AKILCILIK (Rationalisme, Usçuluk) - Dinsel esinlere, vahiylere dayanan sistemlere karşılık akla dayanan bir sistem. Akılcılığa, aynı zamanda, ancak deneyin verilerini tanıyabilecğimizi, bilebileceğimizi açıklayan görgücülüğe (ampirizme) karşı, aklın, fikirlerin kökeni olduğu görüşünde olan sistem de denir. Bir de bu terimden, akla güvenen ve her türlü gizemi yadsıyan düşünme yöntemi de anlaşılır; bize göre, akılcılık, özellikle, yalnız akla inanıp güvenmeyi, denetimsiz bir imgelemeden, kurgucu bir fanteziden ve "iman"dan kaynaklanan her şeyden kaçınmayı bizim için bir ödev durumuna getiren bilimsel bir düşünme yöntemidir. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, diyalektiğin yardımı, akılcılığın verimli -ve "çağdaş"- olmasını sağlar.
ANAKSİMENES (Miletli), (İÖ 6. yüzyıl). - İyonya okulundan bir filozof Hocası Anaksimandros'u izledi ve onun yerini aldı. Anaksimenes'in öğretilileri de Anaksagoras ile Diogenes olmuştur. Ona göre, hava, her şeyin ana öğesidir.
ANSİKLOPEDİ. - Genel bir biçimde, bütün insan bilgilerinin özetini içine alan yapıt. Fransız edebiyat tarihinde, Ansiklopedi, 18. yüzyılda yayınlanmış, içinde ilk kez devrimci burjuvazinin görüş açısından sunulan bütün insan bilgilerinin yeraldığı büyük yapıttır. Ansiklopedi, monarşik feodal rejimin günahlarını amansız bir biçimde açığa vuruşu ile etkin olduğu gibi, üç ayrı konuya katkısıyla da etkin oldu: materyalizm (mekanikçi), tanrıtanımazlık ve teknik ilerleme.
ARİSTOTELES (İÖ 384-322). - Platon'la birlikte antikçağın en büyük filozofu. Ölümünden bir yıl önce "dinsizlik" gerekçesiyle uğradığı kovuşturmadan kurtulmak üzere, ders verdiği Atina'dan kaçmak zorunda kaldı. Platon'un öğretilisi olmakla birlikte, ona karşı olan Aristoteles, Platon'un idealist felsefesini, duyulabilir dünyanın sistemli gözlemiyle, gerçekçi temellere oturtmaya çalışır, ama o da, Platon gibi, fikir (idée) kavramından yola çıkar. Her varlık -ya da töz (substance)- iki ilkeden yapılmıştır: öz ve biçim. Öz, kaba, hareketsiz, belli belirsiz bir yığındır; onun şu ya da bu şey olması, "şu" ya da "bu" olması için, ona, bir biçimin uyması gerekir. Biçim, etkin, özgül fikirdir. Öze niteliğini veren biçimdir. En üstün, bütün ötekileri içeren biçim, tanrıdır. Gene Aristoteles, Demokritos'un mekanikçi anlayışını yadsıyarak erekçiliği (finalisme) getirmiştir: evrene düzen veren tanrıdır. Aristoteles, doğru uslamlamanın, doğru düşünüş teorisinin, mantığın kurucusudur. Gelişme fikri, onun sisteminin ana fikridir. Evrensel gelişme, organik gelişme, devlet biçimlerinin gelişmesi vb. her yerde, tamamlanmamış olandan tamamlanmışa, eksik olandan eksik olmayana, genel olandan özel olana doğru bir evrim olarak kavranır. Engels, Aristoteles'i, bütün Yunan filozoflarının en evrensel beyni, diyalektik düşünüş tarzının esas biçimlerinin araştırılmasına daha o zamandan girişen kişisi diye niteler (Friedrich Engels, Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm'e bakınız).
Ortaçağda, bu büyük bilginin, bu büyük mantıkçının öğretilileri, onun öğretisinin yalnızca biçimsel, soyut yanını alıkoydular; aristoculuğu, bilimdeki ilerlemelerin ışığı altında yeniden ele almak yeteneğinde olmayan bu kimseler, ondan, kuru, kısır bir sistem oluşturdular ki, bu skolastiğin temelini oluşturdu.
ATOM. - Kimyada ve fizikte, bileşimlere girebilen bir elementin nicel olarak en küçüğü olan maddi parçacıklarına verilen ad.
Antikçağın materyalist felsefesinde, bu sözcük, maddenin mutlak olarak artık bölünemez, en küçük öğesi anlamına geliyordu, bu ilk öğe, bileşerek ve topaklanarak, bütün doğayı oluşturuyordu.
BACON, François de Verulam (1561-1626). - Ünlü İngiliz filozofu. 1593'te Avam Kamarası üyesi olan Bacon, 1613'te başsavcı, 1614'te krallık avukatlığına atandı, 1617'de adalet bakanı, 1618'de krallık büyük şansölyesi oldu, 1624 yılında, ahlak bozukluğu nedeniyle, parlamento tarafından hapse mahkum edildi, hak ve yetkileri elinden alındı; iki gün sonra serbest bırakıldı ve kendi köşesine çekildi.
François Bacon'un birçok bilimsel ve felsefi yapıtı vardır. Bunlar arasında, özellikle, Novum Organum'u (1620) anmak gerekir. Bu yapıtında, önsel (a priori) fikirlerin eski metafiziğine karşı, deney üzerine kurulu mantığı koyar.
Bacon, çağdaş felsefenin ve çağdaş bilimsel yöntemin kurucularından biridir.
BERKELEY, Georges (1685-1753). - İngiliz filozofu, piskopos ve bir zaman için Amerika'da bahtsız bir misyoner. Onun (18. yüzyılın başlangıcında zorla ilhak edilen ve sömürgeleştirilen katolik İrlanda'da, protestan papazı olarak), fatih İngiliz ulusunun siyasetine hizmet eden papazlık etkinliği, tümüyle gerici bir nitelik taşır. Manevi alandaki spekülasyonlarına paralel olarak, Southsea Company'nin iflası üzerine kaleme aldığı Büyük Britanya'nın Yıkımını Önlemenin Çareleri Üzerine Deneme (1720) adlı yapıtında da görüleceği üzere, kendisini, (örneğin, ünlü işçi evleri ve çocuklarının çalışmasının yararlılığı gibi) daha maddi spekülasyonlara vermiştir. Lenin, Berkeley felsefesinin temel özelliklerini, derin bir biçimde açıklamıştır. Elinizdeki kitapta (Birinci Kısım, İkinci Bölümde) Berkeley felsefesinin bir açıklamasını bulacaksınız. Berkeley'in (Soruşturucu'daki) ekonomik anlayışı, özellikle para hakkındaki görüşleri, Marx tarafından, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı'da derinlemesine incelenmiştir. Yapıtları: Ruhun Algılarının Yeni Teorisi (1707), İnsan Bilgisinin İlkeleri (1710), Hylas ile Philonoüs Arasındaki Söyleşiler ( 1712)
BİLİNEMEZCİLER (AGNOSTİKLER). - Gerçeği, insan aklının anlayamayacağını, bilemeyeceğini söyleyenlere felsefede verilen ad.
BRANLY, Edouard (1846-1940). - Fizikçi, 1873'te almaşık akımları "düzeltmek" üzere, bakıroksidin özelliklerini buldu. 1888'de "demirtozu" banyosunun özelliğini bularak, ilk radyo vericilerini hazırladı. Onun "détecteur"ü sayesinde telsiz-telgraf doğdu. 1898'de, bu buluşun, gemilerin yardım çağrılarına uygulanışını, Bilimler Akademisine sundu.
ÇÖZÜMLEME (ANALİZ, TAHLİL). - Bir şeyi ya da bir fikri öğelerine ayırmak için yapılan akıl işlemi.
D'ALEMBERT, Jean le Rond (1717-1783). - Fransa'da, aydınlık çağın en belirgin temsilcilerinden biri ve büyük bir matematikçi olan D'Alembert, mekaniğin ilkelerini kurmak için, çok önemli çalışmalar yaptı. Diderot ile birlikte, Ansiklopedi'yi ya da Bir Yazarlar Derneği Tarafından Hazırlanan Açıklamalı Bilimler, Sanatlar ve Zanaatlar Sözlüğü'nü yayınladı. Monarşinin amansız saldırılarına uğrayan ve sonunda gerici Devlet Konseyi tarafından yasaklanan, çok yaygınlaşmış bu büyük yapıt, aydınlık çağın başlıca anıtıdır (33 cilt, 1751-1777). D'Alembert, bu ansiklopedinin Giriş Yazısını yazmıştır. Bu yazı, onun felsefi görüşünü, kuşkuculuğu (scepticisme) içerir. Ne madde, ne de ruh, özlerinde tanınamazlar, ve dünya, bizim duygularımıza göründüğünden bambaşka bir biçimde varsayılabilir.
DARWİN, Charles Robert (1809-1882). - Ünlü İngiliz doğa bilimleri uzmanı, geçen yüzyılın doğa bilimlerinde evrimin en önemli teorisyeni. Daha önce Lamarck, Goethe vb. tarafından da üzerinde çalışılan dönüşümcülük (transformisme) teorisi, Darwin'de son ve kesin ifadesini bulmuş, böylece bilime yeni yollar açmıştır. Darwin; kendi evrim teorisini, doğal seçme (selection naturelle), yani yaşam savaşında, en iyileri, en güçlüleri seçen, onların yaşayakalmasını sağlayan, güçsüzleri, cılızları vb. ayıklayan bir varsayım üzerine kurmuştur. Darwin, yapay hayvan yetiştirme deneylerinden yola çıkıyordu. Ama kör doğada, yetiştiricinin eli neredeydi? Bu soruyu yanıtlamak için, Malthus'un Nüfus İlkesi Üzerine Deneme adlı yapıtından, nüfusun çoğalması ile geçim araçlarının artması olanakları arasındaki bir oransızlıktan yola çıkması ölçüsünde yararlandı. Her ne kadar çağdaş biyoloji, pek çok yeni olay incelemiş ve bu nedenle Darwin tarafından kullanılan etkenler çok genel bir biçimde değişikliğe uğramış ve tamamlanmışsa da, evrim teorisinin temel düşüncesi, çağdaş düşüncedeki sağlam yerini, hiçbir şey yitirmeden korumuştur. Engels, bu konuda, Sosyalizmin Evrimi'nde şöyle yazar: "Darwin, bugün varolan bütün organik doğanın, bitkilerin, hayvanların ve insanların, milyonlarca yıldan beri, süregelen bir evrim sürecinin ürünü olduklarını tanıtlayarak, metafizik doğa anlayışına en yaman darbeyi indirmiştir." Engels, Marx'ın mezarı başında yaptığı konuşmada, Marx ile Darwin arasındaki ilişkileri şu sözlerle anlatmıştır: "Nasıl Darwin organik doğanın evrim yasasını bulduysa, Marx da, insan tarihinin evrim yasasını buldu." Marx, daha 1860'ta, o sırada (1859) yayınlanmış olan Darwin'in başlıca yapıtı Türlerin Kökeni üzerine, Engels'e yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: "Her ne kadar kabaca, İngilizvari geliştirilmişse de, bu kitap, doğa bilimleri açısından, bizim görüşümüze uygun bir temel taşımaktadır." (Marx-Engels, Yazışmalar, c. II, s. 426). Marx, Lassalle'a yazdığı bir mektupta da, düşüncelerini, benzer bir biçimde açıklar (s. 346). "Darwin'in yapıtı çok dikkate değer ve tarihte sınıf savaşımlarına, doğa bilimleri açısından, temel olması bana çok uygun görünüyor. ... Bütün eksikliklerine karşın kitap, yalnızca, her şeyden önce, tanrıbilime, doğa bilimleri alanında ölümcül bir darbe indirmekle kalmıyor, aynı zamanda doğa bilimlerinin akla-uygunluğunu da görgücü (ampirik) bir biçimde yerine oturtuyor..." (s. 214, 287.)
DEMOKRİTOS (Abderalı) (İÖ yaklaşık 460-370). - Yunan filozofu, antikçağın en büyük materyalisti. Ona göre, gerçek olarak yalnız atomlar ve boşluk vardır. Atomlar, son derece küçük, bölünmez, biçimleri, büyüklükleri ve durumları farklı ve sürekli hareket halinde ilk öğelerdir. Nesneler, atomların düzenlenmesinden doğarlar. Demokritos, ruhun da maddi olduğunu ve her şey gibi, onun da, atomlardan (ötekilerden daha ince olan atomlardan) oluşmuş olduğunu iddia eder. Öte yandan, ona göre, şeylerin nitelikleri (renkleri, kokuları vb.) salt özneldir ve bizim duyularımızın yanılsamalarıdır. Gerçek ve nesnel dünya, bu gibi nitelikleri içermez ve aklın görevi, atomların kendilerini bulmak için, bu nitelikleri soyutlamak olmalıdır.
Demokritos'ta, duyuların verdikleri "niteliklerin" öznel temel özelliği ile aklın kavradığı, tasarladığı, atomların gerçek ya da nesnel dünyası arasındaki çelişki, materyalist diyalektiğin bilgi sorununu ilk ilkel biçimiyle, ortaya koymaktadır. Demokritos'un atomlar teorisi, atom biliminin (atomistik) dahice bir önsezisidir.
DESCARTES, Rene (1596-1650). - İkici (yani madde ile ruhu metafizik bir biçimde karşı karşıya getiren ikicilikten yana) Fransız filozofu. O, skolastiğe karşı savaştı ve analitik geometriyi kurdu. Onun ikiciliği (dualisme) duyulabilir maddi dünyayı, fiziğe ya da, daha doğrusu, matematik mekaniğe, akli olan manevi ruhu ise metafiziğe teslim eder. Onun için pratikte materyalist, teoride ise idealisttir. Bu ikilik, onu, mekanikçi-materyalist eğiliminde olduğu kadar, metafizikçi-ruhçu eğiliminde de, yeni zamanların tüm burjuva felsefesinin ekseni haline getirir. Skolastiği yıkmak ve gerçeği bulmak için, her şeyden "yöntemli bir biçimde" kuşkulanmakla işe başlamaya karar veren, bir usçu olarak duyuların deneyini aldatıcı diye yadsıyan, matematik yöntemi bütün bilimler için örnek ilan eden Descartes, "düşünüyorum, öyleyse varım" önermesinde, bütün apaçık gerçeklerin ülküsünü bulur. Bir sürü tümdengelimlerle, ruhsal töz olarak ruhun varlığı ve tanrının varlığı sonucuna varır. Ve maddi dünyanın varlığını, Tanrının varlığı üzerine oturtur. Ama aynı zamanda, Descartes'a göre, madde, süre (étendue) ile özdeştir. Böylece doğabilimin, her türlü deneyi sınırlayan tanrıbilimin etkisinden özgür olduğunu ilan eder. Onun felsefesindeki esas ilerleme, bütün nesneleri, kendilerini oluşturan en basit parçalara ayrıştıran bilimsel bir yöntem öne sürülmesinden ibarettir. Descartes, Engels'in dediği gibi, bu matematik-mekanikçi tahlil temeli üzerinde nesneleri soyutlarken, onların ilişkilerini metafizik bir biçimde yerinden oynatıp çıkarırken, bunların diyalektik sentezi için zorunlu olan öncülleri de biçimlendirmiş oluyordu. Descartes, zamanının teknik ve sınai gelişmesi için kendi "yeni yöntem"ine çok büyük bir önem veriyordu. Gerçekte bu yöntem, genel bir biçimde, onun bütün felsefe anlayışı (bu anlayışta hayvanlar birer otomat olarak tasarlanır), manüfaktür döneminin belirgin felsefesidir. Bununla birlikte, son derece değerli ve geçerli usçu bir mirastır. Başlıca yapıtları: Aklını İyi Kullanmak ve Gerçeği Bilimlerde Aramak İçin Yöntem Üzerine Konuşmalar (1637), Metafizik Düşünceler (1641), Felsefenin İlkeleri (1644), Ruhun Tutkuları Üzerine İnceleme (1649), İnsan Üzerine İnceleme (öldükten sonra yayınlanmıştır).
DEKARTÇILIK (Karteziyanizm). - Descartes'ın felsefesine verilen ad.
DİDEROT, Denis (1713-1784). - Fransız aydınlık çağı materyalistleri arasında en büyük Fransız düşünürü, ansiklopedicilerin şefi ve ruhudur. D'Alembert ile birlikte çeyrek yüzyıl boyunca (1751'den başlayarak) "Kör İnanca (taassuba) ve Zorbalığa Karşı Kutsal Birlik" denilen ünlü Ansiklopedi'yi yayınladı. Devletin ve cizvit papazlarının hışmına uğrayan bu Ansiklopedi'nin yayınlanması, son derece büyük bir manevi güç, yılmaz bir irade, büyük bir başeğmezlik ve mutlak bir sakınmazlık gerektirmişti. "Bütün yaşamını coşku ile, şevkle, gerçeğe ve hakka -bu sözcük doğruluk anlamında alınmıştır- adamış bir kimse varsa, bu, Diderot olmuştur" diye yazıyordu Engels. Diderot çeşitli konular üzerinde, doğa bilimleri ve matematik, tarih ve toplum, ekonomi ve devlet, hukuk ve ahlak, sanat ve edebiyat üzerinde pek çok şey yazmıştır. Katı bir katolik eğitimi ile yetişmiş olan Diderot, hayranlık veren bir mantıkla gelişmiştir, yaradancılıktan (tanrıyı yalnızca ilk neden sayan déisme'den) materyalizme, tanrıtanımazlığa (atheisme) geçerek, "aydınlık dönemi" Fransız burjuva devrimci felsefesinin en yüksek amaçlarını temsil etmeye başlamıştır. Zamanın toplumu üzerinde, en derin ve en uzun ömürlü etkiyi yaratmıştır. Ama onun düşüncesi, kaba bir materyalizmin dar sınırları içinde kalmamıştır. Onda, diyalektik bir düşüncenin sayısız tohumlarını bulmak olanaklıdır. Daha parlamentonun emri üzerine yakılan Felsefi Düşünceler'inde (La Haye 1746), basılmadan elkonulan Kuşkucunun Gezintisi'nde (1747), kiliseye karşı yiğitçe saldırılara girişir. Tanrıtanımaz yapıtı, Körler Üzerine Mektup (Londra 1749), ona bir yıl hapse maloldu. Diderot, aynı zamanda, haklı olarak, Lamarck ve Darwin'in müjdecisi de sayılır, çünkü, daha o zamandan, organizmaların evrimi fikrini ve başlangıçta, hayvanlar aleminin ve bitkiler aleminin çeşitliliğinin ilerleyici bir dönüşümle (transformasyon) kendisinden çıktığı bir ilkel varlıkın varolduğu fikrini, açık, tutarlı ve kararlı bir biçimde savunur. Aynı şekilde, bir bireysel evrim vardır, ve gene, Diderot'ya göre, bir de türlerin evrimi vardır. Diderot, evrim fikrini, mantıklı bir biçimde izleyerek, sonunda, cansız maddenin evriminin kabul edilmesini de zorunlu görür. Doğanın Yorumu Üzerine Düşünceler (1754) adlı yapıtında, ruhsal olayları açıklamak için, hayvanlarda zaten varolan ve insanlarda düşünceyi belirleyen duyumla bezenmiş atomlar varsayımını düşünüyordu. Doğanın bütün eylemleri, varlığı tümüyle içeren, içinde sürekli dönüşüm halinde ve sürekli karşılıklı tepki halinde bulunan güçlerin birliğinin kendini gösterdiği bir tözün tezahürüdürler. En korkusuzcasına materyalist olan ve en fazla zeka parıltılarıyla yüklü yapıtları arasında, Diderot ile d'Alembert'in Söyleşileri (1769) ile d'Alembert'in Düşü'nü anmamız gerekir; bunlar, aynı zamanda, kusursuz edebiyat başyapıtlarıdır. Diderot, ayrıca, büyük bir dram yazarı ve yazı ustasıdır. Sanat ve sahne reformu uğruna savaşımında; doğacılıktan (natüralizmden) yanadır; canlı, somut gerçeğin allanıp pullanmadan yansılanmasından yanadır, Diderot, bunlardan başka -geçerken söylemiş olalım, Marx'ın en sevdiği yazardır- birçok roman, mizah öyküsü yazmıştır; bunların önemi şundan da anlaşılır ki, Lessing, Schiller ve Goethe gibi adamlar, yalnızca onun hayranları olmakla kalmadılar, kitaplardan çoğunu Almancaya çevirdiler. En ünlü yapıtı, Engels'in "bir diyalektik şaheseri" dediği Rameau'nun Yeğeni'dir.
DİYALEKTİK. - "Diyalektik" sözü, başlangıçta tartışma sanatı ya da tartışma bilimi anlamına geliyordu. Platon'a göre diyalektik, her şeyden önce, bir fikirden ya da bir ilkeden, içinde taşıdığı bütün olumlu ya da olumsuz sonuçları çıkartmak sanatıdır. Daha sonraki anlamıyla diyalektik, ardarda gelen aşamalarla duyulabilir verilerden şeylerin fikirlerine, sonsuz ve değişmez ilkelerine doğru ve bütün bunların ilki olan iyi fikrine doğru çıkan düşüncenin, mantıklı ve yükselen yürüyüşüdür. Platon'a göre fikirler, gerçek adına yakışır tek gerçek olduklarından, bu ad, fikirlerin diyalektiği ya da bilimi, sonunda da bilimin kendisi olmaya başladı.
Hegel'de diyalektik, mutlak fikre kadar, ardarda gelen tez, antitez, sentez aşamaları arasından geçen fikrin hareketidir.
Marx'ta ve marksistlerde diyalektik, artık fikrin hareketi değil, ama şeylerin kendilerinin çelişkiler arasında geçen hareketidir; aklın hareketi ise, bunun bilinçli bir ifadesinden başka bir şey değildir. Bu kitabın Dördüncü Kısmında, marksist diyalektiğin derinleştirilmiş bir incelemesini bulacaksınız.
DUYUMCULUK (Sensualisme). - Bir felsefe sistemi. Buna göre, bütün fikirler, dolaysız olarak, duyumlardan gelir.
DÜHRİNG, Eugen (1833-1921). - Alman filozof ve iktisatçısı, bir süre Berlin Üniversitesinde felsefe ve ekonomi politik dersleri vermiştir. Kısa süre sonra gözleri görmez oldu; ölümüne kadar, önce Berlin'de, daha sonra da Nowawes'te, yazar olarak yaşadı. Bir burjuva sosyalizminin, toplum düzeninin temelini "bireysel ruhun doğal çabaları"nda gören bu en belirgin temsilcisi, toplumsal üründe işçilerin artan payı teorisini öğretiyor ve geleceğin kurtuluşunu sınıflararası uzlaşmaz karşıtlıkların uzlaşmasından bekliyordu; kendisini insanlığın düzelticisi, iyileştiricisi gibi görüyordu. Çok çeşitli konularda konferanslar verdi. Berlin profesörlerine karşı uluorta saldırıları sonucu, kısa zamanda koltuğundan oldu. 1870-1880 yılları arasında, sosyal-demokrasi, pek çok yandaş bulmuştu. Dühring, birçok yapıtında, toplumsal-felsefi özel bir sistem geliştirdi ki, bu sistem, kendisinin bulmuş olduğunu sandığı bir sürü mutlak "son yargı gerçekleri"nin yardımıyla oluşturulmuştu. Hıristiyanlığa karşıydı ve ateşli bir yahudi düşmanıydı. Kendi elinde olmayarak, dolaylı bir şekilde, bilimsel komünizme büyük bir hizmeti olmuştur; Marx'a ve Lassalle'a karşı tutkulu saldırıları ve büyüklük deliliğinin damgasını taşıyan "gerçeğin felsefesi", Engels'in ünlü yergi yazısındaki yanıta yolaçtı: Bay Eugen Dühring Bilimi Altüst Ediyor (Anti-Dühring) kitabı, kısa zamanda yeni devrimci işçi kuşağının felsefe kılavuzu haline geldi. Bu yapıtında Engels, Dühring'in yavanlıklar sistemini acımasızca yıkıyor ve ilk kez diyalektik materyalizmin, usta elinden çıkma tam ve açık bir açıklamasını yapıyordu (Engels'in Anti-Dühring'ine bakınız ).
EFLATUN (MÖ 427-348) - Bkz. Platon.
ELEALILAR. - Güney İtalya'da Yunanlıların kurduğu Elea kentinden Elealı filozoflar. Heraklitos'a ve Milet (Milas) okuluna (Thales'e bakınız) karşı olan Elealılar, varlığın değişmezliğini iddia ediyorlardı. Bunlar arasında en ünlüleri Zenon'dur (İÖ 500 yılları).
ENGELS, Friedrich (1820-1895). - Marx'ın en sevgili dostu ve ayrılmaz savaşım arkadaşı, diyalektik materyalizmin ve bilimsel sosyalizmin ortak kurucusu ve Komünist Parti Manifestosu'nun hazırlanışında Marx'ın yardımcısı; Komünistler Birliğinin ve Uluslararası İşçi Birliğinin ya da Birinci Enternasyonalin kurucularından. Marx'ın (1883'te) ölümünden sonra, uluslararası işçi hareketinin manevi önderi ve en büyük otoritesi oldu. Onun başlıca değeri, diyalektik materyalizmi geliştirmesinde ve açıklamasındadır. Teorik yapıtları arasında ilk yeri, felsefe konusundaki yergi yazılarına vermek gerekir. Bunlar proletarya düşüncesi üzerinde en kalıcı etkiyi yapmış olan ve giderek artan bir önem kazanan başyapıtlardır. Engels, bu yapıtlarında, toplumsal sınıfların savaşımları ile ve üretici güçlerin gelişmesi ve doğa bilimlerinin paralel ilerleyişi ile felsefenin diyalektik ilişkilerini ustalıkla ve eşi bulunmaz bir duruluk ve açıklıkla gösterir. Böylece okuru, hep aynı yollardan geçirerek şu gerçeğe götürür: Bütün insanlığı gerçekten kurtaran bir felsefe, ancak diyalektik materyalizm felsefesi olabilir, çünkü, yalnız bu felsefe teorik düşünceyi idealizmin Scylla'sından, mekanikçi kaba materyalizmin Charybde'inden koruyabilecek ve bilginin tutarlı bir materyalist teorisinin zaferini sağlayabilecek yetenektedir. Engels'in bu konudaki başlıca yapıtları: Anti-Dühring, Lessing tarzında hazırlanmış, taptaze bir hava, canlılık, savaşımcı bir güçle dolu bu polemik yapıtı, materyalist dünya anlayışının olağanüstü verimli bir savunmasıdır; Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu, felsefenin Hegel'den Marx'a kadar gelişmesi üzerine parlak bir deneme yazısıdır. Daha az tanınan, ama Anti-Dühring ile birlikte marksistlerin, felsefesinin yeni idealist sistemlerine karşı savaşımlarında temel bir silahı olabilecek bütün niteliklere sahip olan bir yapıtı da Doğanın Diyalektiği'dir. Fransa'da birkaç yıl önce yayınlanmış, 1873'ten 1892'ye kadar yazılmış makalelerden ve parçalardan derlenmiştir; -bazı noktalarda son bilimsel bulgularla aşılmış olsa bile- diyalektik materyalizm ve onun doğru yorumu için, savaşım veren herkes için, çağdaş doğa bilimlerinin sonuçlarını uyumlu bir biçimde marksizmin bünyesine katma zorunluluğunu kafasına koymuş olan herkes için tükenmez bir kaynaktır. Öteki teorik ve yöntem bilimsel önemli yapıtları arasında şunları sayalım: İngiltere'de Emekçi Sınıfların Durumu (1845); Komünist Parti Manifestosu -Marx'la birlikte-; Almanya'da Burjuva Demokratik Devrim (1850-1852) -içerdiği bölümler: Köylüler Savaşı, Almanya'da Devrim ve Karşı-Devrim ve Reich Anayasası İçin Kampanya-; Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm (1880); Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni (1884); Konut Sorunu (1872); İlkel Hıristiyanlık Tarihine Katkı; Kapital Üzerine İncelemeler; Erfurt Programının Eleştirisi (1891).
Bunlardan başka, Edebiyat ve Sanat Üzerine, Din Üzerine, "Kapital" Üzerine, Felsefe İncelemeleri, Marx ve Engels'in bu konulardaki seçilmiş metinlerini içerir. Engels'in yazışmaları arasında, K. Marx-F. Engels Yazışması'nı (9 cilt) ve Friedrich Engels-Paul ve Laura Lafargue Yazışması'nı (3 cilt) analım.
EPİKÜROS (İO 341-270). - Yunan filozofu Epiküros, Atina'da, felsefe öğretmiştir. Denildiğine göre, yaklaşık olarak 300 cilt tutan yapıtından, bize, ancak öğretisinin özetini taşıyan birkaç mektupla özdeyişlerinden bir derleme kalmıştır.
Epiküros, dünyanın, başlangıcı rasgele, arızi (accident) bir şey olan bir nedensellik gereğince buluşan, birleşen ve dağılan bir atomlar sonsuzluğundan yapılmış olduğunu öğretir, Belki de gerçekten tanrılar vardır, ama onlar, gene Epiküros'a göre, her ne olursa olsun bizim dünyamızla uğraşmazlar. Demek ki, insan özgürdür ve ölümden korkacak bir şey yoktur. Böylece korkudan ve yanılgıdan kurtulan insan, dayanıksız ve geçici yararlara sırt çevirmeli ve ölçülü zevkler verecek dayanıklı ve kalıcı yararlar aramalıdır.
EREKBİLİM (Teleologie). - Doğadaki bütün varlıkların bir sonu (telos, Yunanca son), -çok kez tanrının ya da alınyazısının, takdiri ilahinin istediği- belirli bir amacı olduğu yolunda bir varsayım. Bu açıklamanın en ileri götürülmüş biçimini, Bernardin de Saint-Pierre'de (18. yüzyıl) görürüz. O, eğer elma ağacın dalında asılı duruyorsa, bu insanın onu kolaylıkla elegeçirebilmesi içindir; eğer balkabağı bir ağaçta değil de yerde bitiyorsa, bu balkabağının gelip geçenlerin başına düşmemesi içindir, vb. diyordu. Bu varsayım, zamanımızda bile, bazı doğabilim uzmanlarınca, daha az karikatürümsü bir biçimiyle benimsenmektedir.
FEUERBACH, Ludwig (1804-1872). - Alman filozofu materyalist, zamanın ünlü suçbilimcisi. Paul-Anselme Feuerbach'ın oğlu. Felsefe anlayışı yüzünden akademik kariyerini bırakmak zorunda kaldı ve köyde yaşadığı halde para sıkıntısı içindeydi. Sol-hegelcilikten materyalizme geçti. "Düşünce varlıktan çıkmıştır, varlık düşünceden değil." İnsan doğanın ürünüdür; din, insan doğasının mitlere ilişkin yansısıdır. "Onun tanrısında insanı görüp tanırsın, ve insanda da gene onun tanrısını; ikisi özdeştir." İnsanı yaratan tanrı değildir, ama insan düş olarak tanrıyı yaratmıştır. Feuerbach'ın felsefesi, Hegel'in felsefesi ile Marx felsefesi arasında bağlayıcı bir ara halkadır. Her ne kadar birkaç yerde 18. yüzyıl Fransız materyalizmi üzerine çok aşağılayıcı düşünceler ileri sürse de, Feuerbach, gene de, gerçekte, bütün erdemleri ve bütün kusurları ile birlikte, bütün "tanrıbilime" karşı, soylu, ağırbaşlı ve devrimci hıncı ile ve toplumsal olayları ve edimleri açıklama sözkonusu olduğunda idealizme eğilimi ile 18. yüzyıl materyalizminin en iyi eleştircisi oldu.
Belirli bir süre Feuerbach'ın öğretilileri olan Marx ve Engels, onun materyalizminin yetersizliğini kısa bir zamanda ortaya koydular. Feuerbach'ın düşüncesinde değerli ne varsa, hepsini özümleyerek, onu aşan diyalektik materyalizmi kurdular.
FİZYOLOJİ. - Yaşam belirtisi olan organik işlevleri, görevleri inceleyen bilim.
FLOJİSTİK. - Eski kimyacılar tarafından, yanma, ateş olayını açıklamak için düşünülen bir ilke ya da akışkan madde.
GALİLEİ (1564-1642). - Matematikçi, fizikçi, astronom, İtalya'da deneysel bilimin kurucusu. Galilei, sarkacın salınımlarının eşzamanlılığını bulur ve farklı ağırlıktaki cisimlerin boşluk içinde eşit zamanda düştüklerini kanıtlar. Astronomide Kopernik sistemini kabul eder ve yeni bir teleskop yaparak Kopernik sistemine uygun buluşlar yapar. Böylece güneşin dünyanın merkezi olduğunu ve yeryüzünün güneşin çevresinde döndüğünü açıklar. Engizisyonun kovuşturmasına uğrayınca, sözünü geri almak zorunda kalır ve sözünü geri aldıktan sonra da ünlü sözünü söyler: "Ama o, gene de dönüyor!"
GİZEMCİLİK (Mysticisme). - Felsefi ve dinsel bir tutum. Buna göre, yetkinlik (ahlakta olduğu kadar bilgide yetkinlik), gizemli bir tarzda, insanı (kendi iç alemini) tanrıya birleştiren bir çeşit tapınma; ibadettir. Gizemcilik sözünden, aynı zamanda, karanlık olanı yeğ tutan ve gizemli olana inanan zihinsel bir eğilim anlaşılır. Bu, usçuluğa karşıdır.
HEGEL, Georg Wilhelm Friedrich (1770-1831). - Almanya'nın en önemli idealist filozofu. Önemini, özellikle, idealist bir biçimde tasarladığı ama temelde doğru olan diyalektik yöntemiyle kazanmıştır. Hegel, nesnel bir idealisttir; ona göre gerçeğin ilk ilkesi mutlak Fikir'dir (Idée). Bu mutlak Fikir, önce doğada kendini açığa vurur, sonra ruh ve bilgi olur. Fikirin bu oluşu, mantıksal diyalektik bir gelişme oluşturur ki, gerçek tarih bunun anlatımından başka bir şey değildir. Şu halde dünyanın ve dünya tarihinin yaratıcısı, salt düşüncedir; dünya Fikir'in bir gösterisinden başka bir şey değildir. Feuerbach'ın da gösterdiği gibi bu Fikir (Idée) sonu sonuna, soyut ve mantıksal bir kılıf içindeki hıristiyanlığın tanrısından başka bir şey değildir. Marx ve Engels, Hegel'in diyalektiğini tersine çevirdiler ve ona materyalist bir içerik vererek ve böylece onu gerçekten devrimci teorik bir silah haline getirerek "ayaklarının üzerine oturttular".
HEGELCİLER (Genç). - Hegel'in ölümünden sonra öğrencileri, hocalarının öğretisini yorumlayışlarına göre birbirine karşı iki gruba bölündüler. Bu öğretinin yalnızca sözleri (lafzı) ile yetinenler, sağ-hegelciliği oluşturdular. Bunlar, Prusya devletinin savunucuları idiler. Ötekiler, gene Hegel'in kendi yöntemine dayanarak onun idealist ve gerici yargılarını reddederek, sol-hegelcileri ya da "genç hegelcileri" oluşturdular. Bütün gericilik biçimlerine saldırdılar. Bunlar arasında, Arnold Ruge, Strauss, Bruno Bauer, Feuerbach, Stirner, Koppen, Karl Marx, Friedrich Engels vb. vardı.
HELVETİUS, Claude Adrien. (1715-1771). - Paris'te doğmuş mültezim, edebiyatçı ve filozof; 18. yüzyılın büyük materyalistlerinden biri. Başlıca yapıtları: Ruh Üzerine (1758) -Parlamentonun emri ile yakıldı-; İnsan Üzerine (1772). Feodalitenin ve tanrıbilimin düşmanı olan Helvetius, bireysel çıkarlarla, toplumsal çıkarların uyumu üzerine kurulu "hukuk düzeni" önerir, ama toplumu iyileştirmek için eğitime güvenir.
HERAKLİTOS (İÖ 544-475), Obscur (Karanlık, Muzlim) de denilir. - Heraklitos, küçük Asya'da bir ticaret kenti olan Efes'te yaşadı. Antikçağın en büyük diyalektikçilerinden biri oldu. Ona göre, oluş, evrenin temel yasasıdır; savaşım, karşıtların birliği, varlıkla varlık olmayanın birliği, dünyanın özü işte budur. Heraklitos, evrenin en genel yasasını, bütün şeylerin bu kalımsızlığında, durulmamışlığında, her varlığın bu sürekli değişmesinde görmüştür. Her şey akar, her şey değişir ve hiçbir şey kalıcı değildir, bu nedenle, "aynı ırmağa iki kere giremeyiz". Evren, savaş ve barıştır, yaz ve kıştır, akış ve durgunluktur vb. Ve çelişki, dünyanın egemen ilkesi, Heraklitos'a göre ayrılmazcasına şeylerin içinde olan bir şeydir, öyle ki her şey bir karşıtlar birliğidir.
HOLBACH, Paul Henri Thiry, baron (1723-1789). - Fransız materyalisti. 12 yaşında Paris'e geldi, öğrenimini, gerçek yurdu haline gelen Fransa'da, sonra da Leyde'de yaptı. Holbach, Diderot ile birlikte, Ansiklopedi'nin hazırlanmasında etkin bir görev aldı. Ansiklopedi'ye, doğa bilimlerine ilişkin açıklamalar ve makaleler yazdı. Onun salonu, o zamanın Fransası'nın en iyi kafalarının toplantı yeriydi. Üçüncü gücün (Tiers Etat-soylular ve din mensupları dışında kalan halk) devrimci ideolojisi bu salonda biçimlendi, daha sonra 18. yüzyılın Fransız materyalizmi diye adlandırılacak olan felsefenin ilkeleri, birkaç dostun dar çevresi içinde, bu salonda dile getirildi. Mekanikçi materyalizm, onun yapıtlarında sistemli ve tamamlanmış ifadesini buldu. Holbach, ikiciliğe, dünyanın madde ve ruh diye ikileştirilmesine karşı çıkmıştır. İnsan, doğanın zorunlu ürününden başka bir şey değildir. Doğa, hareket halinde bir maddedir. Madde, bizim duyu organlarımız üzerinde doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak işleyen, etki yapan şeydir. Ruhçu ve tanrıbilimci sistemler, ancak insan beyninin ipesapa gelmez saçmalarıdır, insan bilgisizliğinin meyvesi ve bu sistemlerden çıkar sağlayanların çoğunun, özellikle de kilisenin bilinçli bir aldatmacasının ürünüdür. Doğanın Sistemi (1770) adlı yapıtının, kendi zamanında, olağanüstü devrimci bir etkisi oldu.
HUME, David (1711-1776). - İskoçyalı filozof, felsefede kuşkucu ve bilinemezci (septik ve agnostik), aktif politikacı, toplumsal ekonomi sorunları üzerine denemeler yazdı ve özgün bir tarihçi oldu. Hume'un felsefesi İngiliz burjuvazisine özgü düşüncenin yöneliminin, yani Locke'un deneysel felsefesi ile başlayıp sonradan Berkeley'in öznelciliğine (subjectivisme) dönen, ve en sonunda bütün temel sorunlarda bilinemezcilikten yana, yani gerçek bilginin olanaksızlığını iddia eden teoriden yana düşünceleri benimseyen yönelimin en belirgin örneğini temsil eder. Hume, Berkeley gibi, maddenin varlığını yadsımakla yetinmez, nedensellik ilişkilerinin nesnel gerçeklikleri olmadığını, yalnızca öznel bir alışkanlığın değişikliklerine uyarak kurulmuş olduklarını bildirerek, kuşkuculuğunu, şeylerin nedensel ilişkilerine kadar genişletir. İnsan, olaylar dizilerinin, düzenli bir biçimde yinelendiğini saptadı, ve bundan, başka hiçbir neden olmaksızın, olaylardan birinin, ötekinin nedeni olduğu sonucuna vardı. Şunu gözlüyorum, diyor Hume, ne zaman ak bilye; kızıl bilyeye çarpsa, kızıl bilye hareket ediyor. Bunun sürekli böyle olmasını, beyaz bilyenin çarpması, kızıl bilyenin hareketinin nedenidir diyerek ifade ediyorum. Peki ama, burada, zorunlu ve nesnel bir nedensellik olduğunu, basit kişisel bir yanılma olmadığını kim temin edebilir bana? Kim bana temin edebilir, yarın da, gene beyaz bilyenin çarpmasının kızıl bilyeyi harekete geçireceğini ve gene onun hareketinin nedeni olacağını? Demek ki, Hume, her şeye karşın, gene de dünyanın bilinmesi ve açıklanmasının eksenini oluşturan nedensellik ilişkisi konusunda, her türlü garantiyi reddediyor. Gene ona göre, dış dünya, en sonunda bir varsayımdan bir "sanı"dan başka bir şey değildir. İşte Hume'u çürütmek için Kant, kendi "eleştiri" öğretisini hazırlamıştır. Marx'ın Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı'da tahlil ettiği Hume'un para teorisi, onun, şeylerin yüzeysel görünüşlerinin her zaman esas temel süreçlerin yerlerini aldığı yolundaki yutturmaca burjuva anlayışının ekonomik ilişkilere uygulanışıdır. Başlıca felsefe yapıtları: İnsan Tabiatı Üzerine İnceleme (1739-1740), İnsan Aklı Üzerine Araştırmalar (1748).
KANT, Emmanuel (1724-1804). - Ünlü Alman filozofu. Bütün ömrünce Koenigsberg Üniversitesi'nde felsefe öğretti. 1755'te Evrensel Fizik ve Gök Teorisi adlı kitabını yayınladı; bu kitap, yıldızların oluşumu üzerine Laplace teorisinin ön belirtisidir. 1781'de Salt Aklın Eleştirisi'ni, 1887'de ise Sonsuz Barış Üzerine Bilimsel İnceleme'yi yazdı.
Onun bilinemezciliği, şeylerin kendilerini "kendinde" oldukları gibi tanımanın olanaksız olduğunu ileri sürer, onları ancak bize göründükleri gibi ("olaylar", sözcüğün etimolojik anlamında "görüngüler" demektir) tanıyabiliriz.
Kant, Fransız Devrimini sempati ile karşılamıştır. Kant, bir liberal, ama kurulu yasalara saygılı bir liberal olmuştur. Dinde, usçudur, ama olumlu (positives) dinlere saygı gösterir. Felsefede dogmatizme saldırır, ama kuşkuculuğu da kabul etmez. Ahlakta bütün dış yasaları yadsır, ama bütün yadsıdıklarından çok daha sert bir iç yasaya tabi olmak üzere, kurgu konusunda ataklık, cesaret, ama olgular düzenine ve pratik düzene saygı. Onun kafasının belirgin özelliği budur. Kısacası, liberal burjuvazinin gerçek tipidir.
KOPERNİK (1473-1543). - Ünlü Polonyalı astronom, Gök Kürenin Dönüşleri adlı kitabında, yerin kendi ekseni çevresinde dönme (rotasyon) hareketi ile güneşin çevresindeki dönme (translasyon) hareketini kanıtlar.
LA METTRIE, Julien Offroy de (1709-1751). - Fransız hekim ve filozofu. Kesinlikle materyalist olan Ruhun Doğal Tarihi adlı yapıtının yayınlanması, ona, askeri hekimlik görevini kaybettirince Frederic II'nin yanına gitti ve onun gözde okutmanı oldu.
La Mettrie, duyguları, tasarımları, yargıları, yalnızca sinir sisteminin mekanik işleyişiyle açıklayan, hayvanların otomatizmine (özdevim) ait dekartçı teoriyi insanlara uygulayan birçok kitap yazdı. Bunlardan İnsan-Makine'yi (1748) belirtelim.
LENİN, Vladimir İliç Ulyanov (1870-1924). - 22 Nisan 1870'te, Sibirya'nın Simbirsk kasabasında doğdu. Daha 1885'te Kapital'i, Marx'ı okuyup öğrenmeye ve militanlığa başladı. İlk kez, 1887'de hapsedildi. Ağabeyi, çar Aleksandr'a karşı bir suikaste katıldığı için kurşuna dizildi. 1891'de hukuk öğrenimini bitirdi. İşçi ve köylü sınıfının kurtuluş savaşımına başladı. Tutuklandı. Sibirya'ya sürüldü, serbest bırakıldı ve hemen arkasından yeniden tutuklandı. 1900'de ülke dışına, Zürih, Londra vc Cenevre'ye gitti. Ama, "Rusya'da kalanlardan çok az kimse Rus yaşamına Lenin kadar sıkı sıkıya içten bağlıydı." (Stalin). Bolşevik Partisini kurdu. 1905'te ezilen, ama Lenin'in dersler çıkardığı birinci devrim. Yeniden yurdundan ayrıldı ve oldukça uzun bir zaman Paris'te yaşadı ( 1908-1912). Ancak 1917'de "Bolşevik Partisinin her an iktidarı üstlenmeye hazır olduğunu" açıklamak üzere ülkesine döndü. Kerenski'nin Geçici Hükümetine karşı savaşım verdi. 26 Ekim akşamı, Geçici Hükümetin merkezi Kışlık Saray, saldırıyla elegeçirildi. Lenin artık, "Sosyalist toplumu kurmaya başlıyoruz." diyecektir. O günden sonra, Lenin, kendini, bütünüyle ülkesini sosyalist bir ülke haline getirmeye adadı. Duraksamasız bir çalışmayla yıpranan Lenin, 21 Ocak 1924'te, ellidört yaşında iken öldü.
Lenin, militan uğraşlarına, sonra da devlet adamlığı uğraşlarına karşın, bir an olsun marksist tezlerin yetkinleşmesine katkıda bulunmaktan geri kalmadı, o ölçüde ki, bugün diyalektik materyalizm, marksizm-leninizm diye anılmaktadır. Bu açıdan en önemli yapıtı kuşkusuz: Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması'dır (1917). Gene tarihsel materyalizmin pratiğe ilişkin siyasal sorunlara uygulanması bakımından aynı derecede önemli yapıtı, Sol Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı'dır (1920). Felsefe yapıtları arasında Materyalizm ve Ampiryokritisizm (1908), Felsefe Notları, Devlet ve Devrim (1917) ilk sırayı tutar. Toplu Yapıtlar, 45 ciltte toplanmıştır.
LOCKE, John (1632-1704). - İngiliz filozofu, deneyin, bütün bilginin tek temeli olduğu görüşünü savunan görgücülüğün (empirisme) temsilcisi. Anlayış Üzerine Deneme (1690) adlı kitabında, Locke, bilgi sorununun çözümü için deney ilkesine başvurur, doğuştan fikirlerin varlığını yadsır ve bütün tasarımları iki kaynaktan, dış duyu ve iç duyudan çıkartır. Locke, dış duyumları, şeylerin bizim üzerimizdeki etkisi ile açıkladığı ve zamanı için cesurca olan madde (eğer tanrı istemiş olsaydı) düşünebilirdi varsayımını ortaya attığı ölçüde, materyalist görüşte yeralır. Ama ruh ve tanrı fikirlerine -zaten ona göre inan alanına giren bu fikirlere- bağlı kaldığı ölçüde de ikici (yani düalist, dünyayı madde ve ruh halinde bölen) bir düşünürdür ve İngiliz tanrıcılığının gelişmesini başlatır. Onun bilgi teorisinin temel özelliği, insan anlayışını atomlaştırmasıdır (atomisation), yani bizim zihnimizi, bir duyumlar toplamı, duyumlardan yapılma bir "mozayik" haline indirger. Bu bilinç mozayiği, atomlaşmış burjuva dünyasını aslı gibi yansıtan bir aynadan başka bir şey değildir. Toplumsal siyaset konusundaki anlayışlarında Locke, burjuva çıkarlarının kararlı bir savunucusu olmuştur; liberalizm teorisyeni olarak anayasal monarşiden, tanrıtanımazlığa karşı hoşgörüden yana olmuştur. Başlıca yapıtları: Anlayış Üzerine Deneme (1690), Hoşgörü Üzerine Mektuplar (1685-1704).
LÖKİPPOS (İÖ 5. yüzyıl). - Materyalist filozof, Zenon'un öğrencisi ve Demokritos'un hocası, atomlar teorisini geliştirdi.
LUCRETİUS, Titus I.ucretius Carus (İÖ, yaklaşık olarak 95-51). - Roma'da doğmuş ünlü Latin şairi. Epiküros'un öğretilisi, hocasının materyalist fikirlerini şiirlerinde dile getirir.
MARX, Karl Heinrich (1818-1883). - 19. yüzyılın büyük dehalarından, bilimsel komünizmin, uluslararası modern devrimci proletaryanın sınıf savaşımı teori ve pratiğinin kurucusu. Marx'ın sistemi, diyalektik materyalizm ilkeleri üzerine oturur. Marx, kapitalizmin kendi iç yasalarını bulmakta ya da insanlık tarihinin belirli dönemlerini ve belirli olaylarını açıklamakta görüldüğü gibi, somut sorunları ustaca tahliliyle, geçmişteki tarihsel ilişkileri araştırmak için, bugünün toplumsal evriminin gerçek devindirici güçlerini bilmek için ve aynı şekilde gelecekteki gelişme eğilimlerini belirlemek için, teorik bir yöntem olarak diyalektik materyalizmin üstünlüğünü ortaya koymuştur. Onun burjuva toplumu konusundaki dahice eleştirisi, aynı zamanda, hem yıkıcı, hem de yapıcı olmuştur; burjuvazinin bitişini ilan ettiği için yıkıcı, proletaryanın zaferini haber verdiği için de yapıcı. Onun diyalektiği insanın etkinliği için hem bir araştırma yöntemi, hem de iletken teldir. Onun materyalist diyalektiği, yalnızca insan tarihinin yasalarının bilinmesine değil, ama aynı zamanda doğa tarihinin bilinmesine de uzanır. Diyalektiğin, Darwin'in evrim teorisinin doğa bilimlerinde yarattığı devrime yapışık olması, buradan gelir. Marksizmin oluşturduğu düşünce ve eylem yöntemi, proletaryanın kendi kurtuluşu için ve tam bir insancılık (hümanizm) çağının gelmesi için yürüttüğü savaşımda en değerli araçtır.
Tarih sırasına göre Marx'ın en önemli yapıtlarını sayalım: 1844 Elyazmaları (Felsefe, Ekonomi Politik); Kutsal Aile (1845) ve Alman İdeolojisi. (1845-1846) - Engels'le ortaklaşa yazmışlardır-; Felsefenin Sefaleti (1847); Komünist Parti Manifestosu (Friedrich Engels'le birlikte yazılmıştır) (1848); Ücretli Emek ve Sermaye (1849); Fransa'da Sınıf Savaşımları 1848-1850 (1850); Louis Bonaparte'in 18 Brumaire'i (1852); Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı (1859); Herr Vogt (1860); Ücret, Fiyat ve Kâr (1865); Kapital, Birinci Cilt (1867) -2. ve 3. ciltler, Marx'ın ölümünden sonra Engels tarafından yayınlanmıştır-; Gotha Programının Eleştirisi (1875). Çoğu kez Kapital'in 4. cildini oluşturan bölümlerden biri sayılan Artı-Değer Üzerine Teoriler de gene ölümünden sonra yayınlanmıştır.
Marx ve Engels'in seçilmiş metinlerinden meydana getirilen derlemelerden bazıları: Felsefe Yazıları, Din Üzerine, Yazın ve Sanat Üzerine.
Karl Marx üzerine, Lenin'in makalelerinden yapılmış derlemeye bakınız: Marx-Engels-Marksizm.
MEKANİK. - Hareketler ve kuvvetler bilimi.
METAFİZİK. - Dünyayı doğaüstü ve maddesiz ilkelerle -en çok da tanrı ile- açıklamak iddiasında olan azçok fantezist, azçok dinci fikirler ve tezler sistemi. İnceleme konusu şeyleri ve nesneleri birbirinden ayrı tutan ve onları sürekli hareketlilikleri içinde düşünmeyi reddeden bir düşünme yöntemi. Diyalektiğin karşıtıdır. Bu kitabın üçüncü kısmına bakınız.
MİTOLOJİ. - Antikçağ ve vahşet devri toplulukları tarafından inanılan tanrıların, masalımsı ve efsanevi tarihi. Geniş anlamıyla bütün mitler sistemi.
MOLIERE, Jean-Baptiste, Poquelin (1622-1773). - En büyük Fransız komedi yazarı. Onun tiyatro yapıtları zamanının insanlarını bütün toplumsal koşulları içinde sahneye koyar: köylüleri, tüccarları, burjuvaları, hekimleri, kentlileri, saraylıları. Onun piyeslerinin komik öğesi, farslarında (Zoraki Hekim ya da Scapin'in Dolapları) ve öteki ahlak ve karakter konusundaki komedilerinde (Cimri, Mizantrop) çok değişik bir nitelik gösterirse de, bu öğe hep, insan budalalığından ve ahlak bozukluğundan doğar. Moliere, her yerde, genel sağduyuya seslenerek, sağduyuyu savunur. Düşündürmeyi elden bırakmaksızın güldürmeyi bilir. Her zaman için güncel, geçerli sorunları, çoğu kez halk diliyle ya da bölgesel bir şiveyle işlerken, yapmacıktan ve zorlamadan tamamen uzaktır. Piyeslerinin etkinliğinin nedeni çağdaşlarının gülünç yanlarının arkasında, insan gerçeğini sürekli yansıtmasıdır.
ORTODOKSLUK (Orthodoxie) (İslam dininde Ehl-i sünnet). - Bir kanının, bir düşüncenin, gerçek olarak kabul edilen bir dinsel inana uygunluğu. Aynı zamanda, geniş anlamda, felsefi, bilimsel ya da benzeri bir teorinin, en doğru ve ilk kökten gelen anlayışına uyguluğunu anlatmak için de kullanılır.
ÖRGENBİLİM (ANATOMİ). - Canlı varlıkların beden yapısını ve bunu oluşturan çeşitli örgenlerin ilişkilerini inceleyen bilim.
PALENTOLOJİ (TAŞILLAR BİLİMİ). - Fosilleri, yani kalıntılar ya da izler biçiminde jeolojik tabakalar arasında saklı kalmış hayvan ya da bitkileri inceleyen bilim.
PASTEUR, Louis (1822-1895). - Dole'da doğmuştur. Ünlü kimyacı ve biyoloji uzmanı, pek çok bilimsel ve yararlı buluşları ile, bilimin bulaşıcı hastalıklara karşı savaşımda ilerlemesini sağlamıştır.
PLATON [EFLATUN](İÖ 427-348). - Yunan filozofu. Antikçağın en büyük idealist düşünürü.
Platon'a göre, bizim algıladıımız duyulabilir şeyler, sahici gerçeği oluşturmazlar; bunlar, ancak görünüşler, yansılar, kopyalar, suretlerdir. Sahici gerçek, ancak duyulabilir şeylerin ilkel örnekleri olan ve zihinsel bir boşlukta asılı duran, değişmez, sonsuz vb. Fikirler'dir. (Idées) Öyleyse, şeyler kadar Fikir vardır; bir masa fikri, bir sandalye fikri vb.. Şunu iyi anlamak gerekir ki, Platon'a göre, bu fikirler, bizdeki basit tasarımlar değil, bizden bağımsız bir varlık sürdüren gerçek varlıklardır. Platon'a göre, bilgi, ancak, daha önceki bir varlıkta, cismen (bedenen) yaradılışımızdan önce görmüş olduğumuz Fikirlerin anımsanmasıdır: bu, "anımsama" (reminiscence) denilen teoridir. Ne var ki, Platon, diyalektiğin öğelerini de geliştirmiştir, ama idealist ve söze dayanır bir biçimde. Siyasal ve toplumsal tezlerinde, eflatuncu idealizm, köle emeğine dayanan antikçağ toplumunun egemen sınıflarının -ticaret ve tefecilik ekonomisinin gelişmesiyle- çöküşünün hızlandığı dönemin ideolojisi olmuştur. Platon, devlet ülküsünü, Cumhuriyet adlı yapıtında açıklamıştır.; burada, aristokratların egemen kesimi için servetlerde ortaklığı ileri sürer, bu da antikçağın sosyasit ütopyalarının en büyük sapıtmasıdır. Başlıca yapıtları karşılıklı söyleşiler biçiminde sunulmuştur: Criton, Sokrates'in Savunması, Phédon, Timée, Phèdre, Gorgias, Şölen, Théetète, Cumhuriyet, Yasalar, vb..
PORT-ROYAL (manastırı). - 1204'te kurulmuştur. Magny-les-Hameaux bucağında, Chevreuse (Seine ve Oise arasında) yakınlarında ünlü jansenist manastırı. Ününü, 16. Louis zamanında jansenistlerle cizvitler arasındaki savaşıma ve bu manastırda hazırlanan (aristocu eğilimler taşıyan) Mantık İncelemesi'ne borçludur. 1910'da kralın emri ile yıkılmıştır.
PROUDHON, Pierre-Joseph (1809-1865). - Fransız yazar ve iktisatçısı. Küçük-burjuva sosyalizminin klasik temsilcisi. Bir yoksul köylünün oğlu olan Proudhon, Paris'te, Marsilya'da ve başka kentlerde düzeltmen olarak çalıştı. Bir süre Besançon'da bir basımevi yönetti.
Mülkiyet Nedir?'i yazmıştır; bu kitap, 1840'ta yayınlanır ve içinde şu ünlü tümce vardır: "Mülkiyet, hırsızlıktır". 1846'da yayınlanan Ekonomik Çelişkiler ve Sefaletin Felsefesi'ne, Marx, Felsefenin Sefaleti ile karşılık vermiştir. Proudhon, aynı zamanda, Fransız sosyalist işçi hareketi üzerinde derin bir etki yaratan İşçi Sınıfının Siyasal Yeteneği'ni (1851) yazmıştır. Son tahlilde, bir küçük-burjuva ütopyacısıdır, kanıtlarından hiçbiri, Marx'ın eleştirisi karşısında tutunamamıştır ve gericilik, onunla, sık sık övünebilmiştir. 1848 Devriminin ertesinde kurucu meclis üyeliğine atanmıştır. 2 Aralık 1851 Hükümet Darbesi sırasında da sosyal adaletin zaferini sağlamak için Louis Napoleon'a güvenmiştir.
RUHÇULUK (Spiritualisme, Tinselcilik). - Felsefe öğretisi. Buna göre ruh, can verdiği ve yönettiği maddeden ayrı bir gerçeklik olarak mevcuttur. Ruhçuluk, çok kez, tanrıda, bütün doğa yasalarının bağlı ve bağımlı bulunduğu üstün ruhu görür. İdealizmin değişik bir biçimi ve sonucudur.
SİMYA (ALŞİMİ). - Ortaçağ kimyasına verilen ad. Bu, bir bilim olmaktan çok, büyücülüğe yakın, bütün hastalıkları iyileştirecek (her derde deva) bir ilaç bulmaya ve madenleri simya taşı ile altına çevirmeye çalışan bir sanattı.
TANRIBİLİM (Theologie). - Tanrının "bilimi". Dogmaların ve dinsel metinlerin incelenmesi.
THALES. - Küçük Asya'da Milet (Milas) okulunun başlıca düşünürlerinden biridir (İÖ 6. yüzyıl). Milet okulu, antikçağ Yunanistanı'nda, ilk materyalist okul olmuştur. Milet filozofları, her şeyin, havadan, ateşten ya da sudan nasıl oluştuğunu açıklamaya çalışıyorlardı.
THOMAS D'AQUİN, (Aquinolu Thomas) (1227-1274). - Ortaçağda tanrıbilimci ve filozof. Kilise doktoru unvanını almıştır. Başlıca yapıtları, Kafirlere (dinsizlere) Karşı Felsefe Kitabı ve Tanrıbilim Kitabı'dır. Birincisi katolik öğretisini açıklar ve savunur ve inanla aklın hiçbir zaman birbirine karşı olmadıklarını kanıtlamaya çalışır. Kilisenin kutsal kitaplar arasına koyduğu ikincisi üç bölüme ayrılır: 1. Tanrı üzerine bir inceleme. 2. İnsanın yetileri üzerine bir teori. 3. İsa üzerine, Kurtarma (İsa'nın insan soyunu bağışlaması) üzerine ve hıristiyanlığın dinsel eylemleri üzerine bir inceleme. Tomasçılık, bugün bile katolik filozoflar arasında çok yaygın olan Aquinolu aziz Thomas' nın tanrıbilimsel ve felsefi öğretisidir. Son derece skolastik bir öğretidir - ve tümüyle gericidir (bu da din adamları zümresinin ve papalığın resmi felsefesi olmasını açıklar).
TÜMDENGELİM (Déduction.). - Bir önermeden (proposition) ya da bir olgudan yola çıkarak, ondan çıkan, ondan ileri gelen sonuçları anlatan ya da genelden özele varan uslamlama yöntemi.
TÜMEVARIM (Induction). - Aynı anlamı taşıyan özel olgular kümesinden genel bir sonuç çıkarmak demek olan ya da özelden genele varan bir uslamlama yöntemi.