BUGÜN herkes işçi partisinin tarım programının yeniden gözden geçirilmesinin gerekli olduğunu kabul ediyor. Bu ivedi sorun "çoğunluk"un (Aralık 1905) son konferansında resmen öne sürülmüş ve bugün Birlik Kongresinin gündeminde yer almıştır.
Biz, öncelikle, Rus sosyal-demokrat hareketinin tarihi boyunca tarım programının ortaya konuluş biçimi konusunda çok kısa bir araştırma yapılmasını ve daha sonra bugün sosyal-demokratlarca önerilen çeşitli program taslaklarının gözden geçirilmesini, son olarak da kendi program taslağımızı sunmayı öneriyoruz. [sayfa 242]
I. RUS SOSYAL-DEMOKRATLARININ TARIM SORUNUNA
İLİŞKİN GÖRÜŞLERİNİN EVRİMİ ÜZERİNE
KISA BİR TARİHSEL ARAŞTIRMA
Doğuşundan bu yana, Rus sosyal-demokrat hareketi, Rusya'da, tarım sorununun ve özellikle köylü sorununun öneminin büyüklüğünü kavramış ve bu sorunun ayrı bir incelemesini, siyasal dokümanlarının hepsine koymuştur.
Çoğunlukla narodnikler ve sosyalist-devrimciler arasında yaygın olan karşıt düşüncenin temelinde, gerçeklerin tamamıyla gözden uzak tutulması ya da bunların bilerek çarpıtılması yatmaktadır.
I884'te Emeğin Kurtuluşu grubunun yayınladığı, Rus sosyal-demokratların ilk program taslağı, "tarımsal ilişkilerin köklü bir biçimde yeniden gözden geçirilmesi" ve kırsal alanlardaki tüm feodal ilişkilerin kaldırılması istemini içeriyordu. (O zaman yurtdışında yayınlanmış bulunan eski sosyal-demokrat yazın şimdi elimizde olmadığı için anılarımıza başvurmak zorundayız. Alıntıların sözcüğü sözcüğüne değil ama genel anlam olarak doğruluğunun sorumluluğunu alıyoruz.)
Daha sonra Plehanov, gerek Sosyal-Demokrat[67] dergisinde ve gerekse Rusya'nın Çöküşü ve Rusya'da Açlığa Karsı Savaşta Sosyalistlerin Görevleri adlı broşürlerinde, tekrar tekrar ve en etkin sözcüklerle Rusya'daki köylü sorununun öneminin büyüklüğünü vurguladı. Gelecek bir demokratik devrimde "genel yeniden dağıtım"ın bile olanaklı olduğunu ve sosyal-demokratların böyle bir olasılıktan korkmadıklarını ve çekinmediklerini belirtti. Hiç bir açıdan sosyalist bir önlem almamakla birlikte, bir "genel yeniden dağıtım"ın kapitalizmin gelişimini, iç pazarın büyümesini, köylülüğün koşullarında iyiye doğru bir gelişmeyi, köy topluluğunun dağılmasını, kırsal alanlardaki sınıf çelişkilerinin ortaya çıkmasını ve Rusya'daki eski, feodal kölelik düzeninin tüm kalıntılarının yokedilmesini hızlandıracak güçlü bir etken olacağını ileri sürdü. [sayfa 243] Sosyal-demokratların bugüne dek savundukları Rusya'da tarım sorununun teorik formüllendirilmesinin, hareketin ta başlangıcından bu yana benimsenmiş olduğunu açıkça göstermesi açısından, Plehanov'un bir "genel yeniden dağıtım"a değinmesinin bizim için özel bir tarihsel önemi vardır.
Kendi partilerini kurmalarından bu yana, sosyal-demokratlar, aşağıdaki üç öneriyi sürekli olarak savunmuşlardır. Birincisi. Rusya'da tarım devrimi zorunlu olarak demokratik devrimin bir parçası olacaktır. Bu devrimin içeriği, kırsal alanların yarı-feodal kölelik ilişkilerinden kurtarılması olacaktır. İkincisi. Yakında yer alacak olan tarım devrimi, toplumsal ve ekonomik görünüşü açısından, bir burjuva-demokratik devrimi olacaktır; kapitalizmin gelişmesini ve kapitalist sınıf çelişkilerini zayıflatmayacak, tam tersine, bunları harekete geçirecektir. Üçüncüsü. Taahhütler yüklenerek ellerini kollarını bağlamaksızın ivedi görevleri üstlenmek suretiyle ve hiç bir şekilde bir "genel yeniden dağıtım"ı bile desteklemeyi reddetmeksizin, sosyal-demokratların bu devrimi en kararlı bir biçimde desteklemeleri için tüm nedenler vardır.
Bu önerilerden haberi olmayanlar, Rusya'daki tarım sorunu üzerine yazılmış olan tüm sosyal-demokrat yazın içinde bunları farketmemiş olanlar ya konuyu bilmemektedirler ya da (sosyalist-devrimcilerin daima yaptıkları gibi) bu gerçekten kaçınmaktadırlar.
Köylü sorununa ilişkin sosyal-demokrat görüşlerin tarihsel evrimine yeniden dönecek olursak, 1890 sonlarındaki yazın arasında, sosyal-demokratların köylülüğe karşı "ilgisiz" kaldıkları düşüncesini şiddetle reddeden ve sosyal-demokratların bu konudaki genel görüşlerinin yinelendiği "Rus Sosyal-Demokratlarının Görevleri" (1897)[1*] adlı broşürü ve ayrıca İskra gazetesini sayabiliriz. İskra'nın, Rusya'daki ilk büyük köylü ayaklanmasından oniki ay önce, yani 1901 [sayfa 244] baharında (Mart ve Nisan aylarında) yayınlanan üçüncü sayısında "İşçi Partisi ve Köylülük"[2*] başlıklı bir başyazı vardı. Bu yazıda köylü sorununun önemine yeniden değiniliyor ve bir dizi diğer istemlerin yanısıra eskiden köylülerin ellerinden alınmış otrezkilerin geri verilmesi istemi ileri sürülüyordu.
Bu başyazı, 1902 yazında İskra ve Zarya başyazarları adına yayınlanan ve partimizin (Ağustos 1903) İkinci Kongresinde resmî parti programı olarak benimsenen RSDÎP'nîn tarım programının ilk kaba taslağı olarak kabul edilebilir.
Bu programda otokrasiye karşı mücadelenin bütününe, burjuva düzeninin feodalizme karşı verdiği bir mücadele olarak bakılmakta ve tarım bölümündeki temel öneride marksist ilkelerin etkisi çok belirgin bir biçimde göze çarpmaktadır. "Köylülüğün sırtında doğrudan doğruya ve ağır bir yük olan serflik kalıntılarının ortadan kaldırılması görüşüyle ve kırsal alandaki sınıf mücadelesinin serbestçe gelişmesini kolaylaştırmak amacıyla, partinin istemi..."
Sosyal-demokrat programın eleştiricileri, bu temel öneriden hemen hemen tamamıyla kaçınmaktadırlar. Apaçık ortada olanı görmezlikten gelmektedirler.
İkinci Kongrede kabul edilen tarım programında, tartışma götürmez istemlerin yanısıra (haracın kaldırılması, çiftlik kiralarının indirilmesi, toprağı dilediği gibi kullanma özgürlüğü) toprak bedel ödemelerinin sahiplerine geri verilmesi ve kölelik kalıntılarının ortadan kaldırılması ile otrezkilerin geri verilmesi amacıyla köylü komitelerinin kurulmasına ilişkin istemlerin yer aldığı birkaç madde vardı. Sosyal-demokratlar arasında en çok eleştirilen, otrezkilerle ilgili olan sonuncu madde oldu. Bu maddeyi eleştirenler, bütün malikâne sahiplerinin mülksüzleştirilmesini öneren (eğer yanlış anımsamıyorsam) sosyal-demokrat Borba grubu[68] ve Yoldaş [sayfa 245] X[69] idi (kendisinin yaptığı eleştirilerle birlikte, benim yanıtım,[3*] İkinci Kongreden kısa bir süre önce, 1903 yazında, Cenevre'de bir broşürde yayınlanmıştı). Yoldaş X, toprak bedel ödemelerinin sahiplerine geri verilmesi ve otrezkilerle ilgili maddelerin yerini almak üzere şu önerileri ileri sürdü: 1° "Demokratik devlete" devredilmek üzere kilise, manastır ve çarlığa ait topraklara elkonulması, 2° "Büyük toprak sahiplerinin almakta oldukları toprak rantı üzerinden, bu rant miktarı ile orantılı olarak artan bir vergi alınması ve bu gelir biçiminin halkın gereksinmelerinde kullanılmak üzere demokrat devlete verilmesi", 3° "Özel mülk halindeki toprakların (büyük toprakların) bir kısmının ve eğer mümkünse toprakların tümünün büyük özerk toplumsal kuruluşlara (zemstvolara) devredilmesi".
Ben, bu programı eleştirdim ve onun "toprağın ulusallaştırılması konusundaki istemin en kötü ve çelişkili bir formülasyonu" olduğunu söyledim; ezilen toplumsal sınıfı harekete geçirici bir mücadele sloganı olarak köylü komiteleri isteminin önemini vurguladım. Sosyal-demokratların, hiç olmazsa elkonulmuş toprakların "satışından" vazgeçerek ellerini kollarım bağlamamaları gerektiğini, otrezkilerin geri verilmesinin sosyal-demokrasinin hedeflerini hiç bir şekilde sınırlamadığını, ama yalnızca kır proletaryası ile köy burjuvazisinin ortak hedefler doğrultusunda ilerlemelerini sınırladığını önemle belirttim. "Eğer toprakların tümü için bulunulan istem, toprağın ulusallaştırılması ya da onun bugün toprağı elinde tutan köylülere devredilmesi istemi ise', bizim, bütün etkenleri hesaba katarak [italikler bizimdir] ve proletaryanın çıkarlarından yola çıkarak bu istemi değerlendireceğimizi; örneğin, devrimin uyandırıp siyasal yaşama sürüklediği toprağı olan köylülerin devrimci demokrat bir parti ya da bir düzen partisi olarak ortaya çıkacaklarını [sayfa 246] önceden söylemenin olanaksız olduğunu" (s. 35-36)[4*] vurguladım.
Otrezkilerin, ne köylü hareketinin yaygınlığını, ne de bu hareketin daha ileri aşamalarında ona sağlayacağımız desteği sınırlamadıkları düşüncesini (1903'te, II. Kongre arifesinde yayınlanmış olan) "Yoksul Köylülere" adlı broşürümde ortaya koydum. Bu broşürde otrezkilerin birer "engel" değil, tersine birer "kapı"[5*] olduklarını ve toprakların tümünün köylülüğe verilmesi fikrini reddetmek bir yana, belli siyasal koşullar altında bu düşünceyi sevinerek kabulleneceğimi söyledim.
1902 Ağustosunda (Zarya, n° 4, s. 176) tarım programı taslağını savunurken "genel yeniden dağıtım" üzerine şunları yazdım:
"Genel yeniden dağıtım istemi küçük köylü üretiminin genelleştirilmesi ve sürdürülmesine ilişkin gerici ütopik düşünceyi içerir, ama bunun yanısıra ("köylülüğün", sosyalist devrimin taşıyıcısı olarak hizmet edebileceği ütopik fikrine ek olarak) devrimci bir unsuru, yani bir köylü ayaklanması yoluyla serfliğin bütün kalıntılarının ortadan silinmesi isteğini de içerir."[6*] Böylelikle, 1902-1903 yazınını kaynak alacak olursak, otrezkiler isteminde bulunan yazarların, bunu, hiç bir zaman köylü hareketini ya da bizim bu hareketteki desteğimizi kısıtlayıcı bir istem olarak görmedikleri tartışmasız olarak tanıtlanmış olur. Bununla birlikte, olayların gelişmesi, programın bu bölümünün yetersizliğini gösterdi, çünkü köylü hareketi çok büyük bir hızla genişlemesine ve derinlemesine büyümekteydi ve bizim programımız geniş yığınlar arasında şaşkınlık yaratmaktaydı. İşçi sınıfının partisi, geniş yığınları dikkate almak zorundadır ve sürekli olarak, yalnızca parti için [sayfa 247] bağlayıcı olmayan tartışmalardan yola çıkarak herkes için uyulması zorunlu bir programın açıklamasını yapan yorumlara başvuramaz.
Tarım programının yeniden gözden geçirilmesi zorunluluğu artıyordu. 1905 yılı bağlarında, "bolşevik" sosyal-demokrat (1905 Ocak ayından aynı yılın Mayıs ayına dek Cenevre'de haftalık olarak basılan) Vperyod[70] gazetesinin bir sayısında tarım programının düzeltilmesine ilişkin öneriler bulunuyordu. Bunlar arasında otrezkilerle ilgili maddenin programdan çıkarılması ve onun yerine "malikâne topraklarının tümünün zoralımına kadar ve bu istem de dahil olmak üzere köylülerin istemlerinin desteklenmesi"[7*] önerileri yer alıyordu.
Bununla birlikte, RSDİP'nin Üçüncü Kongresinde (Mayıs 1905) ve aynı zamanda toplanan "azınlık"ın "konferans"ında programın yalnızca bu açıdan gözden geçirilmesi sorunu dile getirilmedi. Taktiklerde bir kararlılığın benimsenmesinden öteye gidilmedi. Partinin her iki kesimi de malikâne topraklarının tümünün zoralımı dahi 'olmak üzere köylü hareketinin desteklenmesi üzerinde anlaştı.
Açıkça söylemek gerekirse, RSDİP'nin tarım programının yeniden gözden geçirilmesi sorunu, bu kararlar sayesinde önceden saptanmış oldu. "Çoğunluk"un son konferansında (Aralık 1905), otrezkiler ve toprak bedel ödemelerinin sahiplerine geri verilmesi ile ilgili maddelerin programdan çıkarılması ve bunların yerine malikâne topraklarının[8*] tümünün zoralımı noktasına dek köylü hareketini desteklediğimiz ibaresinin konulması hakkındaki önerim benimsendi.
RSDİP'nde tarım sorununa ilişkin görüşlerin evriminin kısa tarihsel özetini böylece bitirmiş oluyoruz. [sayfa 248]
II. SOSYAL-DEMOKRATLAR ARASINDA
TARIM SORUNU KONUSUNDAKİ
DÖRT EĞİLİM
Bugün, halihazırda değindiğimiz "bolşevik" konferansının kararının yanısıra, elimizde bu soruna ilişkin —Maslov ve Rojkov yoldaşlara ait— iki adet tamamlanmış tarım programı taslağı ve, bize tamamlanmış bir program taslağı sunmamış olduklarından ötürü, Finn, Plehanov ve Kautsky yoldaşların da yorum ve görüşleri bulunuyor,
Bu yazarların görüşlerini kısaca özetleyelim:
Yoldaş Maslov, bize, Yoldaş X'in taslağını azçok düzeltilmiş bir biçimde sunuyor. Özellikle, toprak rantı üzerinden, rant miktarıyla orantılı olarak artan vergiyi taslaktan çıkarıyor ve özel mülkiyet halindeki toprakların zemstvolara devredilmesi istemini düzeltiyor. Maslov'un düzeltmesinde, ilk olarak, X'in şu tümcesinin çıkartılması yer alıyor: "ve eğer mümkünse, toprakların tümü" (yani bütün toprakları zemstvolara devretmek). İkinci olarak, X'in programında, "zemstvo"lara ait tüm kaynakları çıkarıyor ve "büyük özerk toplumsal örgütler (zemstvolar)" yerine "büyük bölgesel örgütler" deyimini koyuyor. Düzeltilmiş durumuyla, Maslov'un önerdiği maddenin tamamında şöyle denmektedir:
"Özel mülk halindeki toprakların (büyük toprak mülkleri) büyük özerk kamu örgütlerine devredilmesi. Büyük özerk bölgesel örgütlere ferağ edilebilen payların asgarî alanı, bölgesel halk temsilcileri kurulu tarafından saptanacaktır." Böylelikle Maslov, X'in denenmek üzere önerdiği tam bir ulusallaştırmaya karşı çıkıyor ve "belediyeleştirme" (municipalisation) ya da daha kesin söyleyecek olursak "eyaletleştirme" (provincialisation) istemini getiriyor. Ulusallaştırmaya karşı, Maslov, şu üç noktayı ileri sürmektedir: 1° ulusallaştırma, milliyetlerin (nationalités) kendi kaderlerini tayin haklarına bir saldırı olacaktır; 2° köylüler, özellikle toprak sahibi köylüler, topraklarının ulusallaştırılmasına razı [sayfa 249] olmayacaklardır; 3° ulusallaştırma, bürokrasiyi, bir burjuva-demokratik sınıf devletinde kaçınılmaz olarak güçlendirecektir.
Maslov, sosyalist-devrimcilerin yalancı sosyalist bir ütopyası olması açısından toprak mülkünün dağıtımını ("dağıtmak") eleştiriyor, ama bu önlemi, "ulusallaştırma" ile karşılaştırmıyor.
Rojkov'a gelince: o, ne dağıtımdan ve ne de ulusallaştırmadan yana. Bütün istediği, otrezkilerle ilgili maddenin programdan çıkarılması ve yerine şöyle bir maddenin konulması: "Köylülerin ekonomik köleliklerine hizmet eden tüm toprakların ipoteksiz olarak kendilerine devredilmesi." (Bugünkü Durum[72] adlı sempozyumda yoldaş N. Rojkov'un yazısına bakınız.) Yoldaş Rojkov kilise topraklarının ve diğer toprakların zoralımı isteminde bulunuyor, ama bunların (Yoldaş Maslov'un önerdiği gibi) "demokratik devlete devredilmesi" konusunda hiç bir şey söylemiyor.
Yoldaş Finn ise, (Mir Boji'de,[73] 1906'da) tamamlanmamış olan yazısında ulusallaştırmayı reddetmekte ve açıkça senyör topraklarının köylülük arasında, onların özel mülkiyetine verilmek üzere dağıtımı istemini desteklemek eğiliminde.
Yoldaş Plehanov da, Dnevnik, n° 5'te, tarım programımızın yeniden gözden geçirilmesi konusunda hiç bir öneri getirmiyor. Maslov'u eleştirirken genel olarak "esnek taktikler"! savunuyor, (Zarya'daki eski delillere dayanarak) "ulusallaştırmaya" karşı çıkıyor ve malikâne topraklarının köylülere dağıtılması düşüncesine yatkın görünüyor.
Son olarak, K. Kautsky, "Rusya'da Tarım Sorunu" adlı mükemmel yapıtında, konu üzerindeki sosyal-demokrat görüşlerin genel ilkelerini ortaya koyuyor, senyör topraklarının dağıtımı düşüncesine tamamıyla katıldığını belirtiyor ve belli koşullar altında ulusallaştırmanın olanak dahilinde olduğunu da kabullenmiş görünüyor; ama gerek RSDÎP'nin [sayfa 250] eski tarım programı üzerinde ve gerekse bu programın değiştirilmesi doğrultusundaki öneriler hakkında kesinlikle hiç bir şey söylemiyor.
Partimizde, RSDÎP'nin tarım programına ilişkin dört temel görüşü şöyle özetleyebiliriz:
(1) RSDÎP'nin tarım programında, ulusallaştırma ve senyör topraklarının zoralımına ilişkin istemler bulunmalıdır (bugünkü programın savunucularının ya da Yoldaş N. Rojkov gibi önemsiz bazı değişiklik istemlerinde bulunanların destekledikleri görüş).
(2) RSDÎP'nin tarım programında toprak sahiplerinin malikânelerinin zoralımı istemi yer almalı, ama şekli ne olursa olsun toprağın ulusallaştırılması istemi bulunmamalıdır (bu görüş yoldaş Finn tarafından açıkça savunuldu; ve düşüncesi pek açık olmamakla birlikte, belki de yoldaş Plehanov da bu görüşü destekledi).
(3) Özel ve sınırlı bir tür ulusallaştırma ile birlikte toprak sahiplerinin malikânelerinin ferağı (X, Maslov, Groman ve diğerlerinin önerdikleri gibi "toprakların zemstvolara verilmesi" ve "eyaletleştirme").
(4) Toprak sahiplerinin malikânelerinin zoralımı ve belli siyasal koşullar altında toprağın ulusallaştırılması (partimizin Birleşik Merkez Komitesince atanmış olan komitenin çoğunluğu tarafından önerilen program; bu satırların yazarının savunduğu bu program elimizdeki broşürün sonunda yer alıyor).[91*] Bu farklı görüşleri inceleyelim. Bugünkü programın ya da yoldaş Rojkov'un önerdiği gibi bir programın savunucularının iki düşünceleri var. Bunlardan birisi, büyük malikânelerin zoralımı olayının bu toprakların daha küçük parçalara bölünmesiyle sonuçlanacağı ve sosyal-demokrat görüş açısından bunun hiç bir şekilde savunulamayacağı düşüncesidir. Diğer düşünce ise, zoralımın taktikler üzerinde karar [sayfa 251] bölümüne konulabileceğini, ama kesinlikle programda yer almaması gerektiğini belirtmektedir.
İlk düşünceyi incelemeye başlayalım. Büyük malikânelerin gelişmiş bir kapitalizmi temsil ettikleri söyleniyor. Bunların zoralımı ve dağıtılması, küçük mülkiyete doğru geriye dönüş, gerici bir önlem olacaktır. Sosyal-demokratlar böyle bir önlemi destekleyemezler. Biz, bu görüşün yanlış olduğu kanısındayız.
Ayrıntılar ve özel durumlar içinde boğulmak yerine, bugünkü köylü hareketinin genel ve nihaî amacını hesaba katmak zorundayız. Bir bütün olarak ele alınacak olursa, bugün, Rusya'daki büyük toprak işletmeleri, kapitalist düzenden çok, bir feodal bağımlılık düzenine dayanır. Bunu yadsıyanlar, bugün Rusya'daki devrimci köylü hareketinin derinliğini ve yaygınlığını açıklayamazlar. Otrezkilerin sahiplerine geri verilmesi konusundaki istemimizi ileri sürerken, köylülük arasındaki burjuva-demokratik, yani demokratik hareketin derinliğini ve yaygınlığını yeterince değerlendirememiş olmaktan dolayı hatalıyız. Bugün devrim bizleri bu denli eğittikten sonra, hâlâ bu hatada direnmek akıllıca bir tutum değildir. Kapitalizmin gelişmesi için senyör topraklarının tümünün zoralımının sağlayacağı yararlar yanında, büyük kapitalist çiftliklerin dağıtımının doğuracağı zararlar önemlerini büyük ölçüde yitirirler. Toprakların dağıtılması kapitalizmi yıkmayacak, onun gelişmesini geriletmeyecektir; tam tersine, bu düzenin yerleşmesi için gerekli ortamı büyük ölçüde yaratacak ve onun gelecekteki gelişmesi için daha genel, verimli ve sağlam bir temel sağlayacaktır. Köylü hareketinin ulaşacağı geniş boyutlara sınırlar koymanın sosyal-demokratların görevi olmadığını her zaman yineledik; ve bugün, büyük toprak sahiplerinin topraklarının tümünün zoralımı istemine karşı çıkmak, açıkça, şimdiden başlamış bulunan toplumsal bir hareketi sınırlamak anlamım., taşır. [sayfa 252] Bugün senyör topraklarının tümünün zoralımına karşı çıkan yoldaşlar, günde sekiz saatten az çalışan ama ülkenin tümünde uygulanmak üzere sekiz saatlik işgününün yasalaşmasına itiraz eden İngiliz maden işçileri ile aynı hataya düşüyorlar.
Diğer yoldaşlar "ortama egemen olan düşünüş"e ödün veriyorlar. Otrezkileri ya da kölelik düzeninin sürdürülmesinde araç olarak kullanılan toprakların ferağını programa koyalım; taktikler üzerine karar bölümünde ise zoralıma yer verelim diyorlar. Programın taktiklerle karıştırılmaması gerektiğini söylüyorlar.
Yanıtımız şudur: Program ile taktikler arasına sert ve kesin bir çizgi çekmek yalnızca skolastik düşünüşle ve ukalâlıkla sonuçlanır. Program, işçi sınıfı ile diğer sınıflar arasındaki genel ve temel ilişkileri belirtir. (Taktikler ise, özel ve geçici ilişkileri belirtirler, Bunlar, elbette doğrudur. Ama proletaryanın genel sosyalist hedefleri ile Karşılaştırıldığında, kırsal alanlarda serflik kalıntılarına karşı vermekte olduğumuz mücadelenin bütününün özel ve geçici bir görev olduğunu unutmamalıyız. Eğer Rusya'da Şipov'vari "anayasa rejimi", on ila onbeş yıl kadar sürecek olursa, bu kalıntılar silineceklerdir; halk için sayısız güçlükler doğuracaklar, ama her şeye karşın, kendiliklerinden ortadan kaybolacaklardır. O zaman güçlü bir demokratik köylü hareketi olanaksız hale gelecek ve artık "serflik düzeninin kalıntılarının kaldırılması görüşü"nü kapsayan bir tarım programını savunmamız olanaksızlaşacaktır. Böylece, program ile taktikler arasında yalnızca göreli bir ayrımın olduğu görülüyor. Ama görünüşte eskiden olduğundan çok daha açık bir biçimde çalışan bir yığın partisinin programı, özel, sınırlı ve kısıtlanmış bir istemi kapsarken, taktikler üzerine karar bölümünde, genel, geniş ve çok kapsamlı bir istemin bulunması, partiyi olumsuz yönden etkiler. Durum ne olursa olsun —ister Dubasov-Şipov "anayasa"sı sağlam bir biçimde kurulsun [sayfa 253] ya da İsterse köylülerin ve isçilerin ayaklanması başarıya ulaşsın— kısa bir süre içinde partimizin tarım programını yeniden gözden geçirmemiz gerekmektedir. Bu nedenle sonsuza dek kullanacağımız bir ev inşa etmeye bel bağlamamız hatalı olur.
Şimdi ikinci düşünüş biçimini ele alalım. Bize söylenen şudur: senyör topraklarının zoralımına ve dağıtımına evet. ama koşullar ne olursa olsun ulusallaştırmaya hayır. Dağıtım düşüncesine destek sağlamak amacıyla Kautsky'den pasajlar aktarılmış ve önceleri tüm sosyal-demokratların ulusallaştırmaya karşı ileri sürdükleri tezler (Zarya, n° 4) yinelenmiş. Tam ve kesin olarak şu düşünceye katılıyoruz: büyük toprak sahiplerinin malikânelerinin dağıtılması, günümüzde, gerek ekonomik ve gerekse siyasal açıdan bütünüyle sağlam, ilerici bir önlemdir. Aynı zamanda, bir burjuva toplumunda, belli koşullar altında, "polis denetimindeki bir sınıf devletinde, bu anayasal bir devlet olsa bile, mülk sahibi sınıfların, demokrasinin, bu devlete dayanan kiracı çiftçiler sınıfından, çoğu kez, çok daha sağlam bir dayanağı" (Lenin, "X'e Yanıt," s. 27)[10*] olduğu düşüncesine de katılıyoruz.
Bununla birlikte, Rusya'da demokratik devrimin bugünkü aşamasında bu düşünceler içine hapsolacak olursak, 1902'de benimsediğimiz eski tutumumuzun savunması içine hapsolacak olursak, toplumsal ve siyasal durumdaki maddî değişiklikleri kesinlikle gözden uzak tuttuğumuz anlaşılır. 1902 Ağustosunda, Zarya (h° 4, s. 36'da Plehanov'un yazısına bakınız), Moskovskiye Vedomosti gazetesinin de Rusya'da ulusallaştırmayı savunduğunu ve bu istemin her yerde ve her zaman devrimci bir istem olmadığını tamamıyla haklı olarak ifade ediyordu. Bu söylenenler elbette doğrudur, ama aynı yazıda Plehanov (s. 37) Rusya'da "bir devrim döneminde" (italikler Plehanov'undur) büyük toprak sahiplerinin [sayfa 254] mülksüzleştirilmesinin zorunlu olabileceğini ve belirli koşullar altında bu sorunun gündeme alınmasının gerekebileceğini söylüyor.
Hiç kuşkusuz, bugünkü durum 1902'dekinden büyük ölçüde farklıdır, 1905'te devrim yüksek bir noktaya erişti ve şimdi yeni bir yükseliş için güç topluyor. Moskovskiye Vedomosti’nin artık (ciddî olarak) ulusallaştırmayı savunması sözkonusu değildir. Tam tersine: özel toprak mülkiyetinin dokunulmazlığını savunurken Nikola H'nin demeçlerinin ve Grenymut[74] ve yandaşlarının haykırışlarının ana fikirlerinden yararlanıyor. Köylü ayaklanması, sertlikten henüz kurtulmuş olan feodal Rusya'yı sarsmıştır. Cançekişen otokrasi şimdi tüm umutlarını, köylü hareketinden ölesiye korkmuş olan toprakbeyi sınıfıyla yapacağı bir pazarlığa bağlamış bulunuyor. Moskovskiye Vedomosti'ninyanısırsa sipovcuların organı olan Slovo gazetesi de, toprağın ulusallaştırılması ile birlikte toprakların bir kısmı için zorunlu ipotek ödemeleri konulması önerisini getiren, Witte ile Kutler'in[75] "sosyalist" tasarısına saldırıyor. Hükümetin, Köylü Birliğine uyguladığı kıyıcı baskılar ve kaynaşma halindeki köylülere karşı acımasız "canavarlıklar" açıkça şunu gösteriyor: köylü hareketi kesin olarak bir devrimci demokratik nitelik kazanmıştır.
Her büyük halk hareketinde olduğu gibi, bu hareket de, köylülüğün devrimci coşkusunu ve devrimci enerjisini ortaya çıkarmış ve çıkarmaya devam etmektedir. Toprağın senyörlük mülkiyetine karşı, soyluların toprak mülkiyetlerine karşı vermekte oldukları mücadele içinde, köylüler, öncü temsilcilerinin ağızlarından ifade ettikleri genel olarak toprağın özel mülkiyetinin ortadan kaldırılması istemine zorunlu olarak ulaşıyorlar ve şimdiden ulaştılar bile.[11*][sayfa 255] Halkın tümünün toprağa sahip olması düşüncesinin görünüşte köylülük arasında çok yaygın olduğundan hiç kimsenin kuşkusu yoktur. Köylülüğün tüm bilgisizliğine, îstemlerindeki tüm gerici-hayalci özelliklere karşın, bu düşüncenin genel devrimci demokratik niteliği[12*] su götürmez.
Sosyal-demokratlar, bu düşüncedeki gerici ve küçük-burjuva sosyalist çarpıklıkları temizlemekle yükümlüdürler — bu, tartışılmaz. Eğer onun devrimci demokrat yanını görmezlerse, bu istemi tümüyle denize atmış ve ciddî bir hata işlemiş olurlar. Toprağın ulusallaştırılmasının bir burjuva önlemi olduğunu, bu önlemin yalnızca belirli siyasal koşullarda yararlı olduğunu açık yüreklilikle köylülere anlatmalıyız. Bununla birlikte, köylü yığınlarının önüne çıkıp bu önlemi çok açıkça kötülemek, biz sosyalistler için sağgörüsüz bir siyaset gütmek olur. Ve sağgörüsüzlüğü bir yana, bu tutum aynı zamanda marksizmin de teorik açıdan saptırılmasıdır. Marksizmde, burjuva toplumunda bile toprağın ulusallaştırılmasının olanaklı ve akla-uygun olduğu; kapitalizmin gelişmesini geciktirmek değil, tam tersine, harekete geçireceği ve bu önlemin tarımsal ilişkiler çerçevesindeki azamî burjuva demokratik reformu olduğu kesinlikle ortaya [sayfa 256] konmuştur.
Bugünkü görevimizin köylülüğün önüne çıkmak ve azamî burjuva demokratik reformları savunmak olduğunu kim reddedebilir? Köylülerin tarımsal istemlerinin radikalizmi ile (toprağın özel mülkiyetinin kaldırılması) onların siyasal istemlerinin radikalizmi (bir cumhuriyet, vb.) arasındaki bağıntıyı hâlâ kim görmezlikten gelebilir?
Hayır, demokratik devrimi hedefine ulaştırmanın sözkonusu olduğu bir dönemde, sosyal-demokratların. tarım sorunu karşısında takınacakları tek tutum şudur: toprakta özel mülkiyet var olduğu sürece toprağın senyör mülkiyetine karşı, köylü mülkiyetinden yanayız. Toprağın özel, mülkiyetine karşı ve belli siyasal koşullar altında, toprağın ulusallaştırılmasından yanayız.
Böylece üçüncü tür düşünüce geliyoruz: X, Maslov ve diğerlerinin önerdikleri "zemstvolara verme" ya da "eyaletleştirme". Maslov'u yanıtlarken, 1903'te X'e verdiğim yanıtları bir ölçüde yinelemek, yani onun düşüncesinin "toprağın ulusallaştırılması konusundaki istemin en kötü ve çelişkili bir formülasyonu" olduğunu belirtmek zorundayım. (Lenin, "X'e Yanıt", s. 42.[13*]) O zaman şöyle devam etmiştim: "toprağın (bugünkü ve gelecekteki zemstvolar gibi), küçük toplumsal örgütler yerine, (genel olarak söylemek gerekirse) demokratik bir devlete devredilmesi istenmelidir".
Maslov'un önerisi nedir? Maslov, içinde ulusallaştırma, artı, zemstvolara verme, artı, toprağın özel mülkiyeti bulunan karmakarışık bir şey öneriyor, ama proletaryanın (göreli olarak) yararlanabileceği şu ya da bu tarım düzenim içinde taşıyabilecek farklı siyasal koşullara hiç bir şekilde değinmiyor. Gerçekten, hazırladığı program taslağının üçüncü maddesinde Maslov, kilisenin ve diğer toprakların "zoralımını" ve bunların "demokratik devlete devredilmesi" isteminde bulunuyor. Buna apaçık ulusallaştırma denir. Burjuva [sayfa 257] toplumunda ulusallaştırmayı zararsız hale getiren siyasal koşullar hakkındaki düşüncesini niçin özellikle belirtmediğini Maslov'a sokabiliriz. Niçin burada ulusallaştırma yerine zemstvolara vermeyi önermiyor? Niçin kamulaştırılmış toprağın satışını kapsamına almayan bir formülasyon seçiyor?[14*] Maslov bu sorulardan hiç birisini yanıtlanmamıştır.
Bir yandan kiliselere, manastırlara ve çarlığa ait toprakların uysallaştırılmasını önerirken, öte yandan genel olarak ulusallaştırmaya karşı çıkan Maslov, kendi düşüncesini çürütüyor. Ulusallaştırmaya karşı ileri sürdüğü tezler, eksik ve kesinlikten uzak olmasının yanısıra, çok zayıftır. Birinci tez: ulusallaştırma, milliyetlerin kendi kaderlerini tayin haklarına saldırıdır. St. Petersburg'daki yetkililer, Transkokasya'daki topraklan denetlememelidirler. Bu, bir tez değil, bir yanlış anlamadır. Öncelikle şunu söyleyelim: bizim programımız, milliyetlerin kendi kaderlerini tayin hakkını tanımıştır ve bu nedenle, Transkokasya da, kendi kaderini tayin etmek suretiyle, St. Petersburg'dan ayrılmak "hakkına sahiptir". "Transkokasya"nın karşı çıkabileceğini düşündüğü için, Maslov dört noktaya[76] karşı çıkmıyor. Öyle değil mi? İkincisi, programımız, genel olarak, geniş yerel ve bölgesel özerk hükümetleri tanımaktadır, Bu nedenle "St. Petersburg bürokrasisinin dağlıların topraklarını denetlemesinden" sözetmek tamamen gülünçtür (Maslov, s. 22). Üçüncü nokta da şudur: her ne olursa olsun Transkokasya'daki toprakların "zemstvolara verilme"sini yasalaştıracak olan, anayasayı değiştirme yetkisine sahip St. Petersburg kurucu meclisidir, çünkü Maslov, her şeye karşın büyük toprak sahiplerinin toprak mülkiyetini koruma özgürlüğünü herhangi bir sınır bölgesine bağışlamak istemeyecektir. Sonuç olarak Maslov'un [sayfa 258] tezi bütünüyle yıkılıyor,
İkinci tez: "Toprağın ulusallaştırılması, toprakların tümünün devlete devredilmesini öngörmektedir. Ama acaba köylüler ve özellikle toprak sahibi köylüler topraklarını gönül rızasıyla bir başkasına devretmeye razı olacaklar mı?" (Maslov, s. 20.)
Birincisi, Maslov ya sözcük oyunu yapıyor ya da düşünceleri birbirine karıştırıyor. Ulusallaştırma, toprağın mülkiyet hakkının, toprak vergisini alma,' hakkının devlete devredilmesi demektir, yoksa toprağın /kendisinin devredilmesi değil. Ulusallaştırma, hiç bir şekilde, köylülerin kendi topraklarını herhangi bir kimseye/devretmeye zorlanmalarını içermez. Bunu bir örnekle Maslov'a anlatalım. Sosyalist toplum, toprağın mülkiyetinin yanısıra, ekonomik işleyişin bir nesnesi olması açısından, toprağın kendisinin de, toplumun tümüne devredilmesini içerir. Bu, sosyalistlerin, küçük) köylüleri, onların istekleri dışında, topraklarından sürüp çıkarmak istedikleri anlamına mı gelir? Hayır, aklıbaşında hiç bir sosyalistin, böylesine aptalca bir öneride bulunduğu görülmemiştir.
Sosyalist programda, toprağın özel mülkiyetinin yerini toplumsal mülkiyetin alması ile ilgili bolümde, bu konu için özel bir yer ayırmaya gerek gören var mıdır? Hayır, hiç bir sosyal-demokrat parti böyle şey yapmaz. Ulusallaştırma konusunda hayalî korkular uydurmamız için daha az nedenler var. Ulusallaştırma, rantın, devlete devredilmesi anlamını taşır. Köylülerin çoğunluğu toprak rantı almıyor. Sonuç olarak ulusallaştırmadan sonra hiç bir şey ödemek zorunda kalmayacaklar ve (Maslov'un zemstvolara verme önerisinde örtülü olarak ifade ettiği, ama açıkça tanımlamadığı) demokratik köylü devleti, ek olarak bir artanoranlı gelir vergisi koyacak ve böylece küçük mülk sahiplerinin ödemelerini azaltacaktır, Ulusallaştırma, toprağın taşınır sayılmasını kolaylaştırır, ama hiç bir şekilde küçük köylülerin istekleri [sayfa 259] dışında topraklarından çıkarılmaları anlamına gelmez.
İkincisi, eğer ulusallaştırmaya karşı ileri sürdüğü tez, toprak sahibi köylülerin "gönül rıza"larına dayanıyorsa, o zaman biz Maslov'a soralım. Acaba toprak sahibi köylülerin bir güç olarak içinde bulunacağı "demokratik devletin", kendilerine en iyi toprağı, yani toprakbeyliği, kilise ve çarlığın topraklarım yalnızca kiralamalarına "gönüllü" olarak "rıza" gösterecekler mi? Niçin olmasın? Bu, tıpkı onlara şunu söylemeye benzer: "Fayınıza düşen kötü toprağa sahip olabilirsiniz, ama iyisine, soyluların toprağına gelince, onları yalnızca kiralayabilirsiniz, kara ekmeği serbestçe alabilirsiniz, ama beyaz ekmek için nakit para ödemeniz gerek." Köylüler buna asla razı olmayacaklardır. Yoldaş Maslov, iki seçenekten birini kabullenmek zorundasınız: (1) Ekonomik ilişkiler toprakta özel mülkiyeti gerektirmektedir ve bu durum daha avantajlıdır. — O zaman senyörlük topraklarının tümden zoralımından ya da dağıtımından sözetmemiz gerekir. (2) Toprağın tümünün ulusallaştırması olanaklı ve avantajlıdır. — Bu durumda ise, köylüler için bir ayrıcalık tanımaya hiç gerek yoktur. Ulusallaştırmayı eyaletleştirme ile, ve eyaletleşmeyi de özel mülkiyet ile birleştirmek tamamen bir kargaşanın belirtisidir. Demokratik devrimin tam bir zafere ulaşması durumunda bile böylesine bir önlemin çok elverişsiz olacağından hiç kuşkumuz yoktur.
III.. YOLDAŞ MASLOV'UN TEMEL YANILGISI
Burada, yukarda, anlatılan tezden bu yana süregelen, ama çok daha ayrıntılı bir incelemeyi gerektiren bir başka tezden sözedeceğiz. Demokratik devrimin en ileri ölçüde başarılı olacağı bir ortamda bile Yoldaş Maslov'un programının uygulanamayacağım biraz önce belirttik. Genel olarak söylemek gerekirse, programda yer alan belli istemlerin "uygulanamaz" olduğunu ileri sürmek —ki biz, bununla, bu [sayfa 260] istemlerin günümüz koşullarında ya da çok yakın bir gelecekte yerine getirilmelerinin olanaksız olduğunu söylüyoruz— bu istemleri çürütmek için yeterli değildir Polonya'nın bağımsızlığı[15*] sorunu hakkında Rosa Luxembourg'u yanıtladığı yazısında, K. Kautsky, bunu açıkça ortaya koyuyor. Rosa Luxembourg, Polonya'nın bağımsızlığının "uygulanamaz" olduğunu iddia ediyor. K. Kautsky ise, sorunun, yukarda değindiğimiz anlamda, bir "uygulanabilirlik" sorunu olmadığım; önemli olan şeyin, belli bir istemin toplumun genel gelişme doğrultusuna ya da uygar dünyanın genel iktisadî ve siyasal durumuna uygun düşüp düşmemesi olduğunu belirtiyor, örneğin, Kautsky, Alman Sosyal-Demokrat Partisinin programında yer alan, tüm hükümet görevlilerinin halk tarafından seçilmesine ilişkin istemi ele alalım diyor. Doğal olarak, Almanya'nın bugün içinde bulunduğu koşullarda bu istem "uygulanamaz". Böyle olmakla birlikte, doğru ve gerekli bir istemdir. Çünkü toplumsal gelişmenin bütününün yöneldiği ve ayrıca sosyal-demokratların da gerek sosyalizmin bir koşulu ve gerekse sosyalizmin siyasal üstyapısında yer alan zorunlu bir unsur olması açısından gerçekleşmesini istedikleri tutarlı bir demokratik devrimin ayrılmaz bir parçasıdır.
İşte, Maslov'un programının uygulama olanağının olmadığını belirtirken "demokratik devrimin tam bir zafere ulaşması durumunda" sözcüklerini vurgulamamızın nedeni budur. Maslov'un programının yalnız günümüzün siyasal ilişkilerinin ve koşullarının ışığında uygulanamaz olduğunu iddia etmiyoruz. Hayır. Biz, bu programın tam ve tutarlı bir demokratik devrimden sonra, yani günümüzün siyasal koşullarından çok uzak ve temel tarım reformları için en uygun koşullarda bile uygulanmasının olanaklı olmadığını söylüyoruz, özellikle bu koşullarda, eğer sözcük yerindeyse [sayfa 261] çok geniş olması açısından değil, tersine, çok dar olduğu için Maslov'un programının uygulanması olanaksız olacaktır. Bir başka deyişle, eğer demokratik devrim tam olarak başarıya ulaşmazsa, senyör toprak mülkiyetinin kaldırılması, çarlığa ait toprakların ve diğer toprakların zoralımı, belediyeleştirme ve benzerleri tamamen sözkonusu olmaktan çıkacaktır, öte yandan, eğer demokratik devrim tamamıyla başarıya ulaşacak olursa, onu yalnızca toprağın bir bölümünün belediyeleştirilmesi ile sınırlandıramayız. Senyörlük toprak mülkiyetini baştanaşağı silip süpüren bir devrim (Maslov ve malikânelerin zoralımı ya da bölüştürülmesinden yana olan herkesin varlığını kabul ettikleri bir devrim) devrimci enerji ve tarihte benzeri görülmemiş ölçüde devrimci eylem ister. Senyörlük topraklarının zoralımı yapılmadan, (program taslağında, Maslov zoralımdan değil, sadece "ferağ"dan sözediyor) toprağın tümünün ulusallaştırılması düşüncesi halk arasında yaygınlaşmadan ve demokrasinin en ileri ölçüdeki siyasal biçimleri oluşturulmadan böyle bir devrimin olanaklı olduğunu varsaymak, bir aptallığı varsaymak demektir. Toplumsal yaşamın bütün yanları üretim ilişkileri ile sıkı sıkıya iç içedirler ve son tahlilde tamamen bu ilişkilere dayanırlar. Senyör toprak mülkiyetinin kaldırılması gibi köklü bir önlem, devlet biçimlerindeki köklü bir değişikliğin (bu iktisadî reformu getirecek bir değişiklik ise ancak demokrasi doğrultusunda mümkündür) dışında düşünülemez; [böylesine bir önlem —ç.], toprakta geniş çaptaki özel mülkiyet biçiminin çoğunluğunun kaldırılması isteminde bulunan "halk" ve köylülük, genel olarak toprakta özel mülkiyete karşı çıkmadıkça düşünülemez. Bir başka deyişle: senyörlük toprakların kaldırılması gibi ileriye dönük bir devrim, kendi içindeki toplumsal, iktisadî ve siyasal gelişmelerin hepsini zorunlu olarak hızlandırmalıdır. Böylesine bir devrim sorununu ortaya koyan bir sosyalist, zorunlu olarak, bu sorunun doğurduğu yeni sorunları dikkatle ele almalıdır: bu devrimi [sayfa 262] geçmişin olduğu kadar geleceğin koşulları içinde de incelemelidir.
Yoldaş Maslov'un taslağı, özellikle bu açıdan yetersizdir. Öncelikle, günümüzde, hemen, bir an önce tarım devrimini "örgütleyecek", yayacak, körükleyecek, tutuşturacak olan sloganları yanlış formüle ediyor. Bu amaca hizmet edebilecek sloganlar, yalnızca, senyörlük topraklarının tümünün zoralımı ve halka yakın ve güçlü tek bölgesel devrimci otorite biçimi olarak önerebileceğimiz köylü komitelerinin bu amaçla kurulmasıdır. İkincisi, öyle siyasal koşullar vardır ki, onlar olmaksızın, "belediyeleştirme" mutlaka yararlı bir önlem değildir; hatta, gerçekte, proletarya ve köylülük için kesinlikle zararlıdır. Bu siyasal koşullar belirtilmediği için, daha doğrusu "demokratik devletin" tam ve kesin bir tanımı yapılmadığı için, program taslağı eksiktir. Üçüncü ve taslakta en az göze çarpmakla birlikte en önemli olan nokta ise, günümüzün tarım devriminin, bu devrimin geleceği hesaba katılarak incelenmemiş olması, devrimi izleyen görevlerin gösterilmemiş olması ve bu devrimin dayandığı iktisadî ve siyasal temeller arasındaki çelişkidir.
Maslov'un taslağını destekleyebilecek en güçlü tezi (üçüncüsünü) dikkatle inceleyin. Bu tezde şöyle deniliyor: Ulusallaştırma burjuva devletini güçlendirecektir. Öte yandan, böyle bir devlette, belediye kuruluşları ve genel olarak bölgesel örgütler daima daha demokratiktirler ve silahlı güçlerin muhafazası için yapılan harcamaların yükünü taşımazlar, proletaryayı baskı altında tutarak polislik görevlerini doğrudan doğruya yerine getirmezler vb.. Bu tez, açıkça devletin tam olarak demokratik olmayacağını varsaymaktadır: devletin en önemli bölümünün, yani merkezî otoritenin, eski militarist ve bürokratik rejimin birçok özelliğini üzerinde taşıyacağı kabul edilmektedir. Bu nedenle de, ikinci derecede önemli ve bağımlı olan bölgesel kuruluşların, merkezî kuruluşlardan çok daha iyi, çok daha demokratik [sayfa 263] olacakları ileri sürülmektedir. Bir başka deyişle, bu teze göre demokratik devrimin tamamlanmış bir devrim olmayacağı varsayılmıştır. Bu tezde örtülü olarak varsayılan şey, Rusya'da zemstvoların merkezî organlardan çok daha iyi durumda oldukları Aleksandır III. yönetimi ile Fransa'da gerici burjuvazinin, proletaryanın gittikçe büyüyen gücünden korkarak, yerel organlardan çok daha kötü, çok daha az demokratik militarizm, bürokrasi ve polislik ruhunu çok daha fazla benimsemiş bulunan merkezî organlara sahip bir anti-demokratik "monarşik cumhuriyet" kurmuş oldukları "cumhuriyetçilerin bulunmadığı cumhuriyet" dönemleri arası bir durumun varlığıdır.
Aslında, Maslov'un taslağında, asgarî siyasal programımızdaki istemlerin tamamen yerine getirilmediği, halkın egemenliğinin gerçekleştirilmediği, sürekli ordunun kaldırılmadığı, memurların seçilerek göreve getirilmedikleri ve benzeri bir durum, örtülü olarak varsayılmaktadır. Bir başka deyişle, bizim demokratik devrimimizin, Avrupa'daki demokratik devrimlerin çoğu gibi, tamamlanmadığı ve diğerlerinde olduğu üzere budanmış olduğu, çarpıtıldığı, "geriye döndürüldüğü" varsayılıyor. Maslov'un taslağı, özellikle, yarı yolda kalmış, yetersiz, tamamlanmamış ya da budanmış, gericiliğin "verimsiz"[16*] hale getirdiği bir demokratik devrim düşünülerek yazılmıştır.
Maslov'un taslağını baştanaşağı yapay, mekanik, sözcüğün yukarda açıkladığımız anlamıyla uygulanamaz, kendi içinde çelişkili ve kararsız ve son olarak da (yalnızca demokratik devrimden anti-demokratik burjuva karşı-devrimine geçişi düşündüğü ve demokratik devrimden sonra proletaryanın sosyalizm uğruna girişeceği yoğun mücadeleyi aklına getirmediği için) tekyanlı yapan işte budur. [sayfa 264] Demokratik devrimin sonuna dek götürülmeyeceğinin ve siyasal asgarî programımızda yer alan başlıca istemlerin gerçekleştirilmeyeceğinin örtülü olarak, varsayılmasına' kesin olarak izin verilemez. Böyle şeyler sessiz kalınarak geçiştirilemezler, tersine çok kesin sözcüklerle ortaya konmaları gerekir.
Eğer Maslov elinden geleni yapmak ve programında yer alan suskunluk öğelerini ve özünde yanlış olan unsurların hepsini temizlemek istemiş olsaydı, şunu söylemesi gerekirdi: Bugün gerçekleşmiş bulunan devrimden doğacak devletin "büyük bir olasılıkla" çok demokratik olmayacağını düşünerek, ulusallaştırma ile onun gücünü artırmak yerine zemstvolara verme [ilkesini -ç.] muhafaza etmek daha yerinde olur. Çünkü zemstvoların, devletin merkezî organlarından çok daha iyi ve çok daha demokratik olacağını "varsaymamız gerekir". Maslov'un taslağındaki örtülü olan varsayım işte budur, yalnızca budur. Bu nedenle, taslağında "demokratik devlet" terimini (üçüncü nokta) kullandığı zaman, bu konuda hiç sakınmadan parlak bir yalan söylemekte ve kendisi ile birlikte proletaryayı ve halkın tümünü yanlış yola sürüklemektedir. Çünkü, aslında, kendi taslağım kesin olarak demokratik olmayan bir devlete, tamamlanmadan bırakılmış bir demokrasiden doğan ya da karşı-devrimin "ele geçirdiği" gerici bir devlet düşüncesine göre "düzenlemektedir".
Durum böyle olunca, Maslov'un taslağının neden bu denli yapmacık ve "yapay" olduğu açıkça ortaya çıkıyor. Gerçekten, eğer biz de, bölgesel yönetimlerden çok daha gerici bir merkezî otoriteye sahip bir devleti, Fransa'da olduğu gibi cumhuriyetçilerin olmadığı bir üçüncü Fransız cumhuriyeti devletini varsayacak olursak, o zaman, böyle bir devlet ile senyör toprak mülkiyetinin kaldırılabileceğini ya da en azından devrimin saldırısıyla ortadan kaldırılmış olan bu toprak mülkiyetinin yeniden kurulmasını önlemenin [sayfa 265] mümkün olacağım hayal etmek mutlaka gülünç olur. Dünyanın Avrupa diye adlandırılan bölgesinde ve 20. olduğu söylenen yüzyılda, bu tip her devlet, sınıf mücadelesinin nesnel mantığının bir sonucu olarak, senyör toprak mülkiyetini korumakla işe başlamak ya da eğer bu kısmen ortadan kaldırılmışsa onu yeniden kurmak zorundadır. Böyle bir yarı-demokratik, ama gerçekte gerici devletin bütün amacı, nesnel amacı, burjuva, bürokrat ve toprakbeyleri iktidarının temel kuruluşlarını muhafaza etmek ve onun yetkilerinin yalnızca asgarî önemde olanlarını feda etmektir. Bu tip devletlerde gerici merkezî yönetimlerle, göreli "demokratik" bölgesel organların, zemstvoların, belediye meclislerinin ve benzerlerinin yanyana bulunmaları ancak ve sadece şu olguya, bağlıdır: Bu bölgesel kuruluşlar, burjuva devlet açısından zararsız olan sorunlarla uğraşmaktadırlar; "banyoların lehimlenmesi", suyun temini, elektrikli tramvaylar ve bunlara benzer işlerle, yani "kurulu toplumsal düzen”in temellerini tehlikeye sokmayacak sorunlarla uğraşmaktadırlar. Su ve elektrik temini gibi işlerle uğraştıkları için, zemstvoların senyörlük topraklarının kaldırılması "eylemlerine" de katılabileceklerini düşünmek çocukça bir saflık olur. Bu, Fransız Poşehonyesinde[77] bir yerde, yüzde-yüz oranında sosyal-demokrat çoğunluğa sahip bir belediye meclisinin, Fransa'da, üzerinde özel mülk halinde binaların yükseldiği, özel mülk halindeki toprakların tümünü "belediyeleştirmeye" girişmesine benzer. Bütün sorun, senyörlük toprak mülkiyetinin kaldırılmasında alınan önlemlerin, su temini, elektrik, lağım ve benzeri sorunlarla ilgili olan önlemlerden biraz daha farklı olmasından ileri geliyor. Bütün sorun, birinci "önlemin" "kurulu toplumsal düzenin" tamamının kurumlarına çok cesurca "tecavüz" etmesi, bu kurumları şiddetle sarsması ve çökertmesi ve tarihte benzeri görülmemiş bir biçimde burjuva düzeninin bütününe proletaryanın saldırısını kolaylaştırmasından doğuyor. Evet, sözünü ettiğimiz koşullar altında [sayfa 266] bir burjuva devletinin ilgilenmesi gereken ilk ve en önemli şey, burjuva yönetiminin kurumlarını muhafaza etmek olacaktır. Burjuva ve toprakbeyleri devletinin temel çıkarları aşılır aşılmaz, özerk "banyo lehimleyiciler"in de tüm ayrıcalıklarına ve haklarına göz açıp kapayıncaya dek geçecek bir süre içinde son verilecektir; bütün belediyeleştirmenin bir anda kökü kazınacak ve bölgesel kurumlardaki her demokrasi kırıntısı "cezalandırma seferleri"yle yokedilecektir. Gerici merkezî bir yönetim altında demokratik belediyesel özerkliğin yaşayabileceği ve bu "özerklik"in senyörlük toprak mülkiyetinin kaldırılmasında kullanılabileceği konusundaki saf varsayım, görüş uyuşmazlıklarının eşsiz bir örneği ya da sınırsız bir siyasal toyluktur.
IV. TARIM PROGRAMIMIZIN HEDEFLERİ
Eğer sorunu, demokratik devrim süresinde, sosyal-demokrat partinin proletarya ve köylülüğe sunması gereken açık ve basit öneriler şeklinde ortaya koymaya çalışsaydık, RSDİP'nin tarım programı sorunu çok daha açık olurdu.
Birinci öneri mutlaka şu olmalıdır: köylü ayaklanmasının kesin zaferini sağlamak için elinizden geleni yapın. Böyle bir zafer olmaksızın, toprakbeylerinin "topraklarım ellerinden" almak ya da gerçek bir demokratik devletten ciddî olarak sözetmek bile olanaksızdır. Ve köylülüğün ayaklanmasını sağlayacak tek slogan: tüm toprakbeylerinin malikânelerinin zoralımı (genel olarak tazmin sorununu karanlıkta bırakacak bir ferağ ya da mülksüzleştirme değil) ve askıda bulunan Kurucu Meclisin toplanması sorununa köylü komitelerince elkonulmasıdır.
Bunun dışında herhangi bir öneri (Maslov'un "ferağ" sloganı ve belediyeleştirmenin tümü dahil) köylülüğü, sorunlarını ayaklanma yoluyla değil, ama toprakbeyleriyle ve gerici merkezî yönetim ile anlaşarak çözmeye davet [sayfa 267] anlamına gelir. Bu, sorunun devrimci olmayan bürokratik bir yöntemle çözümü doğrultusunda yapılan bir çağrıdır. Çünkü bölgesel demokratik kuruluşların ve zemstvo kuruluşlarının birçoğu, kendi bölgesindeki toprakbeyleri ile hesaplaşacak ve daha sonra bir Ulusal Kurucu Meclisçe onaylanacak olan yetkileri kendi üzerlerine alacak olan devrimci köylü komiteleri ile karşılaştırıldıklarında, bürokratik olmaya mahkûmdurlar.
İkinci öneri mutlaka şu olmalıdır; siyasal düzen baştan aşağı demokratik bir hale getirilmedikçe, bir cumhuriyet kurulmadıkça ve halkın egemenliği gerçekten güvence altına alınmadıkça, köylü ayaklanmasının sağladığı kazançları elde tutabilmeyi ya da daha ileri adımlar atmayı düşünmek saçma olacaktır. Bu öneriyi"eri açık ve en kesin sözcüklerle işçilere ve köylülere anlatmalıyız ki kafalarındaki tüm kuşkular, yanlış anlamalar, belirsizlikler ya da gerici bir merkezî yönetim altında senyör toprak mülkiyetinin kaldırılması gibi saçmalıkların örtülü varsayımları şilinsin. Ve bu nedenle, siyasal önerimizi koyarken köylülere şunu söylemeliyiz: Toprağı aldıktan sonra daha ileriye gitmezseniz, büyük burjuvazi ve toprakbeyleri tepenize binerler ve gerisin geriye savururlar. Yeni siyasal kazançlar elde etmeden, genel olarak toprağın özel mülkiyetine daha da güçlü yeni bir darbe indirmeden toprağı alamazsınız ve elinizde tutamazsınız. Siyasette, toplumsal yaşantının tümünde olduğu gibi, ileriye gitmezseniz geriye püskürtülürsünüz. Ya demokratik devrimin güçlendirdiği burjuvazi (ki demokratik devrim doğal olarak burjuvaziyi güçlendirir) köylülerin ve işçilerin kazançlarının tümünü çalacaktır ya da proletarya ve köylü yığınları daha ileriye varmak için mücadele edeceklerdir. Ve bunun anlamı, bir cumhuriyet ve halkın tam egemenliğidir. Bunun anlamı —eğer bir cumhuriyet kurulursa— bir burjuva demokratik devrimde mümkün olan ölçüde ve burjuva demokrasisinin zaferinden başlayarak sosyalizm için gerçek mücadelenin [sayfa 268]başlangıcına dek sürecek doğal ve gerekli bir adım olan toprağın tümünün ulusallaştırılmasıdır.
Üçüncü ve son öneri şudur: kent ve kırların proleterleri ve yarı-proleterleri, kendi örgütlerinizde toplanın. Hiç bir küçük mülk sahibine —hatta küçük ya da "çalışan"1 mülk sahiplerine bile— güvenmeyin, meta üretimi sürdüğü sürece, küçük mülkiyetin çekiciliğine kapılmayın. Köylü ayaklanma: sı zafere ne kadar yaklaşırsa, köylü mülk sahibinin proletaryanın aleyhine dönmesi o denli olanaklı olur. Bu durumda proletaryanın kendi bağımsız örgütüne sahip olması ve bizim tam bir sosyalist devrim uğruna çok daha güçlü, çok daha kararlı olarak, ısrarla, yüksek sesle çağrıda bulunmamız gerekir. Sonuna dek köylü hareketinin yanındayız; ama bu hareketin başka bir sınıfın hareketi olduğunu, sosyalist devrimi getirebilen ya da getirebilecek bir hareket olmadığını akıldan çıkarmamalıyız. İktisadî bir eylem olarak toprak dağıtımı konusunda ne yapılmalı sorusunu bir kenara bırakmamızın nedeni budur: burjuva toplumunda bu sorunu ancak büyük ve küçük mülk sahipleri çözümleyebilirler ve çözümleyeceklerdir. Bizi en çok ilgilendiren şey (köylü ayaklanması kesin olarak zafere ulaştıktan sonra), kır proletaryasının ne yapması gerektiğidir. Biz, başlıca bu sorunla ilgilendik ve ilgileneceğiz. Toprakta eşit tasarruf hakkı ve benzerleri gibi şeyler icat etmeyi, küçük-burjuvazinin ideologlarına bırakıyoruz. Yeni, burjuva demokratik Rusya'nın temel sorununa, bu soruna yanıtımız şudur: kır proletaryası, tam bir sosyalist devrimin kesin zaferi için savaşmak üzere kent proletaryası ile birlikte bağımsız olarak örgütlenmelidir.
Böylece, tarım programımızın üç temel bölümü kapsaması gerekiyor. Birincisi, senyör toprak mülkiyetine karşı devrimci bir köylü ayaklanması için en etkin çağrının formüllendirilmesi; ikincisi, köylülerin kazançlarının pekiştirilmesi ve demokrasinin zaferinden sosyalizm uğruna verilecek olan [sayfa 269] doğrudan proleter mücadelesine geçiş için hareketin atabileceği ve atması gereken bir sonraki adımın kesin olarak tanımlanması; üçüncüsü ise, köylü ayaklanmasının zaferi yakınlaştıkça daha ivedi olarak karsımıza çıkan ve daha ısrarlı bir biçimde açık bir formülasyonu gerektiren, partinin proletarya konusundaki sınıf hedeflerinin gösterilmesidir,
Maslov'un programı, bugün RSDİF'nin karşılaştığı temel sorunların hiç birine çözüm getirmemektedir; bugünün en anti-demokratik devletinin yönetiminde, köylü hareketinin zaferine giden yolu hemen, en kısa zamanda gösterebilecek slogandan yoksundur. Bu programda, tarım reformlarını pekiştirmek ve tamamlamak için zorunlu olan siyasal reformlar kesin bir biçimde tanımlanmamıştır: tam ve sürekli bir demokraside zorunlu olabilecek tarım reformlarına işaret edilmemiştir; tüm burjuva demokratik reformlarına karşı partimizin proleter açıdan tutumu açıklanmamıştır. Bu programda, ne "birinci adım"ın koşulları ve ne de "ikinci adım"ın hedefleri tanımlanmaktadır. Tersine, her şey birbirine karıştırılmıştır; çarlığa ait toprakların var olmayan bir "demokratik devlef”e devredilmesi ile işe başlanmış ve merkezî otoritenin demokratik olmayan doğasından hiç çekinmeksizin senyörlük malikânelerinin demokratik belediyelere devredilmesiyle devam edilmiştir! Bugünkü durumunda karşı-devrimci özellikler taşıyan ve yarı-gerici bir merkezî otorite ile yapılacak tamamıyla olanaksız ve yapay bir pazarlık varsayımına dayanan bu program, Rusya'da demokratik devrimin akla-uygun ve mümkün olan gelişim çizgileri konusunda işçi partisine rehberlik edemez.
Özetleyelim. Bir demokratik devrimin varlığını saklı tutacak olursak, doğru olan tek program şudur: senyör topraklarının zoralımı ve köylü komitelerinin[17*] kurulması; ona [sayfa 270] sınırlamalar koyarak karmakarışık bir hale getirmeden bizim bu istemi bir an önce yapmamız gerekiyor. Bütün koşullarda, hatta en kötülerinde bile, böyle bir istem, gerek proletarya ve gerekse köylülük için avantajlı ve devrimci bir istemdir. Böyle bir istem zorunlu olarak polis devletinin çöküşünü ve demokrasinin güçlenmesini gerektirir.
Ama kendimizi zoralımla sınırlayanlayız. Demokratik devrim ve köylü ayaklanması döneminde, hiç bir koşul altında, toprağın ulusallaştırılmasına açıkça karşı çıkamayız; ama ulusallaştırmanın proletarya ve köylülük açısından zararlı olabileceği belirli siyasal koşulları belirtmeliyiz.
Böyle bir program eksiksiz olacak ve bir bütünün ayrılmaz parçalarından oluşacaktır. Hiç kuşkusuz, bir burjuva . demokratik devrimde yapılması olanaklı olan şeylerin azamisini ortaya koyacaktır, sosyal-demokratların ellerini kollarım bağlamayacaktır, çünkü siyasal koşullara uygun bir biçimde toprağın bölünmesine ya da ulusallaştırmaya izin verecektir. Hiç bir zaman, demokrasi uğruna mücadele veren[18*] proletarya ve köylülük arasında herhangi bir sürtüşmeye neden olmayacaktır. Bugünün polis otokrasisi düzeni altındaki bu siyasal rejimi, hiç geciktirmeksizin baştanaşağı değiştirecek, bütünüyle devrimci sloganlar atacaktı... Ve gene, demokratik devrimin tamamen başarıya ulaşması halinde, yani demokratik devrimin tamamlanması olayının [sayfa 271] yeni ufuklar açtığı ve yeni görevler getirdiği bir ortamın doğması halinde, daha ileri ölçüde istemleri kapsayacaktır. Programın, tarım devrimi boyunca takınacağımız özel proleterce tutumu kesinlikle belirtmesi zorunludur. Bu konunun yerinin taktikler üzerindeki kararlar bölümü olması ya da programımızın genel bölümünün bir yinelenmesi niteliğini taşıması olgusu nedeniyle çekinmemize gerek yoktur.
Konuları simetrik bir biçimde, yani program ve taktik bölümleri olarak ikiye böldüğümüz takdirde, yığınlar, durumumuzu daha açık ve anlaşılan biçimde kavrayabileceklerse, bu, yaptığımız fedakârlığa değer.
Aşağıda, (RSDÎP'nce yeni bir tarım programı tasarısı hazırlamak üzere saptanmış olan) "Tarım Komîtesi"nin çoğunluğu tarafından onaylanan tarım programı tasarısını sunuyoruz.
V. TARIM PROGRAMI TASARISI
Köylülerin omuzlarında doğrudan ve ağır bir yük olan serflik kalıntılarının temizlenmesini hedef alan bir görüşle ve kırsal alandaki sınıf mücadelesinin serbestçe gelişmesini kolaylaştırmak amacıyla, partimiz şu istemlerde bulunmaktadır:
1° kiliseye, manastırlara, çarlığa, devlete ve toprakbeylerine ait tüm toprakların zoralımı;
2° toprakbeylerinin güç ve ayrıcalıklarının bütün izlerini bir an önce ortadan kaldırmak ve zoralımı yapılmış olan toprakların, henüz bir karara bağlanmamış bir konu olan yeni tarım düzeninin, halkın tümünün kurucu meclisi tarafından kurulması sorununu gerçekleştirecek biçimde tasarrufunu sağlamak amacıyla, köylü komitelerinin kurulması;
3° vergi yükümlüsü durumundaki kast olarak, köylülüğün bugün ödemekte olduğu bütün hizmet ve vergilerin kaldırılması; [sayfa 272] 4° köylülerin topraklarını istedikleri gibi tasarruf etmelerini sınırlayan yasaların tümünün kaldırılması;
5° ölçüsüzce artırılmış kiraların azaltılması ve kölelikle ilgili her türlü anlaşmayı feshetmek hakkının, halkın seçtiği mahkemelere yerilmesi.
Bununla birlikte, eğer Rusya'da bugünkü devrimin belirleyici zaferi, halkların tam egemenliğini sağlayacak, yani bir cumhuriyet ve tam demokratik bir devlet düzeni kuracak olursa, o zaman, parti, toprağın özel mülkiyetinin kaldırılması ve toprağın tümünün kamu mülkiyeti olarak halkın bütününe devredilmesi yollarım araştıracaktır.[19*] Dahası, bütün koşullar altında, demokratik tarım reformunun durumu ne olursa olsun, Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin amacı, kır proletaryasının bağımsız sınıf örgütü uğruna mücadele etmek; ona, çıkarlarının, kır burjuvazisinin çıkarlarıyla uzlaşmaz bir biçimde/teri düştüğünü anlatmak; onu, meta üretimi var oldukça" yığınların yoksulluğunu ortadan kaldırması olanaksız olan küçük mülkiyetin çekiciliğine kapılmaması için uyarmak; ve son olarak da, bütün yoksulluğun ve bütün sömürünün yokedilmesinin tek yolu olan kesin bir sosyalist devrimin gerekliliğini ısrarla anlatmaktır. [sayfa 273]
Mart 1906
Naşa Mysıl yayınları arasında
Nisan 1908'da
broşür olarak yayınlandı
Dipnotlar
[1*] Bkz: Lenin. Collected Works. c. 2, s. 373-51. —Ed. [2*] Bkz: Lenin. Collected Works, c. 4, s. 420-28. -Ed. [3*] Bkz: V. î. Lenin, Tarım Sorunları I. Sol Yayınları, Ankara 1976, s. 323-341. -Ed. [4*] Bkz: Tarım Sorunları I, s. 333-334. -Ed. [5*] Bkz: "Yoksul Köylülere", bu yapıtın 145. sayfası. -Ed. [6*] Bkz: Tarım Sorunları I, s. 300. -Ed. [7*] Bkz: Lenin, Collected Works, c. 8, s. 235. -Ed. [8*] Karar, Rus, Naja Jizn ve Pravda'da[71] basılmıştır. [Bkz: Collected Works, c. 10, s. 88. -Ed.] [9*] Bkz: Bu yapıtın 272-273. sayfalan. -Ed. [10*] Bkz: Tarım Sorunları I.'s. 324. -Ed. [11*] Bkz: Köylü Birliğinin Kongre Kararları, 1 Ağustos ve 6 Kasım 1905, St. Petersburg 1905, s. 6 ve Tüm Rusya Köylü Birliği Kongresinin Atılış Konuşmalarının Tutanakları (St. Petersburg 1905), passim. -Ed. [12*]Dnevnik'in 5. sayısında yoldaş Plehanov, Rusya'yı uyararak Vang Kang-çe'nin (başarısız bir toprak ulusallaştırmasını gerçekleştirmiş bulunan, 11. yüzyılda yaşamış bir Çin reformisti) deneylerinin yinelenmemesini istiyor ve köylülerin, toprağın ulusallaştırılmasına ilişkin düşüncelerinin gerici bir kaynağa dayandığını' göstermeye çalışıyor. Bu tezin zorlama niteliği, sadece çok açık olmasıdır. Gerçekten, qui prouve trop ne prouve rien [çok şey tanıtlayan hiç bir şeyi tanıtlamış olmaz –ç.]. Eğer 20. yüzyılın Rusyası ile 11. yüzyılın Çini karşılaştırılabilir bir durumda olsaydı, Plehanov'un ve benim, Rusya'da kapitalizmden ya da köylü hareketinin devrimci demokrat niteliğinden sözetmemiz, büyük bir olasılıkla, epey zor olurdu. Köylülerin toprağın ulusallaştırmasına ilişkin düşüncelerinin gerici kökenli (ya da nitelikte) olduğu savına gelince, eh, toprağın genel yeniden dağıtımı düşüncesi bile, hiç kuşkusuz sadece gerici bir kökenin izlerini değil, bunların yanısıra günümüzde de gerici niteliğinin özelliklerini taşıyor. Köylü hareketinin tümünde ve köylü ideolojisinin bütününde gerici unsurlar bulunmaktadır, ama bunlar, bu hareketin bütünüyle genel devrimci demokrat nitelik olmadığını göstermez. Bu nedenle yoldaş Plehanov, epey zorlanmış olan bu kanıtıyla, tezinin (belirli siyasal koşullarda, sosyal-demokratların toprağın ulusallaştırılması istemini öne süremeyecekleri hakkındaki tezinin) doğruluğunu tanıtlamaktan uzaktır. [13*] Bkz: Tarım Sorunları I. s. 340. -Ed. [14*] Lenin "X'e Yanıt", s. S7; "Sosyal-demokratların bütün koşullarda ve her zaman, toprağın satışına karşı olacaklarını söylemek yanlış olur." [Bkz: Tarım Sorunları 1, a, 324. —Ed.) Toprak Satışına karşı olduğunu ilân etmek, ama öte yandan toprağın özel mülkiyetinin kaldırılmadığını varsaymak hem mantıksız, hem de akılsızca bir şey olur. [15*]Zarya, n° 4'te yayınlanan, tarım programı taslağı üzerine yazdığım makaleye bu yazıdan bir pasaj alınmıştır. (Lenin, Collected Works. c. 8, s. 122-23. -Ed.) [16*] Maslov'un atıf yaptığı Kautsky, Agrafrage'sinde, Mecklembourg'da günün koşullarında aptalca bir önlem olan ulusallaştırmanın, demokrat İngiltere ya da Avustralya'da çok daha farklı bir özellik göstereceğini özellikle belirtmektedir. [17*] Aynen X gibi; Maslov "bizim, bir yandan, kastların ortadan kaldırılmaları isteminde bulunurken, 5te yandan köylü komiteleri, yani kast komitesi kurulması isteminde bulunmamız arasında bir çelişki görüyor. Gerçekte, bu çelişki, sadece görünürde bir çelişkidir: kastların ortadan kaldırılmaları, en aşağıdaki, ezilmekte olan kastın diktatörlüğünü gerektirir, tıpkı proletarya da dahil, genel olarak sınıfların ortadan kaldırılmaları, proletaryanın diktatörlüğünü gerektirmesi gibi. Tüm tarım programımızın amacı, tarımsal ilişkiler alanında, feodal ve kast geleneklerinin yok edilmeleri ve bunun da en alt kasta, serflik sisteminin bu kalıntıları tarafından ezilenlere dayanılarak yapılabileceğini ortaya koymaktadır." (Lenin, "X'e Yanıt", s. 29. [Bkz: Tarım Sorunlart 1, s. 326.] -Ed.) [18*] İşçi partisinin, köylülere, iradelerini ve köylülük içindeki bağımsız hareketi önemsemeksizin, bilmem hangi reform tasarılarım zorla kabul ettirmeyi iddia ettiğine dair herhangi bir kuşkuyu ortadan kaldırmak için, program tasarısına A'nın değişik biçimini ekliyoruz; bu değişik biçim doğrudan ulusallaştırma isteminde bulunmak yerine, parti için, ilkin, toprağın özel mülkiyetinin ortadan kaldırılmasını isteyen devrimci köylülüğü desteklemesi gereğini belirtiyor. [19*]A'nın değişik biçimi:
... parti, devrimci köylülüğün, toprak özel mülkiyetinin kaldırılması istemini destekleyecek ve bütün toprakların devlete verilmesi için ısrar edecektir.
Açıklayıcı Notlar
[66] "İşçi Partisinin Tarım Programının Yeniden Gözden Geçirilmesi". RSDB? Merkez Komitesi Birleşik Tarım Komitesi çoğunluğu tarafından IV. (Birlik) Kongresine sunulan bolşevik tasarısını desteklemek üzere yazılmıştır. Bu broşür, Lenin'in daha sonradan Birlik Kongresine tarım sorunu üzerine raporunun genişletildiği temel düşünceleri içermektedir. — 242 [67]Sotsial-Demokrat ("Sosyal-Demokrat"). — Emeğin Kurtuluşu grubunun yayınladığı, periyodik olmayan edebî ve politik bir koleksiyon. Tek sayısı 1888'de çıktı. — 243 [68] D. B. Ryazanov, Y. M. Steklov ve E. L. Gurevich’ten oluşan Borba ("Mücadele") grubu, 1900 yılı yazında Paris'te doğdu. Adını ise 1901 Mayısında aldı. Rus sosyal-demokrasisindeki devrimci ve oportünist eğilimleri uzlaştırmaya çabalayan bu grup, 1901 Haziranında yurtdışındaki sosyal-demokrat örgütleri —İskra ve Zarya yazıkurullarını, "Sosyal-Derookrat" adı altındaki örgütü, Bund Yabancı Komitesini ve yurtdışındaki Rus Sosyal-Demokrattar Birliğini— Cenevre'de bir konferansa çağırma görevini üstlendi, Ve 21-22 Eylül 1901'de (4--5 Ekim), Zürih'te, RSDİP'nin yurtdışındaki örgütlerinin "birlik" kongresi ile ilgili çalışmalara katıldı. 1901 Kasımında, grup, "Sosyal-Demokrat Borba Grubunun Yayımlarının Tanıtılması" adı altında bir programatik yayınladı. "Parti Programı Taslağını Karşılamak İçin Gerekli Malzemeler" (I-III. baskıları), “Borba Grubunun Bildirisi" vb. adlı yayınlarında doktriner ve skolastik bir görüşle yorumladıkları marksizmin devrimci teorisini çarpıttılar ve Lenin'in parti örgütlenmesine ilişkin ilkelerine karşı bir tutum içine girdiler. Sosyal-demokrat düşünce ve taktiklerden ayrılmaları, yıkıcı eylemleri ve Rusya'daki sosyal-demokrat gruplarla üişkilerinin kopukluğu gözönüne almarak, bu grup, RSDİP'nin II. Kongresine kabul edilmedi ve kongre kararıyla dağıtıldı. – 245 [69] X. — Bir menşevik olan P. P. Maslov'un takma adı. — 246 [70]Vperyod, Cenevre'de 22 Aralık 1904 (4 Ocak 1905)'ten 5 (18) Mayıs 1905 tarihine kadar yayınlanan illegal bolşevik haftalık. Tamamı onsekiz sayı çıkmıştır. Lenin gazetenin örgütleyicisi, ideolojik yolgöstericisi ve önderi idi. Partinin Üçüncü Kongresi özel bir kararla gazetenin Parti ilkelerini savunarak, devrimci hareketin getirdiği taktik sorunlarda ve Üçüncü Kongrenin toplanması için mücadelede yaptığı büyük hizmetleri kaydetmiş ve gazeteye teşekkürlerini bildirmiştir.
Üçüncü Kongrenin karan ile Proletari'nin yerine Merkez Organ Olarak Vperyod kabul edilmiştir. 14 (27) Mayıstan 12 (25) Kasım 1905'e kadar Cenevre'de yayınlanmıştır. Yirmialtı sayı çıkarılmıştır. - 248 [71]Pravda ("Gerçek"). — 1904-1906 yıllarında Moskova'da yayınlaınan, aylık, sanat, edebiyat ve halk sorunlarıyla ilgilenen sosyal-demokrat bir dergi. Menşevikler bu derginin başlıca yazarları idiler. — 248 [72] "Bugünkü Durum" sempozyumu 1906 yılı başlarında Moskova'da yapıldı. RSDİP'nin Moskova komitesinin denetiminde, bir grup yazar ve öğretmen tarafından toplanan sempozyumda temel olarak bolşevik görüşler dile getirildi. Yayınlanan tebliğ, basıldıktan kısa bir süre sonra toplatıldı. — 250 [73]Mir Boji ("Geniş Dünya", tam olarak çevirecek olursak "Tanrının Dünyası"). — Liberal çizgide, edebî ve populer-bilimael bir aylık dergi; 1892'den 1906 yılıha dek St. Petersburg'da yayımlandı. Birinci Rus Devrimi döneminde derginin yazarları menşaviklerdi. 1906 Ekiminde adı Sovremenni Mir ("Çağdaş Dünya") olarak değiştirildi. — 250 [74]Grenymut, V. A. (1851-1907). — Gerici Rus gazetecisi. 1897 1907 yılları arasında monarşik bir gazete olan Moskovskiye Vedamosti'nin yayımcılığını yapmıştır. 1905-07 devrimi döneminde kara-yüz "Rus Halkının Birliği"nin kurucu ve liderlerinden birisidir.-255 [75]Kutler N. N. (1859-1924). — İkinci ve Üçüncü Dumanın üyelerindendir. Ünlü bir kadettir. Çarlığın devlet adamlarındandır. -255 [76] Gizli oyla yapılacak, dünya çapında uygulanan, eşit, ve tek dereceli oy kullanma hakkını içeren demokratik seçim sistemine atıf yapılıyor. — 258 [77]Poşehonye (Çarlık Rusyası'ndaki küçük bir kasabanın adından türetilmiştir). — Eyaletsel yerleşme olmayan, boş yerler, barbarca ataerkil geleneklerin süregeldiği ücra bir köşe ile eşanlama gelen bir sözcük. — 266