Doğru bilinç ve yanlış bilinç örnekleriyle gördük ki, fikirleri her zaman yalnızca ekonomi ile açıklamaya çalışmamak ve fikirlerin bir etkileri olduğunu yadsımamak gerekir. Böyle bir tutum takınmak marksizmi kötü bir biçimde yorumlamak olurdu.
Fikirler, kuşkusuz son tahlilde, ekonomi ile açıklanır; ama fikirlerin de kendilerine özgü etkileri vardır.
"... Materyalist tarih anlayışına göre, tarihte belirleyici etken, son tahlilde, maddi yaşamın üretimi ve yeniden üretimidir. Ne Marx, ne de ben, hiçbir zaman daha fazlasını dile getirmedik. Eğer sonradan, biri çıkıp da, bunun anlamını, ekonomik etken tek belirleyicidir diyecek kadar zorlarsa, bu ifadeyi, boş, soyut ve saçma bir söz haline getirmiş olur. Ekonomik yapı temeldir, ama üstyapının çeşitli bölümleri ... de tarihsel savaşımların akışı üzerinde etki yaparlar ve birçok durumda ağır basarak, bu savaşımın biçimini, belirlerler. Bütün bu etkenlerin etkileri ve tepkileri vardır, öyle ki ekonomik hareket, bütün bu etkenlerin bağrında, sonunda, bir zorunluluk olarak, sonsuz bir raslantılar yığını arasından kendine yolaçmaya başlar."[87]
Böylece, görüyoruz ki, ekonomiyi araştırmadan önce, her şeyi incelememiz gerekir ve, son tahlilde neden, gene ekonomi (sayfa 224) ise de, ekonominin tek neden olmadığını akılda tutmak gerekir.
İdeolojiler, ekonomik koşulların yansıları ve etkileridir; ama ideolojiler ile ekonomi arasındaki ilişki, basit bir ilişki değildir, çünkü, biz, altyapı üzerinde ideolojilerin karşılıklı bir etkisi olduğunu görüyoruz.
Örneğin, Fransa'da, 6 Şubat 1934'ten sonra gelişen yığın hareketini, yazdıklarımızı kanıtlamak için, en az iki görünüş altında inceleyeceğiz:
1. Bazıları bu akımın nedenini, ekonomik bunalım olarak açıklıyorlar. Bu, materyalist ama tekyanlı bir açıklamadır. Bu açıklama, yalnızca tek etkeni, burada bunalım olan ekonomik etkeni dikkate alıyor.
2. Öyleyse, düşünüş tarzı, kısmen doğrudur; ama insanların ne düşündüğünü, yani ideolojiyi bir etken olarak açıklaması koşuluyla. Evet, bu yığınsal akımda, insanlar "anti-faşist"tir, işte ideolojik etken. Ve eğer insanlar anti-faşist iseler; bu, Halk Cephesinin doğmasına yolaçan propaganda sayesindedir. Ama, bu propagandanın etkili olması için elverişli bir temel, bir taban gerekiyordu, ve 1936'da yapılabilmiş olan şey, 1932'de olanaklı değildi. Son olarak, bu yığın hareketinin ve onun ideolojisinin başlattığı toplumsal savaşımın, sonradan, ekonomiyi nasıl etkilediğini de biliyoruz.
Bu örnekte görüyoruz ki, toplumsal koşulların yansısı olan ideoloji, sırasında, olayların bir nedeni olur.
"Siyasete, hukuka, felsefeye, dine, edebiyata ve sanata ilişkin gelişme vb., ekonomik gelişmeye dayanır. Ama bunların hepsi de birbirleri üzerinde ve keza ekonomik temel üzerinde etki yaparlar. Böyle oluşu ekonomik durumun tek etkin neden, bütün geri kalanın ise ancak edilgin bir etki olmasından dolayı değildir: Tersine, son tahlilde, her zaman üstün gelen ekonomik zorunluluk temeli üzerinde karşılıklı etki vardır."[88] (sayfa 225)
Bunun gibi, örneğin "Miras hukukunun temeli, ailenin gelişim aşamasının eşitliğini varsayan ekonomik bir temeldir. Bununla birlikte, örneğin, vasiyette bulunmanın, İngiltere'de mutlak serbest oluşu, Fransa'da ise çok kısıtlanmış bulunması, bunun, bütün özellikleriyle, yalnızca ekonomik nedenlerden olduğunu kanıtlamaya yetmeyecektir. Ama, her ikisi de çok önemli bir oranda, servetin bölüşülmesini etkilemeleri bakımından ekonomi üzerinde etkili olurlar".[89] Daha güncel bir örnek olarak, vergileri alalım. Her birimizin vergiler üzerinde bir fikri vardır. Zenginler vergilerini azaltmak isterler ve dolaylı vergilerden yanadırlar; emekçiler ve orta sınıflar, tersine, dolaysız ve kazançla birlikte artan vergilere dayanan bir maliye sistemi isterler. İşte böylece, kapitalizm tarafından vergiye bağlı olarak yaratılan ve bizim düşüncemiz haline gelen vergi hakkındaki fikrimizin kaynağı, bu ideolojik etkenin kaynağı, ekonomik durumda bulunur. Zenginler, kendi ayrıcalıklarını korumak isterler ve vergilendirmenin bugünkü biçimini olduğu gibi korumak ve yasaları bu doğrultuda güçlendirmek için savaşım verirler. Oysa, fikirlerden gelen yasalar, ekonomi üzerinde etkili olurlar, çünkü küçük ticareti, zanaatçıları öldürür ve kapitalist yoğunlaşmayı çabuklaştırırlar.
Şu halde görüyoruz ki, ekonomik koşullar, fikirleri doğurur, ama fikirler de ekonomik koşullarda değişiklikler yaratır ve işte ilişkilerin bu karşılıklı oluşlarını dikkate alırsak, ideolojileri, bütün ideolojileri incelemek gerektiğini anlarız; ve ancak son tahlilde, köke inildiğinde, ekonomik zorunlulukların her zaman üstün geldiğini görürüz.
Biliyoruz ki, ideolojileri savunmak, hiç olmazsa yaymak, yazarların ve düşünürlerin özel görevidir. Onların düşünceleri (sayfa 226) ve yazıları, temel özelliklere her zaman pek sahip değildir, ama gerçekte, basit bir masal ya da öykü niteliğindeki yazılarda bile, her zaman ideolojik bir tahlil buluruz. Bu tahlili yapmak pek ince bir işlemdir ve bizim, bunu, çok büyük bir ihtiyatla yapmamız gerekir. Şimdi büyük bir yardımı dokunacak olan bir diyalektik tahlil örneği göstereceğiz, ama mekanikçi olmamaya çok dikkat etmeli ve açıklanamaz olanı açıklamak için çabalamamalıdır.
Şimdi artık, diyalektik materyalizmin, Marx ve Engels tarafından kurulup Lenin tarafından geliştirilen materyalizmin çağdaş biçiminin ne olduğunu daha iyi biliyoruz. Bu kitabımızda, özellikle Marx ve Engels'in metinlerinden yararlandık, ama Lenin'in felsefe konusundaki yapıtının da çok önemli olduğunu belirtmeden bu dersleri tamamlayamayız.[90] Bunun içindir ki, bugün marksizm-leninizmden sözedilmektedir.
Marksizm-leninizm ve diyalektik materyalizm çözülmezcesine birleşmişlerdir, ve ancak diyalektik materyalizm bilgisi marksizm-leninizmin tüm genişliğinin, tüm değerinin, bütün zenginliğinin ölçülebilmesine olanak verir. Bu, bizi, bir militan ancak bu öğretinin tümünü biliyorsa, gerçekten ideolojik olarak silahlanmıştır demeye götürür.
Bunu çok iyi anlamış olan burjuvazi, her çareye başvurarak, işçilerin bilincine kendi ideolojisini sokmaya çalışır. Marksizm-leninizmin en az bilinen yanının diyalektik materyalizm olduğunu çok iyi bilerek, burjuvazi, ona karşı bir susma kampanyası düzenlemiştir. Resmi öğretimin böyle bir yöntemden habersiz olduğunu ve okullarda ve üniversitelerde öğretimin yüz yıl önce yapıldığı gibi sürdürüldüğünü görmek acıdır.
Eskiden, metafizik yöntemin, diyalektik yönteme (sayfa 229) egemen durumda oluşu, gördüğümüz gibi, insanların bilgisizliği yüzündendi. Bugün, bilim, diyalektik yöntemin bilimsel araştırmalara uygun gelen yöntem olduğunu tanıtlamanın yollarını vermiştir bize, ve çocuklarımıza bilgisizlikten ileri gelen bir yöntemle düşünmeyi ve incelemeyi öğretmek utanılacak bir şeydir.
Bilginler, bilimsel araştırmalarında, bilimlerin karşılıklı içiçe geçişini ve birbirini etkileyişini hesaba katmaksızın kendi uzmanlık alanlarında artık incelemeler yapamıyorlar ve bu yüzden bilinçsiz olarak diyalektiğin bir bölümünü uyguluyorlarsa da, metafizik düşünüş biçimlerini sık sık işin içine sokmadan edemiyorlar. İnsanlığa büyük şeyler veren bilginler -idealist ve dinsel inanca sahip olan Pasteur'ü, Branly'yi anımsayalım-, eğer diyalektik bir kafa yapısına, bir düşünüşe sahip olsalardı, daha büyük ilerlemeler gerçekleştirmeyecekler miydi ya da gerçekleştirilmesine olanak hazırlamayacaklar mıydı?
Ama marksizm-leninizme karşı savaşımın, bu susma kampanyasından daha da tehlikeli olan bir biçimi vardır: bu da burjuvazinin bizzat işçi hareketinin içinde düzenlemeye çalıştığı kalpazanlıklardır. Şu sıralarda kendilerini "marksist" diye sunan, ve marksizmi "yenilemek", "gençleştirmek" iddiasında olan sayısız "teorisyenler"in açılıp serpildiklerini görüyoruz. Bu türden kampanyalar, en çok, marksizmin en az bilinen yönlerini, özellikle de materyalist felsefeyi dayanak noktası olarak seçiyorlar.
Böylece, örneğin, marksizmi, devrimci eylem anlayışı olarak kabul ettiklerini, ama genel bir dünya anlayışı olarak kabul etmediklerini açıklayan insanlar ortaya çıkıyor. Bunlar, pekala, materyalist felsefeyi kabul etmeden de marksist olunabileceğini bildiriyorlar. Bu genel tutuma uygun olarak çeşitli yolsuzluk girişimleri gelişiyor. Kendilerine hep (sayfa 230) marksist diyen kişiler, marksizmin kendi temeli ile, yani materyalist felsefe ile bağdaşmaz anlayışları marksizme sokmak istiyorlar. Geçmişte bu çeşit girişimlere tanık olunmuştur. Lenin, Materyalizm ve Ampiryokritisizm adlı kitabını bu gibi girişimlere karşı yazmıştır. Bugün de, marksizmin geniş yayılma döneminde, bu girişimlerin yeniden doğuşuna ve çoğalmasına tanık olunmaktadır. Eğer marksizmin gerçek felsefesini bilmezsek, marksizmin kesinlikle felsefi yönüne saldıran bu gibi girişimleri nasıl tanıyabilir, nasıl gerçek yüzlerini meydana çıkarabiliriz?
1. Fikirlerin rolünü, marksizmin yadsıdığı doğru mu?
2. Toplum yapısını belirleyen ve oluşturan çeşitli etkenler nelerdir?
3. Bir gazetede yayınlanmış bir öyküyü, diyalektik materyalizm yöntemi ile tahlil ediniz.
GENEL ÖZETLEME ÖDEVİ
Diyalektik materyalizmden, düşünce için ve eylem için ne gibi yararlar sağladınız?
Dipnotlar
[85] Karl Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, "Önsöz", s. 23. [86] Friedrich Engels, Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm, Giriş, s. 42-43. [87] Bkz: Engels'ten Joseph Bloch'a, K. Marx, F. Engels, Felsefe İncelemeleri, Sol Yayınları, Ankara 1979, s. 184-185. [88] K. Marx-F. Engels, Felsefe İncelemeleri, Engels'ten Heinz Starkenburg'a, s. 194. [89] K. Marx-F. Engels, agy, Engels'ten Conrad Schmidt'e, s. 190. [90] "Dizin"de "Lenin"e bakınız. Lenin'in, marksizme felsefi katkısı - burada açıklanması uzun ve karmaşık olur - Materyalizm ve Ampiryokritisizm ve Felsefe Defterleri'nde açıkça görülür. [91] Bugünkü "Yeni Üniversite", 8. Avenue Mathurin-Moreau, Paris.