ONİKİNCİ BÖLÜM
ÇALIŞMA DÖNEMİ
EŞİT uzunlukta, diyelim her ikisi de onar saatlik işgünü olan, birisi pamuk ipliği, diğeri lokomotif fabrikası, iki işdalını alalım. Bu dallardan birisinde, belli bir miktar tamamlanmış ürün, pamuk ipliği, günlük ya da haftalık olarak çıkartılır; diğerinde, tamamlanmış mamul bir ürün, bir lokomotif yapımı için emek-sürecinin belki de üç ay yinelenmesi gerekmektedir. Bir durumda, ürün, nitelik yönünden ayrı ayrıdır ve her gün ya da her hafta aynı emek yeniden başlar. Diğerinde emek-süreci süreklidir, oldukça çok sayıda günlük emek-süreçlerini kapsar ve bu süreçler arasındaki bağıntı ve işlemlerdeki süreklilik sonucu, ancak oldukça uzun bir süre sonra ortaya tamamlanmış bir ürün çıkar. Günlük emek-süreçlerinin süresi burada aynı olduğu halde, üretken faaliyetin süresinde, yani tamamlanmış bir ürünü çıkartmak, meta olarak pazara sürmek, dolayısıyla da, onu üretken sermayeden meta-sermayeye çevirmek için gerekli, yinelenen emek-süreçlerinin süresinde çok belirgin bir fark vardır. Sabit ve döner sermaye arasında ayrımın bununla hiçbir ilişkisi yoktur. Her
(sayfa 244) iki üretim dalında aynı oranda sabit ve döner sermaye kullanılsaydı bile, sözü edilen ayrım, gene de varolacaktı.
Üretken faaliyetin süresindeki bu farklar, yalnızca farklı üretim alanları arasında değil, çıkartılacak ürün miktarına bağlı olarak bir ve aynı üretim alanında da görülebilir. Konut olarak kullanılan sıradan bir ev, büyük bir fabrikadan daha az zamanda yapılır ve bu yüzden de, daha az sayıda sürekli emek-süreçlerini gerektirir. Bir lokomotifin yapımı üç ay aldığı halde, zırhlı geminin yapımı bir ya da daha fazla yıl gerektirir. Tahıl üretimi yaklaşık bir yıl, büyük baş hayvan yetiştirilmesi birkaç yıl alır, oysa orman yetiştirilmesi oniki ile yüzyıl arasında değişen bir zaman gerektirir. Bir köy yolu için bir kaç ay yettiği halde, bir demiryolu yılların işidir. Sıradan bir halı yaklaşık bir haftada yapılır, ama
Gobelin[1*] yıllar alır, vb.. Demek ki, üretken faaliyetin yerine getirilmesi sırasında tüketilen zaman pek çok değişiklik gösterir.
Eğer, yatırılan sermayeler eşitse, üretken faaliyetin süresindeki bu fark, kuşkusuz devir hızında bir farklılığa yolaçar; bir başka deyişle, belli bir sermayenin yatırılmış bulunduğu sürede bir fark meydana getirir. Bir iplik fabrikası ile lokomotif fabrikasının aynı miktarda sermaye kullandığını, bunların değişmeyen ve değişen sermaye oranının aynı, sermayenin sabit ve döner kısımları arasındaki oranın gene aynı, ve ensonu, işgününün eşit uzunlukta, gerekli ve artı-emeğe bölünüşünün aynı olduğunu varsayalım. Üstelik, dolaşım sürecinden doğan ve bu örneğimiz ile bir ilişkisi bulunmayan bütün durumları bir yana bırakmak için, ipliğin de lokomotifin de sipariş üzerine yapıldıklarını ve tamamlanmış ürünün teslimi üzerine ödemenin yapılacağını kabul edelim. Haftanın sonunda, iplik fabrikası sahibi, tamamlanmış ipliği teslim ederken; döner sermaye için yaptığı yatırımı (artı-değeri konu-dışı bırakıyoruz) geri aldığı gibi, ipliğin değerine katılan sabit sermayenin aşınma ye yıpranma payını da geri almış olur. Bu yüzden, aynı devreyi aynı sermaye ile yineleyebilir. Sermaye, devrini tamamlamıştır. Buna karşılık lokomotif fabrikatörü, üç ay süreyle her hafta ücretler ve hammadde için her seferinde yeni sermaye yatırmak zorundadır ve ancak üç ay sonra, lokomotifin tesliminden sonradır ki, bir ve aynı metaın yapımı için, bir ve aynı üretken faaliyete, bu
(sayfa 245) arada, azar azar yatırılan döner sermaye, bir kez daha devresini yenileyebileceği bir biçim içerisine girmiş olur. Bu üç ay içersinde makinelerinin aşınıp yıpranması da, aynı şekilde, ancak şimdi yerine konmuştur. Birinin harcamaları bir hafta için yapılmıştır, diğerinin ise, haftalık harcamaları, oniki ile çarpılmıştır. Bütün öteki koşullar eşit kaldığı varsayıldığında, bunlardan birisinin emrinde diğerinin oniki katı döner sermaye bulunmak zorundadır.
Ne var ki, burada, yatırılan haftalık sermayelerin eşit olması önemli değildir. Yatırılan sermayenin miktarı ne olursa olsun, bir durumda yalnız bir hafta için, diğerinde ise oniki hafta için yatırılmıştır ve yeni bir işlem için kullanılabilmesi, aynı işlemin yinelenebilmesi ya da başkasının başlatılabilmesi için, her ikisinde de belirtilen sürelerin geçmesi gereklidir.
Devir hızındaki ya da aynı sermaye-değer yeni bir emek ya da kendini-genişletme sürecinde kullanılmazdan önce bireysel sermayenin yatırılması gereken zamanın uzunluğundaki fark, burada, aşağıdaki durumlardan ileri gelir:
Bir lokomotifin ya da herhangi bir makinenin yapımı için 100 işgünü gerekli olduğu kabul edilsin. İplik ya da lokomotif yapımında çalışan emekçiler yönünden bu 100 işgünü, her iki durumda da, varsayımımıza göre, birbirini izleyen farklı onar saatlik 100 emek-sürecini içeren, sürekli olmayan (kopuk kopuk) bir büyüklüğü oluşturur. Ama, ürün -makine- yönünden bu 100 işgünü, sürekli bir büyüklüğü, 1.000 işsaatlik bir işgününü, birbirine bağlı tek bir üretim faaliyetini oluşturur. Çok ya da az sayıda birbirini izleyen ve birbirleriyle ilişkili işgünlerinden oluşan böyle bir işgününe, ben,
çalışma dönemi diyorum. Bir işgününden, söz ettiğimiz zaman, emekçinin emek-gücünü günlük olarak harcamak ve her gün çalışmak zorunda olduğu emek-zamanının uzunluğunu anlatmak istiyoruz. Ama, çalışma döneminden söz ettiğimiz zaman, belli bir sanayi dalında, tamamlanmış bir ürünün yapımı için gerekli, birbiriyle bağıntılı işgünleri sayısını kastediyoruz. Bu durumda, her işgününün ürünü, üzerinde günbegün çalışılacak ve ancak uzun ya da kısa çalışma döneminin sonunda tamamlanmış biçimini alacak yalnızca kısmi bir üründür, tamamlanmış bir kullanım-değeridir.
Örneğin, bunalımlar sonucu toplumsal üretim sürecindeki kesintiler, kargaşalıklar, bu yüzden, kopuk nitelikteki emek-ürünleri
(sayfa 246) üzerinde, üretimleri için uzun ve birbiriyle bağıntılı bir dönemi gerektirenler üzerinde çok farklı etkilere sahiptir. Bunlardan birinde olan şey, bugünün belli miktardaki iplik, kömür vb. üretimini, yarının iplik, kömür, vb. yeni üretiminin izlememesidir. Gemiler, yapılar, demiryolları için ise durum böyle değildir. Burada, yalnız o günün işi değil, birbiriyle bağıntılı tüm üretim faaliyeti kesintiye uğrar. Eğer iş devam etmezse, üretiminde tüketilmiş bulunan üretim araçları ile emek boşa gider. İş yeniden başlatılsa bile, geçen zaman içinde, bunlarda bir bozulma olmuştur.
Tüm çalışma dönemi boyunca, değerin sabit sermaye tararından her gün ürüne aktarılan kısmı, ürün tamamlanana kadar tabakalar halinde birikir. Ve aynı zamanda, burada, sabit ve döner sermaye arasındaki fark, uygulamadaki anlamıyla açığa çıkar. Sabit sermaye, üretim sürecine oldukça uzun bir dönem için yatırılmıştır; belki de birkaç yıllık bir dönem sona erene kadar yenilenmesine gerek yoktur. Bir buhar makinesi kendi değerini, ipliğe, kopuk bir emek-sürecinin ürününe, ister her gün parça parça, ya da isterse bir lokomotife, sürekli bir üretim faaliyetinin ürününe üç ay boyunca aktarıyor olsun, buhar makinesinin satın alınması için gerekli sermaye yatırımı yönünden bunun bir önemi yoktur. Bunlardan birinde buhar makinesinin değeri, küçük kısımlar, diyelim haftalık olarak, diğerinde ise büyük miktarlar, diyelim üç aylık süreler olarak geri gelir. Ama her iki durumda da, bu buharlı makinenin yenilenmesi ancak yirmi yıl sonra tamamlanabilir. Buharlı makinenin değerinin, ürünün satışı ile parça parça geriye döndüğü tek tek her dönem, makinenin ömründen daha kısa olduğu sürece, makine, birkaç çalışma dönemi boyunca üretim, sürecinde işlevine devam eder.
Ama yatırılan sermayenin döner kısımları için durum farklıdır. Belli bir hafta için satın alınan emek-gücü, aynı hafta içerisinde harcanır ve üründe somutlaşır. Hafta sonunda karşılığının ödenmesi gerekir. Ve emek-gücüne yapılan bu sermaye yatırımı, üç ay boyunca her hafta yinelenir; gene de, sermayenin bu kısmının bir hafta boyunca harcanıyor olması, kapitaliste, gelecek hafta emek satın alınması için bir olanak sağlamaz. Emek-gücünün karşılığının ödenmesi için her hafta ek sermaye harcanması gerekir ve, kredi sorunu bir yana bırakılırsa, kapitalist, emek-gücü için yalnızca haftalık parçalar halinde ödeme yapsa
(sayfa 247) bile, üç aylık ücretleri yatırabilecek durumda olmak zorundadır. Döner sermayenin diğer kısmı, ham ve yardımcı malzemeler için de durum aynıdır. Emek, ürün üzerinde tabaka tabaka birikir. Emek-süreci boyunca, sürekli olarak ürüne aktarılan yalnızca harcanan emek-gücünün değeri değil, aynı zamanda artı-değer de ürüne aktarılmıştır. Ne var ki, bu ürün henüz tamamlanmamıştır, tamamlanmış bir meta biçimini henüz almamıştır, dolayısıyla da henüz dolaşımda bulunamaz. Bu, aynı şekilde, ham ve yardımcı malzemelerden ürüne tabaka tabaka aktarılan sermaye-değer için de geçerlidir.
Ürünün kendine özgü niteliğinin ya da bu ürünün yapımıyla elde edilecek yararlı etkinin gerektirdiği çalışma döneminin uzunluğuna bağlı olarak, hiç bir kısmı dolaşım yapabilecek ve dolayısıyla aynı işlemi yenileyebilecek bir biçim içerisinde olmayan sürekli bir ek döner sermaye (ücretler ile ham ve yardımcı malzemeler) yatırımı gerekir. Her parça, tersine, üretken sermaye biçiminde, olgunlaşmakta olan ürünün bir kısım olarak üretim alanında ardarda birikir. Şimdi, devir zamanı, üretim zamanı ile sermayenin dolaşım zamanının toplamına eşittir. Bu nedenle, üretim zamanındaki bir uzama, tıpkı dolaşım zamanındaki uzama gibi, devir hızını azaltır. Bununla birlikte, ele aldığımız durumda şu iki noktaya dikkat etmek gerekir:
Birincisi: Üretim alanında daha uzun kalma. Örneğin, ilk hafta sırasında, emeğe, hammaddeye vb. yatırılan sermaye ile, sabit sermaye tarafından ürüne aktarılan değer kısımları, üç ay boyunca üretim alanında öylece kalırlar ve, yalnızca olgunlaşmakta olan, henüz tamamlanmamış ürüne katıldıkları için, metalar olarak dolaşıma geçemezler.
İkincisi: Üretken faaliyetin yapılması için gerekli çalışma dönemi üç ay sürdüğü ve aslında birbirine bağlı tek bir emek-süreci oluşturduğu için, her hafta bir önceki miktara yeni bir miktar döner sermaye sürekli olarak eklenmelidir. Ardarda yatırılan bu ek sermaye toplamı, bu yüzden, çalışma döneminin uzunluğuyla büyür.
Başlangıçta, iplikçiliğe de makine yapımı işine de eşit büyüklükte sermaye yatırıldığını, sermayelerin eşit oranlarda değişmeyen ve değişen, sabit ve döner sermaye içerdiğini, işgünlerinin uzunluklarının aynı olduklarını, kısacası, çalışma dönemlerinin uzunluğu dışında bütün koşulların eşit olduğunu kabul
(sayfa 248) etmiştik. İlk haftada, her ikisi için yatırım aynıdır, ama iplikçinin ürünü, satılabilir ve bu satıştan elde edilen hasılat yeni emek-gücü, yeni hammaddeler vb. satın almak için kullanılır; kısacası, üretim aynı ölçekte yeniden başlatılabilir. Buna karşılık, makine yapımcısı, ilk haftada harcanan döner sermayeyi tekrar paraya çeviremez ve üç ay sonrasına, ürün tamamlanana kadar bu parayla işlemleri yeniden başlatamaz. Demek oluyor ki, birincisi, yatırılan özdeş miktarlardaki sermayelerin geriye dönüşlerinde bir fark vardır. Ama ikinci olarak, hem iplikçilikte ve hem de makine yapımında üç ay boyunca özdeş miktarlarda üretken sermaye kullanılmaktadır. Bununla birlikte, iplik fabrikatörünün yatırdığı sermayenin büyüklüğü, makine yapımcısınınkinden çok farklıdır; çünkü, birisinde aynı sermaye hızla yenilenmektedir ve bu yüzden de aynı işlem tekrarlanabilir, oysa diğerinde, sermayenin yenilenmesi nispeten daha yavaştır, öyle ki, yenileneceği zamana kadar eski sermayeye durmadan bir miktar yeni sermaye eklenmelidir. Bunun sonucu olarak, yalnız sermayenin belirli kısımlarının yenilenmesi için gerekli zamanın uzunluğunda ya da sermayenin yatırılmış olduğu zamanın uzunluğunda değil, (günlük ya da haftalık kullanılan sermayeler eşit olduğu halde) emek-sürecinin uzunluğuna bağlı olarak yatırılacak sermaye miktarında da bir fark vardır. Bu durum, bundan sonraki bölümde ele alacağımız durumlarda göreceğimiz gibi, yatırılacak sermaye miktarında buna tekabül eden herhangi bir artışı gerektirmeksizin, yatırım vadesinin uzatılabilmesi nedeniyle dikkate değerdir. Sermaye daha uzun bir zaman için yatırılmak zorundadır ve daha büyük miktarda sermaye, üretken sermaye biçiminde bağlanmıştır.
Kapitalist üretimin daha az gelişmiş aşamalarında, uzun bir çalışma dönemini ve dolayısıyla da uzun bir süre için yol yapımı, kanallar vb. gibi büyük bir sermaye yatırımını gerektiren girişimler, özellikle ancak büyük bir ölçekte yapılabildiklerinde, ya kapitalist temele dayanarak hiç yapılmayıp, daha çok topluluk ya da devlet hesabına (eski zamanlarda, emek-gücü yönünden genellikle angarya şeklinde) yapılırlar. Ya da, üretimi uzun bir çalışma dönemini gerektiren nesnelerin ancak çok küçük bir kısmı, kapitalistin kendisinin özel olanakları ile yapılırlar. Örneğin, bir ev yapımında, evi yaptıran kimse, evi yapan müteahhide, bir dizi kısmi avans ödemelerinde bulunur. Böylece, aslında
(sayfa 249) o, evin bedellini, üretim. sürecinin gelişmesi oranında parça parça öder. Ama bir yandan büyük sermayelerin tek tek bireylerin ellerinde yoğunlaştığı, öte yandan bireysel kapitalistin yanısıra ortaklaşmış kapitalistlerin (anonim şirketlerin) ortaya çıktığı ve aynı zamanda bir kredi sisteminin oluştuğu gelişmiş kapitalist çağda, bir kapitalist yapı müteahhidi ancak ayrıksın durumlarda, özel kişilerin siparişi üzerine bina yapmaktadır. Şimdilerde artık onun işi, pazar için sıra sıra evler ve kentlerin koskoca kesimlerini yapmaktır, tıpkı müteahhit olarak demiryolu yapmak bireysel kapitalistin işi olması gibi.
Kapitalist üretimin Londra'da ev yapımını ne ölçüde kökten değiştirdiği, bir inşaatçının 1857 tarihli banka komitesi önünde verdiği ifadeden görülebilir. Gençliğinde, evlerin genellikle sipariş üzerine yapıldığını, ve ödemelerin, yapının belirli aşamaları tamamlandıkça müteahhide taksitler halinde yapıldığını söylüyordu. Pek azı spekülasyon amacıyla yapılırdı. Müteahhitler buna, adamlarını sürekli çalışır halde tutmak ve böylece birarada bulundurmak için razı olurlardı. Son kırk yıl içerisinde bütün bunlar değişmiştir. Şimdi evlerin pek azı sipariş üzerine yapılıyor. Yeni bir ev isteyen herhangi biri, ya spekülatif amaçla yapılanlar ya da henüz yapım halinde olanlar arasından bir tane seçiyor. İnşaatçılar artık müşterileri için değil, pazar için iş yapıyorlar. Diğer bütün sanayi kapitalistleri gibi, pazarda tamamlanmış nesneler bulundurmak zorundadırlar. Eskiden, bir inşaatçı, spekülatif amaçla bir seferde belki üç-dört ev yapardı, şimdi işe büyük bir arsa satın almak (Kıta Avrupası'nda kullanılan dille, kural olarak doksandokuz yıl için kiralamak), üzerine 100 ila 200 ev yapmak ve böylece olanaklarını yirmi ile elli kez aşan bir girişimde bulunmak zorundadır. Gerekli fon, ipotek yoluyla sağlanmakta ve bu para, müteahhidin eline, inşaat ilerledikçe verilmektedir. Bu durumda, eğer bir bunalım patlak verir de, avans taksitlerinin ödenmesini kesintiye uğratırsa, genellikle, tüm girişim batmaktadır. En iyi olasılıkla, evler daha iyi zamanlar gelene kadar yarım kalıyor; en kötü olasılıkta da ihaleyle maliyetlerinin yarı-fiyatına satılıyor. Bugün, büyük boyutlarda spekülatif inşaat yapmaksızın, hiç bir müteahhit barınamaz. Salt inşaattan elde edilen kâr çok küçüktür. Esas kârı, toprak rantını yükseltmekten, inşaat alanının dikkatli seçiminden ve ustaca hünerle kullanılmasından gelir. Evlere olan talebin
(sayfa 250) tahminine dayanılarak yapılan bu spekülatif yöntemledir ki, neredeyse, Belgravia ile Tyburnia'nın tamamı ve Londra çevresinde binlerce villa yapılmıştır. ("Report of the Select Committee on Bank Act", Part I, 1857, Deliller, Sorular 5.413-18; 5.435-36'dan kısaltılmıştır.)
Oldukça uzun çalışma dönemlerini gerektiren girişimler ile büyük-ölçekli işlemler, sermaye yoğunlaşması çok belirli hale gelene ve öte yandan da, kredi sistemin gelişmesi, kapitaliste, kendi sermayesi yerine başkalarının sermayesini kullanma ve dolayısıyla tehlikeye atma olanağını sağlayana kadar, bütünüyle kapitalist üretim alanına girmez. Üretime yatırılan sermayenin, onu kullanana ait olup olmamasının, devir hızı ya da zamanı üzerinde hiç bir etkisi bulunmadığını ayrıca söylemeye gerek yoktur.
Elbirliği, işbölümü, makine kullanılması gibi tek bir işgününün ürününü artıran koşullar, aynı zamanda, birbirleriyle bağıntılı üretim faaliyetlerinin çalışma dönemini kısaltırlar. Böylece makineler, evlerin, köprülerin vb. yapım sürelerini kısaltırlar; biçme ve harman makineleri, olgun taneyi sonal ürün haline dönüştürmek için gerekli çalışma dönemini kısaltırlar. Gemi yapımındaki gelişmelerin yarattığı büyük hız, gemi yapımına yatırılan sermayenin devir zamanını azaltır. Ne var ki, çalışma dönemini ve böylece döner sermayenin yatırılması gerekli zamanı kısaltan iyileştirmeler, genellikle, sabit sermaye yatırımında bir artışla elele gider. Öte yandan, bazı üretim dallarında, çalışma dönemi, yalnızca elbirliğinin genişlemesiyle azaltılabilir. Büyük emekçi ordularının seferber edilmesi, ve işin bir çok noktalarda aynı anda yürütülmesiyle bir demiryolunun tamamlanması hızlandırılır. Bu durumda, yatırılan sermayedeki bir artışla, devir zamanı kısaltılır. Kapitalistin komutası altında daha fazla üretim aracıyla daha fazla emek-gücünün birleşmesi gerekir.
Çalışma dönemindeki kısalmanın, böylece çoğu kez, bu kısaltılmış zaman için yatırılan sermayedeki bir artış ile bağıntılı olmasına -yatırım süresi ne kadar kısa ise, yatırılan sermayenin o kadar büyük olmasına- karşın, burada, şunu da anımsamak gerekir ki, mevcut toplumsal sermaye miktarı ne olursa olsun, önemli olan nokta, üretim ve geçim araçlarının ya da bunlar üzerindeki mülkiyet hakkının tek tek kapitalistlerin elindeki dağılma ya da yoğunlaşma derecesidir; bir başka deyişle, zaten mevcut bulunan sermayenin yoğunlaşma derecesidir.
(sayfa 251) Kredi sistemi, bir yandan, sermaye yoğunlaşmasını teşvik eder, hızlandırır ve artırırken, öte yandan da çalışma döneminin ve dolayısıyla da devir zamanının kısalmasına yardımcı olur.
Sürekli ya da kesintili olsun, çalışma döneminin, belirli doğal koşullarla belirlendiği üretim dallarında, yukarda sözü edilen yollarla, bir kısalma olamaz.
Political, Agricultural, and Commercial Fallacies (London, 1866, s. 325.) adlı yapıtında W. Walter Good diyor ki: "Hasılat yılda ancak bir kez yapılabildiğine göre, bu terim, tahıl ürününe uygulanamaz. Çiftlik hayvanları yönünden, şu soruyu sormak isteriz: iki-üç yaşındaki koyun ile dört, beş yaşındaki öküzün getireceği hasılat nasıl hızlandırılabilir?"
En kısa zamanda hazır para sağlama zorunluluğu (sözgelişi, vergiler, toprak rantı, vb. gibi, sabit yükümlülüğü karşılamak için) bu sorunu çözümlüyor; yani hayvanların daha ekonomik bakımdan normal yaşa ulaşmadan, tarım için büyük zarar oluşturacak şekilde satışı ya da kesilmesiyle, bu sorun sözde çözümlenmiş oluyor. Bu, aynı zamanda, sonunda et fiyatlarında bir yükselişe yol açar. "Yazın Midland kontluklarında ahırlarını, kışın doğu kontluklarının ahırlarını dolduran özellikle hayvan yetiştiriciler, ... hububat fiyatlarındaki belirsizlik ve düşüklük nedeniyle öylesine aciz kaldılar ki, tereyağı ve peynirin yüksek fiyatından sevinerek yararlanmaktan mutludurlar; tereyağını, her hafta, pazara günlük masrafları karşılamak için götürüyorlar, peynir için ise önceden tefeciden para alıyorlar ve tefeci de taşınabilecek hale gelince peyniri, hemen hemen kendi verdiği fiyat üzerinden alıp götürüyordu. Bu nedenle çiftçiliğin ekonomi politik ilkelerine göre yönetildiğini anımsayarak, beslenmek üzere mandıracılıkla geçinen kasabalardan güneye getirilen buzağılar, şimdi büyük ölçüde, bir haftalık, on günlük iken, Birmingham, Manchester, Liverpool ve çevredeki diğer büyük kentlerin mezbahalarında kurban ediliyorlar. Ama eğer malt, vergi-dışı bırakılsaydı, çiftçiler daha fazla kâr ederek hayvanlarını büyüyene ve kilo alana kadar tutma olanağını bulmuş olmakla kalmazlar, aynı zamanda, inek beslemeyen kimselerin de süt yerine bunu kullanmaları olanağı doğar, ve bugün ulusun başına gelen ve büyük tehlike gösteren genç hayvan kıtlığı büyük ölçüde önlenmiş olurdu. Hayvanlarını besleyip yetiştirmelerini öğütleyenlere bu küçük insanlar şu yanıtı veriyorlar: 'Süt için hayvan yetiştirmenin iyi para getireceğini biz de çok iyi biliyoruz,
(sayfa 252) ama önce elimizi kesemize atmamız gerekiyor ki, işte bunu yapmamız olanaksız; böyle olunca da, mandıracılıkta, paramızın kısa zamanda geri dönmesi yerine, uzun süre beklememiz gerekecekti'. " (
Ibid., s. 11 ve 12.)
Devrin uzamasının, küçük İngiliz çiftçileri üzerindeki sonuçları bu olursa, Kıta Avrupasındaki küçük çiftçiler arasında yaratacağı karışıklığı anlamak kolaydır.
Sabit sermaye tarafından katlar halinde ürüne aktarılan değer parçaları birikir ve bu parçaların dönüşü, çalışma döneminin ve dolayısıyla da dolaşıma girebilecek metaın tamamlanması için gerekli zaman dönemiyle orantılı olarak gecikir. Ama bu gecikme, yeni bir sabit sermaye yatırımına yolaçmaz. Makine, aşınma ve yıpranmasının para biçiminde geriye dönmesi ister yavaş ister hızlı olsun, üretim sürecindeki işlevine devam eder. Döner sermaye için durum farklıdır. Sermaye, çalışma döneminin uzunluğuna orantılı olarak, yalnızca oldukça uzun bir süre için bağlanıp kalmamalı; ücretler, ham ve yardımcı maddeler biçiminde durmadan yeni sermaye de yatırılmalıdır. Geri dönmede gecikme bu nedenle her ikisi üzerinde ayrı etkiler yapar. Geriye dönüş, hızlı ya da yavaş olsun, sabit sermaye işlevine devam eder. Ama döner sermaye, eğer geri dönüş gecikirse, satılmamış ya da tamamlanmamış biçimi ile bağlanmışsa, ve henüz satılamaz ürün halinde ise, ve aynî olarak yenilenmesi için elde ek-sermaye yoksa, işlevini yerine getiremez duruma düşer.
"Köylü çiftçi açlıktan kırılırken hayvanlar semiriyor. Kırlara sürekli yağmur yağmıştı, ot boldu. Hintli köylü, semirmiş öküzünün yanı başında açlıktan ölecek. Boşinanların devam edip gitmesi, birey için zalim görünür, ama topluluk için koruyucudur; iş hayvanlarının korunması, toprağın işlenmesi için gerekli gücü, geleceğin yaşamının ve servetin kaynağını sağlarlar. Söylenmesi katı ve üzücü gelir, ama Hindistan'da, bir insanın yerinin doldurulması, bir öküzün yerinin doldurulmasından daha kolaydır." (
Return, East India. Madras and Orissa Famine, n° 4, s. 44.) Bu satırları, Manava-Dharma-Sastra'nın
[2*] sözleriyle (Bölüm
(sayfa 253) X, s. 62) karşılaştırınız: "Bir rahibin ya da ineğin korunması uğruna, bir ödül beklemeksizin yaşamını feda etmek, ... aşağı tabakadan kabilelerin öte dünyada mutlu olmalarına neden olabilir."
Doğadır ki, beş yıldan önce beş yaşında bir hayvanın [kasaba
-ç.] teslimi, olanaksızdır. Ama bazı sınırlar içerisinde olanaklı olan şey, bunların bakım şeklini değiştirerek daha kısa zamanda yetiştirildiği amaç için hazır hale getirmektir. Bakewell'in başardığı da tam budur. Eskiden İngiliz koyunları, 1855 yılına kadar Fransız koyunlarında olduğu gibi, dört-beş yaşına kadar kesim için elverişli değildi. Bakewell'in sistemine göre, koyunlar ancak bir yaşındayken bile semirtilebilir ve her ne olursa olsun, ikinci yılın sonundan önce tam gelişmiş hale ulaşırlar. Dishley Grange'li çiftçi Bakewell, dikkatli bir seçimle koyunların iskeletini, varlıkları için gerekli en küçük boyutlara indirmiştir. Yetiştirdiği koyunlara New Leicesters tipi deniyordu. "... Yetiştirici, şimdi pazara, eskiden bir tanesini hazırlamak için gerekli zaman içersinde üç tane gönderebiliyor, bunlar daha boylu olmasa bile, daha geniş, daha yuvarlak ve en fazla et veren kısımları daha çok gelişmiş durumdadır. Kemiğe gelince, ancak bunları taşımaya yetecek kadardır ve neredeyse bütün ağırlıkları sırf ettir." (Lavergne,
The Rural Economy of England, etc., 1855, s. 20.)
Çalışma dönemlerini kısaltan yöntemler, çeşitli sanayi kollarında çok değişik ölçülerde uygulanabilir ve çeşitli çalışma dönemlerinin zaman farklarını ortadan kaldırmaz. Örneğimize dönmek gerekirse; bir lokomotifin yapımı için gerekli çalışma dönemi, yeni makine aletlerin kullanılmasıyla mutlak olarak kısaltılabilir. Ama aynı zamanda, bir pamuk ipliği fabrikasında günlük ya da haftalık çıkartılan sonal ürün, geliştirilmiş süreçlerle, makine-yapımındaki çalışma döneminden daha hızlı artmakla birlikte, iplikçiliğe oranla, gene de uzunluk yönünden nispi bir büyüme gösterir.
(sayfa 254)
ONÜÇUNCÜ BÖLÜM
ÜRETİM ZAMANI
ÇALIŞMA zamanı daima üretim zamanıdır, yani sermayenin üretim alanında kaldığı süredeki zamandır. Ama bunun tersi, sermayenin üretim sürecinde faaliyette bulunduğu zaman, mutlaka çalışma zamanı değildir.
Burada ele alınan sorun, emek-sürecinde, emek-gücünün, kendisinin doğal sınırlarının zorunlu kıldığı kesintiler değildir; oysa biz, emek-süreci
[3*] içerisindeki duraklamalarla sabit sermayenin -fabrika binalarının, makinelerin, vb.-, atıl hale gelmesinin, emek-sürecinin anormal bir biçimde uzatılmasının ve gündüz ve gece işi için bir neden haline gelmesinin hangi koşullarda olduğunu görmüş bulunuyoruz. Biz, burada, daha çok, emek-sürecinin uzunluğundan bağımsız olarak, ürünün ve ürünün yapımının niteliğinden ileri gelen duraklamaları ele alıyoruz; bu duraklamalar sırasında, emek konusu, uzun ya da kısa bir süre için doğal süreçlerden geçmekte, fiziksel, kimyasal ve fizyolojik değişikliklere uğramak zorunda kalmakta ve bu esnada da
(sayfa 255) emek-süreci tamamen ya da kısmen durmaktadır.
Örneğin, üzüm sıkıldıktan sonra bir süre mayalanmak ve belli bir olgunluğa erişmek için bir süre dinlenmek zorundadır. Bir çok sanayi kolunda ürünün, sözgelişi çömlekçilikte olduğu gibi bir kurutma sürecinden geçmesi ya da ağartmada olduğu gibi, kimyasal özelliklerini değiştirmek için belirli koşullar altında bekletilmesi gerekir. Kışlık tahıl ekiminin olgunlaşması için aşağı yukarı dokuz ay geçmesi gerekir. Ekim ve hasat zamanları arasında emek-süreci hemen tamamen durmuş gibidir. Orman yetiştirilmesinde, dikim ve ilgili hazırlık işleri tamamlandıktan sonra, tohumun sonal ürün haline dönüşmesi aşağı yukarı 100 yılı gerektirir ve bütün bu süre içerisinde nispeten pek az çalışmaya gereksinme gösterir.
Bütün bu durumlarda ek emek, üretim zamanının büyük bir kısmında, ancak arasıra bu alana çekilir. Bundan önceki bölümde anlatılan ve zaten üretim sürecine bağlanmış bulunan sermayeye katılması gereken ek sermaye ve emekle ilgili durum, burada yalnızca daha uzun ya da daha kısa aralıklarla ortaya çıkar.
Bütün bu durumlarda, bu nedenle, yatırılan sermayenin üretim zamanı iki dönemden oluşur: sermayenin üretim sürecine katıldığı bir dönem ile, sermayenin varlık biçiminin -henüz tamamlanmamış ürünün- o sırada emek-sürecinde bulunmaksızın, doğal sürecin etkisine terkedildiği ikinci bir dönem. Bu iki zaman döneminin şurda burda birbiri içerisine girmesinin ya da kesişmesinin hiç bir önemi yoktur. Çalışma dönemi ile üretim dönemi bu durumlarda çakışmazlar. Üretim dönemi çalışma döneminden daha uzundur. Ama ürün tamamlanmamıştır, hazır değildir, dolayısıyla da üretim dönemi tamamlanana kadar, üretken sermaye biçiminden meta-sermaye biçimine çevrilmeye elverişli değildir. Dolayısıyla devir döneminin uzunluğu, çalışma zamanından ibaret bulunmayan üretim zamanının uzunluğu ile orantılı olarak artar. Çalışma zamanını aşan üretim zamanı, eğer tahılını olgunlaşması, meşe ağacının büyümesi vb. gibi, belli doğal yasalarla saptanmamış ise, devir dönemi, çoğu kez, üretim zamanının yapay olarak kısaltılmasıyla, biraz kısaltılabilir. Ham ağartma yerine kimyasal ağartmanın ve daha etkili kurutma aygıtlarının kullanılması örneklerinde olduğu gibi. Ya da, dericilikte, tanik asidin deriye işlemesi, eski yöntemle altı ila onsekiz ay aldığı halde, yeni yöntemle, hava pompası kullanılarak, bu iş, bir-buçuk
(sayfa 256) ile iki ayda yapılmaktadır. (J. G. Courcelle-Seneuil,
Traité théorique et pratique des entreprises industrielles, etc., Paris 1857, 2. édition.) Salt doğal süreçlerle ilgili üretim zamanının yapay olarak kısaltılması konusunda en muhteşem örneği demir imalatı tarihinde, özellikle son yüzyılda pik demirin çelik haline getirilmesinde, 1780'lerde bulunan dövme işlemi yerine, modern Bessemer işleminin kullanılmasında ve o zamandan beri uygulanan en yeni yöntemlerde görebiliriz. Üretim zamanı büyük ölçüde azaltılmış, ama sabit sermaye yatırımı da o ölçüde artmıştır.
Üretim zamanının çalışma zamanından ne ölçüde ayrıldığının ilginç bir örneği, Amerika'da kundura kalıbı yapımında görülür. Burada, üretken olmayan maliyetlerin önemli bir kısmı, kerestenin, daha sonra çarpılmasına engel olmak amacıyla işlenebilecek kadar kuruması için en az onsekiz ay bekletilmesi zorunluluğundan ileri gelir. Bu süre boyunca, ağaç, herhangi diğer bir emek-sürecinden geçmez. Yatırılmış bulunan sermayenin devir dönemi, bu nedenle yalnız, kalıpların yapımı, için gerekli zamanla değil, ayrıca, kuruyan kereste biçiminde üretken olmayan şekilde beklediği süreyle de belirlenmiş olur. Asıl emek-sürecine girmeden önce, üretim sürecinde 18 ay kalır. Bu örnek, aynı zamanda, toplam döner sermayenin farklı kısımlarının devir zamanlarının, dolaşım alanından ileri gelmeyen, kökenleri üretim sürecinde bulunan koşullar sonucu farklı olabileceğini de gösterir.
Üretim zamanı ile çalışma zamanı arasındaki fark, tarımda özellikle gözle görülür hale gelir. Bizim ılıman iklimlerimizde toprak yılda bir kez tahıl verir. Üretim döneminin kısalması ya da uzaması (kışlık tahıl için bu ortalama dokuz aydır), iyi ve kötü mevsimlerin ardarda gelmesine bağlıdır ve bu nedenle de, sanayide olduğu gibi önceden şaşmaz bir biçimde saptanamaz ve denetlenemez. Ancak süt, peynir, vb. gibi yan ürünler, nispeten kısa dönemlerde düzenli şekilde üretilebilir ve satılabilir. Öte yandan, çalışma zamanı takvimi şöyledir: "Almanya'nın çeşitli bölgelerinde işgünü sayısı, iklim ve diğer belirleyici koşullar gözönünde bulundurularak, üç ana çalışma dönemi için tahminen şöyledir: İlkyaz dönemi için, mart ortasından ya da nisan başından mayıs ayının ortasına kadar, aşağı yukarı 50-60 işgünü; yaz dönemi için, haziran başından ağustos sonuna kadar 65-80
(sayfa 257) işgünü, güz dönemi için, eylül başından ekim sonuna ya da kasım ayı ortasına ya da sonuna kadar 55-75 işgünü. Kış mevsimi için, gübre, odun, pazar malları, yapı malzemesi, vb. taşınması gibi yalnızca bu zamana özgü işler dikkate alınmalıdır." (F. Kirchhof,
Handbuch der landwirtschaftlichen Betriebslehre, Dessau 1852, s. 160.)
İklim ne kadar elverişsiz, tarımda çalışma dönemi ne kadar sıkışık olursa, sermaye ile emeğin harcanacağı süre de o kadar kısa olur. Örneğin Rusya'yı alınız. Bu ülkenin kuzey bölgelerinin bazılarında tarla işi, bütün yıl boyunca ancak 130 ila 150 gün yapılabilir ve Avrupa'da yaşayan 65 milyon nüfusundan 50 milyonu, tarımsal emeğin tamamıyla durduğu kışın altı ya da sekiz ayında işsiz kalmaları halinde, Rusya'nın uğrayacağı kayıp tasavvur edilebilir. Rusya'daki 10.500 fabrikada çalışan 200.000 köylünün dışında köylerde her tarafta yerel ev sanayileri gelişmiştir. Kuşaklar boyunca, tüm köylülerin, dokumacılık, dericilik, kunduracılık, çilingirlik, bıçakçılık, vb. yaptığı köyler vardır. Bu, özellikle, Moskova, Vladimir, Kaluga, Kostroma ve Petersburg eyaletlerinde böyledir. Ne var ki, bu ev sanayiileri, gitgide, kapitalist üretimin hizmetine girmek zorunda kalmaktadır. Örneğin, dokumacılara atkı ve çözgüleri doğudan doğruya tüccarlar ya da aracılar sağlamaktadır. (
Reports by H. M. Secretaries ol Embassy and Legation, on the Manufactures, Commerce, etc., n° 8, 1865 tarihli raporlardan kısaltılarak alınmıştır, s. 86 ve 87.) Üretim döneminin çalışma döneminden ayrılığı ile ikincinin yalnızca birincinin bir parçası olmasının, burada, tarımla yardımcı kırsal sanayilerin birleşmesi için doğal bir temel oluşturduğunu ve bu yardımcı sanayilerin de, önce tüccarın kişiliğinde işin içine giren kapitaliste elverişli durumlar sağladığını görüyoruz. Kapitalist üretim, daha sonraları, tarım ile manüfaktörün birbirinden ayrılmasını tamamlayınca, kırsal emekçi, arasıra çıkan yardımcı işlere gitgide daha fazla bağımlı hale gelmekte ve böylece de durumu gittikçe kötüleşmektedir. Sermaye için, devirdeki bütün farklılıklar, daha sonra da görüleceği gibi denkleşmektedir. Ama emekçi için değil.
Gerçek anlamıyla sanayiin, madenciliğin, ulaştırmanın vb. birçok kollarında, fiyat dalgalanmaları, işlerin bozulması, vb. gibi anormal kesintiler dışında, işlemler düzenli bir şekilde sürer, çalışma zamanı bütün yıl aynıdır ve günlük dolaşım sürecine
(sayfa 258) geçen sermaye yatırımı düzenli şekilde dağılmıştır. Pazar koşulları aynı kalmak üzere, döner sermayenin geri dönüşü ya da yenilenmesi de gene aynı şekilde bütün yıla düzenli olarak dağılmıştır. Çalışma zamanının, üretim zamanın ancak bir kısmını oluşturduğu sermaye yatırımlarında, yılın çeşitli dönemleri sırasında, döner sermaye yatırımında çok büyük eşitsizlikler bulunmasına karşın, geriye dönmeler de ancak büyük miktarlarda ve doğal koşulların belirlediği zamanlarda olur. Eğer iş hacmi aynı ise, yani yatırılan döner sermaye miktarı aynı ise, çalışma dönemleri sürekli olan girişimlere göre bu sermayenin bir seferde daha büyük miktarlarda ve daha uzun dönemler için yatırılması gerekir. Burada gene, sabit sermayenin ömrü ile, gerçekten üretken olarak işlev yaptığı süre arasında oldukça büyük bir fark vardır. Çalışma zamanı ile üretim zamanı arasındaki fark nedeniyle, yatırılan sabit sermayenin kullanılma zamanı, kuşkusuz, gene uzun ya da kısa sürelerle sürekli kesintiye uğrar, örneğin, tarımdaki iş hayvanlarında, aletlerde ve makinelerde olduğu gibi. Bu sabit sermayenin çeki hayvanlarından oluşması halinde, iş gördürüldüğü zaman olduğu gibi sürekli olarak aynı ya da hemen hemen aynı yem masrafını vb. gerektirir. Kullanılmayan ölü stok durumu da, bir miktar değer kaybını doğurur. Dolayısıyla, ürünün fiyatında genel olarak bir artış olur, çünkü buna aktarılan değer, sabit sermayenin işlediği süreye göre değil, değer kaybettiği süreye göre hesaplanmıştır. Buna benzer üretim kollarında, carî harcamalar ile birlikte olsun olmasın, sabit sermayenin atıl kalması, örneğin iplik eğirilmesinde bir miktar pamuğun kaybı gibi, normal kullanılışının bir koşulunu oluşturur; ve aynı şekilde, herhangi bir emek-sürecinde, normal teknik koşullar altında üretken olmayan bir biçimde ama kaçınılmaz olarak harcanan emek-gücü de, gene, üretken biçimde harcanmış gibi sayılır. Emek aletlerinin, hammaddenin ve emek-gücünün üretken olmayan, biçimde harcanmasını azaltan her gelişme, aynı zamanda, ürünün değerini de azaltır.
Tarımda, daha uzun çalışma dönemini ve çalışma zamanı ile üretim zamanı arasındaki büyük farkın bir bileşimini görüyoruz. Hodgskin haklı olarak şöyle diyor: "Tarım ve öteki emek türlerinin tamamlanması için gerekli zaman farkı" (o, burada, çalışma zamanı ile üretim zamanı arasında bir fark gözetmemekle birlikte) "tarımcıların ellerini kollarını bağlayan ana nedendir.
(sayfa 259) Metalarını, pazara, bir yıldan aşağı bir zamanda getiremezler. Bütün bu dönem içerisinde, yalnızca birkaç gün, ya da haftada tamamlanan ürünlerine muhtaç bulundukları kunduracıya, terziye, demirciye, tekerlekçiye ve diğer çeşitli emekçilere borçlanmak zorunda kalırlar. Bu doğal durum nedeniyle, tarım dışındaki işlerin daha hızlı ürettikleri servet artışı nedeniyle, dünyanın bütün tekelcileri, yasaları da tekellerine aldıkları halde, ne kendilerini ve ne de hizmetkarları olan çiftçileri, toplumun en bağımlı sınıfı olmaktan kurtaramamışlardır." (Thomas Hodgskin,
Popular Political Economy, London 1827, s. 147, dipnot.)
Tarımda, bir yandan ücretlere ve emek aletlerine yapılan harcamaların bütün yıl boyunca daha düzgün bir biçimde dağılması ve öte yandan da devrin daha çeşitli ürünlerin yetiştirilmesiyle kısaltılması, böylece bütün yıl boyunca farklı ürünlerin kaldırılmasının olanaklı kılınması gibi bütün yöntemler, üretime yatırılan, ücretlere, gübreye, tohumlara, vb. harcanan döner sermayede bir artışı gerekli kılar. Nadasa bırakılmış üçlü tarla sistemi yerine, münavebeli ürün sistemine geçişte, durum budur. Bu ayrıca, Flanderlerin
cultures dérobées'sine de uygulanır.
Cultures dérobée'de köklü bitkiler dikilir; aynı tarla, ardarda, önce, insanın gereksinmeleri için, hububat, keten, kolza verir, bunlar hasat edildikten sonra, hayvanların bakımı için köklü bitkiler dikilir. Boynuzlu hayvanların ahırlarda tutulmasına olanak sağlayan bu sistem, büyük miktarda gübre elde edilmesine yolaçarak, münavebeli ekimin ekseni haline gelir."
"Kumsal bölgelerde ekili alanların üçte-birinden fazlasını
cultures dérobées kaplar; böylece sanki ekili alanlar üçte-bir oranında artmış gibidir." Köklü bitkilerden başka, yonca ve diğer yem bitkileri de bu amaçla kullanılır. "Böylece, bahçe tarımına dönüş noktasına kadar getirilmiş bulunan tarım, doğal olarak önemli bir sermaye yatırımını gerektirir. İngiltere'de hektar başına 250 frank olarak hesaplanan bu sermayenin, Flandre'da 500 frank kadar olması gerekir, ama iyi çiftçiler, kendi topraklarına göre bu rakamı kuşkusuz çok düşük bulacaklardır." (Emile de Laveleye,
Essais sur l'économie rurale de la Belgique, Paris 1863, s. 45, 46 ve 48.)
Son olarak da orman yetiştirilmesini alalım. "Orman üretimi, öteki üretim kollarının çoğundan, esas olarak, burada, doğa güçlerinin bağımsız hareketi ve, artışın doğal olması halinde, insan
(sayfa 260) gücüne ve sermayeye gereksinme göstermemesi ile ayrılır. Ormanların yapay olarak yetiştirildiği yerlerde bile insan gücü ve sermaye harcaması, doğa güçlerinin etkisine oranla pek küçüktür. Üstelik orman, hububatın artık yetişmediği ya da ekiminin bir kâr sağlamadığı topraklarda ve bölgelerde bile varlığını sürdürür ve geliştirir. Ayrıca düzenli bir ekonomik faaliyet olarak yapılan ormancılık, hububat alanından daha geniş bir alana gereksinme gösterir, çünkü küçük arazi parçaları, ormancılık yöntemlerinin uygulanmasına elverişli değildir, topraktan ikinci derecede bir yarar sağlanmasını engeller ve ormanın korunmasını güçleştirir, vb.. Ama üretken süreç o kadar uzun dönemleri kapsar ki, tek bir çiftliğin planlamasını ve bazı durumlarda bütün bir insan ömrünü aşar. Orman arazisi satın alınmasına yatırılan sermaye" (topluluk olarak üretimde bu sermaye gereksiz hale gelir ve o zaman sorun, yalnızca, topluluğun, ekilen ve otlak için kullanılan araziden ne kadarını ormana ayırabileceği şeklini alır) "uzun bir süre geçene kadar önemli bir gelir sağlamaz, ve o zaman bile ancak kısmen devretmiş olur. Belirli türdeki ağaçların yetiştiği ormanlarda tam bir devir 150 yılı alabilir. Ayrıca, gereği gibi yönetilen bir orman işletmesinin, yıllık veriminin on ila kırk katına ulaşan sürekli bir kesilmemiş ağaç ikmaline gereksinmesi vardır. İşte bu nedenle bir kimsenin başka gelir kaynakları ve büyük bir orman arazisi olmadan, düzenli ormancılıkla uğraşması olanaksızdır." (Kirchhof, s.58.)
Uzun üretim zamanı (daha küçük çalışma zamanını kapsayan) ve buna bağlı olarak devir dönemlerindeki fazla uzunluk, ormancılığı, özel ve dolayısıyla da kapitalist girişim, -ki şirketleşmiş kapitalist, bireysel kapitalistin yerini almış olsa bile, bu girişim esas olarak özeldir- için pek de çekici olmayan bir sanayi kolu haline gelmiştir. Ekimin ve sanayiin gelişmesi, genellikle ormanların öylesine hızla yokedilmesine yolaçmıştır ki, bunların korunması ve yeniden yetiştirilmesi için yapılan her şey pek önemsiz kalmaktadır.
Kirchhof'tan yukarda yapılan alıntıdaki şu satırlar özellikle dikkate değer: "Ayrıca, gereği gibi yönetilen bir orman işletmesinin, yıllık veriminin on ila kırk katına ulaşan devamlı bir kesilmemiş ağaç ikmaline gereksinmesi vardır." Bir başka deyişle bir devir, ancak, on ila kırk yılda bir ya da daha fazla yılda olmaktadır.
(sayfa 261)
Aynı şey hayvan yetiştirilmesine de uygulanır. Sürünün bir kısmı (hayvan ikmali) üretim sürecinde kaldığı halde, öteki kısmı her yıl ürün olarak satılır. Bu durumda, sermayenin yalnızca bir kısmı her yıl devredilir; tıpkı sabit sermayede, yani makinelerde, iş hayvanlarında vb. olduğu gibi. Bu sermaye, üretim sürecinde uzun zaman sabit kaldığı ve böylece toplam sermayenin devrini geciktirdiği halde, sözcüğün kesin anlamıyla, sabit sermaye değildir.
Burada ikmal edilen şey -belli miktarda sürekli ağaç ya da hayvan miktarı- üretim sürecinde (aynı zamanda emek aletleri ve emek malzemesi olarak) nispi şekilde vardır; iyi bir yönetim altında, yeniden-üretiminin doğal koşullarına bağlı olarak, bu ikmalin oldukça büyük bir kısmı daima bu biçimde hazır bulundurulmak zorundadır.
Devir üzerine benzer bir etki, ancak potansiyel olarak üretken sermaye olan, ama bu ekonominin niteliği gereği, aşağı yukarı önemli miktarda birikmesi gereken ve böylece fiili üretim sürecine ancak yavaş yavaş katılmasına karşın, üretim amaçlarına uzun bir sürede yatırılan bir başka tür ikmal tarafından yaratılır. Bu kategoriye, örneğin tarlaya taşınmadan önceki gübre, ayrıca, tahıl, saman vb. ve hayvan üretiminde kullanılan tüketim maddeleri gibi ikmaller girer. "İşler sermayenin oldukça önemli bir kısmını çiftlik ikmalleri içerir. Ne var ki, bunların iyi durumda korunmaları için gerekli koruyucu önlemler alınmazsa, bunlar, değerlerini azçok kaybedebilirler. Gerekli dikkat gösterilmezse, çiftliğin ürün ikmalinin bir kısmı tamamıyla kaybedilebilir. Bu nedenle, ahırların, yem ve tahıl ambarlarının, kilerlerin dikkatle gözden geçirilmeleri, depoların daima kapalı, temiz ve havalandırılmış olması vb. gerekmektedir. Ambarda tutulan hububat ve diğer ürünler, zaman zaman iyice aktarılmalı, patatesler ile pancarlar dona, yağmura ve küfe karşı korunmalıdır." (Kirchhof, s. 292.) "Özellikle hayvan besleme konusunda, yetiştiricinin kendi gereksinmelerinin hesaplanmasında, dağılım, elde edilen ürüne ve bu ürünün ne şekilde kullanılacağına göre yapılmalıdır. Yalnız kendi olağan gereksinmelerinin karşılanmasına değil, olağanüstü durumlar için bir yedek bulundurmaya da dikkat olunmalıdır. Eğer bundan sonra, talebin, kendi üretimiyle tamamen karşılanamayacağı sonucuna varılırsa, bu açığın önce öteki ürünlerle (yardımcı ürünlerle) ya da bu
(sayfa 262) eksiklerin yerine daha ucuzlarının satın alınmasıyla karşılanmasını düşünmek gerekli hale gelir. Örneğin, eğer bir saman açığı görülürse, bu, köklü bitkilerle ve ot karışımı ile giderilebilir. Genellikle, çeşitli ürünlerin asıl değerleri ile pazar değerleri, bu gibi durumlarda daima gözönünde bulundurulmalı ve tüketim buna göre düzenlenmelidir. Eğer örneğin, yulaf fiyatının yüksek, bezelye ve çavdarın nispeten düşük olması halinde, atlara verilecek yulafın bir kısmı yerine çavdar verilir ve bu artırılan yulaf satılır." (
Ibid., s. 300.)
İkmalin oluşumu tartışılırken,
[4*] büyük ya da küçük, belli miktarda bir potansiyel üretken sermayeye gereklilik olduğu, yani üretimde kullanılacak üretim araçlarından az ya da çok bir miktarının, üretime yavaş yavaş girmek üzere hazır bulundurulması gerektiği daha önce belirtilmişti. Bazı belirli işlerde ya da belli bir hacimdeki kapitalist işletmede, üretken ikmalin büyüklüğü, onun yenilenmesindeki güçlüklerin azlığı ya da çokluğuna, ikmal pazarlarının nispi yakınlığa, taşıma ve ulaştırma araçlarının gelişmesine vb. bağlı bulunduğu da bu arada belirtilmişti. Bütün bu koşullar, üretken ikmal biçiminde hazır bulunması gereken asgari sermayeyi, dolayısıyla sermayenin yatırılması gerektiği zamanın uzunluğunu ve bir seferde yatırılacak sermaye miktarını etkiler. Devir üzerinde de etkili olan bu miktar, döner sermayenin, salt potansiyel üretken sermaye olarak, üretken ikmal biçiminde bağlı kaldığı sürenin uzunluğu ya da kısalığı ile belirlenir. Öte yandan, bu durgunluk hali, çabuk yerine konmanın az ya da çok olanak içerisinde olmasına, pazar koşullarına bağlı olduğu kadar, kendisi, dolaşım zamanından, dolaşım alanına ait koşullardan doğar. "Üstelik, el aletleri, elekler, sepetler, urganlar, makine yağları, çivi, vb. gibi bütün bu tür gereç ve takımlar, derhal yerine konulmak üzere daha fazla miktarda, gecikmeksizin çevreden satın alınması olanağı varsa daha az miktarda hazır bulundurulmalıdır. Ensonu, tüm alet imali, her kış dikkatle elden geçirilmeli ve gerekli yeni satın almalar ya da onarımlar derhal yapılmalıdır. Elde çok ya da az miktarda mal ikmali bulundurulması gerektiği sorunu, her şeyden önce yerel koşullar tarafından çözümlenir. O yörede zanaatçı ya da dükkan yoksa, bunların bulundukları yerlere göre daha fazla ikmal bulundurulması zorunludur. Ama eğer gerekli ikmaller bir defa
(sayfa 263) da çok miktarda satın alınırsa, diğer koşullar aynı kalmak üzere, uygun bir satınalma zamanı seçildiği takdirde genellikle bunları daha ucuza alma olanağı bulunur. Gerçekten de, böylece dönen işler sermayeden her defada epeyce büyük bir miktar kesinti yapılmış olur ki, bir işte bunu hazır bulundurmak daima mümkün olmayabilir." (Kirehhof, s. 301.)
Üretim zamanı ile çalışma zamanı arasındaki fark gördüğümüz gibi epey değişiklikler gösterir. Bu, döner sermaye için, asıl emek-sürecine (kundura kalıbı üretimi) girmeden önce, üretim zamanı olabilir; ya da asıl emek-sürecinden (şarap ve tohum) geçtikten sonra üretim zamanı olabilir; ya da üretim zamanı arasıra çalışma zamanı tarafından kesintiye uğratılabilir (tarım ve orman yetiştirilmesi). Dolaşıma uygun ürünün büyük bir kısmı, faal üretim sürecine katılmadan kaldığı halde, çok daha küçük bir kısmı yıllık dolaşıma girer (orman yetiştirilmesi ve hayvancılık); bir döner sermayenin potansiyel üretken sermaye olarak yatırılması için gerekli zamanın uzunluğu ya da kısalığı, dolayısıyla da, o bu sermayenin bir seferde yatırılacak miktarının büyük ya da küçük oluşu, kısmen üretken sürecin türüne (tarım), ve kısmen de pazarın yakınlığına, kısacası dolaşım alanıyla ilgili koşullara bağlıdır.
Çalışma zamanından ayrılan üretim zamanını çalışma zamanı ile bir tutma çabasının -kendi payına değer teorisinin yanlış bir uygulanmasından ileri gelen bir çabanın- sonucu o olarak MacCulloch'un, James Mill'in vb. ne denli anlamsız teorilere ulaştıklarını daha ilerde (Kitap III) göreceğiz.
Yukarda incelediğimiz devir çevrimi, üretim sürecine yatırılan sabit sermayenin kalımlığı tarafından belirlenir. Bu çevrim birçok yılı kapsadığı için, ya sabit sermayenin bir dizi yıllık devirlerini ya da o yıl içerisindeki yinelenen devirlerini kapsar.
Tarımda böyle bir devir çevrimi, ürün münavebesi sisteminden doğar. "Kira sözleşme süresi, hiç bir zaman, kabul edilmiş bulunan ürün münavebesi sisteminin tamamlanmış sürecinden az olmamalıdır. Bu nedenle, bu süre, üç tarla sisteminde, daima 3, 6, 9, vb. hesap edilir. Tam nadas sisteminde, bir tarla, altı yılda ancak dört kez ekilir; ekim yıllarında, kış ve yaz ekimler
(sayfa 264) yapılır ve toprağın özellikleri gerektiriyorsa ya da uygun ise, ardarda, buğday ve çavdar, arpa ve yulaf ekilir. Her türlü tahılın aynı topraktaki verimi başka başkadır, bunlardan herbirinin değerleri farklıdır ve farklı fiyatlara satılırlar. Bu nedenle, tarlanın ekildiği her yıl verimi ayrı olduğu gibi, münavebenin ilk yarısındaki (ilk üç yıldaki) verimi, ikincisinden farklıdır. Verimlilik, yalnız toprağın iyi niteliğine değil, aynı zamanda, tıpkı fiyatların, değişen bir yığın koşullara bağlı olması gibi, her yılki hava durumuna bağlı olduğu için, münavebenin bir dönemindeki ortalama verim, diğerine eşit değildir. Eğer, bir tarlanın geliri, tüm altı yıllık münavebe döneminin ortalama verimi ve ortalama fiyatları dikkate alınarak hesap edilirse, her münavebe döneminin bir yıllık toplam geliri bulunmuş olur. Eğer gelir, yarım münavebe süresi, yani üç yıl için hesaplanırsa, o zaman [her üç yılın
-ç.] toplam gelir rakamları birbirini tutmaz. Bütün bunlardan, üç tarla sistemine göre işlenen bir toprağın en az o altı yıllığına kiralanması gereği ortaya çıkar. Bununla birlikte, sözleşme süresinin bu sürenin katları olması her zaman kiraya veren ve kiracı için daha istenilir bir şeydir [
aynen böyle!]; demek oluyor ki, bunun üç tarla sisteminde, 6 yıl yerine 12, 18 ve daha fazla o yıl, yedi tarla sisteminde 7 yerine, 14, 28 yıl olması gerekir." (Kirchhof, s. 117,118.)
(Burada, elyazmasında şu not var: "İngiliz ürün münavebe sistemi. Buraya bir not koyunuz.")
(sayfa 265)
ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM
DOLAŞIM ZAMANI
FARKLI sanayi kollarına yatırılan farklı sermayelerin devir dönemlerini, dolayısıyla da sermayenin yatırılması gerekli dönemleri belirleyen ve buraya kadar incelemiş bulunduğumuz bütün durumlar, sabit ve döner sermaye arasındaki fark, çalışma dönemleri arasındaki fark gibi, üretim sürecinin kendisinden doğar, Ama sermayenin devir zamanı, onun üretim zamanı ile dolaşım ya da dönüş zamanının toplamına eşittir. İşte bu nedenle, dolaşım zamanındaki bir farkın, devir zamanında ve dolayısıyla, devir döneminin uzunluğunda bir farka yolaçması çok doğaldın. Bu durum, ya devri değiştiren bütün koşulların dolaşım zamanı dışında eşit olduğu iki farklı sermaye yatırımının karşılaştırılmasında, ya da yalnızca teorik olarak dolaşım zamanları değişen, ama sabit ve döner sermaye arasındaki oranı değişmeyen, çalışma dönemi vb. değişmeyen belli bir sermayenin seçilmesiyle en açık bir duruma gelir.
Dolaşım zamanının kesimlerinden birisi -nispeten en kesin olanı- satış zamanından, sermayenin, meta-sermaye durumunda
(sayfa 266) bulunduğu süreden ibarettir. Dolaşım zamanı, ve böylece de, genel olarak devir dönemi, bu satış zamanının nispi uzunluğuna bağlı olarak uzun ya da kısadır. Ek bir sermaye yatırımı, depolama vb. harcamaları sonucu, gerekli duruma gelebilir. Mamul malların satışı için gerekli zamanın, bir ve aynı sanayi kolundaki bireysel kapitalistler için oldukça büyük farklılıklar gösterebileceği daha başlangıçta apaçıktır. Bu nedenle, bu, yalnız, çeşitli sanayi kollarına yatırılmış bulunan toplam sermayeler için değil, aynı zamanda, aslında aynı üretim alanına yatırılan toplam sermayenin kısımları oldukları halde, bağımsız hale gelen çeşitli bağımsız sermayeler için de farklı olabilir. Diğer koşullar aynı kalmak üzere, satış dönemi aynı bireysel sermaye için, pazardaki genel dalgalanmalar ya da özel işkolunda kendisine özgü dalgalanmalar nedeniyle değişecektir. Bu nokta üzerinde daha fazla durmayacağız. Yalnızca şu basit olguyu belirteceğiz: Genellikle farklı sanayi kollarına yatırılan sermayelerin devir dönemlerinde farklılıklara yolaçan bütün koşullar, bu koşullar bireysel olarak işlemek kaydıyla (örneğin bir kapitalistin, rakibinden daha hızlı satış yapma fırsatını bulması ya da çalışma dönemini kısaltmak için ötekilerden daha başka yöntemler kullanması halinde), aynı işkolunda işleyen çeşitli bireysel sermayelerin devirlerinde de farklılıkları kendileriyle birlikte getirirler.
Satış zamanının ve dolayısıyla genel olarak devir dönemlerinin farklılaşmasında sürekli etki yapan bir neden, bir metaın üretim yeri ile satıldığı pazar arasındaki uzaklıktır. Pazara kadar yaptığı yolculuk boyunca sermaye, meta-sermaye durumunda eli kolu bağlı kalır. Eğer mallar sipariş üzerine yapılmış ise, teslim edileceği zamana kadar, yok eğer sipariş üzerine yapılmamış ise, pazara kadar yaptığı gezi zamanına bir de orada satılmayı beklediği sürenin eklenmesi gerekir. Ulaştırma ve iletişim araçlarındaki gelişmeler, metaların yolculuk sürelerini mutlak olarak kısaltırsa da, farklı, meta-sermayelerinin yolculuklarından ileri gelen dolaşım zamanlarındaki nispi farkı ortadan kaldırmadığı gibi, farklı pazarlara göç eden aynı meta-sermayenin farklı kısımlarının dolaşım zamanlarındaki nispi farkı da yoketmiş olmaz. Örneğin yelkenli ve buharlı gemilerde, yolculuk süresini kısaltan gelişmeler, bu kısaltmayı, yakın ve uzak limanlar için eşit ölçüde yapmış olurlar. Nispi farklar, çoğu kez
(sayfa 267) azalmakla birlikte, gene de vardır. Ama bu nispi farklar, ulaştırma ve iletişim araçlarındaki gelişmelerle, coğrafi uzaklıklara uygun düşmeyecek bir biçimde değiştirilebilir. Örneğin, bir üretim yerinden iç kısımlardaki bir yerleşme merkezine giden bir demiryolu, demiryolu ile bağlanmamış daha yakın bir noktaya olan uzaklığı, coğrafi olarak daha uzak bir noktaya kıyasla, nispi ya da mutlak olarak uzatabilir. Aynı şekilde, aynı koşullar, üretim yerlerinin, büyük pazarlara olan nispi uzaklığını değiştirebilir ve böylece, ulaştırma ye iletişim kolaylıklarındaki değişiklikler nedeniyle, eski üretim merkezleri geriler ve yenileri doğar. (Buna, bir de, uzun mesafelere yapılan taşımaların kısa mesafelere oranla daha ucuz olduğunu eklemek gerekir.) Üstelik, taşıma araçlarının gelişmesiyle, yalnızca yer bakımından hareketin hızı çabuklaştırılmış olmaz, aynı zamanda, coğrafi uzaklıklar da zaman bakımından kısalmış olur. Kitle ulaştırma araçlarındaki gelişmelerle, yalnız örneğin aynı limana aynı anda birçok gemi yelken açmakla ya da aynı iki nokta arasında, farklı demiryolları üzerinde aynı anda birkaç tren gidip gelmekle kalmıyor, aynı haftanın birbirini izleyen günlerinde, Liverpool'dan New York'a yük gemileri kalkıyor ya da aynı günün çeşitli saatlerinde Manchester'dan Londra'ya yük trenleri hareket ediyor. Gerçi taşıma araçlarının belirli bir kapasitesi veri olduğuna göre, mutlak hız -dolayısıyla, dolaşım zamanının bu kısmı- bu son duruma bağlı olarak değişmiş olmuyor. Ama metaların ardarda sevki, daha kısa zaman aralıkları ile geçişlerini başlatarak, fiili sevk işlemi başlamadan önce, potansiyel meta-sermaye olarak büyük miktarlar halinde birikmeden birbiri ardına piyasaya ulaşmalarını sağlar. Böylece, sermayenin dönüşü, aynı şekilde, birbirini ardarda izleyen daha kısa zaman dönemlerine dağılır ve öyle ki, bir kısmı meta-sermaye olarak dolaşırken, öteki kısmı devamlı para-sermayeye dönüşür. Sermaye dönüşü, birbirini izleyen birkaç döneme dağılarak toplam dolaşım zamanı ve aynı zamanda da devir zamanı kısalmış olur. Mevcut üretim yerleri, daha fazla üretimde bulunup, daha büyük üretim merkezleri haline geldikçe, ilkin, bunlara bağlı olarak işlev yapan taşıma araçlarının hareketliliği, örneğin trenlerin sayısı artar. Gelişme, zaten mevcut pazarlar yönündedir, yani büyük üretim ve nüfus merkezlerine, ihraç limanlarına vb. doğrudur. Öte yandan, bu özel büyük ulaştırma kolaylıkları ile, bunun sonucu,
(sayfa 268) sermayenin devrindeki hızlanma (çünkü bu, dolaşım zamanına bağlıdır), hem üretim merkezlerinde ve hem de pazarlarda daha hızlı bir yoğunlaşmaya yolaçar. İnsan ve sermaye kitlelerindeki bu yoğunlaşmanın belli noktalarda hızlanması ile birlikte, bu sermaye kitlelerinin birkaç kişinin elinde yoğunlaşması da başlar. Aynı zamanda, üretim ve pazar yerlerinin nispi durumlarında, taşıma kolaylıklarındaki dönüşümlerin yolaçtığı değişiklikler sonucu, tekrar bir kayma ve yer değiştirme olduğu görülür. Bir zamanlar bir karayolu ya da kanal üzerinde bulunduğu için özel bir avantaja sahip bulunan bir üretim yeri, şimdi, kendisini, nispeten uzun aralıklar ile tren işleyen tek hatlı bir demiryolu güzergahının üzerinde bulduğu halde, eskiden ana trafik yollarından uzakta bulunan diğer bir yer, şimdi, birkaç demiryolu kavşağının üzerinde bulunabilir. Bu ikinci yerleşme yerinde bir yükseliş, ilkinde bir gerileyiş görülür. Ulaştırma araçlarındaki değişiklikler, böylece metaların dolaşım zamanlarında, satınalma, satış vb. olanaklarında yerel farklılıklar yaratır, ya da zaten bulunan yerel farklılıklar, daha başka bir biçimde dağılıma uğrar. Sermayenin devri, konusunda bu durumun taşıdığı önem, çeşitli bölgelerdeki ticaret ve sanayi temsilcilerinin, demiryolları işletmeleriyle giriştikleri kavgalarla görülür hale gelir. (Örneğin, yukarıda sözü edilen,
Bluebook of the Railway Committee'ye bakınız.
[4*])
Ürünlerinin niteliği gereği, sözgelişi bira fabrikaları gibi başlıca yerel tüketime dayanan bütün üretim kolları, bu nedenle, büyük ölçüde, belli başlı nüfus merkezlerinde gelişmiştir. Sermaye devrindeki daha büyük hız, buralarda, bazı üretim koşullarının, arsaların, vb. daha pahalı olmasını kısmen karşılar.
Bir yandan, kapitalist üretimdeki gelişmelerin, ulaştırma ve iletişim araçlarında oluşturduğu gelişmeler, metaların belli miktarlarının dolaşım zamanını azaltırken, ulaştırma ve iletişim kolaylıklarındaki gelişmelerin yarattığı aynı ilerlemeler ve fırsatlar da, tersine, gitgide daha uzak pazarlar için, kısacası dünya pazarları için iş yapmayı zorunlu duruma getirir. Uzak yerlere taşınacak meta kitlesi dev boyutlara ulaşır ve bununla birlikte de, dolaşım zamanı içerisinde uzun dönemler sürekli olarak meta-sermaye aşamasında kalan toplumsal sermayenin bu bölümüde, hem mutlak ve hem de nispi olarak büyür. Gene bununla
(sayfa 269) birlikte, toplumsal servetin doğrudan üretim aracı olarak iş görmesi yerine, ulaştırma ve iletişim araçları ile, bunların işlemesi için gerekli sabit ve döner sermayeye yatırılan kısmında da bir büyüme olur.
Metaların üretim yerlerinden pazarlarına taşınmaları için gerekli olan nispi uzaklık, yalnızca dolaşım zamanının ilk kısmı, satış zamanı üzerinde değil; aynı zamanda, ikinci kısmı, paranın tekrar üretken sermayenin öğelerine dönüşmesi, yani satınalma zamanı üzerinde de bir fark meydana getirir. Bir metaın gemiyle Hindistan'a sevkedildiğini kabul edelim. Bu, diyelim, dört ay alır. Satış zamanının sıfıra eşit olduğunu varsayalım, yani metalar sipariş üzerine yapılmıştır ve bedelleri, teslimde, üreticinin temsilcisine ödenecektir. Paranın dönüşü (ne biçimde olursa olsun) bir dört ayı daha gerektirir. Böylece, bir sermayenin tekrar üretken sermaye olarak işlev yapabilmesi, aynı işlemi yenileyebilmesi için, toplam sekiz ay geçmesi gerekir. Bu şekilde ortaya çıkan devir farkları, çeşitli kredi vadelerinin maddi temellerinden birini oluşturur; tıpkı genel olarak denizaşırı ticaretin, örneğin Venedik ve Cenova'da, tam anlamıyla kredi sisteminin kaynaklarından birisi olması gibi. "1847 bunalımı, o zamanın banker ve tüccar topluluğuna, Hindistan ve Çin'e çekilen poliçelerin tedavül süresini" (bu ülkeler ile Avrupa arasındaki poliçelere tanınan süreyi), "on aylık tarihten altı aylık ibraz süresine indirme olanağını sağladı ve bütün hız artışlarıyla ve telgrafların tesisiyle birlikte geçen yirmi yıl içerisinde ..." dört aylık ibraza geçişin ilk adımı olarak, altı aylık ibrazdan dört aylık tarihe "bir indirimi daha ... zorunlu hale getirmiştir." "Yelkenli bir geminin, Ümit Burnu yoluyla, Kalküta'dan Londra'ya ulaşması ortalama 90 günün altındadır. Dört aylık ibraz üzerine ödeme yapma süresi, 150 günlük bir vadeye eşit olur. Şimdiki altı aylık ibraz üzerine ödeme süresi, 210 günlük bir vadeye eşittir." (
London Economist. 16 Haziran 1866.)
Öte yandan: "Brezilya'da, poliçelerin tedavül süresi, iki ve üç aylık ibraz üzerine ödeme olarak kalmakta, hesaplar Anvers''ten çekilmektedir." (Londra'da) "üç aylık tarih üzerinden işlem görmekte ve Manchester ile Bradford bile Londra'dan, üç ya da daha uzun süreli hesap çekmektedir. Zımni bir anlaşma ile tüccarlara, akla-uygun bir zaman içerisinde, vadesi dolmuş borçlara karşı çekilen hesaplarda, mallarının bedelini alma olanağını
(sayfa 270) sağlamaktadır. Bu durumda, Hindistan'daki hesaplar için bugünkü ödeme süresi fazla sayılmamak gerekir. Hindistan ürünlerinin çoğu Londra'da üç ay vade ile satılmakta ve satışların yapılması için bir zaman kaybı bırakıldığında, beş ay içerisinde gerçekleşemediği halde, daha önceleri, Hindistan'da satınalma ve İngiltere'de depoya teslim arasında (ortalama) beş aylık bir süre daha geçmekteydi. Böylece toplam on aylık bir süre olduğu halde, mallar karşılığında çekilen hesap, yedi ayı geçmiyor." (
Ibid., 30 Haziran 1866.) Başlıca, Hindistan, Çin ve Paris
Comptoir d'Escompte ile iş yapan beş büyük Londra bankası, 2 Temmuz 1886'da şu ilanı verdi: "1 Ocak 1867'den itibaren, Doğudaki şube ve temsilcileri ancak dört aylık vadeyi geçmeyen poliçeleri satın alacak ve satacaktır." (
lbid., 7 Temmuz 1866.) Ne var ki, bu süre indirimi kötü uygulandı ve terkedilmek zorunda kalındı. (O zamandan beri, Süveyş Kanalı, bütün bunları kökünden değiştirdi.)
Elbette ki meta dolaşım süresi uzadıkça, pazar fiyatlarında bir değişiklik olması tehlikesi artar, çünkü fiyat değişikliklerinin meydana gelebileceği süre uzar.
Dolaşım süresindeki farklılıklar, aynı işkolunun çeşitli ayrı sermayeleri arasındaki kısmen bireysel, kısmen de ödemenin yerinde nakit olarak yapılmadığı zaman farklı ödeme vadelerine göre farklı işkolları arasında, alım ve satımdaki farklı ödeme vadelerinden ileri gelir. Kredi sistemi için önem taşıyan bu nokta üzerinde burada daha fazla durmayacağız.
Devir zamanındaki farklılıklar, malların teslimi için yapılan sözleşmelerin büyüklüğünden de gelir ve bunların büyüklüğü, kapitalist üretimin boyutları ve hacmiyle artar. Alıcı ile satıcı arasında bir işlem olan teslim sözleşmesi, pazar ile, dolaşım alanı ile ilgili bir işlemdir. Devir zamanında burada ortaya çıkan farklılıklar, bu nedenle, dolaşım alanından gelir ve ama hemen üretim alanını etkiler; ve bu, bütün ödeme vadelerinden, kredi koşullarından, dolayısıyla da nakit ödeme durumundan ayrı olarak meydana gelir. Örneğin, kömür, iplik, vb., ayrı ayrı ürünlerdir. Her gün, tamamlanmış ürünün belirli bir miktarını sağlar. Ama eğer, iplikçi-patron ya da maden sahibi, diyelim ki, birbirini izleyen işgünlerini içeren dört ya da altı haftalık bir dönemi gerektirecek büyük miktarlarda ürünlerin teslimini gerektiren sözleşmeler yapmışlarsa, bu sermaye yatırım zamanını ilgilendirdiği kadarıyla, bu emek-sürecinde, sanki sürekli olarak
(sayfa 271) dört ya da altı haftalık bir çalışma dönemi uygulanıyormuş gibidir. Burada, kuşkusuz, sipariş edilen miktarın tamamının tek bir parça halinde teslim edileceği, ya da hiç değilse bedelinin toptan teslim yapıldıktan sonra ödeneceği varsayılmıştır. Tek tek ele alındığında, her gün, böylece kendisine düşen belirli miktarda tamamlanmış ürünü sağlamış oluyor. Ama bu tamamlanmış miktar, sözleşme yapılan miktarın ancak bir kısmıdır. Bu örnekte, son şeklini alan bu kısım, artık üretim sürecine dahil olmadığına göre, depoda ancak potansiyel sermaye olarak yatar.
Şimdi de, dolaşım zamanının ikinci aşamasını, satınalma zamanını, ya da sermayenin para-biçiminden tekrar üretken sermayenin öğelerine çevrildiği dönemi ele alalım. Bu dönem boyunca, kısa ya da uzun bir zaman, para-sermaye durumunda kalmak zorundadır; yani yatırılan toplam sermayenin belli bir kısmı, bu kısım sürekli değişen öğelerden oluştuğu halde, her zaman, para-sermaye durumunda olmak zorundadır. Örneğin, belli bir işe yatırılan toplam sermayenin
n kez 100 sterlini, para-sermaye biçiminde bulunmak zorundadır, böylece, bu
n kez 100 sterlini oluşturan bütün kısımlar sürekli olarak üretken sermayeye çevrildiği halde, bu toplam, gene de dolaşımdan, gerçekleşmiş meta-sermayeden gelen akışla doluyor gibidir. Yatırılan sermaye-değerin belli bir kısmı, bu nedenle sürekli para-sermaye halinde, yani üretim alanına değil, dolaşım alanına ilişkin bir biçimdedir.
Sermayenin, pazarların uzaklığı nedeniyle, meta-sermaye biçiminde bağlı kaldığı zamanın uzamasının, doğrudan paranın dönüşünü ve dolayısıyla da, sermayenin para-sermayeden üretken sermayeye dönüşmesini geciktirdiğini görmüş bulunuyoruz.
Ayrıca metaların satın alınmaları ile ilgili olarak, satınalma zamanının, ana hammadde kaynaklarına olan uzaklığın az ya da çok olması, uzun bir süre için hammadde satın alınmasını ve bunların üretken ikmal, gizil ya da potansiyel üretken sermaye halinde bulunmasını zorunlu kıldığını; bunun sonucu olarak, üretimin hacmi aynı ise, bir seferde yatırılacak sermaye miktarı ile bu sermayenin yatırımda kalmak zorunda olduğu süreyi artırdığını görmüş bulunuyoruz (Altıncı Bölüm).
Oldukça büyük miktarlarda hammaddenin azçok uzun sürelerle piyasaya sürülmesiyle, çeşitli işkollarında benzer bir etki yaratılır. Örneğin Londra'da, her üç ayda bir, açık artırma ile
(sayfa 272) büyük yün satışları yapılır ve yün piyasası bununla denetim altına alınır. Öte yandan pamuk piyasası tüm olarak, düzenli olmasa bile, hasattan hasada devamlı bir stok ile beslenir. Bu gibi dönemler, bu hammaddelerin bellibaşlı satın alınma tarihlerini belirler. Bu üretim öğeleri için uzun ya da kısa süreli peşin ödemeleri gerektiren spekülatif alımlar üzerinde bunların etkileri büyüktür; tıpkı üretilen metaların niteliğinin, bir ürünün, uzun ya da kısa bir süre için, spekülatif ve kasıtlı olarak potansiyel meta-sermaye biçiminde tutulması üzerinde etkili olması gibi. "Tarımla uğraşanların, bir ölçüde spekülatör olmaları ve eğer günün koşulları gerektiriyor ise, ürünlerinin satışını geriye bırakmaları gereklidir. ..." Bunu birkaç genel kural izliyor. "... Bununla birlikte, ürünlerin satışında, her şey, esas olarak, kişiye, bizzat ürüne ve bulunduğu yöreye bağlıdır. Becerikli ve şanslı [!] olmasının yanısıra, yeterli işler sermayeye de sahip bulunan bir kimse, fiyatların olağanüstü düşük bulunduğu sırada eğer bir kez için hububat ürününü bir yıl süreyle ambarında tutarsa, suçlanmamalıdır. Buna karşılık, işler sermayesi yetersiz ya da spekülatif düşünceden büsbütün yoksun [!] bir kimse, o günün ortalama fiyatlarını elde etmeye çalışacak ve ilk fırsatta malını satmak zorunda kalacaktır. Yününü bir yıldan fazla depoda bekletmek hemen her zaman bir kayba yolaçtığı halde, hububat ve yağlı tohum, özellikleri ve yüksek nitelikleri zarar görmeksizin birkaç yıl depo edilebilir. Genellikle kısa aralıklarla büyük fiyat dalgalanmaları gösteren ürünler, örneğin, yağlı tohum, şerbetçi otu, tarak otu ve benzerleri, satış-fiyatları, üretim-fiyatlarının çok altına düştüğü yıllarda, büyük yarar sağlayacak şekilde saklanabilirler. Semirtilmiş hayvan gibi korunmaları günlük gideri gerektiren, ya da meyve, patates vb. gibi bozulabilir şeylerin satışını geciktirmek hiç de doğru değildir. Çeşitli bölgelerde, belli bir ürün, belli mevsimlerde, en düşük, diğerlerinde en yüksek fiyatı getirirler. Böylece, tahılın ortalama fiyatı, St. Martin Gününde, bazı bölgelerde Noel ile Paskalya arasında olduğundan daha ucuzdur. Üstelik, bazı ürünlerin, bazı bölgelerde ancak belirli zamanlarda satışları iyidir; yün ticaretinin diğer zamanlarda durgun olduğu bölgelerdeki yün piyasalarında yünün durumu böyledir." (Kirchhof, s. 302.)
Paranın, tekrar, üretken sermayenin öğelerine çevrildiği, dolaşım zamanının ikinci yarısı incelenirken, yalnız bu dönüşüm,
(sayfa 273) paranın, ürünün satıldığı pazara uzaklığına bağlı olarak geri döndüğü yalnız bu süre ele alınmamalıdır. Yatırılan sermayenin, daima para biçiminde, para-sermaye durumunda hazır bulundurulması gerekli kısmının miktarını da gözönünde tutmak gerekir, ve esas olarak da böyledir.
Bütün spekülasyonların dışında, daima üretken ikmal olarak hazır bulundurulmaları gerekli metaların satın alınma hacmi, bu ikmalin yenilenme zamanlarına, dolayısıyla da pazar koşullarına bağlı durumlara tabidir ve bu nedenle çeşitli hammaddeler için bu hacim farklıdır. Bu durumlarda, paranın, zaman zaman büyük miktarlar halinde ve toptan yatırılması gerekir. Bu para, çok ya da az hızla ama daima sermayenin devrine göre parçalar halinde geri döner. Bunun bir kısmı, yani ücretlere çevrilen kısmı, gene kısa aralıklarla sürekli harcanır. Ama diğer kısmının, yani hammaddeye vb. çevrilecek kısmının, satınalma ya da ödemede kullanılmak üzere yedek fon olarak, oldukça uzun sürelerde biriktirilmesi gerekir. Hacmi daima değişmekle birlikte, bu nedenle para-sermaye biçiminde bulunur.
Bundan sonraki bölümde, üretim ya da dolaşım sürecinden ileri gelen diğer durumların, yatırılan sermayenin belli bir kısmının, para biçiminde hazır bulundurulmasını zorunlu kıldığını göreceğiz. Genellikle iktisatçıların, bir iş için gerekli sermayenin bir kısmının, birbiri ardına, üç aşamadan, para-sermaye, üretken-sermaye ve meta-sermaye aşamalarından geçtiğini unutmaya değil, aynı zamanda, bu sermayenin farklı kısımlarının, nispi büyüklükleri durmadan değişmekle birlikte, sürekli ve eş zamanlı olarak bu üç biçime sahip bulunduklarını da unutmaya çok yatkın olduklarını dikkate almak gerekir. İktisatçıların özellikle unuttukları şey, sermayenin, daima para-sermaye olarak hazır bulunan kısmıdır, oysa salt bu durum, burjuva iktisadının anlaşılması ve, dolayısıyla pratikteki öneminin hissedilmesi bakımından da büyük önem taşır.
(sayfa 274)
ONBEŞİNCİ BÖLÜM
DEVİR ZAMANININ YATIRILAN SERMAYENİN
BÜYÜKLÜĞÜ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
BU ve bundan sonraki onaItıncı bölümde, devir zamanının, sermayenin kendisini genişletmesi üzerindeki etkisini ele alacağız.
Sözgelişi, dokuz haftalık bir çalışma döneminin ürünü olan bir meta-sermayeyi alalım. Ürünün değerinin, sabit sermayenin ortalama aşınma ve yıpranması ile eklenen kısmı ile, üretim süreci sırasında ürüne eklenen artı-değeri şimdilik bir yana bırakalım. Bu durumda bu ürünün değeri, üretimi için yatırılan döner sermayeye, yani üretiminde tüketilen ücretler ile ham ve yardımcı maddelerin değerine eşittir. Bu değere 900 sterlin dersek, haftalık yatırım 100 sterlin olur. Burada, çalışma dönemi ile aynı olan üretim dönemi çakışır, bu nedenle dokuz haftadır. Bu dönemin, sürekli bir ürünün çalışma dönemi olduğunu varsaymak ya da bunun ayrı bir ürünün sürekli bir çalışma dönemi olması, bir defada pazara getirilen bu ayrı ürün miktarı, dokuz haftalık emeğe malolduğu sürece, bir önemi yoktur. Dolaşım zamanına da üç hafta diyelim. Buna göre bütün devir dönemi oniki haftadır. Dokuz haftanın sonunda, yatırılmış bulunan üretken sermaye,
(sayfa 275) meta-sermayeye çevrilmiştir, ama şimdi de üç hafta dolaşım döneminde kalmaktadır. Yeni üretim dönemi, bu nedenle, onüçüncü haftanın başlangıcından önce başlayamaz ve üretim, üç hafta için, yani toplam devir döneminin dörtte-biri için tam bir hareketsizlik halinde bulunacaktır. Gene burada, bir ortalama üzerinden ürünün satılmasının uzun zaman alması, ya da bu zaman uzunluğunun pazarın uzaklığına ya da satılan malların ödeme vadelerine bağlı olduğunu varsaymak herhangi bir değişiklik getirmez. Üretim, her üç ayda bir, üç hafta duracak ve bu da bir yılda, dört çarpı üç haftaya, yani oniki haftaya ulaşarak, yıllık devir döneminin üç ayını, ya da dörtte-birini kapsayacaktır. Demek oluyor ki, eğer üretim sürekli olacak ve her hafta aynı ölçekte yürütülecekse, ancak şu seçenek vardır:
900 sterlinin, hem çalışma dönemi ve hem de ilk devrin dolaşım zamanı boyunca işi sürdürmeye yetmesi için, üretim ölçeğinin azaltılması gerekecektir. Devir dönemi oniki hafta ve çalışma dönemi de dokuz hafta olduğu için, ilk devir dönemi tamamlanmadan önce, onuncu hafta ile birlikte, ikinci bir çalışma donemi, dolayısıyla da yeni bir devir dönemi başlayacaktır. 900 sterlin, oniki haftaya dağıtılırsa haftada 75 sterlin eder. Her şeyden önce, böylesine küçültülmüş ölçekteki bir işin, değişik boyutlarda bir sabit sermayeyi ve bu yüzden de, bütünüyle işin azaltılmasını öngöreceği besbellidir. Sonra, böyle bir indirimin yapılabileceği de kuşkuludur, çünkü her işte, üretimin gelişmesiyle orantılı olarak, rekabet olanağını sürdürebilmesi için, esas olan normal bir asgari sermaye yatırımı vardır. Bu normal asgari, kapitalist üretimin gelişmesiyle birlikte sürekli olarak büyür, yani sabit değildir. Bilinen herhangi bir zamandaki normal asgari ile, sürekli artış gösteren normal azami arasında birçok ara basamaklar vardır ve bu, çok çeşitli hacimlerde sermaye yatırımlarına olanak sağlayan bir ortam oluşturur. Bu ortamın sınırları içerisinde indirimler görülebilir ve bu sermaye indirimlerinin en alt sınırı, o günlerdeki normal asgaridir.
Üretimde bir aksama olduğu, pazarda gereğinden fazla mal biriktiği, hammadde fiyatları yükseldiği, vb. zaman -sabit sermayenin boyutları belli olduktan sonra- normal döner sermaye yatırımı, çalışma zamanını, diyelim yarı yarıya indirerek sınırlandırır. Buna karşılık, gönenç zamanlarında, sabit sermayenin boyutları belli olduğuna göre, kısmen çalışma zamanının uzaması,
(sayfa 276) kısmen de yoğunlaşması ile, döner sermayede anormal bir genişleme olur. Daha başlangıçta bu gibi dalgalanmaların hesaba katılması gereken işlerde durum, kısmen yukarıdaki önlemlere başvurulmasıyla, kısmen de demiryollarında yedek lokomotiflerin kullanılması gibi, yedek sabit sermaye uygulamasıyla birlikte çok sayıda emekçinin aynı anda çalıştırılmasıyla hafifletilebilir. Ne var ki, yalnız normal koşulların varsayıldığı burada, bu gibi anormal dalgalanmalar dikkate alınmamaktadır.
Üretimi sürekli hale getirmek için, bu nedenle, aynı döner sermaye harcaması, daha uzun bir döneme, dokuz yerine oniki haftaya dağıtılmıştır. Bunun sonucu, her zaman diliminde indirilmiş bir üretken sermaye işlev görmektedir. Üretken sermayenin döner kısmı, yüzden yetmişbeşe, yani dörtte-bir indirilmiştir. Dokuz haftalık bir çalışma dönemi için işlev yapan toplam üretken sermaye miktarı, 9 kez 25'e, yani 225 sterline, 900 sterlinin dörtte-birine indirilmiştir. Ama dolaşım zamanının devir zamanına oranı da, aynı şekilde, onikide-üç, yani dörtte-birdir. Bundan şu sonuç çıkar: Eğer üretim, meta-sermayeye dönüşmüş üretken sermayenin dolaşım zamanı sırasında kesintiye uğramıyorsa, onunla birlikte ve her hafta sürekli olarak yürütülüyorsa ve bu amaç için özel bir döner sermaye elde mevcut değilse, o zaman bu, yalnızca üretken işlemlerin azaltılmasıyla, işlev yapan üretken sermayenin döner kısmında bir indirim yapılmasıyla mümkün olabilir. Dolaşım zamanı devir dönemine göre ne ise, dôner sermayenin dolaşım zamanı sırasında üretim için serbest kalan bölümü de, yatırılan toplam döner sermayeye göre odur. Daha önce de belirtildiği gibi bu, ancak, emek-sürecinin her hafta aynı ölçekte yürütüldüğü ve bu nedenle de, farklı çalışma dönemlerinde örneğin tarımda olduğu gibi değişik miktarlarda sermaye yatırımına gerek göstermeyen üretim kolları için geçerlidir.
Öte yandan, eğer biz, işin niteliğinin, üretimin ölçeğinde bir indirimi ve dolayısıyla da her hafta yatırılacak döner sermayede bir indirimi gereksiz kıldığını varsayarsak, üretimin sürekliliği, ancak, ek döner sermaye ile, yukarıdaki örnekte 300 sterlin ile sağlanabilir. Oniki haftalık devir dönemi boyunca ardarda 1.200 sterlin yatırılmıştır ve tıpkı üç haftanın oniki haftanın dörtte-biri olması gibi 300 sterlin de bu miktarın dörtte-biridir. Dokuz haftalık çalışma zamanının sonunda, 900 sterlinlik sermaye-değer, üretken sermaye biçiminden, meta-sermaye biçimine çevrilmiştir.
(sayfa 277) Çalışma dönemi tamamlanmıştır, ama ayın sermaye ile yeniden açılamaz. Dolaşım alanında meta-sermaye olarak işlev yaparak kaldığı üç hafta boyunca, üretim süreci yönünden sanki hiç mevcut değilmiş gibi aynı durumdadır. Ele aldığımız örnekte, bütün kredi ilişkilerini dıştalıyoruz ve kapitalistin yalnız kendi parası ile iş gördüğünü kabul ediyoruz. Ama ilk çalışma dönemi için yatırılan sermaye, üretim sürecini tamamlayarak üç hafta süreyle dolaşım sürecinde kaldığı sırada, 300 sterlinlik ek bir sermaye yatırımı işlev görmeye başlar ve böylece, üretimin sürekliliği kesintiye uğramaz.
Şimdi bununla ilgili olarak şunları dikkate almak gerekir:
Birincisi: İlk yatırılan 900 sterlinlik sermayenin çalışma dönemi, dokuz haftanın bitiminde tamamlanır ve üç hafta dolana kadar, yani onüçüncü haftanın başlangıcına kadar geri dönmez. Ama 300 sterlinlik ek bir sermaye ile yeni bir çalışma dönemi derhal başlar. Ve böylece üretimin sürekliliği sağlanır.
İkincisi: Başlangıçtaki 900 sterlinlik sermaye ile, ilk dokuz haftalık çalışma döneminin bitiminde, ikinci çalışma dönemini, birincinin tamamlanmasından sonra herhangi bir kesintiye uğramaksızın başlatan, yeni eklenen 300 sterlinlik sermayenin işlevleri ikinci devir döneminde birbirleriyle kesiştikleri halde, ilk devir döneminde açıkça farklıdırlar, ya da hiç değilse farklı olabilirler.
Bu konuyu biraz daha açıklayalım.
İlk devir dönemi 12 hafta. İlk çalışma dönemi 9 hafta; bunun için yatırılan sermayenin devri, 13. haftanın başında tamamlanır. Son üç hafta boyunca 300 sterlinlik ek sermaye, 9 haftalık ikinci çalışma dönemini açarak işlev yapar.
İkinci devir dönemi. 13. haftanın başlangıcında 900 sterlin geri dönmüştür ve yeni bir devire başlayabilecek durumdadır. Ama ikinci çalışma dönemi, 300 sterlinlik ek sermaye ile 10. haftada zaten açılmıştır. 13. haftanın başlangıcında bu sayede, çalışma döneminin üçte-biri zaten bitmiştir ve 300 sterlin, üretken sermayeden ürüne çevrilmiştir. İkinci devir suresinin tamamlanması için yalnızca 16 hafta gerektiğine göre, geri dönen 900 sterlinlik sermayenin ancak üçte-ikisi, yani ancak 600 sterlin, ikinci çalışma döneminin üretken sürecine girebilir. 900 sterlinlik başlangıç sermayesinin 300 sterlini, ilk çalışma döneminde 300 sterlin ek sermayenin oynadığı aynı rolü oynamak üzere serbest kalmıştır. İkinci devir döneminin 6. haftasının sonunda, ikinci
(sayfa 278) çalışma dönemi bitmiştir. Buna yatırılmış bulunan 900 sterlinlik sermaye 3 hafta sonra, ya da, 12 haftalık ikinci devir döneminin 9. haftasının sonunda geri döner. Dolaşım döneminin 3 haftası boyunca, serbest kalan 300 sterlinlik sermaye faaliyete geçer. Bu, ikinci devir döneminin 7. haftasında, yani yılın 19. haftasında, 900 sterlinlik bir sermayenin üçüncü çalışma dönemini başlatır.
Üçüncü devir dönemi. İkinci devir döneminin 9. haftasının sonunda, 900 sterlinlik yeni bir geriye akış vardır. Ama, üçüncü çalışma dönemi, bir önceki devir döneminin 7. haftasında zaten başlamış ve aradan 6 hafta geçmiş durumdadır. Üçüncü çalışma dönemi bu duruma göre ancak 3 hafta daha sürer. Demek oluyor ki, geri dönen 900 sterlinin yalnız 300 sterlini üretken sürece girer. Bu devir döneminin geriye kalan 9 haftasını dördüncü çalışma dönemi doldurur ve böylece, yılın 37. haftası, dördüncü devir dönemi ve beşinci çalışma dönemiyle aynı zamanda başlar.
Bu örnekte hesabı yalınlaştırmak için, toplam 10 haftalık devir dönemi eden, 5 haftalık çalışma dönemi ile 5 haftalık bir dolaşım dönemi olduğunu varsayalım. Yılı elli hafta ve haftalık sermaye yatırımını 100 sterlin olarak kabul edelim. Bu duruma göre, bir çalışma dönemi 500 sterlinlik bir döner sermayeye ve dolaşım zamanı da 500 sterlinlik bir ek sermayeye gereksinme gösterir. Çalışma dönemleri ile devir zamanları buna göre şöyle olur:
1. çalışma dönemi 1.- 5. haftalar (mal olarak 500 £) 10 hafta sonunda döner.
2. çalışma dönemi 6.-10. haftalar (mal olarak 500 £) 15 hafta sonunda döner
3. çalışma dönemi 11.-15. haftalar (mal olarak 500 £) 20. hafta sonunda döner
4. çalışma dönemi 16.-20. haftalar (mal olarak 500 £) 25 hafta sonunda döner
5. çalışma dönemi 21.-25. haftalar (mal olarak 500 £) 30 hafta sonunda döner
ve sair
Eğer dolaşım zamanı sıfır ve bu nedenle, devir dönemi çalışma dönemine eşit ise, devir sayısı, yılın çalışma dönemlerinin sayısına eşit olur. Beş haftalık bir çalışma döneminde bu, yılda, 50/5, yani 10 devir dönemi eder ve devir yapan sermayenin değeri 500 kez 10, yani 5.000 eder. Beş haftalık bir dolaşım zamanını kabul ettiğimiz tablomuzda, yılda üretilen metaların toplam değeri de gene 5.000 sterlin eder; ama bunun onda-biri, 500 sterlini, daima meta-sermaye biçiminde bulunur ve ancak 5 hafta sonra geri döner. Yıl sonunda, onuncu çalışma döneminin ürünü (46. ile 50. çalışma haftası) devir zamanının ancak yarısını tamamlamıştır ve dolaşım zamanı, gelecek yılın ilk beş haftası içerisine düşecektir.
(sayfa 279)
Şimdi üçüncü bir örnek alalım: Çalışma dönemi 6 hafta, dolaşım zamanı 3 hafta, emek-süreci sırasında haftalık yatırım 100 sterlin.
Birinci çalışma dönemi: 1.-6. hafta. 6. haftanın sonunda 600 sterlinlik bir meta-sermaye vardır ve 9. haftanın sonunda dönecektir.
İkinci çalışma dönemi: 7.-12. hafta. 7.-9. haftalar sırasında 300 sterlinlik ek bir sermaye yatırılmıştır. 9. haftanın sonunda 600 sterlinin dönüşü. Bunun 300 sterlini 10.-12. haftalarda yatırılmıştır. 12. hafta sonunda bu nedenle, 300 sterlin serbest, 600 sterlin meta-sermaye biçiminde ve 15. haftanın sonunda dönebilir durumdadır.
Üçüncü çalışma dönemi: 13.-18. hafta. 13.-15. haftalar sırasında yukardaki 300 sterlinin yatırılması, ve sonra, 300 sterlini 1.-18. hafta için yatırılan 600 sterlinin geriye dönmesi. 18. haftanın sonunda, 300 sterlin para-biçiminde serbest, 600 sterlin de, 21. haftanın sonunda dönen meta-sermaye olarak elde bulunan değer. (Bu örneğin daha ayrıntılı bir serimi aşağıda II nolu ara başlık altında görülecektir.)
Bir başka deyişle, dokuz çalışma dönemi (54 hafta) boyunca, toplam 600 kez 9, yani 5.400 sterlin değerinde meta üretilmiştir. 9. çalışma döneminin sonunda kapitalistin elinde para olarak 300 sterlin ve bir de, dolaşım süresini henüz doldurmayan 600 sterlin değerinde meta vardır.
Bu üç örneğin karşılaştırılması, birincisi, 500 sterlinlik sermaye I ile gene 500 sterlinlik ek sermaye II'nin ardarda serbest kalmasının ancak ikinci örnekte yer aldığını, böylece sermayenin bu iki kısmının birbirinden bağımsız ve ayrı ayrı hareket ettiğini göstermektedir. Ama bunun böyle olmasının tek nedeni, çalışma dönemi ve dolaşım zamanının, devir döneminin iki eşit parçasını oluşturduğu şeklindeki çok kural-dışı bir varsayımı kabul etmemizdir. Öteki bütün durumlarda, devir dönemini oluşturan iki kısım arasındaki fark ne olursa olsun, bu iki sermayenin hareketi, örnek I ve III'te olduğu gibi, ikinci devir döneminin başlangıcında kesişirler. Ek sermaye II, sermaye I'in bir kısmı ile birlikte, ikinci devir döneminde işlev yapan sermayeyi teşkil ettikleri halde, sermaye I'in geri kalan kısmı, sermaye II'nin ilk işlevini yerine getirmek üzere serbest kalır. Meta-sermayenin dolaşım zamanı sırasında işleyen sermaye, bu örnekte, başlangıçta bu
(sayfa 280) amaç için yatırılmış bulunan sermaye II ile aynı değildir, ama aynı değer ve biçimlerde, yatırılan toplam sermayenin aynı şekilde kesirli parçalarıdır.
İkincisi: Çalışma dönemi şırasında işlev yapmış bulunan sermaye, dolaşım zamanı sırasında atıl kalır. İkinci örnekte sermaye, çalışma döneminin 5 haftasında işlev yapar, dolaşım döneminin 5 haftası sırasında atıl kalır. Bu nedenle, sermaye I'in atıl kaldığı sürenin tamamı, burada yılın yarısına ulaşır. Bu süre içerisinde işlev yapan ek sermaye II ise, önümüzdeki örnekte, gene yılın yarısında atıl kalmıştır. Ama dolaşım zamanı sırasında üretimin devamını sağlamak için gerekli ek sermaye, yıl boyunca dolaşım zamanlarının toplam miktarı ya da toplamı ile değil, ancak dolaşım zamanının devir dönemine olan oranı ile belirlenir. (Biz, burada, kuşkusuz bütün devirlerin aynı koşullar altında cereyan ettiğini varsayıyoruz.) Bu yüzden, ikinci örnekte, 2.500 değil, 500 sterlin ek sermaye gerekli oluyor. Bu da, yalnızca ek sermayenin de, devire tıpkı, ilk yatırılan sermaye gibi girmesinden ve bu nedenle de kendi büyüklüğüne gene tıpkı onun gibi, yaptığı devirlerin sayısı ile ulaşmasından ileri gelir.
Üçüncüsü: Burada ele alınan durumları, üretim zamanının, çalışma zamanından uzun olup olmaması etkilemez. Gerçi, devir dönemlerinin toplamı buna bağlı olarak uzar, ama bu uzama, emek-sürecine herhangi bir ek sermaye yatırımını gerektirmez. Ek sermaye, yalnızca, emek-sürecinde, dolaşım zamanından ileri gelen boşlukları doldurmaya yarar. Ek sermaye, salt orada, üretimi, dolaşım zamanından ileri gelen kesintilere karşı korumak için bulunur. Üretimin kendine özgü koşullarından ileri gelen kesintiler, burada tartışılması gereksiz başka yollardan önlenir. Bununla birlikte, işin ancak aralıklarla sipariş üzerine yürütüldüğü ve böylece, çalışma dönemleri arasında aralıkların bulunabileceği kuruluşlar da vardır. Bu gibi durumlarda, ek sermaye gereksinmesi
pro tanto ortadan kalkar. Öte yandan, mevsimlik işlerin birçok durumunda geriye akış zamanı için belli bir sınır vardır. Eğer sermayenin dolaşım zamanı o sırada tamamlanmamış ise, aynı iş, bir sonraki yıl, aynı sermaye ile yenilenemez. Öte yandan, dolaşım zamanı, iki üretim dönemi arasındaki aradan daha kısa da olabilir. Bu durumda, eğer başka bir işte kullanılmaz ise, sermaye boş kalır.
Dördüncüsü: Belli bir çalışma dönemi için yatırılan sermaye
(sayfa 281) -örneğin üçüncü örnekteki 600 sterlin- kısmen ham ve yardımcı maddelere, çalışma dönemi için üretken ikmale, değişmeyen döner sermayeye, kısmen de emeğin kendisinin ödenmesine, değişen döner sermayeye yatırılmıştır. Değişmeyen döner sermayeye yatırılan kısım, aynı süre için, üretken ikmal biçiminde varolmayabilir; sözgelişi hammadde, çalışma döneminin tamamı için elde bulunmayabilir, kömür belki de ancak iki haftada bir satınalınabilir. Bununla birlikte, kredi burada hâlâ sözkonusu olmadığına göre, sermayenin bu kısmı, üretken ikmal biçiminde hazır bulunmadığı sürece, gene de elde para biçiminde bulundurulmak zorundadır, çünkü ancak böylece, gerektiğinde, gerektiği kadarı üretken ikmale çevrilebilir. Bu durum, 6 hafta için yatırılan değişmeyen döner sermaye-değerin büyüklüğünü değiştirmez. Öte yandan -önceden görülmeyen masraflar için para-ikmal, sıkıntılı anları karşılamak için gerekli yedek fona bakılmaksızın- ücretler, daha kısa aralıklar ile çoğu zaman haftalık ödenir. Bunun için, kapitalist, emekçileri, emeklerini daha uzun süre için avans vermek zorunda bırakmadıkça, ücretler için gerekli sermayenin elde para biçiminde bulunması gereklidir. Demek oluyor ki, sermayenin dönüşü sırasında bir kısmının, emeğin karşılığının ödenmesi için para-biçiminde alıkonulması gerekir, oysa geri kalan kısım, üretken ikmale çevrilebilir.
Ek sermaye, tıpkı ilk sermaye gibi bölünür. Ama bu, (kredi ilişkileri dışında) kendi çalışma dönemi bakımından elde hazır bulunabilmesi için, sermaye I'in, kendisinin katılmadığı bütün ilk çalışma dönemi boyunca yatırılmış bulunması gerektiği olgusuyla sermaye I'den ayrılır. Bu süre içerisinde, tüm devir dönemi için yatırılmış olması nedeniyle, hiç değilse kısmen, değişmeyen döner sermayeye zaten çevrilebilir. Bu biçime ne ölçüde bürüneceği ya da, bu dönüşme gerekli hale gelene kadar, ek para-sermaye biçiminde ne kadar kalacağı, kısmen belirli işkollarının özel üretim koşullarına, kısmen yerel koşullara, kısmen de hammadde vb. fiyatlarındaki dalgalanmalara bağlıdır. Ama toplumsal sermaye bütünüyle gözönünde bulundurulursa, bu ek sermayenin az ya da çok önemli bir kısmı, daima oldukça uzun bir süre para-sermaye durumunda bulunacaktır. Ama sermaye II'nin ücretlere yatırılacak kısmı, daima küçük çalışma dönemleri bitip karşılığı ödendikçe, ancak yavaş yavaş emek-gücüne çevrilir. Sermaye II'nin bu kısmı, öyleyse, tüm çalışma dönemi
(sayfa 282) boyunca, emek-gücüne çevrilerek üretken sermayenin işlevine katılana kadar para-sermaye biçiminde elde hazır bulunur.
Sonuç olarak, sermaye I'in dolaşım zamanının, üretim zamanına dönüşmesi için gerekli ek sermayedeki çoğalma, yalnız yatırılan sermayenin büyüklüğünü, toplam sermayenin yatırılması zorunlu olan zamanın uzunluğunu artırmakla kalmaz, yatırılan sermayenin para-ikmal, dolayısıyla para-sermaye halinde varolan ve potansiyel para-sermaye biçimine sahip bulunan kısmını da ayrıca artırmış olur.
Sermayenin, dolaşım zamanının gerekli kıldığı şekilde iki kısma, yani ilk çalışma dönemine ait sermaye ile, dolaşım zamanına ait yerine koyma sermayesine ayrılması, yatırılmış bulunan sermayedeki bir artış nedeniyle değil de, üretimin hacmindeki bir azalma yüzünden olduğu zaman -hem üretken ikmal ve hem de para-ikmal biçimindeki yatırımı ilgilendirdiği ölçüde- gene aynı şey olur. Para-biçimde bağlanan sermaye miktarı, burada, üretimin hacmiyle bağıntılı olarak daha da büyür.
Sermayenin, böyle üretken ve ek sermaye diye ayrılmasıyla, genel olarak sağlanan şey, çalışma dönemlerinin sürekli bir biçimde birbirlerini izlemesi, yatırılan sermayenin eşit bir kısmının üretken sermaye olarak sürekli işlev yapmasıdır.
İkinci örneğe bir gözatalım. Üretim sürecinde sürekli kullanılan sermaye miktarı 500 sterlin. Çalışma dönemi 5 hafta olduğuna göre, 50 haftada (bir yıl 50 hafta diye alındığında) on kez işlemiş olur. Böylece, ürünü, artı-değer dışında, 10 kez 500 sterlin, yani 5.000 sterlindir. Üretim sürecinde doğrudan doğruya ve kesintisiz olarak çalışan bir sermaye -500 sterlinlik bir sermaye-değer- açısından, dolaşım zamanı sıfıra indirilmiş gibidir. Devir dönemi çalışma dönemi ile çakışır ve dolaşım zamanı sıfıra eşit olarak kabul edilir.
Ama eğer, 500 sterlinlik sermaye, üretken faaliyeti sırasında, düzenli olarak 5 haftalık dolaşım zamanı tarafından kesintiye uğratılır, ve ancak 10 haftalık tüm devir döneminin bitiminden sonra yeniden-üretim yapabilir hale gelirse, 50 haftalık bir yılda her biri onar haftalık olmak üzere 5 devir yapıldığını görürüz. Bu, beş tane 5 haftalık üretim zamanını, ya da, 5 kez 500 sterlin, yani 2.500 sterlin değerinde toplam bir ürün ile 25 üretken haftayı ve beş tane 5 haftalık dolaşım zamanını, ya da, gene 25 haftalık toplam dolaşım zamanını kapsar. Bu durumda biz, eğer 500 sterlinlik
(sayfa 283) sermayenin, yılda 5 kez devrettiğini söylersek, her devir döneminin yarısında, 500 sterlinlik bu sermayenin üretken sermaye olarak işlev yapmadığı, işlevini topu topu ancak yılın yarısından yerine getirdiği, ama diğer yarısında hiç işlev yapmadığı apaçık hale gelir.
Örneğimizde, 500 sterlinlik yerine koyma sermayesi, sahnede beş dolaşım döneminde görünür ve devir böylece 2.500 sterlinden 5.000 sterline ulaşmış olur. Ama şimdi, yatırılan sermaye 500 yerine 1.000 sterlindir. 5.000 sterlin 1.000'e bölünürse 5 eder. Demek ki, şimdi on yerine beş devir vardır. Ve işte herkes de bunu böyle hesab eder. 1.000 sterlinlik bir sermayenin yılda beş kez devrettiği söylendiği zaman, dolaşım zamanının anısı kapitalistlerin bomboş kafalarından uçup gider ve bu sermayenin, birbirini izleyen beş devir boyunca üretim sürecinde hizmet ettiği konusunda karmakarışık bir düşünce oluşur. Ama biz, 1.000 sterlinlik sermayenin, beş devir yaptığını söylediğimiz zaman, bu, hem dolaşım zamanını ve hem de üretim zamanını içerir. Aslında, 1.000 sterlin, dolaşım sürecinde gerçekten sürekli faaliyet halinde olmuş olsaydı, ürün, bizim varsayımlarımıza göre, 5.000 sterlin değil 10.000 sterlin olacaktı. Ne var ki, 1.000 sterlini sürekli üretim sürecinde tutabilmek için, 2.000 sterlin yatırılması gerekir. Genel kural olarak, devir mekanizması konusunda söyleyecek bir şeyleri bulunmayan iktisatçılar bu ana noktayı, yani üretim sürecinin kesintisiz olarak devam edebilmesi için, sanayi sermayesinin ancak bir kısmının üretim sürecine fiilen katılabileceğini görmezlikten gelirler. Bu sermayenin bir kısmı üretim döneminde iken, diğer kısmın mutlaka daima dolaşım döneminde olması gerekir. Ya da bir başka deyişle, bir kısmının üretken sermaye işlevini yerine getirebilmesi, ancak, diğer kısmının asıl üretim sürecinden meta-sermaye ya da para-sermaye biçiminde çekilmiş olması koşuluna bağlıdır. Bunu dikkate almamakla, para-sermayenin özelliği ve oynadığı rol tümüyle gözden kaçırılmış olur.
Şimdi biz, devir döneminin iki kesimi, çalışma dönemi ile dolaşım döneminin birbirine eşit, ya da çalışma döneminin dolaşım döneminden büyük ya da küçük olması halinde, devirde ne gibi farklılıklar ortaya çıkacağını ve bir de bunun, sermayenin, para-sermaye biçiminde bağlanması üzerinde nasıl bir etki yapacağını araştırmak zorundayız.
Bütün durumlarda haftalık sermaye yatırımının 100 sterlin,
(sayfa 284) devir döneminin 9 hafta, ve böylece her devir döneminde yatırılması gereken sermayenin 900 sterlin olduğunu varsayıyoruz.
I. ÇALIŞMA DÖNEMİ, DOLAŞIM DÖNEMİNE EŞİTTİR
Gerçekte bu durum ancak raslantıya bağlı bir istisna olduğu halde, burada, ilişkiler, kendilerini en yalın ve anlaşılır biçimde şekillendirdikleri için, bu, araştırmamızda bize çıkış noktası olarak hizmet edecektir.
İki sermaye (ilk çalışma dönemi için yatırılan sermaye I ile, sermaye I'in dolaşım dönemi sırasında işlev yapan ek sermaye II) hareketlerinde birbirleriyle kesişmeksizin, birbiri ardından gelir. İlk dönem dışında, her iki sermaye de, bu nedenle ancak kendi devir dönemi için yatırılır. Aşağıdaki örneklerde belirtildiği gibi, devir dönemi 9 hafta ve çalışma dönemi ile dolaşım döneminin her biri 4½ hafta olsun. Bu durumda, aşağıdaki yıllık diyagram ortaya çıkar. [Tablo I.]
TABLO I
SERMAYE I
Devir Dönemleri (Hafta) |
Çalışma Dönemleri
(Hafta) |
Yatırım (£) |
Dolaşım Dönemleri
(Hafta) |
I. |
1.- 9. |
1.- 4½. |
450 |
4½.-9. |
II. |
10.-18. |
10.-13½. |
450 |
13½.-18. |
III.. |
19.-27. |
19.-22½. |
450 |
22½.-27. |
IV. |
28.-36. |
28.-3l½. |
450 |
31½.-36. |
V. |
37.-45. |
37.-40½. |
450 |
40½.-45. |
VI. |
46.-[54.] |
46.-49½. |
450 |
49½.-[54.][31] |
SERMAYE II
Devir Dönemleri (Hafta) |
Çalışma Dönemleri
(Hafta) |
Yatırım (£) |
Dolaşım Dönemleri
(Hafta) |
I. |
4½.-13½. |
4½.- 9. |
450 |
10.-13½. |
II. |
13½.-22½. |
13½.-18. |
450 |
19.-22½. |
III.. |
22½.-31½. |
22½.-27. |
450 |
28.-31½. |
IV. |
31½.-40½. |
31½.-36. |
450 |
37.-40½. |
V. |
40½.-49½. |
40½.-45. |
450 |
46.-49½. |
VI. |
49½.-[58½]. |
49½.-[54.] |
450 |
[55.-58½.] |
Burada bir yılı temsil eden 51 hafta içerisinde, sermaye I, altı tam çalışma döneminden geçiyor ve 6 kez 450, yani 2.700
(sayfa 285) sterlin değerinde, sermaye II ise beş tam çalışma döneminden geçiyor ve 5 kez 450, yani 2.250 sterlin değerinde meta üretiyor. Ayrıca, sermaye II yılın son bir-buçuk haftası içerisinde (50. haftanın ortası ile 51. haftanın sonuna kadar) 150 sterlin değerinde bir fazlalık üretmiştir. 51 haftalık toplam ürün 5.100 sterlin değerindedir. Ancak çalışma dönemi sırasında yer alan, doğrudan artı-değer üretimi yönünden, 900 sterlinlik toplam sermayenin 5
2/
3 kez devretmiş olması (5
2/
3 kez 900 sterlin 5.100 sterline eşittir) gerekirdi. Oysa gerçek devri dikkate aldığımızda, sermaye I, 5
2/
3 kez devretmiştir, çünkü 51. haftanın sonunda, altıncı devir dönemine ulaşmak için hâlâ önünde 3 hafta vardır; 5
2/
3 kez 450 sterlin, 2.550 sterlin eder; ve sermaye II, 5
1/
6 kez devir yapmıştır, çünkü altıncı devir döneminin ancak 1½ haftasını tamamladığı için, bunun 7½ haftası gelecek yılda devam etmektedir; 5
1/
6 kez 450 sterlin 2.325 sterlin eder; gerçek toplam devir: 4.875 sterlindir.
Sermaye I ve sermaye II'yi, birbirlerinden tamamen bağımsız iki sermaye olarak gözden geçirelim. Bunlar hareketlerinde tamamen bağımsızdırlar; salt çalışma ve devir dönemleri birbirleri ardından geldiği için bunların hareketleri birbirini tamamlamaktadır. Bunlara, farklı kapitalistlere ait büsbütün bağımsız sermayeler gözüyle de bakılabilir.
Sermaye I, beş tam devir ve altıncı devir döneminin üçte-ikisini tamamlamıştır. Yıl sonunda, normal gerçekleşmesine üç hafta kalan meta-sermaye biçimindedir. Bu süre içerisinde üretim sürecine giremez. Meta-sermaye olarak işlev yapar ve dolaşıma girer. Son devir döneminin ancak üçte-ikisini tamamlamış durumdadır. Bu şöyle ifade edilir: Bu sermaye, zamanın ancak üçte-ikisinde geri dönmüştür, toplam değerinin ancak üçte-ikisi tam bir devir yapmıştır. Dokuz hafta içerisinde 450 sterlinin, yani 6 haftada 300 sterlinin devrini tamamladığını söylüyoruz. Ama bu ifade biçiminde, devir zamanını oluşturan birbirinden tamamen farklı kısımlar arasındaki organik ilişkiler ihmal edilmiş oluyor. Yatırılan 450 sterlinlik sermayenin 5
2/
3 devir yaptığı ifadesinin tam anlamı yalnızca, bu sermayenin, beş devri bütünüyle ve altıncı devrin ise ancak üçte-ikisini tamamladığıdır. Buna karşılık, devri tamamlanmış sermaye, 5
2/
3 kez yatırılan sermayeye eşittir -yani yukarıdaki örneğimizde, 5
2/
3 kez 450 sterlin 2.550 sterlin eder ifadesi doğrudur, bu demektir ki, 450 sterlinlik sermaye, diğer bir 450 sterlinlik sermaye ile tamamlandığı takdirde, bunun bir
(sayfa 286) kısmı üretim sürecinde bulunduğu halde, diğer kısmı dolaşım sürecinde bulunur. Devir zamanı, devrini tamamlamış olan sermaye terimleriyle ifade edilebilirse, bu her zaman, yalnızca, mevcut değer terimleri ile (gerçekte, tamamlanmış ürün) ifade edilebilir. Yatırılan sermayenin, üretim sürecini yeniden açabilecek durumda olmadığı gerçeği ancak şu olguda ifadesini bulur: bu sermayenin ancak bir kısmı üretim yapabilecek durumdadır, kesintisiz bir üretim yapabilecek durumda olması için sermayenin bir kısmının sürekli üretim, diğerinin sürekli dolaşım dönemlerinde bulunacak şekilde ve bu dönemler arasındaki orantıya uygun biçimde bölünmesi gerekir. Sürekli üretken sermaye işlevini yerine getirecek miktarın, dolaşım zamanının devir zamanına oranıyla belirlendiğini ifade eden bu aynı yasadır.
Yılın sonu diye kabul ettiğimiz 51. haftanın sonunda, 150 sterlinlik sermaye II, henüz son şeklini almamış bir yığın malın üretimine yatırılmış durumdadır. Diğer bir kısmı, döner değişmeyen sermaye -hammadde vb.- biçimindedir; yani üretim sürecinde üretken sermaye işlevini yerine getirebilecek biçimdedir. Ama üçüncü bir kısmı, en az, çalışma döneminin (3 hafta) geri kalan süresinde ücretleri karşılayacak kadar miktarı, para biçiminde bulunur; ne var ki, bu ücretler, ancak her haftanın sonunda ödenir. Şimdi, yeni bir yılın, dolayısıyla yeni bir devir çevriminin başlangıcında, sermayenin bu kısmı, üretken sermaye biçiminde olmayıp, üretim sürecine katılması olanaksız para-sermaye biçiminde olduğu halde, döner değişen sermayenin yeni devrinin başlangıcında canlı emek-gücü gene de üretim sürecinde faal haldedir. Bu, emek-gücünün, çalışma döneminin başlangıcında diyelim haftalık olarak satın alınıp haftalık olarak tüketildiği halde, karşılığının haftanın sonunda ödenmesi olgusundan ileri gelir. Para burada ödeme aracı olarak hizmet eder. Bu nedenle, bir yandan para olarak kapitalistin elinde bulunduğu halde, öte yandan emek-gücü, paranın dönüştürülmekte olduğu meta, zaten üretim sürecinde faal haldedir; böylece, aynı sermaye-değer burada iki kez ortaya çıkmaktadır.
Eğer salt çalışma dönemlerine bakarsak,
Sermaye I, |
6 kez 450, |
yani 2.700 sterlin üretir |
Sermaye II, |
51/3 kez 450, |
yani 2.400 sterlin üretir |
Böylece hep birlikte, |
52/3 kez 900, |
yani 5.100 sterlin üretir. |
Demek oluyor ki, yatırılan 900 sterlinlik toplam sermaye, yıl
(sayfa 287) boyunca üretken sermaye olarak 5
2/
3 kez işlev yapmıştır. Üretim sürecinde daima 450 sterlin, dolaşım sürecinde daima 450 sterlin bulunmasının, ya da 900 sterlinin 4½ hafta üretim sürecinde ve bunu izleyen 4½ hafta dolaşım sürecinde işlev yapmasının, artı-değer üretimi yönünden hiç bir önemi yoktur.
Öte yandan, eğer devir dönemlerini ele alırsak; şu geri dönüşü elde edeceğiz:
Sermaye I, |
52/3 kez 450, |
yani 2.550 sterlin |
Sermaye II, |
51/6 kez 450, |
yani 2.325 sterlin |
Böylece toplam sermaye, |
55/12 kez 900, |
yani 4.875 sterlin. |
Toplam sermayenin devir sayısı I ve II'nin devreden toplam miktarlarının, I ve II'nin toplamına bölünmesine eşittir.
Sermaye I ve II, birbirinden bağımsız olsalardı bile, gene de, aynı üretim alanına yatırılmış bulunan toplumsal sermayenin yalnızca farklı bağımsız kısımlarını oluşturabileceklerini gözönünde bulundurmak gerekir. Bu nedenle, bu üretim alanındaki toplumsal sermaye
salt I ve II'den oluşsaydı bile, tıpkı burada, aynı özel sermayenin I. ve II. kısımlarına uygulanması gibi, bu alandaki toplumsal sermayenin devrine de aynı hesap uygulanacaktı. Dahası var: her özel üretim alanına yatırılmış bulunan toplam toplumsal sermayenin her kısmı böylece hesaplanabilir. Ama son tahlilde, tüm toplumsal sermayenin yaptığı devir sayısı, çeşitli üretim alanlarında devrini tamamlamış bulunan sermayeler toplamının, bu alanlara yatırılan sermayelerin toplamına bölünmesine eşittir.
Ayrıca şurasını da dikkate almak gerekir ki, tıpkı, aynı özel işteki sermaye I ve II'nin, burada, tam anlamıyla farklı devir yılları olması gibi (sermaye II devir çevrimi, I'den 4½ hafta geç başladığı için, I'in devir yılı, II'den 4½ hafta önce sona erer), aynı üretim alanındaki çeşitli özel sermayeler de, işlevlerine tamamen farklı dönemlerde başlarlar ve bu yüzden de devir yıllarını, yılın farklı zamanlarında tamamlarlar. Yukarıda I ve II için kullandığımız ortalamaların aynı hesabı, burada da, toplumsal sermayenin çeşitli bağımsız kısımlarının devir yıllarını, bir tek türdeş devir yılına indirgemek için yeterlidir.
II. ÇALIŞMA DÖNEMİ, DOLAŞIM DÖNEMINDEN DAHA BÜYÜKTÜR
Sermaye I ve II'nin çalışma ve devir dönemleri, birbirlerinin ardından gelmek yerine, birbirleriyle kesişirler. Aynı anda
(sayfa 288) bir kısım sermaye serbest kalır. Bundan önce gözden geçirilen durumda bu böyle değildi.
Ama bu gene de şu olguları değiştirmez: daha önceki gibi, 1° yatırılan toplam sermayenin çalışma dönemlerinin sayısı, sermayenin yatırılan her iki kısmının yıllık ürünlerinin değerleri toplamının, yatırılan toplam sermayeye bölümüne eşittir, ve 2° toplam sermayenin yaptığı devir sayısı, devrini tamamlamış olan bu iki miktarın toplamının, yatırılan iki sermayenin toplamına bölünmesine eşittir. Burada gene, sermayenin her iki kısmını da, devir hareketlerini tamamen birbirinden bağımsız yerine getiriyormuş gibi düşünmemiz gerekir.
Böylece, biz, gene emek-sürecine haftada 100 sterlin yatırıldığını varsayıyoruz. Çalışma dönemi altı hafta ve bu nedenle de her seferinde 600 sterlinlik bir yatırımı (sermaye I) gerektirmiş olsun. Dolaşım zamanı 3 hafta ve bu yüzden de devir dönemi, önceki gibi 9 hafta olsun. 300 sterlinlik sermaye II, sermaye I'in üç haftalık dolaşım dönemi sırasında sürece gitsin. Her iki sermayeyi birbirinden bağımsız düşünerek, yıllık devir çizelgesini şu şekilde buluruz [Tablo II]:
TABLO II
SERMAYE I - 600 £
Devir Dönemleri (Hafta) |
Çalışma Dönemleri
(Hafta) |
Yatırım (£) |
Dolaşım Dönemleri
(Hafta) |
I. 1.-9. |
1.- 6. |
600 |
7.-9. |
II. 10.-18. |
10.-15. |
600 |
16.-18. |
III. 19.-27. |
19.-24. |
600 |
25.-27, |
IV. 28.-36. |
28.-33. |
600 |
34.-36. |
V. 37.-45. |
37.-42. |
600 |
43.-45. |
VI. 46.-[54.] |
46.-51. |
600 |
[52.-54.] |
EK SERMAYE II - 300 £
Devir Dönemleri (Hafta) |
Çalışma Dönemleri
(Hafta) |
Yatırım (£) |
Dolaşım Dönemleri
(Hafta) |
I. 7.-15.
II. 16.-24.
III. 25.-33.
IV. 34.-42.
V. 43.-51. |
7.- 9. |
300 |
10.-15. |
16.-18. |
300 |
19.-24. |
25.-27. |
300 |
28.-33. |
34.-36. |
300 |
37.-42. |
43.-45. |
300 |
46.-51. |
(sayfa 289)
Üretim süreci, bütün yıl aynı boyutlarda kesintisiz devam eder. I ve II, iki sermaye tamamen birbirinden ayrı kalırlar. Ama bunları ayrı olarak gösterebilmek için bunların gerçek kesişme ve içiçe geçme noktalarını birbirinden koparıp ayırmak ve böylece devir sayılarını da değiştirmek zorundayız. Yukardaki tabloya göre devrini tamamlamış miktarlar şöyle olacaktır:
Sermaye I için, 5
2/
3 kez 600, yani 3.400 sterlin ve
Sermaye II için, 5 kez 300, yani 1.500 sterlin
Bu durumda, toplam sermaye için, 5
4/
9 kez 900, yani 4.900 sterlindir.
Ama bu doğru değildir, çünkü, göreceğimiz gibi, fiili üretim ve dolaşım dönemleri mutlak olarak yukarıdaki çizelge ile çakışmaz; bu çizelgede başlıca sorun sermaye I ve II'yi birbirinden bağımsız olarak göstermekti.
Gerçekte, sermaye II'nin sermaye I'inkinden ayrı ve farklı bir çalışma ve dolaşım dönemi yoktur. Çalışma dönemi 6, dolaşım dönemi 3 haftadır. Sermaye II, ancak 300 sterlin olduğu için, çalışma döneminin yalnız bir kısmına yetebilir. Durum aslında budur. Altıncı haftanın sonunda 600 sterlin değerinde bir ürün dolaşıma geçer ve 9. haftanın sonunda para-biçiminde geri döner. Sonra, 7. haftanın başında, sermaye II, faaliyetine başlar ve bundan sonraki, 7. ile 9. haftalardaki çalışma döneminin gereksinmelerini kapsar. Ama bizim varsayımımıza göre, 9. haftanın sonunda çalışma döneminin ancak yarısı geçmiştir. Daha yeni geri dönmüş bulunan 600 sterlinlik sermaye I, 10. haftanın başında bir kez daha işleme girer ve onunla birlikte de, 10. ile 12. haftalar için gerekli olan 300 sterlinlik ek-sermaye, bu ikinci çalışma dönemini sona erdirir. 600 sterlinlik bir ürün-değer dolaşıma girmiştir ve 15. hafta sonunda geri dönecektir. Aynı zamanda, 300 sterlin, ilk sermaye II miktarı serbest kalmıştır ve bunu izleyen çalışma döneminin ilk yarısında, yani 13.-15. haftalarda işlev yapabilecek durumdadır. Bu haftaların sonunda 600 sterlin geri döner; bunun 300 sterlini, çalışma döneminin geri kalan kısmı için yeterlidir ve 300 sterlin de sonraki çalışma dönemi için kalır.
Demek ki, işlerin gidişi şöyle oluyor:
Birinci devir dönemi: 1'inci-9'uncu hafta.
1'inci çalışma dönemi: 1'inci-6'ncı hafta. Sermaye I, 600 sterlin, işlevini yerine getiriyor.
1'inci dolaşım dönemi: 7'nci-9'uncu hafta. 9'uncu haftanın
(sayfa 290) sonunda 600 sterlin geri dönüyor.
İkinci devir dönemi: 7'nci-15'inci hafta.
2'nci çalışma dönemi: 7'nci-12'nci hafta.
İlk yarı: 7'nci-9'uncu hafta. Sermaye II, 300 sterlin, işlevini yerine getiriyor.
9'uncu hafta sonunda, 600 sterlin para-biçimde geri dönüyor. (sermaye I)
İkinci yarı: 10'uncu-12'nci hafta. 300 sterlinlik sermaye I işlevini yerine getiriyor. Sermaye I'in diğer 300 sterlini serbest kalıyor.
İkinci dolaşım dönemi: 13'üncü-15'inci hafta.
15'inci hafta sonunda 600 sterlin (yarısı sermaye I'den, yarısı sermaye II'den alınmıştır) para biçiminde geri dönüyor.
Üçüncü devir dönemi: 13'üncü-21'inci hafta.
3'üncü çalışma dönemi: 13'üncü-18'inci hafta.
İlk yarı: 13'üncü-15'inci hafta. Serbest kalan 300 sterlin işlevini yerine getiriyor. 15'inci hafta sonunda, 600 sterlin para biçimde geri dönüyor.
İkinci yarı: l6'ncı-18'inci hafta, geri dönen 600 sterlinin 300 sterlini işlev yapıyor, diğer 300 sterlini gene serbest kalıyor.
3'üncü dolaşım dönemi: 19'uncu-21'inci haftanın sonunda 600 sterlin tekrar para-biçimde geri dönüyor. Bu 600 sterlinde şimdi sermaye I ve sermaye II, ayırdedilemeyecek biçimde kaynaşmıştır. .
Ve böylece 600 sterlinlik bir sermayenin, 51'inci. hafta sonuna kadar, sekiz tam devir dönemi oluyor (I: 1'inci-9'uncu hafta; II: 7'nci-15'inci hafta; III: 13'üncü-21'inci; IV: 19'uncu-27'nci; V: 25'ind-33'üncü; VI: 31'inci-39'uncu; VII: 37'nci-45'inci; VIII: 43'üncü-5l'inci hafta). Ama, 49'uncu-51'inci haftalar, sekizinci dolaşım dönemine düştüğü için, serbest kalan 300 sterlinlik sermayenin sürece girmesi ve üretimi devam ettirmesi gerekir. Demek ki, yıl sonundaki devir durumu şöyledir: 600 sterlin, devresini sekiz kez tamamlamıştır ve 4.800 sterlin olmuştur. Ayrıca, son üç haftanın (49'uncu-51'inci) ürünü vardır ama bu, 9 haftalık devresinin ancak üçte-birini tamamladığı için, devredilen toplamda ancak miktarının üçte-biri, yani 100 sterlin olarak sayılır. Öyleyse, 51 haftalık yıllık ürün 5.100 sterlin ise, devredilen sermaye ancak 4.800
artı 100, yani 4.900 sterlindir. Yatırılan 900 sterlinlik toplam sermaye, bu nedenle, 5
4/
9 kez devretmiştir ki, bu, ilk örnekten
(sayfa 291) pek az fazladır.
Elimizdeki örnekte, çalışma zamanının devir döneminin
2/
3'si dolaşım zamanının gene devir döneminin
1/
3' olduğu bir durumu varsaymıştık, yani çalışma zamanı dolaşım zamanının basit bir katıydı. Şimdi sorun, bu varsayım yapılmadığı zamanda da, sermayenin yukarıda gösterildiği şekilde gene serbest kalıp kalmayacağıdır .
Çalışma zamanını 5 hafta, dolaşım zamanını 4 hafta olarak kabul edelim ve haftalık sermaye yatırımı 100 sterlin olsun.
Birinci devir dönemi: 1'inci-9'uncu hafta.
1'inci çalışma dönemi: 1'inci-5'inci hafta. Sermaye I, yani 500 sterlin, işlevini yerine getirmekte.
1'inci dolaşım dönemi: 6'ncı-9'uncu hafta. 9'uncu hafta sonunda, 500 sterlin para-biçiminde geri dönüyor.
İkinci devir dönemi: 6'ncı-14'üncü hafta.
2'nci çalışma dönemi: 6'ncı-10'uncu hafta.
Birinci kesim: 6'ncı-9'uncu hafta, 400 sterlinlik sermaye II işlevini yerine getiriyor, 9'uncu hafta sonunda, 500 sterlinlik sermaye I, para-biçiminde geri döner. İkinci kesim: 10'uncu hafta. Geri dönen 500 sterlinin 100 sterlini işlevini yerine getirir. Geri kalan 400 sterlini, onu izleyen çalışma dönemi için serbest kalır.
2'nci dolaşım dönemi: 11'inci-14'üncü hafta. l4'üncü hafta sonunda 500 sterlin para-biçiminde geri döner.
14. haftanın (11'inci-14'üncü) sonuna kadar, yukarda serbest kalan 400 sterlinlik sermaye işlevini yerine getirir; o sırada geri dönen 500 sterlinin 100 sterlini, üçüncü çalışma döneminin (11'inci 15'inci hafta) gereksinmelerini karşılar, böylece 400 sterlin bir kez daha dördüncü çalışma dönemi için serbest kalır. Her çalışma döneminde aynı şey yinelenir; çalışma dönemi başlangıcında, elde, ilk 4 hafta için yeterli 400 sterlin hazırdır. 4'üncü hafta sonunda, 500 sterlin para-biçiminde döner, bunun yalnız 100 sterlini son hafta için gereklidir, geri kalan 400 sterlin, bir sonraki çalışma dönemi için serbesttir.
Ayrıca 7 haftalık bir çalışma dönemi için 700 sterlinlik sermaye I; 2 haftalık dolaşım dönemi için 200 sterlinlik sermaye II dönemini varsayalım.
Bu durumda, ilk devir dönemi, 1'inci haftadan 9'uncu haftaya kadar sürer; ilk çalışma dönemi, 700 sterlinlik bir yatırım ile,
(sayfa 292) 1'inci haftadan 7'nci haftaya, ilk dolaşım dönemi, 8'inci haftadan 9'uncu haftaya kadar sürer. 9'uncu hafta sonunda 700 sterlin para-biçiminde geri döner.
8'inci ile 16'ncl haftaya kadar süren ikinci devir dönemi, 8'inci ile 14'üncü, haftalar arasındaki ikinci çalışma dönemini kapsar. Bu dönemin 8'inci ve 9'uncu haftalarının gereksinmeleri, sermaye II tarafından karşılanır. 9'uncu hafta sonunda, yukardaki 700 sterlin döner. Bu, çalışma döneminin (10'uncu-14'üncü hafta) sonunda bu miktarın 500 sterlini kullanılır; bunu izleyen çalışma dönemi için geriye 200 sterlin serbest kalır. İkinci dolaşım dönemi 15'inci ile 16'ncı haftaya kadar sürer. 16'ncı hafta sonunda 700 sterlin bir kez daha döner. Bundan, sonra, her çalışma döneminde aynı şey yinelenir. İlk iki hafta boyunca olan sermaye gereksinmesini, bir önceki çalışma döneminin bitiminde serbest kalan 200 sterlin karşılar; ikinci haftanın sonunda 700 sterlin geri döner; ama çalışma döneminden geriye yalnız 5 hafta kalmıştır ve bu da ancak 500 sterlini tüketebilecektir; bu nedenle, gelecek çalışma dönemi için daima 200 sterlin serbest kalacaktır.
Öyleyse görüyoruz ki, çalışma döneminin dolaşım döneminden daha büyük kabul edildiği bu verilen durumda, her çalışma döneminin sonunda mutlaka bir para-sermaye serbest kalıyor ve bu para-sermayenin büyüklüğü, dolaşım dönemi için yatırılan sermaye II'nin büyüklüğü ile aynı oluyor. Ele aldığımız üç örnekte sermaye II, ilkinde 300, ikincisinde 400, üçüncüsünde 200 sterlindi. Buna göre, her çalışma döneminin sonunda serbest kalan sermaye, sırasıyla 300, 400 ve 200 sterlindi.
III. ÇALIŞMA DÖNEMİ, DOLAŞIM DÖNEMİNDEN
DAHA KÜÇÜKTÜR
Gene 9 haftalık bir devir dönemi varsayımı ile başlıyoruz: bunun 3 haftası, mevcut 300 sterlinlik sermaye I ile çalışma dönemine aittir. Dolaşım dönemi 6 hafta olsun. Bu 6 hafta için 600 sterlinlik bir ek sermaye gerekir ve biz bunu, herbiri bir çalışma döneminin gereksinmelerini karşılayan, 300 sterlinlik iki sermayeye ayırabiliriz. Böylece 300 sterlinlik üç sermayemiz vardır ve bunun 300 sterlini daima üretime katılmış olduğu halde 600 sterlini dolaşımdadır. [Tablo III.]
(sayfa 293)
TABLO III
SERMAYE I
Devir Dönemleri (Hafta) |
Çalışma Dönemleri
(Hafta) |
Dolaşım Dönemleri
(Hafta) |
I. 1.- 9.
II. 10.-18.
III. 19.-27.
IV. 28.-36.
V. 37.-45.
VI. 46.-[54.] |
1.- 3.
10.-12.
19.-21.
28.-30.
37.-39.
46.-48. |
4.- 9.
13.-18.
22.-27.
31.-36.
46.-45.
49.-[54.] |
SERMAYE II
Devir Dönemleri (Hafta) |
Çalışma Dönemleri
(Hafta) |
Dolaşım Dönemleri
(Hafta) |
I. 4.-12.
II. 13.-21.
III. 22.-30.
IV. 31.-39.
V. 46.-48.
VI. 49.-[57.] |
4.- 6.
13.-15.
22.-24.
13.-33.
40.-42.
49.-51. |
7.-12.
16.-21.
25.-30.
34.-39.
43.-48.
[52.-57.) |
SERMAYE III
Devir Dönemleri (Hafta) |
Çalışma Dönemleri
(Hafta) |
Dolaşım Dönemleri
(Hafta) |
I. 7.-15.
II. 16.-24.
III. 25.-33.
IV. 34.-42.
V. 43.-51. |
7.- 9.
16.-18.
25.-27.
34.-36
43.-45. |
10.-15.
19.-24.
28.-33.
37.-42.
46.-51. |
Burada önümüzde durum I'in tam karşılığını görüyoruz; tek fark, şimdi iki yerine üç sermaye birbiri ardından geliyor. Sermayelerin kesişmeleri ve içiçe girmeleri sözkonusu değil. Herbiri, yıl sonuna kadar ayrı ayrı izlenebilir. Tıpkı durum I'de olduğu gibi, çalışma döneminin sonunda sermaye serbest kalmaz. Üçüncü haftanın sonunda tamamen yatırılan sermaye I, 9'uncu haftanın sonunda tümüyle geri döner ve 10'uncu haftanın başında tekrar işlevlerini yerine getirmeye başlar. Sermaye II ve III'te de böyle olur. Düzenli ve tam bir anlaşma (
relief)
herhangi bir sermayenin serbest bırakılmasını dıştalar.
(sayfa 294)
Toplam devir şöyledir:
Sermaye I |
52/3 kez 300 sterlin, |
yani 1.700 sterlin |
Sermaye II |
51/3 kez 300 sterlin, |
yani 1.600 sterlin |
Sermaye III |
5 kez 300 sterlin, |
yani 1.500 sterlin |
Toplam sermaye, |
51/3 kez 900 sterlin, |
yani 4.800 sterlin. |
Şimdi de, dolaşım döneminin, çalışma döneminin tam katı olmadığı bir örnek alalım. Örneğin, çalışma dönemi 4 hafta, dolaşım dönemi 5 hafta olsun. Buna tekabül eden sermaye miktarları şöyle olur: sermaye I - 400 £; sermaye II - 400 £; sermaye III 100 £. Biz, yalnız ilk üç devri veriyoruz [Tablo IV]:
TABLO IV
SERMAYE I
Devir Dönemleri (Hafta) |
Çalışma Dönemleri
(Hafta) |
Dolaşım Dönemleri
(Hafta) |
I. 1.-9.
II. 9.-17.
III. 17.-25. |
1.-4.
9., 10.-12.
17., 18.-20. |
5.- 9
13.-17.
21.-25. |
SERMAYE II
Devir Dönemleri (Hafta) |
Çalışma Dönemleri
(Hafta) |
Dolaşım Dönemleri
(Hafta) |
I. 9.-17.
II. 17.-25.
III. 25.-33. |
5.- 8.
13., 14.-16.
21., 22.-24. |
9.-13.
17.-21.
25.-29. |
SERMAYE III
Devir Dönemleri (Hafta) |
Çalışma Dönemleri
(Hafta) |
Dolaşım Dönemleri
(Hafta) |
I. 9.-17.
II. 17.-25.
III. 25.-33. |
9.
17.
25. |
10.-17.
18.-25.
26.-33. |
Bu durumda, bağımsız çalışma dönemine sahip olmayan sermaye III'ün çalışma dönemi bakımından, sermayeler arasında bir içiçe geçme vardır, çünkü bu sermaye ancak bir hafta
(sayfa 295) yetmekte ve sermaye I'in ilk çalışma haftası ile çakışmaktadır. Öte yandan, hem sermaye I ve hem de sermaye II'nin çalışma dönemlerinin bitiminde, sermaye III'e eşit, 100 sterlinlik bir miktar serbest kalmaktadır. Çünkü sermaye III, sermaye I'in, ikinci ve bunu izleyen bütün çalışma dönemlerinin ilk haftasını doldurursa ve 400 sterlin, sermaye I'in tamamı, bu ilk haftanın sonunda geri dönerse, sermaye I'in çalışma döneminin geri kalan kısmı için yalnızca 3. hafta ve bunu karşılamak için de 300 sterlinlik sermaye yatırımı kalır. Böylece serbest kalan 100 sterlin, sermaye II'nin çalışma dönemini doğrudan doğruya izleyen ilk hafta için yeterlidir; bu haftanın sonunda, 400 sterlinlik sermaye II'nin tamamı geri döner. Ama başlamış bulunan çalışma dönemi ancak bir diğer 300 sterlini emebileceği için, dönemin bitiminde, 100 sterlin bir kez daha serbest kalır. Ve bu böyle devam eder. Demek oluyor ki, dolaşım döneminin, çalışma döneminin basit bir katı olmadığı zamanlar, çalışma döneminin sonunda bir sermaye serbest kalır. Ve bu serbest kalan sermaye, dolaşım döneminin, çalışma döneminin ya da çalışma dönemlerinin katının üstünde olan bir fazlalığını doldurmak durumunda kalan sermaye kısmına eşittir.
Araştırılan bütün durumlarda, çalışma döneminin de dolaşım döneminin de, burada incelenen bütün işlerde yıl boyunca aynı kaldığı varsayılmıştı. Dolaşım zamanının, sermaye devri ve yatırımı üzerindeki etkisini saptamak istediğimize göre, bu varsayım gerekliydi. Gerçekte bu varsayımın hiçbir koşula bağlı olmaksızın geçerli olmaması ve sık sık da hiç geçerli bulunmaması, durumu en küçük şekilde değiştirmez.
Bütün bu kesimde, bizim, yalnızca sabit sermayenin değil döner sermayenin devirlerini tartışmamızın yalın nedeni, ele alınan sorunun sabit sermaye ile hiç bir ilgisi bulunmamasıydı. Üretim sürecinde kullanılan emek aletleri vb., ancak bunların kullanılma zamanları, döner sermayenin devir dönemini aştığı sürece; bu emek aletlerinin, durmadan yinelenen, emek-süreçlerinde hizmet etmeye devam ettikleri zaman süresi, döner sermayenin devir döneminden büyük olduğu, yani döner sermayenin
n devir dönemine eşit olduğu sürece, sabit sermayeyi oluştururlar. Döner sermayenin devrinin bu
n dönemlerinin temsil ettiği toplam zaman, ister uzun ister kısa olsun, üretken sermayenin bu zaman için sabit sermayeye yatırılan kısmı, bu süre içerisinde yeniden
(sayfa 296) yatırılmamıştır. Kendi eski kullanım-biçiminde işlevlerine devam etmiştir. Aradaki tek fark şudur: döner sermayenin her devir döneminin tek bir
çalışma döneminin değişen uzunluğu oranında, sabit sermaye, bu çalışma döneminin ürününe kendi özgün değerinin daha büyük ya da küçük bir kısmını verir; ve her devir dönemine ait dolaşım zamanıyla orantılı olarak, sabit sermayenin ürüne aktardığı bu değer kısmı, daha hızlı ya da daha yavaş, para-biçimde geri döner. Bu kesimde tartışmakta olduğumuz konunun -üretken sermayenin döner kısmının devri- niteliği, işte bu kısmın niteliğinden ileri gelir. Bir çalışma döneminde kullanılan döner sermaye, devrini tamamlamadan, meta-sermayeye, meta-sermayeden para-sermayeye ve para-sermayeden tekrar üretken sermayeye dönüşmeden yeni bir çalışma döneminde kullanılamaz. Demek ki, ilk çalışma dönemini bir ikinci dönemin doğrudan izleyebilmesi için, sermaye yeniden yatırılmak, üretken sermayenin döner öğelerine çevrilmek, ve miktarının da, ilk çalışma dönemi için yatırılan döner sermayenin dolaşım döneminin yolaçtığı boşluğu doldurmaya yeterli olması gerekir. Döner sermayenin çalışma döneminin uzunluğunun, emek-sürecinin ölçeği ve yatırılan sermayenin bölünmesi ya da yeni sermaye kısımlarının eklenmesi üzerinde yaptığı etkinin kaynağı işte budur. Bu kesimde incelememiz gereken şey de, zaten buydu.
IV. SONUÇLAR
Yukarıdaki incelemeden şu sonuçlar çıkar:
A. Bir kısmı sürekli olarak çalışma döneminde kalırken öteki kısımları dolaşım döneminde bulunacak ve farklı bağımsız bireysel sermayeler gibi birbirlerinin ardından gelecek şekilde sermayenin farklı kısımlara bölünmesini gerektiren iki durum: (1) çalışma döneminin dolaşım dönemine eşit olduğu ve böylece devir döneminin iki eşit kesime bölündüğü; (2) dolaşım döneminin çalışına döneminden hem uzun olduğu ve hem de çalışma döneminin basit katlarını oluşturduğu, ve böylece bir dolaşım döneminin
n çalışma dönemine eşit ve
n katsayısının da bir tamsayı olmasını gerektiren zamanlar. Bu gibi durumlarda, ardarda yatırılan sermayenin hiç bir kısmı serbest kalmaz.
B. Buna karşılık, (1) dolaşım döneminin, yalın bir katı olmaksızın, çalışma döneminden daha uzun olduğu, ve (2) çalışma döneminin, dolaşım döneminden uzun olduğu bütün
(sayfa 297) durumlarda, ikinci devirden başlamak üzere her çalışma döneminin bitiminde, toplam döner sermayenin bir kısmı sürekli ve devresel şekilde serbest kalır. Bu serbest kalan sermaye, çalışma dönemi dolaşım döneminden uzun olmak koşuluyla, toplam sermayenin dolaşım dönemi için yatırılmış bulunan kısmına eşittir; ve bu miktar, dolaşım dönemi çalışma döneminden uzun olmak koşuluyla, sermayenin dolaşım döneminin çalışma döneminden ya da çalışma dönemlerinin katından fazlalığını doldurmak durumunda kalan kısmına eşittir.
C. Buradan şu sonuç çıkar ki, toplam toplumsal sermayenin, döner kısmı bakımından, sermayenin serbest kalması kural olmalıdır; oysa sermayenin üretim sürecinde ardarda iş gören kısımlarının birbirini izlemesinin kural-dışı bir durumda olması gerekir. Çünkü çalışma ve dolaşım dönemlerinin eşitliği, ya da dolaşım dönemi ile çalışma döneminin yalın bir katının eşitliği, devir döneminin iki kısmı arasındaki bu düzenli orantının, ele alınan durumun niteliği ile hiç bir ilişkisi yoktur; bu nedenle de, bütünüyle bakıldığında, ancak kural-dışı bir durum olarak ortaya çıkar.
Toplumsal döner sermayenin yılda birkaç kez devrini tamamlayan çok önemli bir kısmı, bu nedenle, yıllık devir çevrimi sırasında dönemsel olarak serbest kalan sermaye biçiminde bulunur.
Ayrıca diğer koşullar eşit olmak üzere, serbest kalan sermayenin, büyüklüğünün, çalışma sürecinin hacmi ya da üretimin ölçeği, yani genellikle kapitalist üretimin gelişmesiyle artacağı da açıktır. Çünkü, yukarıda,
B (2)'de sözü edilen durumda yatırılan toplam sermaye artar;
B (l)'de ise, kapitalist üretimin gelişmesiyle dolaşım döneminin uzunluğu büyüdüğü gibi, çalışma döneminin dolaşım döneminden küçük olduğu durumlarda devir dönemi de büyür ve bu iki dönem arasında düzenli bir oran yoktur.
Örneğin birinci durumda, haftada 100 sterlin yatırmamız gerekirdi. Bu, altı haftalık bir çalışma dönemi için 600 sterlini, 3 haftalık bir dolaşım dönemi için 300 sterlini, toplam 900 sterlini gerektiriyordu. Bu durumda 300 sterlin sürekli serbest kalır. Buna karşılık eğer haftada 300 sterlin yatırılırsa, çalışma dönemi için 1.800 sterlin, dolaşım dönemi için 900 sterlinimiz vardır. Buna göre, 300 sterlin yerine900 sterlin dönemsel şekilde serbest kalır.
(sayfa 298)
D. Diyelim 900 sterlinlik toplam bir sermayenin, 600 sterlini çalışma dönemi, 300 sterlini dolaşım dönemi için olmak üzere yukardaki gibi ikiye ayrılması gerekmektedir. Emek-sürecine gerçekten yatırılan kısım, böylece, üçte-bir azalmakta, 900 sterlinden 600 sterline inmektedir; dolayısıyla üretimin ölçeği, üçte bir küçülmüştür. Öte yandan, 300 sterlin, yalnızca çalışma dönemini sürekli kılmak için, emek-sürecine yılın bu haftasında 100 sterlin yatırılabilmek için işlev yapar.
Soyut anlamda, 600 sterlinin, 6 kez 8, yani 48 hafta boyunca çalışması (4.800 sterlinlik ürün), ya da 900 sterlinlik toplam sermayenin, emek-sürecinde altı hafta boyunca harcandıktan sonra, 3 haftalık dolaşım dönemi sırasında atıl kalması, aynı şeydir. İkinci durumda, 48 hafta boyunca, 5½ kez 6, yani 32 hafta çalışmış olacak (5½ kez 900, yani 4.800 sterlinlik ürün) ve 16 hafta atıl kalacaktır. Ama bu atıl kalan 16 hafta boyunca sabit sermayenin büyük ölçüde yıpranması, yılın ancak bir kısmında çalıştırılsa bile karşılığının bütün yıl için ödenmesi gereken emeğin değerlendirilmesi dışında, üretim sürecinde bu gibi düzenli kesintiler, modern büyük sanayi işletmesi ile kesinlikle uyuşmaz. Bu süreklilik, kendi başına, emeğin üretken bir gücüdür.
Şimdi eğer biz serbest bırakılan ya da daha doğrusu geçici olarak askıya alınan sermayeye daha yakından bakarsak, bunun önemli bir bölümünün daima para-sermaye biçiminde olması gerektiğini görürüz. Örneğimize bağlı kalalım: Çalışma dönemi-6 hafta, dolaşım dönemi-3 hafta, haftalık yatırım-100 sterlin. İkinci çalışma döneminin ortasında, 9'uncu hafta sonunda, 600 sterlin dönüyor ve geriye kalan çalışma dönemi için bunun yalnız 300 sterlininin yatırılması gerekir. İkinci çalışma döneminin sonunda, bu nedenle 300 sterlin serbest kalır. Peki bu 300 sterlin ne durumdadır? Üçte-birinin ücretlere, üçte-ikisinin ham ve yardımcı maddelere yatırıldığını varsayacağız. Demek oluyor ki, geri dönen 600 sterlinin 200 sterlini, ücretler için para biçiminde, 400 sterlini üretken ikmal biçiminde, değişmeyen döner üretken sermayenin öğeleri biçiminde bulunur. Ama İkinci çalışma döneminin ikinci yarısı için, bu üretken imalin yalnızca yarısı gerekli olduğu için, diğer yarısı, üç hafta için, bir üretken ikmal fazlası biçiminde, yani bir çalışma döneminin gereksinmelerini aşan ikmal biçiminde bulunur. Ne var ki, kapitalist, o andaki çalışma dönemi için, geri dönen sermayenin bu kısmının
(sayfa 299) (400 sterlin) ancak yarısına, yani 200 sterlinine gereksinmesi bulunduğunu bilir. İşte bu nedenle, bu 200 sterlinin hepsini ya da bir kısmını derhal tekrar bir üretken ikmal fazlasına çevirmesi, ya da daha uygun pazar koşullarını bekleyerek, bunun tamamını ya da bir kısmını para-sermaye biçiminde tutması, pazar koşullarına bağlı olacaktır. Buna karşılık, ücretler için yatırılacak kısmın (200 sterlin) para-biçimde tutulması gerektiğini söylemenin gereği bile yoktur. Kapitalist, istediği zaman hammaddeyi depoladığı gibi, emek-gücünü de satın alıp ardiyelerde saklayamaz. Emek-gücünü emek-sürecine sokmak ve hafta sonunda karşılığını ödemek zorundadır. Her ne olursa olsun, serbest bırakılan 300 sterlinden bu 100 sterlininin, bu yüzden, serbest kalan para-sermaye biçiminde, yani çalışma dönemi için gerekli olmayacak biçimde bulunması gerekir. Bu nedenle, para-sermaye biçiminde serbest hale getirilen sermayenin, en azından sermayenin ücretlere yatırılan değişen kısmına eşit olması gerekir. En çoğundan da, bu kısım, tüm serbest kalan sermayeyi kapsayabilir. Gerçekte bu miktar, bu en az ve en çok arasında sürekli dalgalanır.
Salt devir hareketinin bu mekanizması ile böylece serbest bırakılan para-sermaye (sabit sermayenin, birbirini izleyen geri akışıyla serbest kalan, ve her emek-sürecinde değişen-sermaye için gerekli olan kısım ile birlikte), kredi sistemi gelişir gelişmez önemli bir rol oynamak ve aynı zamanda da onun temellerinden birisini oluşturmak durumundadır.
Örneğimizdeki dolaşım zamanının kısaldığını, 3 haftadan 2 haftaya indiğini varsayalım. Bu, normal bir değişiklik olmasın da, diyelim, bolluk zamanları, daha kısa ödeme vadeleri vb. gibi nedenlerden ileri gelmiş olsun. Çalışma dönemi sırasında yatırılmış bulunan 600 sterlinlik sermaye, zamanından bir hafta erken geri döner. Bu nedenle, bu hafta için serbest kalmıştır. Üstelik, çalışma döneminin ortasında, önceki gibi, 300 sterlin (600 sterlinin bir kısmı) serbest kalmıştır, ama bu, 3 hafta yerine 4 hafta için olmuştur. Buna göre, para piyasasında bir hafta için 600 sterlin vardır ve, 3 hafta yerine 4 hafta için 300 sterlin. Bu, yalnız tek bir kapitalisti değil, pek çoğunu ilgilendirdiği ve farklı işlerde, çeşitli dönemlerde ortaya çıktığı için, piyasada daha fazla para-sermaye görülmeye başlar. Eğer bu durum bir süre devam ederse, olanak bulunan yerlerde üretim genişleyecektir. Borç para ile
(sayfa 300) iş gören kapitalistler, para-piyasasından daha az talepte bulunacaklar ve artan arz ölçüsünde piyasada bir rahatlık olacaktır; ya da ensonu, mekanizma için fazlalık haline gelen miktarlar, kesinlikle para-piyasasına sürülecektir.
Dolaşım zamanının, 3 haftadan 2 haftaya inecek şekilde daralması sonucu, devir döneminin de 9 haftadan 8 haftaya inmesiyle, yatırılan toplam sermayenin dokuzda-biri fazlalık halini alır. Altı haftalık çalışma dönemi, şimdi 800 sterlin ile, eskiden 900 sterlinle olduğu gibi gene devamlı yürütülebilir. Meta-sermayenin 100 sterline eşit olan ve daha önce paraya çevrilmiş bulunan bir değer kısmı, bu nedenle, üretim sürecine yatırılan sermaye işlevini yerine getirmeksizin, para-sermaye durumunda kalmaya devam eder. Üretim ölçeği ile, fiyatlar ve benzeri diğer koşullar aynı kaldığı halde, yatırılan sermayenin değer toplamı 900 sterlinden 800 sterline inmiş durumdadır. İlk yatırılan değerin 100 sterline ulaşan bakiyesi, para-sermaye biçiminde açığa çıkartılmıştır. Bu durumuyla para-piyasasına girer ve burada işlev yapan sermayelerin ek bir kısmını oluşturur.
Bu, para-sermaye fazlalığının ne şekilde ortaya çıkabileceğini göstermektedir ve yalnız para-sermaye arzının, talepten daha büyük olduğu anlamında da değildir; bu, daima, örneğin, bir bunalımın bitişinden sonra yeni bir çevrimi başlatan "melankoli döneminde" ortaya çıkan ancak nispi bir fazlalıktır. Ama bu, aynı zamanda, yatırılan sermaye-değerin belli bir kısmının, dolaşım sürecini içeren tüm toplumsal yeniden-üretim sürecinin işlemesi için fazlalık haline gelmesi ve bu yüzden de, para-sermaye biçiminde süreç-dışı bırakılması anlamındadır ve, üretimin ölçeği ile fiyatlar aynı kaldığı halde, salt devir dönemindeki kısalmadan ileri gelmektedir. Dolaşımdaki para miktarının, büyük ya da küçük olmasının en küçük bir etkisi yoktur.
Şimdi de, tersine, dolaşım döneminin uzadığını, diyelim, 3 haftadan 5 haftaya çıktığını kabul edelim. Bu' durumda, hemen bir sonraki devirde yatırılan sermayenin geriye akışı, 2 hafta daha geç olur. Bu çalışma döneminde üretim sürecinin son kısmı, yatırılan sermayenin devir mekanizması ile daha fazla yürütülemez. Bu durumun bir süre devamı halinde, tıpkı bundan önceki durumda genişleme olması gibi, üretim sürecinde bir daralma, hacminde bir küçülme olur. Ama süreci aynı ölçekte devam ettirmek için yatırılan sermayenin, dolaşım döneminin tüm uzama
(sayfa 301) süresi için 2/9 oranında, yani 200 sterlin artırılması gerekir. Bu ek sermaye, ancak para-piyasasından sağlanabilir. Eğer bu dolaşım dönemindeki uzama bir ya da birkaç büyük iş kolunda uygulanırsa, eğer yaratacağı etki bazı karşı önlemlerle etkisiz hale getirilmez ise, para-piyasası üzerinde bir baskı yaratabilir. Bu durumda da, gene, bu baskının, yukarıda sözü edilen fazlalık gibi, ne metaların fiyatlarındaki hareketle ve ne de mevcut dolaşım aracı kitlesinin hareketiyle herhangi bir ilişkisi bulunmadığı apaçıktır.
[Bu bölümün yayıma hazırlanması epeyce güçlükler gösterdi. Cebirde sağlam bir bilgiye sahip bulunan Marx, bizzat kendisinin çözümlediği her türden ticari hesapların sayısız örneklerini içeren bir yığın defter bulunduğu halde, sayılan kullanmakta, özellikle ticari aritmetikte pek becerikli değildi. Ama çeşitli hesap yöntemleri konusunda bilgi sahibi olmakla, günlük pratik ticari aritmetikte uygulama, elbette ki aynı şey değildir ve bunun sonucu Marx, devirlerin hesaplanmasında öylesine bir karışıklık içerisine düşmüştür ki, yarım bırakılan yerlerin yanısıra bir takım şeyler yanlış ve çelişik olmuştur. Yukarıya alınan tablolarda, ben, yalnızca en yalın ve aritmetik bakımdan doğru verileri alıkoydum. Bunu başlıca şu nedenle böyle yaptım:
Bu zahmetli hesaplamaların, kesin olmayan sonuçları, Marx'ı, benim düşünceme göre fiilen pek az önemi bulunan bir duruma gereksiz şekilde önem vermeye götürmüştür. Bununla para-sermayenin "serbest kalması" dediği şeye değiniyorum. Yukardaki varsayıma dayanan fiili durum şöyledir:
Çalışma dönemi ile dolaşım zamanı, dolayısıyla sermaye I ile sermaye II arasındaki oran ne olursa olsun, birinci devrin bitiminden sonra ve bir devir döneminin süresine eşit düzenli aralıklar ile, para biçiminde, kapitaliste, bir çalışma dönemi için gerekli sermaye, yani sermaye I'e eşit bir miktar geri dönmüş olur.
Eğer çalışma dönemi 5 hafta, dolaşım zamanı 4 hafta, sermaye I 500 sterlin ise, 9'uncu, 14'üncü, 19'uncu, 24'üncü, 29'uncu, vb. haftanın sonunda, her seferinde, 500 sterline eşit bir miktarda para geri döner.
Eğer -çalışma dönemi 6 hafta, dolaşım zamanı 3 hafta, sermaye I 600 sterlin ise, 9'uncu, 15'inci, 21'inci, 27'nci, 33'üncü, vb. haftanın sonunda 600 sterlin geri döner.
Ensonu, eğer çalışma dönemi 4 hafta, dolaşım zamanı 5 hafta ve sermaye I 400 sterlin ise, 9'uncu, 13'üncü, 17'nci, 21'inci,
(sayfa 302) 25'inci vb. haftanın sonunda 400 sterlin geri döner.
Bu geri dönen paranın bir kısmının, eğer böyle bir kısım varsa ne kadarının fazlalık olduğunun ve böylece bu çalışma dönemi için serbest kalmasının bir önemi yoktur. Üretimin o günün ölçekleri ile kesintisiz olarak devam ettiği varsayılmıştı; bunun böyle olabilmesi için, paranın mevcut bulunması ve bu nedenle de, "serbest" olsun olmasın, geri dönmesi gereklidir. Üretim kesintiye uğradığında, aynı şekilde, serbest kalma da durur.
Bir başka deyişle: Gerçekte, serbest kalan bir para ve bu nedenle, para biçiminde gizil, yalnızca potansiyel bir sermaye oluşumu vardır. Ne var ki bu, yalnız metinde öne sürülen özel koşular altında değil, her durumda böyle olur; ve metinde varsayılandan daha büyük ölçekle ortaya çıkar. Döner sermaye I bakımından, sanayi kapitalisti, her devir sonunda, işini kurduğu zaman neyse gene aynı durumdadır: hepsi de toplu halde elindedir, ama, o bunu, ancak yavaş yavaş tekrar üretken sermayeye çevirebilir.
Metindeki temel nokta, bir yandan sanayi sermayesinin oldukça büyük bir kısmının daima para biçiminde bulunmak, öte yandan daha da büyük bir kısmının, geçici olarak para biçimine bürünmek zorunda olmasının kanıtlanmasıdır. Bu kanıt, benim bu ek düşüncelerimle, eğer bir şey sayılırsa, daha da kuvvet kazanmıştır.
-F. E.]
V. FİYATTAKİ DEGİŞİKLİGİN ETKİSİ
Biz biraz önce, bir yandan fiyatlar ile üretim ölçeğinin değişmediğini, öte yandan da dolaşım zamanında bir kısalma ya da uzamayı varsaymıştık. Şimdi de, tersine, değişmeyen bir devir dönemi ile değişmeyen bir üretim ölçeğini, buna karşılık da, fiyat değişikliklerini, yani hammaddeler, yardımcı mallar ve emeğin fiyatındaki düşüş ve yükselişleri, ya da yalnız sözü edilen ilk iki öğenin fiyatındaki değişmeleri varsayalım. Hammadde ve yardımcı madde fiyatları ile ücretlerin yan yarıya düştüğünü kabul edelim. Bu durumda, ele aldığımız örnekte yatırılması gerekli sermaye haftada 100 sterlin yerine 50 sterlin olacak ve 9 haftalık devir süresi için 900 sterlin yerine 450 sterlin olacaktır. Yatırılan sermaye-değerin 450 sterlini, ilkönce para-sermaye biçiminde süreçten çıkar; ama üretim süreci aynı ölçekte, aynı devir dönemi ile, ve devir döneminin bundan önceki bölünüşü ile devam eder.
(sayfa 303) Yıllık verim gene kalır, ama değeri yarıya inmiştir. Para-sermaye arz ve talebindeki bir değişmeyle birlikte ortaya çıkan bu değişikliği meydana getiren şey, ne dolaşımdaki hızlanma, ne de dolaşımdaki para miktarında bir değişikliktir. Tam tersine. Üretken sermayenin öğelerinin değerinde ya da fiyatındaki yarı yarıya bir düşüş, önce, X Firmasının eski ölçekte devamı için yatırılması gerekli sermaye-değerde yarı yarıya bir azalmaya neden olur ve dolayısıyla X Firması tarafından piyasaya şimdi ancak eskisinin yarısı kadar para sürülecektir, çünkü X Firması bu sermaye-değeri önce para biçiminde, yani para-sermaye olarak yatırır. Üretim öğelerinin, fiyatları düştüğü için piyasaya sürülen para miktarında bir azalma olacaktır. İlk etkisi bu olacak.
İkinci olarak,
(a) sırasıyla, para-sermaye, üretken sermaye ve meta-sermaye biçimlerinden geçen, ve (
b) kısmen para-sermaye, kısmen üretken sermaye ve kısmen de meta-sermaye biçimlerinde aynı zamanda ve sürekli yanyana varolan ilk yatırılan 900 sterlinlik sermaye-değerin yarısı, yani 450 sterlin, X Firmasının devresinden çıkarılacak ve böylece, ek para-sermaye olarak para-piyasasına girecek ve onu ek bir kısım olarak etkileyebilecektir. Bu serbest kalan 450 sterlin, X Firmasının işlemesi için fazla para halini aldığından ötürü değil, ilk sermaye-değerin bir kısmı olduğu ve bu niteliği ile, artık, salt bir dolaşım aracı olarak harcanmayarak, sermaye olarak işlev yapmak, üzere ayrıldığı için, para-sermaye gibi hareket eder. Bu parayı sermaye olarak işletmenin en iyi yöntemi, para-sermaye olarak para-piyasasına sürmektir. Öte yandan, üretimin ölçeği (sabit sermaye dışında) iki katına çıkabilir. Bu durumda, eski hacminin iki katına ulaşmış bir üretken süreç, 900 sterlinlik aynı sermaye yatırımı ile yürütülebilir.
Buna karşılık, üretken sermayenin dolaşım öğelerinin fiyatları yarı yarıya artırılmış olsaydı, haftada 100 sterlin yerine 150 sterlin, 900 sterlin yerine 1.350 sterlin gerekecekti. İşi aynı ölçekte yürütmek için 450 sterlin ek sermaye gerekecek ve bu, para piyasası üzerinde, duruma göre, büyük ya da küçük
pro tanto bir baskı yapacaktır. Eğer bu piyasadaki mevcut bütün sermaye o sırada bağlanmış ise, mevcut sermaye için artan bir rekabet sözkonusu olabilir. Eğer bunun bir kısmı kullanılmamış ise, o,
pro tanto iş başına çağrılacaktı.
Ama, üçüncü olarak, üretimin belli ölçeği verilmek, döner
(sayfa 304) üretken sermaye öğelerinin devir hızları ile fiyatları aynı kalmak üzere, X Firmasının ürünlerinin fiyatları yükselebilin ya da düşebilir. Eğer X Firmasının sağladığı metaların fiyatı düşerse, sürekli olarak dolaşıma sürdüğü 600 sterlinlik meta-sermayesinin fiyatı, diyelim, 500 sterline iner, Dolayısıyla, yatırılan sermaye değerin altıda-biri, dolaşım sürecinden geri dönmez. (Meta-sermayenin içerdiği artı-değer burada dikkate alınmamıştır.) O süreçte kaybolmuştur. Ama üretim öğelerinin değeri ya da fiyatı sabit kaldığı için, bu 500 sterlinin geri akışı, sürekli üretim sürecinde bulunan 600 sterlinlik sermayenin ancak 5/6'sını yerine koymaya yeterlidir. Bu yüzden de, üretimin aynı ölçekte devam edebilmesi için, 100 sterlinlik ek bir sermayeye gereksinme duyulacaktır.
Tersine, eğer X Firmasının ürününün fiyatı yükselmiş olsaydı. 600 sterlinlik meta-sermayenin fiyatı, diyelim 700 sterline yükselmiş olacaktı. Bu fiyatın yedide-biri, yani 100 sterlin, üretim sürecinden doğmamıştır, bu, sürece yatırılmamıştır, dolaşım sürecinden gelmiştir. Ne var ki, üretim, öğelerinin yerine konulması için yalnız 600 sterlin gereklidir. Böylece 100 sterlin serbest kalmıştır.
Ama bu, buraya kadar yapılan ve ilk durumda devir döneminin niçin kısaldığını ya da uzadığını, ikinci durumda hammadde ile emeğin fiyatlarının, üçüncüsünde sağlanan ürünlerin fiyatlarının, niçin yükseldiğini ya da düştüğünü belirlemek üzere girişilen araştırmanın kapsamı içerisine girmez.
Ama şurası, bunun kapsamı içerisine girer.
Birinci Durum. -
Değişmeyen Üretim Ölçeği, Üretim Öğelerinin ve Ürünün Değişmeyen Fiyatları, ve Dolaşım Döneminde ve Böylece Devir Döneminde Bir Değişme.
Örneğimizdeki varsayımlara göre, dolaşım dönemindeki bir kısalma sonucu olarak, dokuzda-bir daha az toplam sermaye yatırımına gerek vardır; böylece toplam sermaye 900 sterlinden 800 sterline inmiş ve 100 sterlinlik para-sermaye dıştalanmıştır.
X Firması, eskisi gibi, aynı 600 sterlin değerinde, aynı altı haftalık ürün sağlamakta ve çalışma bütün yıl kesintisiz devam ettiği için, 51 haftada, 5.100 sterlin değerinde aynı miktarda ürün sağlamaktadır. Öyleyse, bu firmanın dolaşıma sürdüğü ürün miktarı ile fiyatı bakımından bir değişme olmadığı gibi, ürününü pazara sürdüğü zamanlarda da bir değişme yoktur. Ama dolaşım
(sayfa 305) dönemindeki kısalma nedeniyle, üretim sürecinin gereksinmeleri, eskiden 900 sterlin yerine şimdi yalnızca 800 sterlin ile karşılandığı için 100 sterlin açığa çıkmıştır. Dıştalanan bu 100 sterlin, para-sermaye biçiminde bulunur. Ama bu 100 sterlin, yatırılan sermayenin, sürekli para-sermaye biçiminde işlev yapmak zorunda bulunan kısmını hiç bir şekilde temsil etmez. 600 sterlinlik yatırılan döner sermaye I'in 4/5'inin, yani 480 sterlinin, sürekli olarak üretken maddelere, ya da 120 sterlinin ücretlere yatırıldığını varsayalım. Buna göre, üretim maddelerine haftalık yatırım 80 sterlin, ücretlere ise 20 sterlindir. 300 sterlinlik sermaye II de, bu durumda, 4/5'i, yani 240 sterlini üretim maddelerine, 1/5'i, yani, 60 sterlini ücretlere olmak üzere ayrılmış olacaktır. Ücretlere yatırılan sermayenin daima para biçiminde olması gerekir. 600 sterlin değerinde meta-ürün, tekrar para-biçimine çevrilir çevrilmez, yani satılır satılmaz, bunun 480 sterlini, üretim maddelerine (üretken ikmale) dönüştürülebilir, ama 120 sterlin, altı haftalık ücretlerin ödenmesinde kullanılmak üzere, para-biçimini korur. Bu 120 sterlin, 600 sterlinlik geri dönen sermayenin daima para-sermaye biçiminde yenilenmesi ve yerine konması gerekli asgari miktarı olup bu nedenle de daima, tıpkı yatırılan sermayenin para-biçiminde işlev yapan kısmı gibi elde bulundurulmak zorundadır.
Şimdi üç hafta için dönemsel olarak serbest kalan ve 240 sterlini üretken ikmal ve 60 sterlini ücretlere olmak üzere ayrılabilen, bu 300 sterlinin 100 sterlini, dolaşım zamanının kısaltılması ile para-sermaye biçiminde devir mekanizmasının tamamen dışına atıldığına, büsbütün dışarıda bırakıldığına göre, bu 100 sterlinlik para-sermaye için para nereden gelmektedir? Bu miktarın ancak beşte-biri, devirler sırasında dönemsel olarak serbest kalan para-sermayeden meydana gelmektedir. Ama beşte-dördü, 80 sterlini, aynı değerin ek üretken ikmali tarafından zaten yerine konmuştur. Peki, bu üretken ikmal ne şekilde paraya çevrilmiştir ve bu çevirme için gerekli para nereden gelmiştir?
Eğer kısaltılan dolaşım dönemi gerçekleşmiş ise, yukarda sözü edilen 600 sterlinin, 480 sterlini yerine ancak 400 sterlini, tekrar üretken ikmale çevrilmiştir. Geriye kalan 80 sterlin para-biçimini korur ve yukardaki ücretleri karşılayan 20 sterlin ile birlikte, dıştalanan 100 sterlinlik sermayeyi oluşturur. Bu 100 sterlin, 600 sterlin değerindeki meta-sermayenin satışı yoluyla
(sayfa 306) dolaşım alanından gelmekle ve, ücretler ile üretim öğelerine tekrar yatırılmamak suretiyle bu alandan çekilmekle birlikte, şurasını da unutmamak gerekir ki, para-biçiminde olduğu için bunlar bir kez daha dolaşıma ilk girdikleri biçimdedirler. Başlangıçta 900 sterlin, üretken ikmal ile ücretlere yatırılmıştı. Şimdi ise, aynı üretken süreci devam ettirmek için 800 sterline gerek vardır. Para biçiminde böylece serbest kalan 100 sterlin, şimdi yeni bir iş peşinde para-sermaye, para-piyasasının yeni bir öğesidir. Gerçi, bu sterlinler zaten önceden de dönemsel olarak serbest kalan para-sermaye, ek üretken sermaye biçimindeydiler, ama bu bizzat gizil durum, üretim sürecinin yürütülmesi için gerekliydi, çünkü, sürecin sürekliliği için zorunluydu. Şimdi ise, bunlar, hiç bir şekilde mevcut toplumsal para-arzının ek öğesini (çünkü, işin başlangıcında bunlar vardı ve iş tarafından dolaşıma sokulmuştu), ve yeni bir para-yığmayı oluşturmadıkları halde, bu amaç için artık gerekli değillerdir ve bu yüzden yeni bir para-sermayeyi, para-piyasasının yeni bir öğesini oluştururlar.
Bu 100 sterlin, şimdi, aslında, para-sermayenin artık aynı işte kullanılmayan bir kısmı oldukları için dolaşımdan çekilmiştir. Ama bu çekme işlemi, ancak, meta-sermayenin paraya, ve bu paranın üretken sermayeye çevrilmesi, M'-P-M, bir hafta hızlandığı ve böylece, süreçte işleyen paranın dolaşımı da çabuklaştırıldığı için mümkün olmuştur. Bunlar dolaşımdan çekilmiştir, çünkü sermaye X'in devri için artık bu paraya gereksinme kalmamıştır.
Burada, yatırılan sermayenin onu kullanana ait olduğu varsayılmıştı. Bu sermayeyi borç almış olsa da bir şey değişmezdi. Dolaşım zamanını kısaltmakla, 900 sterlin yerine 800 sterlin borç almak durumunda bulunacaktı. 100 sterlin, borcu verene döndüğü takdirde, gene önceki gibi 100 sterlinlik yeni para-sermayeyi oluşturacaktı, ama X'in elinde değil de, Y'nin elinde. Kapitalist X, 480 sterlin değerinde üretim malzemesini kredi ile alsa ve yalnız 120 sterlini ücretler için para olarak kendi cebinden ödemiş olsaydı, şimdi 80 sterlin değerinde daha az maddeyi krediyle satın almak durumunda bulunacak ve bu miktar, krediyi veren kapitalist için fazla meta-sermaye oluşturacaktı, oysa kapitalist X, para olarak 20 sterlini dıştalayabilecekti.
Ek üretim ikmali şimdi üçte-bir azalmıştır. 300 sterlinlik ek sermaye II'nin beşte-dördü olan 240 sterlin iken, şimdi yalnız
(sayfa 307) 160 sterlindir, yani 3 hafta yerine 2 haftalık ek ikmaldir. Şimdi artık her 3 hafta yerine 2 haftada bir yenilenmekte, ama, 3 hafta yerine yalnız 2 hafta için yenilenmektedir. Satın almalar, örneğin pamuk piyasasında böylece daha sık ve küçük miktarlarda olmaktadır. Piyasadan aynı miktarda pamuk çekilmektedir, çünkü ürün miktarı aynı kalmaktadır. Ne var ki, bu çekmeler, zaman olarak farklı dağılmakta, daha uzun bir döneme yayılmaktadır. Diyelim bu 3 ya da, 2 aylık bir sorun olsun. Eğer yıllık pamuk tüketimi 1.200 balyaya ulaşıyorsa, ilk durumda satışlar şöyle olacaktır:
1 Ocak |
300 balya, depoda 900 balya |
1 Nisan |
300 balya, depoda 600 balya |
1 Temmuz |
300 balya, depoda 300 balya |
1 Ekim |
300 balya, depoda 0 balya |
Ama ikinci durumda:
1 Ocak |
satış 200, depoda 1.000 balya |
1 Mart |
satış 200, depoda 800 balya |
1 Mayıs |
satış 200, depoda 600 balya |
1 Temmuz |
satış 200, depoda 400 balya |
1 Eylül |
satış 200, depoda 200 balya |
1 Kasım |
200, depoda 0 balya |
Böylece, pamuğa yatırılan para, bir ay sonra, ekim yerine, kasım ayında ancak tamamıyla geri dönmektedir. Bu nedenle, eğer yatırılan sermayenin dokuzda-biri, yani 100 sterlini, dolaşım zamanının ve dolayısıyla devir zamanının kısaltılmasıyla, para-sermaye biçiminde dıştalanırsa ve eğer bu 100 sterlin, haftalık ücretlerin ödenmesi için 20 sterlin değerinde dönemsel olarak fazlalık halini almış para-sermaye ile, bir hafta için dönemsel fazla üretken ikmal olarak varolan 80 sterlinden oluşmuş ise, bu durumda, yapımcının elindeki eksilmiş fazla üretken ikmal, bu 80 sterlin bakımından, pamuk toptancısının elindeki büyümüş bir meta-ikmale tekabül eder. Bu pamuk, toptancının ardiyesinde, meta olarak ne kadar uzun süre kalırsa, yapımcının deposunda o kadar az süre üretken ikmal olarak yatar.
Buraya kadar, X Firmasında, dolaşım zamanının kısalmasının, X'in mallarını daha çabuk satmasından, bunlara ait parayı daha önce almasından, ya da, kredi sözkonusu olduğunda, daha kısa ödeme vadeleri verilmesinden ileri geldiğini varsaymıştık. Bu nedenle kısalma, metaların daha hızlı satışına, meta-sermayenin, para-sermayeye daha çabuk dönüşmesine, M'-P, yani dolaşım sürecinin ilk evresinin daha erken gerçekleşmesine
(sayfa 308) bağlanmıştı. Ama bu, ayrıca, ikinci evreden, P-M' hareketinden de ileri gelebilir; yani çalışma dönemindeki ya da kapitalist X''e döner sermayesinin üretken öğelerini sağlayan Y, Z vb. sermayelerin dolaşım zamanındaki eşzamanlı bir değişmeden meydana gelir.
Örneğin, eğer pamuk, kömür vb., eski taşıma yöntemleri ile, üretildikleri ya da depolandıkları yerden, kapitalist X'in üretim yerine, üç haftada taşınıyor ise, X'in üretken ikmalinin, yeni ikmaller gelene kadar en az üç hafta yetmesi gerekir. Pamuk ile kömür, taşındıkları sırada, üretim aracı olarak hizmet edemezler. Bunlar, o sırada, daha çok, ulaştırma sanayii ile bu sanayide kullanılan sermayenin iş konularıdır; ayrıca bunlar kömür üreticisi ya da pamuk toptancısı için, dolaşım sürecindeki meta-sermayedir. Ulaştırmadaki gelişmelerin taşıma süresini iki haftaya indirdiğini kabul edelim. Bu durumda, üretken ikmal, üç haftalık ikmal olmaktan onbeş günlük ikmale çevrilebilir. Böylece bu amaç için ayrılan 80 sterlinlik ek sermaye ile, ücretlere ayrılan 20 sterlin serbest kalır, çünkü devredilen 600 sterlinlik sermaye bir hafta önce geri döner.
Buna karşılık, eğer sözgelişi, hammadde sağlayan sermayenin çalışma dönemi kısaltılır (bunun örnekleri daha önceki bölümlerde verilmişti) ve böylece, hammadde ikmalini daha az zamanda yenileme olanakları doğarsa, üretken ikmal azaltılabilir ve yenileme dönemleri arasındaki aralık kısaltılabilir.
Yok eğer, tersine, dolaşım zamanı ve böylece devir dönemi uzatılacak olursa, ek sermaye yatırımı gerekli duruma gelir. Bunun, eğer ek sermayesi varsa, kapitalistin kendi cebinden çıkması gerekir. Ama o zaman bu, şu ya da bu biçimde, para-piyasasının bir kısmı olarak yatırılmış olacaktır. Bu biçimde varolabilmesi için de, eski biçiminden sıyrılması zorunludur. Örneğin, stoklar satılmak, fonlar çekilmek gerekir ve bu halde bile, para piyasası dolaylı olarak etkilenmiş olur. Ya da kapitalist, bunu, borç almak durumunda kalır. Ek sermayenin ücretler için gerekli olan kısmına gelince, bunun normal koşullar altında daima para-sermaye biçiminde yatırılması gerekir ve bu amaçla kapitalist X, para-piyasası üzerinde, kendi payına düşen baskıyı yapar. Üretim maddelerine yapılacak yatırım için, bu ancak, bunların karşılığını nakdi olarak ödemesi gerektiği zaman kaçınılmaz olur. Eğer bunları kredi ile alabilirse, para-piyasası
(sayfa 309) üzerinde dolaysız bir etkisi olmaz, çünkü o zaman ek sermaye, ilk durumda olduğu gibi para-sermaye olarak değil, doğrudan üretken ikmal olarak yatırılır. Ama eğer krediyi açan, X'ten aldığı senedi doğrudan piyasaya sürerse, kırdırırsa vb., bu, para-piyasası üzerinde bir başkası aracılığı ile dolaylı bir etki yapar. Bununla birlikte, eğer o bu senedi, örneğin henüz vadesi gelmeyen bir borcu karşılamak için kullanırsa, bu ek sermaye yatırımı, para-piyasasını, dolaylı ya da dolaysız etkilemez.
İkinci Durum. -
Diğer Bütün Koşullar Aynı Kalmak Üzere, Üretim Maddelerinin Fiyatındaki Değişme. '
900 sterlinlik toplam sermayenin, beşte-dördünün (720 sterlininin) üretim maddelerine ve beşte-birinin (180 sterlininin) ücretlere yatırıldığını varsaydık.
Eğer üretim maddeleri yarıya düşerse,6 haftalık çalışma dönemini karşılamak üzere bunlar, 480 sterlin yerine 240 sterlin, II numaralı ek sermaye için 240 sterlin yerine yalnız 120 sterlin gerektirecektir. Sermaye I, böylece, 600 sterlinden, 240
artı 120, yani 360 sterline ve sermaye II, 300 sterlinden, 120
artı 60, yani 180 sterine indirilmiş olacaktır. Demek oluyor ki, 900 sterlinlik toplam sermaye de, 360
artı 180, yani 540 sterline inecektir. Bu nedenle de, 360 sterlin serbest kalacaktır.
Bu dıştalanan ve şimdi işsiz-kalan sermaye, ya da para-piyasasında iş arayan bu para-sermaye, başlangıçta, para-sermaye olarak yatırılmış bulunan 900 sterlinlik sermayenin bir kısmından başka birşey değildir; dönemsel olarak tekrar çevrildiği üretim maddelerinin fiyatlarındaki bir düşüş nedeniyle, işin ölçeği genişletilmeyip aynı boyutlarda yürütüldüğü için şimdi fazlalık halini alan kısımdır. Eğer fiyatlardaki bu düşüş, rasgele durumlardan ileri gelmeyip (çok zengin bir hasat, aşırı ikmal, vb.) hammaddeleri sağlayan üretim kollarında üretken güçteki bir artıştan ileri gelmiş ise, bu para-sermaye, para-piyasasına, genellikle para-sermaye biçiminde bulunan sermayeye mutlak bir ek olacaktır, çünkü, artık o, yatırılmış bulunan sermayenin ayrılmaz bir parçasını oluşturmamaktadır.
Üçüncü Durum. -
Ürünün Kendi Piyasa Fiyatında Bir Değişme.
Fiyatlardaki bir düşme halinde, sermayenin bir kısmı kaybedilmiştir, ve bunun yeni bir para-sermaye yatırımı ile karşılanması gereklidir. Satıcının bu kaybı, alıcının bir kazancı olabilir.
(sayfa 310) Eğer ürünün pazar fiyatı, salt raslantıya bağlı bir dalgalanma nedeniyle düşmüş ve sonradan tekrar normal düzeyine yükselmiş ise, doğrudandır. Eğer fiyatlardaki değişiklik, eski ürüne yansıyan bir değişme sonucu ise ve eğer bu ürün, bir üretim öğesi olarak tekrar başka bir üretim alanına geçerse ve
pro tanto bir sermaye serbest kalırsa, dolaylıdır. Her iki durumda da, X'in kaybettiği ve, yerinin doldurulması için, para piyasası üzerinde baskı yaptığı sermayeyi, ona, iş arkadaşları yedek sermaye olarak sağlayabilirler. Bu durumda olup biten herşey bir transferdir.
Eğer tersine, ürünün fiyatı yükselirse, sermayenin henüz yatırılmamış bir kısmı dolaşımdan alınır. Bu, üretim sürecine yatırılan sermayenin organik bir parçası olmayıp, üretim genişletilmediği takdirde, süreç-dışı bırakılan para-sermayeyi oluşturur. Üretim öğelerinin fiyatlarının, meta-sermaye olarak piyasaya götürülmeden önce belli olduğunu varsaydığımıza göre, gerçek bir değer değişikliği, geriye doğru hareket ederek, diyelim, hammaddelerin fiyatında bir yükselmeye yolaçacağı için, fiyatlarda bir yükselmeye neden olabilirdi. Bu durumda, kapitalist X, meta-sermaye olarak dolaşan ürünü ile mevcut üretken ikmali üzerinden bir kazanç sağlayabilirdi. Bu kazanç ona ek bir sermaye sağlar ve bu da, şimdi, yeni ve daha yüksek fiyatlı üretim öğeleri ile işine devam etmesi için gerekli olabilirdi.
Ya da, fiyatlardaki yükseliş, yalnızca geçici olabilir. O zaman, kapitalist X'in, ek sermaye olarak duyacağı gereksinme, X'in ürünü, öteki işkolları için üretim öğesi oluşturması ölçüsünde, öteki taraf için serbest kalan sermaye halini alır. Birinin kaybettiğini diğeri kazanmıştır.
(sayfa 311)
Dipnotlar
[1*] Özel olarak işlenmiş bir tür duvar halısı.
-ç.
[2*] Manava-Dharma-Sastra ya da Manu yasası: Hintlilerin, brahmancılık öğretilerine uygun olarak görevlerini belirleyen eski bir dinsel yasal ve ayinsel Hint yasası. Bu yasaların derlenmesi, geleneksel olarak, insanın efsanevi atası Manu'ya bağlanır. Marx, buradaki alıntıyı,
Manava Dharma Sastru, or the Institutes of Manu According to the Gloss of Kulluka. Comprising the Indian, System of Duties. Religious and Civil, Üçüncü baskı, 1863, s. 281, başlıklı kitaptan yapmıştır. -
Ed.
[3*] Kapital, Birinci Cilt, s. 270-277.
-Ed.
[4*] Bkz: s. 148-154.
-Ed.
[5*] Bkz: s. 162.
-Ed.
[31] İkinci devir yılına düşen haftalar, parantez içerisinde gösterilmiştir.