Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi'nde
ÖNCÜ SAVAŞI
Öncü Savaşı, en kısa tanımıyla, III. bunalım döneminde geri-bıraktırılmış ülkelerde, bu dönemin ve ülkenin özeliklerine uygun olarak, Halk Savaşını başlatmak amacıyla, silahlı propagandayı temel, diğer ekonomik, demokratik ve politik mücadele biçimlerini tali olarak ele alan halkın devrimci öncülerinin (Parti ve Cephe kadrolarının) yürüttüğü mücadeledir. Bu nedenle Öncü Savaşı, anti-emperyalist ve anti-oligarşik devrim sürecinde, Halk Savaşı gibi stratejik nitelikte bir aşamadır ve başarısı stratejik sonuçlar doğurur.
Halk Savaşını başlatmak amacına yönelik tüm faaliyetin Öncü Savaşının kapsamını belirlemesi, çok yönlü bir mücadele yürütülmesi demektir. Bu öylesine bir mücadeledir ki, Halk Savaşının kitlesel ve örgütsel koşullarını yaratmayı temel alır ve diğer amaçlar buna tabidir.
Öncü Savaşını niteleyen ikinci özellik, bu amaçlara ulaşmada kullanılan temel araca ilişkindir. Bu da, silahlı propagandadır. Böylece, temel açısından, amaç-araç uyumu ortaya çıkar. Silahlı propagandanın hedefleri, bu durumda, Halk Savaşının başlatılabilmesinin koşullarını yaratmak olarak belirginleşir. Ama bu hedef, aynı zamanda, tali mücadele biçimlerinin de hedefini oluşturur.
Öncü Savaşının amacı, suni dengeyi bozmak ve halk kitlelerini bilinçlendirmek, örgütlemek ve harekete geçirmek olarak da ifade edilebilir. Burada örgütlenmenin ve harekete geçirmenin biçimini belirleyen Halk Savaşıdır. Yani Öncü Savaşındaki örgütlenme, Halk Savaşının yürütülmesine uygun örgütlenmeye temel oluşturacak ve bu örgütlenmeye kitlesel düzeyde geçişi sağlayacak biçimde olmak zorundadır. Halk kitlelerinin siyasal olarak kazanıldığı koşullarda (tepkileri açıktır) yürütülecek Halk Savaşı için silahlı devrimci güçlerin üç ana bölümde örgütlenmesi gereklidir. Öncü Savaşı, bu üç ana bölüm içinde bir silahlı gücün oluşmasına yönelmek zorundadır. Bir başka deyişle, Öncü Savaşındaki örgütlenme, bu üç ana birligin çekirdeği (nüvesi) olmak durumundadır. Yine aynı biçimde Öncü Savaşının yoğunlaştırılacağı alanlar, (ki bunu, gerilla savaşının operasyon alanı olarak tanımlıyoruz) gelecekteki (Halk Savaşındaki) kurtarılmış bölgelerin ve gerilla üs bölgelerinin oluşturulacağı alanlar olmak zorundadır.
Öncü Savaşının amaçlarının bu belirlenişi, başlangıçtan itibaren örgütün mevzilenmesinin (stratejik) nerede ve nasıl yapılacağını belirler. Öncü Savaşında doğru bir mevzilendirme yapılabilmesi, demek ki, ülke somutuna ilişkin ayrıntılı bir tahlili gerekli kılmaktadır. Bilinçli ve örgütlü bir mücadele süreci olarak Öncü Savaşı, başlangıçtan itibaren, belirli hedeflere yönelik olarak planlanır, örgütlenir ve yürütülür.
Öncü Savaşı, bir yandan suni dengeyi bozma yönünde, yani bozma temelinde yürütülürken, diğer yandan kitleleri bilinçlendirme ve örgütleme çalışması olarak yürütülür. Bu iki amaç birbirine bağlıdır, ama yine de kendilerine özgü yanlar taşırlar.
Suni dengeyi bozma amacı, suni dengenin kurulmasını, korunmasını ve pekiştirilmesini sağlayan koşulların ortadan kaldırılması ve bunun için kullanılan güçlerin işlemez hale getirilmesi olarak belirginleşir. Suni dengenin oligarşinin siyasal zoruna dayanması nedeniyle, Öncü Savaşı, oligarşinin siyasal zorunu işlemez hale getirmeyi amaçlar, ama şu ya da bu biçimde değil,
suni dengeyi korumak, sürdürmek ve pekiştirmek amacıyla kullanılan siyasal zorun etkisizleştirilmesi, işlemez hale getirilmesi söz konusudur. Yoksa oligarşinin siyasal zorunu (somut ifadesi olarak tüm zor güçlerini) bir bütün olarak ortadan kaldırmak ya da etkisizleştirmek, Öncü Savaşının amacı olamaz; bu amaç, doğrudan Halk Savaşının kapsamına girer.
Demek ki, Öncü Savaşı aşamasında oligarşinin siyasal zorunu ortadan kaldırmak söz konusu değildir. Bu evrede, bu zorun belli bir amaçla (suni denge) sınırlı kullanımını etkisizleştirmek amaçlanır.
Suni denge, siyasal zorla, yani oligarşinin silahlı güçleriyle, toplumsal dengesizliğin düzenlenmesi olduğu gerçeği, ilk görevin, bu güçlerin, bu amaçla kullanımını engellemek olduğunu tanıtlar. Bu yüzden, Öncü Savaşında oligarşinin zor güçlerinin (resmi ve sivil) faaliyetine özel önem verilir. Oligarşi, kuvvetini kullanmamak için gösterirken, bir bakıma "kuvvet gösterisi" yaparak "yenilmez ve karşı konulmaz" bir güç olduğunu halk kitlelerinin kafalarına sabit bir fikir olarak yerleştirmeyi amaçlar. Bu durumda, Öncü Savaşını yürüten örgüt kuvvetini göstermek için kullanmak zorundadır.
Öncü Savaşında temel mücadele biçimi silahlı propagandadır. Silahlı propaganda, gerilla savaşının (kır ve şehir gerilla savaşı olarak) devrimci politik amaçlarla, siyasi gerçekleri açıklama kampanyasının bir aracı olarak yürütülmesi, yani politik kitle mücadelesi olarak ele alınmasıdır. Gerilla savaşı, halk kitlelerine şikayet ve taleplerini seslendirecekleri bir "kürsü" sağlar. Gerilla gücü, politik bir güç olarak ve gerilla savaşı bir "kürsü" olarak ortaya çıkar. Böyle bir güç ve "kürsü"nün sürekliliğini sağlamak zorunludur. Halk kitleleri, günlük yaşamlarında karşılaştıkları her türlü haksızlığı, suistimali, baskıyı, rüşveti, işkenceyi, zorbalığı vb. bizlere iletmelidirler. Ve bu gerçekleştiği oranda onları örgütlemek ve mücadeleye sokmak mümkündür.
Sözün özü, gerilla savaşının siyasi gerçekleri açıklama kampanyasının bir aracı, ama temel aracı olarak kulanılması zorunludur. Bu da, iki yönlü bir mücadele ortaya çıkarır. Birincisi, doğrudan stratejik hedefin ortaya konulması yönünde, örgütlü ve planlı bir şekilde siyasi gerçekleri açıklama kampanyasının yürütülmesidir. İkincisi ise, somut koşullarda ortaya çıkan ve halk kitlelerinin bize ilettiği şikayet ve talepler doğrultusunda mücadele yürütülmesidir. Bu, doğrudan kitlelerin kendiliğinden gelen siyasi teşhir konularını kapsar ve taktik eylemleri belirler. Bu ikinci yön birinciye bağlıdır, ama burada yapılacak bir yanlışlık kitle kuyrukçuluğuna yol açarak, mücadeleyi kendiliğinden gelmeciliğe dönüştürür.
Kitlelerin ekonomik-demokratik ve siyasal talepleri doğrultusunda eylem yapmak olarak bilinen bu ikinci yön, birinci yönden (stratejik) bağımsız olarak ele alınması halinde, kitlelerin taleplerinin devrimci içeriğini saptamak ve stratejik bir mücadelenin parçası olarak yürütmek olanaksızlaşır. Söz konusu olan kitlelerde uyanan siyasal teşhir tutkusu sonucu bize ilettikleri her konuda (şikayet ve talep olarak) devrimci öncünün eylem yapması değildir. Böyle bir tutum, mücadeleyi yerelleştirir ve kitleleri pasifize eder. Öncü Savaşını yürüten örgüt, başlangıçta her yere koşmaz, gücünü aşan hareketlerin içine girmez, güçlerini bölmez. Bu nedenle, başlangıçta, genel siyasi hedefler, somut durumun öne çıkardığı taktik hedefler olarak belirdiği ve geliştiği biçimiyle ele alınır. Yani, burada önemli olan herhangi bir siyasi gerçeği teşhir etmek değil, genel siyasi hedefle bağlantısı açık ve görünür olan bir siyasi gerçeği teşhir etmektir. Öncü Savaşının gelişimine bağlı olarak, bu teşhir kampanyası geliştirilir ve yaygınlaştırılır. Öncü Savaşının başlangıcında bu kampanyanın merkezi ve ülke çapında yürütülmesi esastır. Yerel nitelikteki siyasi gerçekleri teşhir edebilecek bir güç ve yapıya ulaşıldığında ve ulaşıldığı oranda genel merkezi hareket ile koordineli olarak yerel siyasi gerçeklere yönelik gerilla eylemleri gündeme gelecektir.
Böyle bir kavrayışla ele alınan bir Öncü Savaşının örgütlenmesi ve mekanizması şüphesiz başka türlü kavrayışlardan ve anlayışlardan farklı olacaktır.
"Her mücadele biçimi kendine uygun bir tekniği ve uygun mekanizmayı gerektirir. Nesnel koşullara göre, parlamenter mücadele başlı başına mücadele biçimi haline geldiği zaman, partide de, kaçınılmaz olarak parlamenter mücadele mekanizmasının karakteristik çizgileri daha güçlü bir biçimde ortaya çıkar. Ama buna karşılık, nesnel koşullar kitlelerin mücadelesini siyasi grevler ve ayaklanmalar şeklinde ortaya çıkardığında, proleteryanın partisi, bu mücadele biçimlerine hizmet edecek bir mekanizmaya sahip olmalıdır. Söylemeye gerek yok ki, bu, parlamenter mekanizmadan farklı olarak biçimlendirilmiş özel bir mekanizma olacaktır.
Öte yandan, sadece proleterya değil, her sınıfın politik bakımdan yönetici öncülerinin bileşimi, hem bu sınıfların durumuna bağlıdır, hem de mücadelenin temel biçimine bağlıdır." [*]
Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi
Halkın Devrimci Öncüleri
Merkez Bülteni
CEPHE
1990
Dipnot
(*) Lenin: Collected Works, C: II, s: 351