T.C.
BAŞBAKANLIK
HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI
Sayı : B.02.1.HM.0.DEİ.02.00/500
Ankara, 9 Aralık 1999
Sn. Michel Camdessus
Başkan
Uluslararası Para Fonu
Washington D.C. 20431
Sayın Bay
Camdessus,
1. Nisan 1999 seçimlerinden sonra oluşan Hükümetin ekonomik programı Türkiye'yi enflasyondan kurtarmak, büyüme ve toplumun bütün kesimleri için daha iyi yaşam standardı beklentilerini artırmak gibi iddialı bir hedef üzerine odaklanmıştır.
2. Enflasyon, son 25 yıldır Türkiye'nin ekonomik performansını farklı açılardan zayıflatmıştır. Bunun en belirgin etkisi, ekonomik büyümede yaşanan istikrarsızlıktır. Hızlı ekonomik gelişme dönemlerini aynı hızda ekonomik faaliyetlerdeki azalış dönemleri izlemiştir. Fakat enflasyonun ekonomik ve sosyal etkileri daha da fazla olmuştur. Büyüme yalnızca istikrarsız olmamış aynı zamanda gelişmekte olan piyasa ülkelerinin en başarılılarının ortalamasının çok altında kalmıştır. Eğer AB ülkelerine göre mevcut gelir açığı kapanacak ise zaman içerisinde daha yüksek büyüme oranlarının sürdürülmesi gerekmektedir.
3. Enflasyon Türk Lirasına olan güveni sarsarak, yüksek ve istikrarsız nominal ve reel faizlere de neden olmuş, bu da toplum üzerinde dramatik sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Spekülatif ve arbitraj faaliyetleri giderek daha fazla kaynağı çekmiş ve mali piyasalar ile kurumların işleyişlerini bozmuştur. Kamu sektörü kendi borçlarına %30 veya daha fazla reel faiz ödediği zaman, özel sermaye, istihdam yaratıcı faaliyetlerden mali yatırımlara kaymaktadır. Bankalar açtıkları krediler için daha da yüksek reel faiz talep ettikleri zaman, kredi süreci bozulmakta ve dış sermaye elde etme olanakları sınırlı olan şirketler bundan zarar görmektedirler.
4. Dahası, bu yüksek reel faizler zayıf bütçe temel dengesi ile birlikte kamu finansmanını sürdürülemez bir yola sokmuştur. Devlet bankalarının görev zararı ve Merkez Bankası net varlık pozisyonları dahil olmak üzere tanımlanan kamu sektörü borcu 1998 sonunda GSMH'nin %44'ü iken bu miktarın 1999 sonu itibariyle GSMH'nın %58'ine ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu durum Türkiye'yi uluslararası mali piyasaların güvenindeki ani değişikliklere karşı zayıf hale düşürmektedir.
5. Sonuç olarak, yüksek enflasyon ortamı, yüksek reel faizler ve istikrarsız büyümeden en fazla zarar görenler yüksek getiri sağlayan varlıklara yatırım yapamayan ve sadece çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirle geçinen toplumun daha düşük gelirli insanlarıdır. Enflasyon ve yüksek reel faizlerin azaltılması yalnızca uzun dönemde Türkiye'nin büyüme beklentilerini yükseltmeyecek aynı zamanda ekonomik kaynakların daha eşit ve etkin olarak dağılmasına da öncülük edecektir.
6. Türkiye'de yaşanan enflasyonun sürgit özelliği dikkate alındığında, 2000-02 yılları için enflasyonla mücadele hedeflerimizi belirlenmesinde enflasyonu aniden tek haneli rakamlara indirmenin güçlüğü ile geçmişteki uygulamalardan açıkça farklı olunacağının sinyalinin verilmesi ihtiyacının dengelenmesine büyük önem verilmiştir. Bize göre, 2000 yılı enflasyon hedefimiz -12 aylık TÜFE enflasyonunu Aralık 2000 sonu itibariyle %25'e(TEFE enflasyonu %20'ye) düşürmek- enflasyonla mücadele yolunda kademeli bir uygulamaya imkan sağlamakla beraber geçmiş uygulamalardan (son 10 yılın TEFE ortalaması %80 civarındadır ve 1999 sonu itibariyle % 65 olacağı tahmin edilmektedir) farklı olduğu konusunda açık bir sinyal göndermektedir. 2000 yılı enflasyon hedeflerimiz, TEFE ve TÜFE enflasyonunu 2001 yılı sonunda %10-12'ye ve 2002 yılı sonunda tek haneye(yaklaşık %5-7) düşürmek için iyi bir başlangıç noktası teşkil etmektedir.
7. Programımız üç temel unsura dayanmaktadır : programın başlangıcında kamu sektörü temel fazlasının mümkün olduğunca yüksek tutulması, yapısal reformlar ve tutarlı gelir politikaları ile desteklenmiş sıkı döviz kuru taahhütleri. Başlangıçta kamu sektörü temel fazlasının yüksek programlanması gereklidir. Çünkü kamu hesaplarındaki zayıflık yüksek enflasyonun arkasında yatan temel faktördür. Yapısal reformlara, mali ayarlamayı sürdürülebilir kılmak, etkinliği artırmak ve artan özelleştirme gelirleri sayesinde kamu borcunun azaltılmasını kolaylaştırmak için ihtiyaç vardır. Sıkı döviz kuru taahhütü ve tutarlı gelir politikası, özellikle enflasyonla mücadelenin ilk aşamasında, enflasyon ve faiz oranlarının daha hızlı indirilmesi için gereklidir.
8. Programımızın gücü enflasyonla mücadele
hedeflerimizin kredibilitesini artırmakta ve bu yolla aynı anda hem enflasyonun
düşürülmesi hem de büyümenin gerçekleştirilmesini mümkün kılmaktadır. Kamu sektörü temel mali pozisyonu sıkılaştırılırken,
enflasyondaki düşüşe bağlı olarak artan güven, faiz oranlarındaki beklenen
düşüş, özel kredi pazarının yeniden canlanması, sirkülasyondaki kamu borcu
stoku üzerinden özel sektöre tahakkuk etmeye devam edecek olan önemli
miktardaki faiz ödemeleri, Avrupa'daki ekonomik toparlanmanın güçlenmesi ve
turizm gelirlerinin normal seviyelerine dönmesiyle iyileşen dış ekonomik ortam
sayesinde büyüme teşvik edilecektir. 2000 yılında GSMH büyüme oranını, 1999
için eksi 2 olarak tahmin edilen büyümeden toparlanma etkisini de yansıtacak
şekilde %5-5.5 aralığında tahmin etmekteyiz (yıl içindeki büyüme muhtemelen daha düşük olacaktır).
GSMH büyümesinin 2001-02 yıllarında ise %5-6 aralığında olması beklenmektedir.
9. Ekonomik faaliyetlerin hızlanmasıyla
1999'da GSMH'nın %0.5'i olan cari işlemler açığının 2000 yılında artarak
GSMH'nın %1.5-2'sine ulaşması beklenmektedir. Aynı büyüklükteki açıklar 2001 ve
2002 yılları için de beklenmektedir. Bu tür açıklar, Türkiye gibi yatırımı ve
büyümeyi desteklemek için dış tasarruflara dayanmaya ihtiyaç duyan bir ülke
için uygundur. Bu açıklar, 1999'daki GSMH'nın %34'ü seviyesinden önümüzdeki üç
yıl içerisinde biraz düşmesi beklenen net dış borcun GSMH'ya oranı ile
sürdürülebilir niteliktedir.
10. Enflasyonla mücadele programızın
desteklenmesi için 2.892 milyon SDR tutarında (kotanın %300'ü) üç yıllık bir stand-by düzenlemesi talep
etmekteyiz. Bu kaynaklar, ödemeler dengesi ihtiyaçları için kullanılabilir
uluslararası döviz rezervlerimizi artıracak, uyum programımıza olan güvenin
somut bir belirtisi olacak ve uluslararası kamu ve özel yatırımcıların
desteğini hızlandıracaktır. Programın performansı ilk yılda 3'er aylık gözden
geçirmeler, daha sonraki yıllarda ise yılda iki kere yapılacak gözden geçirmeler
ile izlenecektir.
11. Enflasyon sadece kamu finansmanı
sürdürülebilir bir yola sokulabilir ve artık enflasyon vergisine başvurulmaz
ise ortadan kaldırılabilir. Bu durum, bir yandan kamu borcunun azaltılması için
özelleştirmenin hızlandırılmasını, diğer yandan kamu sektörü dengesinde önemli
ölçüde bir fazla yaratılmasını gerektirmektedir.
1999
için bütçe hedefleri
12. 1999 yılının ilk yarısında bütçe
politikaları önemli ölçüde gevşetilmişken, yeni hükümet bütçe temel dengesindeki
bozulmayı sınırlandırmayı başarmıştır. Deprem nedeniyle ortaya çıkan maliyetler
hariç tutulduğunda 1999'un ikinci yarısındaki gelişmeler Yakın İzleme Anlaşması
ile ortaya konulan hedefler ile uyumlu olmuştur. 1999'un kalanında bütçeye
ilişkin gelişmeleri güçlendirmek için yatırım harcamalarında ve diğer cari
harcamalarda GSMH'nın %0.4'üne varan kesintiler yapılması kararlaştırılmıştır.
Bu, 26 Kasım 1999 tarihinde kabul edilen vergi paketinin etkisi ile birlikte
(aşağıya bkz.) 1999 yılında konsolide merkezi bütçe temel fazlasının 1
katrilyon TL'den (GSMH'nın %1.2'si) aşağı düşmesine imkan vermeyecektir. (performans
kriteri; Ek-A) Deprem maliyetleri hariç (yaklaşık GSMH'nın % 0.8'i) bu
hedef Temmuz başında Yakın İzleme Programı çerçevesinde belirlenen hedef ile
tutarlıdır.
2000
yılı bütçe programı
13. Temel amacımız 1999 yılında GSMH'nın %
-2.8'i olan kamu sektörü temel fazlasını, 2000 yılı için GSMH'nın yaklaşık
%1.5'u olarak tahmin edilen deprem harcamaları hariç, 2000 yılında GSMH'nın
%3.7'sine yükseltmektir. Kamu sektörü temel fazlası merkezi konsolide bütçeyi,
bütçe dışı fonları(BDFler), yerel yönetimleri, finans sektörü dışında faaliyet
gösteren kamu teşebbüslerini, Merkez
Bankası'nı ve kamu bankalarının görev zararlarını kapsamaktadır. Temel fazlanın
bu seviyesi, orta vadede net kamu borcunun GSMH'ya oranını istikrara
kavuşturmak için fazlasıyla yeterlidir. Ancak, enflasyon düştükçe; geçmişte
çıkarılan sabit faizli tahvillere ödenen reel faiz ödemelerinin artmasıyla,
faiz ödemelerinin GSMH'ya göre yükü geçici olarak artacaktır. Bu nedenle, 2000
yılında, kamu borç oranının büyümesini sınırlandırmak için önemli miktarda
özelleştirme gelirlerine ihtiyaç duyulacaktır.
14. Bu bütçe hedeflerinin tutturulması bir
dizi performans kriteri ve endikatif
hedefler aracılığıyla izlenecektir:
Konsolide kamu sektörü(konsolide bütçe, dört temel Bütçe Dışı Fon,
sekiz kamu iktisadi teşebbüsü, işsizlik sigortası fonu ve üç sosyal güvenlik
kuruluşu dahil) temel fazlası için özelleştirme gelirleri hariç 3'er aylık
performans kriterleri
belirlenecektir. Yıl sonu için taban, mali uyumun miktarını başlangıçta
yüksek tutan çeyrek yıllık dağılımla 4500 trilyon TL (GSMH'nın % 3.6'sı)
olacaktır. (Ek B).
Özelleştirme gelirleri makroekonomik programımızda anahtar rolü
oynadığından, temel fazla için özelleştirme gelirlerinin 3'er aylık endikatif
hedeflerini de içeren yıllık ayrı bir performans kriteri belirlenecektir
(Ek B).
Özelleştirme gelirleri hariç, konsolide kamu sektörünün genel açığı
için endikatif bir tavan belirlenecektir, böylece yalnızca temel
dengedeki gelişmeler değil aynı zamanda faiz ödemeleri de izlenecektir. 2000
yılında, piyasadaki devlet tahvillerinin faiz ödemeleri yükünde enflasyondaki
düşüş nedeniyle oluşan geçici artışı kapsayan genel açığın 18,750 trilyon TL'yi
(GSMH'nın %15'i) geçmemesi beklenmektedir, bu da GSMH'nın %7.4'ü oranında bir
operasyonel açığa (enflasyondan arındırılmış açık) denk gelmektedir.
15. Yukarıdaki rakamlar depremle ilgili bütçe
harcamalarını kapsamamaktadır. Bu hesaplar özel bir raporlama sistemi ile
izlenecek olup bütçe performans kriteri altında GSMH'nın % 1.1'ine kadarlık bir
harcama kabul edilecektir. Ayrı olarak izlenemeyecek olan depremle ilgili
maliyetler dikkate alındığında (ağırlıklı olarak GSMH'nın % 0.2'sine ulaşacak
vergi kayıpları), konsolide kamu sektörü temel dengesine gelen depreme ilişkin
ek yük 2000 yılında GSMH'nın yaklaşık %
1.25'i oranında olacaktır (bu tutar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu
kanalıyla aktarılan GSMH'nın % 0.25'i oranındaki ek miktarı hariç tutmaktadır).
Bu tavan, resmi dış finansmanın 2000 yılında mevcut 1.8 milyar $'ı aşması
halinde, genel makroekonomik gelişmeler dikkate alınarak programın gözden
geçirmeleri sırasında revize edilebilecektir.
Bu
harcamalar en etkin biçimde yapılması hedeflenecektir. Bu çerçevede, depremden
hemen sonra uygulamaya konulan kredi sübvansiyonu düzenlemesinin maliyeti, 2000
yılı bütçesinde tahsis edilen 50 trilyon TL ile sınırlı kalacaktır.
16. 26 Kasım 1999
tarihinde Parlamento'da onaylanan vergi paketi bu hedeflerin tutturulmasını
kolaylaştıracaktır. Vergi paketi, ek gelir ve kurumlar vergisi ödemeleri, ek
yıllık motorlu taşıtlar ve emlak vergisi ödemeleri, cep telefonu faturaları
üzerine uygulanacak bir vergi ve düzenleyici kurulların (İMKB, SPK gibi)
yaratacakları gelir fazlalarından yapılan aktarımların artırılmasını
içermektedir. Ek olarak, bedelli askerlik uygulamasını başlatmış bulunmaktayız.
Son olarak, 1 Aralık 1999 tarihinden önce çıkartılmış kamu kağıtları üzerine
stopaj vergisi konularak bu kağıtları
ellerinde bulunduranların 2000 yılında enflasyon ve faiz oranları düşmesi
nedeniyle oluşacak beklenmedik karları azaltılmıştır. Bu önlemler ile,
gelirler 2000 yılında GSMH'nın % 2'si
oranında artacaktır. Ayrıca, aşağıdaki gelir tedbirleri uygulamaya konulacaktır
:
Gayrimenkul sermaye iratları ve serbest meslek
kazançları üzerine uygulanan stopajın % 15'ten % 20'ye çıkartılması, faiz ve
repo gelirlerine uygulanan stopaj oranının %2 puan artırılması ve ücret ve maaş
kazananların vergi dilimleri ve özel istisna miktarlarının artışının hedeflenen
enflasyon oranıyla sınırlandırılması yoluyla doğrudan vergi gelirleri GSMH'nın
% 0.3'ü oranında artırılacaktır.
Dolaylı vergilere ilişkin olarak standart % 15
olan oranı ile diğer Avrupa ülkelerine
nazaran çok düşük kalan KDV oranı
GSMH'nın % 0,5'i oranında gelir yaratması amaçlanarak % 2 puan oranında
artırılacaktır. Ek olarak, 2000 yılında akaryakıt fiyatlarının belirlenmesinde
Hazine onayı gerekli olacak ve harçlar, akaryakıt fiyatlarının hareketi ne
olursa olsun bütçede hedeflenen tasarrufların (GSMH'nın yaklaşık % 0.4'ü) tutturulmasını sağlamak üzere akaryakıt
fiyatlarındaki değişikliğe bağlı olarak otomatik olarak ayarlanacaktır.
Tütün ve alkollü içecekler üzerindeki ek KDV
oranının, eğitim kesintileri, ücretler ve harçların artırılmasını içeren diğer
tedbirlerin GSMH'nın % 0.4'ü oranında bir gelir sağlaması beklenmektedir.
Son olarak, Bakanlar Kurulu 2000 yılının ilk üç
ayı içinde 4444 sayılı Kanun'un 2. Maddesi, 2. Paragrafında kendisine verilen
yetkiyi 1 Temmuz 2000'den geçerli olmak üzere kullanacaktır. (GSMH'nın %0.4'ü
kadar gelir toplanması beklenmektedir)
17.
1999 Bütçesindeki Vergi Usul Kanunu'nun 279. Maddesi'nin uygulamasının
ertelenmesinin sona ermesiyle, kamu kağıtlarını ellerinde bulunduran ticari
işletmelerin vergilendirilebilir karlarının hesaplanma yönteminin revizyonu
sayesinde vergi gelirleri de artacaktır(GSMH'nın yaklaşık %1.1'i kadar). Son
olarak, Marmara depreminden etkilenen bölgeler için sağlanan vergi kolaylığı
sadece son artçı şoklardan en çok etkilenen Bolu ve Sakarya için 31 Aralık 1999
sonrasına uzatılacaktır.
18.
2000 yılında personel giderlerinde yapılacak azaltma ve diğer cari
harcamalardan yapılacak kesintilerden tasarruflar dahil olmak üzere, yatırım
dışı kamu harcamalarından yapılacak kesintiler ile GSMH'nın 0.3'ü oranında
tasarruf sağlanacaktır. (Bütçe kanununun 54. Maddesi kapsamındaki harcamalar
dahil)
19. 2000 yılında bütçeye
ilişkin gelişmeler, Eylül ayında yasalaşan sosyal güvenlik reformundan olumlu
etkilenecektir (aşağıya bakınız). Yasanın sosyal güvenlik fonlarının dengesini
reformdan önceki trende göre 2000 yılında GSMH'nın % 0.5'i oranında
iyileştirmesi beklenmektedir. Aşağıda tartışılan gelir ve tarımsal
politikalardan da aynı fayda beklenmektedir. Son olarak, bütün temel harcamalarda
(personel ve sosyal güvenlik fonlarına yapılan transferler hariç), 2000 yılı
bütçe ödeneklerinden %2'lik bir kesinti yapılmasını öngören bir genelge Maliye
Bakanlığı tarafından 2000 yılı Ocak ayı içerisinde çıkartılacaktır.
20. 2000 yılı mali paketindeki
birçok tedbir tek defaya mahsustur. Trende göre yapılması gereken tasarrufun
boyutu dikkate alındığında bu gereklidir. 2001 yılı için daha fazla kalıcı
tedbir uygulamaya konulacak olup, aşağıda tartışılan yapısal reformlardan da
güçlü katkılar beklemekteyiz.
21. 16. ve 18.
paragraflarda (16. Paragrafın son maddesi hariç) belirtilen tedbirlerin
uygulamaya konulmasının yanı sıra, 2000 yılı bütçesinin Parlamento Bütçe ve
Plan Komisyonu tarafından onaylanması da Stand-by düzenlemesi konusundaki
talebimizin IMF İcra Direktörleri Kurulu'na sunulması için ön koşullar
olacaktır.
22. Yukarıdaki bütçe
hedefleri, gerektiğinde 2000 yılı içerisinde düzeltici mali tedbirler
uygulamaya konulmak suretiyle, sıkı sıkıya takip edilecektir. Enflasyonla
mücadele çabalarının güçlendirilmesi ve döviz kuru taahhütünün desteklenmesi
için, gerektiğinde, IMF uzmanlarıyla görüşülerek ek tedbirler de uygulamaya
konulacaktır.
23. Mali
uyum, faiz ödemeleri yükünü hafifletmek için daha aktif ve çeşitlendirilmiş bir
borç yönetimi politikası ve özelleştirmenin hızlandırılması ile
tamamlanacaktır. Kamu sektörünün iç borçlanma gereğini sınırlandırmak amacıyla
aşağıda belirtilen adımları atarak 2000 yılı kamu sektörü özelleştirme gelirlerini
GSMH'nın en az %3.5'ine (7.6 milyar ABD Doları) yükseltme niyetindeyiz.
Telekomunikasyon ve enerji sektörlerinden elde edilecek özelleştirme gelirleri
(4.5-5.5 milyar ABD Doları) doğrudan Hazine'ye aktarılacaktır. Özelleştirme
İdaresi'nin elde edeceği nakit gelirlerin (3.1 milyar ABD Doları) 0.9 milyar
ABD Doları faiz ödemelerinde, işletme maliyetleri için ve KİT'lere transfer
edilmek üzere kullanılacaktır. Geri
kalan (2.2 milyar ABD Doları), Kamu Ortaklığı Fonu'na (KOF) Bütçe Dışı
Fonlar'ın yatırımlarını finanse etmek üzere (400 milyon ABD Doları) ve kalan
1.8 milyar ABD Doları Kamu Ortaklığı Fonu'nun Hazine'ye olan borçlarının
azaltılmasında kullanılacaktır. Hangi kaynaktan olursa olsun elde edilecek ek
özelleştirme gelirleri borç azaltımında kullanılmak üzere Hazine'ye
aktarılacaktır. Bu hedeflere ulaşmak amacıyla, özelleştirme aşağıda belirtilen
yasa değişiklikleri ile hızlandırılacaktır.
24. Ayrıca, kamu kesimi net dış
borçlanması, IMF kaynakları hariç, deprem harcamaları için sağlanan dış destek
dahil, GSMH'nın en az % 2.5'ine (5.25 milyar ABD Doları) ulaşacaktır. Diğer
gelişmekte olan piyasalara kıyasla kamu sektörü borç kompozisyonunun iç
kaynaklara aşırı bağımlı olduğunu düşündüğümüz için dış borçlanmayı Ek F ve
G'de belirtilen genel üst sınırlar içerisinde (performans kriteri) sözkonusu
miktarın üzerinde artırmaya çalışacağız.
25. İç borç yönetimi ile ilgili olarak
1999'da başlatılmış olan ve değişken faizli tahvil ihraçlarına dayanan
çeşitlendirilmiş borçlanma politikasına ağırlık vermeye ve böylece daha uzun
vadeli ve sabit faizli kağıtlara (ki düşen enflasyon ortamında dönem sonu
getirisi çok yüksek olmaktadır) dayalı
borçlanmayı azaltmaya ve aynı zamanda faiz ödemelerinin yükünü zaman içinde
düzgünleştirmeye devam edeceğiz.
26. Genel olarak, 2000 yılı net kamu
borcu / GSMH oranının 1999 sonuna oranla (GSMH'nın % 58'i civarında) aşağı
yukarı sabit kalacağını tahmin etmekteyiz. Bunu üst sınır olarak görmekteyiz ve
kamu borç oranında indirim sağlanmasına çalışacağız.
27. 2001-02 yıllarında maliye
politikası, kamu sektörü iç borcunun GSMH'ya olan oranını en azından
sabitleyerek 2000 yılında ulaşılan mali sonuçları pekiştirmeye yönelik
olacaktır. Özelleştirme gelirleri
(aşağı bkz.) ve faiz oranlarına ilişkin olarak mevcut beklentilerimiz dikkate
alındığında, 2001 ve 2002 yıllarında iç borç oranını istikrara kavuşturmak için
kamu sektörünün 2000 yılı özelleştirme gelirleri, faiz gelirleri ve merkez
bankasından kar transferleri ile deprem harcamaları hariç GSMH'nın % 3.7'si
civarındaki temel fazla hedefinin sabit tutulması gerekecektir. Bu hedeflere,
depreme ilişkin maliyetler azaldıkça ve 2000 yılında uygulamaya konan geçici
tedbirler yerlerini kalıcı olanlara bıraktıkça ulaşılacaktır.
28. Toplam borcun GSMH'ya olan
oranının 2000 yılı sonu için tahmin edilen %58 oranından küçük bir oranda
azalarak 2001 yılında %56.5'e, 2002 yılında %54.75'e inmesi beklenmektedir.
29. Özelleştirme, özelleştirme
gelirlerinin 2001 yılında en az GSMH'nın % 3.25'ine ve 2002 yılında en az % 2
sine ulaşması sağlanarak sürdürülecektir (aşağıya bkz.).
30.
Para ve döviz kuru politikalarımız iki düşünce ışığında yönlendirilecektir.
Birincisi, enflasyonun indirilmesi ve faiz oranlarında hızlı düşüş, para ve
döviz kuru gelişmelerinin daha çok önceden
tahmin edilebilir hale getirilerek, yerli ve yabancılar için finansal
yatırımın değeri üzerindeki belirsizliğin azaltılmasını gerektirmektedir. Bu,
döviz kuru politikasında daha fazla ileriye dönük taahhütlere doğru bir
değişikliği gerektirmektedir. Program çerçevesinde maliye politikasının
güçlendirilmesi, uluslararası toplumdan sağlanan mali destek ile birlikte,
uluslararası rezerv seviyemiz, sözkonusu taahhütün uygulamaya sokulmasını
mümkün kılmaktadır. İkinci olarak, son yıllarda pek çok gelişmekte olan piyasa
ekonomisini etkilemiş bir sorun olan –
enflasyonun düşürülmesi için uygun olsa da – uzun vadede gereksiz
katılıklara yol açabilecek para ve döviz kuru politikasına sıkışıp kalmaktan
sakınılması gereği vardır. Bu nedenle, bu döviz kuru rejiminden şeffaf ve
önceden ilan edilmiş bir çıkış stratejisine ihtiyaç bulunmaktadır.
31. Program altında, para ve döviz kuru politikası
bu gerekliliklere uygun olacaktır. Daha açık olarak, döviz kuru politikası aşağıdaki
özelliklere sahip olacaktır :
Mevcut sepete karşı önceden ilan edilmiş döviz
kuru yolu uygulamasına IMF İcra Kurulu toplantısından önce açıklanacaktır (ön
koşul). Döviz kurunun izleyeceği yol, 1 Ocak–31 Aralık 2000 dönemi için
ilan edilecektir. Bu süre zarfında TL, hedef TEFE oranına uyumlu olarak, Ek
1'de rapor edilen tablo uyarınca % 20 oranında değer kaybedecektir. Günlük
döviz kuru ayarlaması, her ay içerisinde sabit kalacaktır. Yeni döviz kuru
sisteminin ilan edilmesi sonrasında, 1999 Aralık ayının geri kalanındaki değer
kaybı, ayın ilk kısmı ile aynı oranda olacaktır.
Her üç ay sonunda, döviz kuru yolunun daha önceden
ilan edilmiş bölümünü değiştirmeden, döviz kuru takvimi ek 3 ay daha
uzatılacaktır. Enflasyondaki düşüş sürecini devam ettirmek amacıyla, uzatılan 3
ay için devaluasyon oranı bir önceki dönemde ilan edilen orandan farklı
olabilir.
Bu rejimin uygulamaya başlanmasını takip eden ilk
18 ay içerisinde sözkonusu döviz kuru etrafında bir band olmayacaktır. 1 Temmuz
2001'de merkez parite etrafında simetrik olarak giderek genişleyen bir band
uygulamasına geçildiğinde, daha esnek bir kur rejimine aşamalı bir geçiş
başlatılacaktır. Bu band, her yıl bir ucundan diğer ucuna %15 puanlık bir
oranda genişleyecektir. Bandın toplam genişliği, Aralık 2001 sonunda %7.5'e, 2002 yılının Haziran ayının sonunda
%15'e, 2002 Aralık ayı sonunda %22.5'e çıkarılacaktır.
32.
Stand-by anlaşmasının ilk 18 ayında – bu dönem döviz kurunun izleyeceği merkezi
yol etrafında bir bandın olmadığı dönemdir -- para politikası şu kurallara
dayandırılacaktır :
Her çeyreğin sonunda, merkez bankası net iç
varlıklar stoğu, 1999 Aralık ayı düzeyini aşmayacaktır. (değerleme
değişikliklerine göre ayarlanmış olarak), performans kriteri (Ek D).
Her çeyrek süresince ve dini bayramların olduğu
iki hafta dışında (8-10 Ocak, 16-19
Mart ve 27-29 Aralık 1999) net iç varlıklar genel olarak sabit kalacak olup,
gecelik faiz oranlarında aşırı dalgalanmayı engellemek için ve Ek D'de
belirtilen net iç varlıklar tavanları korunurken her üç aylık dönem içerisinde
sınırlı esnekliğe müsaade edilecektir. Buna göre net iç varlıklar stoğunu,
Aralık 1999 net iç varlıklar stoğu seviyesinde ancak bir önceki üç aylık dönem
sonundaki toplam para tabanının yaklaşık +/-%5'ine eşdeğerde kısa vadeli değişikliklere
izin verecek şekilde genel olarak sabit tutmaya niyetliyiz. Son olarak, iç para
piyasasının esnekliğini artırmak amacıyla, Türk Lirası mevduat stoğuna
uygulanan munzam karşılığı oranı %8'den %6'ya çekilecek ve Türk Lirası mevduat
üzerine %2'lik disponibilite zorunluluğu getirilecektir. Bu yeni disponibilite
oranı sürekli bazda olmak yerine, zorunlu karşılık dönemindeki günlük verilerin
ortalaması ile karşılanabilir. Yeni disponibilite oranında, Türk Lirası mevduat
üzerine getirilen munzam karşılıklarında ve döviz tevdiat hesaplarına uygulanan
munzam karşılık oranlarında yapılacak değişiklikler ancak IMF uzmanları ile
istişare edilerek yapılacaktır. Türk
Lirası mevduat için getirilen yeni disponibilite ve munzam karşılık toplamı
2000 yılı içinde değiştirilmeyecektir.
33.
Bu çerçevede, kısa dönemli dalgalanmalar dışında tüm para tabanı, ödemeler
dengesi yolu ile yaratılacak ve iç faiz hadleri tamamen piyasa tarafından
belirlenecektir. Sermaye akımları, faiz oranlarında hızlı düşüşe imkan vermek
ve sermaye girişlerini idame ettirecek büyük faiz oranı farklılıklarını
engellemek üzere sterilize edilmeyecektir. Aynı şekilde, eğer döviz kuru
üzerinde baskı oluşursa para piyasalarında hızlı faiz artışlarına yol açmak
üzere sermaye çıkışları sterilize edilmeyecek olup Ek-E'de yer alan net
uluslararası rezerv tabanına ilişkin kriterin tutturulmasına yardımcı
olacaktır. Merkez Bankası tarafından ilan edilen interbank faiz oranları,
gecelik para piyasası oranlarındaki hareketler ile uyumlu şekilde günlük olarak
ayarlanacaktır.
34.
2001 yılının ikinci yarısı boyunca ve önceden ilan edilmiş döviz kuru yolu
etrafında aşamalı olarak genişleyen band uygulamaya koyuldukça, tamamen döviz
kuru üzerine oturmuş bir para politikasından enflasyon hedefine ulaşmak için
daha fazla esnekliğe izin veren bir para politikasına aşamalı geçişe olanak
sağlamak üzere net iç varlık politikasına daha fazla esneklik
tanınacaktır.
35.
Gelirler politikası enflasyondaki düşüşü ve döviz kuru politikamızı desteklemek
ve özellikle özel sektöre ücret ve fiyat artışlarını hedef enflasyon ile aynı
oranda belirlemeleri hususunda yol göstermek açısından temel olacaktır. Bu
amaca yönelik olarak memurların ücret artışları hedeflenen TÜFE enflasyon oranı
(2000 yılında toplam %25, %15'i Ocak
1'de ve geri kalanı Temmuz 1'de) ile aynı olarak belirlenecektir. Bu artışların
memurları alım güçlerinde meydana gelecek azalmaya karşı korumaya yeteceğine
inanıyoruz. Ancak, TÜFE enflasyonu 2000 yılının ilk altı ayında %15'i geçerse,
Temmuz ayında memur maaşları ilk altı aylık TÜFE enflasyon oranı ve %15
arasındaki fark kadar daha ek olarak artırılacaktır.
36.
Asgari ücret artışları Hükümet temsilcileri, sendika temsilcileri ve işveren
temsilcilerinden oluşan Asgari Ücret Komisyonu tarafından belirlenmektedir.
Ancak Hükümet 2000 yılındaki asgari ücret artışlarının hedeflenen enflasyon
oranı ile aynı doğrultuda olmasını sağlamak için çalışacaktır.
37.
Gelir politikası, memur maaşlarının beklenen enflasyonu ve bütçe dengelerini
baz alacak şekilde reel olarak artırılacağını düşündüğümüz 2001 ve 2002'de de önemli rol oynamaya devam
edecektir.
38.
Yapısal reform programımız 2000 yılında uygulanan bütçe uyum politikalarını
orta vadede sürdürülebilir hale getirmeyi, kamu sektörü borcuna ilişkin faiz
ödemelerinin yükünü düşürmeyi, şeffaflığı ve ekonomik etkinliği artırmayı, ve
kamu sektörünün vukuu muhtemel yükümlülüklerini azaltmayı hedeflemektedir. Tüm
bunlar düşük enflasyon ortamında yüksek büyümenin sürdürülebilmesini sağlayacak
ortamın yaratılması için gereklidir. Programın ilk yılına ilişkin yapısal
kriterler (structural benchmarks) aşağıda gösterilmektedir. Diğer kriterler
(structural benchmarks) programın
gözden geçirilmesi esnasında belirlenecektir.
39.
Kamu mali kesimindeki yapısal reformlar, kamu finansmanını kuvvetlendirmeyi,
orta vadede topluma daha iyi hizmet sunmayı, vergi yükündeki eşitsizliği
gidermeyi ve kamu harcamalarındaki israfı azaltmayı hedefleyecektir. Bu amaçla,
çabalarımız ilk önce dört ana alanda yoğunlaşacaktır: tarım reformu, sosyal
güvenlik reformu, kamu mali yönetimi ve şeffaflık ile vergi politikası ve
idaresi.
40. Halihazırda uygulanmakta olan tarımsal destekleme politikaları fakir
çiftçilere destek sağlamanın en düşük maliyetli yöntemi değildir. Yapılan
uygulama, piyasadaki fiyat sinyallerini bozarak kaynak dağılımını kötü
etkilemekte, fakir çiftçilerden çok zengin çiftçilere fayda sağlamakta ve tarım
alanındaki karar verme mekanizmasının bir çok Bakanlık ve kamu kurumu arasında
dağılmasından ötürü husule gelen parçalı yapı nedeniyle tutarlı olamamaktadır.
Bütün bunlarn ötesinde, bu politikalar, son yıllarda ortalama olarak GSMH'nın
%3'ü gibi bir maliyet ile vergi mükellefleri üzerine ağır yük getirmektedir.
Reform programımızın orta vadeli amacı
var olan destekleme politikalarını safhalar halinde ortadan kaldırmak ve
fakir çiftçileri hedef alan doğrudan gelir desteği sistemi ile değiştirmektir.
Bu, ilk öncelikle 2000 hasat yılı için bir pilot program uygulamaya konarak
yapılacaktır. Bu pilot çalışmanın sonuçlarına göre, doğrudan gelir desteği
sistemini 2001 yılında ülke çapına yaygınlaştıracağız ve bu sistemi 2002 yılı
sonuna kadar tamamlamayı bekliyoruz.
Bu sistem, 2001 yılı Mart ayına kadar tamamlanacak olan çiftçi kayıt
sistemi üzerine kurulu olacaktır.
41. Geçiş döneminde tarım politikaları rasyonalize edilecektir. Bu amaca
yönelik olarak Hükümet halihazırdaki destekleme politikalarının 2000 yılındaki
uygulamasında belirleyici olacak ve doğrudan destek sistemi tam uygulamaya
konamadığı takdirde 2001 yılı için de geçerli olacak olan aşağıdaki prensipleri
ilan edecektir:
2000 yılı hububat destekleme fiyatları, destekleme
fiyatları ve tahmin edilen dünya piyasa fiyatı arasındaki fark, tahmin edilen
dünya c.i.f. piyasa fiyatının %35'inden fazla olmayacak şekilde belirlenecek ve
2001 yılında bu fark daha da azaltılacaktır. Destekleme fiyatları ton başına
150 USD'den aşağı olmayacaktır. İthal
tarifeleri, tarife dahil ithal fiyatı, yukarıda açıklanan destekleme fiyatından
daha yüksek olacak şekilde ayarlanacaktır. Tahmin edilen dünya fiyatı Şikago
Borsası'nda (Chicago Board of Trade) kote edilen USA2HRW'nin fiyatına bağlı
olarak belirlenecektir. TMO tarafından yapılan hububat alım miktarını düşürmek
ve TMO'nun yüksek miktarlı stok tutmasından kaynaklanan zararlarını ortadan
kaldırmak için Hükümet, TMO iç satış
fiyatlarının (i) TMO'nun alış fiyatı artı satış zamanına kadar olan
maliyetinden (stoklara zımni olarak uygulanacak faiz oranı dahil olmak üzere)
veya (ii) aynı kalitedeki hububatın ithal tarifesi dahil parite fiyatından,
hangisi daha az ise o fiyattan daha düşük olmayacağını açıklayacaktır.
Halen şeker pancarı kotaları 2000 yılı için
tahsis edilmiş durumdadır. Şeker pancarı
destekleme fiyatı hedeflenen enflasyon oranına göre artırılacak ancak artış
destekleme fiyatının açıklanacağı 2000 yılı Ağustos ayına kadar gerçekleşen 12
aylık TÜFE enflasyon oranının %75'inden az olmayacaktır. 2001-02 yıllarında
TŞFAŞ şeker pancarı üretimi desteğini şirketin zararı Hükümet tarafından bütçe
dengeleri gözetilerek belirlenen sabit bir miktarı geçmeyecek şekilde
yürütecektir. Bu durum TŞFAŞ fabrikalarına fiyatları ve üreticiler ile yapılan
anlaşmalardaki miktarı belirlemekte daha büyük serbesti sağlayarak fabrikaların
daha ticari bazlı çalışmasına imkan verecektir. Eğer kotalar kullanılırsa, bunlar hedeflenen zararla tutarlı
olarak belirlenecektir.
Hükümet adına tarım satış kooperatifleri ve
bunların kurduğu birlikler tarafından yürütülen sınai tarımsal ürünlere ilişkin
destekleme alımlarında ilişkin olarak ise Birliklere tam muhtariyet sağlayan
taslak kanun 2000 yılı Mart ayına kadar Parlamento'dan geçirilecek (ilk
gözden geçirmenin tamamlanması için
yapısal kriter (structural benchmark)) ve geçen seneden çiftçilere ödenmesi
gereken gecikmiş ürün bedellerinin ödenmesi dahil yeniden yapılanmalarına
ilişkin bir kısım maliyetlerini karşılamalarına yardım etmek için birliklere
410 trilyon TL verilecektir.
Hükümet çiftçilere verilen kredi sübvansiyonunu
safhalar halinde tedricen oradan kaldıracaktır. Ziraat Bankası ve Halk Bankası
tarafından verilen kredi sübvansiyonlarının toplam maliyeti 1999 yılı için
tahmin edilen GSMH'nın %1.2'lik seviyesinden 2000 yılında GSMH'nın %0.6'sına
düşecektir. Bu amaçla Ziraat Bankası ve
Halk Bankası sübvansiyon oranının belirlenmesinde aşağıdaki mekanizmayı ortaya
koyacaktır (bir ön koşul olarak) : i) sübvansiyonlu faiz oranı referans
oranına eşit hale gelinceye kadar düşürülmeyecektir (referans oranı son üç aydaki
12 aylık – veya 12 aya en yakın vadeli- Hazine Bonosu ihaleleri ortalama faiz
oranının 1.05 ile çarpılması ile hesaplanmaktadır); ve ii) daha sonra
sübvansiyonlu oran referans oranı ile aynı kalacak; ve iii) referans oranı
artmaya başlarsa referans oranının sübvansiyonlu oran üzerinde kalan yüzdelik
farkı artmayacaktır. Kredi kullanıcılarına sabit faiz oranı (kredi
alındığındaki sübvansiyonlu kredi faiz oranı) veya piyasada geçerli olan
sübvansiyonlu orana eşit değişken faiz oranı arasında seçim hakkı verilecektir.
Ziraat Bankası ve Halk Bankası tarafından verilen sübvansiyonlu kredi
miktarındaki artış 2000 yılında %55'i geçmeyecektir.
Gübre ve diğer girdi sübvansiyonları 2000 ve
2001'de nominal olarak sabit tutulacaktır.
42. Yeni Hükümet sosyal güvenlik reformuna ilişkin
kapsamlı gündemin ilk parçasını tamamlamış bulunmaktadır. Eylül ayında
Meclis'te onaylanan reform: asgari emeklilik yaşını sisteme yeni dahil olanlar
için hemen 58/60 ve halihazırda sisteme dahil olanlar için ise 10 yıllık bir
geçiş dönemi ile 52/56 olarak artırmakta; emekliliğe hak kazanabilmek için
gerekli asgari prim ödeme süresini artırmakta; ortalama aylık bağlama oranını
%80'den %65'e çekmekte; emeklilik maaşının hesaplanmasındaki referans
periyodunu tüm çalışma periyodu olarak artırmakta; emeklilik maaşını TÜFE'ye
bağlamakta; ve prime esas ücret tavanını yükseltmektedir. Reform yapılmadığı
takdirde sosyal güvenlik sistemi açığının bu seneki GSMH'nın %3 seviyesindeki
boyutundan 2050 yılına kadar % 16'ya çıkması beklenmekteyken reform sonrası bu
eğilim tersine dönecektir. Aslında açığın kısa vadeden orta vadeye kadar
gittikçe küçüleceği tahmin edilmektedir. Hükümet bunu gerçekleştirmek için
prime esas ücret tavanını 1 Nisan 2001'de asgari seviyenin 4 katına, Nisan
2002'de ise asgari seviyenin 5 katına çıkaracaktır. Hükümet, gelecek aylarda
bir taraftan kapsamı, prim ödemeyi ve idari etkinliği artırmak amacıyla idari reformlar yaparken diğer taraftan uzun
vadeli tasarruf kaynaklarını çeşitlendirme açısından özel emeklilik fonlarına
yönelik hukuki çerçeveyi oluşturarak, sosyal güvenlik reformuna derinlik
kazandırmayı planlamaktadır. Bu alanda kaydedilecek ilerleme gelecek program
gözden geçirmelerinin konusu olacaktır.
43. Kamu mali yönetimi,
Hükümetin istikrar programının anahtarıdır. Bu amaçla, bütçe
hazırlanmasını, uygulanmasını ve kontrolünü kuvvetlendirmek; bütçe işlemlerinin
şeffaflığını ve güvenilebilirliğini artırmak; vergi sistemini ve idaresini
iyileştirmek için önemli değişiklikler gerekecektir.
44. Bütçe çerçevesindeki değişiklikler bütçenin fiili
kapsamının genişletilmesini gerektirmektedir. Bu amaçla, toplam 61 bütçe
fonundan 20'si 2000 yılı Şubat ayına kadar kapatılacak (ilk gözden geçirme için
yapısal kriter (structural benchmark)); 2000 yılı Ağustos ayına kadar 25 fon
daha kapatılacaktır (üçüncü gözden geçirme yapısal kriter (structural
benchmark)). Kalan fonlar 2001 yılı Haziran ayına kadar
kapatılacaktır. Bu alanda 2001 yılında
konsolide bütçeye tabi kuruluşlar için taahhüt bazında muhasebe ve raporlamaya
geçilmesi ile de ilerleme kaydedilecektir. Ayrıca, 2001 yılında Hazine tek
hesabına ve büyük defter esasına dayalı bir entegre finansal bilgi sistemi
uygulamaya konacaktır.
45. Bütçe işlemlerinde şeffaflığı ve güvenilirliği
artırmak mali yönetimi iyileştirmek için gereklidir. Bu hususta ilk adım 2000
yılı bütçesine kamu bankalarının kredi sübvansiyon maliyetlerinin dahil
edilmesi olmuştur. 1999 yılı sonuna kadar Hükümet, başta devlet garantileri
olmak üzere var olan tüm ihtiyari yükümlülüklerin bir stoğunu çıkaracak ve bunu
kamuoyuna duyuracaktır (ilk gözden geçirme için yapısal kriter (structural
benchmark)). 2000 yılı sonuna kadar Hükümet, garantilerin kamu hesaplarına
kaydedilmesine yönelik sistemi kuracak ve 2001 bütçesinde yeni garantilerin
verilmesi üzerine açık limitler getirecektir (beşinci gözden geçirme için
yapısal kriter (structural benchmark)). Bütçe dışı fonların faaliyet
alanları ilk kuruluş amaçları ile aynı doğrultuda
çalışmayanları belirlemek amacıyla 2000 yılı Mart ayı sonuna kadar gözden
geçirilecektir. Bu yapılan çalışmayı baz alarak IMF uzmanları ile kaldırılması
gereken bütçe dışı fonların listesi üzerinde bir anlaşmaya varılacaktır. Bu
bütçe dışı fonların 2000 yılı Haziran ayına kadar ortadan kaldırılması üçüncü
gözden geçirme için yapısal kriter (structural benchmark) teşkil edecektir.
Bütçe içi veya dışında yeni fonlar oluşturulmayacaktır. 2000 yılında IMF Mali İşler Bölümü (Fiscal
Affairs Department) Hükümetin talebi üzerine bir mali şeffaflık raporu
hazırlayacaktır. Türkiye'nin kreditörleri nezdinde ve finansal piyasalardaki
durumunu olumlu bir biçimde etkileyecek olan bu rapor bu alanda
gerçekleştirilecek diğer reformlara temel teşkil edecektir.
46.
Hükümet, vergi sistemini daha etkin ve adaletli hale getirmek amacıyla vergi
sistemini iyileştirmek ve vergi uygulamasını güçlendirmek kararlılığı
içindedir. Net ve basit yasa ve diğre mevzuatla desteklenmiş geniş tabanlı,
düşük ve tahmin edilebilir marjinal vergi oranları üzerine kurulu bir vergi
sistemi hem iç yatırımı teşvik etmek hem de yabancı sermaye çekmek için en iyi
araçtır. Maliye Bakanlığı halihazırda vergi idaresi sistemine ilişkin tam
otomasyon da dahil olmak üzere vergi
idaresinin etkinliğini artıracak bir kaç iddialı projeye girişmiş
bulunmaktadır. İkinci gözden geçirme boyunca, eğer gerekirse, 2000 ve 2001'de
uygulanmak üzere vergi sistemindeki gerekli değişiklikler belirlenecektir.
Hükümet vergi aflarının mükelleflerin vergi ödemeye yanaşmasını engellediğinin
farkındadır ve gelecekte yeni af çıkartmama kararlılığındadır.
47.
Nisan 1999 itibari ile GSMH'nın % 3'üne (yaklaşık yarısı kamu sektörü
kuruluşlarına aittir) tekabül eden gecikmiş vergi yükümlülüklerini azaltmak
önceliklerimizden biri olacaktır. Bu amaçla Hükümet 2000 Nisan ayı sonuna kadar
üçer aylık bir izleme sistemi kuracaktır (ikinci gözden geçirme için yapısal
kriter (structural benchmark)). Gecikmiş vergi yükümlülüklerinin 2000
yılının geri kalan kısmında net bazda düşürülmesine yönelik hedefler ikinci
gözden geçirme sırasında belirlenecektir.
48.
Faiz oranlarının düşmesi ve ekonomik etkinliğin artması için özelleştirme
gelirlerinin artırılması şarttır. Bu amaçla Meclis Ağustos 1999'da imtiyaz
sözleşmelerinde uluslararası tahkime izin veren, ilgili yasaların devlet
imtiyazının kapsamını tanımlamasına izin veren, sözleşmelerin gözden
geçirilmesinde Danıştay'ın rolüne açıklık getiren, belli başlı anayasa
değişikliklerini onaylamıştır. Bu önemli adımın üzerine, (i) Türk Telekom'u
Türk Ticaret Kanununa tabi bir kurum yaparak özel sektör kuruluşu gibi hareket
etmesini sağlayacak ve sabit hatlı
telefonlarda en az 2002 yılı sonuna kadar istisna hakkını koruyacak ve (ii)
telekomunikasyon sektörü için düzenleyici bir organ tesis edecek, hukuki
tedbirler yürürlüğe konacaktır. Kanunun geçmesini takip eden üç-altı ay içinde
bu organ tesis edilecektir. Türk Telekom'un özelleştirilmesinden elde edilen
tüm gelir satıştan kısa bir süre sonra Hazine'ye transfer dilecektir.
Telekomunikasyon kanunun maddeleri bu tedbir ile tutarlı olacaktır. Yukarıdaki
gereklilikler doğrultusundaki telekomunikasyon kanununun ilgili Parlamento
komisyonlarından geçmesi program için bir ön koşul olacaktır. Bu kanunun
31 Ocak 2000'e kadar Parlamento'dan geçmesi bir yapısal performans kriteri
(structural performance criteria) olacaktır. Enerji sektöründeki özelleştirme, hem işletme haklarının devrine
ilişkin sözleşmelerle gelir sağlamak hem de bu sektördeki yatırımı ve etkinliği
artırmak için hayati önemi haizdir. Bu nedenle, enerji sektörünü Türk Ticaret Kanununa tabi olarak
tanımlayan yasal değişiklikler Meclis'ten geçirilecektir (ön koşul).
Enerji sektöründe faaliyet gösteren kamu işletmeleri için bir mali iyileştirme
planı hazırlanacak ve bu işletmelerin bütçeye olan olumsuz etkisini ortadan
kaldırmak için gerektiğinde toptan ve perakende elektrik fiyatları zaman içinde
yükseltilecektir.
49.
2000 yılı özelleştirme programı iddialı bir programdır ancak yıl içinde bu
programdan 7.6 milyar USD'lik (nakit) gelir elde etmeyi bekliyoruz. Bu gelirin
(i) Ek bir GSM lisansı Türk Telekom'a verilmek üzere GSM lisanslarının (GSM
satışları 2000 yılı ilk çeyreğinde gerçekleştirilecektir) ve Türk Telekom'un %
20'sinin bir stratejik yatırımcıya satışından; (ii) elektrik dağıtımı ve
enerji santrallerinin işletme haklarının devrinden (iii) Ek II'de
listesi bulunan şirketlerin Özelleştirme İdaresi tarafından satışından; gelmesi
beklenmektedir. Özelleştirme İdaresi, değiştirilmeyecek olan mevcut uygulama
çerçevesinde, halihazırda portföyünde bulunan işletmelerin özelleştirilmesinde
Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun onayına ancak özelleştirme işleminin
tamamlanması anında ihtiyaç duyacaktır.
50.
2001 yılında özelleştirme gelirlerinden 6 milyar USD daha (GSMH'nın %2.75'i)
elde etmek amacıyla da, ikinci program gözden geçirmesine kadar
özelleştirilecek diğer bir grup şirketi tespit edeceğiz. Ağustos ayının sonuna
kadar ise bu şirketlerin Özelleştirme İdaresinin portfoyüne eklenmesini
sağlayacak kararların geçmesini
sağlayacağız (üçüncü gözden geçirme için yapısal kriter (structural
benchmark)). Elektrik ve gaz sektörlerinde düzenleyici çerçeveyi oluşturan
kanun 2000 yılı içinde Meclis'ten geçirilecektir. 2002 yılı özelleştirme
gelirlerinin 4 milyar USD dolayında olması beklenmektedir. Özelleştirme
gelirlerine ait bu hedefler kamunun borçlanma gereğinde meydana gelecek
gelişmeler kapsamında program gözden geçirmeleri sırasında revize
edilebilecektir.
51. İç borç yönetimi devlet kağıtları
piyasasına piyasa yapıcılığı (primary dealer) sisteminin getirilmesi ile
iyileştirilecektir. Piyasa Yapıcılar iki yönlü fiyat kote etmeyi ve hazine
ihalelerine katılmayı taahhüt edeceklerdir. Bu durum, Türk bono ve tahvil
piyasasını birçok Avrupa Birliği ülkesindeki uygulamalarla uyumlu hale
getirecek ve likiditesini artıracaktır. Piyasa yapıcılığı uygulamasının
başlatılması ikinci gözden geçirmenin
tamamlanmasında yapısal kriter (structural benchmark) olacaktır.
52.
Bu alandaki tedbirler faiz oranlarını düşürmeyi ve ekonomik verimliliği
artırmayı amaçlayan programımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Hükümetimiz iktidara
geldikten sonra bu alanda ilk önemli adımlar atılmıştır. Haziran 1999'da Türkiye
Büyük Millet Meclisince kabul edilen 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile halen
Hazine Müsteşarlığı ile Merkez Bankası tarafından paylaşılan düzenleme, denetim
ve gözetim yetkisi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)'na
devredilmiştir. Eylül ayı sonu itibariyle ticari bankaların yabancı para net
genel pozisyon sınırı sermayenin %20'sine indirilmiştir. Ancak yeni Bankalar
Kanununun yetersiz olduğu bazı noktalar mevcuttur ve bankacılık gözetim
çerçevesini daha sağlam bir temel üzerine yerleştirmek için bir takım acil
değişikliklerin yapılması gerekmektedir.
53.
Bankalar Kanunu, BDDK'nın faaliyetlerindeki bağımsızlığını ve şeffaflığı
artırmak, temel ihtiyati düzenlemeleri güçlendirmek ve sorunlu bankalarla
ilgili alınacak tedbirler ile bunların yeniden yapılandırılmaları için gerekli
tüm araçları sağlamak amacıyla değiştirilecektir. Bakanlar Kurulu, BDDK
üyelerinin atanması hariç, düzenleme, denetim ve gözetim alanındaki tüm
kararların dışında bırakılarak, BDDK tam anlamıyla özerk hale getirilecektir.
Özellikle bankalara lisans vermek ve bunları kaldırmak ve karşılık
düzenlemelerini onaylamak yetkileri BDDK'nda olacaktır. Kanun, Kurul üyesi
olarak aktif profesyoneller bulunmasını güçleştiren, Kurul üyelerinin
görevlerinden ayrıldıktan sonra üç yıl süreyle bankacılık sektöründe kıdemli
yönetici olarak çalışmasını yasaklayan maddeyi de kaldırmak üzere
değiştirilecektir. Kurul üyeleri 2000 yılı Mart ayı sonuna kadar belirlenecek
olup (yapısal performans kriteri) BDDK'nın 2000 Ağustos'u sonuna kadar tümüyle
faaliyete geçmesi beklenmektedir (yapısal performans kriteri) .
54.
Bankalar Kanunu, bankaların ortaklarına ve müşterilerine doğrudan veya dolaylı
olarak verecekleri kredilere ilişkin standartları güçlendirecek şekilde
değiştirilecektir. Dolaylı kredi ilişkisi içinde bulunanlara verilebilecek
toplam kredilere ilişkin sınır özkaynakların %75'i seviyesinden 1 Temmuz 2000'e
kadar %70 seviyesine inecek ve daha sonra bu oran %25'e ulaşana kadar her altı
ayda bir %5 puan azalacaktır. Kanunda yapılan bu değişikliklere ek olarak,
Kurul (Kurul atanıncaya kadar Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Aralık ayında
kredi karşılıklarına ilişkin yeni, daha sıkı ve 1 Ocak 2000'den itibaren mevcut
kredilerin yenilenmesi dahil tüm yeni kredilere uygulanacak uluslararası standartlarla
uyumlu düzenlemeler çıkaracak, sermaye yeterliliği ve açık döviz pozisyonu
oranlarının konsolide bazda uygulanmasını teminen yeni düzenlemeler yapacaktır.
Karşılıkların vergiden düşülmesine izin verecek şekilde vergi düzenlemelerinde
değişiklik yapılacaktır. Bu tedbirin uygulaması programın ikinci gözden
geçirilmesi çerçevesinde tartışılacaktır. Sermaye yeterlilik oranları gereken
asgari seviyenin altında olan bankaların, sermaye pozisyonlarını güçlendirmek
için bir takvime bağlı program sunmaları ve bu programa uymaları zorunlu
tutulacaktır. Üzerinde mutabakata varılan güçlendirici tedbirlerin yanısıra bu
kuralların ve buna benzer ihtiyati düzenlemelerin sıkı ve yeknesak biçimde
uygulanmasına yönelik olarak 2000 yılında başlamak üzere Kurul (Kurul kuruluncaya
kadar Hazine), sözkonusu tedbirlere ve bankaların bu tedbirlere
uyumu/uyumsuzluğu hususunda üçer aylık
dönemler itibariyle rapor hazırlayacaktır.
55.
Solvabilitesini yitirmiş bir bankaya el konulması bankaların davranışları
bakımından önemli bir piyasa disiplini getirecek, BDDK'nın bu durumdaki
bankalara gecikmeksizin müdahale etmesi hem mevduat sahiplerinin hem de
bankanın diğer alacaklılarının haklarının korunmasını sağlayacaktır.
Dolayısıyla, Bankalar Kanunu solvabilitesini yitirmiş tüm bankaların Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından devralınmasını zorunlu kılacak şekilde
değiştirilecektir. Yapılacak yeni değişiklikler, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonu'na sorunlu bir bankayı yeniden yapılandırıp tamamiyle veya bir bölümünü
satmak veya kalan kısmını yürürlükteki kanunlar çerçevesinde tasfiye etmek
konusunda yetki ve sorumluluk
verecektir.
56.
TMSF'nun, sahibi bulunduğu bankalar hariç, bankalara kredi açmasına veya
likidite desteği sağlamasına izin verilmeyecektir.
57.
Bankalar Kanunu'nda paragraf 53-56'ya uyumlu değişikliklerin Meclis'te
onaylanması ile paragraf 54'te
bahsedilen ihtiyati düzenlemeler alanında alınacak tedbirler IMF İcra
Kurulu'nun Stand-by talebini görüşmesi için ön koşul olacaktır.
58.
Yukarıda bahsedilen tedbirler halkın bankacılık sistemine olan güvenini
artıracak ve bu bankaların sürekli borçlanmalarıyla (ve aşırı yüksek mevduat
faizleri nedeniyle) faiz oranları üzerinde ortaya çıkan bozucu nitelikteki
yukarıya doğru baskıyı ortadan kaldıracaktır. Ancak devlet bankaları da
sistemdeki bu sorunların başka bir önemli kaynağıdır. Ziraat ve Halk Bankasının
uzun süreden beri devam eden sorunlarına, bu bankaların durumlarını
kuvvetlendirecek bir şekilde çözüm getirilecek ve bunların nihai özelleştirme
amacına paralel olarak piyasa kuralları çerçevesinde faaliyet gösterebilmeleri
yönünde önlemler alınacaktır. Bu doğrultuda 2000 yılı içinde başlamak üzere
belirli bir tarihe bağlı kademeli bir şekilde stratejik kurumsal planlar
geliştirilecek, bu bankaların faaliyetleri yeniden yapılandırılacak ve finansal
ve sermaye yapılandırılmaları tamamlanacaktır. Geçiş periyodunda, bu bankaların
nakit yönetimini iyileştirirken faaliyetleri üzerine de finansal disiplin
getirmek için 2000 yılı bütçesine sübvansiyonlu kredilerden doğan zararlarını
karşılamak amacıyla nakit transferleri konulmuştur. Ayrıca, 1999'da olduğu gibi
1999 sonu itibari ile ödenmemiş görev zararlarının %15'i TÜFE'ye bağlı olarak
faiz geliri getiren ve daha sonra nakit olarak ödenecek olan menkul kıymetlere
çevrilecektir. 1999 sonu itibariyle, menkul kıymete çevrilen kısmı hariç
ödenmemiş görev zararı stoğunun getirisi her üç ayda bir aylık Hazine bonosu
faiz oranları ortalaması artı Ziraat Bankası için % 35, Halk Bankası için ise %
21'lik farka (spread) bağlı olarak hesaplanacaktır. Bu fark bankaların devlete parasız olarak sağlamakta oldukları
hizmetin bedeli olarak görülecek ve gelecekte bu hizmetler daha uygun şekilde
fiyatlandırılacaktır. Devlet bankalarının yöneticilerinin sıkı bütçe
kısıtlaması koşulları altında bu bankaların karlılığını korumaları
beklenmektedir.
59.
Bankacılık sektörünü güçlendirme stratejimizin başarısı bir ölçüde kamuoyunun bu çabayı doğru anlamasına
bağlıdır. Bu alandaki tedbir ve
politikalarımızın tüm yönlerini kamuoyuna
duyurma niyetindeyiz.
60.
Gelecek yıl bankacılık sisteminin düzenlemesi ile gözetim ve denetimi
hususlarında ek önemli adımlar atacağız. (i) ihtiyati raporlama ve finansal
bilgilerin açıklanmasına yönelik muhasebe standartları, (ii) piyasa riskini de
içeren sermaye yeterliliği, (iii) iyileştirilmiş dahili risk yönetimi
prosedürleri alanlarında uluslararası standartlara paralel yeni düzenlemeler
getirilecektir. Bu değişiklikler, bankaların varlık değerlemelerinin daha iyi
yapılmasına, daha anlamlı mali tabloların ortaya çıkmasına olanak sağlayacak,
daha gerçekçi varlık değerlemesine bağlı olarak bankalara karşı düzeltici
tedbirlerin zamanında alınmasını kolaylaştıracak
ve bankaların kredi verme politikalarına gerekli disiplini
getirecektir.
61. Özellikle, 2000 yılı Nisan ayı sonuna kadar muhasebe
kurallarını, konsolide muhasebeleştirmeyi ve menkul kıymetlerin uygun olarak
değerlemesinin yapılmasını sağlayacak şekilde değiştireceğiz. (İkinci gözden
geçirmenin tamamlanması için yapısal kriter). Aynı zamanda 2000 yılı Haziran
ayı sonuna kadar paragraf 54'te bahsedilen sermaye yeterliliği ve yabancı para
açık pozisyon limitlerine ilişkin kuralları tamamıyla uygulamaya geçirmeye
niyetliyiz (yapısal performans kriteri). Ek olarak, sözkonusu düzenlemelere
2000 yılı Haziran ayı sonuna kadar en sıkı şekilde uyulmasını temin etmek
üzere, belirlenen sınırların üzerinde döviz pozisyonu tutulması (%100 munzam
karşılık zorunluluğu) halinde uygulanacak cezaları hayata geçireceğiz
(performans kriteri). Dolaylı kredi limitlerine uyulmaması halinde mevcut
cezaların uygulanmasına devam edilecektir.
Son olarak, 2000 yılı Haziran ayı sonuna kadar dahili risk yönetim
sistemleri düzenlemelerini yayınlama ve sermaye yeterliliği kurallarını piyasa
risklerini dikkate alacak şekilde değiştirme niyetindeyiz. (Üçüncü gözden
geçirmenin tamamlanabilmesi için yapısal kriter).
62.
Ticaret politikası alanında ise TBMM Türkiye'nin gümrük düzenlemelerini, Avrupa
Birliği Gümrük Kanunu ile aynı hizaya getiren kanunu çıkarmıştır. Başka bir
kanun ise Türk Ulusal Akreditasyon Konseyi'ni de kurmakta olup, bu husus
ticarete ilişkin teknik engellerin kaldırılmasına ilişkin AB yasalarının
uygulanmasında hayati bir adımdır. Üçüncü ülkelere uygulanan tarife oranlarında
ise , Türkiye'nin hassas maddeler (12 basamak düzeyindeki 290 madde) listesi
kapsamında uyguladığı yüksek oranlar 1 Ocak 2001'e kadar AB'nin dış tarife
oranları ile aynı seviyeye indirilecektir.
63.
Türkiye IMF Kuruluş Sözleşmesi Madde VIII yükümlülüklerini kabul etmiştir ve
kambiyo sistemi cari işlemlere ilişkin ödemelerin yapılmasına sınırlama
getirmemektedir. Hükümet stand-by düzenlemesi dönemi sırasında, uluslararası
cari işlemlere ilişkin ödeme ve transferlere bir sınırlama getirmeyecek, veya
ödemeler dengesi amaçlı olarak ithalata ilişkin yeni kısıtlamalar getirmeyecek
yada var olanları artırmayacak, katlı kur sistemi uygulamaya başlamayacak veya
değiştirmeyecek, Madde VIII'e aykırı ikili ödeme anlaşmalarına girmeyecek veya
dış borçlarını zamanında ödememezlik etmeyecektir.
64.
Türk Hükümeti burada açıklanan politika ve tedbirlerin programın amaçlarının
başarılması için yeterli olacağına inanmakta olup eğer gerekirse programı
başarı ile sürdürebilmek için Fon ile düzenli temas ederek, gerekli ek tedbirleri almaya hazırdır.
İyi dileklerimizle,
/İmza/ /İmza/
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Recep ÖNAL
Merkez Bankası Başkanı Gazi ERÇEL
Maliye
Politikası
2000 Yılında Özelleştirme Gelirleri ve Borç Yönetimi :
2001 ve 2002 Yılları Maliye Politikası :
Para ve Döviz Kuru Politikaları :
Gelirler
Politikası :
Yapısal Reform
Kamu Mali Kesimindeki Yapısal Reformlar
Tarım Politikaları
Sosyal
Güvenlik Reformu
Kamu Mali Yönetimi ve Şeffaflık
Vergi Politikası ve
İdaresi
Özelleştirme ve Sermaye
Piyasası
Bankacılık
Sisteminin Güçlendirilmesi ve
Bankacılık Düzenlemeleri
Diğer Alanlar