[sayfa 299] DİYALEKTİK SORUNU ÜZERİNE Bir’in ikileşmesi ve çelişkin parçalarının bilgisi (bk. Lassalle’in “Herakleitos”unun III. kesiminin (“Bilgi teorisi”) başlangıcında yer alan, Filon’un Herakleitos hakkındaki sözleri*), diyalektiğin (biricik temel özü değilse bile, “özler” inden biri, temel özellik yada belirtilerinden biri) aslî özü ‘dür. Nitekim Hegel de böyle koyuyor sorunu (Aristoteles, “Metafizik” inde Herakleitos’a yani Herakleitosçu fikirlere karşı sürekli olarak tartışıyorve savaşıyor bu konuda). Diyalektiğin içeriğindeki bu yanın doğruluğunun, bilim tarihi tarafından gerçeklenmesi gerekmektedir. Genellikle (örneğin Plehanov’da) diyalektiğin bu yanma yeterince dikkat edilmemiştir : Karşıtların özdeşliği, bilginin yasası (venesnel dünyanın yasası) olarak değil de, bir örneklertoplamı olarak alınıyor | “örneğin, tohum”; “örneğin, ilkel komünizm”. Engels’te de böyle. Ama elbette ki, “vulgarizasyon” amacıyle böyle bu... | . Matematik bilimlerde + ve – Diferansiyel ve integral. Mekanikte, etki ve tepki. Fizikte, pozitif elektrik ve negatif elektrik. Kimyada, atomların birleşmesi ve çözülmesi. Sosyal bilimlerde, sınıf mücadelesi. Karşıtların özdeşliği (özdeşlik ve birlik terimleri arasındaki fark burada temel bir önem taşımamakla birlikte, belki de “karşıtların birliği” demek daha doğru olurdu. Belli bir anlamda her iki deyiş de doğru), doğanın (ve zihnin ve toplumun da) ">bütünfenomen ve süreçlerindeki çelişkin, biribirlerini karşılıklı olarak dışındalayan, karşıt yönsemelerin varlığının kabul edilişidir (keşfedilişidir). Evrenin bütün [sayfa 303] süreçlerini “özdevinim”leri içinde, kendiliğinden gelişimleri içinde, canlı hayatları içinde bilebilmenin koşulu, bu süreçleri karşıtların birliği olarak tanımaktır. Gelişim, karşıtların “mücadele” sidir. İki temel (yada iki olanaklı? yada tarihte gözlemlenebilen iki) gelişim (evrim) anlayışı vardır: Eksilme yada artma olarak, tekrar olarak gelişim, ve karşıtların birliği (bir’in, biribirlerini karşılıklı olarak dışlayan karşıtlar halinde ikileşmesi ve bu karşıtlar arasındaki karşılıklı bağıntılar) olarak gelişim. İlk anlayış, öz-devinimi ve bu özdevinimin devitkengücünü, kaynağını, sebebini karanlıkta bırakmaktadır (yada dışarıya aktarmaktadır bu kaynağı: tanrı, özne, vs.). İkinci görüş ise dikkati özellikle ö z devinimin kaynağı’nın bilgisine yöneltmektedir. Ölüdür birinci görüş, karanlıktır, çoraktır. İkincisi ise hayat doludur. Varolan herşeydeki “özdevinim”in anahtarını sadecebu ikinci görüş verir; ve gene sadece o verir “sıçramalar” in, “derecelenmedekesikliğe uğrayış” in, “karşıta çevriliş”in, eskinin yıkılışının ve yeninin doğuşunun anahtarını. Karşıtların birliği (düşümdeşliği, özdeşliği, eşdeğerliği) koşula bağlıdır, geçicidir, süreksizdir, göreceldir. Gelişim ve hareket nasıl mutlak , iseler, biribirlerini karşılıklı dışlayan karşıtlar arasındaki mücadele de “ mutlaktır.
“Kapital”de Marx, burjuva (tüccar) toplumunun en basit, en alışılmış, temel, en kitle halinde yaygın, en sıradan ve milyarlarca kez raslanan bağıntı’sını: mal (emtia) mübadelesini, çözümler ilkin. Ve çözümleme ortaya koyar ki çağdaş toplumun bütünçelişkileri (yani bütün çelişkilerin tohumları), bu ilk fenomenin içinde (burjuva toplumunun bu “hücre” sinde) bulunmaktadır. Açıklama, daha sonra, bu çelişkilerin ve bu toplumun, başlangıcından sonuna kadar, çeşitli parçalarının Σ’ı[46] içinde gelişimini (ve büyümesini ve hareketini) gösterir bize. [sayfa 304] Genel bakımdan diyalektiğin (çünkü burjuva toplumunun Mars’taki diyalektiği, diyalektiğin tikel şıklarından biridir ancak) açıklama (yani inceleme) metodu, işte bu olmalıdır. En basitinden, alışılmışından, en yığın halinde yaygınından, vs., herhangi bir önerme’den başlansın işe: ağacın yaprakları yeşildir, Jean bir insandır, Medor bir köpektir, vs. Diyalektik (Hegel’in dâhice belirtmiş olduğu gibi) zaten daha burada vardır; tikel, genel’dir (bk. Aristoteles, Metaphysik, Schwegler çevirisi, Bd. II, s. 40, 3. Buch, 4. Kapitel, 8 – 9 : “denn natürlich kann man nicht der Meinung sein, dass es ein Haus –genellikle ev– gebe ausser den sichtbaren Häusern “, “” “ού γρ άν ΰείημεν είναί τινα οίχίαν παρα τχς τινάς οίχίας””.[47] Demek ki karşıtlar (tikel, genel’in karşıtıdır), özdeştirler: Ancak genel’e götüren bu bağ içinde varolmaktadır tikel. Genel de ancak tikel’in içinde, tikel dolayısıyle vardır. Her genel, bütün tikel nesneleri ancak yaklaşık olarak içinde barındırır. Her tikel, eksik olarak girer genel’in içine, vs., vs. Her tikel binlerce geçişle bir başka cinsten tikellere (şeyler, fenomenler, süreçler) bağlıdır, vs. Daha burada bile, doğanın nesnel bağı anlamında zorunluk kavramının öğeleri, embriyonları bulunmaktadır. Olumsal ve zorunlu, fenomen ve öz daha şimdiden buradadırlar; çünkü: Jean bir insandır, Médor bir köpektir, bu bir ağaç yaprağıdır, vs. derken, bir dizi karakteri tesadüf diye atmaktayızdır biz, özsel olan’ı görüntüsel’den ayırmakta ve bunları birbirlerine karşıt tutmaktayızdır. Böylece, her önermede, diyalektiğin bütün öğelerinin embriyonları, tıpkı bir “ağ”ın içinde gibi, bir “hücre”nin içinde gibi apaçıklığıyle gösterilebilir (ve gösterilmelidir) ; ve böylece de diyalektiğin, genellikle bütün insan bilgisinden ayrılamazlığı ortaya konabilir (ve konulmalıdır). Doğa bilimlerine gelince, bunlar bize nesnel doğayı gene aynı nitelikleriyle, tikel’in genel’e ve olumsal’ın zorunlu’ya çevrilmesi, karşıtların geçişleri, değişmeleri ve karşılıklı bağlılıkları (gibi nitelikleriyle) göstermektedirler (ve, bir kez daha belirtmek gerekiyor ki, en basit her örnekten yararlanarak belirtilmelidir bu nokta). (Hegel’in ve) marksizmin bilgi teorisi, doğrudan doğruya diyalektiğin kendisidir: Plehanov’un, öbür marksistlerden hiç söz etmiyorum, işin dikkat etmediği “yan”ı (ve işin bir “yan”ı da değildir bu aslında, temel’idir) da, işte budur. [sayfa 305] * *
Gerek Hegel (bk. Mantık) ve gerekse doğa bilimlerinin çağdaş “gnozeolog”u ve (anlamamış olduğu) Hegelciliğin düşmanı ve eklektik (bk. “Erkenntnistheoretische Grundzüge” si yazarın) Paul Volkmann tarafından bir dizi daire halinde tanımlanıyor bilgi.
Gerçeğe her türlü yaklaşım tarzının (gerektirdiği) bir yığın nüans (her nüanstan başlayarak bir bütüne ulaşan bir felsefe sistemi) ve, aynı zamanda, canlı ve çokyanlı (yanlarının sayısı sürekli artan) bilgi olarak diyalektik: işte, – temel beceriksizliği, diyalektiği Bildertheorie[48]’ye, bilginin süreç ve gelişimine uygulamamak olan – “metafizik” maddeciliğe oranla, ölçülemez derecede zengin bir muhteva.
Bir doğru çizgi değildir (yani bir doğru çizgi halinde gelişmez) insan bilgisi; bir daireler dizisine, bir sarmala durmaksızın yaklaşan bir eğri çizgidir. Bu çizginin her bölümü, her kesimi, her parçası bağımsız ve tam bir doğru çizgiye (tekyanlı olarak) çevrilebilir, ama (ağaçların [sayfa 306] arkasındaki ormanı göremiyorsak) o zaman bu doğru çizgi (egemen sınıfların sınıf çıkarı tarafından saptanan) tanrıbabacılığa, bataklığın içine sürükler bizi. Tek bir çizgi izleyerek ilerleme ve tekyanlılık, odun katılığı ve kemikleşme, öznelcilik ve öznel körlük, voilà[49] idealizmin gnozeolojik kökleri. Ve tanrıbabacılık (= felsefî idealizm)’ın da, pek doğal olarak, gnozeolojik kökleri vardır; bir temelden yoksun değildir o da. Felsefî idealizmin bir kısır çiçek olduğu tartışma götürmez. Ama o canlı, verimli, hakikî, gür, güçlü, nesnel, mutlak insan bilgisinin canlı ağacı üzerinde bitip yetişmektedir bu kısır çiçek. [sayfa 307] [46] Toplam. (Yazı Kurulu’nun notu.) [47] Çünkü pek doğaldır ki, gözükür evlerin dışında bir ev (genellikle bir ev) olacağı düşünülemez. (Yazı Kurulu’nun notu.) [48] Yansıma teorisi. (Yazı Kurulu’nun notu.) [49] İşte. Orijinal metinde Fransızca. (Yazı Kurulu’nun notu.) 144. “Diyalektik sorunu üzerine” başlıklı parça, Felsefe başlığını taşıyan defterde, Lassalle’in Herakleitos’un felsefesi hakkındaki kitabının özeti ile Aristoteles’in Metafizik’inin özeti arasında yer almaktadır. Bununla birlikte bu parçanın içinde rasladığımız Metafizik’e göndermeleri göz önünde tutarak, Lenin’in bu parçayı Aristoteles’in kitabını okuduktan sonra kaleme almış olduğunu varsayabiliriz. Öyleyse bu parça Lenin’in, 1914-1915 yıllarında felsefe sorunları üzerindeki çalışmasının bir çeşit bilançosu yerine geçmektedir. Bu metinde Lenin, karşıtların birliğinin ve mücadelesinin diyalektik yasasını, metafizik ve diyalektik gelişme anlayışlarını, mutlak ve görecel, soyut ve somut, genel ve tikel, mantıksal ve tarihsel kategorilerini çözümlüyor; bilgi sürecinin diyalektik karakterini, idealizmin gnozeolojik kökleriyle sınıfsal köklerini ortaya koyuyor. – S. 306. 145. J. Dietzgen tarafından, örneğin Kleinere philosophische Schriften (Küçük Felsefî Yazılar) adlı kitabında (Stuttgart, 1903), “abartmalı”, “aşırı”, “ölçüsüz” anlamına gelen überschwenglich teriminin kullanımı söz konusu. Adı geçen yapıtında Dietzgen, bu terimi kullanarak şöyle yazıyor: “Mutlak ve görecel, biribirlerinden ölçüsüz şekilde ayrılmamışlardır.” – S. 306. |