Kongre görüşmelerine ve oylamalara ilişkin tahlillerimizi bitirdikten sonra, şimdi kısa bir özetleme yapalım ve böylece, tüm kongre malzemesine dayanarak, şu soruyu yanıtlayabilelim: seçimlerde tanık olduğumuz ve bir süre için partimize temel bölünme haline gelen çoğunluk ve azınlığı oluşturan öğeler, gruplar ve görüşler nelerdir? Böyle bir özetleme, kongre tutanaklarında bol bol görülen teorik ve taktik bütün ilke farklılıklarına ilişkin tüm malzemeyi kapsamalıdır. Genel bir "özet", kongrenin bir bütün olarak genel görünümü, oylama sırasında bütün belli-başlı grupların genel görünümü ortaya konmaksızın, bu malzeme çok kopuk, çok dağınık kalır; bu yüzden de, özellikle kongre tutanaklarını, kendi başına kapsamlı bir biçimde inceleme zahmetine girmeyen bir kişiye (kaç okurun bu zahmete girdiği de ayrı bir konu) ilk bakışta tek tek gruplar bir raslantı gibi görünür.
İngiliz parlamento haberlerinde sık sık, karakteristik bir sözcük olan "bölünme" sözcüğüyle karşılaşırız. Bir konu oylandığı zaman, meclisin, şöyle şöyle azınlığa ve çoğunluğa "bölündüğü" söylenir. Kongrede tartışılan çeşitli konularda bizim sosyal-demokrat meclisimizin "bölünüşü", parti içindeki savaşımı,
grupları ve fikir cephelerini yansıtır. Dağınık, kopuk ve yalıtılmış gerçekler ve olaylar yığını yerine, gerçek bir görünüm elde etmek, bu görünümü tam bir grafik haline getirmek, ya da oylamalara ilişkin sonu gelmez, anlamsız tartışmalara (kim kime oy verdi, kim kimi destekledi?) dur demek için, kongremizdeki "bölünmeler"in
) halinde göstermeye karar verdim. Belki de birçok kişi bunu yadırgayacaktır. Ama sonuçları, olabildiği ölçüde en doğru ve en tam biçimde özetleyip genelleştirebilecek bir başka yöntemin bulunacağını pek sanmıyorum. Ad okunarak yapılmış oylamalarda belli bir temsilcinin hangi doğrultuda oy kullandığı tam bir doğrulukla saptanabilir; ad okunarak oylama yapılmayan bazı önemli konularda da tutanaklara bakılarak, büyük bir olasılıkla ve gerçeğe yeter ölçüde yaklaşarak doğruyu yakalamak mümkün olabilir. Eğer ad okunarak yapılan bütün oylamaları ve önemi (örneğin görüşmelerin hararetine ve genişliğine bakarak karar verilen önemi) ne olursa olsun öteki konulardaki oylamaları dikkate alırsak, elimiz altındaki malzemenin elverdiği ölçüde, parti-içi savaşımın tam bir görünümünü yakalamış olacağız. Bir fotoğraf vermek, yani her oyun ayrı ayrı görünümünü ortaya koymak yerine, böyle yaparak, ortaya bir resim çıkarmaya, yani işi karıştırmaktan başka bir işe yaramayacak olan önemsiz istisnaları ve ufak-tefek sapmaları bir yana koyarak bütün ana oylama
vermeye çalışacağız.
Herhangi bir kişi, bizim ortaya çıkardığımız resmi tutanakların yardımıyla kontrol edebilir, dilediği oylamayı ekleyerek genişletebilir, kısacası, yalnızca tartışarak, kuşku ifade ederek, münferit olaylara atıfta bulunarak değil, ama aynı malzemeye dayanmak suretiyle
Oylamaya katılan her temsilciyi çizgede gösterirken, kongre tartışmalarının tümünde ayrıntılı olarak izlediğimiz dört ana grubu özel işaretlerle göstereceğiz, yani: 1) çoğunluk
cılara-karşı olanlar. Bu gruplar arasındaki fikir ayrılıklarını
görmüştük. Eğer zigzag sevdalılarına
sevmeyen olursa, onlara söyleyelim ki, ad önemli değildir. Kongredeki
tartışmaları geriye doğru izleyerek ayrı görüşleri saptamış olduğumuza göre, yerleşik ve bilinen parti unvanları (ki bu unvanlar bazı kişilerin kulağını tırmalıyor) yerine
belirleyen adlar koymak olanaklıdır. Bu değişiklik yapıldığında, dört grup için şu adları elde ederiz: 1) tutarlı devrimci sosyal-demokratlar; 2) küçük oportünistler; 3) orta boy oportünistler; ve 4) büyük oportünistler (bizim Rus ölçüleriyle büyük). Son zamanlarda,
değil bir "çevre"yi belirleyen bir addan başka bir şey değildir diye kendilerini ve başkalarını avutanları, bu adların daha az sarsacağını umalım.
Şimdi bu çizgede "fotoğraflaşan" oy tiplerini ayrıntılarıyla açıklayalım (bkz çizge: Kongredeki Savaşımın Genel Görünümü - s. 173):
cılarla birleştiği durumları kapsıyor. Bu tip, bir bütün olarak program
oylamasını (yalnızca yoldaş Akimov çekimser kaldı, bütün öteki temsilciler lehte oy verdi); ilke olarak federasyonu kınayan önerge üzerindeki oylamayı (beş bundcu dışında herkes lehte oy kullandı); Bund tüzüğünün 2'nci' maddesi üzerindeki oylamayı (beş bundcu bize karşı oy kullandı; beş temsilci çekimser kaldı. Bunlar Martinov, Akimov, Bruker ve iki oyuyla Mahov'du; geri kalanlar bizimle birlikte oy kullandı) içeriyor.
oylama bu oylamadır. Bundan başka,
organı olarak onaylanması sorunundaki üç oylama da bu tipte yer alıyor. yazıkurulu üyeleri (beş oy) çekimser kaldı; üç oylamada da iki oy (Akimov ve Bruker) aleyhteydi ve ayrıca
'nın onaylanmasına ilişkin gerekçeler oylandığı zaman, beş bundcuyla yoldaş Martinov çekimser kaldı.
cılarla birlikte oy kullandığı şeklindeki çok ilginç ve önemli bir soruya yanıt getiriyor. "Merkez"cilerin
'nın onaylanması); ya da ortada, kesin bir siyasal tutum yüklenimi altına doğrudan doğruya girilmesini gerektirmeyecek herhangi bir tür
'nın örgütleme çalışmalarının kabulü, onun belli gruplara ilişkin örgütlenme siyasetini uygulama yüklenimi altına girilmesini içermiyordu; federasyon ilkesinin reddedilmesi, yoldaş Mahov'da gördüğümüz gibi, belli bir federasyon tasarımı üzerindeki bir oylamada çekimser kalmayı dıştalamıyordu). Kongredeki gruplaşmaların anlam ve öneminden genel olarak söz ederken,
cılarla "merkez" arasındaki, tutarlı devrimci sosyal-demokratlarla oportünistler arasındaki farklılığı (yoldaş Martov'un ağzıyla)
'nın, bu sorunu nasıl yanlış biçimde ortaya koyduğunu esasen görmüştük. Alman ve Fransız sosyal-demokrat partilerinde, oportünistlerin en "sağcıları" bile,
cılara-karşı olanlara ve tüm "merkez"e karşı oy kullandığı durumları kapsıyor. Bunlar daha çok,
, ama gerçekten onaylanmasına ilişkin durumlardı.
grubunun dağıtılması; tarım programı üzerindeki iki oylama; ve altıncı ve sonuncusu da Yurtdışı Rus Sosyal-Demokratlar Birliğine (
), yurtdışındaki tek parti örgütü olarak kabulü, bunlar arasındadır. Bu oylamalarda, eski, parti-öncesi, çevre anlayışı, oportünist örgütlerin ya da grupların çıkarları, dar marksizm anlayışı, sonuna kadar tutarlı ilkelere bağlı devrimci sosyal-demokrasi siyasetiyle çarpışıyordu; azınlık
çevre anlayışları, kendi tutarsızlıkları sözkonusu oluncaya dek birçok olayda, büyük ölçüde önem taşıyan (hazırlık komitesi,
, açısından önemli) birçok oylamada bizim yanımızda yer aldı. Bizim ilkelerimizin pratiğe uygulanmasına ilişkin birçok sorunda,
bu "bölünmeler" bir grafik açıklığıyla ortaya koyuyor.
cı olmaktan utanç duyanlar, gerçek niteliklerini ortaya koydular; bunu izleyen kaçınılmaz savaşım hiç de hafif geçmedi ve bu savaşım, o savaşım içinde ortaya çıkan ilke farklılıklarının önemi ve anlamını, daha az düşünceli olan, daha çok etkilenebilen kişilerin gözünden sakladı. Ama şimdi, savaş ateşinin bir ölçüde küllendiği, ve tutanakların bir dizi ateşli tartışmanın tarafsız özeti olarak orta yerde durduğu şimdi, Mahov'larla Egorov'ların Akimov'lar ve Lieber'lerle kurduğu ittifakın bir raslantı olmadığını ve olamayacağını, ancak gözlerini gönül rızasıyla kapatanlar görmeyebilir. Martov'la Akselrod'un yapabileceği tek şey, tutanakların kapsamlı ve doğru bir biçimde tahlilinden uzak durmaktır, ya da artık geç bile olsa, kongredeki tutumlarından ötürü
çalışmaktır. Eğer
görüş ve siyaset farklılıklarını ortadan kaldirabilirse! Eğer Martov'la Akselrod'un Akimov, Bruker ve Martinov'la. bugünkü ittifakı, ikinci kongrede ayakları üzerine kalkan partimizin, hemen hemen bütün kongre boyunca
Çizgedeki geri kalan üç bölümde (C, D ve E) gösterilen, kongredeki üçüncü tür oylamanın ayırdedici özelliği,
cılara-karşı olanların (kongrede kaldıkları süre içinde) zafer elde etmiş olmalarıdır. Azınlık
(ki bu koalisyonun yalnızca adını anmak bile Martov'u, kongrede isterik mektuplar yazmaya sürüklemişti) gelişimini tam bir doğrulukla ortaya koyabilmek için,
türdeki üç ana oylamayı da alıyoruz. (C), dillerin eşitliğine ilişkin oylamadır (bu sorun üzerinde ad okunarak yapılan üç oylamadan, tam olduğu için, sonuncusu alınmıştır). Bütün iskracılara-karşı olanlarla merkezin tümü bize karşı durmuşlardır;
cılardan çoğunluk kanadının bir bölüğüyle azınlık kanadının bir bölüğü kopmuştur.
. Ondan sonra (D) türü oylama geliyor — tüzüğün l'inci maddesi üzerindeki oylama (bu konudaki iki oylamadan, daha kesinlik göstereni, yani çekimserin bulunmadığı oylamayı alıyoruz).
cıları, şimdi Akimov'la Lieber'in yanındadır; bunlar, bizim tarafımıza geçen üç "merkez"ciyle bir
cılara-karşı olanı dengelemektedirler. Çizgeye şöyle bir göz atmak, zaman zaman ve geçici olarak bir yandan öte yana geçenlerin kimler olduğunu,
sonuncu oylama (E - merkez yayın organına, Merkez Yönetim Kuruluna ve parti konseyine seçimler), azınlık
tam bir biçimde kaynaşmışlığını açıkça ortaya koymaktadır. İş bu noktaya geldiğinde sekiz
safındaki uygun yerini almıştı).
yedisinin çekilmesi, seçimlerin Martov'a karşıt bir sonuç vermesini sağladı.
Şimdi, her tipten oylamaya ait nesnel kanıtların yardımıyla kongrenin sonuçlarını özetleyelim.
sonucu olduğuna dair çok söz söylenmiştir. Yoldaş Martov'un
başlıklı broşüründe, tek avunusu, gerçekte buydu. Çizge açıkça gösteriyor ki, çoğunluk, bir anlamda, ama yalnızca bir
ın en oportünist yedi temsilcisinin çekilmesi —ola ki— bir raslantı sonucuydu. Bu çekilişin raslantısal olduğu ölçüde (daha fazla değil), bizim çoğunluğumuz raslantısaldı. Çizgeye şöyle bir göz atmak, bu yedi kişinin kimin tarafında olabileceğini,
uzun boylu bir sürü laftan çok daha iyi biçimde ortaya koyacaktır. Ama asıl soru şudur: yedi kişinin çekilişi ne ölçüye kadar raslantısaldı? Bu, çoğunluk un "raslantısal" niteliğinden alabildiğine söz edenlerin kendilerine sormayı pek istemedikleri bir sorudur. Bu, onlar için tatsız bir sorudur. Çekilenlerin, partimiz
kanadının en aşırıcı temsilcileri olması bir raslanti mıydı? Çekilenlerin, tutarlı
olması bir raslantı miydi? Bütün kongre boyunca oportünist kanada karşı verilen ve çizgemizde açıkça görünen savaşımla bu "raslantısal" çekilme arasinda hiç bir
Çoğunluğun raslantısal bir nitelikte olduğu haklundaki konuşmaların hangi gerçeği
amaçladığını anlamak için, kişinin, azınlık için çok tatsız olan bu soruları sorması yeterlidir. Hiç kuşkuya yer bırakmayan, karşı çıkılamayacak gerçek şudur:
kişilerden oluşmuştu. Azınlık,
çıkmıştı. Çoğunluk ve azınlık diye bölünmemiz, sosyal-demokratların devrimci ve oportünist kanat olarak, Montanyarlar ve Jirondenler
olarak bölünmelerinin, doğrudan ve kaçınılmaz bir devamıdır. Bu bölünme ne dün görülmüştür, ne yalnızca Rus işçilerin partisinde görülmüştür, kuşkusuz yarın ortadan kalkacak da değildir.
Anlaşmazlıklarımızın nedenlerini ve çeşitli aşamalarını aydınlığa kavuşturmakta, bu gerçeğin büyük önemi vardır. Kongredeki savaşımı ve o savaşımın gözler önüne serdiği ilke ayrılıklarını yadsıyarak ya da gizleyerek bu gerçekten
çalışanlar, yalnızca kendi siyasal ve aydınca yoksulluklarını tanıtlamış olurlar. Bu gerçeğin
, parti kongremizdeki oylamaların ve "bölünmeler"in, benim çizdiğim resimden farklı olduğunun gösterilmesi gerekir;
olduğunun gösterilmesi gerekir. Evet baylar, bunu göstermeye çalışın!
Bu arada yeri gelmişken belirtelim, azınlığın, partideki en oportünist, en az kararlı, en az tutarlı kişilerden oluşmuş olması, konuyu yarım-yamalak bilen ya da yeterince düşünmemiş olan kişilerin çoğunluğa yönelttikleri sayısız itiraza ve gösterilen kuşkuya en iyi yanıttır. Yoldaş Martov'la yoldaş Akselrod'un ufak bir hatasını ayrılığın nedeni saymak pireyi deve yapmak değil midir, diye soruyorlar. Evet sayın baylar, yoldaş Martov'un hatası ufak bir hataydı (bunu kongrede, tartışmalar gayet hararetliyken de söyledim); ama bu küçük hata büyük zarar verebilirdi (
), çünkü yoldaş Martov [o hatası nedeniyle birçok hata yapmış olan ve bir dizi sorunda oportünizme ve ilke tutarsızlığına açıkça eğilim gösteren temsilcilerin tarafına sürüklendi. Yoldaş Martov'la yoldaş Akselrod'un istikrarsızlık göstermiş olmaları, bireyler sözkonusu olduğu sürece önemsiz bir şeydi; bütün istikrarsız öğelerden,
eğilimini ya tümden yadsımış ve ona açıkça karşı çıkmış, ya da bu eğilime yalnızca sözle bağlılık gösterirken gerçekte tekrar tekrar
cılara-karşı olanların yanında yer almış tüm kişilerden oluşan bir azınlık ortaya çıkarması, kişisel bir şey değil, bir parti sorunuydu,
yazıkurulunun küçük çevresi içinde, darkafalı bir devrimciliğin ve kökleşmiş bir hizip anlayışının eğemen olmasının sonucu
saçma değil midir? Hayır, saçma değildir. Çünkü
, darkafalı, grupçuluk anlayışı denen musibeti haklı gösterebilmek ve koruyabilmek için bu anlayışın "tarihsel" niteliğinden söz eden bütün kişiler,
.
yazıkurulunun küçük çevresinde, dar grup çıkarlarının parti çıkarlarına ağır basmış olması, belki de bir raslantı olarak görülebilir; ama ünlü Voronej komitesi ile dillere düşen St. Petersburg "İşçileri Örgütü"nün
"tarihsel açıdan sürekliliği"ne (daha fazla değilse bile) daha az değer vermemiş olan Akimov'larla Bruker'lerin bu çevreyi var güçleriyle desteklemeleri hiç de raslantı değildi;
'nun "katledilmesi"ne, eski yazıkurulunun "katledilişi"ne olduğu kadar (eğer daha fazla değilse) yas tutan Egorov'ların, bu yazıkurulu çevresini var güçleriyle desteklemeleri hiç de raslantı değildi; Mahov'lar, vb., vb. de böyle. Atasözünün dediği gibi, bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Bunun gibi, bir insanın
, onun siyasal müttefiklerine bakarak ona oy vermiş kişilere bakarak ortaya koyabilirsiniz.
Yoldaş Martov'la yoldaş Akselrod'un ufak hatası, onlarla partimizin tüm oportünist kanadı arasında
hareket noktası haline gelinceye kadar, bu ittifakın bir sonucu olarak, bu ufak hata, oportünizmin yeniden
'nın savaştığı kişilerin, şimdilerde devrimci sosyal-demokrasinin yandaşlarına karşı
bir hataydı, öyle de kalabilirdi. Kongreyi izleyen olayların sonucu olarak,
'da tanık olduğumuz şey de, oportünizmin depreşmesidir, Akimov'larla Bruker'lerin intikam alışıdır (Voronej komitesinin çıkardığı broşüre bakınız
en sonunda (evet en sonunda!) izin verilen Martinov'ların coşkun sevincidir.
'nın eski yazıkurulunun ihya edilmesi"nin (bu ifadeyi yoldaş Starover'in 3 Kasım 1903 tarihli ultimatomundan alıyoruz) ne kadar önemli olduğunu, bu son nokta özellikle apaçık gözler önüne seriyor...
Kongrenin (ve partinin) sol ve sağ olarak, devrimci ve oportünist kanat olarak bölünmesi, tek başına ele alındığı zaman, korkunç, eleştirilesi, hatta anormal değildir. Tam tersine, Rus (ve yalnızca Rus değil) sosyal-demokrat hareketinin tarihinde son on yılın tümü, kaçınılmaz olarak ve amansız bir biçimde böyle bir bölünüşe doğru gitmekteydi. Bölünmenin, sağ kanadın bazı çok
hataları yüzünden, (göreceli olarak) çok önemsiz farklılıklardan (sorunları üstünkörü gören gözlemcilere ve darkafalılara şaşırtıcı görünen bir gerçek) ortaya çıkması,
başlangıcı oldu. Eskiden, bazı durumlarda bölünmeyi haklı çıkarabilecek, büyük sorunlar üzerinde ayrılık gösterirdik; şimdi bütün büyük ve önemli noktalarda anlaştık, yalnızca nüanslarda, üzerinde tartışabileceğimiz, tartışmamiz
, (yoldaş Plehanov'un "Ne Yapmamalı?" başlıklı, daha sonra üzerinde duracağımız, ilginç yazısında haklı olarak belirttiği gibi) ayrılığa neden olması saçma ve çocukça olan nüanslarda birbirimizden uzaklaştık. Şimdi,
, partiyi neredeyse bölünme noktasına getirdiği, şu sıralarda, kişi sık sık bilgiç, taslaklarının şu tür sözlerine tanık olabilir: hazırlık komitesi olayı gibi,
'nun dağıtılması gibi, tüzüğün 1. maddesi gibi, yazıkurulunun dağıtılması, vb. gibi ufak-tefek konularda kongrede savaşım vermeye değer miydi? Böyle söyleyenler
işin aslında, partiye grupçuluk anlayışını sokuyorlar: anarşiye ve bölünmeye yolaçmadığı, bütün yoldaşların ve parti üyelerinin ortak rızasıyla onaylanan
. Partinin sağ kanadına karşı, Akimov'la Akselrod'a karşı, Martinov'la Martov'a karşı,
. Bunu yadsınamaz biçimde doğrulayan iki gerçeği anımsamak yeter: 1) Martinov ve Akimov yoldaşlar kongreyi terketmek üzereyken,
; yapılan açıklamaları doyurucu saymaları ve beyanlarını geri almaları çağrısında bulunan, Trotski'nin vermiş olduğu önergeyi
; 2) Merkez kurullarının seçiminde de kongrenin azınlığa (ya da oportünist kanada),
vermeye hazırdık: merkez yayın organında Martov, Merkez Yönetim Kurulunda Popov. Daha kongreden önce iki üçlü seçmeye karar vermiş olduğumuz için, parti bakımından, daha başka türlü
. Nasıl ki,
verilmesi şeklindeydi.
daha sonra sonra da anarşist konuşmalarla anarşist eylemlere yolaçan şey, Parti kongresi azınlığının
Sözümüzü tamamlarken, merkez kurullarının kuruluşu yönünden çizgeye bir kez daha göz atalım. Gayet doğaldır ki, seçimler sırasında temsilciler, nüans farklılıkları sorununa
, etkinliği, vb. sorunuyla da yüzyüze geldiler. Şimdi azınlık, bu iki sorunu birbirine dolaştırmaya çok eğilimli görünüyor. Oysa bu iki sorunun birbirinden çok farklı olduğu apaçık ortada; örneğin merkez yayın organı için bir
, Martov'la Akselrod'un, Martinov ve Akimov'la' bir ittifak kuracağını hiç kimsenin öngörmediği bir sırada tasarlanmış olması basit gerçeği, bunun kanıtıdır. Farklı sorunların farklı biçimde yanıtlanması gerekir: nüans farklılıkları sorununun yanıtı
tartışmalarda ve her bir konudaki oylamalarda aranmalıdır.
çözümlenmesi gerektiğine karar vermişti.
bu karara varmıştı? Bu öylesine basit ki, bu konu üzerinde durmak garip olabilir. Ne var ki azınlık (oy sandığında uğradığı yenilgiden bu yana) basit şeyleri bile unutmaya başladı. Bizler, eski yazıkurulunu savunmada, neredeyse sorumsuzluk noktasına kadar varacak ölçüde hararetli, ateşli, hiddetli konuşmalar sağanağına tanık olduk, ancak
altı ya da üç kişilik bir kurula ilişkin savaşımda kendini gösteren, nüans farklılıkları konusunda
şey işitmedik. Merkez Yönetim Kuruluna seçilen kişilerin bir işe yaramaz oluşuna, uygunsuzluğuna, melunca tasarımlarına, vb. dair her yanda konuşmalar, dedikodular duyuyoruz, ama
, Merkez Yönetim Kurulunda egemenliği ele geçirmek için çalışan nüans farklilıklarına ilişkin
işitmiş değiliz. Bana göre, bireylerin nitelikleri ve girişimleri hakkında
konuşmak, dedikodu yapmak dürüst ve itibar getirici bir şey değildir (çünkü yüz olaydan doksan-dokuzunda bu girişimler örgütsel sırdır, ancak partinin yüksek organına açıklanabilir).
. Bu tür konuşmalara açıktan verebileceğim tek yanıt, kongredeki savaşıma işaret etmektir: sizler, Merkez Yönetim Kurulunun, dar bir çoğunlukla seçildiğini söylüyorsunuz. Bu doğru. Ama bu dar çoğunluk,
planlarının gerçekleştirilmesi için yalnızca sözle değil, gerçekten tutarlı biçimde savaşan kişilerin tümünden oluşmuştur. Bu nedenle, bu çoğunluğun
itibarına bakışla— karşılaştırma kabul etmeyecek ölçüde daha yüksek olması gerekir. Belli kişilerin
olan kimdi — bu siyaset için kongrede savaşım verenler mi, yoksa birçok durumda bu siyasetle savaşan, her türlü geriye gidişi, her türlü saçmayı ve her türlü çevreciliği savunanlar mı?
EKLER
BİR ADIM İLERİ İKİ ADIM GERİ
N. LENİN'İN ROSA LUXEMBURG'A YANITI[52]
Yoldaş Rosa Luxemburg'un, Neue Zeit'in 42 ve 43'üncü sayılarında yayınlanan yazısı, benim partimizdeki bunalıma ilişkin Rusça kitabımın eleştirisidir. Alman yoldaşlarımızın, bizim parti yazınımızda gösterdikleri dikkate ve Alman sosyal-demokratlarına o yazını tanıtma çabalarına ancak teşekkür edilir, ama hemen belirtmeliyim ki, Rosa Luxemburg'un Neue Zeit'daki yazısı okura benim kitabımı değil, başka bir şeyi tanıtlıyor. Aşağıdaki noktalardan bu görülüyor. Örneğin yoldaş Luxemburg, benim kitabımın, "uzlaşmaz bir merkeziyetçilik" görüşünün açık ve ayrıntılı ifadesi olduğunu söylüyor. Yoldaş Luxemburg, böylece, benim, bir örgütlenme sistemini, bir başka sisteme karşı savunduğumu kabul ediyor. [sayfa 281] Gerçekteyse böyle değil. Kitabimın ilk sayfasından son sayfasına kadar, ben, makul herhangi bir parti örgütü sisteminin basit (elementary) ilkelerini savunuyorum. Benim kitabım, bir örgütlenme sistemiyle başka bir örgütlenme sistemi arasındaki farkla değil, herhangi bir örgütlenme sisteminin parti fikriyle tutarlı bir biçimde nasıl korunacağına, eleştirileceğine ve düzeltileceğine ilişkindir. Rosa Luxemburg ayrıca "onun [Lenin'in] anlayışına göre, Merkez Yönetim Kurulu, bütün yerel parti yönetim kurullarını örgütleme hakkına sahiptir" diyor. Gerçekteyse böyle değil. Benim bu konudaki görüşlerimin ne olduğu, önerdiğim parti örgütlenme tüzüğü taslağıyla, belgesel olarak ortaya konabilir. O taslakta yerel yönetim kurullarını örgütleme hakkına dair herhangi bir şey yoktur. Bu hak parti tüzüğüne, o tüzüğü hazırlamak üzere parti kongresince seçilen komisyon tarafından konmuş ve kongre komisyonun metnini benimsemiştir. Komisyonda, benim ve çoğunluk yanlısı bir başka üyenin yanısıra, kongre azınlığından üç üye daha vardı; görüldüğü gibi, Merkez Yönetim Kuruluna yerel yönetim kurullarını örgütleme hakkını veren komisyonda üstün olanlar, benim muhaliflerimdi. Yoldaş Luxemburg, iki ayrı şeyi birbirine karıştırmıştır. Birincisi, benim örgütlenmeye ilişkin taslağımı, komisyonun değiştirdiği taslakla ve kongrenin kabul ettiği örgütlenme tüzüğüyle karıştırmıştır; ikincisi, tüzüğün belli bir maddesine ilişkin belli bir noktanın savunmasını (o savunmada, ben hiç bir şekilde uzlaşmaz değildim, çünkü genel kurulda komisyonun yaptığı değişikliğe itiraz etmedim), kongrece kabul edilen tüzüğe, daha sonraki kongre tarafından değiştirilinceye kadar bağlı kalınması tezinin (gerçekten "aşırı-merkeziyetçi" bir tez değil mi?) savunmasıyla karıştırmıştır. Kitabımda bu tezi (okurun hemen görebileceği gibi "katışıksız blankici" bir tez), gerçekten oldukça "uzlaşmaz biçimde" savundum. Yoldaş Luxemburg, benim görüşüme, göre, "Merkez Yönetim Kurulunun, [sayfa 282] partinin tek faal özü" olduğunu söylüyor. Gerçekteyse böyle değil. Böyle bir görüşü hiç bir zaman savunmadım. Tam tersine muhaliflerim (ikinci parti kongresi azınlığı) yazılarında, beni, Merkez Yönetim Kurulunun bağımsızlığını yeterince korumamış olmakla, o kurulu, yurtdışında bulunan merkez yayın organının yazıkuruluyla parti konseyine bağımlı hale getirmekle suçladılar. Bu suçlamalara kitabımda verdiğim yanıtta, parti çoğunluğunun, parti konseyinde üstün olduğu sıralarda, konseyin, Merkez Yönetim Kurulunun bağımsızlığına müdahale etme çabasını hiç bir zaman göstermediğini, ancak parti konseyi azınlığın silahı haline geldiği zaman, derhal böyle bir müdahalede bulunduğunu söyledim. Yoldaş Rosa Luxemburg, Rus sosyal-demokratları arasında, birleşik bir parti gereği konusunda iki ayrı fikir bulunmadığını, tüm tartışmanın, merkeziyetçiliğin derecesi üzerinde olduğunu söylüyor. Gerçekteyse böyle değil. Eğer yoldaş Luxemburg, çoğunluğu oluşturan birçok yerel parti yönetim kurulunun önerilerini öğrenme zahmetine girseydi, bizim anlaşmazlığımızın genel olarak, Merkez Yönetim Kuruluyla merkez yayın organının, parti kongresi çoğunluğunun eğilimini temsil edip etmemesi noktasi üzerinde toplandığını (ki bu benim kitabımda da açıkça görülebilir) hemencecik görürdü. Bu "aşırı merkeziyetçi" ve "katışıksız blankici" istem hakkında, değerli yoldaş tek söz dahi söylemiyor; parçanın tüme mekanik boyuneğmesine, kölece bağlılığa, körükörüne itaate ve buna benzer öteki umacılara karşı şiddetle yakınmayı yeğ tutuyor. Kölece bağlılığın parti için çok zararlı olduğu şeklindeki derin fikri anlattığı için yoldaş Luxemburg'a şükran borçluyum, ama şunu bilmek isterim: Acaba yoldaş, partinin merkez kurulları olduğu varsayılan kurullara, parti kongresi azınlığının egemen olmasını olağan mı sayıyor? —Böyle bir şey düşünebilir mi? — Herhangi bir partide böyle bir şeyi hiç görmüş müdür? Yoldaş Luxemburg, benim, Rusya'da var [sayfa 283] olan koşulların geniş ve aşırı ölçüde merkezileştirilmiş bir işçi partisi kurulmasına elverişli olduğu görüşünün babası olduğumu söylüyor. Bir kez daha yanlış. Kitabımın hiç bir yerinde, savunmak söyle dursun, böyle bir fikri dile dahi getirmedim. Öne sürdüğüm tez, daha başka bir şeyi ifade etmiştir ve ediyor: Ben, var olan tüm koşulların, parti kongresi kararlarına uyulmasını beklemeye elverişli olduğunu, bir parti kurumunun, özel bir çevre tarafından bastırılabileceği günlerin geride kaldığını söyledim, bunda ısrar ettim. Partimizdeki bazı akademisyenlerin tutarsızlık ve kararsızlıklarını bizzat gösterdiklerini, bunların kendi disiplin eksikliklerinin suçunu Rus proletaryasının üzerine atmaya hakları olmadığını, kanıtlarıyla ortaya koydum. Rus işçiler, parti kongresi kararlarına uyulmasını, birçok vesileyle, tekrar tekrar dile getirmişlerdir. Yoldaş Luxemburg'un, benim tezimin gerçeklik temeli hakkında tek söz söylemeksizin, bu görüşün "iyimser" olduğunu ("karamsar" diye düşünülmemesi gerekmez mi?) ilân etmesine ancak gülünür. Yoldaş Luxemburg, fabrikanın eğitsel etkisini göklere çıkardığımı ilân ediyor. Böyle değil. Benim, partiyi bir fabrika olarak düşündüğümü söyleyen ben değildim, benim muhalifimdi. Onu hak ettiği şekilde alaya aldım ve bizzat onun sözlerini kullanarak, fabrika disiplininin iki değişik yönünü birbirine karıştırdığını ortaya koydum. Ne yazık ki, aynı karıştırma yoldaş Luxemburg için de sözkonusudur.[115*]
Yoldaş Luxemburg, devrimci bir sosyal-demokratı; kendini sınıf bilinci taşıyan işçilerin örgütüyle özdeşleştirmiş bir jakoben diye tanımladığım zaman, tutumumu, belki de muhaliflerimden herhangi birinin yapabileceğinden daha keskin bir biçimde nitelemiş olduğumu söylüyor. Bir yanlış daha. Jakobencilik hakkında ilk kez konuşmaya başlayan ben değildim, P. Akselrod'du. Bizim partimizdeki eğilimleri büyük [sayfa 284] Fransız Devrimi günlerinin eğilimlerine ilk benzeten oydu. Ben, yalnızca, benzetmeye, bugünkü sosyal-demokrasinin devrimci ve oportünist kanatlara bölünmesinin bir noktaya kadar, montanyarlar ve jirondenler bölünmesine uygun düştüğü anlamında izin verilebileceğini söyledim. Parti kongresinin onayladığı eski İskra, sık sık bu benzetmeyi yapmıştır. Eski İskra, bu bölünmeyi gördüğü için, partimizdeki oportünist kanada karşı, Raboçeye Dyelo eğilimine karşı savaşmıştır. Rosa Luxemburg, burada, 18. ve 20. yüzyıldaki devrimci iki eğilimin birbiriyle karşılaştırılmasını, bu eğilimlerin birbirıyle özdeşleştirilmesiyle karıştırıyor. Örneğin, eğer Jungfrau'nun Kücük Scheidegg karşısındaki yeri, dört katlı bir evin iki katlı bir ev karşısındaki yeri gibidir dersem, bu dört katlı bir evi Jungfrau ile bir tuttuğum anlamına gelmez. Yoldaş Luxemburg, partimizdeki farklı eğilimlerin, gerçeklere dayalı tahlilini bütün bütün unutuyor. Oysa benim kitabımın yarıdan fazlası, parti kongremizin tutanaklarına dayalı olan böyle bir tahlile ayrılmıştır; önsözde de bu gerçeğe özellikle dikkati çektim. Rosa Luxemburg, gerçekte bizim partimizin temelini atmış olan kongremizi tümüyle görmezlikten geliyor, partimizde bugünkü durum hakkında konuşuyor. Düşüncesiz bir girişim, demek gerek! Hele hele kitabımda, belki yüzlerce kez, muhaliflerimin parti kongresini görmezlikten geldiklerini ve böyle yaptıkları için de bütün savlarının gerçeklik temelinden yoksun kaldığını özellikle belirttiğime göre...
Yoldaş Luxemburg da aynı temel yanılgıya düşüyor. Somut anlamlarını yakalama zahmetine katlanmaksızın, Rosa Luxemburg, çıplak sözcükleri yineliyor. Tartışmadaki gerçek sorunu öğrenmeksizin, ortaya bazı umacılar atıyor. Bana basma kalıp sözleri, genel ilkelerle kavramları, mutlak doğruları yakıştırıyor, benim üzerinde durduğum pek kesin gerçeklere ilişkin göreceli doğruları geçiştirmeye çalışıyor. Sonra da reçete türünden kalıplara karşı saldırıya geçiyor ve [sayfa 285] Marx'ın diyalektiğinden, yardım umuyor! Oysa daha önceden imal edilmiş kalıplardan başka bir şeyi içermeyen ve diyalektiğin abecesine karşı çıkan yazı, değerli yoldaşın kendi yazısıdır. Bu abece, bize, soyut gerçek diye bir şey olmadığını, gerçeğin her zaman somut olduğunu söyler. Yoldaş Rosa Luxemburg, bizim partimizdeki savaşımın somut gerçeklerini, pek yukardan bir bakışla görmezlikten geliyor ve ciddi olarak tartışılması olanaksız sorunlar hakkında tumturaklı söylevlere sapıyor. Yoldaş Luxemburg'un ikinci yazısından bir örnek daha almama izin verin. Yoldaş Luxemburg, örgütlenme tüzüğünün yazılış şekli, o tüzüğü oportünizme karşı azçok keskin bir silah haline getirir yollu sözümü alıyor, ama benim kitabımda hangi maddelerden sözettiğime, kongrede hepimizin hangi maddelerden sözettiğimize, tek sözcükle değinmiyor; parti kongresindeki anlaşmazlığın ne olduğuna, benim tezimi kime karşı ortaya attığıma hiç mi hiç değinmiyor; onun yerine, bana parlamentolu ülkelerdeki oportünizm hakkında uzun bir söylev veriyor!! Ama Rusya'daki oportünizmin özel, özgün türleri, orada oportünizmin aldığı farklı görünümler (ki kitabım buna ilişkindir) hakkında Luxemburg'un yazısında tek söz dahi göremiyoruz. Bütün bu çok parlak savların sonucu şudur: "Parti Tüzüğü kendi içinde [bunu anlayabilen beri gelsin!] oportünizme karşı bir silah olma kastını taşımaz; partinin gerçekte varolan devrimci proleter çoğunluğunun, egemen etkisini kullanmasının, dışa dönük aracıdır." Evet böyle. Ama bizim gerçekte varolan parti çoğunluğumuzun nasıl oluşturulduğunu Rosa Luxemburg söylemiyor; benimse kitabımda sözünü ettiğim şey bunun ta kendisi. Rosa Luxemburg, benim ve Plehanov'un, bu dışa dönük aracın yardımıyla savunduğumuz etkinin ne olduğunu da söylemiyor. Yalnızca şunu eklemek isterim: ben hiç bir zaman, hiç bir yerde Parti Tüzüğünün "kendi içinde" bir silah olduğunu söylemek gibi bir saçmalık yapmadım. [sayfa 286]
Benim görüşlerimin böyle sunulmasına karşı en iyi yanıt, partimizdeki savaşımın somut gerçeklerini ortaya koymaktır. O zaman herkes, yoldaş Luxemburg'un soyut beylik laflarının ve kalıplarının somut gerçekleri nasıl yanlış biçimde sıraladığını, değerlendirdiğini kolaylıkla görebilecektir.
Bizim partimiz 1898 ilkyazında, birçok Rus örgütünün temsilcilerinin katıldığı bir kongrede kurulmuştur. Partiye Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisi adı verilmiş, Raboçaya Gazeta[53] merkez yayın organı yapılmış, Rus Sosyal-Demokratları. Yurtdışı Birliği (Union) Partinin dış temsilcisi haline gelmişti. Kongreden çok kısa süre sonra Parti Merkez Yönetim Kurulu [üyeleri —ç.] tutuklandı. Raboçaya Gazeta, ikinci sayısından sonra yayınına son vermek zorunda kaldı. Tüm Parti, (yönetim kurulları diye bilinen) yerel parti örgütlerinin şekilsiz, dağınık bir yığını haline geldi. Bu yerel yönetim kurulları arasındaki tek bağ, ideolojik ve yalnızca manevi bir bağdı. Dağınıklık, yalpalama ve bölünmeler dönemi, bir kez daha ister istemez başımıza çöktü. Batı Avrupa partilerine bakışla, bizim partimizde daha büyük bir parçayı oluşturan aydınlar, marksizmi yeni bir moda olarak gördüler. Bu moda, kısa süre içinde, bir yandan, marksizmin burjuva gözüyle eleştirisine kölecesine kapılanmaya, bir yandan da salt sendikacı bir işçi hareketine (grevcilik-ekonomizm) karasevdalı hale gelmeye yolaçtı. Aydın oportünizmi ve proleter-devrimci eğilimler arasındaki ayrılık, Yurtdışı Birliğinde (Union) bölünmeye yolaçtı. Yurtdışında yayınlanan Raboçaya Mysıl gazetesi ve Raboçeye Dyelo dergisi (ikincisi daha hafif olmak üzere) ekonomizmin görüşlerini ifade eder oldular; siyasal savaşımın önemini azımsadılar, ve Rusya'da burjuva-demokratik bir öğenin varlığını yadsıdılar. Marx'ın "yasal" eleştiricileri —Struve, Tugan-Baranovski, Bulgakov, Berdyaev ve geri kalanlar— bütün bütün sağa kaydılar. Avrupa'da hiç bir yerde bernştayncılığın [sayfa 287] mantıksal sonucuna —liberal bir grup kurulması sonucuna Rusya'da görüldüğü üzere, böylesine ivecenlikle ulaştığını görmüş değiliz. Rusya'da Bay Struve, bernştayncılık adına "eleştiri"yle başladı, Avrupa anlayışıyla liberal Osvobojdeniye dergisini kurmaya vardı. Yurtdışı Birliğinden (Union) kopan Plehanov ve arkadaşları İskra ve Zarya'nın kurucularından destek gördüler. Bu iki yayın organı (yoldaş Luxemburg bile duymuştur) partinin oportünist kanadına karşı "üç yıl süren gayet parlak bir kampanya", sosyaldemokrat "dağ"ın, sosyal-demokrat "jirond"a (ifade eski İskra'ya aittir) karşı açtığı bir kampanya, Raboçeye Dyelo'ya (Kriçevski, Akimov, Martinov ve ötekilere) karşı bir kampanya, Yahudi bunduna, Rusya'da bu eğilimi şevkle destekleyen örgütlere (özellikle St. Petersburg'daki sözümona İşçi Örgütü ve Voronej Yönetim Kuruluna) karşı bir kampanya yürüttüler.
Gittikçe daha açıkça görüldü ki, yönetim kurulları arasındaki salt ideolojik bağ yeterli değildi. Gerçekten birleşmiş bir parti yaratma gereği, yani 1898'de kendini ortaya koymuş olan şeyi gerçekleştirmek, giderek daha ısrarla belirginleşti. Sonunda, 1902'nin bitiminde, ikinci parti kongresini toplamak üzere bir Hazırlık Komitesi kuruldu. Daha çok Rusya'daki İskra örgütü tarafından kurulan bu Hazırlık Komitesinde Yahudi bundun bir temsilcisi de vardı. 1903 güzünde, ikinci kongre, ensonu toplandı; kongre bir yandan partinin resmen birliğe kavuşmasıyla, bir yandan da "çoğunluk" ve "azınlık" olarak, ikiye bölünmesiyle sonuçlandı. Kongreden önce böyle bir bölünme yoktu. Bu bölünmeyi, ancak, kongredeki savaşımın ayrıntılı bir tahlili açıklayabilir. Ne yazık ki, azınlığı destekleyenler (yoldaş Luxemburg dahil) böyle bir tahlilden, vebadan kaçar gibi kaçıyorlar.
Yoldaş Luxemburg'un, Alman okura, pek garip biçimde tanıttığı kitabımda, ben, (400 sayfalık bir cilt tutan) kongre tutanaklarının ayrıntılı tahliline 100 sayfadan daha fazla [sayfa 288] bir yer ayırdım. Bu tahlil, temsilcileri, daha doğrusu oyları (bazı temsilcilerin bir, bazı temsilcilerin iki oyu vardı) dört ana gruba ayırmamı gerektirdi: 1) İskracı çoğunluk İskra eğiliminden yana olanlar) — 24 oy; 2) İskracı azınlık — 9 oy; 3) "merkez" ("bataklık" diye de anılır) — 10 oy; ve son olarak 4) İskra-karşıtları — 8 oy. Toplam 51 oy. Kongredeki bütün oylamalarda bu grupların oynadığı rolü tahlil ediyorum ve bütün sorunlarda (program, taktikler ve örgütlenme sorunlarında) kongrenin, İskracılarla İskra-karşıtları arasındaki savaşımın arenası olduğunu, "bataklık"ın da çeşitli zigzaglar yaptığını kanıtlıyorum. Partimizin tarihini şöyle üstünkörü olsa dahi bilen herhangi bir kişi, bunun başka türlü olamayacak olduğunu bilir. Ama azınlığın tüm destekçileri (Rosa Luxemburg dahil) bu savaşıma, çok mütevazi bir tutumla, gözlerini yumuyorlar. Niçin? Çünkü bu savaşım, azınlığın şimdiki siyasal tutumunun bütün bütün yanlış olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Parti kongresindeki çekişmenin başından sonuna kadar, düzinelerle sorunda, düzinelerle oylamada, İskracılar, İskra-karşıtlarıyla ve tartışma konusu, daha somut hale geldikçe, sosyal-demokrat eylemin temel ilkelerini daha müsbet biçimde etkiledikçe, eski İskra'nın durmuş-oturmuş planlarının uygulamaya konmasına daha elle tutulur biçimde değindikçe İskra-karşıtlarının yanında yer alan "bataklık"la savaştılar. İskra-karşıtları (özellikle yoldaş Akimov ve St. Petersburg İşçileri Örgütünün, Akimov'la her zaman görüş birliğinde olan temsilcisi yoldaş Bruker, hemen hemen her seferinde yoldaş Martinov ve Yahudi bundun beş temsilcisi) eski İskra eğilimini tanımaya karşıydılar. Bunlar, eski, ayrı örgütleri savundular, o örgütlerin partiye tabi hale gelmesine, parti içinde kaynaştırılıp eritilmesine (Hazırlık Komitesi olayı, Yujni Raboçi grubunun —"bataklığın" önde gelen grubu— dağıtılması, ve benzeri) karşı oy kullandılar. Bunlar, merkeziyetçi örgütlenme tüzüğüne (kongrenin 14'üncü oturumu) [sayfa 289] karşı savaştılar, bütün İskracıları, o zaman, "örgütlü güvenmezliğe" yolaçmakla, "olağanüstü durum yasası" getirmekle ve benzeri dehşet verici şeylerle suçladılar. Bütün İskracılar istisnasız, bu suçlamalara güldü; yoldaş Luxemburg'un, şimdi bu umacıları ciddiye alması hayli dikkate değer. Sorunların çoğunda İskracılar kazandı; yukardaki rakamlardan açıkça görüldüğü üzere, kongreye egemen oldular. Ancak kongrenin ikinci yarısında, daha az önem taşıyan konular üzerinde karara varıldığı sıralarda, İskra-karşıtları üstün geldi — İskracılardan bazıları onlarla birlikte oy kullandı. Örneğin programımızda bütün dillerin eşitliğinin ilân edilmesiyle ilgili olarak durum buydu; bu noktada, İskra-karşıtları Program Komisyonunu neredeyse yenik düşürmeyi ve kendi maddelerini kongreden geçirmeyi başardılar. Tüzüğün l'inci maddesi üzerinde, İskra-karşıtlarıyla "bataklık", Martov'un maddesini sonuca götürdükleri zaman da durum buydu. Martov'un maddesine göre, parti üyeleri yalnızca parti örgütlerine mensup olanlar (Plehanov'la benim savunduğumuz buydu) değil, ama parti örgütlerinin denetimi altında çalışan herkesti.[116*]
Merkez Yönetim Kurulu ve merkez yayın organının yazıkurulu seçimlerinde de aynı şey oldu. Sağlam çoğunluk 24 İskracıdan oluşuyordu; bu çoğunluk, yazıkurulunun yeniden kurulmasına ilişkin, çok önceden hazırlanmış planı gerçekleştirdi; altı eski yazıkurulu üyesinden üçü seçildi. Azınlık 9 İskracıdan, "merkez"in 10 üyesinden ve 1 İskra-karşıtından oluşuyordu (Yahudi bundu ve Raboçeye Dyelo'yu temsil eden yedi öteki İskra-karşıtı, o tarihlerde kongreden [sayfa 290] çekilmişti). Bu azınlık, seçimlerden hiç hoşnut kalmadığı için, seçimlerin öteki kısmına katılmamaya karar verdı. Yoldaş Kautsky, daha sonraki çekişmenin ana nedeni, yazıkurulunun yeniden kurulmasıdır, derken çok haklıdır. Ama yoldaş Kautsky'nin, üç yoldaşı yazıkurulundan benim (aynen böyle!) "ihracettiğim" şeklindeki görüşü, ancak, kongremiz hakkında kendisinin hiç bilgi sahibi olmadığı gerçeğiyle açıklanabilir. Her şeyden önce seçilmemek, ihraçtan çok farklı bir şeydir ve benim, kongrede, herhangi bir kişiyi ihraç etme gücüm yoktu. İkincisı, yoldaş Kautsky, İskra-karşıtlarıyla "merkez" ve İskra yandaşlarından ufak bir bölük arasındaki koalisyonun siyasal bazı yanları da içerdiği ve bunun seçimlerin sonucunu ister istemez etkilediği gerçeğinin kokusunu da almıyor. Bizim kongremizde olup bitenlere kendi arzusuyla gözünü yummayan herhangi bir kişi, görecektir ki, aramızda azınlık ve çoğunluk olarak yeni bölünme, partimizin proleter-devrimci ve aydın oportünist kanat şeklindeki eski bölünmesinin bir türünden başka bir şey değildir. Gerçek budur ve hiç bir açıklama ve gülüp geçme, bu gerçeği ortadan kaldıramaz.
Ne yazık ki, kongreden sonra, üyeliğe çağırılma konusu üzerindeki kavga, ve bölünmeyi yaratan ilkeleri gölgelemiştir: eski üç yazıkurulu üyesi yeniden üyeliğe çağırılmadıkça, azınlık merkez kurumlarının denetimi altında çalışamayacağını bildirmiştir. Bu kavga iki ay sürmüştür. Kullanılan silahlar, boykot ve partinin engellenmesiydi. Oniki yönetim kurulu (konu üzerinde görüşünü söyleyen ondört yönetim kurulundan onikisi) bu savaşım yöntemlerini sert biçimde kınadılar. Azınlık, kendi görüşlerini İskra'da ortaya koymaları yolunda Plehanov'un ve benim yaptığım teklifleri dahi kabul etmedi. Yurtdışı Birliğinin (League) kongresinde, iş, merkez kurullarının üyelerini kişisel hakaretler ve küfür (müstebitler, bürokratlar, jandarmalar, yalancılar, vb., vb.) yağmuruna tutmaya kadar vardırıldı. Merkez kurullarının [sayfa 291] üyeleri bireysel girişimi bastırmakla, kölece boyuneğmeyi, körükörüne itaati, vb. gerçekleştirmeye çalışmakla suçlandılar. Plehanov'un, azınlığın bu savaşım yöntemlerini anarşist yöntemler olarak niteleme çabaları yarar sağlamadı. Bu kongreden sonra Plehanov, yeni bir çığır açan "Ne Yapmamalı" başlıklı yazısıyla (İskra'nın 52'nci sayısında) bana karşı çıktı. Bu yazısında Plehanov, revizyonizmle savaşın, mutlaka revizyonistlerle savaş demek olmadığını söyledi; herkes açıkça görmüştü ki, Plehanov bizim azınlığımızı kastediyordu. Plehanov, ayrıca Rus devrimcisinin içinde çok fazla kökleşmiş olan anarşist bireycilikle her zaman çarpışmanın gerekli olmadığını, zaman zaman bazı ödünler vermenin, o bireyciliği yumuşatmak ve bölünmeden kaçınmak için daha iyi bir yol olduğunu söyledi. Bu görüşü paylaşamayacağım için yazıkurulundan çekildim ve azınlık yazıkurulu mensupları üyeliğe çağırıldılar. Bunu, Merkez Yönetim Kurulu üyeliğine çağırılma savaşı izledi. Azınlığın merkez yayın organını, çoğunluğunsa Merkez Yönetim Kurulunu elde tutması esasında dayalı barış yapma önerim reddedildi. Savaş devam etti; onlar "ilke olarak" bürokrasiye, aşırı merkeziyetçiliğe, biçimciliğe, jakobenizme, Şveitzerizme (bana Rus Schweitzer'i adını takmışlardı) ve benzeri umacılara karşı savaşıyorlardı. Kitabımda bütün bu suçlamaları alaya aldım, yapılanların ya üyeliğe çağrılma kavgası olduğunu ya da (koşullu olarak "ilkelere" ilişkin bir şey sayılacaksa) söylenenlerin oportünist, jirondist sözlerden başka bir şey olmadığını gösterdim. Şimdiki azınlık, yoldaş Akimov'un ve bilinen öteki oportünistlerin kongremizde, eski İskra'nın tüm yandaşlarının merkeziyetçiliğine karşı söylemiş olduğu şeyleri yinelemekten başka bir şey yapmıyor.
Rusya'daki yönetim kurulları, merkez yayın organının özel bir grubun organı haline dönüştürülmesini, üyelik üzerine verilen kavgaların ve partideki skandalın organı haline [sayfa 292] dönüştürülmesini tiksintiyle karşılamışlardır; kınamanın en sertini dile getiren birçok önerge kabul edilmiştir. Yalnızca daha önce adı anılan sözümona St. Petersburg İşçileri Örgütü ve Voronej Yönetim Kurulu (her ikisi de yoldaş Akimov'un eğilimini desteklemektedir), yeni İskra'nın eğilimini ilkede doyurucu bulduklarını ilân etmişlerdir. Üçüncü kongrenin toplantıya çağırılması istekleri daha da artmıştır.
Partimizdeki savaşımı ilk elden inceleme zahmetine katlanacak okur kolayca görecektir ki, somut ve pratik olarak, yoldaş Rosa Luxemburg'un "aşırı merkeziyetçilik"ten, merkezileştirmenin derece derece gerçekleştirilmesi gereğinden, ve benzeri şeylerden sözetmesi kongremizle alay etmektir, soyut ve teorik olarak ise (eğer kişi burada teoriden sözedebilirse) sözleri, marksizmi bayağılaştırmaktan, marksist diyalektiği bozmaktan, vb. başka bir şey değildir.
Partimizdeki savaşımda en son aşamayı belirleyen şey, çoğunluk mensuplarının kısmen Merkez Yönetim Kurulundan atılmaları, kısmen işe yaramaz bir hiç haline getirilmeleridir. (Bu, Merkez Yönetim Kurulunun kuruluşunun değiştirilmesinin,[55] vb. sonucudur.) Parti Konseyi (ki eski yazıkurulu üyelerinin yeniden üyeliğe çağırılmalarından sonra aynı biçimde azınlığın eline geçmiştir) ve şimdiki Merkez Yönetim Kurulu, üçüncü kongrenin toplantıya çağırılması girişimlerinin tümünü mahküm etmiştir ve azınlığın bazı üyeleriyle kişisel pazarlık ve görüşme yolunu seçmektedirler. Bir kongre toplanması için harekete geçme suçunu işlemeye cesaret eden örgütler —örneğin Merkez Yönetim Kurulunun bir temsilci organı— dağıtılmıştır.[56] Parti Konseyi ve yeni Merkez Yönetim Kurulu, üçüncü kongrenin toplanmasına karşı kampanya açmıştır. çoğunluk "Bonapartçılık Kahrolsun" sloganıyla karşılık vermiştir (bu, çoğunluk adına konuşan yoldaş Galyorka'nın[57] broşürünün başlığıdır). Gittikçe, kongre toplanmasına karşı savaşan Parti kurumlarının partiye karşıt, bonapartçı kurumlar olduğunu ilân eden önergelerin [sayfa 293] sayısı artmaktadır. Azınlığın aşırı merkeziyetçiliğe karşı ve özerklikten yana tüm sözlerinin ne kadar ikiyüzlüce olduğu şuradan apaçık bellidir ki, benim ve öteki yoldaşların kurduğumuz, çoğunluğa ait yeni yayınevi (ki yoldaş Galyorka'nın yukarda adını andığım broşürünü ve daha başka broşürleri basmıştır) partinin dışında bir kuruluş olarak ilan edilmiştir.[58] Bu yeni yayınevi, çoğunluğun, kendi görüşlerini yayabileceği tek olanaktır, çünkü İskra'nın sütunları onlara tümden kapanmıştır. Ama durum bu olduğu halde —ya da salt bundan ötürü— Parti Konseyi, resmi olarak, bizim yayınevimize herhangi bir parti örgütü tarafından yetki verilmediği gerekçesiyle yukarda anılan kararı almıştır.
İkinci kongrenin aldığı bütün kararların, yaptığı bütün seçimlerin yok sayılmasının ve partiye karşı sorumlu olan parti kurumlarının, üçüncü kongreyi toplama çabasına karşı açtıkları bu savaşın, olumlu çalışmaları ne kadar büyük ölçüde savsaklattığını, sosyal-demokrasinin itibarına ne büyük zarar verdiğini, tüm partinin maneviyatını ne kadar bozduğunu söylemeye bile gerek yoktur.
1904 Eylülünün ikinci yarısında yazıldı.
İlk kez 1930'da Lenin Miscellany XV'de yayınlandı.
Rusça metin Almancadan çevrildi.
Collected Works, Vol. 7, s.472-483.
[sayfa 294]
Dipnotlar
[66*] Bund tüzüğünün 2'nci maddesi üzerindeki oylama, çizgede neden yer almıştır? çünkü program ve federasyon sorunu üzerindeki oylamalar, daha az kesin ve daha az belirgin nitelikteki siyasal kararları yansıttığı için, İskra'nın onaylanmasına ilişkin oylamalar tam görünümü vermemekteydi. Genel olarak düşünülürse, aynı türden şu ya da bu miktarda oylamayı alma doğrultusunda bir seçim, görünümün ana özelliklerini hiç bir biçimde etkilemez; dileyen, uygun düşen değişiklikleri yaparak bunu kolayca görebilir.
[67*] (B) tipinde gösterilen oylama budur; iskracılar 32 oy, Bund'un önergesi 16 oy sağladı. Bu tipteki oylardan bir tekinin bile ad okunarak yapılmış oylamalardan olmadığının belirtilmesi gerekiyor. Tek tek temsilcilerin hangi yolda oy kullandıkları —ancak büyük bir olasılık derecesiyle— iki dizi tanıtla ortaya konabilir: 1) görüşmelerde İskracıların her iki kanadından konuşmacılar lehte konuştular, İskracılara-karşı olanlarla merkezin konuşmacıları aleyhte konuştular; 2) lehte kullanılan oyların sayısı otuzüçe çok yakındı. Ayrıca unutulmaması gerek ki, kongre görüşmelerini tahlil ederken, oylamadan ayrı olarak, bize karşı "merkez"in İskracılara-karşı olanlarla (oportünistlerle) birleştiği birçok olaya işaret etmiştik. Bunların bazısı: demokratik istemlerin mutlak değeri, muhalif öğeleri destekleyip desteklemememiz, merkeziyetçiliğin sınırlanması, vb..
[68*] Bütün belirtilerin gösterdiği gibi, tüzük üzerindeki dört diğer oylama da aynı türdendi: s. 278 — bizim 21 oyumuza karşılık Fomin'den yana 27 oy; s. 279 — bizim 24 oyumuza karşılık Martov'dan yana 26 oy; s. 280 — 27 oy benden yana, 22 karşı; ve aynı sayfada bizim 23 oyumuza karşılık Martov'dan yana 24 oy. Bunlar, daha önce üzerinde durduğum, merkez kurullarına üye çağırma sorunu üzerindeki oylamalardır. Ad okunarak oylama yapılmamıştır: (Bu tür yalnızca bir oylama yapılmıştı, ama kayıtlar kayboldu). Martovu bundcular (tümü ya da bir bölüğü) kurtardı. Martov'un (Birlik'te) bu oylamalara ilişkin yanlış ifadeleri, yukarda düzeltildi.
[69*] İkinci kongreden çekilen yedi oportünistten beşi bundcu (ikinci kongre federasyon ilkesini reddettikten sonra Bund partiden çekildi) ve iki Raboçeye Dyelo'cu, yoldaş Martinov ve yoldaş Akimov'du. Bu son ikisi, İskracı Birlik (League) yurtdışındaki tek parti örgütü olarak kabul edildikten yani Raboçeye Dyelo'cu Yurtdışı Rus Sosyal-Demokratlar Birliği dağıtıldıktan sonra kongreyi terkettiler. [Yazarın, 1907 baskısına notu. —Ed.]
[70*] Daha sonra göreceğimiz gibi, yoldaş Akimov'la çok yakın bir hısımlık ilişkisi içinde bulunan Voronej Komisyonu da, yoldaş Akimov da, kongreden sonra "azınlığa" duydukları yakınlığı açıkça ortaya koymuşlardır.
[71*] Yoldaş Martov için not. İskracı teriminin, bir çevre mensubunu değil de bir eğilimi izleyen kişiyi ifade ettiğini unuttuysa, yoldaş Martov'a, kongrede bu nokta üzerinde yoldaş Trotski'nin yoldaş Akimov'a yaptığı açıklamayı kongre tutanaklarından , okumasını salık veririz. Kongrede (partiye ilişkin) üç İskracı çevre vardı: Emeğin Kurtuluşu Grubu, İskra yazıkurulu ve İskra örgütü. Bu üç çevreden ikisi kendilerini dağıtma düşüncesindeydiler; üçüncüsü, bu yolda yeterince partili olma anlayışında değildi ve kongre tarafından dağıtıldı. İskracı çevrelerin en genişi, İskra örgütü (ki, yazıkuruluyla Emeğin Kurtuluşu Grubunu içeriyordu) kongrede onaltı temsilciye sahipti. Bunlardan yalnızca 11'inin oy hakkı vardı. Buna karşılık, herhangi bir İskracı "çevre"nin üyesi olarak değil, eğilim olarak İskracı olanlar ise, benim hesabıma göre, otuzüç oya sahip yirmiyedi kişiydi. Görüldüğü gibi, kongrede İskracıların yarısından azı İskra çevrelerine mensuptu.
[72*] Bu kitabın 258-260. sayfalarına bakınız. —Ed.
[73*] Bununla ilgili olarak, "merkez" temsilcilerinden biriyle, kongrede, aramızda geçmiş bir konuşmayı anımsamamak elden gelmiyor. "Kongremizdeki hava ne kadar da bunaltıcı" diye yakınıyordu o yoldaş. "Bu kırıcı savaş, bu herkesin birbirine karşı giriştiği kışkırtma, bu birbirini ısıran tartışma, bu yoldaşça olmayan davranış!.." Ben bu sözlere "kongremiz çok görkemli" karşılığını verdim. "Özgür ve açık bir savaşım. Fikirler ifade edildi. Görüş farklılıkları ortaya kondu. Gruplar biçimlendi. Eller kaldırıldı. Bir karar alındı. Bir aşama geçildi. İleri! Benim için aslolan budur! Bu, yaşam demektir! Bu, sizin, sorun çözümlendiği için değil, ancak yoruldukları için susan aydınlarırıızın sonu gelmez, usandırıcı laf gevelemelerine benzemez..."
"Merkez"ci yoldaş bana şaşkınlık içinde baktı ve omuzlarını silkti. İki ayrı dil konuşuyorduk.
[74*] Eğer küçük şeyler büyük şeylerle karşılaştırılabilirse. -Ed.
[75*] En aşırı. -ç.
[76*] Bu mektup, [13] Eylül [1903]'te [yeni tarihle] yazıldı. [Bkz: Lenin, Collected Works, Vol. 34, s. 164-166. -Ed.]. Mektubun, yalnızca bana, önümüzdeki konuyla ilişkili görünmeyen bölümlerini atladım. Eğer mektubun kendisine yazıldığı kişi, benim atladığım bölümleri önemli görürse, bu atlamaları derhal onarabilir. Bu fırsattan yararlanarak, yeri gelmişken söyleyeyim, benim karşıtlarımdan isteyen, eğer yararlı bir amaca hizmet edeceğini düşünürse, benim kendilerine yazdığım özel mektupları yayınlayabilir.
[77*] Bu kurul üyesi[32] ayrıca, azınlıkla bir dizi özel ve toplu konuşmalar yaptı, çıkarılan akılalmaz masalları yalanladı ve o kişilerin parti görevi anlayışına seslendi.
[78*] Yoldaş Martov'a gönderilen mektup ayrıca bir broşüre atıfta bulunuyor ve şu tümceyi de içeriyordu: "Son olarak, çalışmaların selameti bakımından bir kez daha belirtiriz ki, size, partinin en yüksek organında kendi görüşlerinizi resmen ifade etmek ve savunmak için her türlü fırsatı vermek üzere, sizi merkez yayın organının yazıkuruluna üye olarak çağırmaya hala hazırız."
[79*] Yoldaş Plehanov buna belki şunu da eklerdi: "ya da kavgayı başlatanların herbir isteğini tatmin etmeniz gerekir." Bunun neden olanaksız olduğunu göreceğiz.
[80*] Martov'un o zaman yeniden basılmakta olan broşürüne ilişkin sözlerini buraya almıyorum.
[81*] Maden bölgesinin kararı (Sıkıyönetim, s. 38).
[82*] Bkz: Lenin, Collected Works, Vol. 7, s. 73-83. -Ed.
[83*] Daha önce de belirttiğim gibi, sürgün ve göçmen topluluklarının havası içinde çok alışılmış bir şey olan yaygaracılığın en çirkin görünümlerini bile aşağılık amaçlara yormak akıllıca değildi. Bu, olağan olmayan yaşam koşullarının, bozuk sinirlerin, vb. ortaya çıkardığı bir tür salgın hastalıktır. Bu savaşım sisteminin tam bir görüntüsünü burada vermek zorunda kalışımın nedeni, yoldaş Martov'un, "Sıkıyönetimi"inde, aynı savaşım sistemine yeniden başvurmuş olmasıdır.
[84*] Yoldaş Plehanov'un, cankurtaran üye çağırma işlemlerinin yapılmasını bitirir bitirmez, azınlığın gözünde "bürokratik merkeziyetçiliğin" yandaşı olmaktan çıktığını belirtmek yeter.
[85*] Hiç bir şey, Lenin'in herhangi bir ilke ayrılığı görmeyi reddettiği ya da yadsıdığı yolunda, yeni İskra tarafından öne sürülen yakınmadan daha gülünç değildir. Eğer sizin davranışınız ilkeler üzerine biraz daha fazla kurulmuş olsaydı, oportünizme doğru kaydığınıza dair tekrar tekrar öne sürdüğüm ifadeleri, daha önceden ele alır, incelerdiniz. Eğer tutumunuz ükelere biraz daha fazla dayanmış olsaydı, ideolojik bir savaşımı, yer için verilen bir kavgaya indirgemezdiniz. Suçlanacak biri varsa o sizsiniz, çünkü sizlere bir ilke insanı gözüyle bakılmasını olanaksız hale getirecek her şeyi siz kendi kendinize yaptınız. Örneğin yoldaş Martov'u alalım: Yoldaş Martov, Sıkıyönetim'inde Birlik Kongresinden söz ederken, anarşizm konusunda Plehanov'la çıkan tartışma için hiç bir şey söylemiyor, onun yerine, Lenin'in süper-merkez olduğunu, merkezin buyrultu çıkarması için Lenin'in yalnızca gözünü kırpmasının yettiğini, Merkez Yönetim Kurulunun, Birliğin haklarını çiğnediğini, vb. söylüyor. Hiç kuşkum yok ki, Martov yoldaş, konusunu böyle seçerek, ilkelerinin ve fikirlerinin ne ölçüde derin olduğunu göstermiştir.
[86*] Fransızca léser eylemi, zarar vermek anlamındadır, majesté sözcüğüyle birlikte kullanıldığı zaman krala zarar vermek anlamına gelir. Lése majesté deyimi, eskiden kralın koyduğu düzene ve yasalara aykırı davranışı anlatan bir deyimdi. Daha sonraları bu deyimin anlamı daralmış, krala hakaret, yasağı çiğneme, tabuya dokunma anlamlarına gelir olmuştur. Burada kastedilen şey, Martov yandaşlarının, Lenin'i hedef almalarının krala hakaret niteliğinde görüldüğünü ileri sürmeleridir. —ç.
[87*] Karşılık, bedel, bir şeyin yerini tutan şey. —ç.
[88*] Bolşevik sözcüğünün Rusça bolşinstvo (çoğunluk) sözcüğünden gelmesi gibi, menşevik sözcüğü de menşinstvo (azınlık) sözcüğünden gelmektedir. —ç.
[89*] Parti kongresinden sonra Martinov, Akimov ve Bruker yoldaşlara herhangi bir ödün verilmesi hiç bir zaman sözkonusu olmamıştı. Onların da "üyeliğe çağırılma" isteğinde bulunduklarından benim haberim yok. Yoldaş Starover'le yoldaş Martov'un, "Partinin yarısı" adına bize mektup ve "nota" yollarken yoldaş Bruker'e danıştıklarından da kuşkum var... Birlik Kongresinde yoldaş Martov, "Riyazanov ya da Martinov'la bir birlik" fikrini, onlarla bir "pazarlık" olasılığını ya da ortak bir "parti hizmeti" (bir yazıkurulu üyesi olarak; Birlik tutanakları, s. 53) fikrini, eğilip-bükülmeyen bir siyasal yiğlitlikle ve derin bir hiddetle reddetti. Birlik Kongresinde yoldaş Martov, "Martinov eğilimleri"ni sert bir dille kınadı (Birlik tutanakları, s. 88) ve yoldaş Ortodoks[36] , gayet kurnazca, kuşkusuz Akselrod'la Martov'un, "Akimov, Martinov yoldaşlarla öteki yoldaşların da biraraya gelmeye, kendileri için tüzük yapmaya ve uygun gördükleri biçimde o tüzük doğrultusunda davranmaya hakları olduğunu düşündükleri"ni ima ettiği zaman, Peter'in İsa'yı yalanlaması gibi, martovcular da bunu yalanladılar (Birlik tutanakları, s. 100: "Akimov'lar, Martinov'lar, vb.'yle ilgili olarak yoldaş Ortodoks'un duyduğu korku, hiç bir temele dayanmamaktadır").
[90*] Yoldaş Martov benim Merkez Yönetim Kuruluna avec armes et bagages [silah ve teçhizat elde —ç.] geçtiğimi söylediği zaman çok doğru bir ifade kullanmıştı. Yoldaş Martov askeri benzetmeleri çok sever: Birliğe karşı kampanya, çarpışma, onulmaz yaralar, vb. vb... Doğruyu söylemek gerekirse, ben de askeri benzetmelerde çok zayıfımdır, özellikle insanın, Büyük Okyanustan gelen haberleri büyük bir ilgiyle izlediği şu günlerde... Ama yoldaş Martov, eğer askeri bir dil kullanacaksak, hikaye şöyle sürer: biz parti kongresinde iki hisarı ele geçiririz. Siz Birlik Kongresinde onlara saldırıya geçersiniz. İlk, kısa ateş teatisinden sonra, benim silah arkadaşım, hisarlardan birinin komutanı, kale kapılarını düşmana açar. Doğal olarak ben, sahip olduğum topçuyu biraraya toplarım ve düşmanın çok ağır basan kuvvetlerine karşı "çembere dayanabilmek" için, gerçekte tahkim edilmemiş olan öteki hisara geçerim. Hatta bir barış önerisinde bile bulunurum, çünkü iki kuvvete karşı dayanma gücüm ne kadardır ki? Ama benim önerime yanıt olarak yeni müttefikler benim son hisarımı top ateşi altına alırlar. Ateşle karşılık veririm. Bunun üzerine, benim eski silah arkadaşım —komutan— müthiş bir öfkeyle haykırır: "Ey iyi insanlar, şu Chamberlain'e bakın, nasıl da kavgacı!"
[91*] Gayet hararetli ve heyecanlı özel bir tartışmanın içindeyiz. Aniden, aramızdan biri ayağa fırlıyor, atılıp pencereyi açıyor, Sobakeviç'lere, anarşist bireycilere, revizyonistlere karşı bağırıp-çağırmağa başlıyor. Doğal olarak, sokakta bir meraklı aylaklar kalabalığı toplanıyor ve düşmanlarımız sevinç içinde ellerini ovuşturmaya başlıyorlar. Öteki tartışmacılar da pencerenin önüne gidiyor ve hiç kimsenin hakkında hiç bir şey bilmediği noktalar üzerinde imada bulunmaksızın tutarlı bir açıklama yapmak istiyorlar. Bunun üzerine, kavgayı tartışmaya değmeyeceği mazeretiyle (İskra, n° 53, s. 8, sütun 2, satır 24 ve sonrası) pencere gürültüyle kapatılıyor. Aslında "kavgalar"ı İskra'da tartışmaya başlamaya değmezdi yoldaş Plehanov[38] — bu, gerçeğe daha yakın olurdu!
[92*] Kuşkusuz, Martov yoldaşın, Merkez Yönetim Kurulunun bu ultimatomu üzerine, kendi Sıkıyönetim'inde özel konuşmalara vb. yer vererek yarattığı karışıklığa girecek değilim. Bu, önceki bölümde anlattığım ve ancak bir uzmanın sinirlerini harabederek çözmeyi umabileceği "ikinci tür savaşım yöntemi"dir. Çok azimli çabalara karşın bugüne değin bir anlaşmaya bağlanamayan görüşmeleri yayınlamama konusunda Merkez Yönetim Kuruluyla bir anlaşmaya varıldığında Martov yoldaşın direndiğini söylemek yeter sanırım. Merkez Yönetim Kurulu adına görüşmeleri yönetmiş olan yoldaş Travinski, bana yazılı olarak verdiği bilgide, beni, yazıkuruluna mektubumu, İskra dışında yayınlamakta haklı bulduğunu bildirmişti.
Ama yoldaş Martov'un, özellikle sevdiğim bir sözü var. Bu, "En kötüsünden bonapartçılık" sözü. Yoldaş Martov bu sözü yazarak çok iyi bir iş yaptı. Bu kavramın ne anlama geldiğini serinkanlılıkla inceleyelim. Benim görüşümce, bu söz, iktidarı biçimsel olarak meşru yollardan, ama gerçekte halkın (ya da partinin) iradesine kulak asmaksızın ele geçirmeyi ifade eder. Böyle değil mi yoldaş Martov? Eğer böyleyse, ben, "En kötüsünden bonapartçılık" etmekten kimin suçlu olduğuna karar vermeyi kamuoyuna güvenle bırakabilirim: martovcuların kurula alınmaması konusunda resmi haklarını kullanabilecek olan, ama yine de, bu haklarını kullandıklarında ikinci kongrenin iradesiyle desteklenebilecekleri halde, o haklarını kullanmayan Lenin ve yoldaş Y mi,[41] , yoksa resmen meşru yollarla ("oybirliğiyle üyeliğe çağırılma") yazıkurulunu işgal eden, ama gerçekte bunun, ikinci kongrenin iradesine uymadığını bilen ve bunun üçüncü kongrede bir denemeden geçeceğinden korkanlar mı?
[93*] İman mesleği. —ç.
[94*] Bkz: Lenin, Collected Works, Vol. 7, s. 115-118. —Ed.
[95*] Bence de doğru. —ç.
[96*] Daha sonra ortaya çıktığı gibi, "uyuşmazlık" çok basit bir biçimde açıklandı. Bu, merkez yayın organının yazıkurulu üyeleri arasındaki bir uyuşmazlıktı. "Kavgacılık" konusundaki yazıyı yazan Plehanov'du (onun n° 57'deki "Üzücü Bir Yanlış Anlama" başlıklı yazısındaki itirafı), buna karşılık "Kongremiz" başlıklı başyazıyı Martov yazmıştı (Sıkıyönetim, s. 84). Herkes ayrı yöne çekiyordu.
[97*] Bkz: Lenin, Collected Works, Vol. 7, s. 119-125. —Ed.
[98*] Bu yazılar, İki Yılı Aşkın Bir Süredenberi "İskra" derlemesinde, Bölüm II, s. 122 ve sonrasında (St. Petersburg, 1906) yer alıyor. [Yazarın 1907 baskısına notu. —Ed.].
[99*] Plehanov'un, İskra, n° 53'te yayınlanan "Ekonomizm" yazısına bakınız. Yazının ikinci başlığında, gürünüşe göre, ufak bir dizgi yanlışı var. Bu başlık, "İkinci Parti Kongresi Üzerine Düşünceler" yerine, "Birlik Kongresi Üzerine Düşünceler" ya da hatta "Üyeliğe Çağırma Üzerine Düşünceler" olmak gerekirdi. Belli koşullar altında kişisel iddialara verilecek ödünlerin uygunluğu bir yana, partiyi birbirine düşüren sorunları birbirine karıştırmak ve ortodoks görüşten oportünizme kaymaya başlayan Martov'la Akselrod'un yeni hatalarının yerine, program ve taktik konularında birçok sorunda oportönizmden ortodoks görüşe doğru geri dönmeye hazırlanmakta olan Martinov'larla Akimov'ların (İskra dışında bugün hiç kimsenin anımsatmadığı) eski hatalarını koymak (darkafalı çevre görüşü anlayışından değil, ama parti açısından) hoşgörüyle karşılanamaz.
[100*] Parti çalışmalarımızın içeriğinin, kongrede (programda, vb.) devrimci sosyal demokrasi ruhu içinde verilen bir savaşım pahasına, İskra karşıtlarıyla, temsilcileri "azınlık" içinde sayıca fazla olan Bataklığa karşı verilen bir savaşım pahasına belirlenip ortaya konduğu gerçeğini bir yana bırakıyorum. Bu "içerik" sorununda, örneğin eski İskra'nın altı sayısıyla (n° 46-51) yeni İskra'nın oniki sayısını (n° 52-63) karşılaştırmak da ilginç olur. Ama böyle bir karşılaştırma, bir süre için beklemek zorundadır.
[101*] Bkz: Lenin, Collected Works, Vol. 6, s. 231-252. —Ed.
[102*] Genel olarak bu bölümde olduğu gibi, burada da bu feryadın "üyeliğe çağrılma" sorununa ilişkin yönünü, bir yana bırakıyorum.
[103*] Tüzüğün birçok maddesini sıralarken yoldaş Martov, bütünün parçayla ilişkilerini düzenleyen bir maddeyi atladı: Merkez Yönetim Kurulu "parti kuvvetlerinin dağılımını düzenler" (Madde 6). İnsan, kişileri bir yönetim kurulundan ötekine aktarmaksızın kuvvetlerin dağılımını düzenleyebilir mi? Böyle basit şeyler üzerinde durmak zorunda kalmak gerçekten yakışıksız.
[104*] Göhre, 16 Haziran 1903'te Saksonya'nın 15'inci seçim çevresinden Reichtag'a seçilmişti, ancak Dresden kongresinden[46] sonra, milletvekilliğinden istifa etti. Rosenow'un ölümü üzerine 20'nci seçim çevresi boşalınca, o çevre seçmenleri Göhre'yi aday göstermek istediler. Parti Merkez Yürütme Kuruluyla Saksonya Parti Bölge Yönetim Kurulu buna karşı çıktı; gerçi Göhre'nin adaylığını önlemeye resmen hakları yoktu ama, onun adaylıktan çekilmesini sağladılar. Seçimlerde sosyal demokratlar yenilgiye uğradı.
[105*] "Bir Fabrika İşçisi Olarak Üç Ay". —Ed.
[106*] Kautsky, örnek olarak Jaurés'yi gösteriyor. Bu kişiler oportünizme daha çok saptıkça, "parti disiplinini, kendi özgür kişilikleri üzerinde hoşgörüyle karşılanamayacak bir sınırlama saymaya" daha çok yanaşacaklardır.
[107*] Bannstrahl: afaroz etme. Bu, bizde "sıkıyönetim" ve "olağanüstü durum yasaları" dedikleri şeyin Almanlardaki karşılığıdır; Alman oportünistlerinin "iğrenilesi sözcüğü"dür.
[108*] Kautsky'nin, sözsüz bir uyuşuma dayanarak kabul edilmiş bir geleneğin yerine resmen saptanan hukuksal bir kural konmasına ilişkin bu sözlerini, genel olarak, partimizin, özel olarak da yazıkurulunun parti kongresinden bu yana geçirmekte olduğu "değişiklik"le karşılaştırmak hayli öğreticidir. Bu değişimin tam önemini kavramamış görünen V.İ. Zasuliç'in konuşmasıyla (Birlik Kongresi, tutanaklar, s. 66 ve devamı) karşılaştırınız.
[109*] Her ne kadar bir yanda Martinov ve Akimov yoldaşlar, öte yanda von Vollmar ve von Elm ya da Jaurés ve Millerand arasındaki farklılık çok büyükse de, hiç kimsenin kuşkusu yoktur ki, Rus sosyal-demokratlarının ekonomistlerle politikacılar olarak geçmişte taktik sorunlarında ikiye bölünmeleri, tüm uluslararası sosyal-demokrasi hareketinin oportünistler ve devrimciler olarak ikiye bölünmesine benziyordu. Siyasal bakımdan özgür olan ülkelerle siyasal özgürlüğe sahip bulunmayan ülkeler arasındaki çok büyük farklılığa karşın, örgütlenme sorunundaki bölünmelerde de benzerlik olduğundan hiç bir kuşku duyulamaz. Yeni İskra'nın ilke sahibi yönetmenlerinin, Kautsky'yle Heine arasındaki tartışmaya kısaca değinirken (İskra, n° 64) örgütlenme sorunlarında, oportünizm ve ortodoksluğun genel olarak ifade ettiği ilke eğilimlerini tartışmaktan ürkek bir tutumla geri durmuş olmaları haylikarakteristiktir.
[110*] 1. madde üzerindeki görüşmeleri anımsayanlar, açıkça göreceklerdir ki, yoldaş Martov'la Yoldaş Akselrod'un bu 1. madde üzerinde yaptığı hatalar, geliştirildiği ve derinleştirildiği zaman, örgütlenme sorunlarında ister-istemez oportünizme yolaçacaktı. Yoldaş Martov'un temel görüşü —her isteyenin kendini parti üyesi sayması görüşü- partiyi aşağıdan yukarıya doğru kurma şeklindeki yanlış "demokrasi" anlayışının aynısıydı. Buna karşılık benim görüşüm, partinin tepeden tabana doğru, parti kongresinden bireysel parti örgütlerine doğru kurulması anlamında "bürokratik"ti. 1. madde üzerindeki görüşmeler sırasında, burjuva aydın anlayışı, anarşist lafebeliği, oportünist kuyrukçu derin düşünce, hepsi ortaya kondu. Yoldaş Martov, Sıkıyönetim'inde (s. 20), yeni İskra'mn "yeni fikirleri oluşturmaya başladığı"nı söylüyor. Bu şu anlamda doğrudur: O ve yoldaş Akselrod, birinci maddeden başlayarak, fikirleri yeni bir yöne itmekteler. Ne var ki, dava, bu yönün oportünist bir yön olduğudur. Onlar bu yönde daha çok "çalıştıkça" ve bu çalışma, üyeliğe çağrılma konusundaki kavgalardan daha çok arındıkça, batağa daha çok gömüleceklerdir. Yoldaş Plehanov bunu daha parti kongresinde açıkça görmüş ve "Ne Yapmamalı?" başlıklı yazısında onları bir kez daha uyarmıştı: Yalnızca oportünizme ve anarşizme götürebilecek olan bu yolda yürümeyin, sizi üyeliğe çağırmaya bile hazırım, diyecek noktaya kadar varmıştı. Martov'la Akselrod bu iyi öğüdü tutmadılar : Neyi? Bu yolda devam etmemeyi mi? Üyeliğe çağırılma yaygarasının bir kavgadan başka bir şey olmadığı noktasında Lenin'le aynı görüşü paylaşmayı mı? Asla! Ona, bizim birer ilke adamı olduğumuzu göstereceğiz! —Ve gösterdiler. Herkese açıkça gösterdiler ki, eğer herhangi bir yeni ilkeye sahipseler, o ilke oportünist bir ilkedir.
[111*] Bu hayret verici ifade yoldaş Martov'undur (Sıkıyönetim, s. 68). Yoldaş Martov, yalnızca bana karşı "isyan bayrağını" açmadan önce bire karşı beş oluncaya dek bekledi. Yoldaş Martov çok beceriksizce tartışıyor: muhalifini, ona en yüksek komplimanda bulunarak yıkmak istiyor.
[112*] Kavgayla ilke ayrılığı arasında ayrım yapma güçlüğü, şimdi kendiliğinden çözülmüştür; üyeliğe çağırılmaya ilişkin her şey kavgadır: kongredeki savaşımın tahliline, 1. madde üzerindeki çekişmelere ve anarşizmle oportünizme ilişkin her şey ilke ayrılığıdır.
[113*] Bu sevimli eğlence için hatta kalıp halinde bir biçim bile geliştirilmiştir: Özel muhabirimiz X, çoğunluğa bağlı Y yönetim kurulunun, azınlık mensubu yoldaş Z'ye çok kötü davrandığını bildirmektedir.
[114*] Olaylar sonrası. —ç.
[115*] Yanlış Anlamalarımız başlıklı broşürü, "Rosa Luxemburg Karl Marx'a Karşı" yazısıyla karşılaştırınız.
[116*] Yoldaş Kautsky, Martov'un maddesinden yana; öne sürdüğü sav da, bunun daha politik olduğuydu. Her şeyden önce, bu konu, bizim parti kongremizde politik davranma açısından değil, ilke açısından tartışılmıştır. Akselrod, sorunu böyle koymuştu. İkincisi, eğer yoldaş Kautsky, Rus polis rejimi altında, bir parti örgütüne üye olmakla, yalnızca o örgütün denetimi altında çalışmak arasında böylesi büyük bir fark olduğunu düşünüyorsa yanılıyor. Üçüncüsü, Rusya'da bugünkü durumu, Sosyalizmle Savaş Yasası[54] günlerinin Almanya'sındaki durumla karşılaştırmak, özellikle yanıltıcıdır.
Açıklayıcı Notlar
[1] V. İ. Lenin, Bir Adım İleri, İki Adım Geri (Partimizdeki Bunalım)'ı yazmak için aylarca çalışmış, Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin (RSDİP'nin) İkinci Kongre tutanaklarını ve kararlarını, her temsilcinin yaptığı konuşmaları, kongrede ortaya çıkan siyasal grupları, Merkez Yönetim Kurulu ve Parti Konseyi belgelerini baştan sona, özenle incelemiştir. Örgütlenme sorunlarını ele aldığı bu çalışmada Lenin, menşevik oportünizme ezici bir darbe indirdi. Kitabın tarihsel önemi, Lenin'in bu kitapta parti üzerine marksist öğretiyi geliştirmesinde, proleter devrimci partinin örgütlenme ilkelerini ayrıntılı bir biçimde incelemesinde ve marksizm tarihinde ilk kez işçi sınıfı hareketi için örgütün önemini küçümsemenin ne denli tehlikeli olacağını göstererek, örgütlenme konusundaki oportünizmin ayrıntılı bir eleştirisini yapmasındadır.
Kitap, menşeviklerin şiddetli saldırısına yolaçtı. Plehanov, Merkez [sayfa 295] Yönetim Kurulunun, kitapla hiç bir ilişkisi olmadığını açıklamasını istedi. Merkez Yönetim Kurulundaki arabulucular, kitabın yayınlanmasını ve dağıtılmasını önlemeye çalıştılar.
Oportünistlerin çabalarına karşın Bir Adım İleri, İki Adım Geri, Rusya'daki ileri işçiler arasında geniş ölçüde yayıldı. Polis kayıtlarına göre, Moskova, Petersburg, Kiev, Riga, Saratov, Tula, Orel, Ufa, Perm, Kostroma, Sçigri, Şavli (Kovno Guberniyası) ve başka yerlerdeki tutuklamalar ve evlerin aranması sırasında kitabın nüshaları bulundu.
Bir Adım İleri İki Adım Geri, Lenin tarafından 1907'de (kitabın başlık sayfasında 1908 yazılıydı) Oniki Yıl derlemesinde yeniden yayınlandı. Bu baskı, 1904 orijinal baskısının Lenin'in el yazısıyla karşılaştırılan tam metnini ve yazarın 1907'de yaptığı bütün ekleri içermektedir. — 3.
[30] Montanyar ve Jirond — 18. yüzyılın sonunda, Fransız burjuva devrimi sırasında, burjuvazinin iki siyasal grubu. Montanyarlar ya da Jakobenler, o zamanın devrimci sınıfı olan burjuvazinin, mutlakiyetle feodal sistemin kaldırılmasından yana olan daha kararlı temsilcilerine verilen addı. Öte yandan, Jirondenler, devrimle karşı-devrim arasında yalpalıyorlardı. Politikaları, monarşiyle uzlaşma politikasıydı.
Lenin "sosyalist Jirond" deyimini, sosyal-demokrat hareket içindeki oportünist eğilim için, "Montanyar" ya da proleter Jakoben terimini ise devrimci sosyal-demokratlar için kullanıyordu. — 179.
[31] Voronej komitesi ve St. Petersburg "İşçileri Örgütü", ekonomistlerin elindeydi. Bunlar, Lenin'in İskra'sına ve marksist bir parti kurulmasına karşıydılar. — 181.
[32]. Merkez Yönetim Kurulunun bu yeni üyesi, 1903 Eylülünde Rusya'dan Cenevre'ye gelen F. V. Lengnik'di. — 192.
[33] Zarya ("Şafak") — İskra yazıkurulu üyelerinin 1901-1902'de Stuttgart'ta yayınladıkları marksist bilimsel ve siyasal dergi. Zarya, enternasyonal revizyonizmi ve Rus revizyonizmini eleştirmiş ve marksizmin teorik önermelerini savunmuştur. Gazete, Lenin'in şu yazılarını yayınlamıştır: "Zemstvo Zalimleri ve Liberalizmin Aniballeri", "Tarım Sorunu ve Bay Eleştirmenler" (Tarım Sorunu ve Marx'ın Eleştirileri'nin ilk dört bölümü), "Rus Sosyal-Demokrasisinin Tarım Programı". Gazete ayrıca Plehanov'un şu yazılarını yayınlamıştır: "Eleştirmenlerimizi Eleştiri. Bölüm: I. Bay P. Struve, Toplumsal Gelişme Marksist Teorisini Eleştirici Rolünde", "Kant, Kant'a Karşı ya da Bay Bernstein'in Vasiyeti". — 192.
[34] Muhtemelen Cenevre'nin iki dış semti: Carouge ve Cluse. Çoğunluğun ve azınlığın destekçilerinin oturduğu yerler. — 213.
[35] Sobakeviç — Gogol'ün Ölü Canlar'ından bir karakter. — 213.
[36] Ortodoks — Menşevik Liyabov Akselrod'un kullandığı takma ad. — 214.
[37] Bazarov — Turgenyev'in Babalar ve Oğullar'ının baş kahramanı. — 216.
[38] İskra, n° 53'te, Lenin'in "İskra'ya Mektup"uyla (Collected Works, Vol. 7, s. 115-118) birlikte, Plehanov'un yazdığı, yanıt niteliğinde bir de başyazı yayınladı. Lenin, sözkonusu mektubunda, bolşeviklerle menşevikler arasındaki ilke ayrılıklarının gazetede enine-boyuna tartışılmasını önermişti. Plehanov, bu ayrılıkları [sayfa 304] "teorik siyasete özgü basit kavgalar" diye niteleyerek bu tartışmayı kabul etmedi. — 217.
[39] Revolutsionnaya Rossiya ("Devrimci Rusya") — İlkin Rusya'da Sosyalist-Devrimciler Birliği tarafından 1900'ün sonunda yayınlanan yasa-dışı sosyalist-devrimci bir gazeteydi. Ocak 1902'den Aralık 1905'e kadar yurtdışında (Cenevre'de) Sosyalist-Devrimci Partinin resmi organı olarak çıkarıldı. — 217.
[40] Menşeviklere Merkez Yönetim Kurulunun Ultimatomu 12 (25) Kasım 1903'te açıklandı. Lenin, 22 Ekim (4 Kasım) 1903'te Merkez Yönetim Kuruluna bir mektup göndererek menşeviklere şu önerilerde bulunulmasını istemişti 1) Merkez yayın organının yazıkurulundaki eski yönetmenlerden üçünün üyeliğe çağırılması; 2) Yurtdışı Birliğinde (Leauge) statükoya dönülmesi; 3) parti konseyinde menşeviklere bir üyelik verilmesi. Bu koşullar, Merkez Yönetim Kurulunun uzlaştırmacı üyelerince desteklenmedi. Sözkonusu mektupta Lenin, mektubunda ana hatlarını çizdiği ve onaylanmasını önerdiği ultimatomun (yani Merkez Yönetim Kurulunun onlara verebileceği pratik ödünleri gösteren belgenin) koşullarını belirtmiş, ancak bu koşulların karşı tarafa bildirilmesinin geciktirilmesini istemişti: 1) Yazıkuruluna, eski yazıkurulunun dört üyesinin alınması; 2) Merkez Yönetim Kuruluna, bizzat kurulun seçeceği, muhalefete mensup iki üyenin alınması; 3) Yurtdışı Birliğinde statükoya dönülmesi; 4) Parti Konseyinde menşeviklere bir üyelik verilmesi. "Eğer ultimatom kabul edilmezse" diye yazıyordu Lenin, "bu sonuna kadar savaş demek olacaktır. Ek bir koşul: 5) ikinci parti kongresindeki ve kongreden sonraki çekişmelere ilişkin her türlü dedi-kodunun, kavganın ve konuşmanın sona erdirilmesi." (Collected Works, Vol. 34, s. 187.) Lenin'in bu önerileri (ek koşul hariç), Merkez Yönetim Kurulunun uzlaşmacı üyeleri tarafından bir ölçüde yumuşatıldı.
Ultimatomun ertesi günü, menşevikler, Plehanov'dan da gördükleri büyük yardımla, İskra'nın eski yöneticilerini, merkez yayın organının yazıkuruluna üye olarak çağırdılar, Merkez Yönetim Kurulunun ultimatomunu reddettiler ve parti çoğunluğuna karşı açık bir savaşa giriştiler. — 219.
[41] Y — Parti konseyinde, merkez yayın organının temsilcisi olan, daha sonra Merkez Yönetim Kuruluna üye olarak çağırılan L. İ. Galperin'in takma adı. Bu üye uzlaşmacı bir tutum takınmıştır. — 220.
[42] Burada, "yasal marksizm"in başlıca temsilcilerinden olan Piyotr Struve'ye ve onun Rusya'nın İktisadi Gelişmesi Konusu Üzerine [sayfa 305] Eleştirici Sözler (1894) adlı kitabına değiniliyor. Bu ilk kitabında Struve'nin, burjuvaziyi savunan düşünceleri açıkça farkediliyordu. Lenin, 1894'de, St. Petersburg'daki bir marksist gruba okunan "Burjuva Yazınında Marksizmin Yansıması" başlıklı yazısında, Struve'nin ve öteki "yasal marksistler"in görüşIerine saldırdı. Lenin bu yazısını 1894'ün sonunda, 1895 başında "Narodizmin İktisadi İçeriği ve Bay Struve'nin Kitabındaki Eleştirisi" (Collected Works, Vol. I, s. 333-507) adı altında genişletti. — 226.
[43] Lenin, Martov'un İskra'da yayınlanan "Hazırlanmanın Yolu Bu mu?" başlıklı yazısına değiniyor. Martov, o yazısında, bütün Rusya'yı içine alan silahlı bir kalkışma hazırlıklarına karşı durmuş, bu hazırlıkların ütopik fesatçı bir girişimden başka bir şey olmadığını söylüyordu. — 229.
[44] Zarya n° 1'de yayınlanan (Nisan 1901) ve ekonomistlerin, kendi taktiklerini kendiliğinden gelişen bir harekete göre ayarlama çabalarıyla alay eden "Çağdaş Rus Sosyalistinin İlahisi" başlıklı taşlamadan bir dize. Martov'un yazdığı bu "ilahi", Narcis Tuporilov imzasıyla yayınlanmıştı. — 238.
[45] Oblomov — Bir toprak sahibi, Goncarov'un aynı adı taşıyan romanının kahramanı, tembel ve pasif bir bitkiselleşmenin somut örneği. — 240.
[46] Alman Sosyal-Demokrat Partisinin Dresden Kongresi, 13-20 Eylül 1903 tarihleri arasında toplanmıştı. Kongrede tartışılan başlıca konu, parti taktikleri ve revizyonizmle savaş sorunlarıydı. Kongre E. Bernstein'in, P. Göhre'nin, E. David'in, W. Heine'nin ve öteki Alman sosyal-demokratlarının revizyonist, görüşlerini eleştirdi. Ancak revizyonizme karşı savaşımında kongre yeterince tutarlı değildi: revizyonistler partiden çıkarılmadılar ve kongreden sonra da oportürüst görüşlerini yaymayı sürdürdüler. — 246.
[47] Sozialistische Monatshefte ("Sosyalist Aylık") — Alman Sosyal-Demokrat Partisindeki oportünistlerin ve uluslararası oportünizmin başlıca yayın organı. 1897-1933 yılları arasında Berlin'de yayınlandı. — 246.
[48] Frankfurter Zeitung ("Frankfurt Gazetesi") — Almanya'daki hisse senetleri borsasının büyük para babalarının yayın organı olan gündelik gazete. 1856-1943 yılları arasında Frankfurt-on-Main'da yayınlandı. Gazete 1949'dan itibaren Frankfurter Allgemeine Zeitung adı altında yeniden yayınlanmaya başlandı. Şimdi Batı Alman tekellerinin sözcüsüdür. — 251.
[49] "Bakanlık" taktikleri, "bakanlıkçılık", ya da "bakanlık sosyalizmi" (ya da millerandcılık) — Sosyalistlerin, gerici burjuva [sayfa 306] hükümetlerine katılmalarını amaçlayan oportünist taktikler. Bu terim, Fransız sosyalisti Millerand'ın, Waldeck-Rousseau'nun burjuva hükümetine katılması üzerine ortaya çıkmıştır. — 254.
[50] Lenin burada, Martov'un yazdığı ve İskra'da yayınlanan (n° 58, 25 Ocak 1904) "Sıra Kimde?" başlıklı yazısına eklediği RSDİP için Kısa Bir Anayasa taşlamasına değiniyor. Martov bu anayasasında bo1şevizmin örgütlenme ilkeleriyle eğleniyor ve menşeviklere karşı takınılan sözde haksız tutumdan yakınıyordu. Martov burada, "zorbalar" ve "zorbalığa uğrayan" sözleriyle bolşevikleri ve menşevikleri kastetmekteydi. — 256.
[51] Trepov, F. F. — St. Petersburg valisi. 1878'de Vera Zasuliç, siyasal tutuklu Bogolyubov'a kötü davranılmış olmasını protesto için, Trepov'a ateş etmişti. — 276.
[52] Rosa Luxemburg'un "Rus Sosyal-Demokrat Hareketi İçinde Örgüt Sorunları" başlıklı yazısını yanıtlamak üzere yazılan bu yazı, Alman sosyal-demokratlarının yayın organı Neue Zeit'da yayınlanmak üzere Kautsky'ye gönderildi. Ancak Kautsky yazıyı yayınlamadı. — 281.
[53] Raboçaya Gazeta ("İşçilerin Gazetesi") — 1897'de Kievli sosyal-demokratlar tarafından yayınlanan yasa-dışı bir gazeteydi. İki sayı çıkarılabildi: 1'inci sayı Ağustosta, 2'nci sayı (Kasım tarihiyle) Aralıkta. RSDİP birinci kongresi Raboçaya Gazeta'yı partinin resmi organı olarak kabul etti, ancak gazetenin basımevine polisin yaptığı baskın ve Merkez Yönetim Kurulu üyelerinin tutuklanması nedeniyle, gazete yayına son vermek zorunda kaldı. — 287.
[54] Sosyalizmle Savaş Yasası — Almanya'da 1878'de yürürlüğe kondu. Yasa Sosyal-Demokrat Partinin bütün örgütlerini, işçi sınıfının yığın örgütlerini ve işçi basınını ezdi, sosyalist yayınlara el kondu, birçok sosyal-demokrat ülkeden çıkarıldı. İşçi sınıfının kitlesel hareketlerinden gelen baskı sonucu, yasa 1890'da yürürlükten kaldırıldı. — 290.
[55] İkinci parti kongresinde Merkez Yönetim Kuruluna seçilen üyeler Lengnik, Krijijanovski ve Noskov'du. Ekim 1903'te (yeni tarih) Zemliyaçka, Krasin, Essen ve Gusarov; Kasımda da Lenin ve Galperin de üyeliğe çağırıldılar. Merkez Yönetim Kurulunun kuruluşunda Temmuz-Eylül 1904'te yeni bazı değişiklikler oldu: Lenin'i destekleyen Lengnik ve Essen tutuklandılar; uzlaştırmacı Krijijanovski ve Gusarov istifa ettiler; uzlaştırmacılardan Krasin, Noskov ve Galperin, Lenin'in protestoları arasında, çoğunluk mensubu Zemliyaçka'yı hukuk-dışı bir tutumla üyelikten çıkardılar ve [sayfa 307] başka üç uzlaşmacıyı Liyubimov, Karpov ve Dubrovinski'yi üyeliğe çağırdılar. Bu değişiklikler sonucu, Merkez Yönetim Kurulunun çoğunluğu uzlaşmacılardan oluştu. — 293.
[56] Lenin, Merkez Yönetim Kurulunun, üçüncü kongrenin toplanması için harekete geçen Güney Bürosunun dağıtılışını kastediyor. — 293.
[57] Galyorka — Bolşevik M. S. Olminski'nin (Aleksandrov) takma adı. — 293.
[58] Burada, İskra'nın menşevik yazıkurulu üyelerinin, gazetenin sütunlarını bolşeviklere kapatmaları ve ikinci kongresinin kararlarını kabul eden ve üçüncü kongrenin toplanmasını isteyen parti örgütlerinin açıklamalarını yayınlamayı reddetmeleri ardından, bolşeviklerin kurduğu Bonch-Bruyeviç ve Lenin Sosyal-Demokrat Parti Yazını Yayımevi kastediliyor. Yayımevi menşeviklerle uzlaşmacılara karşı bazı broşürler çıkardı: Lenin'in Zemtsvo Kampanyası ve "İskra"nın Planı; Galyorka'nın Bonapartçılık Kahrolsun; Orlovski'nin Konsey Partiye Karşı başlıklı broşürü ve daha başka broşürler. — 294.