yerlerde, serfler, toplamın %4,15’ini, işçilerin terkettikleri yerlerde ise %40-60’ını oluşturuyorlardı.
Bkz: 10 yıllık veriler tablosu, Sekizinci Bölüm, IV. Kesim: işgücü için bir içpazar oluşması.
Bay S. Korolenko’nun rakamlarını kontrol etmek için bir başka yol var. Bay Tezyakov ve Kudryavtsev’e ait yukarda sözü geçen kitaplardan öğrendiğimize göre, “iş” peşinde dolaşırken, demiryollarından hiç olmazsa kısmen yararlanan tarım işçileri sayısı, toplam işçilerin 1/10 kadarıdır (her iki yazarın rakamlarını birleştirirsek, sorguya çekilen 72.635 işçiden, yalnızca 7.827’sinin, yolculuğun bir kısmını trenle yaptığı sonucuna ulaşırız). Ama, 1891 yılında bellibaşlı üç demiryolunun, incelenen doğrultuda taşımış oldukları işçi sayısı 200.000’i geçmez (170.000-189.000) – Bay Şakovskoy’un bize söylediği gibi (loc. cit, s. 71, demiryolu sonuçlarına göre). Dolayısıyla Güneye giden toplam işçi sayısı 2 milyon kadar olmalıdır. Bu arada şunu da belirtelim, trenle yolculuk yapan tarım işçilerinin çok küçük oranda oluşu, demiryollarımızdaki yolcu trafiğini esas olarak tarım işçilerinin yarattığını varsayan Bay N. –on’un bu görüşünün yanlışlığını göstermektedir. Bay N.–on, tarım-dışı işçilerin daha yüksek ücret aldıkları ve dolayısıyla demiryollarından daha çok yararlandıkları ve bu işçilerin (örneğin, yapı işçileri, toprak tesviye işçileri, yükleme-boşaltma işçileri ve daha birçokları) göç mevsiminin de, ilkbahar ve yaz olduğu gerçeğini gözden kaçırmıştır.
Bay Rudnev’in de belirttiği gibi, “sanayilerde, satın aldıkları veya kirayla tuttukları kendi topraklarındaki ekim dışında, çiftçilerin yaptığı her tür uğraş kastedilmektedir. Kuşkusuz, bu “sanayiciler”in çoğu, tarım ya da sanayideki ücretli işçilerdir. Bu yüzden, bu rakamlarla, bizim, kır proleterlerinin sayısına ilişkin tahminimiz arasındaki yakınlığa okurun dikkatini çekeriz: İkinci Bolümde, kır proleterlerinin, köylülerin %40’ını oluşturduğu varsayılmıştı Burada, “sanayıciler”in, köylülerin %55’ini oluşturduğunu ve her halükârda bunların %40’mdan fazlasının, her tür kiralanmış emek işine giriştiklerini görüyoruz.
Bu yüzden, bu rakam, kiralanmış tarımsal emeğin baş uğraş teşkil etmediği ama kendi çiftlikleri kadar da önem taşıdığı köylü yığınlarını içermemektedir.
Yolculuk parası, eldeki mallar, hatta ev eşyaları satılarak, verilmiş-toprak payı ipotek edilerek eşya, elbise vb. rehine konarak ve hatta emekle ödenmek üzere, “rahiplerden, toprak beylerinden ve yerel kulalardan” ödünç para alınarak sağlanır. (Şakovskoy, 55.)
Bay Şakovskoy tarım ve tarım-dışı emeğin birleşiminin bir başka biçiminden sözediyor. Binlerce sal, Dinyeper’den aşağı, nehrin alt kısımlarındaki kentlere doğru akmaktadır. Her salda, çoğu Orel eyaletinden gelen Bela-Ruslar ve Büyük-Ruslar olmak üzere 15-20 işçi (salcı), bulunur. “Bütün yolculuk için, hemen hemen hiç bir şey almazlar”; esas olarak biçme ve harman dövme işlerinde çalışmayı ummaktadırlar. Bu umutları ancak “iyi” yıllarda gerçekleşir.
“İyi bir senenin hasat zamanında, işçi galip durumdadır ve onu geri çekilmeye zorlamak güç bir iştir. Ona bir fiyat önerilmiştir, ama bunun üzerinde düşünmez; istediğimi verin, olsun bu iş diye tekrarlar durur. Bunun nedeni emeğin kıt oluşu değil, işçilerin dediği gibi ‘şimdi sıra bizim’ düşüncesinde yatar.” (Bir volost kâtibinin raporu; Şakovskoy, 125.)
Toprak beyi olan bir muhabir şunları itiraf ediyor: “Eğer mahsul kötü ise ve emeğin fiyatı düşmüşse, kulak patron, sözleşme sona ermeden işçiyi atmak için bu durumdan yararlanır ve işçi ya aynı bölgede iş arayarak ya da ülke içinde dolaşarak, mevsimi geçirir.” (İbid., 132.)
Karş: Fr. Engels, Zur Wohnungsfrage, Vorwort. (F. Engels, Konut Sorunu, “Önsöz”. -ç.)[92]
Kuban bölgesindeki “Kazaklar” da aynı özellikleri gösterirler: “Kazaklar, ya kişi olarak, ya da topluluk aracılığıyla hareket ederek, emek fiyatını düşürmek için, mümkün olan her yönteme başvururlar.” (Aynen böyle! Ne yazık ki, “topluluğun” bu son görevi hakkında elimizde daha ayrıntılı bilgi yok!): “Yiyeceği azaltmak, iş miktarını artırmak, ücreti kesmek, işçilerin pasaportlarım vermemek, belli çiftçilerin işçi çalıştırmasını yasaklayan resmî kararlar benimsemek, aksi takdirde, belli bir oranın üstünde ceza koymak vb..” (“Kuban Bölgesinde Göçmen İşçiler”, A. Beloborodov, Severni Vestnik Şubat 1896, s. 5.)
Bu arada şunu da belirtelim ki, bu işlem, harman dövme, çoğu kez kiralanmış emekçiler tarafından yapılır. Bütün Rusya’da, harman dövmede çalıştırılanların sayısının ne kadar büyük olması gerektiğini buradan anlayabiliriz!
Kerson Eyaletinde, altı uyezdin Zemstvo Meclislerinden dördü, bu sisteme karşı çıktıklarını bildirirler; Bay Tezyakov bunların işçiler için gözetim örgütü kurulması sorunu üzerindeki düşüncelerini naklediyor. Yerel toprak sahipleri, eyalet Zemstvo kurulunu “işçileri tam birer aylak haline getirmekle” suçladılar.
Şakovskoy, loc. cit, s. 98 ve devamı. Yazar köylülerin lehte koşullarda kiralanması için kâtiplere ve köy büyüklerine ödenen “ücretlerin” listesini bile veriyor. –Tezyakov, loc. cit., s. 65.– Trirogov, Köy Topluluğu ve Baş Vergisi, “Ulusal İktisattaki Bağımlılık” başlıklı makale.
Narodnik önyargıların, zararlı etkisi hakkında işte bir örnek daha. Mükemmel yapıtından sık sık aktarmalar yaptığımız Bay Tezyakov, Kerson eyaletinde büyük bir emek açığı olmasına karşın, Kerson eyaletindeki birçok yerel işçinin Taurida eyaletine gittiğini belirtiyor. Tezyakov buna “son derece tuhaf bir olgu” diyor: “bu, patronlar için bir kayıp olduğu gibi, bulundukları yerdeki işlerini terkeden ve Taurida’da hiç iş bulamama riskine giren işçiler için de bir kayıptır” (33). Biz ise, tam Tersine, Bay Tezyakov’un sözlerinin son derece tuhaf olduğunu düşünüyoruz. İşçiler, kendi yararlarına olan şeyi, gerçekten anlamıyorlar mı ve sağlayabilecekleri en elverişli iş koşullarını aramak hakkına sahip değiller mi? (Taurida eyaletinde tarım işçilerinin ücretleri, Kerson eyaletindekilerden daha yüksektir.) Gerçekten de, mujiğin kayda geçtiği ve “verilmiş-toprak edindiği” yerde yaşamak ve çalışmak zorunda olduğunu mu düşünmemiz gerekiyor?
Açıklayıcı Notlar
[79] Bu bölümün ilk altı kısmı, ilk kez, Naçalo (“Başlangıç”) dergisinin, Mart 1899, 3. sayısında (s. 96-117), “Çağdaş Rus Tarımında Angarya İktisadının Kapitalist İktisat Tarafından Sökülüp Atılması” başlığı altında, bir makale olarak yayınlandı. Bu makaleye, yazıişlerinin şu notu eklenmişti: “Bu makale, yazarın, Rusya’da kapitalizmin gelişmesine ilişkin önemli araştırmasından alınmış bir parçadır. -168
[80] Bkz: Karl Marx ve Friedrich Engels,
On Britain, Moskova 1953, s. 10. -170
[81] Karl Marx,
Capital, c. III, Moskova 1959. s. 771. -170
[82] “Kopartılıp alınan topraklar” (Otrezki) – toprak beylerinin “kopartıp aldıkları”, yani Rusya’da serflik kaldırıldığı zaman köylüleri yoksun bıraktıkları otlaklıklar, ormanlıklar, vb.. -171
[83] Köylülerin geçici bağımlılık durumları – 1861’de serfliğin kaldırılmasından sonra, toprak beyleri için bazı hizmetler yapmak, yani angarya hizmeti görmek ya da muafiyet vergisi ödemek zorunda bırakılan serfler. “Geçici bağımlılık durumu”, köylülerin, toprak beyleri ile anlaşıp, itfa parasını ödeyerek, toprak parçalarını edinmelerine kadar sürdü. Toprak beyleri, ancak 1881 buyruğundan sonra, itfa paralarını kabul etmek zorunda kaldılar; buna göre, köylülerle toprak beyleri arasındaki “mecburiyet ilişkisi”, 1 Ocak 1883’ten sonra ortadan kalkmak zorundaydı. -171
[84] Hasatların ve Tahıl Fiyatlarının Rus Ulusal İktisadının Bazı Yönleri Üzerine Etkisi adlı iki ciltlik yapıt, Lenin’in eline, Şuşenskoye köyünde, 1897’de ulaştı. Ciltlerin sayfa kenarlarındaki yorumların da gösterdiği gibi,
Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi üzerine çalışırken, Lenin, bu ciltleri dikkatle inceledi. Narodniklerin kullanmayı pek sevdikleri yöntemi, aslında köylülükteki farklılaşmanın üstünü örten “ortalama” istatistikler aktararak, gerçek durumun çarpıtılmasını teşhir ederken, Lenin, ciltlerdeki somut malzemeyi dikkatle araştırdı ve bunlardan yararlandı. Böylece, Lenin, 1. cildin 153. sayfasına, Rusya’nın farklı eyaletlerinde, çeşitli iktisat biçimlerinin (kapitalist, emek-hizmeti ve karma) dağılımını gösteren bir tablo çizdi. Bu malzeme, öteki kaynaklardan gelen bazı eklemelerle birlikte, metindeki tabloyu oluşturdu.
[85] Dönem ekimi – köylünün, Reform-sonrası Rusya’da toprak beyinden sağladığı toprağın kirası olarak toprak beyine sunduğu, köylüyü köleleştiren bir emek-hizmeti biçimi. Toprak beyi, köylüye toprağı ödünç veriyor, ya da ona nakit veya aynî borç veriyordu; köylü de bunun karşılığında, kendi aletlerim ve çeki hayvanlarını kullanarak bir “dönem” ekmeyi üstleniyordu; bu, bir desiyatinlik ilkbahar ürünü, bir desiyatinlik de kış ürünü ekilmesi demekti, arasıra bir desiyatinlik ürünün biçilmesi de buna ekleniyordu. -175
[86] Skopşçina – Rusya’nın güney kısımlarında, bağımlılık koşullarıyla, aynî toprak rantı ödenmesine verilen ad. Kiracı, toprak sahibine, “skopni” (tahıl-yığınından), haşatın bir kısmını (yansım, bazan daha fazlasını) ödüyor ve genellikle buna ek olarak çeşitli emek-hizmetleri de görüyordu. -177
[87] Soylu-olmayan (villein) – Eski Rusya’da (9.–13. yüzyıllar) prensler ve diğer dünyevî ve ruhanî lordlar için angarya hizmeti gören ve ayrıca aynî rant ödeyen, feodal bağımlılık içindeki köylüler, Feodal beyler soylu-olmayanların topraklarını ele geçirmiş ve onları feodal malikânelerde çalışmaya mecbur etmişlerdi.
Russkaya Pravda (“Rus Yasası”) – yasaların ve prenslere ait kararnamelerin ilk kez yazılı olarak bir araya toplanmış hali (11.–12. yüzyıllar).
Russkaya Pravda’nın yasaları, feodal beylerin hayatlarını ve mülklerini koruyor ve feodal bağımlılık içindeki köylülerle, onları sömürenler arasındaki keskin sınıf mücadelesini gösteriyordu. -181
[88] 1 ve 2 Mart Tartışmaları Stenografik Raporları,
Özgür Ekonomi Derneğine Ait işlemlerin, 1897, 4. sayısında yayınlandı. -188
[89] Oblomov – iradeden yoksun, hiç bir şey yapmayan ve son derece tembel bir toprak beyi tipi. Gonçarov’un aynı adlı romanındaki tip. -193
[90] Pindar – eski Yunan lirik şairi. Sayısız yapıtlarından, dört cilt şiiri kalmıştır; bu şiirlerde, oyunlarda zafer kazananlar Övülmektedir. Pindar adı, ölçüsüz “methiyeler düzen” kişilere takılan bir lakap olmuştur.
Lenin, kapitalist fabrikanın Pindarından söz ederken, Marx’ın,
Kapital’in 1. cildinde, kapitalizmin savunucusu Dr. Ure için kullandığı terimi kastetmektedir. -207
[91] Zvegintsev Komisyonu – 1894’te, İçişleri Bakanlığı, Zemstvo Dairesinin himayesinde, “köy dışındaki işlere bir düzen getirmek ve tarım emekçilerinin hareketini düzenlemek” için tedbirler almak üzere kurulmuştu. -214
[92] Karl Marx ve Friedrich Engels,
Selected Works, c. I, Moskova 1958, s. 546. -217