"Politik egemenlik yalnızca biçimsel tanımlamalarla açıklana- mayacak bir kavramdır. Derinlere inmeli, kökenleri araştırmalıyız. Tüm dünyada ders kitapları, yasalar ve politikacılar, ulusal politik egemenliğin, çağdaş egemen devlet kavramından ayrı düşünülemeyeceğini öne sürer- ler. Bu böyle olmasaydı, bazı güçler sömürgelerini özgür ortak devletler diye nitelendirmez, sömürgeciliği başka terimler altında gizlemeye çabalamazlardı.
Her ulusun egemenlikten az ya da çok yararlanacağını, tümden yararlanacağını, ya da hiç yararlanmayacağını belirleyen rejim biçimine bu uluslar kendileri karar verirler. Fakat, ulusal egemenlik herşeyden önce bir ülkenin iç işlerine kimseyi karıştırmama hakkı, bir halkın kendisine en uygun hükümet biçimini ve hayat tarzını seçme hakkıdır. Bu, ulusun iradesine bağlıdır ve bir hükümetin kalmasına ya da gitmesine ancak bu ulus karar verebilmelidir. Fakat tüm bu politik egemenlik, ulusal egemenlik ilkesi, ekonomik bağımsızlıkla birlikte ele alınmazlarsa boş laflar olmaktan ileri gidemezler.
Bir ülkenin kendi ekonomisi yoksa, yabancı sermaye buraya sokuluyorsa, o ülke bağımlı olduğu gücün koruyuculuğundan kurtulamaz. Hele kendisine ekonomik açıdan egemen olan ülkeyle çıkar çelişkisine düşerse iradesini hiç kabul ettiremez."