BİLİYORUZ Kİ, 18. yüzyıl materyalistlerinin yanlışları, onların düşünü; biçimlerinden, onların, "metafizik yöntem" dediğimiz özel araştırma yöntemlerinden gelmektedir. Öyleyse, (sayfa 117) metafizik yöntem, özel bir dünya anlayışını anlatır, ve belirtmemiz gerekir ki, nasıl marksist materyalizmi, marksizm-öncesi materyalizmin karşısına koyuyorsak, diyalektik materyalizmi de metafizik materyalizmin karşısına koyuyoruz.
Bunun için, daha sonra, karşıtı, diyalektik materyalizmi incelemek için şimdi bu "metafizik" yöntemin ne olduğunu öğrenmemiz gerekir.
Burada "Hegel'in 'metafizik' yöntem dediği... eski araştırma ve düşünme yöntemini"[47] inceleyeceğiz.
Hemen basit bir gözlemle işe başlayalım. İnsanların çoğuna, hangisi daha doğal gelir: hareket mi, hareketsizlik mi? Onlara göre şeylerin olağan (normal) durumu nedir: durgunluk mu, değişkenlik mi?
Genellikle, hareketten önce durgunluğun varolduğu ve bir şeyin harekete başlayabilmesi için önce durgunluk halinde bulunduğu düşünülür.
Kutsal kitap da, bize, tanrı tarafından yaratılmış olan evrenden önce, hareketsiz sonsuzluğun, yani durgunluğun varolduğunu söylüyor.
İşte sık sık kullandığımız bazı sözcükler: durgunluk ve hareketsizlik, hareket ve değişme. Ama bu son iki sözcük, eş anlamlı değillerdir.
Hareket, sözcüğün dar anlamında, yer değiştirmedir. Örnek: düşen bir taş, yürüyen bir tren hareket halindedir.
Değişme, sözcüğün tam anlamıyla, bir biçimden başka bir biçime geçmektir. Yapraklarını döken bir ağaç, biçim değiştirmiştir. Ama değişiklik aynı zamanda bir durumdan başka bir duruma geçiştir. Örnek: hava solunulamaz hale gelmiş; bu değişmedir.
Şu halde, hareket, yer değiştirme anlamına gelir; (sayfa 118) değişme, değişiklik ise, biçim ya da durum değiştirmek demektir. Anlam karışıklığını önlemek için bu ayrıma saygı göstereceğiz (diyalektiği incelediğimiz zaman bu sözcüklerin anlamlarını yeniden görmemiz gerekecek).
Görmüş bulunuyoruz ki, genel bir biçimde, hareket ve değişmenin durgunluktan daha az olağan olduğu düşünülür, ve biz, şeyleri, değişmesiz ve durgun saymayı yeğ tutarız.
Örnek: Biz, bir çift sarı ayakkabı aldık, bir zaman sonra, birçok onarımdan (pençe, topuk değiştirme, birçok yamadan) sonra, biz, gene de "sarı ayakkabılarımı giyeceğim" diyoruz, onların artık o aynı ayakkabılar olmadıklarını hiç hesaba katmıyoruz. Onlar, bizim için, hep şu zaman, bu fiyata satın aldığımız sarı ayakkabılardır. Ayakkabılarınızda sonradan meydana gelen değişmeyi dikkate almıyoruz. Onlar daima aynıdırlar, onlar özdeştirler. Biz, yalnız özdeşliği gördüğümüz için, sanki önemli bir şey olmamış gibi, değişikliği önemsemiyoruz. İşte bu da:
[47] F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu, s. 43. [48] Friedrich Engels, Anti-Dühring, s.65. [49] Friedrich Engels, Anti-Dühring, s. 65. [50] F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu, s. 44.