KURTULUŞ CEPHESİ - Mayıs-Haziran 1999
Kolombiya
Gerilla Hareketinin Tarihi-II
(Aşağıdaki yazı, Raul Zelik tarafından kaleme alınmış ve Kolombiya gerilla örgütlerinin haber ajansı Colombia Popular tarafından yayınlanmıştır.)
1997 Mart başında Kolombiya devrimcileri kendi güçlerini bir kez daha gösterdiler. FARC, bu zamana kadar görülmemiş askeri önlemlere rağmen, parlamento seçimlerini pekçok bölgede engellemekle kalmamış, aynı zamanda güneyde orduya Kolombiya tarihinin en ağır yenilgisini yaşattı. Ordunun 120 kişiden oluşan seçkin özel birliği Caquetá'da imha edildi. Hükümet ve ordu, bu olay karşısında fazlaca tepki gösteremedi. Tek yapabildiği, gelecekteki olası büyük harekâtlara karşı bölgeyi denetim altında tutabilmek için yeni takviyeler göndermek oldu.
Kolombiya gerillasının savaş gücünün dilden dile dolaştığı bugünlerde, onların politik amaçları hala yeterince bilinmemektedir. FARC ve ELN —sık sık basında okuduğumuz gibi— mali şirketler ya da uyuşturucu karteli değillerdir; onlar, derin toplumsal temellere sahip olan —ki dünyada bugün sayıları çok azalmıştır— sosyalist örgütlerdir.
SİLAHLI MÜCADELENİN KÖKENİ
FARC ve ELN'in oluşumu konusunda sık sık yanlış bilgiler ortalıkta dolaşmaktadır. Çoğu 60'lı yıllarda oluşturulan ve Küba Devriminin etkisiyle ortaya çıkan fokoculuğa dayanan diğer örgütlerin tersine, FARC ve ELN, 1792'den günümüze kadar kesintili olarak da olsa ortaya çıkan köylü isyanları üzerinde inşa edilmiştir. Gabriel García Márquez'in "Yüzyıllık Yalnızlık" kitabını okuyanlar, General Aurelianı Buendía'nın 17 kez yükseldiğini ve düştüğünü ve bu süreçteki sayısız girişimlerini bilirler. Bu ayaklanmalar, 1948'deki iç savaş gibi, liberaller ile muhafazakarlar arasındaki iktidar çekişmesi olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Eletirel bir gözle yapılacak toplumsal bir inceleme, General Aurelianı Buendía gibilerin 19. ve 20. yüzyıldaki mücadelelerinde liberal parti bayrağı altında faaliyet yürütmüşlerse de, hiçbir zaman partili olmadıklarını belirleyecektir.
Onların isyanları, genel olarak, toprak sahipleri ile iktidar seçkinlerinin oluşturduğu oligarşiye karşı olmuştur. İsyancıların, her zaman silahlı olmaları, toplumsal ve siyasal muhalefete karşı silahlı zor uygulanmasından kaynaklanıyordu. Kolombiya'da, bağımsız bir devlet olduğundan bugüne kadar, sadece iki askeri darbe gerçekleştirilmişse de, muhalefet, her zaman yasadışı faaliyete zorlanmıştır.
KANLI KATLİAMLARIN TARİHİ
20. yüzyılın ilk büyük dönüm noktası, 1928'de muz plantasyonlarında gerçekleşitirilen katliam olmuştur. Tüm 20'li yıllara damgasını vuran olay ise, muhalefetin (yeni oluşan sendikalar, yerli grupları, kadın hareketleri ve sosyalistler) Sosyalist Devrimci Parti (Partido Socialista Revolucionario) çatısı altında bir araya gelmeleri ve bu çatı altında mücadele yürütmeleridir. Bir "hareket partisi" gibi ilginç bir özelliğe sahip olan PSR (Sosyalist Devrimci Parti), yıllar sonra Brezilya PT'siyle ilgili tartışmalarda bile önemli bir yere sahip olmuştur.
Bu hareket 1928'de en üst boyuta ulaştı. Grevler, bir yangın gibi her yere yayıldı ve Karayip sahilindeki Ciénaga'daki United Fruit Company muz plantasyonlarına ulaştı. 6 Aralık gecesi ordu birlikleri sessizce topladığı grevci ailelerden 2.000' ini katletti. Cesetler denize atıldı ve grev hareketinin yöneticileri için ülke çapında tutuklama kararı çıkartıldı. Ve böylece 20. yüzyılın ilk büyük toplumsal devrimci hareketi sona erdi.
1948'de ikinci büyük kanlı katliama gelindi. 9 Nisan'da, muhafazakar oligarşi, liberallerin başkan adayı sol halkçı ve sosyal reformist Jorge Eliécer Gaitán'ı Bogotá'da öldürttü. Bunun üzerine başkent ayağa kalktı ve tüm ülkede muhalefet silahlandı. Bu olaydan sonraki yıllarda (1948-53), tarihe "Violancia" olarak geçen iç savaşta 250.000 kişi yaşamını yitirdi. İç savaşın sonu Kolombiya'daki toplumsal çelişkilerin çözümlenmesi açısından ayrıcı bir yere sahiptir: Liberaller ile muhafazakar parti, iktidarı dönüşümlü olarak sırayla yürütmede anlaştılar ve silahlı grupların liderleri demobilizasyon (silahlı mücadeleyi terketme) sonrasında öldürüldüler. Böylece 50'li yıllarda bile Kolombiya yönetici sınıflarıyla pazarlık yapılamayacağı gerçeği açıkça görülmüştü.
"Violancia" döneminde oluşan ve özellikle politik açıdan KP'den etkilenen bir kısım köylü grupları 1953 sonrasında demobilizasyonu reddettiler. Ancak bu gruplar iktidarı ele geçirmek için faaliyet yürütmediler. Yaptıkları tek şey, bulundukları kırsal alanlarda kendini savunma mekanizmaları oluşturmak ve köylü öz yönetimleri kurmaktı.
Böylece 60'lı yılların başında, merkezi devlete karşı özerkliklerini kabul ettiren bağımsız cumhuriyetler kuruldu. Bunlar arasında en önemlisi, ülkenin ortasında bulunan "Marquetalia Cumhuriyeti", 1964'de ordu tarafından vahşice yok edildi. Bu olaydan sonra, değişik silahlı köylü grupları Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri (Fuerzas Armadas Revolucionarias de Colombia-FARC) olarak birleştiler. FARC, 1990'lara kadar, silahlı bir devrimci kadro örgütlenmesinden daha çok, KP'nin silahlı savunmaya yönelik bir askeri kolu durumundaydı.
1964'de oluşan Ulusal Kurtuluş Ordusu'nun (Ejército de Liberación Nacional-ELN) konumu daha farklıdır. Hernekadar örgüt, Küba'da eğitim görmüş öğrenciler tarafından kurulmuşsa da, köken olarak birçok açıdan "Violancia" dönemindeki köylü isyancılarına dayanıyordu. İlk kuşağın bir çok savaşçıları, 1948-53 dönemindeki liberal gerillalardan oluşuyordu. ELN'nin, ağır yenilgilere rağmen 34 yıl ayakta kalmasının nedenleri, bir yandan kumandanlarının —köylü Nicolás Batista ve İspanyol papaz Manuel Pérez— yüksek ahlâki dürüstlüğünde, diğer yandan, FARC gibi, radikalliği toplumsal gerçekler tarafından belirlenmiş tarihsel bir ayaklanma ile bütünleşmiş olmasında yatar.
AYRIŞMA, TARTIŞMA SÜRECİ VE KİRLİ SAVAŞ
70'li yıllarda Kolombiya solu şiddetli bir ayrışma yaşadı. Bu onyılda, 18 maoist grup (birçoğunun silahlı kolu vardı), birçok troçkist oluşum ve 7 büyük gerilla grubu oluştu. Buna karşın eylemlilik çok azdı. Sadece sol-ulusalcı M-19 (1973'de Leninist gruplardan ayrılanlarca kurulmuştur) şehirlerde gerçekleştirdiği sansansyonel eylemlerle yeni bir dönemin başlangıcı oldu. 1979'da, gerillalar, devlet tarafından somut bir tehdit olarak kabul edildi. Devlet Başkanı Turbay Ayala, gelişimi baskı uygulamalarını artırarak durdurmaya çalıştı, ancak çıkartılan yeni anti-terör yasaları ve sistematik işkenceler etkili olamadı, tam tersine, M-19 gelişmeye devam etti.
Ve dramatik bir dönüm noktasına gelindi. Yeni Devlet Başkanı Belisario Betancur (1982-86) genel af çıkardı ve FARC, M-19 ve EPL ile 1984 yılında ateş-kesle sonuçlanan barış görüşmelerini başlattı. (ELN, bu görüşmelere katılmayı baştan reddetti.) Ve tarih yeniden tekerrür etti: legalize olan eski illegal savaşçılar kirli savaşın hedefi oldular. 1983'den itibaren muhalefeti imha etmek amacıyla ülke çapında ordunun gözetimi altında 150'den fazla faşist milis (paramiliter) örgütlenmesi ortaya çıktı. Köylere baskınlar yapıldı, sendikacılar öldürüldü, her birinde aşağı yukarı 50'ye yakın kişinin öldürüldüğü bir dizi katliam yapıldı. Ateş-kes 1989 yılında sona erdi, ama kirli savaş devam etti.
Sadece sosyalist seçim ittifakı UP 2.000 üyesini yitirdi. Her yıl 20.000 kişinin (köylü, sendikacı, sokak çocuğu vb.) "sosyal temizlik"in ve faşist milis örgütlenmelerin kurbanı oldukları hesaplanmaktadır. Bu, Arjantin'deki askeri diktatörlük dönemindekinden çok daha fazladır.
Buna rağmen, kısa bir süre sonra sözde barış görüşmeleri yeniden başlatıldı. reel-sosyalist devletlerin çöküşü ve iç bunalımlar sola ağır darbe vurdu. M-19, küçülerek 300 savaşçıya sahip bir grup haline geldi. Kendisini Arnavutluk yanlısı sosyalist örgüt olarak tanımlayan EPL büyük bir kararsızlık dönemine girdi. Bunun sonucu her iki örgüt de, 1990-92 döneminde silahlı mücadeleyi bıraktılar (demobilizasyon). Üst düzey yöneticileri kendilerine devlet aygıtında yer buldular, savaşçılar kendi başlarına bırakıldılar ve toplumsal değişim bir yana bırakıldı. Sonuç olarak, yapılan anlaşma, tüm gerilla liderleri için zahmete değmedi. Demobilize olmuş M-19'un devlet başkanı adayı Carlos Pizarro vurularak öldürüldü; M-19 hiçbir sol talep ileri sürmeyen küçük bir politik parti haline dönüştü.
ÜSTTEKİLERİN MODERNİZASYON SÜRECİ VE YENİ ÇELİŞKİLER
Böylece, geriye, soldaki bunalımdan az çok değişik biçimlerde etkilenmiş olsalar da, FARC, ELN (ayrıca iç ayrışmanın sonucu oluşmuş küçük bir EPL azınlık grubu) kaldı. Politik olarak bir zayıflama ile karşı karşıya kalındı, çünkü Gaviria hükümeti M-19 ve EPL'nin demobilizasyonunu, sistemin modernizasyonu için kullandı. 1990-91'deki anayasa görüşmeleriyle, uzun süredir için için kaynayan politik kriz aşılmış gibi görünüyordu.
FARC ve ELN için, anayasa reformundan daha kötüsü legal muhalefetin dağılması oldu. Reel sosyalizmin çökmesi ve Sandinistlerin seçim yenilgisinden sonra yönsüzlük ve şüphecilik ortalığı sarmıştı. Kirli savaş solun bütün kanını akıttı. Böylece politik kitle örgütü UP dağıldı; A Luchar ve Frente Popular dağıtıldı, sendikalar önemini yitirdi; mahalle koordinasyon örgütü CNMC'nin ve köylü birliği ANUC'un halkı harekete geçirmek için yapabilecek bir şeyleri kalmamıştı.
Böylece gerillalar salt askeri bir proje —kolay anlaşılamaz bir düşünce— gibi görünür oldu. FARC ve ELN'nin politik sorunları, kadrosal ve askeri olarak gelişmeyle birlikte ortaya çıktı. Bugün politize olmuş gençlik, bir sendikaya gitmektense, dağlara gitmeyi tercih etmektedir —gerillada risk daha azdır. Böylece bugün, her iki örgüt, 150'den fazla cephe ya da cephe oluşumuna sahiptir ve hükümetin açıklamasına göre 1.000 belediyelik alandan 600'ünde etkin durumdadır. Ülkenin üçte birinde (nüfus olarak daha az) alternatif bir yönetim işlevini yerine getirmektedirler; eylemleriyle bölgeleri haftalarca felce uğratacak konumdadırlar ve Bogotá ve Medellín'in dış mahallelerinde etkin durumdadırlar.
PERSPEKTİFLER: VARLIĞINI KORUMA, BARIŞ SÜRECİ YA DA DEVRİM?
Modası geçmiş bir söz gibi gelse de, FARC ve ELN politik bir devrim için mücadele ediyorlar —eski dönemlerden çok daha uzlaşmasız bir biçimde. KP'nin bir aygıtı gibi hareket eden ve görüşmelerle sorunu çözmek isteyen FARC'ın 1991-92 stratejik dönüm noktasından sonra gerillalar daha saldırgan harekâtlar düzenlemeye başladılar. Bu gelişmeyi sağlayan iki önemli olay gerçekleşmiştir: KP yöneticisi olarak FARC'ı yöneten kumandan Jacobo Arenas'ın yaşlılık nedeniyle geçirdiği bir kalp krizi sonucu ölmesi ve Gaviria hükümetinin, Meksika'daki barış görüşmeleri sırasında geri zekalı bir tutumla FARC'ın La Uribe/Meta'daki resmi merkez karargahına saldırması. Hükümetin gerçekleştirdiği bu operas yon, arı kovanına tekme atmak gibiydi. FARC kumandanları kendilerini gruplara ayrıştırdılar ve La Uribe'deki merkez cepheyi başkent Bogotá'ya kaydırdılar. Böylece "Bogotá'nın Kuşatılması" adı verilen stratejik plan uygulanmaya başlandı. 1992'den itibaren FARC'ın, başkente 20-30 kilometre uzaklıktaki kentleri ele geçirmesi sık görülen bir durum olmuştur.
Açıktır ki, FARC, seçimleri ve görüşme stratejisini bir çözüm aracı olarak görmemektedir. KP ile UP arasındaki ittifak feshedildi. Artık FARC da, ELN gibi, hükümetle görüşmeleri, genel bir silahlı mücadeleyi terketme (demobilizasyon) temelinde değil, belirli konular üzerinde (yeraltı kaynakarının ulusallaştırılması gibi) yürütmek istemektedir. Bunların dışında, FARC, gizli bir kitle hareketi oluşturmaya çalışmaktadır. Movimiento Político Clandestino Bolivariano (Bolivar Gizli Politik Hareketi), UP'nin yaptığı gibi kendisini seçim taktikleriyle sınırlamaksızın, kitlelerin tepkilerini sokağa taşımaya çalışmaktadır.
Kolombiya'daki bu mevcut gelişmenin tahrip gücü, sadece Meksika ile karşılaştırılabilir. Halk iktidarına dayanan bir sosyalizmi savunan, neo-liberal ekonomi politikaların uygulanmasına karşı olan ve ülkeden çokuluslu petrol ve maden şirketlerinin çıkartılmasını isteyen gerilla örgütleri bir ikilemle karşı karşıyadırlar. Bir taraftan Kolombiya'daki çatışmanın askeri bir çözüme izin vermeyeceğini biliyorlar; diğer yandan da, devlet baskısının politik ve toplumsal muhalefete hiçbir şekilde müsamaha göstermeyeceğini de. Faşist milis (paramiliter) örgütlenme hızla yaygınlaşıyor. Devlet yanlısı terör gruplarının faaliyet yürütmediği tek bir bölge mevcut değildir. Ülkenin üçte birinde, ki bunlar arasında stratejik ve ekonomik açıdan önemli bölgelerden olan Urabá (muz ihracatı, kanal) ve Magdalena Medio (petrol ve hayvan yetiştiriciliği) bulunmaktadır, orduyla birlikte denetimi ellerinde tutmaktadırlar. Daha şimdiden 1.8 milyon Kolombiyalı, onlardan ve savaştan şehirlere kaçmıştır. "Violencia" ölçüsünde bir iç savaş tehdidi oluşturmaktadır.
Bu bağlamda, gerillalar, hükümetle somut düzenlemeler için görüşmeler yapmaktan yanadırlar. Silahlı mücadelenin terkedilmesi (demobilizasyon) değil, belirli noktalarda anlaşmalar yapılması söz konusudur: Cenevre İnsan Hakları Anlaşmasına uyulması, sivil halkın ve legal muhalefetin korunması, faşist milis örgütlerin dağıtılması (demobilizasyonu), özelleştirmelerin durdurulması ve iş güvenliği ve iş sözleşmelerinin feshine ilişkin yasaların yeniden hazırlanması.
GERİLLANIN KÖTÜ ÜNÜ
Politik olarak, ELN ve FARC, —dünyanın bir başka ülkesindeki soldan daha az olmamak üzere— günün konusudur. Onlar, toplumun geri kalan kesimleriyle (acemice de olsa) bağlantılar kurmak istiyorlar; acil reformların zorunluluğunu 70'li yılların "süper"+devrimci solundan daha farklı kavrıyorlar. Buna rağmen, "narco gerilla", "stalinist", "kriminal" gibi kötü ünlerinde kendilerinin çok az payları vardır. Doğal olarak Kolombiya solunda (FMLN ve FLSN'de olduğu gibi) militarizm ve otoriterizm vardır. Bunlara karşı çıkılabilir, ama Kolombiyalı devlet yöneticilerinin son elli yıldır yaptıkları gibi çelişkilerin askerileştirilmesinde şaşılacak birşey yoktur. Bunun örgüt yönetimi ve konumuyla ilgisi çok azdır. Bir ordu için benzersiz olmasına rağmen (EZLN hariç) ELN, 15 yıldır örgüt içi demokrasiyi varetmeye çalışmaktadır.
Gerillanın bu kötü ünü açısından, medyanın aralıksız olarak sürdürdüğü desinformasyon kampanyasının rolü çok büyüktür. Bu desinformasyon kampanyasına göre, 1985'den beri katliam yapılmamaktadır ve eğer yapılmışsa bu isyancıların işidir. Eğer Segovia baskını, La Rochela'da 10 yargıcın öldürülmesi ya da Urabá'da muz işçilerinin katledilmesi gibi katliamların, 10 yıl sonra General Farouk Yanine Díaz gibi üst rütbeli subayların katılımıyla gerçekleştirildiği ispatlanacak olsa bile, artık bunlarla ilgilenen kimse bulunmamaktadır.
Diğer bir araç ise, uluslararası medya aracılığıyla isyancıların "narco-gerilla" olarak lanse edilmesi stratejisidir. Bu strateji, adam kaçırmalardan ve uyuşturucu ticaretiyle bağlantılardan söz ederek uygulanır. Oysa ki, doğru bir bakış bu tür iddiaları boşa çıkaracaktır: Kaçırılan yabancı teknik uzmanlar ve toprak sahiplerine bir burjuva hukuk devletinde vergi kaçakçılarına uygulananla aynı düzeyde ceza verilmektedir. Bilinecektir ki, gerillalar birçok bölgede, pratik olarak hükümet işlevlerini yerine getirmektedirler ve bu nedenle vergi toplamaktadırlar. Şurası unutulmamalıdır ki, Kolombiya gerillaları, özel bir askeri birlik değil, isyancıların alternatif otoritesidir. Bu adam kaçırmalarına tepki gösterenler, devlet cezaevlerindeki uygulamalar karşısında susmamalıdırlar. Ve uyuşturucu politikalarına gelince, gerillaların bu konuda hiçbir kaygıları bulunmamaktadır. ELN, kokain ekimine tümüyle karşıdır ve bu yıl Bolivar bölgesinde 2003 yılına kadar sürecek olan büyük bir yerleşim projesini başlatmışlardır. Diğer taraftan FARC, ürün taban fiyatlarını sabitlemiş ve alıcılardan vergi almaya başlamıştır. Bu uygulama, FARC ile ELN'nin ilişkilerini açık bir kopma noktasına getirmişse de, ülkenin güneyindeki tarım işçilerinin asgari gelirlerinin garantilenmesi açısından etkili olmuştur. Samper yönetiminin Cali Karteli ile ilişkileriyle karşılaştırıldığında, bu uygulama, gerçekte küçük bir suç niteliğindedir. Ayrıca şunu unutmamak gerekir ki, "narco-gerilla" sözcüğü, 80'lerde, daha sonra kendisinin söylediği gibi uyuşturucu ticaretiyle ilişkisi olan o zamanki ABD büyükelçisi Lewis Tombs tarafından yaratılmıştır.
Görüleceği gibi, Kolombiya isyan hareketinin yenilemeye gereksinme duyduğu tek şey imajdır. Kolombiya üst tabakası hiçbir cezaya çarptırılmaksızın 16 yıldır katliamlar yaparken, Bogotá ve Cartega'nın dört yıldızlı otellerinin dışındaki Kolombiya'ya ilişkin hiçbir şey görmemiş gazeteciler, "narco-gerilla"nın kârlı işi konusunda neler yazacaklarını düşünürken tırnaklarını yemektedirler. Nasıl ki 80'lerde FSLN ve FMLN'nin eleştirisiz övülmesi gibi bir durum, bugün Kolombiyalılar için gerilla olmaksızın olanaksızdır. İsyan hareketi, hemen politik olarak ciddiye alınmak ve büyük bir saygınlık kazanmak beklentisine girmemelidir. Burada küçük bir parantez açarak bitirelim. Almanya'nın istihbarat teşkilatından sorumlu devlet bakanı Schmidbauer şöyle demektedir: Oradaki kadın ve erkekler, herzamanki Latin-Amerikalı eylemciler gibi görünüyorlar.
(Raul Zelik, Die etwas andere Geschichte der Guerillas in Kolumbien)