Revizyonizmin "Resmi" Tarihi:
El Salvador Seçimleri
Her zaman belirttiğimiz gibi, yıllardır ülkemizde süregelen depolitizasyon, pasifikasyon ve bunun soldaki yansısı olarak ideolojisizlik, kaçınılmaz olarak pekçok konuda anti-Marksist görüşlerin piyasaya sürülmesini getirmiştir. Solda egemen olan ideolojisizlik, sözcüğün tam anlamıyla tarih bilincinin bozulmasını da beraberinde getirmiştir. Bilinçli olarak dünya ve ülkemiz tarihine ilişkin olaylar, olgular, bilgiler ve teorik birikim unutturulmaya çalışılmış ve bu durumun yarattığı ortam içinde, hemen her türden oportünist, revizyonist, pasifist, legalist vb. görüş savunulur hale getirilmiştir.
"Bir daha eline hiç kimsenin silah aldırtamayacağı" ÖD Partisi, bu ortamın koruyucusu olduğu kadar, bu ortamın da ürünü olmuştur. ÖD Partisi, "koalisyon" görünümüne karşın, bir dönemlerin "anlı ve şanlı" Devrimci Yol'unun egemen olduğu legalist bir oluşum olarak, herşeyden önce kendi geçmişiyle hesaplaşması gerekliydi. Ve yüzeysel yazılarla, çıkartılan özel sayılarla, dosyalarla bu hesaplaşmanın yapıldığı ilan edilirken, Devrimci Yol'un THKP-C çizgisinin izleyicilerinden biri olarak ortaya çıkışı olabildiğince bir yana bırakılmıştır. Öyle ki, DY olarak, ilk ortaya çıktıkları günden itibaren "kendine özgü" bir tarzda silahlı mücadeleyi savundukları unutturulmuştur.
Son dönemde değişik Latin-Amerika ülkelerinde ortaya çıkan kimi gelişmeler, böylesi bir zemin üzerinde legalistlerin söyleminde ve yazılarında değerlendirilmeye başlanmıştır.
Ele alınan ve "dikkatle" izlenen en önemli gelişme, bazı Latin-Amerika ülkelerinde yapılan seçimler ve bu seçimlerde "sol"un kazandığı "başarılar" olmuştur. Özellikle El Salvador seçimlerinde FMLN'nin kazandığı "büyük seçim zaferi", tüm pasifistlerin, legalistlerin üzerinde en fazla durdukları olay olmuştur.
El Salvador seçimlerine gösterilen ilgi nedensiz değildir.
Seçimlerde "büyük zafer" kazanan FMLN, yani Farabundo Marti Ulusal Kurtuluş Cephesi, üç yıl El Salvador oligarşisine karşı gerilla savaşı sürdürmüş, ülkenin 1/3'ünde denetim kurmuş bir gerilla örgütüdür. 1980 sonlarında başlayan "barış" görüşmeleri, yapılan "ateş-kes" anlaşmalarıyla geliştirilmiş ve 1980 sonlarında El Salvador oligarşisiyle (Amerikan emperyalizminin "garantörlüğü" altında) imzalanan "barış" anlaşmasıyla sonuçlanmıştır.
Kimi zaman PKK tarafından da örnek gösterilen bu olgunun, özellikle ÖD Partisi'nin egemen unsuru olan eski-DY'liler için çok daha fazla önemli olması doğaldır. Çünkü onlar da, 1980 öncesinde Öncü Savaşını savunmuşlar, gerilla savaşına ilişkin saptamalar yapmışlar ve hatta "Karadeniz gerillaları" olarak "dağa" bile çıkmışlardır ve bugün legalde, "barışçıl" yollardan iktidara "gelmek" için çalışmaktadırlar. Bu nedenle El Salvador'un eski-gerilla örgütü FMLN ile "yoldaş" sayılırlar.
Yukarda da belirttiğimiz gibi, ülkemiz solunda tarihbilinci bozulmuş ve çarpıtılmış olduğundan, en açık olgular bile, kendi gerçekliğinin tersi amaçlar için kullanılabilir olmaktadır. FMLN olayı, bu konuda verilebilecek en açık örneklerden birisidir.
İlkin, FMLN, 1980 yılından itibaren El Salvador'da yürütülen gerilla savaşının üst örgütü olarak, değişik örgütlenmelerden oluşmuştur. Ekim 1980'de kurulan FMLN, FPL-FM (Farabundo Marti Halk Kurtuluş Güçleri), ERP (Devrimci Halk Ordusu), FARN (Silahlı Ulusal Direniş Güçleri), PRTC (Orta-Amerika Devrimci İşçi Partisi) ile PCS (El Salvador Komünist Partisi)'den oluşmuştur.
Bu örgütlerin tarihsel olarak oluşumları ve savundukları çizgiler ele alındığında, FMLN' nin yapısını ve daha sonraki gelişmeleri daha kolay anlamak olanaklıdır.
ERP (DevrimciHalkOrdusu-EjercitoRevolucionariodelPueplo), 1972'de Hıristiyan Demokrat Parti'den ayrılan radikal küçük ve orta burjuvalar tarafından kurulmuştur. 1975 yılına kadar eski bir PCS üyesi olan Dalton Garcia tarafından yönetilmiştir. 1977'de Fidel Castro, ERP'yi "emperyalist polisin öteki kolu" olarak değerlendirmiştir.
FARN ya da kısaca RP (UlusalDireniş) olarak tanınan örgüt, ERP gibi Hıristiyan Demokrat Parti saflarından gelen küçük-burjuva aydınları tarafından oluşturulmuştur. İlk yıllarda "komünistlerin birliği"ni sağlama amacıyla ortaya çıkmış, PCS'yi (El Salvador Komünist Partisi) pasifizmle suçlamıştır. Ancak PCS'nin Salvador'da anti-emperyalist ve anti-feodal demokratik devrimin olamayacağına ilişkin görüşünü benimsemiştir. 1980'e doğru burjuva reformist partileri ve ordu içindeki reformist subaylarla ittifaklar oluşturmuştur.
PRTC (Orta-AmerikaDevrimciİşçiPartisi), Kosta Rika'da sürgünde bulunan PCS ve RN üyeleri tarafından oluşturulmuştur. Devrim anlayışı, bu nedenle PCS ile RN'nin bir bileşimi durumundadır. Onlardan ayrıldığı tek nokta, Orta-Amerika ülkelerinde birleşik mücadele verilmesini savunmalarıdır.
El Salvador'daki gerilla örgütlenmelerinin ilki olan FPL-FM (FarabundoMartiHalkKurtuluşGüçleri) 1972 yılında oluşturulmuştur. FPL-FM, El Salvador burjuvazisini şöyle değerlendirmiştir:
"Salvador'da topluma emperyalist burjuvazi ile ittifak halinde bulunan melez bir burjuva sınıfı egemendir. Bu burjuvazi, emperyalist burjuvaziye bağımlıdır ve ona boyun eğmiştir. O, milli bir burjuvazi değildir, çünkü emperyalizmden bağımsız bir ulusal proje gerçekleştirme kapasitesine sahip değildir."
FPL-FM, bu tahlillerine bağlı olarak, El Salvador devriminin karakterini anti-emperyalist ve anti-oligarşik devrim olarak tanımlamıştır. Bu devrimle birlikte, "işçi sınıfının hegemonyası altında devrimci halk diktatörlüğü" kurulacak ve "sosyalizmin inşası için gerekli koşullar yaratılacak"tır.
FPL-FM'nin devrim stratejisi ise "uzunhalksavaşıçizgisi" olarak belirlenmiştir.
1983 yılında El Salvador Komünist Partisi' nin (PCS) başını çektiği oligarşi ile "barış görüşmeleri yapılması" önerisi FPL-FM içinde ayrılığa yol açmış ve bu ayrılık ortamında örgütün ilk çizgisini savunan kurucusu Cayetano Carpio'ya ağır suçlamalar yöneltilmiş ve Cayetano Carpio'nun 1983'de kendini öldürmesiyle birlikte, "barış görüşmeleri" yanlıları FPL-FM'ye egemen olmuşlardır.
1983 yılı itibariyle FMLN'ye egemen olan görüş ElSalvadorKomünistPartisi'nin görüşüdür. Bu nedenle, daha sonraki tüm gelişmeler, "ateş-kes" anlaşmalarında, "barış görüşmeleri"nde ve sonuç olarak silahlı mücadelenin sona erdirilmesinde belirleyici olan El Salvador Komünist Partisi olmuştur.
El Salvador Komünist Partisi, 1932 yılında kurulmuştur. Stalin'in ölümünden sonra SBKP revizyonizminin çizgisinin izleyicisi olarak "resmi" komünist partilerden birisi olan PCS, Latin-Amerika'daki pekçok "resmi" komünist partileri gibi, söylemde "sovyetik ayaklanma" yı savunurken, pratikte devrimin barışçıl yollardan gerçekleşeceğini savunmuştur.
Latin-Amerika genelinde ortak bir çizgi izleyen "resmi" KP'lerin gerilla savaşına ilk başlayan ve gerilla savaşını ilk terk edeni olarak VenezüellaKomünistPartisi özel bir yere sahiptir. İşte bu partinin Merkez Komitesi, 1967 yılında "partinin yeni çizgisi"ni ortaya koyarken şunları söylüyordu:
"1962 yılında (yani MİR'ın başlatmış olduğu gerilla savaşına KP'nin katıldığı yıl) yurdumuzda devrimci bir durumun olgunlaştığını gördük. Carupano ve Puerto Cabello'daki silahlı eylemlere rağmen, bu durum, bir türlü başarılı bir devrim haline dönüştürülemedi...
Ancak 1963 yılından itibaren mücadelenin ekonomik ve siyasal çizgisinde bir değişiklik oldu. Ekonomi yavaş yavaş kendi ayakları üzerinde doğrulmaya başlamıştı. Devrimci kuvvetlerin silahlı saldırılarına rağmen, egemen sınıflar 1963 Aralığında yeni seçimlere gittiler. Bu seçimlerin sonucunda Betancourt, cumhurbaşkanlığını, yardımcısı Leuni'ye devretti. Devrimci kuvvetler de açıkta kaldılar.
Merkez Komitesinin bir toplantısında (1967), partinin 'seçim kampanyasını azami derecede kullanmadığı' ve 'bir süre için silahlı mücadeleyi bırakarak, demokratik muhalefeti yeniden toparlayacak geniş bir cephe kurmak üzere seçimlere katılması gerekirdi' yargılarına varılmıştır...
Gerilla savaşının özel bir silahlı mücadele biçimi olduğunu reddetmiyor, yurdumuzda bunun modası geçmiş bir savaş çeşidi olduğu görüşüne kapılmıyor ('Parti, devrimin özel nitelikleriyle uyumlu bir biçimde yürütüldüğü takdirde gerilla savaşının önemli bir rol oynayacağını kabul eder'), bununla birlikte, Parti Merkez Komitesinin görüşüne göre, köylük bölgelerde gerilla savaşı başlıca mücadele biçimi olacağını savunmakla, diğer ülkelerde başarılı olan, fakat yurdumuzun ulusal gerçekleriyle bağdaşmayan bir deneyi mekanik olarak benimseme durumuna düşmüş oluyorduk.
Nüfusumuzun dörtte üçünün şehirlerde oturduğu, ilerici kitlelerin ve devrimin temel itici güçlerinin şehirlerde yoğunlaştığı olgularına dayanıyorduk. Gerek yabancı tekeller -ki ülkemizde egemen durumdaydılar-, gerekse yerli sermaye başlıca sanayi merkezlerini şehirlere ve şehir dolaylarına kurmuştu. Ayrıca, Venezüella tarihi, yirminci yüzyılın başından bu yana, başlıca siyasal çatışmaların şehirlerde patlak verip çözüme ulaştığını gösteriyordu. Devrimci silahlı eylemlerin çoğu, vatansever askerlerin ve sivillerin katıldığı şehir ayaklanmaları şeklinde ortaya çıkmıştı....
Başka bir deyimle, Merkez Komite, Venezüella'da ve Venezüella için gerilla savaşının yardımcı bir mücadele biçiminden öte bir anlam taşımayacağı görüşündeydi." [W. Pomeroy, MarksizmveGerillaSavaşı, s: 381]
İşte bu bakış açısı, El Salvador Komünist Partisi'nin bakış açısıyla bir ve aynıdır. Kendi terminolojimizle söylersek, bu "resmi" komünist partileri için, silahlı mücadele "taktik bir evre"dir. "Legal bütün olanaklar tüketilmediği sürece silahlı mücadeleye başlanamaz" tezi bu partilerin temel görüşü durumundadır.
Mahir Çayan yoldaş, KesintisizDevrimII-III'de bu çizginin özelliklerini şöyle özetlemiştir:
"Revizyonist, Klâsik "Ortodoks" Çizgi: (Karakteristikleri)
Askeri yan ile politik yanı birbirine zıt şeylermiş gibi görüp, askeri yanın küçümsenmesi. Şehir proletaryasının siyasi işlevini, proletaryanın anahtar rolü oynadığı sovyetik modelin ışığı altında görerek, aşırı abartma. Silahlı propagandanın prestij kazanması üzerine solda prestij kaybına maruz kalan bu örgütler, sonradan gerilla yapan bir şube de açmışlardır. Tabiî bu gerilla hikaye olmuştur.
Milli bir krizin ülkede olmasına rağmen barışçıl mücadele metodlarının temel alınmasının ve de evrim ve devrim aşamalarının kesin çizgilerle ayrılmasının, Öncü Savaşının reddinin oluşturduğu kendiliğindencilik."
El Salvador Komünist Partisi, bu bakış açısıyla sendikalarda örgütlenmiştir. Ekim 1979 yılında gerçekleştirilen "sol" darbeyle birlikte kurulan yeni hükümete katılmış ve 1 Ocak 1980'e kadar hükümette yer almış ve istedikleri taleplerin kabul edilmemesi üzerine hükümetten ayrılmış ve 10 Ocak 1980' de gerilla savaşına katılma kararı almıştır. 1983 yılında oligarşinin cumhurbaşkanlığı seçimlerini yapma kararı alması üzerine PCS "diyalog politikası"na geçilmesini önermiştir.
Bu durumu ve sonrasındaki gelişmeleri THKC/HDÖ'nin Merkez Bülteni Cephe'nin 1990 tarihli sayısında şöyle ortaya konulmuştur:
"Başını El Salvador 'Komünist' Partisi'nin çektiği bir grup, silahlı mücadelenin kısa sürede zafere ulaşamaması üzerine, oligarşik yönetimle 'diyalog' başlatılmasını önermişlerdir. Bu amaçla, bir yandan gerilla savaşında 'kalıcı bir ateş-kes' ilan edilirken, diğer yandan geniş bir programın hazırlanması savunuluyordu. PCS'nin bu önerisi, 'geniş katılımlı geçici hükümet için bütünleşme' temelinde, ülkede 'ulusal uzlaşma' sağlamak için yapılmıştır. Önerilen 'Geniş Katılımlı Hükümet', oligarşinin yöneticileri ile FMLN yöneticilerinin bir koalisyonu olacaktır. 'Geçici Hükümet', demokratik bir anayasayı hazırlayacak ve ülkede 'huzur ve barış' ortamının oluşmasını sağlayacaktır. Bu nedenle 'şimdiki savaş durumunu ortadan kaldırmak için pratik koşulları yaratmak' PCS'nin önerisinin temelini oluşturmaktadır. Bunun gerçekleşebilmesi için de gerilla güçlerinin 'ateş-kes' ilan etmesi gerekmekteydi.
PCS'nin önerisinin içeriği, FDR'nin devrim programından kesin bir kopuşu ifade ediyordu. Her yönden 'reformist' nitelikteki bu öneri, gerek toprak devrimi, gerekse ulusallaştırmalarda tümüyle oligarşinin çıkarlarını gözetmekteydi. Artık PCS'nin ağzından 'oligarşik yönetimin yıkılması' ya da 'halk savaşının zaferi' sözleri duyulmamaktadır. Bunların yerini 'ulusal uzlaşma', 'ulusal diyalog' sözleri almıştır.
PCS, bu tezlerini, özellikle 1985'den sonra SBKP içinde meydana gelen gelişmelere bağlı olarak, daha etkili olarak savunmaya başlamış ve aynı nedenle daha çok benimsenmeye başlanmıştır. 'Nükleer savaşı' önlemek 'amacı' ile SSCB'nin Amerikan emperyalizmiyle 'yerel ve bölgesel savaşlara barışçıl çözümler bulma' konusunda anlaşmaları, uzun savaşta yorulmuş ve yıpranmış olan Salvador halkı için önemli bir gelişme olarak görülmüştür. SBKP revizyonizminin böyle bir 'umut' durumuna gelmesi ve onun sadık izleyicisi PCS'nin etkinliğini yaygınlaştırması, daha geniş kesimlerin desteğini almasını sağlamıştır. Uzun süredir PCS kendi tezlerinin halk kitlelerini savunmasız bırakacağı için kabul edilmez olduğunu söyleyenlere karşı, SSCB'yi bir 'garantör devlet' olarak sunmaktaydı. Böylece emperyalizmin ve işbirlikçilerinin sömürü düzenleri bir yana bırakılarak, 'barış' her şeyin önüne konulmuş olmaktadır.
PCS'nin oligarşiyle uzlaşarak 'barış' içinde ülkenin 'demokratikleştirilmesi' önerisi, tüm devrimci hedeflerin terk edilmesi demektir. FDR programındaki 'toprak devrimi', revizyonist öneride "kırsal kesimdeki işçilerin reform uygulamalarına serbest katılımının sağlanması' istemine dönüştürülmüştür. Devrimci bir iktidar için emperyalist sömürüden kurtulmanın temel bir aracı olan 'dış ticaretin ulusallaştırılması' ise, PCS dilinde 'dış ticaretin kamu yararına yönlendirilmesi' haline dönüştürülmüştür.
Bu gelişmeler içinde, devrimci silahlı örgütlenmelerin en etkililerinden olan FPL tam olarak devreden çıkmış bulunuyordu. Daha 1983 yılında, halk savaşının kısa sürede zafere erişemeyeceği ortaya çıktığında FPL içinde meydana gelen ayrışma ve çatışmalar bu örgütü ideolojik-politik düzeyde etkisiz kılmıştır. Böylece revizyonist anlayış FMLN'ye kolayca egemen olabilmiştir."
1989 yılında FMLN, Komünist Partisi'nin revizyonist görüşlerinin egemenliği altında silahlı mücadeleyi sona erdirdikten sonra legal olarak örgütlenmiş ve seçimlere katılmaya başlamıştır.
5 milyon 800 bin nüfusa sahip El Salvador'da seçmen sayısı 3 milyondur.
FMLN'nin katıldığı son üç milletvekili seçimlerinin sonuçları şöyledir: (Toplam milletvekili sayısı 84'tür.)
1994
1997
12 Mart 2000
ARENA
39
28
29 (%36,0)
FMLN
21
27
31 (%35,2)
PCN
4
11
13 (%8,8)
PDC
18
10
6 (%7,2)
(ARENA-Cumhuriyetçi Milliyetçi Birlik, PDC-Hıristiyan Demokrat Parti, PCN-Ulusal Uzlaşma Partisi sağ partilerdir.)
Geçen yıl yapılan devlet başkanlığı seçimlerinde, (ki El Salvador'da devlet başkanı 5 yıllığına seçilmektedir) ARENA adayı Francisco Flores oyların %51,96'sını alarak seçilirken, FMLN'nin Hıristiyan Sosyal Birlik'le birlikte ortak adayı olan Facundo Guardado'nun oyu %29,05'de kalmıştır.
İşte FMLN'nin "büyük seçim zaferi" böylesine bir somut tablo ortaya çıkarmaktadır. Bunun ne denli "zafer" olarak değerlendirilebileceği ise, tartışma götürür.
1980 öncesinde, Öncü Savaşını, "proletaryapartisininyürüttüğübiraskerimücadelebiçimi" olarak değerlendiren ve "Halksavaşınınilkaşamasıöncüsavaşıaşamasındangeçecektir;öncüsavaşı,halksavaşınınilkevresindegeçilecekbirmücadelebiçimidir.Birdevrimstratejisideğil,birtaktikevredir" diyen DY'nin, Latin-Amerika'daki revizyonist "resmi" KP'leriyle olan benzerliği açıktır. Doğal olarak, aynılar aynı yerde toplanmak durumundadırlar. ÖD Partisi'nde egemen olan bu anlayışın dünden bugüne evrimini en açık biçimde Latin-Amerika'nın revizyonist partilerinin evriminin göstermesi hiç de şaşırtıcı değildir. Onlar, bu revizyonist ve pasifist anlayışlarını, ülkemizde egemen olan ideolojisizlik ortamında tarih bilincinin bulanıklaştırıldığı, bozulduğu koşullarda kolayca piyasaya sürebilmişlerdir. Ama tarihin diyalektiği, her zaman olduğu gibi işlemeye devam edecektir.
"Dar kapsamlı seçim çekişmeleri; şurada burada seçimi kazananların başarıları; iki milletvekili, bir senatör, dört belediye başkanı, halkın üzerine ateş açılarak dağıtılan büyük çapta bir gösteri; bir öncekine göre bir iki oy farkıyla kaybedilen yeni bir seçim; kazanılan bir grev, kaybedilen on grev; bir adım ileri, on adım geri; belli bir kesimde zafer, bir diğerinde on kez bozgun... Sonra birdenbire oyunun kuralları değişir, herşeye yeniden başlamak gerekir." (Che Guevara)