Mart ayının ilk haftasında B. Ecevit'in, yanına Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu'nu alarak yaptığı açıklama ile 145 saldırı helikopteri ihalesinin ilk aşamasında, ihaleye katılan beş "şirket"in ikisinin elendiği ve kalan üçü ile yeniden görüşmeler yapılacağı kamuoyuna duyuruldu. Böylece "globalleşen" dünyada "barış ortamı" içinde oligarşik yönetim yeni yüzyılın ilk büyük askeri ihalelerinden birisini kısa sürede sonuçlandırma noktasına geldiğini ilan etmiş oldu.
İhaleye katıldığı ilan edilen beş silah şirketinden Amerikan Boeing şirketinin AH-64D serisi Apaçi (Apache) helikopteri ile Fransız-Alman ortaklığının Eurocopter'i Tiger, "ihalenin şartlarını yerine getirmedikleri için" tekliflerinin reddedildiği ve İtalyan Agusta şirketinin Mangusta A-129, Rus-İsrail ortak yapımı Kamov K-50 ile Amerikan Bell Textron şirketinin King Cobra AH-17 ile görüşmelerin sürdürülerek ihale "en kısa sürede" sonuçlandıracaklardır.
Satın alınacak 145 saldırı helikopterinin toplam maliyeti 4,5 milyar dolar tutmaktadır. Bunun ilk partisini oluşturan 50 helikopterin 2002 yılında teslim alınması planlanmaktadır ve maliyeti 2 milyar dolardır. (1.1 katrilyon lira) Böylece Aralık ayında IMF ile yapılan stand-by anlaşması ile "geleceği" büyük sevinçle beklenen 4-5 milyar dolarlık "dış kredi"nin nerelerde kullanılacağı da açığa çıkmış olmaktadır. Stand-by anlaşması ile gelecek kredilerin hayali içinde sevinç çığlıkları atan kimi köşe yazarları, helikopter ihalesine ilişkin ilk sonuçların açıklanmasının ardından "ne gerek vardı?" türünden yazılar yazmaya koyuldularsa da, bunların "kulakları çekilerek" yazıların ardı kolayca kesildi. Ve 145 saldırı helikopteri ihalesi, kamuoyunun "bilgisi dahilinde" gizlice sürdürülmeye devam etti.
"Türk silahlı kuvvetlerinin Kara Kuvvetlerinin envanterinde", 60 adet UH-1H serisi helikopter olduğu, 1990 sonrasında ABD'den 10 adet AH-1W Süper Cobra helikopteri ile 30 adet AH-1P/1S Cobra helikopterleri alındığı kamuoyunun "bilgisine" sunuldu. Özellikle 1990 sonrasında ABD'den alınan Cobra ve Süper Cobra helikopterlerinin "PKK'ye karşı mücadelede önemli sonuçlar sağladığı", bu "bilgi dahilinde" kamuoyuna açıklandı.
Tüm bu açıklamalar yapılırken "küçük" birkaç ayrıntı gözlerden uzak tutuldu.
İlkin, "PKK'ye karşı mücadelede önemli sonuçlar sağlayan" Cobra helikopterleri ile UH-1H serisi Huey helikopterlerinin Amerikan Bell Textron şirketine ait olduğu "küçük" bir ayrıntı olarak bir yana bırakıldı.
İkinci "küçük" ayrıntı ise, bu saldırı helikopterlerinin "silah sistemleri"ne ilişkindi. Yani saldırı helikopterlerine yerleştirilecek havadan karaya kullanılacak füzeler, ihalenin en önemli bölümlerinden birisini oluşturuyordu. Bu füzelere ilişkin ihalede ise, Amerikan Lockheed-Martin şirketinin "Hellfire" (Cehennem Ateşi) ile İsrail'in Rafael şirketinin NT-Dandy füzeleri bulunmaktadır. İlk partide 2.400 füze alımının yapılacağı ihalenin maliyeti ise 300 milyon dolardır.
Bir yana bırakılan bu "küçük" ayrıntıda, ihalenin verileceği kesin gözüyle bakılan Amerikan Bell Textron'un King Cobra AH-17 helikopterlerinin ana füze sisteminin "Hellfire" füzeleri olduğu ve bu füzelerin üreticisinin, çeşitli ülkelerin devlet başkanlarına, genelkurmay başkanlarına ve generallerine rüşvet vermesiyle ünlü Lockheed şirketi olduğu bir yana bırakılmıştır. Bu "küçük" ayrıntı bir yana bırakılırken, ülkemizde 1975 yılında Lockheed şirketinin temsilcisi Nezih Dural'ın Genelkurmay ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki generallere rüşvet vererek uçak ihalelerini aldığının unutulmuş olduğuna güverilmiştir. (THKP-C/HDÖ'nün gerçekleştirmiş olduğu "26 Ocak 1977 Harekâtı"nda bu şirketin Ankara bürosu, bu nedenden dolayı, bombalanmıştır.)
Üçüncü "küçük" ayrıntı ise, üç partiden oluşacak olan sadırı helikopterleri ihalesinin, bir bütün olarak, yani 145 helikopterin tek ihale ile alınmayacağı olmuştur. Görünüşte, tamamının teslimi 2010 yılına kadar sürecek olan bu ihalede, bugün sözü edilen ilk 50 helikopterdir. Böylece kalan iki parti için varolan şirketlerle görüşmeler sürdürülecek ve her bir parti için "yeni" ihale açılacaktır. Böylece, yeni yüzyılın ilk büyük askeri silah alımı aracılığıyla dış ilişkilerde mevcut dengelerin sürdürülmesi amaçlanmaktadır. İhalenin Amerikan Bell Textron şirketine verileceği kesin olmakla birlikte, diğer ülkelerin "yeni" ihaleleri alabilecekleri umuduyla "Türk dış politikasına destek" vermeleri sağlanmak istenmektedir. Bu ülkelerin İtalya, Rusya, İsrail, (bugün için ihale dışında kalmış görünseler bile) Fransa ve Almanya'nın olması, saldırı helikopterleri alımının dış politikada nasıl ve nerede kullanılacağını açıkça göstermektedir. Zaman zaman bu ülkelerin gündeme getirdikleri "Kürt sorunu", "Ermeni sorunu"nun arkasında Türkiye oligarşisinin bu dış politikası yatmaktadır.
Dördüncü "küçük" ayrıntı ise, "PKK'ye karşı mücadelede önemli sonuçlar sağlayan" helikopterlerinin mutlak bir "hava egemenliği" koşullarında kullanıldığıdır. Kamuoyunda bu 145 saldırı helikopterinin gelecekte olası bir gerilla savaşına karşı "gerekli" olduğu düşüncesi yaratmaya yönelik olan açıklamada üstü örtülen bu gerçek, PKK'nin şuradan buradan temin etmeye çalıştığı ve birkaç sefer kullanabildiği uçaksavar füzeleriyle hiçbir ilişkisinin olmadığıdır.
Amerikan emperyalizmi tarafından 15 yıl boyunca Vietnam'da en geniş ölçekte kullanılan helikopterler ve helikopter harekâtları Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin savaş taktikleri ile etkisiz hale getirildiği gibi, yüzlerce helikopter imha edilmiştir.
12 Ocak 1968 tarihli Reuter ajansının haberine göre, Amerika 2,5 yıl içinde "düşmanca olmayan harekât" yüzünden 877 uçak ve 777 helikopter kaybetmiştir. Bunlar, ABD askeri sözcüsünün yaptığı açıklamaya göre, "komünist saldırılar sonucu yerde yok edilen uçak ve helikopterleri de içermektedir".[*] Bir Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi komutanı şöyle söylemektedir:
"Her yeni durum, süprizlerini de beraberinde getirir. Tüm Amerikan birliklerindeki ateş gücünün muazzam üstünlüğü, uçakların ve toplarının süratle devreye girebilmesi ve helikopter birliklerinin süper hareket kabiliyeti ile karşı karşıya gelmek de, kaçınılmaz olarak kendi süprizlerini hazırlayacaktı. Hatta 1962'de ilk kez kuklalar helikopter birliklerini büyük ölçüde kullanmaya başladıklarında, askerlerimiz kısa bir şaşkınlık dönemi geçirdi. Ancak kısa sürede helikopterlerle başedecek taktikler geliştirdik. Ap Bac (1 Ocak 1963'de gerçekleşen çarpışmalar) zaferi, helikopter operasyonlarını başarı ile altedebileceğimizi kanıtlayan ilk büyük gösteridir."[**]
Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin Amerikan emperyalizminin helikopter harekâtlarına karşı geliştirdikleri taktiğin etkili olmasının nedenini ise şöyle ortaya koymaktadır:
"Çok kötü yürüyorlar. Gidecekleri yere helikopterlerle çok çabuk ulaşıyor, ancak yere ayak basar basmaz kaplumbağa gibi yavaş hareket ediyorlar. Helikopterler, mermiden tutun, konserve hindiye, içme suyuna varıncaya dek herşeyi kolayca getirebiliyor. Ancak, bizim sürekli yerden ateşlerimiz ya da yoğun sisin ağaç tepeleri ile iniş patikalarını örtmesi nedeniyle, helikopterlerin inememesi, bu hareket üstünlüğünü bir dezavantaja dönüştürüyor. Askerlerin ellerindeki malzemeyi büyük bir hızla harcamaları yüzünden, helikopterlerin birkaç saat gecikmesi bile, onlar için bir felaket oluyor."[***]
Bugün alınacak 145 saldırı helikopteri, Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin savaşın ilk yıllarında yerde imha ettiği helikopter sayısıyla kıyaslanamayacak kadar azdır. Ancak burada ihalesi yapılanlar saldırı helikopterleridir. (Genelkurmay savaş sözlüğünde "saldırı" sözcügü yoktur. Bunun yerine "taarruz" sözcüğü kullanılır. Tıpkı "savaş" yerine "harp" sözcüğünün kullanılması gibi. Bu nedenle, bu helikopterler, ordu dilinde "taarruz helikopterleri" olarak geçmektedir.)
"Genel maksatlı" helikopterler olarak tanımlanan UH-1H serisi Huey helikopterleri, asıl olarak saldırı helikopterlerinin ön harekâtına paralel olarak kullanılmaktadır. UH-1H serisi helikopterler, her türlü malzemenin ve askerin operasyon alanına nakledilmesi için kullanılmaktadır. Vietnam savaşının ilk yıllarında bu helikopterlerin ağır makineli tüfeklerle donatılmasıyla operasyon alanında sağlanmaya çalışılan ateş üstünlüğü yeterli olmamıştır. Bunun üzerine saldırı helikopterleri serisi üretimine geçilmiştir.
Saldırı helikopterleri, operasyon alanını üzerlerindeki tüm silah sistemleriyle (füze, top ve makineli tüfekler) yoğun bir ateş altında tutarak, UH-1H serisi gibi genel amaçlı helikopterlerle askerlerin ve malzemenin bölgeye indirilmesi için "alanı yumşatmak"tadır.
Bu operasyonlarda saldırı helikopterlerinin kullandığı ana silah anti-tank füzeleridir. Yapılan ihalede alınması olası görülen Lockheed-Martın şirketinin AGM-114 "Hellfire" anti-tank füzeleri, kısa menzilli anti-tank füzeleri olarak 20 milimetre delici özelliğe sahip ve yarı-laser güdümlüdür. Bunların açık havada atış menzili 7 kilometre, kapalı havalarda 3 kilometredir. Süper Cobra helikopterlerin diğer silahı ise üçlü 20 mm'lik makineli tüfektir. Menzili 2 kilometre olan bu silahın mermi kapasitesi 750'dir.
Bugün Türk ordusunda kullanılan UH-1H serisi helikopterlerin menzili 230 kilometre, AH-1W serisi Süper Cobra helikopterlerin menzili 256 kilometredir. Gidiş-dönüş mesafeleri gözönünde tutulduğunda bu helikopterlerin uçuş alanı 100-125 kilometre arasında değişmektedir. Havada kalış süresi (20 dakikalık reserv yakıtla) 2 saat 48 dakikadır. Bu nedenle, tüm helikopter harekâtları sınırlı bir alan içersinde gerçekleştirilmek ve helikopter üslerinin operasyon alanına yakın yerlerde bulundurulması zorunlu olmaktadır. Bu da, helikopter harekâtlarının en önemli dezavantajını oluşturmaktadır.
Bugün, PKK'nin içinde bulunduğu tasfiye sürecinde, Kara Kuvvetleri için 145 saldırı helikopteri ihalesi yapılırken, Cobraların "PKK'ye karşı mücadelede önemli sonuçlar sağladığı" nın gerekçe olarak gösterilmesinin açık ifadesi ise, bu yeni 145 saldırı helikopterinin gelecekteki gerilla savaşlarına karşı bugünden yapılan bir hazırlık olduğudur. Bu yönüyle 145 saldırı helikopteri ihalesi, silahlı devrimci mücadele karşısında oligarşinin duyduğu korkunun bir dışa vurumudur.
Günümüz koşullarında silahlı mücadele yöntemlerinin devrim mücadelesinde temel alınamayacağını ileri sürerek legal-barışçıl yöntemleri savunanlar, şüphesiz bu gerçek karşısında değişik "senaryolar" ortaya atacaklardır.
Kimileri, alınacak 145 saldırı helikopteri ileTürk ordusunun "envanteri"nde 300'den daha fazla helikopter olacağını ve bunun da kır gerilla savaşının başarılı olmasını olanaksız kıldığını ileri sürerek, legalizmin teslimiyetçi çizgisine kılıf bulmaya çalışacaklardır.
Bir başkaları ise, bu helikopter ihalesinin asıl amacının "komşu devletler" olduğunu ileri sürerek, oligarşinin silahlı devrimci mücadeleyi önemli bir "tehlike" olarak görmediğini söyleyeceklerdir.
Bir üçüncüsü ise, bu ihalenin Amerikan emperyalizminin kendi silah sanayi için yeni talep yaratmak amacıyla yapıldığını ileri sürerek, gerilla savaşıyla ilişkisinin olmadığını iddia edecektir.
Tüm bunlar, egemen sınıfların kendilerini tehdit eden herhangi bir güç karşısında elindeki tüm zor araçlarını kullanmak durumunda olduğu gerçeğini değiştiremez. Dolayısıyla, alınacak 145 saldırı helikopteri, mevcutlarıyla birlikte silahlı devrimci mücadeleye karşı büyük bir güç oluşturmaktadır. Bu güç karşısında, çok tali etmenleri ve yönleri öne çıkartarak, devrimcilerin dikkatlerini başka yönlere çekmek, bu güce karşı silahsızlandırmakla eşdeğerdir.
Ve herkes bilmek zorundadır ki, Vietnam Halk Savaşı'ndan itibaren, gerilla savaşlarına karşı helikopterler en temel araç olarak kullanılmaya başlanmıştır. Her ülkenin gerilla örgütlenmesi bu gerçeği bilerek hazırlıklarını yapmak ve savaşmak durumundadır. Emperyalizmin ve oligarşinin gerilla savaşına karşı kullandığı ve kullanacağı her türlü helikopter taktiklerine karşı taktikler geliştirmek ve bunları uygulamak ise, bu örgütlerin görevidir.
Dipnot
[*] Akt. W. G. Burchett, Vietnam Kazanacak!, s: 87 [**] Akt. W. G. Burchett, Vietnam Kazanacak!, s: 73-74 [***] Akt. W. G. Burchett, Vietnam Kazanacak!, s: 80