"Evet, artık 'Kurtuluş Cephesi de İnternet'te'!
Bu, bir övünme sözü ya da 'büyük bir iş başarma' ifadesi değildir.
Bu, kimilerinin yaptığı gibi, bir reklam aracı da değildir.
Bu, ülkemiz solunda belirli sayıda legalistin ya da legalleşmeye çalışan örgütlenmenin 'medyatik' olarak kullandıkları bir alana giriş ilanı da değildir.
Bu, sadece sözü çok edilen ve dolayısıyla büyütülen bir ortamın nasıl ve ne ölçekte kullanılabileceğini gösteren bir ifadedir.
Bu, artık, 'www.kurtuluscephesi. com'dan, Kurtuluş Cephesi sayılarını ve Eriş Yayınlarının çıkarmış olduğu kitapları bulmanın ve almanın olanaklı olduğunu açıklayan yalın üç sözcüktür.
Bu, bir araçtır ve bu araca ulaşabilme olanaklarına sahip olanlar için geçerli bir araçtır.
Kimilerinin söylediği gibi, 'homepage'den hoşlanacağınızı umarız' da demiyoruz.
Sözümüz sözdür:
Merhaba!"
Kurtuluş Cephesi'nin Mayıs-Haziran 1998 tarihli 43. sayısında İnternet sayfasının yayına başlayışına ilişkin yazımız yukardaki sözlerle son buluyordu. Aradan geçen iki yıl içinde, Kurtuluş Cephesi dergisinin İnternet sayfası, başlangıçta ortaya konulan çizgi doğrultusunda yayınına devam etti.
İçerik olarak, 13 alt bölümden oluşan İnternet sayfası 1536 dosyaya ulaştı. Bu dosyaların 927 tanesi .html formatında yazılı metinler ve kalanları değişik formatlarda resim ve şekillerden oluşmaktadır.
927 yazılı metin dosyasının 330'u Kurtuluş Cephesi dergilerinin Kasım-Aralık 1994 tarihli 22. sayısından bugüne kadarki sayılarında yer alan yazılardan oluşmaktadır.
161 yazılı metin dosyası Eriş Yayınları tarafından yayınlanmış kitaplar ve THKP-C/HDÖ' ne ilişkin belgelerden oluşmaktadır.
200 metin dosyası, Marks, Engels, Lenin, Stalin, Mao, Che, Giap'ın kitaplarını içermektedir.
Diğer metin dosyaları ise, RAF, MRTA gibi örgütlerin belgeleri, değişik kitaplar (G. Politzer, Clausewitz, Marighella vb.) ile felsefe sözlüğü ve devrimci marşlardan oluşmaktadır.
Marks-Engels'e ilişkin 14 kitap; Lenin'in 24 kitap ve makalesi ile Stalin ve Mao'nun 8 yapıtı Kurtuluş Cephesi İnternet Sayfası'nda yer almaktadır.
Yine, Kurtuluş Cephesi İnternet Sayfası'na paralel olarak yayın yapan diğer İnternet sayfasında (http://www.datacomm.ch/fidel), 252'i yazılı metin dosyası olmak üzere, toplam 525 dosya bulunmaktadır. Bunlar içinde İngilizce 32 Marksist-Leninist klâsik yer almaktadır.
Böylece, iki yıl içinde, Kurtuluş Cephesi sayılarının ve Eriş Yayınlarının çıkarmış olduğu kitapları İnternet ortamında bulmak ve almak olanaklı hale getirildiği gibi, pekçok Marksist-Leninist yapıtı almak ve okumak olanaklı hale getirilmiştir.
Tüm bunlara karşın, İnternet ortamına ilişkin olarak başlangıçta yaptığımız çağrı konusunda bir ilerleme sağlayamadığımız da bir gerçektir.
Kurtuluş Cephesi'nin 43. sayısında yaptığımız çağrıda şöyle diyorduk:
"Bugün ülkemizde egemen olan ideolojisizleştirme uygulamalarının sonuçlarından birisinin de Marksist-Leninist teorik düzeyin alabildiğine düşmüş olmasıdır. Her devrimci ve devrimci örgütün, bu konuda üzerine düşeni yapmak durumunda olduğu açıktır.
Ancak ülkemizde otuz yılı aşkın süredir Marksist-Leninist klâsikler birer ticari meta olarak birkaç yayınevi tarafından basılmakta ve dağıtılmaktadır. 1980 sonrasında oligarşinin bilinçli uygulamaları ile kağıt fiyatlarına yapılan olağanüstü zamlar, bu yayınevlerini neredeyse birer tekel haline getirmiştir. Ayrıca yüksek kitap fiyatları, bu kitapların alınmasını olağanüstü zorlaştırmıştır.
Hiçbir bedel ve sorumluluk taşımaksızın Türkçeye çevrilmiş Marksist-Leninist klâsiklerin ticari metalar olmaktan çıkartılması için İnternet ortamı uygun bir araç durumundadır.
Bu nedenle, Marksist-Leninist klâsiklerin belirli bir İnternet sayfasından ücretsiz olarak dağıtımının sağlanması için, tüm devrimci örgütlerin bilgisayar ortamına geçirdikleri ya da geçirecekleri tüm Marksist-Leninist klâsikleri bir araya getirmeleri çağrısını yapıyoruz."
Aradan geçen tüm zamana rağmen, bu çağrımız boşlukta kalmış ve herhangi bir gelişme ortaya çıkmamıştır. Pekçok sol oluşum, İnternet ortamında kendilerine belli yayın olanakları sağlarken, hemen her zaman, tabir uygun düşerse, kendi "reklamlarını" yapmayı tek amaç haline getirmişlerdir. Elbette bunlar yadırganacak bir durum değildir. Ülkemiz solunun tarihsel gelişimi incelendiğinde, solda yıllardır egemen olan revizyonizm ve oportünizmin ideolojik etkisi hemen görülecektir. Böyle bir ortamda, daha farklı bir kavrayışın egemen olması zaten olanaksızdır.
Böylece, İnternet ortamı, solda birkaç "bilgili" bireyin, değişik sol örgütlenmeler adına birşeyler "yapmaya çalıştığı", ancak yeri geldiğinde bir "güç gösterisi" olarak kullanıldığı garip bir görünüm almıştır.
1999 yılının başlarında, bir dergi de, "vatanseverlerin sesi" olmadan önce, şunlar yazılmıştı:
"Bilindiği gibi, rakamlar solda sürekli tartışma konusu olmuştur. Özellikle de kitlesel eylemlerdeki rakamlar. Ve tabii bunlarda matematik bir kesinlik olmaz genellikle, sayılar bir ölçüde izafidir. Böyle olduğu için de, kendi durumlarının farkında olmayanlar sık sık başkalarının rakamlarına itirazlarla uğraşır, veya kendi rakamlarını abartırlar. Ama İnternet rakamları konusunda kimse böyle bir şeye tevessül etmemelidir. Çünkü orada izafi bir şey yoktur. Rakamlar tam bir kesinlikle bellidir."
Bu sözlerden sonra, "15 günlük" bir zaman diliminde kendilerinin İnternet sayfasını 3072 kişinin ziyaret ettiğini, aynı dönemde bir başkasının (SİP'in) İnternet sayfasını ziyaret edenlerin sayısının "17" olduğunu yazarak, kendilerinin ne denli "büyük" olduklarını ortaya koymaya çalışmışlardı.
Daha sonra, aynı kesimin İnternet sayfasını "ziyaret edenler"in sayısında nasıl bir gelişme olduğunu açıklamamışlarsa da, aynı mantık başka pekçok kesimde yansısını bulmuştur.
On yılların oportünistlerinden D. Perinçek'in İP çevresinin "Öncü Gençlik Internet Gazetesi"nde, aynı mantık şöyle ifade edilmiştir
"İşçi Partisi Öncü Gençlik'in İnternet sitesi 19 Eylül 1999 tarihinde
faaliyete geçti ve siteyi o günden bu yana (bu gazetenin hazırlandığı
saat itibariyle -11 Ocak 2000-) 15.371 kişi ziyaret etti. Sitemiz günlük ortalama 139 ziyaretle Türkiye'nin en çok ziyaret edilen siyasi sitesi olmuştur.
İlginizden dolayı teşekkür ederiz."
İnternet sayfalarına ilişkin sayılar böylesine ortalıkta uçuşurken, "İnternet Gazeteleri" türemeye başlamış ve nihayet "İnternet Muhabirliği" keşfedilmiştir.
Özgür Politika'nın İnternet sayfasında "keşfedilen" bu yeni "meslek alanı" şöyle tanıtılmaktadır:
"İnternet muhabirliği nedir ?
İnternet bir araç olarak kullanılarak değişik ilgi alanlarından derlenen bilgilerin bize ulaştırılmasıdır. Bu bilgiler İnternet'ten derlenmiş ya da başka bir şekilde hazırlanmış olabilir. Bu yazı ve haberlerden bir kısmı veya hepsi bir inceleme sonrasında Özgür Politika'da veya Özgür Politika İnternet sitesinde yayınlanacaktır. Yazıların bir bölümü hatta sadece İnternet'ten yayınlanabilir, özellikle İnternet ile ilgili olanlar."
Bu "duyuru", İnternet "muhabiri olma şartları"nı da, "Türkçe'nizin iyi olması", "aşağıdaki alanlardan birinde bilgi veya ilgi sahibi olmanız" gibi maddelerle açıklamaktadır.
Sol adına ortaya çıkan bu ve benzeri görünümler, "medya"da İnternet'e ilişkin olarak yapılan yayınlarla desteklenmektedir. Özellikle yeni yetişen genç kuşağın, emperyalizmin, "globalizm" ve "yeni dünya düzeni" propagandası ile koşullandırılmaya çalışıldığı ve bu yolla depolitizasyonun en geniş ölçekte sağlandığı bir ortamda, sol görünüm altında ortaya çıkan bu türden gelişmeler, devrimci faaliyeti "sanal" ortamda birşeyler yapmak (İnternet'te "sörf yapmak") olarak algılayan ve böylece somut pratikten kopuk ve uzak bir kesimin oluşmasına ortam hazırlamaktadır. Bu ise, depolitizasyonun soldan desteklenmesinden başka birşey değildir.
Böylece bir kez daha İnternet'in "ne olduğu" sorunu ortaya çıkmakta ve devrimcilerin ve devrimci örgütlerin bu soruya paralel olarak İnternet ortamında nasıl bir çizgi izleyeceklerini belirlemeleri gündeme gelmektedir. Doğal ve kaçınılmaz olarak böyle bir çizginin belirlenmesi, doğrudan her oluşumun ve örgütün devrim anlayışı, örgüt anlayışı ve çalışma tarzıyla bağlantılı olacaktır, olmak zorundadır. PKK'nin tasfiye süreciyle birlikte açıkça görüldüğü gibi, ideolojik keşmekeşin yıllardır hüküm sürdüğü ülkemiz solunda, olmayan birşeyle bağlantılı bir çizgi belirlemekten söz etmek gibi garip bir durum ortaya çıkmaktadır.
İnternet'e ilişkin olarak daha önce yaptığımız değerlendirmeyi bir kez daha anımsatalım:
"Burjuva ekonomistlerinin 'II. sanayi devrimi' adını verdikleri, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin hızlandığı 70'lerin dünyasından, 80'lere geçildiğinde, yeni çağ teorileri yaygınlaşmaya başladı. 1990'ların başında SSCB'nin dağıtılmışlığı koşullarında, bu yeni 'çağ' teorileri, Marksizmin öldüğünü ilân ederek, günümüzün 'iletişim çağı', 'teknoloji çağı', 'enformasyon çağı' vs. olduğunu sürekli yinelemeye başladılar. Özellikle iletişim teknolojisinde meydana gelen gelişmelerin kapitalistler için yeni pazar ve kâr olanakları yarattığının ortaya çıkmasıyla, bu teorisyenler 'medya' adını verdikleri, basım ve yayın mekanizmalarındaki gelişmeyi yüceltmekte birbirleriyle yarışır oldular. Ve bu gelişmenin, bilgisayar teknolojisindeki gelişmeyle birleştirilmesiyle birlikte son moda İnternet oldu.
Bilgisayar teknolojisindeki gelişmelerin üretim süreci üzerindeki etkileri, üretimin geliştirilmesindeki rolü ve toplumsal ilişkiler alanında ortaya çıkarabileceği değişimler birkaç burjuva araştırmacısının özel ilgi alanı olarak kalırken; bu teknolojinin, tüketim ekonomisi içinde bireysel tüketim nesnesi haline getirilmesinin getirdiği ilişkiler ağı, neredeyse herkesi ilgilendiren bir konu haline gelmiştir. Kapitalizm, kendi üretim süreci açısından, dolayısıyla artı-değeri artırmanın bir aracı olarak ele aldığı bilgisayar teknolojisinin maliyetini, bu yolla topluma yüklemesi, hemen hemen hiç dikkat çekmeyen bir konu olarak kalmıştır. İnsanların insanlarla ilişkilerinin sınırlandırıldığı, insanın insana ve insani nesnelere karşı yabancılaştırıldığı kapitalizm koşullarında, iletişim teknolojisi, giderek yabancılaşmış bireylerin karşılıklı ilişkisini yaratan bir unsur olarak kullanılmaya başlanıldı. Bunun en tipik ifadesi ise, İnternet'dir.
Kapitalistlerin ve kapitalist-emperyalist devletlerin artık ihtiyaçları kalmayan bilgileri genelleştirmelerinin bir sonucu olan İnternet, aynı zamanda yalıtık bireylerin daha da yalıtılmasının bir aracı olarak geniş kitlelere sunulmuştur.
Benzer gelişme, 'görsel iletişim araçları' adı verilen televizyon, video vb. alanlarda ortaya çıkmıştır. Bireyi ya da bireysel aileyi, bir başka bireyle ya da bireysel aile ile ilişki içine sokmadan, aynı ortamın paylaşıldığı duygusunu verebilme özellikleriyle 'görsel iletişim araçları', aynı zamanda yalıtılmış birey ilişkisinin yeniden üretimi olarak ideolojik bir işlev görmektedir. Yalıtık bir birey olarak, ülkesindeki ve dünyadaki her türlü gelişme ile 'ilgili' olunabilmekte, ancak bu 'ilgi' sadece görüntüsel ve yalıtılmış bir birey düzeyi ile sınırlandırılabilmektedir. Görüntüye dayalı, ancak diğer insani duyulara da seslenebilen sinemanın 'ölümü', aynı zamanda 'görsel iletişim araçları'nın bireysel tüketime konu olmasıyla birlikte gelişmesi, bu sınırlandırmanın diğer bir görüngüsü olmuştur.
Tüm bu teknolojik gelişmeler ve bunun tüketimi, kaçınılmaz olarak, kapitalist sistemin bir parçası olan 'yeni talep' yaratma faaliyetlerini de etkilemiş ve yaygınlaştırmıştır.
'Amerikan yaşam tarzı' olarak 1950' lerden itibaren dünya çapında yaygınlaştırılmaya çalışılan 'tüketim toplumu', ağırlıklı olarak 'görsel' malzemeye dayandırılmış olması, bu gelişmeden en çok yararlanan ideolojik unsur olmasını getirmiştir. 1950'lerden itibaren Hollywood filmleriyle kitlelere benimsetilmeye çalışılan 'Amerikan yaşam tarzı', televizyon yayınlarının uydular aracılığıyla yayınlanmasının kitlesel hale getirilmesiyle birlikte yeni araçlara ve olanaklara sahip olmuştur. Müzik alanında teknolojinin kullanımıyla ortaya çıkan 'klip'ler, aynı zamanda müziği insanın duyum organına hitap eden bir sanat olmaktan çıkartmış, onu görüntüyle, duyum organından çok görme organına hitap eden bir üretim haline getirmiştir. Böylece 'Amerikan yaşam tarzı' olarak 'tüketim'e yönelik ideolojik propaganda yeni bir araca sahip olmuştur.
Teknolojik gelişmenin otomotiv sanayiinde meydana getirdiği gelişmelerin bir ürünü olarak ortaya çıkan 'küçük' özel arabaların üretimi, kaçınılmaz olarak 'Amerikan yaşam tarzı'nın önemli bir unsuru olan otomobilin yaygınlaştırılmasını sağlamıştır. Bu da, kitlelerde, daha düne kadar sinemalarda, televizyonlarda gördüklerinin bir 'imge' olmaktan çıktığı ya da çıkabileceği sanısı yaratmıştır. Bunun sonucu ise, 1950'lerden beri sürdürülen propagandanın, 1990'lar dünyasında çok daha fazla 'gerçekleşebilir' bir senaryo olduğu sanısının yaygınlaşmasıyla, yarınlar için toplumsal bir devrime bağlı umutların yerine, mevcut düzene bağlı umutların geçmesi olmuştur.
Şüphesiz tüm bu görüngüler, aynı zamanda burjuva ideolojik propaganda araçlarının bir yaygınlaşması anlamına gelmektedir. Burjuva ideolojisinin, mevcut düzene bağlı ve mevcut düzen içinde yaşamayı benimsemiş insanlar yaratma hedefi, bu teknolojik gelişmelerle daha kolaylaştırılmıştır. İnsanların, doğa ve toplum hakkında nesnel bilgiye sahip kılınarak, bu bilginin gerçekliği üzerinde belli bir bilince sahip bireyler olmaları, her zaman burjuvazinin karşı durduğu bir düşünce ve eylem olmuştur. Burjuvazi için, bireyin nesnel bir bilgiye sahip olması değil, üretim sürecindeki yerine ilişkin gerekli teknik bilgiye sahip olması yeterlidir. Bunun ötesindeki tüm bilgi ve ilişki, o birey için bir yük olacaktır. Bu nedenle, hızlı tüketilebilir nesneler, hemen her koşulda, burjuva propagandasının araçları olmuştur. Burjuvazinin tüm bunlardaki tek amacının, proletarya devrimini engellemek olduğu ise, tartışmasız bir gerçektir.
Proletarya devriminin, devrimin gerekliliğinin bilincinde olan kitlelerin eseri olması gerçeği, burjuvazi için ideolojik propagandasında hem çıkış noktasını, hem de amacını belirlemiştir. Kitlelerin bilinç düzeylerinin sınırlandırılması ve devrim için gerekli bilince ulaşmalarının engellenmesi hedefi, burjuvazinin eğitim alanından toplumsal alana kadar tüm faaliyetlerinde belirginleştirilmiştir. Eğitim alanında uygulanan sınav sistemleri, yani 'test' sistemleri, bireylerin belli sorular karşısında sınırlandırılmış yanıtlarla yetinmelerini getirdiğinden, düşünmeyi ve düşünce üretmeyi sınırlandırmaktadır. Aynı şekilde, 'boş zamanlar'ın, sözcüğün gerçek anlamıyla 'boş' bir zaman olarak kullanılması için oluşturulmuş toplumsal araçlar, aynı sınırlamanın sürdürülmesi olarak bireylerin karşısına çıkartılmıştır."[*]
Bu gerçekliği ile ortaya çıkan İnternet, yalıtılmış bireylere dayanan ve bireylerin kendi "bireyselliklerini yaşamaları" gereğinin propagandasının yapıldığı bir dönemde, bu dönemin özelliklerini ve bireylerin durumunu gözönüne almaksızın, bireylere ulaşmanın bir aracı gibi sunulmaktadır.
"İnternet, aynı zamanda devrimci mücadelede yeni bir yönelim olarak ortaya çıkmaktadır. Belki bugün, çok fazla ciddiye alınabilecek bir yönelim olarak görülmese de, devrimci mücadelenin karşı karşıya bulunduğu sorunlar gözönünde tutulduğunda, bu yönelimin, parçasal ya da yerel düzeylerde önemli yansılar bulacağını ve hatta bulmaya başladığını söylemek pek yanlış olmayacaktır.
Bugün İnternet, üretilen ve üretilmeye çalışılan her türlü yanılsamaya karşın, belirli bir gelir grubunun sahip olduğu teknolojinin iletişim alanında kullanılmasından başka bir şey değildir."[*]
Sözün özü, İnternet, "bir araçtır ve bu araca ulaşabilme olanaklarına sahip olanlar için geçerli bir araçtır".
Bu gerçekler bir yana bırakılarak, İnternet'e ilişkin olarak "yeni keşifler" de bulunmak, emperyalizmin bu alanda gerçekleştirmeye çalıştıklarına soldan destek vermekten başka bir anlama gelmemektedir. Ve yine, bu gerçekleri bir yana bırakarak, İnternet ortamına ilişkin belirlenmiş bir çizgi oluşturmaksızın, belli bireylerin örgütsel faaliyete bir "katkısı" olarak bakmak, aynı zamanda, bu alanda egemen kılınan küçük-burjuva dünya görüşünün solda daha da yaygınlaşmasına neden olacaktır.
Bugün emperyalist sistemin içinde bulunduğu ekonomik buhran koşullarında, sanayi üretiminin giderek düştüğü, sanayi sermayesinin değer yitirme sürecinin devam ettiği, yani aşırı meta ve sermaye üretiminin etkilerinin değişik alanlarda açık biçimde sürdüğü bir ortamda, İnternet, küçük-burjuvalar için yeni bir "sınıf atlama" alanı olarak algılanılmaktadır. Bu da, küçük-burjuva dünya görüşünün etkinlik alanını daha da genişletmektedir.
Dünya çapında ortaya çıkan aşırı-sermaye birikiminin sermayelerin hızla değer yitirmesine yol açtığı bu ortamda, spekülatif "senaryolar"la düşen kâr oranlarını yükseltici yönde kullanılan İnternet'e yapılan yatırımlardaki büyük artış, bir yandan İnternet ortamını artan oranda ticari sermayenin faaliyet alanı haline getirirken, diğer yandan küçük-burjuva aydın kesimin istihdam edilmesine olanak sağlamaktadır. Böylece bu alana yöneltilen küçük-burjuva aydınları, aynı zamanda İnternet'e ilişkin her türden yanılsamanın toplumsal ölçekte yeniden-üretimi için bir araç durumuna gelmektedir. Artık onlara İnternet'in "digital" ortamında "özgürlük" ve "refah" görünmektedir. İstediklerinde istedikleri kitabı vb.'ni İnternet'ten "sipariş" edebilmenin "özgürlüğü" içinde ve tüm dünyanın "tüm bilgisi"ni "parmaklarının ucunda" tutabilmenin verdiği "güçle" istediklerini yapacaklarını sanmaktadırlar. Ve bu sanıları, bu "güçle" nasıl para kazanacaklarının planlarıyla birlikte varolmaktadır. İnternet ortamında herşeyin "bulunduğu" yanılsamasıyla, herşeyin "pazarlanacağı" düşüncesine ulaşmaktadırlar. Daha düne kadar bu düşüncede oldukları halde, bunu uygulama alanı bulamayan küçük-burjuva aydını, American Online (AOL) şirketinin hızlı büyümesinin büyüsüne kapılmışlardır.
Eğitim sürecinden elde ettiği zihni-emeğinden başka birşeyi olmayan bu kesimin, ekonomik buhran dönemlerinde spekülatif ticari sermayenin hareketinde artış olması gerçeğini görebilmesi de olanaksızdır. Onlara, kapitalizmin ekonomik buhranının, bu üretim tarzının ayrılmaz bir parçası olduğunu, aşırı-meta (mal) üretimi anlamına geldiğini, dolayısıyla buhran dönemlerinde mal stoklarının olağanüstü arttığını, böylece meta-sermayenin para-sermayeye dönüşmediğini ve kaçınılmaz olarak stokların eritilebilmesi için satış yapılması gerektiğini, bunun da ticari faaliyetlerin yoğunlaşmasına neden olduğunu anlatmak da kolay olmayacaktır. Ve yine onlara anlatılması zor olacaktır, bu ticari faaliyetteki artışın, dünya ticaret hacmindeki artış olmayıp, stok sahiplerinin kendi mallarını pazarlayabilmek amacıyla ticari faaliyetlere yönelmesinden kaynaklandığını.
İşte bu yanılsamalar ve sanılar içine sokulan küçük-burjuva aydınları, gelecek tüm yaşamlarını belli bir zaman dilimini kapsayan ticari konjonktüre bağlayabilmektedirler.
Küçük-burjuva aydın kesimin böylesine geniş ölçekte "ticarileştirilmesi", diğer yandan devrimci mücadeleye katılımları koşullarında "tüccar zihniyeti"nin bu kesimler tarafından varedilmesi sonucunu doğuracaktır: Emek harcamadan, üretmeden "kazanmak"!
Bugün İnternet ortamında bu dünya kavrayışının belirtileri yaygınlaşmaya başlamıştır. Hiç birşey vermeden almak anlayışıyla, çocuklarının okul ödevlerini İnternet'e "yaptırma"ya kalkan anne ve babalar, sınav sorularını İnternet' ten yanıtlamayı düşünen öğrenciler, master tezlerini İnternet aracılığıyla hazırlamayı düşünen lisans üstü eğitim öğrencileri, saatler ve günler süren "sörfler"le, e-mail'ler "atarak" zamanlarını tüketmektedirler. Ve hiç akıllarına getirmemektedirler ki, bir başkaları tarafından -şu ya da bu oranda emek harcayarak- İnternet ortamına verilmemiş hiçbir bilgiye ulaşmak mümkün değildir. Bilgisayar alacak paranın olması, İnternet girişi için ayda 19 dolar verecek durumda olmak ve milyonlar tutan telefon faturalarını ödeyebilmek bu gerçeği değiştirmemektedir.
İşte bu yeni yanılsamalarıyla İnternet, hemen her yerde popülitesini sürdürmektedir. Bunları kavrayamayan ve bunlara karşı mücadele etmeyi başaramayan bir solun, İnternet ortamının "reklam getirisi"nden çok, yitirecekleri olacaktır.
Bizden söylemesi...