Viladimir İliç Lenin
İşçi Sınıfı ve Köylülük




[Lenin, İşçi Sınıfı ve Köylülük, Sol Yayınları, Ocak 1977, Birinci Baskı.] [Sayfa numaraları ve Açıklayıcı Notlar bu kitaba aittir.]

Eriş Yayınları tarafından düzenlenmiştir.
kurcep@gmx.net








NARODİZMDEN[36] MARKSİZME


      GEÇENLERDE bir legal gazete, otokrasiye karşı çıkan farklı sınıflar arasındaki çıkar "karşılığı" ile uğraşmanın zamanı olmadığı görüşünü ifade etti. Bu görüş, yeni değildir. Osvobojdenye[37] ve Revolutsionnaya Rossiya'nın[38] sütunlarında, şu ya da bu türden bazı kayıtlarla, bu görüşe rasladık. Böyle bir görüşün burjuva demokratların temsilcileri arasında egemen oluşu doğaldır. Sosyal-demokratlar bakımından ise, bu sorunda, iki ayrı görüş olamaz. Proletaryanın ve burjuvazinin otokrasiye karşı ortak mücadelesi, proletaryaya, kendisiyle mülk sahibi sınıflar arasındaki çıkar karşıtlığını unutturmamalıdır ve unutturamaz. Bu karşıtlık hakkında açık bir fikre sahip olabilmek için, farklı akımların [sayfa 160] görüş açıları arasındaki derin farklılıklar hakkında açık bir fikre sahip olmak gerekir. Elbette ki, bu, başka akımların savunucularıyla, hem sosyalist-devrimcilerle[39] hem de liberallerle partimizin İkinci Kongresinin[40] sosyal-demokratlara izin verdiği şekilde geçici anlaşmalar yapmayı reddetmemiz gerektiği anlamına gelmez.
      Sosyal-demokratlar, sosyalist-devrimcileri, burjuva demokrasimizin en aşın sol grubunun temsilcileri olarak görürler. Sosyalist-devrimciler kendi haklarındaki bu görüşe içerlerler ve bunu bir hasmı küçük düşürmek ve onun içtenliğinden ve iyi niyetinden kuşku duymak için kötü bir girişim sayarlar. Gerçekte, bu görüşün kuşku ile hiç bir ilgisi yoktur; sadece, sosyalist-devrimcilerin görüşlerinin sınıf kökeni ve sınıf niteliğinin marksist açıdan tanımlanmasından ibarettir. Sosyalist-devrimciler, görüşlerini ne kadar açık ve kesin bir şekilde belirtirlerse, marksistlerin onlar hakkındaki nitelendirmelerini o kadar doğrulamış olur. Bu bakımdan çok ilgi çekici bir belge, Revolutsionnaya Rossiya'nın 46. sayısında yayınlanan sosyalist-devrimciler partisinin program tasarısıdır.
      Bu tasarı, ileriye doğru önemli bir adımdır; hem de sadece ilkelerin ortaya konusundaki açıklık bakımından değil. İlerleme, ilkelerin içeriğinde, narodizmden marksizme, doğru, demokrasiden sosyalizme doğru ilerleyişte görülmektedir. Sosyalist-devrimcilere yönelttiğimiz eleştirilerden sonuç aldığımız açıktır. Eleştirilerimiz, onları, sosyalist iyi niyetleri ve marksistlerle paylaştıkları görüşler üzerinde daha fazla durmaya zorlamıştır. Öte yandan, eski, narodnik, hayal-meyal demokratik görüşlerinin öğeleri daha da göze çarpıcıdır. (Bir yandan sosyalist-devrimcilerin sosyalist iyi niyetlerini kabul ederken, öte yandan onların sosyalist doğasını burjuva-demokratik olarak tanımlayarak) çelişkiye düştüğümüzü ileri sürecek olanlara, sosyalizmin çeşitlerinin, sadece küçük-burjuva sosyalizmi çeşitlerinin değil, burjuva sosyalizmi çeşitlerinin [sayfa 161] de çok önceleri Komünist Manifesto'da tahlil edilmiş olduğunu anımsatırı? Sosyalist olma konusundaki iyi niyet, burjuva demokratik özü ortadan kaldırmaz.
      Tasarı incelendiğinde, sosyalist-devrimcilerin dünya görüsünün üç bellibaşlı öğesi ortaya çıkar, Birincisi, marksizmin teorik tashihleri. İkincisi, emekçi köylüler ve tarım sorunu konusundaki görüşlerinde narodizmin kalıntıları. Üçüncüsü, önümüzdeki Rus devriminin burjuva-olmayan niteliği üzerine görüşlerindeki aynı narodnik kalıntılar,
      Marksizmin tashihleri, dedim, Ve tam olarak bunu kastediyorum. Bütün düşünce çizgisi, programın bütün çerçevesi, marksizmin narodizm üzerindeki zaferini gösterir. Narodizm (son moda revizyonizmin aşılarıyla), hâlâ yasamaktadır, ama sadece marksizmin kısmî "tashihleri" şeklinde. Bağlıca genel teorik tashihi, kapitalizmin olumlu ve olumsuz yanları arasındaki lehte ve aleyhte ilişki teorisini ele alalım. Bu tashih, tamamen karmakarışık bir hale gelmediği sürece, marksizme eski Rus öznelciliğini katar. Emeği toplumsallaştıran ve toplumu dönüştürme yeteneği olan "bir toplumsal gücü", proletarya gücünü yaratan kapitalizmin "yaratıcı" tarihsel faaliyetinin kabul edilmesine, narodizmden kopuşa ve marksizme geçişe işaret eder. Sosyalizm teorisi, ekonomik güçlerin ve sınıf ayrımının nesnel gelişmesi temeline dayanır. Tashih: "Sanayiin bazı dallarında, özellikle tarımda ve ülkelerin bütününde", kapitalizmin olumlu ve olumsuz yanları arasındaki ilişki, "gittikçe [ne kadar ileri gidiyorlar!] daha az lehte bir durum alıyor!" Bu, Hertz'in ve David'in, Nik'in ve "kapitalizmin Rusya'daki özel kaderi" ile ilgili teorisiyle V. V,'nin bir yinelenmesinden başka bir şey değildir. Genel olarak Rusya'nın ve özel olarak Rus tarımının geriliği, artık kapitalizm açısından gerilik olarak değil, geri teorileri haklı gösteren bir özellik olarak kabul edilmektedir. Materyalist tarih anlayışının yanıbaşında zamanın eskittiği şu görüşü buluyoruz: Aydın tabaka, ülke için az ya da çok uygun olan yolları [sayfa 162] seçmek ve kapitalizmin sınıflar-üstü egemeni haline gelmek yeteneğindedir; kapitalizmin yaşamın eski biçimlerini yıkmasıyla birlikte ortaya çıkan sınıfın sözcüsü değildir. Rusya'daki kapitalist sömürünün, kapitalizm-öncesi ilişkilerin kalıntıları yüzünden, özellikle ağır bir durum aldığı, tipik narodnik tarzda unutulmaktadır.
      Köylülerle ilgili düşünceler, narodnik teoriyi daha açık bir biçimde ortaya koyar. Bütün tasarıda aşağıdaki sözcük ve terimler, aralarında hiç bir ayrım gözetilmeksizin kullanılmaktadır: emekçiler, sömürülenler, isçi sınıfı, emekçi yığınları, sömürülenler sınıfı, sömürülen sınıflar. Tasarıyı kaleme alanlar bir an için durup, dikkatsizce gözlerinden kaçan son terim ("sınıflar") üzerinde düşünecek olsalardı, küçük-burjuvazinin de proleterler gibi çalıştığını ve kapitalizmi tarafından sömürüldüğünü farkederlerdi. Legal norodnikler hakkında söylenenler, bizim sosyalist-devrimcilerimiz için de söylenmelidir: küçük-burjuvazisi olmayan işitilmemiş bir kapitalizm çeşidini keşfetmek onuru onlara aittir. Emekçi köylülerden sözederler, ama tanıtlanmış, incelenmiş, tartışılmış, tanımlanmış ve düşünülmüş bir gerçeğe, yani köy burjuvazisinin şimdi emekçi köylülerimizin egemen kesimi haline geldiği ve zengin köylünün, emekçi köylü sıfatına sahip olduğu halde, ücretli tarım işçisi çalıştırmadan yapamayacağı ve şimdiden köylülüğün üretici güçlerinin yarısından fazlasını denetlediği gerçeğine gözlerini kaparlar.
      Bu açıdan, sosyalist-devrimciler partisinin, asgarî programında kendisi için belirlediği hedef, gerçekten çok gariptir: "sosyalizm için ve burjuva mülkiyeti ilkelerine karşı mücadelede, hem genel olarak emekçiler, hem de köy komünlerinin üyeleri olarak Rus köylülerinin görüşlerinden, geleneklerinden ve yaşam tarzından, özellikle toprağın bütün çalışan halkın ortak malı olduğu konusundaki düşüncesinden yararlanmak". İlk bakışta, bu hedef» oldukça zararsız, hem teorinin, hem de yaşamın çoktan çürütmüş olduğu köy komünü [sayfa 163] ütopyalarının akademik bir yinelenmesi gibi görünür. Ama, gerçekte, Rus devriminin çok yakın bir gelecekte çözmeyi vaadettiği ivedi bir siyasal sorunla karşı karşıyayız: kim kimden yararlanacak? Sosyalist olduğuna inanan devrimci aydın tabaka, burjuva mülkiyeti ilkelerine karşı mücadele uğruna, köylülüğün sömürülme anlayışını kullanacak mıdır? Yoksa burjuva mülkiyetli ve aynı zamanda emekçi köylülük, devrimci demokrat aydın tabakanın sosyalist laflarını sosyalizme karşı mücadele uğruna mı kullanacak?
      Biz, ikinci olasılığın (karşı-düşüncedekilerin iradesi ve bilincine karşın) gerçekleşeceği görüşündeyiz. Gerçekleşeceğinden eminiz, çünkü şimdiden yüzde-doksan gerçekleşmiş durumda. "Burjuva mülkiyetli" (ve aynı zamanda emekçi) köylü, şimdiden, arteller, kooperatifler, hayvan yemi ekimi, sabanlar, zemstvo depoları ve bankalar yoluyla "emekçi yaşam tarzını ve geleneklerini" korumak hayallerini besleyen, ama gerçekte köy komünü içinde kapitalizmin gelişmesini sağlayan narodnik, demokrat aydın tabakanın sosyalist laflarından çok iyi yararlanmış durumda. Böylece, Rus siyasal tarihinin yarın tanıtlayacağı şeyi, Rus iktisat tarihi tanıtlamış bulunuyor. Sınıf bilinçli proletarya, burjuva emekçi köylülerin ilerici ve devrimci isteklerinin desteğini herhangi bir şekilde reddetmeksizin, köy proleterlerine, gelecekte köylülere karşı mücadelenin kaçınılmaz olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Köy proleterine, toprağa tasarrufta eşitlikle ilgili burjuva demokratik hayallerle, bunun karşısında olan sosyalizmin gerçek amaçlarını açıklamakla yükümlüdür. Serfliğin kalıntılarına karşı, otokrasiye, papazlara ve büyük toprak sahiplerine karşı burjuva köylülükle birlikte; genel olarak burjuvaziye karşı ve özel olarak burjuva köylüye karşı, kent proletaryası ile birlikte; kır proletaryası için tek doğru slogan budur; bugün Rus sosyal-demokrasisi için tek doğru tarım programı budur. İkinci Kongremizin kabul ettiği program budur. Burjuva köylüyle demokrasi için, kent proletaryası ile [sayfa 164] sosyalizm için: narodizmle uğraşan sosyalist-devrimcilerin parlak, ama boş sloganlarından çok, bu slogan, kır yoksulları üzerinde etkili olacaktır.
      Şimdi, tasarının yukarda belirtilen üçüncü ana noktasına geliyoruz. Tasarının yazarları, siyasal özgürlüğe, bunun ancak iktidarın burjuvaziye teslim edilmesiyle sonuçlanacağı gerekçesiyle, karşı çıkan narodniklerin kendi içinde tutarlı görüşlerinden ayrılmış bulunuyorlar. Ancak, tasarının otokrasiyi ve çeşitli sınıfların otokrasi karşısındaki tutumunu nitelendiren kısmında, narodizmin kalıntıları çok belirgin bir biçimde ortaya çıkar. Burada da her zamanki gibi, küçük-burjuva devrimci aydın tabakasını gerçeklik konusundaki düşüncesini açıklığa kavuşturmak için kalkıştığı ilk girişimlerin, kaçınılmaz olarak onun çelişik ve fazla yıllanmış görüşlerinin tam bir açıklıkla ortaya çıkmasına yolaçtığını görüyoruz. (O halde, parantez içinde belirtelim ki, sosyalist-devrimcilerle yapılan tartışmalar, her zaman, onların gerçeklik konusundaki düşünceleri sorusuna indirgenmelidir. Çünkü sadece bu soru, aramızdaki derin siyasal ayrılığın nedenlerini iyice açığa çıkarır.)
      Tasarıda şunları okuyoruz: "Başka herhangi bir ülkeden çok Rusya'da, daha gerici olan büyük sanayiciler ve tüccarlar sınıfı... proletaryaya karşı, gittikçe daha çok otokrasinin koruyucu zırhına gereksinme duyuyor. ..." Bu, yanlıştır; çünkü Avrupa'da, hiç bir yerde ileri burjuvazinin otokratik yönetim biçimine karşı kayıtsızlığı Rusya'da olduğu kadar belirgin değildir. Proletaryadan duyduğu endişeye bakmaksızın, burjuvazi arasında, otokrasiye karşı hoşnutsuzluk artmaktadır. Bunun nedeni, kısmen, polisin, bütün sınırsız yetkilerine karşın, işçi sınıfı hareketini ezemeyecek oluşudur. Bir büyük sanayiciler "sınıfı”ndan sözederken, tasarı, burjuvazinin kendi içindeki kesimleri ve gruplarını, bir sınıf olarak burjuvazinin tümüyle karıştırmaktadır. Bu, daha da yanlıştır, çünkü otokrasinin en az tatmin edebileceği, orta ve [sayfa 165] küçük burjuvazidir.
      "... Toprak soyluları ve kulaklar kırdaki emekçi yığınlarına karşı, gittikçe daha çok, otokrasinin desteğine gereksinme duyuyorlar. ..." Gerçekten durum bu mudur? O zaman, zemstvo liberalizmi nereden gelmektedir? Girişimci mujiğin yüksek (demokrat) aydın tabakaya ve yüksek (demokrat) aydın tabakanın girişimci mujiğe duyduğu ilgi nereden geliyor? Yoksa kulağın girişimci mujik ile hiç bir ortak yanı yok mudur?
      "... Otokrasinin varlığı ile ülkenin bütün iktisadî, toplumsal, siyasal ve kültürel gelişmesi arasında, uzlaşmaz ve gittikçe büyüyen bir karşıtlık doğmaktadır. ..."
      Bununla, kendi önermelerini ad absürdüm [Saçmalığa. -ç.] indirgemiş oluyorlar. Ülkenin iktisadî ve diğer bütün alanlarındaki ilerlemeyle "uzlaşmaz bir karşıtlığın", iktisadın yönetimini elinde bulunduran sınıfların moralinde yansımayacağı düşünülebilir mi? Durum şu ikisinden biri olabilir: ya otokrasi gerçekten ülkenin iktisadî gelişimiyle bağdaşamaz, ki bu durumda bütün sanayiciler, tüccarlar, toprak sahipleri ve girişimci mujik sınıfının çıkarlarıyla da bağdaşamaz. "Bizim" iktisadî gelişmemizi İ861'den beri bu sınıfın denetlediği, belki de, sosyalist-devrimcilerce de bilinmektedir (V. V., onlara bunun tersini öğrettiği halde). Avrupa tarihinin bütün akışı gösteriyor ki, genel olarak, burjuva sınıfı ile bağdaşmayan bir yönetim, burjuvazinin farklı grup ve tabakaları arasındaki çatışmalardan yararlanabilir; serbest ticareti savunanlara karşı devletin koruyucu önlemler almasını isteyenlerle anlaşabilir; bir tabakanın desteğini, bir başka tabakaya karşı sağlayabilir ve bu denge siyasetini yıllarca ve on yıllarca sürdürebilir. Ya da, ülkemizde, sanayiciler, büyük toprak sahipleri ve köy burjuvazisi, otokrasiye, "gittikçe daha çok gereksinme duymaktadır". Bu durumda, onların, ülkenin iktisadî efendilerinin, bir bütün, bir sınıf olarak bile, ülkenin iktisadî gelişmesinin [sayfa 166] çıkarlarını anlamadıklarım, bu sınıfların ileri, eğitim görmüş ve akıllı temsilcilerinin ve liderlerinin bile bu çıkarları anlayamadıklarını kabul etmek zorunda kalırız!
      Ama, asıl sosyalist-devrimcilerimizin durumu anlayamadıklarını kabul etmek daha doğal olmaz mı? Bir bakın: tasarıda, biraz daha ileride, kendileri "(sınıf bakımından) başlıca, eğitilmiş toplumun ara unsurlarını kucaklayan, liberal demokratik bîr muhalefetin varlığını" kabul ediyorlar. Ama bizim eğitilmiş toplumumuz, bir burjuva toplum değil midir? Binlerce bağla, tüccar, toprak sahibi, sanayici ve girişimci mujiğe bağlı değil midir? Tanrı Rusya için, içindeki liberal demokratik muhalefetin burjuva-demokratik bir muhalefet olmadığı bir kapitalizm buyurmuş olabilir mi? Sosyalist-devrimciler, tarihte, burjuvazinin otokratik rejime karşı muhalefetinin liberal, eğitilmiş "toplum" aracıyla ifade edilmediği herhangi bir olay biliyor mu, ya da edilmeyeceği bir durumu düşünebilirler mi?
      Tasarıda görülen bulanıklık, narodizmin marksizmle karıştırılmasının kaçınılmaz sonucudur. Demokrasi için mücadele ile sosyalizm için mücadele arasındaki ilişkinin, gerçekler tarafından gittikçe doğrulanan, bilimsel olarak doğru bir tahlilini yalnız marksizm sağlamıştır. Dünyanın geri kalan kısmı gibi, bizim için de burjuva demokrasisi ve işçi sınıfı demokrasisi vardır. Sosyal-demokratlar, bizde ve bütün dünyada, burjuva-demokratların kaçınılmaz hayallerini ve onların kendi nitelikleri hakkındaki bilisizliklerini amansızca teşhir etmelidirler. Bizde ve bütün dünyada, sınıf bilinçli proletarya, bir an için bile, kendi basma bir sınıf olduğunu ve kendi sınıf amacının burjuvaziyi devirmek olduğunu unutmaksızın, burjuva demokratları, serfliğin kalıntılarına karşı çıkışlarında ve bunlara karşı mücadelelerinde desteklemelidir. [sayfa 167]
     
      24 (11) Ocak 1905
     
     

PROLETARYA VE KÖYLÜLÜK


      İŞTE köylü ayaklanmaları başladı. Birçok eyaletlerden köylülerin derebey malikânelerine saldırdıkları, büyük toprak sahiplerinin buğday ve hayvanlarının zoralımını gerçekleştirdikleri haberi gelmektedir. Mançurya'da Japonlar tarafından tam yenilgiye uğratılmış olan Çar ordusu, silahsız halktan öcünü alıyor, iç düşmana karşı, yoksul köylülere karşı tenkil seferlerine girişiyor. Kentlerin işçi hareketi, devrimci köylülükte yeni bir müttefik bulmaktadır. Proletaryanın bilinçli öncüsünün, sosyal-demokrasinin, köylü hareketine karşı tutumu sorunu, şu andan itibaren, partimizin bütün örgütlerinde propagandacı ve ajitatörlerimizin her sözü aldıklarında gündeme alınmalıdır. [sayfa 168]
      Sosyal-demokrasi, birçok kez, köylü hareketinin, kendisine çifte bir görev yüklediğini belirtmiştir. Bu hareket, devrimci demokratik bir hareket olduğuna göre, onu mutlaka desteklemeli ve ileriye doğru itmeliyiz. Ama öte yandan biz, kendi proleter sınıf görüş açımıza sıkısıkıya bağlı kalmalı, tarım proletaryası ve kent proletaryası örneğine uygun olarak ve onunla birlikte bağımsız bir sınıf partisi içinde örgütlendirmeli, tarım proletaryasına kendi çıkarlarıyla burjuva köylülerin çıkarları arasındaki çelişkiyi açıklamalı, onu sosyalist devrim için mücadeleye çağırmalı, zulmün ve yoksulluğun, bazı köylü tabaklarını küçük-burjuva haline getirmekle sona ermeyeceğini, bunların ortadan kalkması için sosyalist düzenin, tüm burjuva düzeninin yerini alması gerektiğini göstermeliyiz.
      Sosyal-demokrasinin bu çifte görevini eski İskra, üçüncü sayısından başlayarak, yani daha 1902'de, ilk köylü hareketinden önce belirtmiş bulunmaktadır; bu çifte görev, partimizin programında da formüle edilmiştir; aynı konu, bu gazetenin üçüncü sayısında da (Vperyod) ele alınmış[
1*] bulunmaktadır. Şimdi bu göreve pratik bakımdan açıklık getirmek gerektiğine göre, Alman sosyal-demokrasisinin organı Die Neue Zeit'ta "Köylüler ve Rusya'da Devrim" başlıklı bir yazı yayınlamış olan Kari Kautsky'nin gözlemlerinden sözetmek ilginç olacaktır. Sosyal-demokrat olarak Kautsky, durmadan bizim devrimimizin şimdiki görevinin sosyalist devrimi gerçekleştirmek değil, mevcut üretim biçiminin, yani kapitalist üretim biçiminin gelişmesine engel olan siyasal engelleri ortadan kaldırmak olduğu gerçeğini savunuyor. Kautsky şöyle devam ediyor: "Kentlerin devrimci hareketi, köylülerle toprak sahipleri ilişkileri konusunda tarafsız kalmalıdır. İşçi hareketinin, köylülerle toprak sahipleri arasına dikilmesi için ya da birincilerin ikincilere karşı savunmasını üzerine alması [sayfa 169] için hiç bir neden yoktur. İşçi hareketinin sempatisi elbette ki köylüleredir. Ama işçi hareketinin görevi, köylüleri, çağdaş Rusya'da, örneğin Fransız feodal soylularının "eski düzen" döneminde oynamış oldukları rolden mutlak olarak farklı bir rol oynamakta olan toprak sahiplerine karşı kışkırtmak olamaz. Zaten kentlerin devrimcileri, isteselerdi bile, kendi aralarındaki ilişkileri bizzat kendileri belirleyen toprak sahipleriyle köylülerin ilişkileri üzerinde ancak pek önemsiz bir etkide bulunabilirlerdi." Metinin tamamından ayrı olarak ele alındığında, birçok yanlış anlamalara yolaçabilecek olan Kautsky'nin bu sözlerini iyi anlayabilmek için, yazısının sonundaki şu görüşü gözönünde tutmak zorunludur: "Zafere ulaşan devrim, hiç kuşkusuz, proleterlerin ve köylülerin yaşam koşullarını düzeltmek için, en amansız düşmanlarının o kocaman latifundialarını kullanmakta büyük güçlüklerle karşılaşmayacaktır."
      Kautsky'nin bu değişik açıklamalarını dikkatle karşılaştıracak olan okur, yukarda özet halinde sunduğumuz sosyal-demokrat teze varmakta zorluk çekmeyecektir. Kautsky'nin bazan gerçeğe uymayan ve muğlak deyimleri, görüşlerini biraz gelişigüzel ileri sürmüş olmasıyla ve Rus sosyal-demokrasisinin tarım programını yeteri kadar bilmemesiyle açıklanabilir, önemli olan, devrimci proletaryanın, köylülerle büyük toprak sahipleri arasında çatışmadaki tutumunun, her durumda ve koşullar ne olursa olsun, Rus devriminin değişik anlarında aynı olmayacağıdır. Bazı koşullarda, konjonktürlerin birleşmesiyle bu tutum sadece bir uzaktan sempati tutumu olmakla kalmamalı, ama aynı zamanda doğrudan doğruya destekleme ve, yalnız destekleme değil, "kışkırtma" tutumu da olabilmelidir. Başka koşullarda bu tutum, bir tarafsızlık tutumu da olabilir. Yukarıya aktarılan pasajlardan anlaşıldığına göre, Kautsky, sadece devrimci demokrasi hayallerinin tam etkisi altında "sosyalist-devrimci"lerimizden değil, ama aynı zamanda, bütün koşullarda geçerli [sayfa 170] sorunun "basit" ve tek çözümünü bulmaya çabalamış olan Riyazanov ya da İks gibi birçok sosyal-demokrattan farklı olarak, görevimizin bu iki yönünü iyice kavramıştır. Bu sosyal-demokratların (ve bütün sosyalist-devrimcilerin) temel yanılgısı, sınıf açısına bağlı kalmamak ve bütün bileşimler için geçerli tek bir çözüm ararken varlıklı köylü ile orta köylünün Çifte niteliğini unutmakta*. Bunlar, hesaplarında, esasında sadece iki. toplumsal sınıfı gözönünde tutmaktadırlar: ya toprak sahibi ve "köylü ve işçi sınıfı", ya da mülk sahipleri ve proleterler.
      Gerçekte, yakın ve uzak amaçlarıyla, karşımızda üç ayrı toplumsal sınıf vardır: büyük toprak sahipleri, varlıklı köylüler ve —kısmen— orta köylüler, ve nihayet proletarya. Böyle bir durumda, proletaryanın görevinin iki yön taşıması zorunludur. Sosyal-demokrasinin tarım programının ve Rusya'da tarımla ilgili taktiğin bütün güçlüğü, azamî açıklıkla ve tam olarak proletaryanın hangi koşullarda tarafsız kalacağını ve hangi koşullarda köylüleri destekleyeceğini ve "kışkırtacağını saptamaktır.
      Bu sorunun ancak tek bir çözümü vardır: köy burjuvazisiyle birlikte her türlü kölelik zihniyetine karşı, tarım feodallerine karşı; kent proletaryasıyla birlikte köy burjuvazisine ve tüm öteki burjuva unsurlara karşı; işte köy proletaryasının ve onun sosyal-demokrat ideologunun izleyeceği "siyasal çizgi"! Başka bir deyişle: köylüleri, bu köylüler devrimci demokratik oldukları ölçüde, ne kadar "kutsal" olursa olsun her türlü derebey "mülkiyeti"nin zoralımı dahil, ileri atılımlarında onları desteklemek ve onları ileriye doğru itmek. Köylülerden, gerici, ya da proletaryanın hasmı olarak hareket ettikleri ölçüde, sakınmak, onlardan ayrı olarak örgütlenmek ve onlara karşı mücadeleye hazır olmak. Daha başka bir ifadeyle: köylüyü, büyük toprak sahibine karşı mücadelesi, demokrasinin geliştirilmesi ve pekiştirilmesine yardım ettiği zaman desteklemek; büyük toprak sahiplerine karşı [sayfa 171] mücadelesi, ne proletaryayı, ne demokrasiyi ilgilendirmediği toprak sahipleri sınıfının iki bölümü arasında bir hesaplaşmaya dönüştüğü zaman, köylü karşısında, tarafsız bir tutum benimsemek.
      Söylemeye gerek yok ki, bu yanıt, köylü sorununu, derinliğine incelemiş teorik bir anlayışa sahip olmadan ele alanları; söz olarak güzel etkiler yapan "devrimci" sloganlar araştıranları; özellikle köylü sorunlarında, devrimci serüvenlerin ciddî ve çok büyük tehlikesini göremeyenleri doyurmayacaktır. Aramızda böyleler! eksik değil, sosyalist-devrimciler de bunlardandır; devrimci gelişme ve köylü hareketinin de ona .uyması, böylelerinin daha da çoğalacağını bize bildiriyor. Bu adamlar karşısında, sosyal-demokratlar, sınıf mücadelesi açısından sapmadan, her çeşit bulanık devrimci lafazanlığa karşı, köylülüğün heterojen bileşiminin açık-seçik bir tahliliyle çıkmalıdırlar. Somut ve pratik sözcüklerle konuşacak olursak, şunu söylemekle daha çok gerçeğe yaklaşacağız: tarım sorununda sosyal-demokrasinin tüm hasımları, Avrupa Rusyası'nda, koca bir toplumsal tabaka olan ve köylülüğün elindeki üretim araçlarının ve servetin en azından yarısına sahip bulunan varlıklı köylülerin (toplam olarak yaklaşık 10 milyon aileden 1,5-2 milyonu) varlığını hesaba katmıyorlar. Bu toplumsal tabaka, çiftlik yanaşmaları ve gündelikçi tutmadan yapamaz. Bu toplumsal tabaka, yadsınamaz bir şekilde köleliğe, büyük toprak ağalığına, çarlığa düşmandır. Demokrasiye eğilim göstermektedir, ama köy proletaryası karşısındaki düşmanlığı iyiden iyiye kesindir. Tarım programında, bu sınıf düşmanlığını maskelemek ya da işin içinden sıyrılmak amacı güden her girişim ve taktik, bilinçli ya da bilinçsiz olarak sosyalist görüşün terkedilmesi demektir.
      Köy proletaryası ile köy burjuvazisi arasında orta köylüler kategorisi bulunmaktadır. Bunların durumunda, her iki karşıta ait çizgiler göze çarpıyor. Bilinçsizlik ve gerici [sayfa 172] düşünüşün belirtileri ne kadar önemli olursa olsun, bütün olarak ele alındığında, köylülüğün bütün bu tabakalarının durumundaki ortak özelliklerin bir bütün olarak köylü hareketini, bir "demokratik" hareket haline getirdiği tartışma götürmez. Bizim görelimiz, sınıf açısından asla vazgeçmeme ve köy proletaryasıyla kent proletaryası arasında sıkısıkıya bir ittifakı örgütlemektir. Görevimiz, "toprak ve özgürlük" içirt belli belirsiz duyulan genel özlemin gerçek demokratik ve devrimci özünü iyi anlamak ve halka iyi anlatmaktır. Şu halde bizim görevimiz, sosyalist mücadelenin elemanlarını köylerde hazırlamakla birlikte, büyük bir enerjiyle bu özlemi desteklemek ve uyanık tutmaktır.
      Köylü hareketi karşısında, Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin pratik tutumunu iyice belirtmek için, partimiz Üçüncü Kongresi, köylülüğün desteğiyle ilgili bir karar almak zorundadır. İşte, daha yukarda ifade edilmiş görüşleri formüllendiren, sosyal-demokrat yazında birçok kez söylenmiş, ve şimdi, partinin mümkün olduğu kadar çok sayıda militanı tarafından tartışılması gereken karar taslağı:
      "Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi, bilinçli proletarya partisi, tüm emekçilerin her çeşit sömürü boyunduruğundan kurtulması özlemi içindedir. Mevcut toplumsal ve siyasal düzene karşı yönelmiş her devrimci eylemi destekler. Bundan ötürü, RSDİP, olanca enerjisiyle, günümüz köylü hareketini destekler, ve büyük toprak sahiplerinin mülkten tecrit edilmesi önünde de gerilemeksizin, köylülerin durumunu iyileştirmeye elverişli devrimci bütün Önlemleri destekler. Bunu yapmakla, RSDİP, proletaryanın sınıf partisi, köy proletaryasının bağımsız sınıf olarak örgütlenmesi yolunda, yorulmadan çaba gösterir, bir an bile unutmadan, tarım proletaryasına, onun çıkarları ile köy burjuvazisinin çıkarları arasında çelişki bulunduğunu açıklamak, ve ancak köylerin ve kentlerin proletaryasının, burjuva toplumunun bütününe karşı ortak mücadelesinin, bütün yoksul köylüler yığınını, [sayfa 173] yoksulluktan ve sömürüden gerçekten kurtarabilecek tek devrim olan sosyalist devrimin zaferim sağlayabileceğini anlatmak onun görevidir.
      "RSDİP, köylü arasında ajitasyon çalışması için ve köylü hareketini en yüksek bilinç düzeyine ulaştırma aracı olarak, bütün demokratik dönüşümleri bir bütün olarak destekleyecek olan ve bunları bütün ayrıntılarıyla uygulayacak olan devrimci köylü komitelerinin derhal kurulmasını pratik slogan olarak önerir. RSDİP, bu komiteleri de, bir yandan bütün köylülüğü demokratik devrimci hareketlerinin her birinde desteklemek ve, öte yandan, köy burjuvazisine karşı mücadelesinde tarım proletaryasının gerçek çıkarlarını savunmak amacıyla, köy proleterlerini bağımsız bir örgüt içinde birleştirme yolunda çaba harcayacaktır."
     
      Vperyod.
n° 11.
      10 (23) Mart 1905.
     

SOSYALİZM VE KÖYLÜLÜK


      RUSYA'NIN geçirdiği devrim, bir halk devrimidir. Halkın çıkarlarıyla otokratik hükümeti oluşturan ve destekleyen bir avuç insanın çıkarı arasında uzlaşmaz bir çatışma doğmuştu. Meta üretimine dayanan çağdaş toplumun bizatihi varlığı, —nüfusun sınıflarının ve zümrelerinin çıkarları arasındaki karşıtlık ve çatışma çok büyük olduğundan— otokrasinin ortadan kalkmasını, siyasal özgürlüğü, devletin örgütlenmesinde ve yönetiminde egemen sınıfların çıkarlarının açıkça ve doğrudan doğruya temsil edilmesini zorlamaktadır. Demokratik devrim, iktisadî ve toplumsal özü bakımından burjuva nitelik taşıdığı için, tüm burjuva toplumunun istemlerini dile getirmeden edemez. [sayfa 225]
      Ama bugün, otokrasiye karşı çıkmış tek bir bütün gibi gözüken bizzat bu toplum, emek ile sermayeyi ayıran uçurumla geri dönüşü olmayan bir şekilde bölünmüştür. Otokrasiye karşı ayaklanan halk, tek bir halk değildir. Mülk sahipleri ve ücretliler; önemsiz sayıda (on bin ayrıcalıklı) varlıklı bir azınlık ile on milyonlarca malsız-mülksüzler ve emekçiler, ileriyi gören bir İngilizin daha 19. yüzyılın ilk yarısında dediği gibi, gerçekte, "iki ulus"[
60] meydana getirmektedir.
      Burjuvazi ile proletarya arasındaki savaş, bütün Avrupa'da gündemdedir. Bu savaş, çoktan Rusya'ya da ulaştı. Çağdaş Rusya'da, devrime içeriğini veren, savaş halinde iki güç değildir, ama ayrı cinsten ve farklı iki toplumsal savaştır. Birinci savaş, bugünkü otokratik düzenin bağrında verilmektedir ve köleliğe dayanır; öteki ise, gözlerimiz önünde doğan, geleceğin burjuva demokratik düzeninin içinde yer alan savaştır. Biri, özgürlük için (burjuva toplumunun özgürlüğü için), demokrasi için, yani halkın mutlak egemenliği için bütün halkın verdiği savaştır, öteki, toplumun sosyalist örgütlenmesi için, proletaryanın burjuvaziye karşı giriştiği sınıf mücadelesidir.
      Şu halde, sosyalistlere, nitelikleriyle, amaçlarıyla ve kavgada kesin bir tutum almaya yetenekli toplumsal güçlerin bileşimi bakımından, tamamen farklı iki savaşı aynı zamanda yürütmek gibi zor ve ağır basan bir görev düşüyor. Bu çetin sorun, sosyal-demokrasinin programı bilimsel sosyalizm, yani marksizm üzerine kurulmuş bulunduğundan ve partimiz, marksizmin ilkelerini Avrupa'nın çeşitli ülkelerindeki demokratik ve sosyalist hareketlerin deneyimiyle denemiş, doğrulamış, açıklamış ve derinleştirmiş olan sosyal-demokrasinin büyük uluslararası ordusunun birliklerinden biri durumuna gelmiş bulunduğundan ötürü, sosyal-demokrasi tarafından, bütün açıklığıyla konmuş ve kesin çözüme bağlanmıştır.
      Devrimci sosyal-demokrasi, uzun zamandan beri, liberal narodnik şekli ile başlayıp, Osvobojdenye'ninkine kadar [sayfa 226] varan Rus demokratik hareketinin burjuva niteliğini göstermiş ve tanıtlamıştır. Sosyal-demokrasi, daima burjuva demokrasisinin iki anlamlılığını, yetersizliğini, kaçınılmaz görüş darlığını ortaya koymuştur, Demokratik devrim sırasında, sosyalist proletaryanın, köylülükle ittifak yapmayı, burjuvazinin istikrarsızlığım felce uğratarak otokrasiyi kırmayı ve ezmeyi bir hedef olarak göstermiştir. Demokratik devrimin kesin zaferi ancak proletaryanın ve köylülerin devrimci demokratik diktatörlüğü sayesinde mümkündür, Ama bu zafer, ne kadar tez ve tam olursa, o kadar eksiksiz, o kadar derin bir şekilde, yeni çelişkiler, tam demokratlaşmış bir burjuva düzeni zemini üstünde, yeni bir sınıf mücadelesi kendini gösterecektir. Demokratik devrimi ne kadar tam olarak yaparsak, o ölçüde sosyalist devrimin sorunlarına ulaşmış olacağız.
      Sosyal-demokrasi, proletaryanın devrimci demokratik ve sosyalist amaçlarının bu biçimde formüle edilişinden her sapmaya karşı inatla savaşmalıdır. Bugünkü devrimin içerik bakımından demokratik, yani burjuva niteliğini yadsımaya kalkışmak saçmadır; bu bakımdan, devrimci komünler oluşturulması gibi sloganlar ortaya atmak da saçma olur. Demokratik devrime proletaryanın katılışının —yönetici olarak katılışının— amaçlarını küçümsemek, örneğin proletarya ile köylülerin demokratik devrimci iktidarı gibi sloganları reddetmek de, saçma ve gerici bir tutum olur. İki devrim, nitelikleri bakımından olsun, çatışmaya katılan toplumsal güçlerin bileşimi bakımından olsun, birbirinden farklı olduğundan, sosyalist devrimin amaçları ve koşulları ile demokratik devrimin amaçlarını ve koşullarını birbirine karıştırmak saçmalıktır.
      İşte bu sonuncu hata üstünde, burada, ayrıntılarıyla durmak niyetindeyiz. Genel olarak bir halkın, özel olarak köylülerin içindeki sınıf çelişkilerinin rüşeym hali, kapitalizme ait gerçekten yaygın bir gelişmenin ilk temellerini atmakla görevli bulunan demokratik devrim döneminde, [sayfa 227] kaçınılmaz bir olaydır. Böyle olunca, iktisadın bu rüşeym hali, çeşitli görünüşler altında, sosyalizmin gecikmiş biçimlerinin, bir küçük-burjuva sosyalizminin yeniden dirilmesi ve kalıntı halinde varlığını sürdürmesinin sonucudur, çünkü, bu hal, küçük-burjuva ilişkilerinin çerçevesini aşmayan reformları idealleştiriyor. Köylü yığınları, en tam denebilecek bir "özgürlük"ün,[61] "toprak"ların, hatta toprakların tamamının en "âdil" şekilde paylaşılmasının kapitalizmi ortadan kaldırmak şöyle dursun, özellikle geniş ve güçlü bir kapitalist gelişmenin koşullarını yaratacağını kavramazlar, kavrayamazlar. Sosyal-demokrasi, köylülerin bu isteklerinde devrimci ve demokratik ne varsa özellikle onu ortaya çıkarıp, onu desteklerken; küçük-burjuva sosyalizmi, köylülerin bilinçsizliğini bir teori haline getiriyor, gerçek anlamıyla demokratik bir devrimin amaçlarım ve koşullarını, hayalî bir sosyalist devrimle ve tek bir bütün içinde birbirine karıştırıyor.
      Küçük-burjuvazinin bu karmakarışık bulanık ideolojisi, en çarpıcı ifadesini, kendilerini bir parti olarak ilân etmekte gösterdikleri acelecilik ölçüsünde, kendilerinde gerçek bir parti için gerekli temelden yoksun bulunan "sosyalist-devrimciler"in programlarını tahlil ederken, (Vperyod, n° 3'e bakınız), bunların görüşlerinin, Rus narodniklerinin eski doktrininden gelme olduğunu gösterme fırsatını bulmuştuk. Ama Rusya'nın ekonomik gelişmesi ve Rus devriminin seyri, amansız bir şekilde, her geçen gün, her saat, saf narodniklerin doktrin yapılarının temellerini amansızca sarstığı için, sosyalist-devrimciler, zorunlu olarak, eklektizmin içine düşüyorlar. Narodniklerin doktrinindeki yarıkları, onlar, marksizmin şu anda moda olan oportünist "eleştiri"si ile tıkamaya çalışıyorlar; ama ne çare ki, yapının köhne cephesini böylelikle onarmış olmuyorlar. Genel olarak ele alınırsa, programları, tamamen cansız, iç çelişkilerle dolu bir programdır; ve Rus sosyalizm tarihinde, ancak, feodal Rusya'yı [sayfa 228] burjuva Rusya'ya götüren yolun aşamalarından birine "narodizmden marksizme" varan yola tekabül edebilir. Çağdaş devrimci düşüncenin nice irili ufaklı derecikleri için tipik olan bu tanımlama, Polonya Sosyalist Partisinin (PSP) Przedswit'in[62] 6-8, sayılarında yayımlanmış olan, yeni tarım programı tasarısına da aynı şekilde uygulanabilir.
      Bu tasarı, tarım programını ikiye ayırıyor. Birincisi, "toplumsal koşulları, şimdiden mevcut olan reformlar"ı sunuyor; ikincisi, "birinci kısımda sunulan tarım reformlarının özlenen sonuca varışını ve birbirini tamamlayarak bir bütün teşkil edişini formüle ediyor". İlk kısım da, kendi arasında üç bölüme ayrılır: a) emeğin korunması, tarım proletaryasıyla ilgili istemler; b) tarım reformları (sözcüğün dar anlamıyla, kısaca, köylülerin istemleri); c) köy halkının çıkarlarının korunması (kendi kendini yönetim, vb.).
      Asgarî bir program ile azamî bir program arasında bir çeşit ayrım yapma yolunda çaba gösteren bu program, saf proleter istemlerin tam bir açıklıkla anlatımı ve, son olarak, programın gerekçesinde yer almış bulunan, herhangi bir sosyalistin hiç bir şekilde "köylü yığınlarının mülkiyet içgüdüsünü okşama"ya hakkı olamayacağı yolundaki beyan, marksizme doğru atılmış bir adımdır. Açıkçası, bu önerilerin sonuncusunun içerdiği gerçek, eğer mantıksal olarak sonuna kadar geliştirilseydi, kaçınılmaz olarak, tam bir marksist programa varılırdı. Ama ne var ki, PSP, tam bir proleter partisi değildir ve fikirlerini marksizmin oportünist eleştirisinden de almakta bir sakınca görmemektedir. Programın gerekçesinde şunları okuyoruz; "Toprak mülkiyetinin yoğunlaşması kanıtlanmamış olduğuna göre, parça parça küçük işletmelerin ortadan kalkmasının kaçınılmazlığına köylünün inandırılacağına emin olarak bu ekonominin içten bir savunması yapılamaz."
      Bütün bunlar, burjuva ekonomi politiğin doktrinlerinin bir yankısından başka şey değildir. Burjuva iktisatçısı, [sayfa 229] küçük çiftçiye, mutluluğunun kapitalizmle bağdaşabileceği fikrini aşılamaya çalışır. Toprak mülkiyetinin yoğunlaşmasının özgül sorunundan, bu iktisatçılar, meta üretimi, sermaye boyunduruğu, küçük tarım işletmesinin çöküşü ve köleleşme gibi daha genel sorunları maskelemek için yararlanırlar. Onlar, tarımın uzmanlaşmış ticarî kollarında büyük üretimin, toprağın küçük ve orta büyüklükte mülkiyeti üzerinde de gelişebileceği gerçeği karşısında; ve küçük ve orta mülkiyetin, kiranın artmasıyla, ipoteklerin ağırlığıyla ve tefeciliğin baskısıyla çözülüp dağıldığı gerçeği karşısında gözlerini yummaktadırlar. Burjuva iktisatçıları, büyük tarımın teknik üstünlüğü gibi ve köylünün kapitalizme karşı mücadelede yaşam koşullarının gittikçe daha kötüleşmesi gibi gerçekleri de karanlıkta bırakmaktadırlar. PSP, yeni David'lerimiz[63] tarafından hortlatılmış olan burjuva önyargıları yinelemekten öte bir şey yapmamaktadır.
      Teorik görüşlerde tutarsızlık, pratik programda da kendini duyurmaktadır. Birinci bölümü, asıl toprak reformlarını ele alınız. Orada bir yandan (Madde 5) "köylülerin tarla satın almalarını engelleyen sınırlamaların ortadan kaldırılmasını" ve (Madde 6) "aynî vergilerin kaldırılmasını" bulursunuz. Bunlar, saf marksist asgarî istemlerdir. Bunları (özellikle 5. maddeyi) kabul etmekle, PSP, tıpkı Moskovskiye Vedomosti gibi ünlü "tarla satışlarının yasaklanmasına" bir zaafları olan bizim sosyalist-devrimcilerimize kıyasla bir ilerleme kaydetmiştir. Bu istemleri formüle eden PSP, bugünkü köylü hareketinin temeli ve hedefi olarak kabul edilen derebeylik kalıntılarına karşı mücadele gibi marksist bir kavrama sürtünmektedir. Ama, PSP, bu fikre sadece sürtünmektedir ve onu tam olarak ve bilinçli olarak benimsemekten uzaktır.
      İncelemekte olduğumuz asgarî programın başlıca noktaları şu şekilde kaleme alınmıştır: "1° Krallığa, devlete ve kiliseye ait mülklerin, zoralım yoluyla ulusallaştırılması; [sayfa 230] 2° doğrudan doğruya miras yoluyla intikal etmeyen büyük toprakların ulusallaştırılması; 3° ormanların, nehir ve göllerin ulusallaştırılması." Bu istemler, çağımızda, her şeyden önce toprağın uysallaştırılmasını amaçlayan bir programın eksiklikleri sayılmalıdır. Tam siyasal özgürlük ve halkın mutlak egemenliği olmadıkça, demokratik cumhuriyet olmadıkça, ulusallaştırma devletin mülkiyetine geçme ifade ettiğine göre ve devletin de bir polis devleti ve bir sınıf devleti olduğuna göre ve yarının devleti de her durumda bir sınıf devleti olacağına göre, toprağın ulusallaştırılması istemi, akla-uygun olmayan zamansız bir istemdir. Hele demokrasiye doğru yürüyüşte bir slogan olarak bu istem, özellikle yersizdir, çünkü, (köylülerin büyük toprak sahiplerinin topraklarını almaları anlamında) köylüler ile büyük toprak sahiplerinin ilişkilerine değil, büyük toprak sahiplerinin devlet ile ilişkilerine en büyük önemi yüklemektedir. Köylülerin devrimci yöntemlerle toprak uğruna büyük toprak sahiplerine karşı ve onların devletine karşı mücadele ettikleri bir dönemde, sorunun, bu şekilde konması kesin olarak yanlıştır. Zoralımın organları olarak, zoralımı uygulamak için devrimci köylü komiteleri, işte böyle bir zamanda doğru olan ve büyük toprak sahiplerine karşı sınıf mücadelesinin başarısına katkıda bulunabilecek tek slogan budur.
      PSP, tasarısında asgarî tarım programının öteki maddeleri şunlardır: "4° tarımın ıslahı, ilgili çoğunluk tarafından gerekli görüldüğünde, bu ıslaha engel teşkil ediyorsa, mülkiyet hakkının sınırlandırılması; ... 7° tahılın yangına ve doluya karşı ve hayvanların da salgın hastalıklara karşı sigortasının ulusallaştırılması; 8° tarım şirketlerinin ve kooperatiflerinin yasa yoluyla teşviki; 9° tarım okulları."
      Bu maddeler, tamamen sosyalist-devrimci anlayışla, ya da aynı şey olan burjuva reformist anlayışla, kaleme alınmıştır. Bu maddelerin devrimci hiç bir yanı yoktur. Hiç kuşku yok ki bunlar, ilerici nitelikte istemlerdir, ama [sayfa 231] toprak sahiplerinin çıkarlarına uygun ilerici nitelikte. Bunları formüle eden bir sosyalist, mülkiyet içgüdüsünü okşamaktan başka bir şey yapmamaktadır. Bu istemleri ileri sürmek demek, devletten, tarımda kooperatiflerden, sigortalardan daha az "ilerici" olmayan tröstleri, kartelleri, ticarî şirketleri desteklemesini istemek demektir. Bütün bunlar, kapitalist ilerlemedir. Ve bu, bizim tasamız değildir, patronların, sanayicilerin tasasıdır. Proleter sosyalizmi, küçük-burjuva sosyalizminin tam tersine, büyük ve küçük mülk sahipleri kooperatiflerinin örgütlenmesi işini, Kont Roquingy'lere, zemstvo[64] üyesi toprak sahiplerine bırakır; kendisi ise, tamamen ye sadece patronlara karşı mücadele için ücretlilerin işbirliği ile uğraşır;
      Şimdi de programın ikinci bölümünü gözden geçirelim. Bu bölümde ancak bir tek madde var. "Zoralım yoluyla büyük toprak sahiplerinin mülklerinin ulusallaştırılması. Böylece halka mal edilen işlenebilir topraklar ve otlaklar parçalar halinde bölünmeli ve, topraksız, ya da toprağı yetmeyen köylüye uzun vadeli, teminatlı kira sözleşmeleriyle dağıtılmalıdır."
      Güzel değil mi? Kendisini sosyalist olarak niteleyen bir parti, "tarım reformunun bütünlüğü ve sonuçlandırılması" olarak toplumun sosyalist örgütlenmesi yerine, hiç bir işe yaramayan bir küçük-burjuva ütopyası sunuyor. Demokratik ve sosyalist devrimlerin tam bir keşmekeşinin, amaçlarının çeşitli oluşundan doğan tam bir anlayışsızlığın en çarpıcı örneği karşısındayız. Derebeylik topraklarının köylülere geçişi, demokratik devrimin parçalarından biri, burjuva devriminin aşamalarından biri olabilir —ve Avrupa'da her yerde böyle olmuştur—; ama, yalnız radikal burjuvalar, bunu bir "sonuca varma", ya da bir "sonuç" olarak niteleyebilirler. Toprakların şu ya da bu mülk sahibi kategorileri arasında, şu ya da bu mülk sahibi sınıflar arasında dağıtılması, demokrasinin zaferi için, serflik kalıntılarının tam olarak [sayfa 232] kökünün kazınması için, yığınların yaşam koşullarının düzelmesi için, kapitalist gelişmenin hızlanması vb. için yararlı ve zorunlu olabilir. Sosyalist proletaryanın, demokratik devrim döneminde, buna benzer bir önlemi kararlı olarak desteklemesi zorunlu olabilir:
      Ama bizim çabalarımızın "sonuca vardırılması" ve "sonuç"u, ancak sosyalist bir üretim olabilir —küçük köylü üretimi değil—; Meta üretimi düzeninde, kapitalist düzende, küçük çiftçilerin tarlalarını "teminat altına alacağını" iddia etmek, gerici bir küçük-burjuva ütopyası olur, başka şey değil.
      Şimdi görüyoruz ki, PSP'nin bellibaşlı hataları, ne sadece ona özgüdür, ne bir tanedir ve ne de bir raslantıdır. Bu hata, (kendileri tarafından da anlaşılmamış olan sosyalist devrimcilerin ünlü "sosyalizasyon"undan da) daha aydınlık, daha açık-seçik bir şekilde olarak, Moskova'da (Eylülde) toplanan ve tarım sorununu ele alan son zemstvolar kongresindeki tartışmaları sırasında ileri sürülen dahil, tüm Rus narodnik hareketinin, tüm Rus burjuva liberalizmi ve radikalizminin tarım sorunundaki temel yanlış düşüncesidir.
      Bu temelinden yanlış olan düşünce şöyle ifade edilebilir:
      Yakın amaçların açıklanmasıyla, PSP programı, devrimci değildir. Nihaî amaçlarında ise, sosyalist değildir.

      Başka bir deyişle, demokratik devrim ile sosyalist devrim arasındaki farkın anlaşılmaması, demokratik amaçların gerçek devrimci yönleriyle ifade edilmeyişlerinden doğuyor, sosyalist amaçlar ise, burjuva demokratik kavramlara özgü çapraşıkhkla ifade edilmiştir. Sonuç: bir demokrat için yeteri kadar devrimci olmayan ve bir sosyalist için de affedilemez şekilde karışık bir slogan.
      Oysa, sosyal-demokrat nitelik taşıyan bir program, gerçekten devrimci demokrasiyi destekleyerek ve sosyalist amaçları açıklıkla ifade ederek bütün özlemleri karşılar. Günümüzün köylü hareketinde, serfliğe, büyük toprak sahiplerine [sayfa 233] ve onların devletine karşı bir mücadele görüyoruz. Bu mücadeleyi biz sonuna dek destekliyoruz. Bu destek için doğru tek slogan şudur: devrimci köylü komiteleri tarafından toprağın zoralımı. Zoralımı gerçekleştirilen topraklar ne yapılacak? Bu soru, ikinci derecede önemlidir. Ona yanıt bulmak bize değil, köylülere düşer. Köy proletaryasıyla köy burjuvazisi arasındaki mücadele, işte o zaman başlayacak. Bunun içindir ki, askıda duran bu sorunu öylece bırakıyoruz, (bu, projeler yapıp duran küçük-burjuvaların hiç hoşuna gitmeyecektir), ya da derebeyler tarafından zorla alınan toprakların[65] (ki, düşünce yeteneğinden yoksun kimseler, sosyal-demokratların birçok uyarmalarına karşın, bunları, hareket önünde bir engel gibi görmektedirler) cinsi ve ferağı konusunda girişilecek hareketin sadece başlangıcına işaret ediyoruz.
      Çağdaş Rusya'da, kaçınılmaz olan tarım reformunun devrimci ve demokratik bir rol oynaması için yalnız tek bir çare vardır: bu reform yapılmalıdır, büyük toprak sahiplerine ve çarlığa karşı, bizzat köylülerin devrimci inisiyatifiyle yapılmalıdır. Başka bir deyişle, bu reform, devrimci yöntemle gerçekleştirilmelidir. Böyle bir reformdan sonra, toprakların en kötü dağılımı bile, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, bugünkü durumdan daha iyi olacaktır. Her şeyden önce, devrimci köylü komitelerinin kurulmasını istemekle, biz bu yola işaret etmekteyiz.
      Ama aynı zamanda köy proletaryasına şunu da söylüyoruz: "Bütün gücünle şimdi gerçekleştirmeye çalıştığın en köklü köylü zaferi bile, seni yoksulluktan kurtarmayacaktır. Sen bu yoksulluktan, ancak bütün proletaryanın —hem tarım, hem sanayi proletaryasının— burjuvaziye karşı zaferiyle ve sosyalist bir toplumun kurulmasıyla kurtulabileceksin."
      "Büyük toprak sahiplerine ve onların devletine karşı mülk sahibi köylülerle birlikte", "tüm burjuvaziye ve tüm [sayfa 234] mülk sahibi köylülere karşı, kent proletaryasıyla birlikte", işte bilinçli köy proletaryasının sloganı! Eğer bu slogan, küçük mülk sahiplerinin tamamı tarafından kabul edilmezse —ya da hiç biri tarafından kabul edilmezse— gene de işçilerin sloganı olacaktır, ve devrimin baştanbaşa izlediği yol, bu sloganı mutlaka doğrulayacak ve bu slogan, bizi, küçük-burjuva hayallerinden kurtararak, bize, sosyalist hedefimizi açık-seçik gösterecektir. [sayfa 235]
     
      Proletari
, n° 20.
      27 Eylül (10 Ekim) 1905
     
     
     

PROLETARYA VE KÖYLÜLÜK


      ŞU anda, Moskova'da toplanmakta olan Köylü Birliği Kongresi, bir kez daha sosyal-demokratların köylü hareketi karşısındaki tutumları gibi hayatî bir sorunu ön plana getirmiş bulunmaktadır. Bu sorun, Rus marksistleri için program ve taktiklerini saptarken her zaman hayatî önem taşımıştır. Emeğin Kurtuluşu Grubu tarafından 1884'te yurtdışında yayınlanan Rus sosyal-demokratlarının ilk program tasarısında bile köylü sorunu üzerinde büyük dikkatle durulmuştu.
      O zamandan beri, genel sorunları ele alan tek bir bellibaşlı marksist yapıt olmamıştır ki, ya da tek bir sosyal-demokrat dergi olmamıştır ki, bu konudaki marksist görüş ve sloganları yinelememiş ya da geliştirmemiş olsun, ya da özel [sayfa 236] durumlara bunları uygulamamış olsun.
      Bugün köylü hareketi sorunu, sadece siyasal bakımdan değil, ama en doğrudan pratik anlamda da hayatî önem kazanmış bulunmaktadır. Simdi artık, bizim, genel sloganlarımızı, devrimci proletaryanın devrimci köylülüğe doğrudan doğruya çağrıları biçimine sokmamız gerekmektedir. Köylülüğün Rusya'da yeni yaşam biçiminin bilinçli kurucusu olarak öne geçtiği zaman, artık gelmiştir. Ve büyük Rus devriminin seyri ve sonucu pek geniş ölçüde köylünün siyasal bilincinin artmasına bağlı bulunmaktadır.
      Köylüler, devrimden ne istiyorlar? Devrim, ne verebilir köylülere? Siyaset alanında etkin olan herkes ve özellikle siyasete, burjuva siyasetçilerinin bayağılaştırdığı anlamda değil bu sözcüğün en iyi anlamıyla, atılan her bilinçli işçi, bu iki soruyu yanıtlamalıdır.
      Köylüler, toprak ve özgürlük istiyorlar. Bu konuda, iki ayrı görüş olamaz. Tüm bilinçli işçiler, olanca güçleriyle devrimci köylüleri destekliyorlar. Tüm bilinçli işçiler, köylünün, toprağın tümüne ve tam özgürlüğe kavuşabilmesini istiyorlar ve bu uğurda mücadele ediyorlar. "Toprağın tümü" — bu, kısmî ödünlerle ve kısmî bağışlarla yetinmemek demektir; bu, hesabını, köylü ile büyük toprak sahibi arasındaki bir uzlaşmaya değil, büyük toprak sahipliğinin ortadan kaldırılmasına dayandırmak demektir. Ve bilinçli proletaryanın partisi, sosyal-demokrasi, en kesin şekilde bu görüşünü ilân etmiş bulunmaktadır: RSDİP, geçen Mayıs ayında toplanan III. Kongresinde bir karar aldı. Bu kararla, bütün özel mülk olan malikânelerin zoralımı dahil, köylülerin devrimci istemlerini destekleyeceğini açıkça ilân etti. Bu karar, apaçık bir şekilde gösteriyor ki, bilinçli işçilerin partisi, köylülerin, bütün toprağın kendilerine verilmesi yolundaki istemlerini desteklemektedir. Bu bakımdan, partimizin öteki yarısının topladığı kongrede alınan kararın içeriği, RSDİP'nin III. Kongresinin kararıyla tam uygunluk halindedir. [sayfa 237]
      "Tam özgürlük", — bu, kamu ve devlet islerini yöneten memurların ve öteki görevlilerin seçilmeleri demektir. "Tam özgürlük", tamamıyla ve yalnız halka bağlı olmayan, halk tarafından seçilmemiş, halk önünde sorumluluk duymayan ve halkın iradesiyle geri çağrılamayan her iktidarın toptan ortadan kaldırılması anlamını taşır. "Tam özgürlük", memurlar önünde halkın bağımlılığı değil, memurların halka bağımlılığı demektir.
      Hiç kuşku yok ki, toprak ve özgürlük uğruna mücadele eden köylülerin hepsi, mücadelelerinin taşıdığı anlamı tam olarak kavramış değillerdir ve cumhuriyet istemini benimseyecek kadar ileri gidemiyorlar. Ama buna karşın, köylü istemlerinin demokratik niteliği, şüphe götürmez. Onun için, proletaryanın bu istemleri destekleyeceğinden köylüler emin olabilirler. Köylüler bilmelidirler ki, kentlerde dalgalanan bayrağımız, yalnız sanayi ve tarım işçilerinin değil, ama aynı zamanda milyonlar ve milyonlarca küçük çiftçinin de en yakın ve hayatî istemleri için girişilen mücadelenin bayrağıdır.
      Düşünülebilen bütün çeşit ve şekilleriyle serflik düzeni kalıntıları, bugüne kadar, köylülüğün bütün yığınını ezen amansız bir yük olmuştur; proleterler, bayrakları altında, bu yükü ortadan kaldırmak için savaş ilân etmiş bulunmaktadırlar.
      Ama bu bayrağın taşıdığı anlam, sadece köylü istemlerinin proletarya tarafından desteklenmesi değildir, aynı zamanda, proletaryanın özgül istemlerini de dile getirir. O, sadece toprak ve özgürlük için mücadelenin simgesi değildir; aynı zamanda, insanın insan tarafından tüm sömürüsüne karşı, halk yığınlarının yoksulluğuna karşı, sermayenin egemenliğine karşı mücadeleyi simgeleştirir. Burada, önümüze ikinci sorun çıkıyor; köylülere devrim ne verebilir? Bu sorunun önemini değerlendiremeyip, üzerinde durmayan köylünün içten dostları (örneğin sosyalist-devrimciler) çoktur. [sayfa 238] Onlar, "toprak ve özgürlük!" yanıtını almak için, köylünün ne istediği sorusunu sorup, saptamanın yeterli olduğunu sanıyorlar. Bu, büyük bir hatadır. Tam özgürlük, halk tarafından devlet başkanı dahil tüm memurların seçilmesi, sermayenin egemenliğini yokedemeyecektir. Bir azınlığın zenginliğini ve yığınların yoksulluğunu ortadan kaldıramayacaktır. Büyük toprak mülkiyetinin tamamen kalkması da, ne sermayenin egemenliğini ve ne de yığınların yoksulluğunu ortadan kaldırmaz. Ve toprak bütün halkın mülkü haline geldiği zaman da, toprağı, ancak sermayeye, hayvanlara, makinelere, tohuma, krediye sahip olanlar, bağımsız olarak işletebileceklerdir. Çalışmak için kollarından başka bir şeyi olmayanlara gelince, o, demokratik cumhuriyette bile, toprak bütün halkın mülkiyetine geçmiş olsa bile, gene sermayenin kölesi olarak kalacaktır. Sermayenin toplumsallaştırılması olmaksızın toprağın "toplumsallaştırılma"sı fikri, kapitalist düzende, meta üretimi düzeninde, topraktan eşit olarak yararlanma fikri, aldatıcıdır. Sosyalizm, hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinde, bu ve buna benzer hataların çoğunluk tarafından işlendiği zamanlara tanık oldu. Bütün ülkelerin işçi sınıfları tarafından mücadelede edinilen deneyler, Avrupa ve Amerika'nın sosyalist proleterlerinin şu anda tamamen arınmış bulundukları bu hatanın pratikte ifade ettiği tehlikeyi göstermiştir. Böylece, bilinçli işçilerin mücadele simgesi, tam özgürlük uğruna, toprağın tamamı uğruna köylü mücadelesini bütün gücümüzle desteklediğimizi ifade eder; ve bundan sonra, bu simge, orada durmayacağımızı, daha ileriye gideceğimizi ifade eder. Ayrıca, biz, özgürlük ve toprak uğruna mücadeleden daha öte, sosyalizm için mücadele ediyoruz. Sosyalizm için mücadele ise, sermayenin egemenliğine karşı mücadeledir. Bu mücadeleyi herkesten önce, doğrudan doğruya ve bir bütün olarak sermayeye bağımlı olan ücretli işçiler destekler. Küçük mülk sahiplerine gelince, onlar, kısmen bizzat sermaye sahibidirler [sayfa 239] ve çoğu zaman işçileri sömürürler. Bu yüzden, bütün küçük çiftçiler sosyalizm savaşçılarının safları arasına katılamazlar; ancak onların içinden, sermayeye karşı duran işçilerin safına bilinç ve kararlılıkla gelebilenler, Özel mülkiyete karşı kamu mülkiyetinin tarafına geçenler, bunu yapabilirler.
      İşte bu yüzdendir ki, sosyal-demokratlar, bütün köylülükle birlikte, büyük toprak sahiplerine ve çar memurlarına karşı mücadele ettiklerini, ve üstelik, kent proleterleri olarak köy proleterleriyle birlikte sermayeye karşı mücadele ettiklerini söylerler. Toprak ve özgürlük için mücadele, demokratik bir mücadeledir. Sermayenin egemenliğine karşı mücadele, sosyalist bir mücadeledir.
      Onun için, tam özgürlük uğruna ve toprağın tümü uğruna, birlik halinde ve dayanıklılıkla ve duraklama göstermeden mücadele etmek kararını almış olan "Köylüler Birliği"ne yürekten selâmlarımızı gönderiyoruz. Bu köylüler, gerçek demokratlardır. Demokratizmin ve sosyalizmin görevlerinin anlaşılmasında düşmüş oldukları hataları, omuz omuza vermekte olduğumuz büyük savaşta, müttefiklere hitap edercesine sükûnetle ve sabırla onlara açıklamalıyız. Bu köylüler, kendileriyle, şu anda gelişmekte olan devrimin tam zaferi için mücadele yolunu birlikte izlememiz gereken ve izleyeceğimiz gerçek devrimci demokratlardır. Onların genel greve girişme planlarını, ve gelecek sefer, tek vücut kent işçileri ve bütün yoksul köylülerle birlikte devrime katılma kararını sempatiyle karşılıyoruz. Bilinçli işçiler, hep birlikte, olanca güçleriyle, bu planın gerçekleşmesine yardımda bulunmak için hiç bir çabayı esirgemekte kusur etmeyecektir. Ama, en dürüst ve en devrimci demokratlarla yapılsa bile, hiç bir ittifak, proleterlere, daha yüksek ve daha önemli olan amaçlarını, sosyalizm uğruna mücadeleyi bütün emekçileri her türlü sömürüden kurtarma uğruna mücadeleyi unutturamaz. İşçiler ve köylüler, ileri! Toprak ve özgürlük için omuz [sayfa 240] omuza savaşalım! Uluslararası sosyal-demokrasinin birleştirdiği proleterler, sosyalizm uğruna mücadeleye doğru ileri!.. [sayfa 241]
     
      Novaya Jizn,
n° 11,
      12 (25) Kasım 1905
      İmza: L. Lenin






Dipnotlar

[1*] Bkz: "Narodizmden Marksizme", bu kitapta, s. 160-167. -Ed.



Açıklayıcı Notlar

[36] Narodnik hareketi (narod, "halk" kelimesinden geldiği için edebî dilde halkçı) köleliğin kaldırılmasından (1861) sonra gelişti. Ülkedeki bozukluklara karşı çareyi, köy komününün ve artel denilen çalışma ortaklıklarının kutsal geleneğine dönmekte buluyordu! Bu geleneklerin, Rus halkını köklü bir şekilde tüm öteki halklardan ayırdığım ve onu, kapitalizmin sancılarını çekmeksizin doğrudan sosyalizme ulaştıracağını düşünüyorlardı. Lenin, daha sonra narodniklerin doktrinini şöyle tanımladı: Bu görüşler "sistem"i, şu üç noktada karakterize edilir: 1° Bir geriye gidiş ve çöküş olayı olarak, Rusya'da kapitalizmin değerlendirilmesi. Böylece, Rusya'nın yüzyıllık temellerinin kapitalizm yoluyla "çöküşünü durdurmak", "tutmak" emeli; 2° Rusya'nın genel olarak ekonomik düzeninin ve özel olarak, ortaklığıyla, "artel'iyle, köylüsünün orijinalliğini ilan ettmek — narodnikler, Rusya'ya toplumsal Binıflar ve modern bilimin geliştirdiği toplumsal sınıflar çatışması kavramını uygulamayı zorunlu bulmazlar. Köylüler arasında, her ekonomiye ve pazar ekonomisine özgü uyuşmazlıkların varlığını kabul etmezler, ya da bunu peçelemeye çalışırlar; 3° "Aydınlar" ile hukuksal ve siyasal kurumların, bazı toplumsal sınıfların çıkarlarıyla bağımlılığının degerlendirilememesi. Bu bağın yadsınması bu toplumsal güçlerin materyalist bir açıklamasının yokluğu, burada "tarihi başka, bir dqğrultuya itmeye..." yetenekli bir kuvvet görmelerine neden olmaktadır. ("Hangi Mirası Reddediyoruz?", Lenin'in 1897 yıllarına doğru, o sırada" sürgün bulunduğu Sibirya'da yazdığı yazı.) Narodnik hareketinin en yüksek dönemi, 1870'ten 1881'e kadar sürer. Bu dönemde Zemlya i Volya (Toprak ve özgürlük) örgütleriyle ve sonra da Narodnaya Volya (Halkın İradesi) örgütleriyle, narodnikler, doğrudan doğruya devrimci savaşa atıldılar ve Rus devrimine kahraman bir öncüler ekibi sundular. Lenin, narodnik kahramanlarına karşı her zaman saygı duymuştur. Aleksandjr ü'nin 1881'de öldürülmesini izleyen baskı ve terör hareketi, narodnik örgütlerinin ezilmesine neden oldu. Rusya'da kapitalizmin gelişmesi, ezilen kalabalık bir proletaryanın meydana gelişi, narodnik geleneklerine karşı mücadelede büyüyecek olan sosyal-demokrasiye elverişli bir zemin yaratacaktı. — 160
[37] Osvobojdenye ("Kurtuluş"). — 1902 Haziranından, 1905 Ekimine kadar, P. B. Struve'nin editörlüğü altında yurtdışında yayınlanan onbeş günlük gazete. Bu gazete, Rus liberal burjuvazisinin organıydı. 1903'te, gazetenin çevresinde liberal-monarşistler toplandılar ve (Ocak 1904'te) liberal-monarşist Osvobojdenye Birliğini kurdular. Bu birlik, 1905 Ekimine kadar yaşadı. Bu birliğin üyeleri, zemstvo anayasacılarıyla birlikte, Rusya'da başlıca burjuva partisi olan ve 1905'te kurulan Kadet Partisinin çekirdeğini meydana getirdiler. — 160
[38] Revolııtsionnaya Rossiya ("Devrimci Rusya"). —. 1900 yılının sonundan itibaren Sosyalist-Devrimciler Birliği tarafından yayınlanmaya başlanan illegal sosyalist-devrimci gazete. Ocak 1902'deh
Aralık 1905'e kadar Rusya dışında (Cenevre'de) Sosyalist-Devrim-ci Partinin resmî organı olarak yayınlandı. — 160
[39] Sosyalist-Devrimciler (S. R.'lar) — Çeşitli narodnik grup ye çevrelerin biraraya gelmesiyle 1901 sonu 1902 başında kurulan bir küçük-burjuva partisi. Sosyalist-Devrimciler, kendilerine, sosyalist diyorlardı, ama onların sosyalizmi bilimsel olmayan küçük-burjuva eşitlikçi sosyalizmdi. Programlarının esası, gerçekte kapitalizmin gelişmesi için en uygun koşulları yaratacak olan, emek standardı temeli üzerinde, eşitlikçi, toprağa bireysel tasarruf istemiydi.
      S. R.'lar proletarya ile köylüler arasındaki sınıf farklarını görmediler ve köylüler arasındaki (kulaklarla emekçi çiftçiler arasındaki) sınıf farklılıklarının ve karşıtlıklarının üstünü örttüler; proletaryanın devrimdeki öncü rolünü kabul etmediler. Otokrasiye karşı mücadelede terörist eylemler onların temel taktikleriydi.
      Şubat 1917'deki burjuva demokratik devriminden sonra, S. R.'lar, menşeviklerle birlikte, kendi temsilcileri bu hükümete dahil-ken, karşı-devrimci Geçici Hükümetin temel dayanağını meydana getirdiler.
      S. R.'lar, köylülerin büyük toprak mülkiyetinin kaldırılmam istemini desteklemeyi reddettiler ve Geçici Hükümetteki bakanları, büyük topraklara elkoyan köylülerin üzerine, onları cezalandırmak için asker yolladılar.
      Ekim'den sonra, S. R.'lar, burjuvazinin, toprak sahiplerinin ve yabancı müdahalecilerin safında Sovyet iktidarına karşı mücadele ettiler. 1917 Kasımının sonunda S. R.'ların solkanadı bağımsız bir parti kurdu. Köylü yığınları üzerindeki etkinliklerini yeniden kazanmak için, Sovyet iktidarını biçimsel olarak tanıdılar ve bol-şeviklerle anlaştılar, ancak kısa bir süre sonra Sovyet iktidarına karşı çıktılar. — 161
[60] İngiliz yazarı ve devlet adamı Disraeli'nin (Lord Beaconsfield) altbaşlıgı "iki ulus" olan Sibylle romanı sözkonusudur. — 220
[61] Zemlya i Volya. (Toprak ve özgürlük). Narodniklerin sloganına ima. — 228
[62] Przedswit ("Bora"). Polonya Sosyalist Partisinin 1881'da Cenevre'de kurulmuş aylık organı, PSP'nin tarım programı taslağı, bu aylık gazetenin Haziran-Ağustos 1905 tarihli ve 6-8. sayılarında yayımlanmıştı. — 229
[63] Edouard David, Alman sosyal-demokrasisinin liderlerinden biridir. 1903'te, Sosyalizm ve Tarım adlı yapıtıyla tarımda üretimin tek elde toplanmasını öngören marksist teoriye karşı çıkmışta - 230
[64] Zemstvo — Çarlık rejimi sırasında, toprak sahibi liberal aydınların kurduğu ve yönettiği, yarı-sosyal, yarı-politik bir örgüt Amaçları, köylülerin eğitimi ve toplumsal koşullarının düzeltilmesiydi. Şubat 1917 devriminden sonra dağıldı. — 232
[65] 1861 reformu, toprağa bağlı köleleri özgür ekiciler haline yükseltti ve onlara, yeni bir satın alma hakkı yoluyla toprak sahibi olmak olanağını kazandırdı. Ama bu koşullarda köylülere dağıtılmış ya da ağalara ayrılmış toprakların bölünmesi, ekicinin köleleştirilmesinin yeni bir aracı oldu. Ağalar, bazı toprakların mülkiyetini kendilerine ayırdılar. Oysa bunlardan yararlanma hakkının, komşu toprak parçalarının sahibi olan köylülere düşmesi asağıyukarı gerekliydi. Burada sözkonusu olan bu parçalar. RSDÎP'nin II. Kongresinin tarım programı, "köleliğin kaldırılması, sırasında köylülerden zorla alınmış ve toprak ağalarının elinde köleleştirmenin araçları haline gelmiş topraklarda, tarım işletmelerinin yeniden kurulmasını" istemektedir. — 234




Sayfa başına gidiş