ARİSTOTELES’İN METAFİZİK’İNİN
[sayfa 309] ARİSTOTELES. “METAFİZİK”
TÜBINGEN, 1847 Yukarda, “ev” üzerine olan alıntıya bakılacak.[1] Felsefeye giriş açısından alabildiğine ilginç, canlı, safça (taze) bir yığın şey; ve bunların yerini skolastik alıyor açıklamalarda daima, hareketsiz sonuç alıyor, vs. Aristoteles’te canlı olan ne varsa öldürmüş papazlar ve ölü yanlarını sürdürmüşler düşünürün.
Platon’a karşı polemik (“Metafizik” in hemen başında), naiflikleriyle ayrı bir sevimlilik kazanan “can sıkıcı” sorular ve idealizmin ahmaklıkları hakkındaki Bedenken[5]’ler, alabildiğine karakteristik ve son derece de ilginç. Ve bütün bunlar, en güçsüzce bir kargaşa içinde, aslî olan’ın, kavramın ve tekilin çevresinde dönüyor. NB : “Metafiziksin başında Herakleitos’a karşı, varlık ile varlık-olmayan’ın özdeşliği fikrine karşı amansızca bir mücadele var (Yunan filozofları yaklaşmışlar diyalektiğe, ama hiç bir zaman tam egemenlik sağlayamamışlar bu konuda). Son derece karakteristiktir ki her yerde, ama kesinlikle her yerde, canlı diyalektik tohumları ve diyalektik talepleri var... Aristoteles’te nesnel mantık, öznel mantıkla karışmış durumda her yerde, ama öyle bir şekilde ki nesnel mantık her yerde görülüyor rahatça. Bilginin nesnelliği konusunda hiç bir şüphe yok. Akim gücüne, bilginin gücüne, kudretine, nesnel hakikatına adetâ çocukça bir sarsılmaz inanç var. Ve genel ile tikel’in –tikel nesnenin, şeyin, fenomenin kavramı ile ‘duyular yoluyle algılanan gerçekliği’nin– diyalektiği’nde çocukça, güçsüz ve açması bir karışıklık görülüyor. Aristoteles’in ölü yanını almış skolastik ve papazlar, canlı yanını değil: talep, arayış, lâbirent yanını değil; yolunu arıyor çünkü adam. Aristoteles’in mantığı taleptir, arayıştır, yaklaşmadır Hegel’in mantığına. Ama Aristoteles’in (o ki daima, her adımda kaçınılmazşekilde diyalektik sorununu koymaktadır) bu mantığından, bütün [sayfa 312] arayışları, duraksayışları, sorunları koyuş şekillerini ayıklayıp atarak, ölü bir skolastik yapmışlar. Sorunları koyma şekillerini kesinlikle iyi biliyor Yunanlılar, her koyuş tarzını ayrı bir deneme sistemi olarak alıyorlar, ve böylece ortaya çıkan o naif fikir çeşitliliği Aristoteles’de eksiksiz bir biçimde yansıyor.
(S. 146, kitap 8, bölüm 5 – daha sonra eklenmiş bu hiç şüphe yok ki–, § 2–3 [1044b 25]).
Ibidem, böl. 2, § 21 – 23. [1060 b 20] : ... “Üstelik, somut’un dışında herhangi bir şey var mıdır, yok mudur? Somut’tan maddeyi ve madde ile birlikte olanı anlıyorum. Hiç bir şey yoksa, herşey geçici ve kalımsız demektir, çünkü maddesel olan herşey ölümlüdür. Hiç bir şey yoksa, maddenin içinde ne varsa kalımsızdır; bir şey varsa, bu, türsel belirlenim ve form olacaktır. Ama hangi, durumlarda form bağımsızdır ve hangi durumlarda bağımsız değildir, saptanması zor olan budur işte”[7]... S. 185 –186, kitap 11, böl. 3, § 12 [1061 a 30] – Isıyı, yer çekimini ve “duyulur türden öbür karşıtlar” ı bir yana bırakır matematikçi, ve “yalnız niceliği” göz önüne alır... Varlık içinde de tıpatıp böyledir bu”.
Windelband, “Antik felsefe tarihine toplu bakış” (Müller’s Handbuch der Klassischen Altertumwissenschaft[8], V, I, S. 265 (Berne kitaplığı “okuma salonu”) adlı yapıtında, Aristoteles’in Mantık’ında (die Logik) “düşüncenin formları ile varlığın formları arasındaki özdeşliğin en genel bir ön varsayım olarak yer aldığını” belirtiyor, ve şu aktarmayı yapıyor “Metafizik”ten, V, 7: ““δσαχώς λέγεται τοσαχώς τό εϊναι σημαίνει.” [9]. Bu, § 4. Şöyle çevirmiş bunu Schwegler : “Denn so vielfach [sayfa 314] die Kategorien ausgesagt werden, so vielfach bezeichnen sie ein Sein[10]. Kötü çeviri! Tanrı’ya yaklaşım : Kitap XII, böl. 6, §10 – 11 [1071b 25] : ... “Gerçekten de, edim halinde bir devitken neden yoksa, hareket nasıl var olabilir? Malzeme, hiç şüphe yok ki kendiliğinden hareket edemez; kurucunun hüneri ile harekete geçirilmektedir. Kadınların aybaşı hali ve Yeryüzü için de böyledir bu: Tohum ve döllenme gerekir onlara”... Leusippos (id., § 14 [1071 b 30] hareketin ebedîliğini kabul ediyor ama niçinini açıklamıyor. Böl. 7, § 11 – 19 – Tanrı (s. 213).
“Matematik bilimler felsefesi” (modern tarzda konuşmuş olmak için böyle diyorum) konusundaki “güçlükler”in naif anlatımı, kitap 13, böl. 2, § 23 [1077 a 30] : ... “En son olarak da, cisim de bir tözdür, çünkü bir tamamlanmışlığa sahiptir belli bir ölçüde. Ama çizgiler nasıl olur da birer töz olabilirler ki? Herhalde, ne ruh gibi form ve dış görünüş olarak ve ne de beden gibi madde olarak olamaz böyle bir şey; nitekim hiç bir cisim görülemez ki çizgilerden yada yüzeylerden yada noktalardan bileşip oluşmuş olsun”... (s. 224)...
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Kitap 14, bölüm 3, § 7. [1090 b] : ... “Eğer ‘matematik olan’ duyulur nesnelerin içinde bulunmuyor ise, özeliklerine niçin duyulur nesnelerin içinde raslanılıyor?”... (s. 254).
(Kitabın son cümlesi de aynı anlamı taşımakta, kitap 14, bölüm 6, § 21.) “Metafizik”in sonu
FEUERBACH VE HEGEL’İN
Log. 536 Feuerbach’ın yapıtları, Bolin Yayınları C. I. Ölüm ve ölümsüzlük üzerine düşünceler
Log. I. 175 Hegel’in yapıtlarıIII, IV ve V. Mantık XIX, 1 ve 2 – Hegel’in mektupları
FEUERBACH’IN LEIBNIZ’İN FELSEFESİNİN
L. FEUERBACH. YAPITLAR,
Leibniz hakkındaki bu parlak incelemede özellikle göz önünde tutulması gereken bir kaç parçayı not etmek şart oluyor (bu da pek kolay bir iş değil, çünkü tümü de –bütün birinci kısım demek istiyorum– (§1–13) alabildiğine ilginç); sonra da 1847 ekleri geliyor.
S. 27 – Leibniz’i Spinoza’dan ayıran nokta : Leibniz’de, töz kavramına kuvvet kavramı da gelip ekleniyor, “üstelik de” burada söz konusu olan, “etkin kuvvet” kavramıdır... “öz-etkinlik” ilkesidir (29) –
S. 32 : “Spinoza’nın özü, birliktir; Leibniz’in özü ayrılıktır, farktır.” S. 34 : Spinoza’nın felsefesi bir teleskop’tur, Leibniz’in felsefesi bir mikroskop’tur149. “Spinoza’nın dünyası, tanrının akromatik camıdır ; içinden doğru biricik tözün göksel ışığından gayrı hiç bir şey göremediğimiz, hiç bir şeyin renklendirmediği bir ortamdır bu. Leibniz’in dünyası çok yüzlü bir billur, bir elmastır; ve kendine özgü doğası sayesinde, tözün basit ışığını alabildiğine çeşitli bir zenginliğe dönüştürür ve aynı zamanda karartır bu elmas” (sic!). [sayfa 323] S. 40 : “Demek ki Leibniz için cisimsel töz, Descartes’ta olduğu gibi sadece yerkaplayan, süreduran, dışarıdan harekete geçirilen bir kütle değildir artık; töz niteliği dolayısıyle onda etkin bir kuvvet, hiç bir zaman durgunluğa düşmeyen bir etkinlik ilkesi bulunmaktadır.”
Monadın özeliği : Vorstellung, Repräsentation[16]. “Doğrudan doğruya algılamanın kendisi de karmaşık’ın yada dış’ın, yani yalın’ın içindeki çok’un tasarımından (türetme ve imgesinden”... .] yada... “birimde yada basit bir tözde çokluk’u içeren ve türeten yeniden geçiş halinden başka bir şey değildir” (s. 49, Leibniz –monadda verworrene (s. 50) (bulanık, s. 52) Vorstellung[17]– insanda da bir alay bilinçdışı, venvorrene, vs. duygu vardır). Her monad, “bir ‘kendi için dünya’dır; monadların her biri, kendi kendine yeten bir birimdir” (Leibniz, s. 55). [sayfa 324] “Bir bulanık tasarımlar karışımı: işte budur duyular, madde işte budur” (Leibniz, s. 58)... “Demek ki madde, monadların bağ’ıdır” (ib.)...
“Mutlak gerçeklik, monadlarda ve monadların algılarında bulunur ancak” (Leibniz, s. 6 0). Madde, fenomen’den başka bir şey değildir. “Yalnız tindir aydınlık olan” (s. 62)... madde ise, “aydınlık ve hürriyet yokluğudur” (64). Mekân, “‘kendinde düşüncel’ olan bir şeydir” (Leibniz, s. 70–71). ...”Maddenin çeşitliliğinin, farklılığının maddesel ilkesi, harekettir”... (72). “Nitekim, Newton ve öğrencilerinin düşündüklerinin tersine olarak, maddesel doğada boş mekân yoktur. Boşluk tulumbası, boşluğun varlığını tanıtlamaz katiyen; çünkü camda, her türlü ince maddenin içlerinden rahatça süzülüp geçebileceği gözenekler vardır” (Leibniz, s. 76 – 77). “Madde bir fenomendir” (Leibniz, 78). “Monadın ‘kendi için varlığı’, ruhudur; ‘bir başka için varlığı’, maddedir” (Feuerbach, 78). İnsan ruhu, üstün bir merkezî monaddır, bir entelekyadır151, vs., vs. “İşte bunun içindir ki her cisim, evrende bütün olup bitenlerin etkisi altındadır” (Leibniz, 83). “Monad, bütün evreni temsil etmektedir” (Leibniz, 83).
Ruhla bedenin uyumu – Tanrı tarafından kurulmuş olan harmonie préétablie[18].
“Bir çeşit tinsel otomat’tır ruh” (Leibniz, 98). (Bir keresinde Leibniz kendisi de, vesilecilik’ten153 kendi felsefesine kolayca geçilebileceğini söylüyor, Feuerbach, 100). Ama Leibniz’te bu, “ruhun doğası”nın sonucu olarak ortaya çıkmakta... (101). “Teodise”de154 (§ 17) temel dayanak olarak, gene, Tanrı’nın varlık kanıtı’nı155 almakta Leibniz. “Anlayışgücü üzerine yeni Denemeler”de156, nihil est in intellectu, vs., nisi intellectıts ipse[19] (!) (152) diyerek eleştiriyordu Locke’un ampirizmini Leibniz. (İlk baskıda Feuerbach da yapıyordu, Locke’un idealist açıdan bir eleştirisini157.) “Zorunlu hakikatlar”ın ilkesi “bizde”dir (Leibniz, 148).
Töz, değişme, vs. ideleri bizde vardırlar (Leibniz, 150). “Akıl tarafından en iyi şekilde belirlenmiş varlık – hürriyetin en yüksek derecesi işte budur” (Leibniz, 154). “Leibniz’in felsefesi, idealizm’dir” (Feuerbach, 160), vs., vs.
Bal mumu değildir ruh, bir tabula rasa[20] değildir... “Algıyı üretebilmek için, nesneye, kendinden farklı bir şeyin gelmesi gereklidir; ve algının özünün temeli olan bu farklı öğeyi nesnenin kendisinden çıkarmağa kalkışmak, gerçekten ahmaklık olur. Peki öyleyse nedir bu öğe? Evrenselliğin form’udur; çünkü Leibniz’in de belirtmiş olduğu gibi, ide yada bireysel algı bile –hiç değilse bireysel gerçek nesneye oranla– genel karakterde bir şeydirler ilkin, yani, bu durumda, belirlenmemiş, farkları silen ve yok eden bir şeydirler. Som, eleştiri gücünden yoksun, zengindir duyarlık; buna karşılık ide, algı, genel’le ve zorunlu ile sınırlıdır” (192).
... “Bütünün parçadan büyük olduğunu, anlayışgücu kadar duyular da söylemektedirler bana; ama duyular bunu bana sözcüklerle değil de: parmak elden küçüktür, cinsinden örneklerle söylemektedirler”... (196– 197). ... “İşte bunun içindir ki bütünün parçadan büyük olduğu kesin bilgisi, duyulur deneye bağlı değildir hiç şüphesiz. Peki ama neye bağlıdır? Bütün sözcüğüne. Bütün parçadan büyüktür şeklindeki önerme, tek başına: bütün sözcüğünün söylediğinden fazla bir şey söylememektedir”... (197). ... “Leibniz, tam tersine, idealist yada tinselci olarak, araç’ı erek haline duyarlığın olumsuzlanışını zihnin özü haline getiriyor”... (198). ... “‘Kendi bilinci’ne sahip olan, varolmaktadır ve vardır ve adı da ruhtur. Demek ki biz, bedenimizin varolduğundan emin olmazdan önce ruhumuzun varolduğundan emin olmaktayızdır. Bilinç, hiç şüphe yok ki, ilktir; ama yalnız benim için ilktir, ‘kendinde ilk’ değil. Bilincimin açısından, ben kendimin bilincinde olduğum için varolmaktayımdır; ama bedenimin açısından, ben varolduğum için kendimin bilincindeyim’dir. Hangisi haklıdır peki bu durumda? Beden, yani doğa mı; yoksa bilinç, yani Ben mi? Şüphesiz ki, Ben; çünkü ben kendi kendime hak vermezlik edebilir miyim? Ama gerçekte, bilincimi bedenimden ayırıp yalnızca kendi kendim sayesinde düşünebilecek durumda mıyım?”... (201). ... “Dünya, duyuların ve düşüncenin konusudur” (204). “Duyulur bir nesnede insan, gerçekteki haliyle duyulur algının nesnesi olarak varlığı, kendinde duyulardan soyutlanmış olarak bulunan düşünülmüş varlıktan ayırt eder. Varoluş yada birey diye adlandırır birincisini, ikincisini ise öz yada cins diye adlandırır. Zorunlu ve ebedî olarak tanımlar özü, çünkü şu yada bu nesne duyuların dünyasından [sayfa 329] yok olsa bile, düşünülmüş nesne yada tasarım olarak kalmaktadır; varoluşu da, olumsal, zorunsuz ve geçici olarak tanımlar”... (205).
“Duyuların yalanından ne kadar çok söz edildi, ve ne kadar az söz edildi dilin yalanından; oysa düşünce dilden ayrılamaz. Ve bununla birlikte duyuların aldatışı ne denli kaba, dilin aldatışı ne denli incedir! Ben beş duyu’mun imdada yetişmesi sayesinde, anlayışgücü anlamında logos’un bütün bu güçlük ve gizlemlerinin sözcüğün anlamında çözüm bulduklarını kavraymcaya değin, akim evrenselliği, Fichte ve Hegerin Ben’inin evrenselliği nasıl da istedikleri gibi burnumun ucundan tutup sürüklediler beni uzun zaman! İşte bundan dolayıdır ki Haym’ın sözü : “Aklın eleştirisi, dilin eleştirisi olmak zorundadır”, bana teorik açıdan bunca yakın düşmekte. Duyan ve kişisel varlık olarak ben ile düşünen varlık olarak ben arasındaki karşıtlığa gelince, bu, aktardığım” (doğrudan doğruya Feuerbach’ın olan160) “not ve tez anlamında, gelip şu kesin kontrasta dayanmaktadır: duyan olarak bir’im, düşünen olarak evrenselim. Ama düşüncede ne kadar bir isem duyumda da o kadar evrensel olmaktan geri kalmıyorum. Düşüncede uygunluk sadece duyumda uygunluğa dayanmaktadır” (274). “Her türlü insanî bağ, insanlardaki duyum benzeşimi öncülüne dayanır” (274). “Spinoza und Herbart” (1836)161. S. 400 ff. “Ahlâkçı” Her-bart’ın alçakça saldırılarına karşı Spinoza’nm savunulması. Spinoza’nın nesnelciliği belirtiliyor, vs. NB. “Verhältnis zu[21] Hegel” (1840 ve späer[22]). S. 417 ff. [sayfa 330]
Gözlemler arasında : “Doğal doğuş ve gelişimle çelişme halinde olan bir diyalektik ne olabilir? Neye dayanır böyle bir diyalektiğin zorunluğu?”... (431). “Herr[23] von Schelling” (1843) Marx’a mektup (434 ff.). Müsveddeye uygun. Pestilini çıkarmakta Schelling’in162. IV. cildin sonu DR. JOHANN PLENGE. MARK VE HEGEL TUBINGEN, 1911163
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Marx, “bu doğa bilimleri ampirizmini” başkasından almış (88), Marx, toplum bilimini doğa bilimlerine döndürüyor” (ib.). ... “Bir düşünürün yolu değildir onun” (Marx’ın) “yolu... bir hürriyet havarisinin yoludur”...!!! (94 – 95).
...Marx’ın “fanatik mizacı” (ve “heyecanlı karakteri”) – işin özü şu işte (120). Vs. Aşağılık cinsten şaka! Bu alıntı nereden? belirtmemekte yazar?
– Bu alıntıyı, kaynağını belirtmeksizin aktararak şöyle devam ediyor Plenge: “Düşen ‘siyasal zarf’, hiç şüphesiz baştan başa bütün marksizmdir” (129).
Plenge’de Mehrvertstheorie[25] eleştirisine örnek: ↓
... “Bozguncu artı değer teorisi, ajitasyon ihtiyacının gereği olarak, bütün sistemin en gözde yerine oturtulmuş bulunmaktadır”... (164).
[sayfa 335] KİTAPLAR ÜZERİNE NOTLAR . . .
. . .
[sayfa 337] ZÜRİCH
[sayfa 338] (“Zürich Kanton Kitaplığı”168)
Flugschrif ten des deutschen Monistenbundes. Hef t 3: Albrecht Rau. “Fr. Paulsen über E. Haeckel”. 2-te Aufl. Brackwede. 1907 (48 SS.)[30]
[sayfa 339] Seksiyon III. (“Genel kültür
Köken üzerine incelemeler 1914 (Çağdaş kültür m, IV). E. Haeckel: Gott-Natur. Leipzig, 1914[31]... Sch. 480, N24. ...
[sayfa 340]
...
...
[sayfa 341] J. PLENGE’NİN
R. B. PERRY’NİN
“Mind”. 1913. Nisan. F. C. S. Schiller’in, Ralph Barton Perry’nin şu kitabı üzerine kontrandüsü: Present Philosophical Tendencies: a critical survey of Naturalism, Idealism, Pragmatism and Realism, together with a Synopsis of the Philosophy of William James. London and New York (Longmans and C°). 1912. Pages 383.[37] Perry’nin “gerçeklik”ine karşıçıkıyor Schiller; ve onu, “düşüncesi, gerçekçilik ile idealizm arasındaki metafizik karşıtlık sorunuyle, bütün öbür sorunları hep bu soruna bağlamağa çabalayacak kadar dolu olmak” la suçluyor. Not etmeğe değer ki, Perry’den şu parçayı aktarıyor Schiller ilkin : “Organizma, kendisinden itibaren gelişmiş olduğu ve üzerinde etkide bulunduğu ortama uygun ve denk düşmektedir. Bilinç, kendisinden önce varolagelmiş olan ve kendisinden bağımsız olarak varolan ortama seçimli (elective) bir cevaptır. Herhangi bir şey varolmaktaysa, bu, bir cevabı uyandıracak ve ortaya koyacak bir şey olmak gerekir” (Perry’nin kitabı, s. 323). Ve şöyle karşıçıkıyor buna Schiller :
[sayfa 343] A. ALIOTTA’NIN
Antonio Aliotta : La reazione idealistica contro la scienza. 1 cilt. 8°. XVI+526 s. Palermo. Casa editrice Optima. 1912. M. J. Segond’un “Revue philosophique” (Ribot), Paris, 1912, no 12, s. 644–646’da yayınlanan kontrandüsü. Diyor ki “o” (Aliotta) “çağdaş reaksiyonun bütün yeni kaynaklarını bilinemezciliğin içinde gösteriyor bize; bu reaksiyonun evriminin Alman (Riehl) ve Fransız (Renouvier) yeni-eleştriciliğinden, Mach ve Avenarius’un ampriokritisizminden (yada, ampirik eleştiriciliğinden), İngiliz yeni-Hegelciliğinden geçtiğini gösteriyor bize; Bergson ve Schmitt’in sezgiciliklerini betimleyerek geçersizliklerini ortaya koyuyor; W. James, Dewey ve Schiller’in Anglo-amerikan pragmacılığının, Rickert, Croce, Münsterberg, Royce’un”, vs. (645), vs., Schuppe, Cohen ve daha başkalarının “değerler felsefesinin ve tarihselciliklerinin de geçersizliğini koyuyor ortaya”. Kontrandünün bir ikinci bölümünde yazar, Ostwald’ın enerjetik anlayışıyle Duhem’in “yeni nitelikler fiziği”ni ve Hertz, Maxwell, Pastore’nin “modeller teorisi”ni de çözümlüyor. Misti-sizmden (Bergson dahil), özellikle nefret ettiğini söylüyor yazar. Söylediğine göre, yazarın görüş açısı “otantik rasyonel entelektüalizm anlayışğnğn, –B. Aliotta ve B. Chiappelli’nin anlayışlarının– ta kendisidir” (645).
[sayfa 344] HİLFERDİNG’İN
[sayfa 345] [1] Bk. bu kitabın 305. sayfası. (Yazı Kurulu’nun notu.) [2] Aristoteles. Die Metaphysik, Bd. 2. Tübingen, 1847. (Yazı Kurulu’nun notu.) [3] Schwegler’in çevirisi Yunanca metinle karşılaştırıldığında bir dizi yanlış çıkıyor ortaya. Yukardaki metnin, Yunancadan yeni baştan yapılmış çevirisi şöyle oluyor: “İnsan, at ve bu türlü tikel bireyler olarak olumlanan ve evrensellikle de öyle olan varlıklar, bir töz değildirler; belirlenimli bir form’dan ve evrensel olarak belirlenimli bir maddeden yapılmış bir bileşiktirler (1035 b 25).” [Kaynak: Vrin baskısı, Paris, 1948. Bundan böyle bu basıma yapılacak göndermeler, metinde köşeli parantez içinde verilecektir] (Fransızcaya çevirenlerin notu.) [4] Ibidem 1036 a 10 : “Madde ise, kendi olanak bilinmez’dir. Gerçekten de madde, bir yandan ‘duyulur’dur, öte yandan da ‘anlaşılır’dır; duyulur’dur, örneğin tunç, odun ve hareket gücü olan her türlü madde; an-laşılır’dır, duyulur nesnelerde bulunan, ama bu nesneler duyulur olarak göz önüne alındığında değil, matematik varlıklar örneğin.” Bundan böyle metinlerin doğrudan doğruya Yunancadan çevirisini veriyoruz. İki versiyon arasında önemli ayrılık olduğu durumlarda ise, Lenin’in yararlandığı çeviriyi not olarak sunuyoruz. (Fransızcaya çevirenlerin notu.) [5] Şüpheler. (Yazı Kurulu’nun notu.) [6] Lenin’in yararlanmış olduğu çeviri : “Ama çok’un içindeki biricik! İde olarak kabul etmek bir yanılgıdır”. (Fransızcaya çevirenlerin notu.) [7] Lenin’in yararlanmış olduğu çeviri : “Somut’un dışında bir şey varsa, bu, hiç şüphe yok ki form ve imgedir. Ama bu form ile imgenin hangi şeylerde bulunduğunu ve hangi şeylerde bulunmadığını saptamak zordur”... {Fransîzcaya çevirenlerin notu.) [8] Klasik Eski Çağ bilimi elkitabı. (Yazı Kurulu’nun notu.) [9] “Bu formlar kaç kez söylenirlerse, varlığı o kadar kez belirtirler” (Yazıurulu’nun notu.) [10] Çünkü kategorüer kaç kez söylenirlerse, o kadar kez bir varlığı belirtirler. (Yazı Kurulu’nun notu.) [11] Son çözümlemede. (Yazı Kurulu’nun notu.) [12] Ampirik görüş açısından açıklanmış olarak Metafizik. (Yazı Kurulu’nun notu.) [13] Son derece önemle üzerinde durulmağa değer. (Yazı Kurulu’nun notu.) [14] Genel Alman Biyografyası. (Yazı Kurulu’nun notu.) [15] Not, Lenin tarafından Almanca olarak bir tek ayrı yaprağa yazılmış bulunmaktadır. (Yazı Kurulu’nun notu.) [16] Algı, tasarım. (Yazı Kurulu’nun notu.) [17] Bulanık, belirsiz tasarım. (Yazı Kurulu’nun notu.) [18] Öncel düzen. Orijinal metinde Fransızca (Yazı Kurulu’nun notu.) [19] Anlayışgücünde hiç bir şey yoktur, vs., anlayış gücünün kendisinden gayrı. (Yazı Kurulu’nun notu.) [20] Boş levha. (Yazı Kurulu’nun notu.) [20b] Güzel söylemiş! Orijinal metinde Fransızca. (Yazı Kurulu’nun notu.) [21] (Hegel)’e karşı tavır. (Yazı Kurulu’nun notu.) [22] Daha sonra (Yazı Kurulu’nun notu.) [23] Bay. (Yazı Kurulu’nun notu.) [24] Bilgi edinmek üzere. (Yazı Kurulu’nun notu.) [24b] Sadece. (Yazı Kurulu’nun notu.) [24c] Öfke buradan. (Yazı Kurulu’nun notu.) [25] Artı değer teorisi. (Yazı Kurulu’nun notu.) [26] F. Raab. R. Avenarius’un felsefesi. Sistematik açıklama ve içkin (immanente) eleştiri. Leipzig, 1912 (164 s.). 5 Mark. (Yazı Kurulu’nun notu.) [27] Gideon Spicker. Doğa bilimlerinin felsefeye bağıntıları. (Yazı Kurulu’nun notu.) [28] Hegel. Fenomenoloji. (Bolland tarafından yayınlanmıştır, 1907). (Yazı Kurulu’nun notu.) [29] Sıra numarası. (Yazı Kurulu’nun notu.) [30] Alman Birciler Derneği’nin broşürleri. Defter 3: Albrecht Rau: “Fr. Paulsen’in E. Haeckel hakkındaki düşünceleri”, 2. basım. Brackwede. 1907 (48 s.). (Yazı Kurulu’nun notu.) [31] E. Haeckel. Tanrı-doğa. Leipzig, 1914. (Yazı Kurulu’nun notu.) [32] A. Zart. Evrenin malzemeleri: atomlar, moleküller... Stuttgart, 1913. (Yazı Kurulu’nun notu.) [33] Ruttmann. Çağdaş psikolojinin bellibaşlı neticeleri. (Yazı Kurulu’nun notu.) [34] Suter. Richard Avenarius’un felsefesi. 1910. (Doktora tezi). (Yazı Kurulu’nun notu.) [35] Joh. Plenge. Marx ve Hegel. Tübingen, 1911 (184 s.) (4 Mark). (Yazı Kurulu’ntm notu.) [36] Sosyalizm tarihi arşivleri. (Yazı Kurulu’nun notu.) [37] Ralph Barton Perry. Günümüzün felsefî eğilimleri: William James felsefesinin bir özeti ile birlikte natüralizmin, idealizmin, pragmacılığın ve gerçekçiliğin eleştirili açıklaması. Londra ve New York (Longmans ve Ortakları). 1912. 383 sayfa. (Yazı Kurulu’nun notu). 146. 1847 yılında A. Schwegler tarafından Eski Yunanca ve Almanca (çevirisi) olarak iki dilde ve yorumlarla birlikte yayınlanan Aristoteles’in Metafizik’inin özetini, 1915 yılında Bern Kitaplığı’nın okuma salonunda kaleme almıştı Lenin. Felsefe başlığını taşıyan defter, bu özetle bitiyor. Kendi deyişiyle “herşey’in, bütün kategorilerin” dokunulduğu Metafizik’i özetlerken, Platon’un idealist ideler teorisine karşı bu yapıtta yer alan eleştirinin önemini belirtiyor Lenin; ve Aristoteles’in “talepler”ini, “arayışlar”ını, maddeciliğe ve diyalektiğe yaklaşım tarzını ortaya koyuyor; felsefî idealizmin çeşitli biçimlerini karşılaştırıyor ayrıca; ve felsefî idealizmin, “hayatın dışına hayalgücüyle uçuş olanağı”ndan doğan gnozeolojik köklerini meydana çıkarıyor; ama bu arada, “hayalgücünün en kesin bilimde bile rol oynadığını” belirtmekten de geri kalmıyor (elinizdeki cildin 316. sayfasına bakınız). – S. 309. 147. Ünlü Rus demokratı ve edebiyat eleştirmeni Dmitri Pissarev’in “Olgunlaşmamış bir düşüncenin düşüncesizlikleri” başlıklı makalesine gönderme yapıyor Lenin. – S. 316. 148. Feuerbach’ın Darstellung, Entwicklung und Kritik der Leibnizschen Philosophie (Leibniz’in Felsefesinin Açıklanması, Geliştirilmesi ve Eleştirisi) adlı kitabının özeti, Feuerbach başlığını taşıyan ayrı bir defterde bulunmaktadır; ve Feuerbach’ın Yapıtlar’ının Almancadaki ikinci baskısının IV. cildindeki metin esas alınarak yazılmıştır. Lenin’in burada asıl ilgi duyduğu, Leibniz’in sisteminin Feuerbach tarafından yapılan açıklamasıdır. Lenin, söz konusu sistemin idealist niteliğini belirtirken, Leibniz’in derin diyalektik fikirlerini not etmekten de geri kalmamaktadır. Özet, 1914 yılının sonunda, Bern’de kaleme alınmıştır. – S. 321. 149. Şöyle yazıyor bu parçada Feuerbach: “Spinoza’nın felsefesi, uzak oluşları dolayısıyle insana görünmeyen nesneleri göz erimine getirip koyan bir teleskop’tur; Leibniz’in felsefesi, küçük ve ince oluşları dolayısiyle görülemeyen nesneleri görünür kılan bir mikroskop’tur” (Yapıtlar, cilt IV, 1910, Almanca basımı). – S. 323. 150. Marx tarafından 10 Mayıs 1870 tarihinde Engels’e yazılmış olan mektuba telmihte bulunuyor burada Lenin. Söz konusu mektupla Marx, “Leibniz’in önünde eğilirim” diyordu. – S. 324. 151. Entelekya, idealist felsefe terimi. Bir nesnenin içinde bulunan ve kendi etkinliği sayesinde olanaksal olmaktan çıkıp gerçek olan bir ereği anlatır. Leibniz’e göre entelekya, monadın zaten gizligüç halinde kendi içinde bulunan yetkinliği gerçekleştirme eğilimidir. – S. 325. 152. Feuerbach’ın şu yargısına gönderme yapıyor Lenin: “Öncel düzen Leibniz’in en sevgili çocuğu olduğu halde, zayıf yanıdır... Öncel düzen, dünyaların tamamen dışında bir düzen anlamına alındığında, Leibniz felsefesinin ruhuna tamamıyle aykırıdır” (Sämtliche Werke, Bd. IV, 1910, S. 95). Tanrıbilimsel bir kavram olan “öncel düzen”i Leibniz, her biri bireysel olan ve salt kendi iç gelişmesinin yasasını izleyen monadların gene de her an nasıl olup da biribirleriyle kesin bir denk düşüş, kusursuz bir uyum halinde bulunabildiklerini açıklamak için tasarlamıştır. Leibniz’e göre bu durum, Tanrı, monadları daha yaratırken birliklerini de sağladığı, bunlar arasında önceden bir uyum kurmuş olduğu için böyledir. – S. 326. 153. Vesilecilik, XVII. yüzyılda ortaya çıkmış dinsel ve idealist felsefe akımı. Descartes’taki beden ve ruh ikiciliği üzerine kurulu olan bu akımın temsilcileri, bedenle ruhun tikel ve bağımsız tözler olduğunu, tüm edimlerin (fizik edimler gibi ruhsal edimlerin de) ve bunlar arasındaki karşılıklı ilintilerin Tanrı tarafından gerçekleştirildiğini, insanın tamamıyle “Tanrı’nın inayetim ne bağlı bulunduğunu ispat çabası içindeydiler. – S. 326. 154. “Teodise” (Tanrı’nın ispatı), Leibniz’in Tanrı’nın İyiliği, İnsanın Özgürlüğü ve Kötülüğün Kökeni Üzerine İspatlama Denemesi adlı kitabı kısaca bu tek adla anılır. 1710, – S. 326. 155. Tanrı’nın varlık kanıtı, Tanrı’nın varlığını mantık yoluyle ispatlayarak iman’a rasyonel bir temel kazandırmak amacıyle tanrıbilginleri tarafından öne sürülen en yaygın akılyürütme şekli. İlk kez, Kilise Babalarından Ermiş Augus-tinus (354 - 430) tarafından ortaya atılan ve Ortaçağdaki skolastik tanrıbilginlerinden Cantorbery’li Anselmus (1033 -1109) tarafından geliştirilen bu akılyürütmeyi, Engels şöyle özetlemekte: “Kanıt şudur: Biz Tanrı’yı tüm yetkinliklerin toplamı olarak düşünmekteyiz. Ama tüm yetkinliklerin toplamının içinde herşeyden önce varlık vardır, çünkü varoluştan yoksun bir varlık, zorunlu olarak yetkinliksiz olacaktır. Demek ki Tanrı’nın yetkinlikleri arasında varoluşu da, varlığı da saymak zorundayızdır. Ve demek ki Tanrı’nın varolması gereklidir” (Engels, Anti -Dühring, Ed. Sociales, bölüm IV, s. 75). Varlık kanıtı, gerek Ortaçağ’da ve gerekse modern çağlarda bir çok filozof tarafından (bu arada özellikle Locke ve Voltaire tarafından) eleştirilmiştir. Maddeci felsefe, Tanrı’nın bütün öbür kanıtlarıyle birlikte varlık kanıtını da kesin olarak çürütmüş bulunmaktadır; Marx’ın deyişiyle bütün bu kanıtlar, “basit birer totolojiden başka bir şey değildirler” (Marx, Demokritos’un Doğa Felsefesi ile Epikuros’un Doğa Felsefesi Arasındaki Farklar). – S. 326. 156. “Anlayışgücü Üzerine Yeni Denemeler”: Leibniz’in 1700-1705 yılları arasında kaleme almış olduğu yapıt. Locke’un duyumcu bilgi teorisindeki maddeci eğilimi çürütmek amacıyle yazılan bu kitap, 1765 yılında yayınlanmıştır – S. 157. Feuerbach’ın Leibniz’in Felsefesinin Açıklanması, Geliştirilmesi ve Eleştirisi (Darstellung, Entwicklung und Kritik der Leibnizschen Philosophie) başlıklı kitabı, ilk kez 1837 yılında yayınlanmıştır. – S. 326. 158. Kant’a göre, sadece ve sadece, deneyden bağımsız ve apriori olarak bize verilmiş, olan bilgilerin zorunlu, mutlak ve hakikî olduğunu kastediyor Lenin. Gerçekten de, Kant’ın idealist bilgi teorisinin temel tezlerinden biri budur. Hemen biraz ilerde de Lenin, Leibniz’le Kant’ın temel yapıtları arasında Feuerbach tarafından yapılan karşılaştırmayı not ediyor (elinizdeki cildin 327. sayfasına balımız). – S. 326. 159. Descartes’ın tilmizi olan Alman filozofu Clauberg’in, 1652 yılında Amsterdam’da yayınlanan Defensio vartesiana (Descartes’ın Savunusu) adlı yapıtı söz konusu bumda. – S. 328. 160. Feuerbach’ın Erlangen üniversitesinde ders verme hakkını elde edebilmek için 1828 yılında De ratione una, universali, infinita başlığı altında sunduğu tez, Almanca olarak ilk kez, filozofun Yapıtlar’ının ikinci baskısının IV. cildinde Über die Vernunft, Allgemeinheit, Unbegrenztheit (Akıl ve Aklın Birliği, Evrenselliği, Sonsuzluğu Üzerine) başlığı altında yayınlanmıştır. – S. 330. 161. Feuerbach’ın Spinoza ve Herbart (1836) adlı yapıtına gönderme yapmakta Lenin. Bu yapıt, filozofun 1910 yılında yayınlanan Yapıtlar’ının (edition Bolin et Jodi). IV. cildinde yer almaktaydı, t– S. 330. 162. Feuerbach’ın 1843 yılında Marx’a yazdığı ve içinde Schelling’in felsefesini eleştirdiği mektup söz konusu burada (bkz. Feuerbach, Sämtliche Werke, Bd. IV, 1910, S. 434-440). Feuerbach’ın bu mektubu, Marx tarafından 3 Ekim 1843 tarihinde kendisine yazılmış olan bir mektuba cevaptır. – S. 331. 163. Plenge’nin Marx und Hegel (Marx ve Hegel) (1911) başlıklı kitabı hakkındaki gözlemler, emperyalizm üzerine olan ikinci defterde (“b” defteri) bulunmaktadır ve en geç 1916 yılının Haziranında yazılmış olsa gerektir. – S. 333. 164. “Emperyalist ekonomistler”, Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus Komünist Partisi içinde oluşan oportünist topluluğu (Buharın, Piatakov, Boş) belirtmek için kullanıyordu Lenin bu deyimi. “Emperyalist ekonomistler”, Parti’nin, programındaki ulusların kendi kaderlerini kendileri saptama hakkında ilişkin maddeden vaz geçmesini istemekte; ve Parti’nin, sosyalist devrimin hazırlanışını kolaylaştırmak amacıyle demokratik reformlar için mücadeleyi öngören minimum-programına karşıçıkmaktaydılar. İşte Lenin, Buharin’le ülküdeşlerinin tutumlarındaki oportünist niteliği ve bu tutumun “ekonomizm”le (XIX. yüzyıl sonu ile XX. yüzyıl başlangıcında Rus Sosyal-demokrasisinde görülen oportünist akım) olan hısımlığını ortaya sermiştir. Eski “ekonomist”ler kapitalizm koşulları içinde işçi sınıfının siyasal mücadele yapma zorunlusunu nasıl anlayamadılarsa, “emperyalist ekonomistler” de emperyalizm koşulları içinde demokratik hakları elde etme mücadelesinin önemini anlamıyorlardı. “Emperyalist ekonomistlerin bazı görüşleri Hollanda, Amerika, Polonya, vs. sol sosyal-demokratları tarafından da benimsenmişti. Ve işte bunun içindir ki “emperyalist ekonomizm”in bir “uluslararası hastalık” olduğunu söylüyordu Lenin (bkz. cilt 35, Inessa Armand’a 30 Kasım 1916 tarihli bir mektup). Lenin’in bir dizi yazısı bu akımın eleştirisine ayrılmıştır: “Emperyalist ekonomizm” eğiliminin doğuşu üzerine” (cilt 33, s. 9-19), “P. Kievski (İ. Piatakov)’ye cevap” (cilt 23, s. 20-26), “Marksizmin Bir Karikatürü ve “Emperyalist Ekonomizm” Üzerine” (cilt 23, s. 27-83). – S. 333. 165. Prusya mutlakçılığına muhtelif Renanya burjuvazisinin temsilcileri tarafından kurulmuş olan Rheinische Zeitung für Politik, Handel und Gewerbe (Siyaset, ticaret ve sanayi için Ren gazetesi) başlıklı günlük gazete söz konusu burada. 1 Ocak 1842 tarihinden 31 Mart 1843 tarihine kadar Kolonya’da yayınlanmış olan bu gazeteye 1842 Nisanından itibaren Marx da katılmış ve aynı yılın Ekim ayında gazetenin sorumlu müdürlerinden biri olmuştu. Gazetede Marx’ın ve Engels’in çok sayıda çeşitli yazıları yayınlanmıştır. Marx’ın etkinliği sayesinde gazete, gittikçe daha açık bir devrimci demokrat karaktere bürünmüş ve sonunda da Prusya hükümeti tarafından kapatılmıştır. Daha ilerde, Marx’ın bir yazısını da yanlış bir şekilde anmakta J. Plenge: Rheinische Zeitung’un eklerinde yayınlanmış olan “Kölnische Zeitung”un (Kolonya gazetesi) 179. sayısının başyazısı”. – S. 335. 166. Raab ve Perrin’in kitapları hakkındaki not, “Avusturya tarım istatistiği, vs.” başlığını taşıyan defterde bulunmaktadır ve en erken 1912 yılında yazılmıştır. – S. 337. 167. Zürih Kanton Kitaplığı’nın felsefî yapıtları başlığını taşıyan okuma notları, emperyalizm defterlerinin birincisinde (“a” defteri) bulunmaktadır ve 1915 yılında kaleme alınmıştır. – S. 338. 168. Zürih Kanton Kitaplığı başlığını taşıyan not, emperyalizm defterlerinin birincisinde (“a” defteri) yer almaktadır ve 1915 yılında yazılmıştır. – S. 339. 169. Seksiyon III. (“Genel kültür ve bilim yapıtları”) genel başlığını taşıyan ve Haeckel, Uhde, Zart’ın kitaplarına göndermeleri içeren not, emperyalizm defterleri arasındaki defter “e” de bulunmaktadır ve 1916 yılında kaleme alınmıştır. – S. 340. 170. J. Plenge’nin Marx ve Hegel başlıklı kitabının kontrandüsü üzerine 1913 yılında alınmış olan not, çeşitli sorunlar hakkındaki bibliografik notlardan biri olarak, “Avusturya tarım istatistiği, vs.” başlığını taşıyan defterde bulunmaktadır. – S. 342. 171. R. Perry’nin 1913 yılında Mind dergisinin 86. sayısında F. Schiller tarafından yayınlanan Günümüzün Felsefi Eğilimleri başlıklı kitabının kontrandüsü hakkındaki not, en erken 1913 Nisanında kaleme alınmıştır ve “Avusturya Tarım İstatistiği, vs.” başlığını taşıyan defterde bulunmaktadır. – S. 343. 172. A. Aliotta’nın Bilime Karşı İdealist Reaksiyon başlıklı yapıtı üzerine 1913 yılında G. Segond tarafından Revue philosophique’in 12. sayısında yayınlanan kontrandü hakkındaki not, 1913 yılında, “Avusturya tarım istatistiği, vs.” başlığını taşıyan defterin sonuna yazılmıştır. Revue philosophique de la France et de l’étranger (Fransa ve yabancı ülkeler felsefe, dergisi), psikoloji bilgini Theodule Ribot tarafından 1876 yılında Paris’te kurulmuştur. – S. 344. 173. Hilferding’in (“Finans Sermayesi” başlıklı kitabında) Mach hakkında söylediği şey üzerine gözlemler, emperyalizm defterleri arasında defter “u” de bulunmaktadır. – S. 345. |